07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MART 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr ‘Belirsizlikler arttı, cari açık ana risk’ diyen Raymond James yıl sonu için ekonomik tabloyu kararttı ŞÜKRAN SONER 15 İŞÇİNİN EVRENİNDEN Dalga dalga karamsarlık ? Küresel krize siyasi belirsizlik de eklendi. Ekonomide yıl sonu tahminleri şimdiden bozuldu. Beklentiler dolarda 1.36 YTL ’ye, Avro’da 2 YTL ’ye çekilirken büyüme tahmini yüzde 7.5’ten yüzde 4.5’e indirildi. MURAT KIŞLALI Sağduyu (!) Hareketin öncülüğünü yapan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, yıllardır AKP ve Başbakan Erdoğan’ın ilişkilerini, açılımlarını düzenleyen, önünü açan kişi. Katılan sivil toplum örgütleri liderleri ağırlıklı iktidara yakınlıkları, destekleriyle tanınmış kimlik taşıyor olsalar da, içinde bulunduğumuz koşullarda “sağduyu” çağrısı kulağa hoş geliyor. Türkiye’nin çalışan ve işveren kesimlerinin yarısından fazlasını temsil ediyor olarak gösterilen sivil toplum örgütlerinin bu girişimleri, tıpkı piyasaların beklentileri satın alması gibi, açıklama öncesi daha çok prim topladı, medyada heyecan yaratan bir üslupla duyuruldu. Açıklama metninin içeriği o kadar yuvarlanmış, gerçekten sağduyu için acil öncelikler boyutunda (ortak metne ulaşabilmek, zülfikâra dokunmamak adına) öylesine çok sansürlenmişti ki... Ne dediğinden çok, bir tek netleşmemiş tarafların, netleşmemiş tehdit, cepheleşmedeki, yine netleştirilememiş katkıları, suçlarından geri adımla ancak sağduyunun gerçekleşebileceği anlaşıldı. ??? Benim değil, Ankara’yı yakından izleyen, AKP ve ilgili örgütleri tanıyan gazetecilerin, yorumcuların değerlendirmeleri, umut aşılayıcı değildi: “Sivil toplum örgütlerinin ortak sağduyu çağrısı, toplumdaki kaygıların boyutlarının çarpıcı bir yansıması. Dünya ekonomik krizinin Türkiye’ye verebileceği zararlar, riski asgariye indirebilmek, gerilimi düşürebilmeye yönelik bir nefes aldırma çabası. Daha fazla katkısı olabileceği yolunda umutlu değillerdi. Çünkü adı geçen örgütler girişimlerinin, en kritik, gerilim noktalarında bir yıl içinde bu üçüncü çağrısı olduğunu anımsatıyorlardı. AKP, Erdoğan Hükümeti kendisine yakın, en azından iktidar politikalarını hedef almamış örgütler, kadroların bu içtenlikli uyarılarına daha öncekilerde de kulak vermemişti. Geçmişte ancak yıllar aralıkla görülen bu türden uyarıların sıklığı, gerilim politikalarının ne kadar öne çıktığının tek başına kanıtı içerikliydi. Tabii ki çağrıyı yapan örgütlerin liderlik kadrolarının kimlikleri gereği kaygı duyulan cepheleşmede iktidarın oynadığı role ilişkin vurgulama söz konusu değildi. Bir tek AKP’nin kendi davasına yönelik anayasa değişikliği ve referandum girişiminin cepheleşmeyi daha da büyüteceği kaygısına yer verilmişti. Anayasa değişikliği girişiminin kendi içinde doğru, ancak uzlaşma sağlanmış, demokratik açılımlar çerçevesinde, AKP’nin kendisini kurtarma sınırları içinde kalmaması gerektiği çerçevesi çizilmiş gibiydi...” ??? Kimi deneyimli siyasetçilerin, araştırmacıların değerlendirmelerinde ise İlhan Selçuk’un tutukluluk sonrası çizdiği de Erdoğan Hükümeti’nin kendisinin izleyeceği politikalarla ancak “sağduyunun” gündeme gelebileceğinin altı çizildi. Cepheleşmenin tarafları iktidar ve muhalefetin söz düelloları ile sınırlı hiç değildi. Cepheleşme hâlâ yürürlükte olan laik Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk devrimleri, anayasal hukuk düzeninden sapma yolunda adımlar atan AKP iktidarı, yandaşları ile rejimin değişmesini yaşamları için tehdit olarak algılayanlar arasında büyümekte, keskinleşmekteydi. AKP, iktidarının tehdit algılamasına konu olan sivil darbe, çoğunluk oyu ile güçler ayrılığı, demokrasi ilkelerini ayaklar altına alma anlamına da gelen, sınır tanımaz icraatlarından, devleti tüm kurumları ile ele geçirme operasyonlarından, eğilimlerinden vazgeçtiğini gösterecek adımlar atmalı. Oy çoğunluğuna, sandığa dayandığını söyleyerek gerçekleştirdiği iktidar icraatları ile, ılımlısı da olsa İslami düzene geçiş eğilimleri ile.. yaratmış olduğu tehdit algılamasını ortadan kaldırmak, güven uyandırmak noktasında. Hele de kendisi için açılmış davadan kurtulma yolunu, yargılamaya konu olan anayasal hukuk düzenini referandumla değiştirmeye kalkışması, söz konusu cepheleşme, sivil darbe ile iktidarı ele geçirme, rejim değişikliği adımlarının tırmanışında son darbe olacaktır... Türkçesi AKP için açılan dava, kanıtları, içeriği, sonuçları ne olursa olsun, “yürürlükteki anayasal düzeni yıkma, laik Türkiye Cumhuriyeti Atatürk devrimleri yerine ılımlı İslam cumhuriyeti kurma” çerçevesinde bir suçlamayı içeriyor. Aklanma, savunmanın, bu suçlamaların ciddiyetsizliği, kanıtların geçersizliği temelinde yapılması gerekiyor. Dahası AKP’nin iktidarda olarak, dava konusu suçlamaları çürütecek nitelikte icraatlarla toplumun karşısına çıkabilmek gibi büyük bir şansı da var. Erdoğan Hükümeti’nin yeni icraatlarında, Atatürk devrimleri, laiklik, demokratikliğin özü çerçevelerinde atacağı anlamlı adımlar, iddianameye konu olan suçlamaların ağırlığını ortadan kaldıracaktır. Yerine, hangi çerçevelerde olursa olsun anayasal, yasal değişikliklerle bu davanın düşmesini sağlama girişimlerinin, hukuku yok sayma, rejimi değiştirme, cepheleşmeyi tırmandırma girişimleri ötesinde bir anlamı kalmayacaktır. [email protected] ri açığın finansmanını ana risk faktörü olarak görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Küresel riskler arttı Raymond James’in “Bozulan İç Politika Görünümü” başlığını taşıyan 25 Mart tarihli raporunda, Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’nin kapatılmasına ve aralarında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da yer aldığı 71 AKP’linin siyasetten men edilmesine yönelik bir dava açtığı anımsatılarak “Mali piyasaların bakış açısından, zamanlamanın devam eden kredi krizi nedeniyle küresel risk algılamasının arttığı bir döneme denk gelmesinin talihsiz olduğu” belirtildi. ANKARA Türkiye’de de faaliyette bulunan uluslararası aracı kurum Raymond James, AKP aleyhine açılan kapatma davasının sonucu ne olursa olsun “Türkiye’nin güç bir politik döneme girmesinin beklendiğini” belirterek “Ca Raymond James raporunda şu ifadelere yer verildi: “Artan politik belirsizlik ile birlikte zor bir küresel ortamın yabancı yatırımcıların uzun dönemli Türkiye riski alma isteklerini düşüreceği için cari açığın finansmanını ana risk faktörü olarak görüyoruz.” Türkiye’ye 2008’de giriş yapacak doğrudan yabancı sermaye yatırımı tahmininin yüzde 30 düşürülerek 16 milyar dolara indirildiği belirtilen raporda, “Her zaman cari açığın politik istikrar olduğu müddetçe sürdürülebileceğini ileri sürmüştük. Ancak son politik gelişmeler ışığında, bize göre olasılıklar Türkiye’nin aleyhine döndü” denildi. Ekonomide artan belirsizlikleri dikkate alan Raymond James, yıl sonu dolar tahminini 1.25 YTL ’den 1.36 YTL ’ye yükselttiğini, doğrudan yabancı sermaye girişi tahminlerini 23 milyar dolardan 16 milyar dolara revize ettiğini açıkladı. Yıl sonu büyüme tahmini yüzde 7.5’ten yüzde 4.5’e çekildi. DELOITTE RAPORU Ekonomi çapraz ateş altında Ekonomi Servisi Uluslararası danışmanlık şirketi Deloitte’un hazırladığı, Türkiye’nin Ekonomik Görünümü Raporu’na göre 2008 sonu itibarıyla Türkiye’nin büyümesinin yüzde 44.5 olacağı tahmin edilirken, enflasyon oranının ise 2007’ye göre düşeceği, ancak hedeflenen yüzde 4’ün yine oldukça üzerinde olacağı öngörülüyor. “Yeni Dünya, Yeni Riskler’’ başlığıyla yayımlanan Deloitte Türkiye’nin ekonomi danışmanı Dr. Murat Üçer’in hazırladığı “Ekonomik Görünüm 2008Mart’’ raporunda, Nisan 2006’dan beri azalma eğilimi gösteren işsizlik oranının yeniden yükselmeye başladığı ve kasım ayı verilerine göre yüzde 10.1 ? Deloitte’un olarak raporuna göre gerçekleştiği Türkiye’de bu belirtilirken, işsizlik yıl büyüme oranındaki rakamları yükselme düşecek, eğiliminin yıl işsizlik artacak, içinde süreceği enflasyonda ise tahmin hedef yine ediliyor. 2008’in en tutmayacak. kritik konusunun dış finansman olacağı vurgulanan raporda, bu yıl Türkiye ekonomisinin yaklaşık 35 milyar doları enerji faturası olmak üzere toplam 4647 milyar dolar civarında cari açık vermesi öngörüldü. İthalatın ihracattan daha hızlı artmaya devam etmesi ve küresel ekonomik koşulların yol açtığı likidite darlığının, 2008’de Türkiye’yi zorlayabilecek iki önemli sorun olarak ön plana çıkacağı belirtilen çalışmada, bu yıl sonuna kadar ülkeye 13 milyar dolar civarında doğrudan yabancı sermaye girişi beklendiği kaydedildi. Algida üretimi ikiye katlayacak Dünyada yüzde 17’lik pazar payıyla lider olan Algida, en hızlı büyümeyi Türkiye’de hedefliyor Ekonomi Servisi Algida Türkiye Genel Müdürü Ahmet Coşar, önümüzdeki 5 yılda 300 milyon Avro’su altyapı, 200 milyon Avro’su iletişim ve pazarlama olmak üzere toplam 500 milyon Avro civarında yatırım yapmayı hedeflediklerini bildirdi. Coşar, 2007 yılı değerlendirmesi ve 2008 hedeflerinin açıklandığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, geçen yıl Türkiye’de dondurma pazarının yüzde 33 büyüdüğünü ve 160 milyon litrenin üzerinde bir pazar büyüklüğüne ulaştığını, Algida’nın ise 100 milyon litreyi aşarak yüzde 34 büyüdüğünü söyledi. Coşar, Türkiye’de 160 milyon litre olan dondurma pazarının raf cirosuyla rakamsal büyüklüğünün yaklaşık 1 milyar dolar olduğunu, Algida Türkiye’nin 2007’yi 270 milyon Avro ile kapattığını bildirdi. Yatırım planlarına ilişkin de Coşar, 5 yıllık sürede en az 300 milyon Avro’luk altyapı yatırımı yapmayı ve şu andaki kapasiteyi yeni bir üretim tesisiyle iki katına çıkarmayı planladıklarını belirtti. 20092010 yıllarında bu yönde bir adım atabileceklerinin altını çizen Coşar, “Önümüzdeki 5 yılda 300 milyon Avro’su altyapı, 200 milyon Avro’su iletişim ve pazarlama olmak üzere toplam 500 milyon Avro civarında yatırım yapmayı hedefliyoruz’’ dedi. 1990’ların başında Türkiye’de kişi başına yıllık 0.3 litre olan dondurma tüketiminin 17 yılda 8 kat artarak 2007’de 2.3 litreye çıktığına değinen Coşar, yıllık tüketimi beş yıl içinde iki kat arttırarak 4 litreye çıkarmak istediklerini vurguladı. 17 YILDA 412 YENİ ÜRÜN Her yıl cironun yüzde 10’unu yeni ürün portföyüyle oluşturmayı istediklerini vurgulayan Coşar, 1990’dan bu yana 412 yeni ürün yarattıklarını ve 800’den fazla yeni ürün projesi üzerinde çalıştıklarını ifade etti. Unilever’in dünyada dondurma pazarında yüzde 17 ile lider olduğunu belirten Coşar, Algida Türkiye olarak dünyanın en büyük ilk 5 dondurma operasyonundan biri haline geldiklerini ve 2008 başında çevre ülkeler için ürün geliştirme merkezi seçildiklerini anlattı. Çocuklar sütten mahrum bırakılıyor ADANA (AA) Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serap Göncü, sokak sütçülüğünün yasaklanması ve sütteki tekelleşme nedeniyle toplumun sütten mahrum bırakıldığını savunarak “Sütte ucuzluk için her yörede pastörize tesislerinin kurulmasına destek verilmeli’’ dedi. Göncü, Türkiye’de kişi başı yıllık ambalajlı süt tüketimi 56 litre civarında iken AB ülkelerinde 80160 litre olduğunu vurguladı. Sokak sütlerinin piyasadan çekilmesinin süt fiyatlarının birkaç firmanın insafına kalmasına yol açtığını ifade eden Göncü, “4050 YKr’ye mal olan ambalajlı süt, sofralara yaklaşık 34 katı fiyatla geliyor. Kilo fiyatı 1.1 YTL ’den başlayıp 1.9 YTL ’ye kadar çıkan sütü orta gelir grubundaki vatandaşlar bile tüketemez hale geldi’’ diye konuştu. Golfe ‘Garanti’ desteği Garanti Bankası, Garanti American Express Turkish Open adıyla bu yıl 611 Mayıs 2008 tarihleri arasında Antalya Belek’teki National Golf Club’da gerçekleştirilecek Ladies European Tour’un (Bayanlar Avrupa Turnuvası) Türkiye ayağının ana sponsoru oldu. 30 ülkeden dünyanın en iyi 120 kadın oyuncusunun katılacağı turnuvayla ilgili açıklama yapan Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, “Türkiye’nin tanıtımının en iyi şekilde yapılacağı bu prestijli organizasyona destek vermekten büyük mutluluk duyuyoruz. Turnuvanın, golf sporunun Türkiye’de yaygınlaşması ve Türkiye’nin Avrupa’nın önemli golf destinasyonları arasındaki yerini sağlamlaştırması için büyük önem taşıdığına inanıyoruz” dedi. Lufthansa kârını ikiye katladı Alman havayolu şirketi Lufthansa’nın 2007’de vergi sonrası kârı 1.7 milyar Avro’ya ulaşırken, cirosu yüzde 13 artışla 22.4 milyar Avro’ya ulaştı. Deutsche Lufthansa AG Yönetim Kurulu Başkanı Wolfgang Mayrhuber, “Bu kârın rekor düzeydeki yakıt fiyatlarına, finans piyasalarındaki güvensizliğe ve zor rekabet koşullarına rağmen elde edilmiş olması gerçekten kayda değer bir başarıdır” şeklinde açıklama yaptı. Mayrhuber, Lufthansa’nın 170 yeni uçak alımı için sipariş vermiş olduğunu, filosunu modernleştirmenin yanı sıra kârlı bir büyümeyi güvence altına alarak çevre korumasına da ciddi bir katkı sağlamayı amaçladığını sözlerine ekledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle