03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MART 2008 CUMARTESİ 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN İlhan Selçuk Ziverbey Köşkü’nden de Geçmişti... Hava sıcaktı, kışlanın mahkeme salonuna çevrilmiş olan odasının pencereleri açıktı. Duruşma iki saattir sürüyordu. Bir ara Selimiye’nin penceresinden dışarıya kaydı gözüm, denizi seyretmeye başladım. O sırada İlhan Selçuk’un ifadesi alınmaktaydı. İlhan Abi her zamanki gibi sakin ve açık konuşuyordu. Gözüm denizde, kulağım İlhan Abi’deydi. Sorular ve yanıtlar bittikten sonra, Ziverbey Köşkü’nde işkence altında alınmış olan ifadesine geçildi. Kâtip, monoton bir sesle ifadeyi okudu; bittikten sonra, İlhan Selçuk söz istedi ve şunları söyledi: Sayın Yargıç, bu benim yazılı ifademdir, lütfen olduğu gibi değiştirilmeden zapta geçer misiniz? Birden oturduğum yerden sıçradım. Ne oluyordu? İlhan Selçuk işkence altında yazdırılanların doğruluğunu kabul mü ediyordu? Kendisini tanımasam “Sinirleri dayanmadı.. çöktü” derdim. Duruşmadan çıktıktan sonra, kendisine “Ne oluyor?” diye sorduğumda, gülümsedi: Bekle bekle! Görürsün. Birkaç celse daha beklemem gerekti. Sonra bir duruşmada, İlhan Selçuk tekrar söz istedi: Sayın Yargıç, lütfen yazılı ifademin bir kez daha okunmasını rica ediyorum. ??? Askeri mahkeme önündeydik. Ama yargıçlar tümüyle bağımsız davranıyor, kendilerini hukuk ve vicdanları dışında hiçbir şeyle kayıtlı hissetmiyorlardı. Duruşma yargıcı, ifadeyi bir kez daha okuttu. İlhan Selçuk, Şimdi lütfen her cümlenin sondan ikinci kelimesinin ilk harflerini alt alta okutur musunuz? Duruşma yargıcı bu talebi de yerine getirdi. Her cümlenin sondan ikinci kelimesinin ilk harfleri alt alta okunduğunda ortaya şu ifadeler çıkıyordu: İşkence altındayım. Zincire vuruluyum. Ölüm tehdidi var. Bu yazı zorla yazdır.. İşkence, zulüm var Ölüm var Baskı altındayım. Türk dilinin ustası, işkence altındayken akrostiş yapmıştı. İlhan Selçuk, işkencecileri altetmişti. Birkaç ay sonra, 12 Mart dönemi tarihine “Madanoğlu Davası” olarak geçen dava, “Mahkemenin tam bir vicdani hukuki kanaatiyle ve oybirliğiyle” beraat ile sonuçlanacaktı. ??? İlhan Selçuk, askeri darbe döneminin ünlü işkence evi, Ziverbey Köşkü’nden çözülmeden, yüz akıyla çıkmış, işkencecilerini altetmişti. Ziverbey Köşkü’nden çıktıktan sonra bir gün söyleşirken, gayet sakin bir ifade ile, Sakın kimseyi işkence ile çözüldü diye suçlamayın! demişti. Ben aynı davada yargılanıyor olmasaydım, Ziverbey Köşkü’nde neler olduğunu, belki de işkence köşkünde neler olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyecektim. İlhan Selçuk övünmeyi, şişinmeyi sevmezdi. Daha sonra İlhan Abi, yaşadıklarını “Ziverbey Köşkü” adı altında kitaplaştırdı. O kitap da belki de çıkmayacak, kamuoyu olanlardan asla haberdar olmayacaktı, eğer Tercüman gazetesi polisten ele geçirdiği işkence altında alınmış ifadeyle, saldırıya geçmemiş olsaydı. İlhan Selçuk, övünmeyi sevmez, işkence konusundan pek söz etmezdi. İlhan Abi, Ziverbey Köşkü’nde işkencecileri alt ettiğinde 46 yaşındaydı. İlhan Selçuk, bugün 83 yaşında. İlhan Selçuk Ziverbey Köşkü’nden de geçmişti. Buradan da geçer… Sabahın erken saatlerinde telefonum çaldı. Erken çalan telefondan hep korkarım. Birisini mi öldürdüler, bir büyük tutuklama ile mi yüz yüzeyiz, birilerinin evleri mi basıldı? Bunlar aklıma gelir. Ömrümün çok önemli bir bölümünde bu acılarla iç içe yaşadığım için hep içim titrer. Telefonda NTV Haber Müdürü Mete Çubukçu; “Ne oluyor Oral abi” diye soruyor. Ben de ona soruyorum, “Ne oluyor Mete…” İlhan Selçuk’un, Kemal Alemdaroğlu’nun ve Doğu Perinçek’in gözaltına alındıklarını on Nereye Sürükleniyoruz? dan öğreniyorum. İlhan Selçuk’un gözaltına alınması? İşlerin bu noktaya gelmesi gerçekten korkutucu… İlhan Selçuk’un sabaha karşı saat 04.30 civarında evinin basılması ve gözaltına alınması bir yöntem olarak kabul edilebilir mi? İlhan Selçuk Cumhuriyet gazetesinin başyazarı ve imtiyaz sahibi. İfadesine başvurulacaksa bunun bir adabı usulü olması gerekmez mi? Acaba böyle bir yönteme neden başvuruldu? Nasıl bir mesaj verilmek isteniyor? Bizler bu ülkede ev basmalara alışığız. Türkiye hiçbir zaman gerçek bir hukuk devleti haline gelmediği için bu türden baskınlar da ne yazık ki hayatımızın bir parçası olarak sürdü. Ben yıllardır bu köşede dile getiririm, asıl olan kanunlardan çok hukukçuların demokrasiye, insan haklarına ve özgürlüklere olan bağlılı asirmen?cumhuriyet.com.tr ğıdır. Türkiye’de yargıçlar ve savcılar yıllardır, çoğunlukla otoriter bir devleti güçlendirecek kararların altına imza attılar. Böyle davrananlar hep ilgi ve destek gördü. Ancak siyasiler, hukukçular kendilerine yöneldiği zaman bu acı gerçeği fark ettiler veya buna karşı çıktılar. ??? Türkiye, son günlerde gerçekten büyük bir gerginliğin içine sürüklendi. Bu gerginliğin giderek tırmandığına tanık oluyoruz. AKP hakkında açılan kapatma davasının hemen ardından İlhan Selçuk’un gözaltına alınması nasıl yorumlanabilir? Acaba taraflar birbirleriyle boy mu ölçüşüyorlar? Gerçekte siyasi olan bir mücadele giderek siyasi boyutlarını aşarak hukuki alanı da sarmış durumda. AKP hakkında kapatma davası açıldığında siyasetin mahkeme ve karakola sürüklenmesinin çok tehlikeli sonuçlar yaratabileceğini düşünmüş ve bunları yazmıştım. ??? Sonuç olarak, gerçekten gergin ve kuvvetlerin ellerindeki kozları sahaya sürdükleri bir hesaplaşmanın içine düşmüş bulunuyoruz. Türkiye’ye yön veren egemen güçler, sorunları meşruiyet zemini içinde çözmeye pek alışık olmadıkları için şimdi de yine böyle bir türbülansın içine düşmüş bulunuyoruz. Ben, defalarca parlamenter rejimin kesintiye uğramasına tanık olmuş ve bu kesintilerin mağduru haline düşmüş bir yurttaş olarak derin endişeler içindeyim. ??? Bu gerginliğin mahkeme ve karakolda halledilebilecek bir gerginlik olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu sorun, toplumsal ve siyasi bir sorun ve mutlaka toplumsal uzlaşmalarla ve siyasi zeminde çözülebilir. Türkiye’nin bu konuyu siyaset zemininde uzlaşmalarla halledebileceğine inanan bir iklime çekilmesi için neler yapılabilir? Hangi tarafta durursak duralım, bu gidişatın herkese zarar vereceğini görmeliyiz. Burada birinci dereceden sorumluluk siyasi iktidara düşüyor. İlk elde Başbakan’ın gerilimi düşürecek bir tutum göstermesi şart. Üslubunu, yaklaşımını değiştirmesi şart. İkinci olarak, şimdi tansiyonu düşürecek adımların atılması lazım. Umarız bir kez daha arabayı devirecek maceraların içine sürüklenmeyiz. Bu ülke hepimizin ve birlikte yaşıyoruz. Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Geminin bir taraftan su almasının zararını hepimiz çekeriz ??? İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasının üzüntüsünü ve şokunu yaşıyoruz. Umarız gerginlik daha fazla tırmanmaz ve bir uzlaşma iklimi için aklıselim egemen olur… İyi bir yerde olduğumuzu, iyi bir süreçten geçtiğimizi kimse söyleyemez… Siyasilere, hukukçulara, yurttaşlara itidal önermekten başka elimden bir şey gelmiyor… C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle