19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 NİSAN 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Baydı Ahmet Çuhacı: “Deniz Baykal görüldüğü gibi hiçbir yere gitmiyor. Çünkü adından belli; herkesi bay ve kal” Yağmur Deniz Katar şeyhinin üç karısı varmış... “Tekbir Giyim’e mankenlik yapsınlar!” YÜREĞİ fesat, niyeti münafık, duruşu muhalif kişilerden uzak durulması gerektiğini söylüyor Kemal Öncü ve şöyle diyor: “Tutturmuşlar, AKP güya seferber olmuş, Sabahatv medya grubunu güya Tayyip Beyefendi’nin damadının genel müdür olduğu şirkete güya peşkeş çekmişler, güya damat beyin hatırına devlet bankalarından kredi sağlanıp, güya paranın üstü Katar’a yapılan seferlerle tamamlanıp koskoca medya grubu güya bedavaya getirilmiş. Size katarlı katırlı bir fıkra anlatayım da kulak asmayın muhalif münafıkların damada kıyak masallarına. Efendim eski zaman, garibanın biri yaz sıcağı açlıktan dizlerinin dermanı kesilmiş, cebinde bir akçesi yok, kuru ekmeğe muhtaç giderken bakmış karşıda katar katar katırlar gitmekte ki, iki yanlarına salınmış küfeler dolu mu dolu. Bakmış PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Erdoğan: “Milletin rotasındayız.” Doğru, üstüne üstüne gidiyorsunuz! Damat katırlar koca bir bahçe içindeki koca bir konaktan çıkmaktalar. Belki bir tas çorba verirler umuduyla konağa seğirtmiş. Konağın kapısına gelmiş ki bir katırın sırtındaki küfelere konaktan sucuklar, pastırmalar, tereyağları, ballar taşımakta uşaklar. Başlarında da kerli ferli bir adam, belli ki konak sahibi; ‘Onu da getirin, bunu da getirin’ diye buyurmakta. ‘Selamünaleyküm’ diyerek yanaşmış gariban. Konak sahibi bu da nereden çıktı der gibi ‘Aleykümselam’ demiş belli belirsiz. ‘Ağam bunların hepsi senin mi’ diye cılız bir sesle sormuş gariban. ‘Kimin olacak, benim elbet’ diye pes perdeden yanıtlamış konak Takıntı Nail Muzaç: “RTE’nin ‘ayak’ takıntısı Katar şeyhinin terlikli ayakları önünde damadının şirketi için para isterken mi oluştu acaba!” sahibi. ‘Nereye gönderiyorsun bu pastırmaları, sucukları‘ diye tekrar sormuş gariban. Konak sahibi ‘Damadıma’ demiş. Garibanın karnı zil çalıyor illa bir parça sucuk, pastırma koparacak, ‘Niye damadına gönderiyorsun’ diye sormuş. Konak sahibi laf açıldı ya, soruyu ikiletmemiş ‘Neden olacak. Damat bu pastırmaları, sucukları, yağları, balları yiyecek, sonra’ derken gariban üstelemiş ‘Sonra’ diye. Şakadan kızmış konak sahibi ‘Anlasana be adam, damat bunları yiyecek, sonra da kızımı memnun edecek’ demiş. Gariban en masum, en acınacak halini takınıp ‘Ağam be, sen bana şunlardan yüzer gram ver, ben senin bütün sülaleni memnun edeyim’ demiş. İşte bu kadar! Siz kulak asmayın bu fesat muhalif münafıklara. Tayyip Beyefendi damadına kıyak yapacak da ne olacak? Tövbe tövbe!” Emek ve Dayanışma Günü Yarın 1 Mayıs,‘emek’i en yüce değer olarak görenler için önemli bir gün; bu önemli gün tarihimizde ilk kez ‘resmen’ Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanıyor. Emekçiler yarın Türkiye’nin dört bir yanında alanlara, sokaklara dökülerek 1 Mayıs’ı kutlayacaklar; konuşmalar yapılacak, türküler, marşlar söylenecek, halaylar çekilecek. AKP hükümetinin gönlü, 1 Mayıs’ı, Emek ve Dayanışma Günü olarak kabul ederken, emekçilerin bu önemli gününü ‘tatil’ ilan etmeye varmadı. Hem 1 Mayıs’ı toplumun çalışan insanları için özel bir gün ilan edeceksin hem de bu özel günlerini topluca kutlamalarına olanak tanımayacaksın! Toplumu sadakayla yönetmeye alışmış bir iktidardan farklı bir davranış da beklenmiyordu zaten. Şimdi ne olacak? 1 Mayıs’ı kutlamak için alanlara, sokaklara dökülecek mavi tulumlu, beyaz yakalı, beyaz önlüklü emekçiler hakkında ‘izinsiz göreve gelmemek’ suçlamasıyla işverenler tarafından soruşturma açılacak. ??? Doğal ki çok daha önemlisi, Taksim Alanı’na ilişkin olarak hükümetin yarattığı tehlikeli gerilimdir. Bu yazıyı salı günü öğle saatlerinde yazıyorum. Gazeteler ‘İşçilere tehdit’, ‘Mayıs restleşmesi’, ‘Taksim kavgası’, ‘Taksim restleşmesi’ gibi manşetler atmışlar. İstanbul Valisi Muammer Güler kararlı, “Polis, kanunsuz bir toplantıyı gerekirse zor kullanarak dağıtacak” diyor. Gerekçesi, Taksim Alanı’nın büyük katılımlı kutlamalar konusunda güvenlik riski taşıyor olması. İnsan sormadan edemiyor, yılbaşı kutlamalarında çoğunluğu alkollü yüz binlerce insan risk nedeni kabul edilmezken emekçiler söz konusu olduğunda niçin korkuluyor, diye. Alan, 5 bin kişilik takviyeyle 12 bin polis tarafından korunacakmış. Bir meydan savaşına hazırlanılıyor sanki. Sendikalar da kararlı; “Barışçı eylem yapacağız, uluslararası sözleşmelerden doğan hakkımızı kullanıyoruz” diyorlar. Sendika liderleri bugün (salı) son bir girişimde bulunup Başbakan’la görüşecekler. Dilerim, Başbakan’ın basireti bağlanmaz, aklıselim inada galebe çalar da pusuda bekleyen provokatörlerin kan hevesleri kursaklarında kalır. ??? Türkiye’de sağ iktidarların 1 Mayıs’ı öcüleştirmeleri yıllardır süregelen bir gelenektir. Bu da doğaldır, çünkü onları korkutan en büyük güç, başta işçiler olmak üzere çalışan kitlelerin bilinçlenmeleridir. Emekçilerin kendiliğinden bir sınıf olmaktan çıkarak kendileri için bir sınıf olduklarının bilincine varmaları dünyanın tüm ülkelerinde kapitalist düzen için bir tehlike işaretidir. 1977 yılı 1 Mayıs’ının kan gölüne çevrilmesine, 34 kişinin ölüp 126 kişinin yaralanmasına yol açan olaylar da bu işaretin egemen güçlerde yarattığı korku değil miydi? Egemen güçler çok iyi bilirler ki, kendileri için sınıf olmalarının bilincine varan emekçiler sadakaya kanmazlar, bir torba kömüre, bir teneke yağa, iki paket makarnaya oylarını satmazlar. Emekçiler bilinçlendiği zaman oturdukları mahalleler, sağ partilerin oy depolarına dönüşmez. 1 Mayıs gibi özel dayanışma günleri emekçilerin kendi güçlerinin farkına varmalarına, bilinçlenmelerine katkı sağlar. Buna karşılık kapitalist düzenin bekçileri, emekçilerin bilinçlenmelerini önlemek için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Yoksa Taksim Alanı’nın yarın 12 bin polisle korunacak olmasının başka hangi nedeni olabilir ki? Tüm emekçilerimizin Emek ve Dayanışma Günü’nü devrimci duygularla yürekten kutluyorum. ??? Çok sayıda okurum benden küreselleşme, kapitalizm, sosyalizm vb. konular üzerine kitap önermemi istiyorlar. Bu okurlarıma Yordam Kitap’ın yayınlarını izlemelerini öneririm. Yayınevinin internet sitesine (www.yordamkitap.com) girip kitaplara bakabilirler. Kendilerine özellikle Ellen Meiksins Wood’un ‘Modernite, Kapitalizm, Demokrasi’ adlı kitabını okumalarını salık veririm. eposta: [email protected] SESSİZ SEDASIZ (!) Baş Murtaza Yılmaz: “Ayakları olmayan toplumda, baş ne işe yarar!” Hasan’a tanı kondu: Darbe depresyonu BİRÇOK gazeteciyle birlikte bendenize de gönderilmiş bir “doktor raporu” var. Büyük olasılıkla doktor olmamasına karşın Mehmet Altuğ hazırlamış raporu ve “Hasan Cemal” adıyla gazete köşelerinde yazılar falan yazan bir şahsa “darbe depresyonu” tanısı koymuş. Tedavi yöntemi olarak da yurtdışına çıkıp gezmesini önermiş. Rapor şöyle: “Yıllardır herkesi ezbercilikle itham ettin durdun. Şimdi tutturmuşsun; sivil darbe, askeri darbe, post modern darbe, her yere kon darbesi. Sonuncusunun guguk pardon hukuk darbesi olduğuna karar verdin. Başka ezberin yok mu senin. Gençliğindeki Marksist darbecilik çağından kalma kafana yediğin bir darbe, sende kronik bir araz bırakmış olmalı. Kırık plak gibi darbe söyleminin dışına çıkamıyorsun. Her zaman olduğu gibi çık git biraz yurtdışına, gezdirsinler seni. Ciddi bir hava değişimine ihtiyacın var, iyi gelir. Döndüğünde darbe olmadığını görür rahatlarsın. Aksi halde depresyona gireceksin. Sağlıcakla kal.” Bu durumda bir rapor da bizden olsun; güvenilir kaynaklardan edindiğimiz “polis raporu”na göre Hasan Cemal’in oturduğu mahalleye egzozu patlak taşıtların girişine izin verilmiyormuş ve çocukların sokakta çatapat oynaması kesinlikle yasaklanmış! Dönüşüm Zekai Buluç: “AKP’nin kapatılma istemini kınayan AKPM bildirisi, ABD’de tekil olarak yapılan ‘sifonu çekmeyin, kullanın’ istirhamını çoğul şekle dönüştürmüştür!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Gözden ırak Divriği... İstanbul’un dünya mirası listesinde kalıp kalmayacağı UNESCO’nun “himmet”ini beklerken, aynı listedeki “Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası”nın bulunduğu kentimiz ise “gözden ırak kalma”nın talihsizliğini yaşıyor. Bir Selçuklu şaheseri olan caminin yanı sıra Anadolu’nun en zarif konaklarını da barındıran Divriği’de, yıllardır ne bir yatırım var, ne de yeni bir devlet projesi... Oysa sayısız etkinlikte sadece Ulu Cami’yle yetinilmemesi, kent bütününde de bu esere yakışır düzeyde bir “imar özeni”nin sağlanması “öncelikli dilek”ler arasında yer aldı. Ne var ki aynı hedefler hep “söz”de kaldı... Hızla yıpranan Ulu Cami için bir an önce “kolları sıvamak” yerine durmadan “konuşma”k yeğleniyor. Kente yönelik kalkınma projeleri geliştirmek yerine ise “tarihle övünme”kten başka yapılan bir şey yok... dikkat çekecek düzeyde. Örneğin yıllardır ek tesislerle geliştirilmesi beklenen Gar binası, eski siyahbeyaz fotoğraflarındakinden daha geri durumda. 26 mahallesinin yanı sıra 107 köyü ve mezrası bulunan ilçede, yine yılların beklentisi olan yeni hastane binası bile ertelendikçe erteleniyor. Kentin genel görünümüne bakıldığında ise Ulu Cami’yi yaratan bir kültüre beşiklik etmiş yerleşmenin, nasıl böylesine bakımsız bırakıldığını anlamak daha da güçleşiyor... Bütün bunları “üzülerek” izlediğini söyleyen valiliğin ve kaymakamlığın yanı sıra Başbakanlık’tan Cumhurbaşkanlığı‘na kadar da “Divriği’mize ilgi gösterin” diye mektuplar yazan Mehmet Aydın diyor ki: “Vaktiyle dünyaya ışık saçarken şimdi köy gibi olduk. Muhteşem konaklar sahipsiz, Ulu Cami’yi görmeye gelenler bile kente dönüp bakmadan geri dönüyorlar...” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com ‘Tephrike’nin kenti Adını çağlar önce “Tephrike” denen kalesinden alan Divriği, Anadolu’nun Dünya Mirası Anıtı‘nı barındırmasına rağmen iktidarların en ilgisiz kaldığı özgün yerleşim merkezlerimiz arasında... Tarihe saygısıyla birlikte çağdaş uygarlığa olan bağlılığını da hemen her köyü için kurulan kültür derneklerinin sosyal faaliyetleri kanıtlıyor; “Sabipsiz” evler “insansız” sokaklar... aynı derneklerin sayısız etkinlikleriyle geleneksel değerO kadar ki yine Ulu Cami’nin lerini yozlaşmadan geleceğe akotlar bürümüş etrafı için özlenen tarmanın örnek duyarlılığını ser“çevre düzenlemesi”ni bile “ha giliyor. yırsever” bir şirket üstlenmiş... Geçmişindeki insan sevgisi, hoşgörü ve düşünce zenginli‘Unutulan’ restorasyon ğinden gelen görmüş geçirmiş Bu gözlemlere neden olan ih kimliğini türkülerine, deyişlerimallerden biri, Kültür ve Turizm ne ve yöresel halk edebiyatına da Bakanlığı‘nca vaktiyle 550 milyar yansıtırken günümüzdeki yaygın lira harcanan ünlü Abdullahpaşa yabancılaşmaya karşı da bir anKonağı’ndaki restorasyon çalışlamda kültürel sürekliliğin demalarının 5 yıldır durmuş olması. ğerini kanıtlıyor... Onarılan kısımları bile yeniden baPeki, böylesine içten ve dekım gerektiren “eser” için, bu bekrinlikli bir ülke zenginliğimiz ollemenin hangi gerekçeden kaymasına rağmen devlet neden naklandığı ise belli değil... Divriği’nin “var” denilen İmar ortalarda görünmüyor; kamuPlanı’nda çok sayıda değişiklik ya sal sahiplenmeden niçin sürekpılması da kentin dengelerini al li yoksun kalıyor; ulusal değertüst ediyor. Tarihten gelen gele lerle bütünleşmiş erdemlerinin neksel yerleşme dokusuyla uyum karşılığını hangi gerekçelerle suz yeni yapılaşmalar yaratılırken yıllardır alamıyor? Bu aymazlık karşısında herimar düzeninin genellikle “hatırlı kişiler” adına bozulduğu söyle kesin aklından ise ister istemez şu soru da geçiyor: “Sakın buniyor... nun nedeni, Divriğililerin ayDevlet ortada yok dın ve ilerici kimliklerini çeAnadolu Selçuklu uygarlığının kemeyen siyasetçiler olmamirası olan Divriği’de, devletin sın?” görevi olan çağdaş yaşam yatırımlarının “tavsatılma”sı ise [email protected] HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Közlenmiş 1 patlıcanla yapılan bir tür meze. 2/ 2 Bitkisel kökenli 3 bir yiyecek ya da 4 içeceğin damak5 ta algılanan hoş kokusu... Dünya 6 nın tek kuyruk 7 suz kedi cinsinin 8 adı. 3/ Kötü, fena... Çoğu tek 9 parça kadın giysisi. 4/ An 1 2 3 4 5 6 7 8 9 guta benzeyen, kırmızı 1 K U L OĞ L U V renkli bir tür yabankazı. 2 Ö L E T A MM E 5/ Moritanya’nın para bi 3 R A K U N MO R rimi... Kekeme ya da dil4O K R OMA NO siz kimse. 6/ Yavru, ço5Ğ A T İ N A N cuk... İzmir’in bir ilçesi. 6 L A V M A N L İ 7/ Konut... Bir meyve... 7 U Ç A H İ L İ K Çin ve Japonya’dan tüm 8 M E I A S A dünyaya yayılmış bir strateji oyunu. 8/ İşyeri... 9 M A S A R İ K A Tevfik Fikret’in, İstanbul’a lanetler yağdırdığı ünlü şiiri. 9/ Eski Türklerde kutsal sayılan hekim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hatay yöresine özgü, kuşbaşı et, pirinç ve patlıcanla yapılan bir yemek. 2/ Tarımda kullanılan azotlu gübre... Eski bir Fransız halk dansı. 3/ “Gobene” de denilen bir balık... Bir nota. 4/ İlaç, deva... Van Gölü kıyısında, Urartu döneminden kalma ünlü bir kale. 5/ Büyük sandal... Yürürken dayanmak için kullanılan büyük sopa. 6/ “O” gösterme sıfatının eski biçimi... Türkiye’nin plaka imi. 7/ Kişinin kendisini başkasının yerine koyarak onun duygu ve düşüncelerini anlayabilme yeteneği... Kenar süsü. 8/ Bir nota... Hazar Denizi’nde, 19161917 yıllarında Ruslar tarafından Kafkas cephesinde esir alınan Türklerin götürüldüğü küçük ada. 9/ Çıplak vücut resmi... İzmir’in Seferihisar ilçesinde ünlü bir antik kent. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle