29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 2008 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Tayyip Medyasını Halk Finanse Ediyor AKP, 2002 seçimleri ertesi iktidar olur olmaz başlattığı ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra yoğunlaştırarak sürdürdüğü, laik demokratik hukuk devletini, İslam cumhuriyetine dönüştürmeyi amaçlayan sivil darbesinin yolu üzerindeki kaleleri teker teker yıkarken, medyayı bir yana bırakması beklenemezdi. Kendi diktasını kurup yerleştirmek isteyen iktidarlardan hiçbiri medyanın gücünü görmezden gelmemiştir. AKP de bu gerçeğin baştan beri bilincinde olarak, işbaşına gelir gelmez, önce sözde özerk, özde iktidar denetimindeki TRT’nin tepesine adamlarını yerleştirerek işi başlattı. Radyo ve TV istasyonlarının devletin tekelinde olduğu dönemlerde, görsel ve sesli medyayı ele geçirmek için bu yöntem yeterliydi. Ama kanalların çoğaldığı dönemde bununla yetinilemezdi. Tüm medyayı denetim altına alabilmek için, iktidar gücünü elinde tutanlar, artık gazetecilerden çıkıp işadamlarının eline geçen medyayı istediği doğrultuda kullanabilmek için harekete geçti. Türkiye’de, büyük ölçüde medyanın denetiminin, devlete iş yapan girişimcilerin elinde olması, onlara ihaleler yoluyla baskı uygulama olanağını veriyordu iktidarlara. ??? AKP bu olanağı sonuna dek kurnazca kullandı. İktidarın 22 Temmuz seçimlerinden önce de, mutlaka etkisizleştirmek istediği kimi basın çalışanlarını nasıl tasfiye ettiğini çok iyi biliyoruz. Turgut Özal döneminde (“basın”ın “medya” olması da o döneme rastlar) patronlarının da etkisiyle başlayan gazeteci ve iktidar iç içeliği hiçbir zaman AKP dönemindeki kadar çarpıcı bir hale gelmemişti. Bir yandan patronlara ekonomik alanda baskı uygularken, öte yandan medyada “bende” edilmiş” , “lümpen liberal” gazete yöneticisi ve köşe yazarı yaratan, AKP yolunda ilerlerken, kendileri için en güçlü ve alt edilmez rakibinin iktidar olduğunu bir türlü fark edemeyen medya baronları da kendi aralarında çekişmeyi ve birbirlerini çelmelemeyi, bu çatışmayı Tayyip Bey’in ne büyük bir keyifle izlediğini farkına bile varmadan sürdürüyorlardı. Ama Tayyip Bey bununla yetinemezdi, günün birinde bir kısım sermaye ile çatışmasının kaçınılmaz olduğunu bilen Erdoğan, o zaman oralardan çatlak sesler çıkacağını bildiği için, kendisine sıkı sıkıya bağlı bir paralel medya da oluşturmak zorunluluğunu duyuyordu. Sabahatv grubunun Çalık tarafından, TMSF’den alınması olayını bu çerçeve içinde ele almak gerekir. Hemen belirtelim, Çalık Holding’in 1.1 milyar dolara TMSF’den aldığı Sabah atv grubunun bünyesinde ayrıca Takvim, Günaydın, Yeni Asır, Fotomaç gazeteleri, Yeni Aktüel, Para dahil 11 dergi ve RadyoCity bulunmakta. ??? Melih Aşık çarşamba günkü “Açık Pencere”sinde Muzaffer Ayhan Kara’dan naklen, AKP’nin son grup dışındaki medya kalelerini de şöyle sıralıyordu: 1TRT (TRT 1, TRT 2 ,TRT 3 ve TRT İnt ve bu kurumun bütün radyoları) 2Fethullah Gülen’in sahibi olduğu ve şu anda aynı dalga uzunluğundan yayın yapan organlar: STV, Burç FM, Zaman, Bugün, Aksiyon vb. 3Gülen Grubu dışında olup, Sabah – atv gibi şu ya da bu biçimde, AKP’nin denetimindeki medya organları: Haber 24, Kanal 7, Kanal A, Haber 7, Yeni Şafak, Vakit. Bunlara bir de Star gazetesi eklenebilir. Bunlardan TRT zaten devletin yani halkın parası ile finanse ediliyor. Tayyip Bey’in damadı Berat Albayrak’ın CEO’su olduğu Çalık, Sabahatv’yi 1.1 milyara TMSF’den aldı. Bunun için Ahmet Çalık’ın cebinden para çıkıp çıkmadığı kesin değil. TMSF yetkilileri “Para iki ayrı dekontla geldi ve hesaba geçirildi” diyorlar ve ekliyorlar: Bu 1.1 milyar doların 750 bin doları kamu bankalarından (Halkbank ve Vakıfbank), 350 milyon doları da Katar şirketi Al Wasaeel International Katar’dan alındığı söylenen para. Görülüyor ki, Tayyip Bey kendi medyasını oluştururken büyük finansmanı ya TRT olayında olduğu gibi doğrudan devletten sağlıyor ya da son olayda olduğu gibi büyük ölçüde devlet bankalarının kredilerinden, yani her iki şıkta da halkın cebinden. Sevgili okurlar bugüne değin, çoğu kişi “kartel medyası”ndan şikâyetçiydi. Oysa şimdi bir de halka finanse ettirilen Tayyip medyası çıktı ortaya. Görün bakın bu sonuncu, hepsini nasıl geride bırakacak ve bize kartel medyası günlerini bile nasıl aratacak. Önergeyi ‘geçiştirin’ talimatı Kültür Bakanlığı’ndaki kadrolaşmanın gizlenmeye çalışıldığını belirten CHP’li İnce, kendilerine verilen yanıtta ‘boş görünen’ Antalya Müze Müdürlüğü’nde, aslında Aksu’nun akrabasının görev yaptığını söyledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı, bakanlık bürokratlarının keyfi tutumuna göz yumduğu ve kadrolaşmaya gittiği gerekçesiyle istifaya çağırdı. İnce, müze müdürleri ile ilgili verdiği soru önergesinin yanıtında, Antalya Müze Müdürlüğü’nün “boş göründüğüne” dikkat çekerek “Niye boş görünüyor? İsmini neden yazamıyorlar? Çünkü eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun akrabası Selahattin Eyüp Aksu görev yapmaktadır burada. Bu açığa çıkmasın diye boş görünüyor” dedi.İnce, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Günay’ın yazdığı “Karşı Siyaset’’ adlı kitaptaki, “Ülkemizde hukuksuzluğun, keyfiliğin egemen olduğu bir yönetim anlayışı sürüyor. Böyle bir keyfi yapı içinde yolsuzluğu, adam kayırmayı önleyemezsiniz’’ ifadelerini aktardı. Günay’ın çok güzel durum tespiti yaptığını ifade eden İnce, ancak elindeki bir belgenin, demokrasiyle, millet iradesiyle ve milli egemenlikle bağdaştırılamayacak bir skandalı ortaya koyduğunu söyledi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın yanıtlaması istemiyle verdikleri soru önergesinin Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Vekili Abdullah Kocapınar’ın önüne geldiğini belirten İnce, Kocapınar’ın birimler içindeki yazışmalarda kendi el yazısıyla, “müze müdürlüklerinde yanlışlar olduğunu, ayrıntıya gerek olmadığını, daha yuvarlak ve geçiştirici ifadelerle cevap verilmesinin sağlanmasını istediğini’’ anlattı. yın Günay, siz 2000’de yazdığınız kitapta dediğiniz gibi, şeffaf, hesap verebilir birisiyseniz, bu bürokratla ilgili gereğini yaparsınız. Hatta bu bürokratı görevden aldıktan sonra, kendisinin de istifasını istemek durumundayım.’’ Soru önergelerine verilen yanıtları gazetecilere dağıtan İnce, müze müdürlükleriyle ilgili doğru bilgi verilmediğini, örneğin Ordu ve Mardin müzesi müdürlüklerinde 2’şer müze müdürü; Antalya, Aydın Afrodisias, Balıkesir, Bayburt, Bitlis Ahlat, Çankırı, Eskişehir Seyitgazi, Konya Ereğli, Sıvas ve Zonguldak Ereğli müzelerinde ise müdür olmadığının görüldüğünü söyledi. İnce, AKP iktidarı öncesinde 100. Yıl Üniversitesi’nden ilişiği kesilen Hayrullah Cengiz’in 3 müzede müdür göründüğüne de dikkat çekti. Soru önergesine verilen yanıtta, Antalya Müze Müdürlüğü’nün boş göründüğünü belirten İnce, eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun akrabası olan Selahattin Eyüp Aksu’nun bu görevi yürüttüğünü, ancak bu açığa çıkmasın diye, kendisine verilen yanıtta “boş” göründüğünü ifade etti. İnce, “Sayın Günay’a diyorum ki, devletin üst kademelerine kimlerin sızdığı konusunda fal bakacağına, git görevini yap. Bu bürokratı derhal görevden al” dedi. Günay’a ‘istifa et’ çağrısı İnce, şöyle konuştu: “Kontrol ettim, imza doğru... İşte bu, Cumhuriyet tarihinde ilk kez karşılaştığımız bir belge. Sayın Ertuğrul Günay’a diyorum ki, takıyyeci demokrat mısın, kırmızı plaka demokratı mısın, gerçek demokrat mısın? Sa MGK’den Kıbrıs vurgusu MGK toplantısı sonrasında yayımlanan bildiride Kıbrıs’ta çözüm sürecinin “içtenlikle” desteklendiği dile getirilerek, “Çözümün adadaki gerçekler temelinde iki ayrı halkın ve iki demokrasinin varlığına dayanacağı, iki kesimliliğin, iki tarafın siyasi eşitliğinin, iki kurucu devletin eşit statüsünün ve yeni ortaklık devleti parametrelerinin korunmasının esas olduğu, garanti ve ittifak anlaşmalarının yürürlükte kalacağı vurgulanmıştır” görüşü dile getirildi. DTP’Lİ HASİP KAPLAN ‘AKP ve CHP ders çıkarsın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Birinci Millet Meclisi binasında düzenlenen törende MHP lideri Devlet Bahçeli ile yaşadığı sıcak diyaloğu, “Grup toplantılarında en sert eleştirmesine rağmen, Meclis’te her karşılaştığımızda uzlaşı, diyalogdan yana tavır göstermiştir. Bundan ana muhalefet ve iktidar partileri de ders çıkarmalıdır” sözleriyle değerlendirdi. DTP’li Kaplan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında adı değiştirilen köy, mezra isimlerinin eski isimlerinin kullanılması için hazırladığı yasa önerisiyle ilgili bilgi verdi. ‘Iraklı gruplarla istişare sürecek’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığında gerçekleştirilen nisan ayı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, bölücü terör, Irak’taki gelişmeler, Kıbrıs sorununa ilişkin girişimler ve Ermeni iddiaları ele alındı. Tüm Iraklı gruplarla istişare yapılması kararı benimsenirken Kıbrıs’ta garanti ve ittifak anlaşmalarının yürürlükte olduğu anımsatıldı, yeni ortaklık devletinin esas olduğu kaydedildi. Gül’ün başkanlığında Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen toplantıya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve hükümetin ilgili bakanları katıldı. Toplantıdan sonra yayımlanan bildiride Irak’ın kuzeyinde üslenmiş terör örgütüne karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’nce yapılan başarılı sınır ötesi operasyonların sonuçlarının değerlendirildiği belirtilerek, “Irak kuzeyinin terör örgütünce kullanılmasının önlenmesinin sadece ülkemizin değil, aynı zamanda Irak’ın ve bölgenin güvenlik, istikrar ve huzuruna katkıda bulunacağı vurgulanmıştır” denildi. Bildiride, huzur ve güvenliği zedelemeye yönelik girişimlere karşı alınan tedbirlerin kararlılıkla sürdürüleceğinin teyit edildiği açıklandı. Bildiride, toplantıda Irak’taki gelişmelerin de gözden geçirildiği belirtilerek, “Irak’ta milli mutabakatın temelini oluşturan yasama alanındaki faaliyetler ile Irak’ın bölgede yerini yeniden alabilmesine yönelik gelişmeler değerlendirilmiş; bu bağlamda ülkemizin tüm Iraklı grup ve oluşumlarla istişarelerinin sürdürülmesinin yararlı olacağı mütaala edilmiştir” vurgusu yapıldı. ‘Tepedeki kriz topluma yansır’ Kaplan basın toplantısında gazetecilerin, 23 Nisan törenleri sırasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile verdikleri samimi görüntülere ilişkin sorular üzerine de amaçlarının bütün partilerle diyalog ve uzlaşı içinde başta Kürt sorunu olmak üzere sorunlara çözüm aramak olduğunu söyledi. Kaplan, “Devletin zirvesinde, iktidar ve muhalefetin farklı, askerin farklı bir konumda olmasıyla ilgili düşen fotoğraflar, Cumhuriyete, milletin egemenliğine gölge düşürmüştür. Tepedeki krizler, zirvedeki bu gerginlik, toplumun diğer kesimlerine de yansır” dedi. Ermeni iddiaları da ele alındı Bildiride, Ermeni çevrelerinin 1915 olaylarına ilişkin asılsız iddiaları çerçevesinde yürüttükleri faaliyetlerin de ele alındığı kaydedilerek, “Bu tür iddiaların Türkiye’nin kararlı tutumu ışığında hiçbir sonuç vermeyeceği teyiden belirtilmiştir” denildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr ÖRNEK BELEDİYECİLİĞE DAVA Osman Özgüven yargılanacak İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Dikili’de yurttaşlara ucuz ekmek satan, eski bir fırını da modern cihazlarla donatarak bir halk sağlığı merkezine dönüştüren ve 10 tona kadar tüketilen sudan para almadığı için hakkında Danıştay’a suç duyurusunda bulunulan SHP’li Belediye Başkanı Osman Özgüven hakkında “görevi kötüye kullandığı” iddiasıyla dava açıldı. TÜM BELSEN 2 No’lu Şube üyeleri ile KESK’e bağlı çeşitli sendikaların temsilcileri, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’i ziyaret etti. Dikili Belediyesi Kültür Evi’nde sendika temsilcilerini ağırlayan Özgüven, Sayıştay denetçilerinin incelemeleri sonucu oluşturdukları raporun, Sayıştay 1. Dairesi tarafından “görevi kötüye kullandığı’’ iddiasıyla Dikili Cumhuriyet Savcılığı’na gönderildiğini belirtti. Cumhuriyet Savcılığı’nın da kendisi hakkında “görevi kötüye kullandığı’’ iddiasıyla dava açtığını bildiren Özgüven, “Konu yargıya intikal etti. Bu aşamada yorum yapmam doğru değil. Günü geldiğinde ifademi vereceğim” dedi. Özgüven, kendisine verdikleri destek nedeniyle sendika üyelerine teşekkür etti. Ne olacak bu solun hali sorusuna cevap aramayı sürdüreceğiz. CHP kurultayı yaklaştıkça soru daha yüksek sesle soruluyor. Şişli Belediye Başkanı ve geçen kurultayda Deniz Baykal’ın rakibi olan Mustafa Sarıgül bu kurultaya katılmayacaklarını açıkladı. Görünen o ki, bu CHP kurultayı da diğerleri gibi çok farklı sonuçlar doğurmayacak. Baykal ve arkadaşları genel seçimleri değil ama kurultayları kazanma yeteneklerini sürdürüyorlar. CHP içindeki sol ne anlama geliyor, doğrusu buna net bir cevap verebilmek çok zor. CHP’ye egemen olan siyasi tercihlere baktığımızda bunun uluslararası sosyal demokrasi ile hiçbir benzerliği olmadığını söyleyebiliriz. Ne emekten, ne demokrasinden, ne düşünce ve örgütlenme özgürlüğünden yana bir tutum gösterdiklerine ilişkin bir ize rastlamak mümkün. CHP’ye egemen olan anlayış asıl olarak korkular üzerine kurulmuş du CHP’nin İçindeki ve Dışındaki Sol…(5) rumda. Tehdit ve korku algısı üzerinden kurulan siyasetler CHP’yi bir muhafazakâr parti haline dönüştürmüş durumda. Muhalefetin yapması gereken ise daha çok toplumsal sorunları gündeme getirmek, devlete karşı bireyin haklarını dile getirmek ve özgürlük alanının genişlemesi için bir duyarlık yaratmaktır. Böyle bir siyasetler bütününden söz edebilir miyiz? CHP’nin özgürlük alanına, bireysel haklar alanına ilişkin bir kaygısından söz edebilir miyiz? CHP’nin kaygıları daha çok devletin güçlendirilmesine, güvenliğe ilişkin kaygılardır. Bu kaygılar haklı da olabilir, peki toplumsal talepler ne olacak? Örneğin Türkiye’de işçilerin sendika üyesi olması ve toplusözleşme hakkı elde etmesi yürürlükteki yasalar açısından mümkün değil. 12 Eylül askeri darbesinden kalma bu yasalara karşı CHP yönetiminin nasıl çözüm önerisi var, doğrusu bunu şimdiye kadar öğrenebilmiş değiliz. Örneğin CHP’nin 12 Eylül döneminin en önemli kalıntısı olan 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi ve daha özgürlükçü bir anayasa yapılması için bir projesi bulunuyor mu? Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi konusundaki direnci hâlâ neden sürüyor? Bu nasıl bir sosyal demokrasi anlayışıdır? ??? Tabii bütün günahı ve yükü CHP’ye hâkim olan Deniz Baykal ve arkadaşlarının sırtına yıkmak da haksızlık olur. Ne yazık ki ülkemiz solu ciddi bir bunalım döneminden geçiyor. Ülkemiz solu, AKP’nin yükselişi ve Kürt sorununun çözümsüzlüğü konusunda bir kriz yaşıyor. AKP’ye karşı daha soldan, daha demokratik bir örgütlenme yaratılamadı. CHP’nin hâlâ kendisini solcu kabul eden kesimlerin oyunu alabilmesi, CHP dışında solda kuvvetli bir ağırlığın oluşturulamaması da soldaki bunalımı ve çözümsüzlüğü gözler önüne seriyor. ??? CHP kurultayı bir umut ve heyecan yaratmıyor. Peki, CHP dışında bir sol seçenek umudundan söz edebilir miyiz? Bunu söylemek de kolay değil. Şu ana kadar denenen değişik birlik girişimleri de başarılı olamadı. Peki, Türkiye’de yeni bir sol muhalefete gerek var mı, ihtiyaç var mı? Var olduğu kesin de, bunu kimler yapabilir? Hangi tür bir örgütlenme, hangi tür bir siyasi program yeni bir sol girişim için yol açıcı olabilir? Solda bir arayış içine girilebilir mi, bunun koşulları bulunuyor mu? Bundan çok emin değilim. Bu gerginlik ve kamplaşma ortamı, solu da bu kamplardan birisinin parçası haline getiriyor ve bağımsız siyaset üretmesini imkânsızlaştırıyor. Durum umutsuz mu derseniz, şu andaki durum umutsuz görünüyor. Zaten sol bu çatışma ve kamplaşma ortamı içinde tamamen etkisiz bir yerde duruyor. ??? Türkiye’nin önündeki temel meselelerin demokrasi ve özgürlükler temelinde çözüleceğine inanan bir sol birikim şu anda ne yazık ki ortada görünmüyor. Bu yüzden de etkili değil. Ama bunu değiştirmek mümkün değil mi derseniz, neden olmasın diye cevaplayabilirim… Zamana ve sabra gerek olduğu da bir gerçek… G E N E L M Ü D Ü R İ B R A H İ M Ş A H İ N A N K E T YA P T I TRT kendisini beğenmiyor FIRAT KOZOK ANKARA TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in kurumda çalışan 5 bin 711 personele yönelik düzenlediği anketten dikkat çeken sonuçlar çıktı. Personelin yüzde 72’si yöneticilerden memnun olmadığını belirtirken yüzde 54’ü de TRT yayınlarını beğenmediğini vurguladı. Şahin’in, bir süre önce Cumhuriyet tarafından duyurulan kurum içi anketinin sonuçları belli oldu. Sonuçlar, TRT yönetiminin ve programlarının ne hale geldiğini de ortaya koydu. Buna göre ankete katılan 5 bin 711 personelin 72’si “Yöneticileri mesleki ve idari açıdan yeterli buluyor musunuz” sorusu na “hayır” yanıtını verdi. Aynı soruya “evet” diyenlerin oranı ise yalnızca yüzde 18’de kaldı. Ankete katılan personel yöneticilerin kendilerine “adil davranmadığını” da bildirdi. Temizlikten şikâyet yok Anket, kurum personelinin temizlik birimlerinden duyduğu memnuniyetin, yönetim kademesinden duyduğu memnuniyeti geride bıraktığını da ortaya koydu. “Çay ocağıyla ilgili sorun var mı” sorusuna personelin yüzde 57.7’si “Evet”, yüzde 42.3’ü “Hayır” yanıtını verdi. Kurum personelinin yüzde 60.8’i ise “Temizlikten memnunuz” dedi. Anket, kurum içinde ücret ada letsizliği yaşandığı görüşünün de ağırlıkta olduğunu ortaya koydu. Personelin yüzde 79’u “Kurum içinde ücret adaletsizliği olduğunu düşündüğünü” bildirdi. Anketle, personelin TRT programlarıyla ilgili görüşleri de alındı. “TRT kanallarında yayımlanan programları beğeniyor musunuz” sorusuna personelin yüzde 54’ü “Beğenmiyorum” yanıtı verdi. Personelin yüzde 46’sı yayınlardan memnun olduğunu belirtti. Personel “Yayınlardan niçin memnun değilsiniz” sorusuna da “Yenilikçi değil”, “Resmi kanal kimliği var”, “Programlarını beğenmiyorum”, “Rekabete kapalı”, “Korkak” yanıtlarını verdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle