23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MART 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK ÇAYKUR’DA SENDİKA REKABETİ EN ÇOK İŞ KAZASI MADENDE Türkiye İstatistik Kurumu’nun 20062007 İş Kazaları araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de son 12 ay içerisinde bir işte çalışmış olanların yüzde 2.9’u iş kazası geçirdi. Bu oran erkeklerde yüzde 3.6 iken kadınlarda yüzde 1.3 olarak hesaplandı. Toplam iş kazası geçirenlerin yüzde 86.8’ini erkekler oluşturdu. İş kazası geçirenlerin oranının en yüksek olduğu sektör ise yüzde 10.1 ile madencilik ve taşocakçılığı. Bunu yüzde 7.7 ile elektrik, gaz ve su sektörü izledi. Son 12 ay içinde kaza geçirenlerin yüzde 67.5’ini ücretli, maaşlı veya yevmiyeli çalışanlar oluşturdu. 7 MEDYADA SENDİKALAŞMA Ç ay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne (ÇAYKUR) bağlı Artvin, Rize, Giresun ve Trabzon’daki 46 çay fabrikasında, 55 yıldır örgütlü sendikacılık yapan Tek Gıdaİş Sendikası’ndan sonra Öz Gıdaİş Sendikası’nın da örgütlenme çalışması yapması, gerginliğe yol açtı. Doğu Karadeniz Bölgesi’nin en önemli ekonomik değeri olan ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’nün çay fabrikalarında 3 bin 878 kadrolu, 10 bin 566 mevsimlik olmak üzere 14 bin 444 işçi çalışıyor. ÇAYKUR’da 55 yıldan beri sadece Tek Gıdaİş Sendikası örgütlü. 3 ay önce Öz Gıdaİş Sendikası’nın da bölgeye gelerek ÇAYKUR işçileri arasında örgütlenme çalışması yapması, sendikalar arasında rekabete neden oldu. Öz Gıdaİş Sendikası kısa sürede çoğunluğu ele geçirip yetkili sendika durumuna geleceğini iddia ederken Tek Gıdaİş Sendikası ise bu sendikanın başarılı olamayacağını ileri sürüyor. M edya sektöründeki sendikalaşma masaya yatırılıyor. Bugün başlayan ve 29 Mart’a kadar devam edecek olan toplantılar dizisinde medya sektöründeki sosyal gerçeklik, Avrupa sosyal modeli ve çalışma hukukuna ilişkin müktesebat, Avrupa’da medya sektöründeki sendikalaşma örnekleri ele alınıyor. Seminer kapsamında Cumhuriyet gazetesinden Miyase İlknur, “Türkiye’de medya sektöründe sosyal gerçeklik” konulu bir araştırmanın sunumunu yapacak. Ayrıca Cumhuriyet yazarları Orhan Erinç, Şükran Soner ve Oral Çalışlar da birer konuşma yapacak. 2729 Mart tarihleri arasındaki seminer Taksim Gönen Otel’de düzenleniyor. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ AKP’nin Karizması Çizildi Yazının başlığı, bana kalırsa, Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya’nın kapatma davası dilekçesini Anayasa Mahkemesi’ne ilettiği 14 Mart 2008 akşamından bu yana yaşananların da miladını oluşturuyor. AKP’nin çizilen karizmasının düzeyini yükseltmek yerine, kendisine karşı olanların karizmalarını çizdirerek aynı düzeyde buluşma niyetinin ceremesini Türkiye’ye dayatma girişiminin beklenen sonuca ulaşmayacağı da her gün biraz daha iyi anlaşılıyor. Çünkü karizması çizdirilmek istenilenlerin Türkiye’de bilinen kişilikleri, girişimin geriye tepen bir silaha dönüşmesini gündeme getiriyor. ??? Yaşadıklarımızı ikiye ayırarak değerlendirmek gerekiyor. Önce milattan başlayalım. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın başvurusu ile iktidarın laiklik karşıtı eylem ve söylemleri bir bir ortaya döküldü. İktidar ile yandaşlarının yüzde 46.5 oranındaki oy dağılımına sarılmalarının hukuken hiçbir değeri olmadığı ortaya çıkınca, ortalık karışıverdi. Belki de yaptıklarını daha yakından bildikleri için kapatılma korkusu öne geçti. Enti püften olduğunu söyledikleri iddiaları çürütme çabasına girişmek yerine anayasayı değiştirerek geleceklerini sağlama alma yolunu seçtiler. Anayasanın siyasal partilerle ilgili maddelerinde yer alan ve Cumhuriyet Başsavcısı’nın kapatma isteğine dayanak yaptığı kuralların yerine, kendilerini kurtaracak kurallar önermeye başladılar. Partili olmayan hukukçular bu yolun hukuka yeni bir aykırılık oluşturacağını söylüyorlar. AKP sözcüleri, AKP kapatılırsa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çökeceğini, görev yapamaz hale geleceğini söyleyerek kendilerini haklı göstermeye çalışıyorlar. Büyük bölümü Meclis dışında olan “siyasal yasak” istenenlerin sayısını yok saymak istiyorlar. AKP Genel Başkanı, gazetecilerin Ergenekon soruşturmalarına yönelik sorularını yanıtlarken şöyle diyor: “İmtiyaz isteyenler adalet istesinler.” Kaçıncı olduğunu sayamadığım bir AKP yaklaşımı ile daha karşı karşıyayız. Başkalarından istediğine Başbakan niye kendilerini bağışık tutuyor? “Biz niye adalet istemiyoruz da imtiyaz istiyoruz” sorusunu öncelikle kendisine sormamalı mı? Bu mantıkla irdelersek gerginliği gidermenin yolu da “Ben söyleyeyim, kimse cevap vermesin” anlamından geçmiyor mu? ??? Ergenekon soruşturması, sonunda tipik bir polis yaklaşımına dönüştü. Eskiden bir sanık yakalandı mı, faili meçhul kalmış dosyalardan bir bölümü de üzerine yıkılmaya çalışılırdı. Bir süredir bu yöntemin yürürlükten kaldırıldığı söyleniyordu. Ama yeniden uygulandığı kuşkusu ağır basıyor. Çünkü birbirleri ile bir araya gelmeleri olanaksız kişiler aynı potada eritilmeye çalışılıyor. Soruşturmaların iki ayağı var. Birincisini siyasal iktidarın emrindeki polisler oluşturuyor. İkinci ayak da bağımsız yargı içindeki cumhuriyet savcılarından oluşuyor. Adli kolluk kuvvetinin kurulması önerisine hiçbir siyasal iktidarın sıcak bakmamasının gerekçesi de yaşananlarla daha iyi anlaşılıyor. Çünkü adli kolluk oluşursa, başbakanlardan başlayan ve daha alt düzeylere inen hukuka siyasetçi gözüyle baktırma olanağını kaybedecekler. Soruşturmalar bütünüyle bağımsız yargının emrine tabi olacak. Tabii bu gidişle bağımsız yargı kalırsa. ??? AKP ve yandaşı medya, yarattıkları fırtınada Danıştay baskınını dincilerden alarak ulusalcılara yıkma konusunda işbirliği halinde. Sanıklar ve avukatları bilmiyorlar, ama onlar iddianamenin neler içerdiğini biliyorlar. Hatta istenecek cezaları bile. Yasa maddeleri ve mahkemenin yasak kararı onları bağlamıyor. Türkiye çok partili döneme girildiğinden bu yana, hukukun bu denli oyuncak haline getirildiğini görmemişti. ??? İlhan Abi yeniden hoş geldin, Alemdaroğlu Hocam geçmiş olsun... Çalışanların kırmızı hat olarak gördükleri emeklilik yaşının 65 olarak kabul edilmesine tepkiler sonradan yükseldi Sendikacılar geç uyandı ? Sendikacılar, Çelik’in ‘yüzde 90 anlaşmaya vardık’ açıklaması ve Kumlu’nun bunu destekler yorumu karşısında, kamuoyunda tepkiye neden olan bir sessizlik sergiledi. aşta çalışanlar olmak üzere toplumun büyük bir kesimi tarafından merakla beklenen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortaları Yasa Tasarısı’na ilişkin tarafların bir araya geldiği toplantı, sonrasında bir kesimi hayrete düşüren açıklamalarla sona erdi. Emek Platformu’nun kırmızı çizgilerle girdiği ve ‘olmazsa olmaz’larla başladığı toplantıda emekçilerin ısrarcı oldukları yedi konudan dördünde anlaşma sağlandı. Ancak, tartışmaların ana maddesini oluşturan ve mezarda emeklilik olarak görülen emeklilik yaşı, Çalışma Bakanı’nın tavrıyla aynen kabul edildi. Emekçilerin 9 bin prim gün sayısını 7 bin 200 olarak kabul eden bakanlık, 65 yaş sınırından geri adım atmadı. Çalışanları asıl şaşırtan nokta ise toplantı sonrası yapılan açıklama oldu. Emek Platformu üyelerinin temsilcileri ve Çalışma Bakanı Faruk Zeki Çelik’in yaptığı ortak basın toplantısında Çelik, yüzde 8090 oranında uzlaşmaya vardıklarını söyledi. Protezlerde yaş sınırı, katkı payı gibi konularda uzlaşmaya varıldığı anlaşıldı. Çalışanlara emeklilik hakkı değil, bir emeklilik şansı tanıyan 7 bin 200 prim gün sayısı ve 65 yaş sınırı açıklanırken dikkatler emek temsilcilerine çevrildi. Ancak basın toplantısında herhangi bir itiraz gelmediği gibi en büyük konfederasyon olan Türkİş Başkanı Mustafa Kumlu’nun bakanı destekler açıklaması da gecenin geç bir saatinde sonucu merakla bekleyen çalışanların şaşkınlık ve hayal kırıklığını iyice arttırdı. Yani çalışanlar 25 yıl çalışacak, 7 bin 200 gün prim ödeyecek, sonra isterse çalışmayacak, ama emekli aylığı almak için 65 yaşına kadar bekleyecekti. Yani bir ihtimal olur da prim gün sayısını doldurduktan sonra ortalama 1518 yıl yaşarsa, emekli aylığına hak kazanacaktı. Haberi sunan spiker bunları söylüyor, ama sendikacılardan çıt çıkmıyordu. İtirazlar ancak ertesi gün gelmeye başladı. Ve şimdi öğreniyoruz ki aslında DİSK, KESK ve TTB tam olarak uzlaşmamış, itirazları varmış ve mücadeleye devam edecekler... HÜKÜMETİN ESTİRDİĞİ HAVA DOĞRU DEĞİL Toplantı sonrasında hükümet tarafından estirilen havanın doğru olmadığını belirten KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul da belli adımlar atıldığını, ancak büyük oranda uzlaşılmadığını vurguladı. “Toplantı sonrası bakandan sonra Kumlu’nun da yüzde 8090 anlaşmaya vardık şeklinde açıklama yapması bizim yanlış anlaşılmamıza neden oldu. Yoksa aslında içerde açıklamayı bile nasıl yapacağımızı konuşmuştuk” diyen Tombul, “Tasarının bunca zamandır yasalaşamamasının nedenini, yasanın toplumun ihtiyaçlarını karşılamak üzere değil, IMF ve Dünya Bankası’nın taleplerini yerine getirmek üzere hazırlanmış olmasına’’ bağlayarak “bu yasa, bir reform yasası değil, bir yıkım yasasıdır. Bu yasanın tek amacı, sosyal devlet anlayışını tümden ortadan kaldırmaktır’’ görüşünü dile getirdi. SÜLEYMAN ÇELEBİ Yangından mal kaçırıyorlar çıklamaların ardından yazılı açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, önce yapılanları yeterli bulmadığını belirterek halkını ve ülkesini seven herkesi mücadeleye destek vermeye çağırdı; daha sonra da hükümetin yangından mal kaçırır gibi yasa çıkarmaya çalıştığını dile getirdi. Çelebi, yaptığı yazılı açıklamada, “Bilindiği gibi, 14 Mart’ta yüz binlerce işçi, kamu çalışanı, emekli, çalışmama hakkını kullanarak AKP iktidarının IMF’ci ve sermaye yanlısı politikalarına karşı durmuştur. Bu eylemler sonucunda da sosyal tarafların görüşme süreci başlamıştır. Ancak hükümet bu görüşmeleri, sonuçlanmış ve uzlaşmaya varılmış gibi sunmaya çalışmaktadır. Bu tamamen gerçekdışıdır” görüşünü savunarak Çelik’in, Emek Platformu’nun yasanın her aşamasında itiraz ve katkılarının alınabileceğini teyit ettiği halde, yasanın Meclis’te “Temel Yasa” olarak görüşülmek istendiğini, ve bir oldubittiye getirilerek halkın yasayı etraflıca algılamasının engellenerek yangından mal kaçırıldığını ileri sürdü. “AKP hükümetinin bu ‘oldubittiye getirme’ tavrını kınıyoruz! Hükümeti bu yaklaşımı konusunda uyarıyoruz: Halkın geleceğiyle oynamayın” diyen Çelebi, sosyal devleti ortadan kaldıran bu yasanın çıkarılmaması gerektiğini vurguladı. Çelebi, hükümetin emeklilik yaş haddinin 65 olması, refah payı ve fiili hizmet zammı konularında yasa taslağının aynen kalmasında ısrar ederek sosyal güvenliği berhava ettiğini de sözlerine ekledi. B A K U M L U : Ö N E M L İ A D I M L A R AT I L D I ürkİş Genel Başkanı Mustafa Kumlu da yaptığı açıklamayla eleştirilere yanıt verdi. Emek Platformu temsilcileri olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile yapılan değişik zamanlardaki görüşmelerde, patform taleplerinin bir kısmında uzlaşıldığı, bir kısmında kısmen uzlaşıldığını, bir kısmında ise hiç uzlaşılamadığını dile getirdi. “Prim gün sayısında 9 binden 7 bin 200 güne düşülmesi bizce önemli bir gelişme olarak görüldü” diyen Kumlu, uzlaşılamayan meselelerin başında emeklilikte 65 yaş düzenle T mesi geldiğini ve platform üyeleri olarak hiç kimsenin buna onay vermediğini belirtti. “Toplantı bitiminde, basına yapılacak açıklamada kullandığımız dili, Emek Platformu temsilcileri ile birlikte oluşturduk. Şöyle ki, uzlaştığımız konuları da dile getirdik, uzlaşamadığımız konuları da dile getirdik. Uzlaşamadığımız konuların takipçisi olacağımızı söyledik” diyen Kumlu, ısrarlarını sürdüreceklerini ve en kısa zamanda platformla bir araya gelerek nelerin yapılacağını belirleyeceklerini söyledi. oerinc?cumhuriyet.com.tr AKAY: MUTABAKATA VARILDI İFADESİ DOĞRU DEĞİL Sosyal güvenlikte uzlaşma yok Tuzla raporuna son anda rötuş AYŞE SAYIN C MY B C MY B ANKARA Art arda yaşanan ölümlerle gündeme gelen Tuzla tersanelerinde inceleme yapan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu’nun raporuna son anda “insan hakkı ihlali” rötuşu yapıldı. CHP’li Çetin Soysal’ın itirazı üzerine rapora, “tersanelerin insan haklarına uygun bir hale getirilmesi gerektiği” saptaması da konuldu. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda AKP’li Mustafa Ataş’ın başkanlığında AKP’den Mithat Ekici, Halide İncekara, CHP’den Çetin Soysal, MHP’den Gürcan Dağdaş, DTP’den Akın Birdal’dan oluşan alt komisyon, Tuzla tersaneleriyle ilgili ra poruna son biçimini verdi. Komisyon raporunun sonuç bölümünde, son derece gayri insani koşullar bulunmasına karşın “insan hakkı ihlali”ne ilişkin herhangi bir ifadeye yer verilmemesine CHP’li Soysal tepki gösterdi. CHP’li Çetin Soysal’ın, istediği yönde bir saptamanın rapora girmemesi halinde muhalefet şerhi yazacağını belirtmesi üzerine, raporun “Tespit ve Öneriler” bölümü yeniden düzenlendi. Raporda, “Bu tespitler neticesinde, başta yaşam hakkı olmak üzere, çalışma hakkının uluslararası standartlara göre bir ölçümleme imkânı vermediği anlaşılmış olup bu durumun insan haklarına uygun bir hale getirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır” ifadesine de yer verildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (BASK) Genel Başkanı Resul Akay, konfederasyon genel merkezinde yaptığı açıklamada, Emek Platformu’nun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile görüşmesinin ardından “mutabakata varıldığı’’ yönünde yapılan açıklamaları “doğru bulmadıklarını’’ söyledi. Akay, platform olarak görüşmeden önce prim gün sayısı ve yaş da dahil olmak üzere 5 konudaki isteklerinden birinin kabul edilmemesi halinde tamamını kabul edilmemiş sayacaklarını kararlaştırdıklarını dile getirerek şunları söyledi: “Sadece prim gün sayısının indirilmesi tek başına anlam ifade etmemektedir. 20 yaşında sisteme giren bir kişi, 40 yaşında prim gün sayısını dolduracaktır. Bu kişi ya 65 yaşına kadar bekleyecek ya da sistem içerisinde kalacak, 25 yıl daha prim ödeyecektir. Bu kişi çalışmazsa açlığa, sefalete itilecektir. Bu nedenle 65 yaş değişmediği sürece prim gün sayısının indirilmesi aldatmaca olacaktır. Ayrıca düzenlemeyle emekli aylıkları da düşecektir. Bu maaşla da sağlık katkı payı ödenmesi mümkün olmayacaktır. Diğer haklarda da geriye gidiş söz konusudur.’’ Akay, “Bu yasayla yeni işe girecek gençlerin geleceği karartılmaktadır. BASK olarak aldatılmışlık duygusu içerisindeyiz. Emek Platformu kimsenin taşeron örgütü değildir’’ diye konuştu. Ücretteki artış enflasyon kadar anayi işçisinin geçen yılki ücret artışları, enflasyonu ancak yakalayabildi. Pek çok sektörde ücret artışlarının enflasyonun altında kaldığı Türkiye’de, imalat sanayii ortalamasında üretimde çalışılan saat başına ücretler 2007’nin dördüncü çeyreğinde önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9.9, üretimde çalışan kişi başına kazanç ise yüzde ‘Tahribat var’ Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, SSGSS’nin sosyal devletin tasfiyesi anlamına geldiğini savundu. Soğancı, yaptığı yazılı açıklamada, tasarı yasalaştığında “tüm vatandaşların sağlık ve sosyal güvenlik haklarının büyük tahribata uğrayacağını’’ bildirdi. S 8.8 artış gösterdi. 12 aylık ortalamalara göre TÜFE artışının yüzde 8.76 olduğu 2007 yılı ortalamasında imalat sanayiinde saat ücretleri yüzde 9.6, üretimde çalışan kişi başına kazanç da yüzde 9.5 arttı. Devlete ait imalat sanayii işyerleri ortalamasında, üretimde çalışılan saat başına ücret yüzde 8, üretimde çalışan kişi başına kazanç yüzde 9 arttı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle