04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 NİSAN 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Çalması da dinlemesi de incelik gerektiren Brahms’ın oda müziği yapıtları İş Sanat’taydı DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Gerçek ustalarla Brahms dinlemek SERGİ 23 MAYIS’A KADAR AÇIK eçen hafta İşSanat’ta olağanüstü ve olağan dışı bir dinletiye tanık olduk. Olağanüstüydü, çünkü her birisi tarihe damgasını vurmuş bu yorumcular sanki birlikte soluk alıp veriyorlardı. Olağan dışıydı, çünkü giderek daha geniş kitlenin ilgisini çekmek için popüler programlara ağırlık verilirken, İş Sanat böylesi bir oda müziğine sahnesini açmıştı: Çalması da dinlemesi de incelik gerektiren Johannes Brahms’ın oda müziği yapıtlarına... Bestecinin Op. 40 Üçlü’sünü, Op.114 Piyanolu Dörtlüsü’nü ve Op. 26 Üçlüsü’nü dinledik. Op. 40 aslında korno, viyola ve çello için; Op. 114 de aslında klarnet çello ve piyano için yazılmış ve üfleme çalgılar, besteci tarafından sonradan kemana uyarlanmış. Evet, karşımızda keman, viyola, viyolonsel ve piyano vardı. Bestecinin gençlik döneminden olgunluk dönemine dek uzanan bir zaman dilimini izledik. Hem de öylesi bir sanatçı topluluğu ki, dünyanın büyük merkezlerinde onlardan yalnız biri bile çaldığında olay olur: Viktor Tretjakov (keman), Yuri Başmet (viyola), Natalia Gutman (çello) ve Vassily Lobanov (piyano). Her birisi büyük ustalarla eğitim görmüş, besteciye saygıyı öğrenmiş ve müziği yaşamlarının doğal bir parçası haline getirmiş sanatçılar. Oda müziği yorumlarındaki doğallık, bilgelik ve bir aradalık bunları kanıtlıyordu. Nüanslarda ve tempolarda tek soluk halindeydiler. Özellikle pianisimo çalışlardaki en küçük seslerin birlikteliği inanılır gibi değildi. Brahms’a ait o derin duyarlılığı, karanlık ışık karşıtlığını ve dolgun sesi sıcacık aktarıyorlardı. Johannes Brahms (18331897), 19. yüzyıl Romantizmi’nin en yoğun yıllarında yaşamış, içerik ve anlatım olarak son derece romantik, yapı olarak Klasizm’e bağlı kalmış bir Ayıkla Pirincin Taşını Cemal Süreya’nın ünlü şiirlerinden “Ülke”, “Saat Çin’i vurdu birden: p i r i n ç ç ç” diye başlar. Halkımızın günlük yiyecek alışkanlıkları içinde önemli bir yeri bulunan pirinç, fiyatı birden iki katına çıkınca, ülkenin başta gelen sorunlarından biri oluverdi. Vurguncular, para piyasalarındaki alsat eylemleri tıkanınca yerine yeni vurgun alanları aradılar ve mal piyasalarına yönelerek petrolden buğdaya, mısırdan pirince her şeyle vurgun amaçlı oynamaya başladılar. Yabancı dilden bize de geçen sözcükle, “spekülasyon” denilen vurgunculuk eyleminin içinde olanlar, paradan para kazanma yollarını yetersiz bulunca, kendine yeni at oynatma alanı olarak mal piyasalarını buldu. Adına kapitalizm denilen sermaye düzeninin ortaya çıkışından bu yana, piyasanın arz ve talep dengesinin sihirli bir el tarafından düzenlendiğine inanılageldi. Oysa Karl Marx, 160 yıl önce, kapitalizmle insanlığın bir yere gidemeyeceğini, bunun aşılması gereken tarihsel bir aşama olduğunu ilan etmişti. ??? Günümüzdeki manzaraya bakanlar, gelinen noktayı “piyasa fiyaskosu” terimiyle açıklıyorlarmış. Yani Türkçesiyle söylersek, düzeni sağlaması beklenen piyasanın gücünün fos çıkması. Piyasa düzeni ilk kez fiyaskoyla karşılaşmıyor. Ama insanoğlunun unutkanlık hastalığı vardır. Krizler gelip geçince, bir yenisi rahatımızı bozana kadar unutuluyor. Bugün gelinen durum, yani insanların günlük yiyeceklerinin vurguncuların insafına terk edilmesi, piyasanın “yetersiz denetim”ine bağlanıyormuş. E, ne oldu, piyasanın arz talep dengesiyle kendi kendini düzenleme yeteneği? ??? Kapitalizmin yeryüzündeki üç yüz yıllık tarihine bakınca, baştan aşağı günahlarla dolu bir geçmişle karşılaşıyoruz. Parayı kendi haline bırakınca, yalnızca daha fazla para kazanmaktan başka hiçbir şey düşünmüyor. İnsanlar aç kalmış, ölmüş, hatta hatta dünya batmış, kapitalizmin umrunda değil. Başka bir şey düşünemiyor. Doğası böyle. İnsanoğlunun bu kendine düşman düzenle bir arada yaşayabilmesi olanaklı değil. Bunu artık dünyanın en zengini Bill Gates’ten Kemal Derviş’e dek, pek çok kişi dile getiriyor. Ülkemizin önde gelen işadamlarından İshak Alaton da, bir toplantıda, “Serbest piyasa ekonomisi artık işlevini yerine getiremiyor mu? Adam Smith öldü sanırım. Çözüm için insanlığın Karl Marx’ı yeniden keşfetmesi mi gerekiyor?” sorusunu ortaya atınca büyük alkış toplamış. ??? Bugün pirincin fiyatını konuşuyoruz. Ama kapitalizmle dünyanın geldiği noktada çok daha temel sorunlar var: Küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi sorunlar, insanlığı da yerküreyi de yok olma noktasına yaklaştırıyor. “Piyasa oyuncuları“, bir gün küresel ısınmanın ya da dünyanın batışının para edeceğine inanırlarsa, ona da para yatırırlar, kuşkunuz olmasın. İnsanoğlu, pirinç gibi günlük dertlerinden kurtulup dünyaya ve topluma bütünlüklü bir bakışla yaklaşıp sorunlarına küresel düzeyde sahip çıkmadıkça, bu pilav daha çok su kaldırır. [email protected] G İstanbul Oyuncak Müzesi 3 yaşında Geçen hafta İşSanat’ta olağanüstü ve olağan dışı bir dinletiye tanık olduk. Olağanüstüydü, çünkü her birisi tarihe damgasını vurmuş bu yorumcular sanki birlikte soluk alıp veriyorlardı besteci. Ayrıca, Romantiklerin pek rağbet etmedikleri bir ortamı, Klasik Çağ’a ait bir moda olan oda müziğini de değerlendirmesini bilmiş. Hatta gün gelmiş Romantikler tarafından Klasizm’e fazla bağlı olmakla suçlanmış. Bütün konservatuvar öğrencileri her işi bırakıp İş Sanat’ta olmalıydı o akşam. Bu dört sanatçının bilgeliğine, bu güzelliğe tanık olmalıydılar. Her zaman rastlayamayacağımız bir müzik ortamıydı. YŞEDENİZ GÖKÇİN’İN YÜKSELİŞİ Müziğe başladığı ilk günlerden itibaren izlediğiniz kimi sanatçının giderek yükseldiğini görmek kıvanç verici bir duygu. Geçen hafta bir İzmir konserinde, genç piyanistimiz Ayşedeniz’le yeniden buluşmak, onun artık bilge bir piyaniste dönüştüğünü görmek de böylesi bir mutluluktu. Ayşedeniz Gökçin (1988), çok küçük yaşta piyanoya başlamış, ilgili bir aile tarafından bilinçle yetiştirilmiş bir piyanist. Önce ElifBedii Aran ve Namık Sultanof ile çalıştı, Bilkent’ten mezun oldu. Dokuz yaşında Fordon Oda Orkestrasıyla Bach, on yaşında CRR Orkestrasıyla Mozart, on bir yaşında CSO ile Beethoven ve Kiev Filarmoni Orkestrasıyla Chopin çaldı. Yurtdışında birçok konser ve resital verme şansını bularak deneyim kazandı. Ayrıca aralarında 20. yüzyılın değerli piyanistlerinden Rosalyn Tureck de olmak üzere çok önemli kişi ve topluluklarla master klaslara A katıldı. Bu yıl ABD’nin ünlü müzik eğitim merkezlerinden Eastman Müzik Okulu’nda Douglas Humpherys’in sınıfından mezun oluyor. Bir yandan da politika dalından derece alıyor. Çok yönlü, çok boyutlu, yeni yüzyılın sağlam bir sanatçısı olarak eğitimini tamamlıyor. İzmir Sanat Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen konserde Dokuz Eylül Üniversitesi Senfoni Orkestrası’nı şef İbrahim Yazıcı yönetti. Ayşedeniz de Mozart’ın o güzelim Re Minör, 20 numaralı (K.466) piyano konçertosunu çaldı. Avusturya okulunun niteliğinde, saydam bir tuşeyle ipeksi bir yumuşaklık ve bilge bir yorum getirdi. Dramatik anlatıma özen gösterdi. Kendisi de çalarken zevkle, keyifle çalıyordu, dinleyene de bu elektriği aktarıyordu. Artık olgun bir düzeye gelen Ayşedeniz’i tüm orkestralarımızla dinlemek, tüm kentlerimizde alkışlamak isteriz. Şef İbrahim Yazıcı, İsmet İnönü Salonu’nun olumsuz akustiği ve üfleme çalgıların niteliksizliği bir yana, çok dengeli bir eşlik çıkarttı. Konserin ikinci yarısında Mozart’ın Requiem’i vardı. Koronun yetersizliğine karşın dört solistimiz son derece başarılıydı: Soprano Feryal Türkoğlu, mezzo soprano Evrim Keskin, tenor Ayhan Uştuk ve bas Tuncay Kurtoğlu, gerek usta şancılıklarıyla gerekse ses renkleriyle çok yakışmışlardı Requiem’e. [email protected] Kültür Servisi Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığımız 23 Nisan’da, 3 yaşına giren İstanbul Oyuncak Müzesi, açılış günündeki heyecanıyla, hızla büyümeye ve gelişmeye devam ediyor. Dün hem yaş gününü hem de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlayan Oyuncak Müzesi, hazırladıkları etkinliklerde Kadıköy Belediyesi’nin yapımını üstlendiği, Münif Tahir Paşa’nın zürafalı köşkünü simgeleyen, gerçek boyutlarda yapılmış zürafa heykelleri ile süslenmiş olan sokak açılışına, Yeni Yüksektepe Kültür Derneği’nin küresel ısınma temalı karikatür sergisine, geleneksel kukla tiyatrosundan örneklere ve masal kahramanlarına yer veriyor. Kutlamalarda Derya Edis tarafından yazılan ve sanatçı Ayça Tufan tarafından enstelasyon çalışması yapılan “Barış Çorbası” adlı masal sergisinin açılışı da yapıldı. Sergi 23 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilir. (0216 359 45 5051) Gazilerimiz, Bağışlarınızla Hayata Gülümsüyor. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI OYAKBANK Ankara T.Güneş Ş. 505 0 505 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle