25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 NİSAN 2008 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL TCK 301. Madde Üzerindeki Son Çırpınışlar Prof. Dr. Köksal BAYRAKTAR isan ayı, TCK’nin 301. maddesine ilişkin tartışmalarla geçti. Bir çeşit uyum reformu olarak belirtilen yasama etkinliği içinde TCK 301. maddenin değiştirilmesi yönünde hükümet girişimi, tepkileri yaratmakta gecikmedi. Tepkilerin odaklandığı noktalar, soruşturma izninin Cumhurbaşkanı’na tanınması ve soruşturma ile kovuşturma terimlerinin yanlış kullanılması idi. Davanın açılabilmesi için gerekli iznin yeniden kanuna konulması ve bu yetkinin Cumhurbaşkanı’na bırakılması, ceza hukuku çevrelerinde tepki ile karşılandı ve doğal olarak hükümet hemen dayatmacı bir tutum ile değişikliği savundu. Oysa böyle bir yetki, Türk hukuk dünyasında Cumhurbaşkanı’na ilk defa tanınıyordu, yargıya müdahale niteliğinde idi ve anayasada öngörülmemiş bir görevlendirme olduğundan anayasaya aykırı idi. Neyse ki ısrardan vazgeçildi ve iznin Adalet Bakanı’na ait olacağı sonucu tartışma uzamadan benimsendi. Diğer taraftan yanlış kullanılan soruşturma ve kovuşturma terimleri de düzeltildi, iznin soruşturma için verileceği belirtildi. Bu tartışmaların ötesinde, TCK’nin 301. maddesinde geçen “Türklük, Cumhuriyet” gibi terimlerin yerine, uzun süredir önerilen “Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti” korunan unsurlar olarak tasarıya koGalatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi nulmuş, ceza yaptırımının üst sınırı üç yıl hapisten iki yıla indirilmiş, soruşturma izni Adalet Bakanı’na verilmiş ve eylemin yurtdışında işlenmesinin cezayı ağırlaştırıcı niteliği ortadan kaldırılmıştır. Bugünlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine sunulan TCK 301. madde taslağının genel görünümü budur. Bu görüntü içinde, suçun daha somutlaştırıldığını ve eskisine oranla daha hafif bir niteliğe büründürüldüğünü söyleyebilmek olanağı vardır. Ancak bu aşamada bazı saptamaları yapmak uygun olacaktır. 1) Maddenin şimdiki içeriğinde ve taslakta suçun eylemi, “aşağılamak” biçiminde gösterilmiştir. Oysa benzer suç olan hakaret, TCK’nin 125. maddesinde çok daha açık ve belirgin biçimde nitelendirilmiştir. Bu maddede geçen “onur ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte” hakarette bulunma durumunun 301. maddenin kapsamına alınması, çeşitli kuşkuları önleyebilecektir. 2) Şu hususu önemle vurgulamak gerekir ki, soruşturma izninin bu değişiklikle cumhuriyet savcılarından alınıp Adalet Bakanı’na verilmesi yanlıştır. Bu yaklaşım, Yürütme’nin Yargı erkine müdahalesi anlamını taşımaktadır. Eskiden TCK 159. maddede var olan iznin Adalet Bakanı’na ait olması, yeni TCK 301. madde yönünden kaldırılırken yargıya müdahale edilmemesi kaygısı ile hareket edilmişti. Şimdi ye Beklemek GODOT da gelmeyince, kimi ve neyi bekleyeceksiniz? CHP Kurultayı bekleniyordu; tahmin edilmesi hiç zor olmayan biçimiyle o da sona erdi. Ne olursa olsun, partiye bağlılığı Cumhuriyete bağlı kalmakla bir tutanlar, büyük olasılıkla yerel seçimlerde ya da bir erken genel seçimde bir kez daha yenilmeyi ve ardından bir başka kurultayı bekleyeceklerdir. Belki de, içinizde uyumaya devam eden bir başka benliğin uyanmasını bekleyeceksiniz. Oysa, kendini beklemenin sonu yoktur. Peki, ya ülke sizi bekliyorsa? ünkü ülke gidiyor. Ülkenin altını üstünü, varını yoğunu satmakta Maliye Bakanı’yla yarışan Özelleştirme İdaresi Başkanı ülkede ve dünyada esen olumsuz havanın geçmesini bile beklemeyeceğini belirterek “25 milyar dolarlık özelleştirme yaptım, zora girince pes etmem” dedi. Sırada Milli Piyango, Halkbank, şeker fabrikaları, Vakıflar ve Ziraat bankaları varmış. Otoyol işletme hakkının devri de düşünülmekte, Petkim ve sigara fabrikalarına ilişkin “işler” yürümekteymiş. Ama en ilginci, yüzde 55 hissesi yabancıya satılan “Türk” Telekom’un kalan kamu hisselerinden yüzde 15’ini daha “halka açma” kararının encamı: O yüzde 15’in yüzde 65’i de yabancıya satılacakmış. Böylece “halk”ın ne anlama geldiği de anlaşılmış oldu. Telekom bu sayede biraz daha “Türkleşmiş” olacak demektir. akkında kapatma davası açılan AKP’nin çevresi bile mahkeme kararını beklemiyor. Kapatılsa da kapatılmasa da... Kapatılırsa, Nevzat Yalçıntaş, Ertuğrul Yalçınbayır ve başkaları şimdiden temasa geçtikleri Saadettin Tantan’ca daha önce kurulmuş olan Yurt Partisi çerçevesinde yola devam etmeye hazırlar. Kapatılmaz ve “devlet yardımının kesilmesi” gibi bir yaptırımla yetinilse bile, böyle bir karar “Şimdilik kapatmıyoruz ama sonra ayağınızı denk alın” türünden bir uyarıyla birlikte alınmış olabileceği için AKP’nin süngüsü yine de düşmüş olacak. O durumda “merkez sağ” denen kesimdeki arayışın yoğunlaşacağı belli değil mi? eki, cumhuriyetçi kesim? Laik Cumhuriyete karşı yükselen tehlikenin sadece mitinglerle, dernek çabalarıyla ve kalabalıklardaki insan miktarını sayıp durmakla önlenemeyeceği, sorunun ekonomiye, sosyal yapıya, dış ilişkilere yönelik radikal bir siyasal örgütlenmeyle göğüslenebileceği bu kesimde hâlâ anlaşılamadı mı? Böyle bir siyasal örgütlenme varsa, ki vardır, onun saflarında yer alarak böyle bir seferberliğe katılmak, ufuktaki tehlike bulutlarının yıkıcı bir kasırgaya dönüşüp Cumhuriyetin üzerine çullanmasını beklemekten daha akıllıca değil midir? N Ceza ve Ceza Usul Hukuku Öğretim Üyesi Ç niden eskiye ve yanlış örneğe dönülmesi, hatanın yeniden işlenmesi anlamını taşıyacaktır. Bugünkü CMK’nin 174. maddesinde, iddianamenin iadesi kuralı yer almıştır. Buna göre yargıçlar, iddianameyi, maddi ve biçimsel olarak inceleyip yeniden gözden geçirmek üzere iade edebilmektedirler. Bu açıdan TCK 301 nedeniyle düzenlenen iddianameler de yargıçlar tarafından incelenebilir ve gereğinde iade edilebilir. Dolayısıyla CMK 174. madde varken ve bu madde ile yeni olanaklar sağlanmakta iken, siyasal ve idari bir kurum olan Adalet Bakanlığı’na yetki verilmesi doğru değildir. Şunu belirtmek gerekir ki, yaşanmış birkaç olumsuz olaya dayanarak cumhuriyet savcıları hakkında güven duymamak tarihsel bir hatadır. Mahmut Esat Bozkurt, cumhuriyet savcılarına seslenip Bingöl’deki, Meriç’teki insanın sorunlarını onlara emanet etmemiş miydi? 3) Son değişiklikte, suçun cezası indirilmekle yetinilmiştir. Oysa başka bir yola gidilebilir ve daha ılımlı bir tutum takınılabilirdi. Ülkemizde de tıpkı İtalya’da olduğu gibi suça ilişkin ceza, para cezası olarak öngörülebilirdi. İtalya’da, TCK 301. maddenin karşılığı olan 290. ve 291. maddeler, 24.02.2006 tarihinde 85 sayılı kanunla değiştirilmiş ve ceza olarak sadece para cezası (1000 Avro’dan 5000 Avro’ya kadar) konulmuştur. Dolayısıyla TCK’de yapılacak benzer bir değişiklik, konunun ağırlığını hafifletebilirdi. TCK’nin 301. maddesi gelecek günlerde de pek çok tartışmanın konusu olmaya devam edecek gibi görünmektedir. çağdaş ve medeni olma yolundaki işaretlerine katkıları çok fazla olmuştur. 9 Mart 2001 tarihindeki ölümünden 7 yıl sonra unutulmuşluğun verdiği hüzünle biz sanatçılar ve sanatseverler onu şükran ve özlemle anıyoruz. Bu topraklarda asırlardır ritüel bir sürecin sonunda devam eden kültür mozaiğinin bir parçası olan bu olaylar dizisi ve son 60 senenin zorlu sıkıntılı sürecin sonunda dayanılmaz devamı Först Majör sanat olayı İstanbul Uluslararası Bale Yarışması‘dır. 2010 Avrupa kültür başkentinin eşiğinde olan İstanbul’un her sene tekrarlanacak böyle bir yarışmaya ev sahipliği yapması hem kent açısından hem de dans, sanat ve kültür açısından son derece prestij kazandıracak bir olaydır. Uygulayıcı kuruluş olan Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nü kutlamak lazım. H R P mumtazsoysal@gmail.com olls Royce Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nin (eski adı Türk Ocağı) mermer merdivenlerine yanaşmadan 23 gün evvel (Ankara Devlet Balesi burada çalışıyordu) İngiliz ve Türk balesinin kurucusu Dame Ninette de Valois’in (Madam) üç veya dört büyük kolisi ondan evvel gelir, içindeki point shoes, tütüler vs. gibi bale ile ilgili malzemeler bizleri çok sevindirirdi. Uzun zaman onları kullanır, temsillerin profesyonelce geçmesini sağlardık. Sık sık değişen kültür ve sanat politikalarının istikrarsızlığından sıkılan Madam hiçbir karşılık görmeden ve beklemeden kendi işini kendi görürdü. Bir ricası ile dünyanın en iyi orkestra şefini, koreografını ve diğerlerini Türkiye’ye getirtirdi. İngiliz sefareti Madamın her gelişinde 1948 model Rolls Royce’u onun emrine ve Dünya Dans Günü... Oğuz ÖZLEM Devlet Balesi sanatçısı rir. Kendi maddi manevi imkânlarıyla da Türk bale sanatçılarına sevgiyi oluşturan paylaşma, verme sorumluluk duygularını aşılardı. Bunun sonucunda da bu sanatın görsel duygusallığı ve çekiciliğinin getirdiği mutluluk insanlarımızın yaşantısına 60 senedir renk kattı. Doğadaki insanları etkileyen aktif her şey dansla oluşmuş, büyümüş ve gelişmiştir. Anadolu insanının damarlarındaki kanın hızla akışı, yüreğine işlemiş dünyanın en güzel ritimsel özellikleri olan hazine değerindeki köylü danslarını otantik değerini bozmadan zamanımıza kadar getirebilmişlerdir. Bu insanların zamanımızdaki adaptasyonu bale sanatı ile olur. Bir Türk bale ekolü yaratmak için Madam bir manifesto şeklinde yazılı ve sözlü olarak defalarca ilgilileri uyarmıştı. Bu duygularını Stey By Step (Adım Adım) adlı otobiyografı kitabında, Türkler dans için yaratılmıştır sözleriyle de dile getirmiştir. 20. yy. bale ve sanat hayatının büyük şahsiyetlerinden olan, TC hükümetinden kültür nişanı alan bir yabancının bu Anadolu insanının dansa olan becerisini, saygı ve sevgisini klasik dans disiplini ile entegre edip dans dünyasına hediye etmesi önemlidir. İnsanlarımızın şekillenmesi ve kültürlenmesi konusunda eğitsel bir kimlik oluşturup... Atatürk‘ün büyük dehası ile yolunu çizdiği zemini ve imkânlarını hazırladığı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle