03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MART 2008 CUMARTESİ 12 Sonuna Dek Dimdik Yürümek!.. ÜMİT ZİLELİ Dün sabah saatlerinde aradı İngiliz gazeteci arkadaşım... Türkiye’nin yüz akı bir yazın adamının, terörle mücadele ekiplerince sabaha karşı 04.30’da gözaltına alınmasını, üstelik bu konuda aradan saatler geçmesine karşın bir açıklama yapılmamasını anlayamamıştı besbelli... Düşüncemi soruyor, “Bunu nasıl adlandırıyorsun” diyordu... Ben, yaşananları açıklamaya, gelinen durumu özetlemeye hazırlanırken o noktayı koyuverdi: Is this a war declaration?.. Savaş deklarasyonu!.. Bir İngiliz gözüyle son derece ilginç bir tanımlamaydı. Demek içinde yaşadığımız kepazelik, dışarıdan böyle görünüyordu!.. Bu duruma birçok sıfat yakıştırılabilir tabii... Ancak gerçek bir tane; iktidarın ve işbirlikçilerinin doğruları olabildiğince saptırmaları karşısında dimdik duran Cumhuriyet üzerinden toplumun tüm kesimlerine verilmek istenen mesaj çok açık: Biz istersek, İlhan Selçuk’u bile gözaltına alırız!.. Sadece İlhan Selçuk da değil, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, İstanbul Üniversitesi’nin sekiz yıl rektörlüğünü yapan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu da aynı yöntemlerle gözaltına alındı. Bunun adı terördür, bunun adı topluma gözdağı vermektir. Bunun adı sivil darbedir!.. Kapatma davasının hemen ardından dinci ve işbirlikçi köşelerde Cumhuriyet gazetesi ve İlhan Selçuk’a karşı yapılan ağır ve seviyesiz saldırılar sonrası yaşananlar, nerelere doğru yürünmek istendiğini olanca açıklığı ile göstermektedir... Böylesine bir darbe karşısında bu ülkenin aydınlık insanlarının meşru müdafaa hakkı doğmuştur, demokratik haklarını çekincesiz, sonuna dek kullanma hakkı doğmuştur... Ülkeyi bir “korku cumhuriyeti”ne dönüştürmek isteyenler, sivil dikta oluşturmaya çalışanlar bilmelidir ki bu işler o kadar ucuz değildir. Daha değişik bir şekilde söylemek gerekirse, geri dönüşü olmayan bir yola girilmiştir ve olacak olan bellidir: Bu yolda sonuna dek, dimdik yürünecektir!.. YORUM Mihrak! ORHAN BURSALI İlhan Selçuk bir fikir adamıdır. Fikir dediğin şey de, koyduğun yerde durmaz. Su gibidir. Kendine akacak bir yer mutlaka bulur; çoğalır, büyür.. yeraltında, yerüstünde gölleri, ırmakları, nehirleri oluşturur. Önüne bentler kursan da fikir fikirdir! Cumhuriyet bir odaktır, şüphesiz ki bir fikir odağı! AKP’nin dinci kalemşörleri Cumhuriyet’ten nefret eder! Dincisi, şeriatçısı.. ve beynini, yüreğini kiralamış ne kadar birileri varsa, hepsi Cumhuriyet’in bir fikir odağı olmasına müthiş öfkelidir! Bir de kendilerini en demokrat sanan birileri daha vardır ki, İlhan Selçuk’un tutuklanması karşısında, “Bu kavga Kemalist faşistler ve onların güttüğü Cumhuriyet mitingcileri ile dinciler arasındaki bir kavgadır” gibi düşünce rezilliklerini dile getirmekten utanmaz. Dincisi yazıyor ki, Cumhuriyet’e el konulmalı ve milletin malı yapılmalı! Bir diğeri de, Cumhuriyet’i AKP iktidarına karşı ana mihrak ilan ediyor. Dünkü yazısında Selçuk’un tutuklanacağını da adeta haber veriyordu! Tanık olarak Ergenekon davasına verdiği ifadede, herhalde Cumhuriyet ve İlhan Selçuk hakkında da değerli “istihbari yargılarını” da “servise” koyduğu anlaşılıyor! ??? Cumhuriyet İlhan Selçuk’un yönetiminde AKP karşıtı bir odaktır! Bu “gizli istihbarat”ı dünya âlem biliyor! Yüz binlerce Cumhuriyet Okuru da! Bizler her gün yazılarımızda ilan ediyoruz! Cumhuriyet’in sırtlayıp taşıdığı miras ise; en çağdaşbilimsel bakışı ve dünya vizyonu ile henüz hiçbir politikacının yanına bile yaklaşamadığı Atatürk’e ve Cumhuriyetin 85 yıllık en iyi birikimlerine aittir! Cumhuriyet, AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti’ni dinci bir ülkeye dönüştürme eylemlerinden zerre mi zerre haz etmeyenlerin mihrakıdır! AKP’nin ülkede bütün güçleri ele geçirme politikalarını demokrasi olarak görmeyen, tam tersine, dinci tek partili bir faşist rejime doğru gidildiğini seslendirenlerin odağı! Bu nedenle, iktidar ve ekürisindeki herkes, bu ulusal fikir odağına kişnemektedir! Cumhuriyet yıkılırsa, sanki bentler çökecek ve önlerinde hiçbir engel kalmayacak! Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş! Sadece diktatörlüklerde görülebilecek türden bir anayasa değişikliği ile hakkında açılan kapatma davasından yakasını kurtarma eylemine geçen bir iktidar! Ve Yargıtay Başsavcılığı’na karşı sürdürülen alçakça bir propaganda ile Cumhuriyetin temelini oluşturan Hukuk Sistemi yerle bir edilip yıkılmaya çalışılıyor! Bunun altından hem dinci faşizmin hem de nihilist takımın iğrenç yüzü sırıtmaktadır! ??? İktidarın başı dün, “Hiçbir ayrım yapmadık ve yapmıyoruz” sözleriyle Hitler döneminin propagandistlerini akıllara çağrıştırdı! O zaman şuna yanıt versin: Neden atamaların ezici çoğunluğu dincitürbanlıimam hatip ekibinden? Ülkeyi, dincilerbizden olanlar ile diğerleri diye ikiye bölen bir iktidar ve başı! Bak neler diyor! Bütün iktidar onlarda! Hatta, kıyıda köşede kalmış, kendilerinden olmayan memurların da derhal temizlenmesini istiyor şakşakçıları! Dincilerin en büyük hayalleri gerçekleşmiş durumda! Devleti ve ülkeyi kendilerine dönüştürme konusunda daha atacakları birkaç adım var! Bu nedenle, şu veya bu şekilde iktidardan düşmek en büyük korkuları! Fetocusu, metocusu, liboşu, bu iktidardan nemalanan ne kadar varsa, iktidara öyle bir yapıştılar ki, her türlü kepazeliği sergiliyorlar! Hepsi biliyor ki, bir düşerlerse kendilerini zor toparlarlar! Bu nedenle, Yargıtay Başsavcısı’nın suçlamalarına karşı, diktatörlüklere özgü bir iktidar darbesiyle hukuku işlevsiz bırakma çabasına giriyorlar. Kralın soytarıları da arkalarında! Diyorlar ki, zaten ülkede hukuk mukuk yok, hepsi faşist kemalistlerden oluşuyor! Bütün bunlar bile, niyetler ve karakter hakkında temel bir fikir veriyor. İşte Cumhuriyet ve İlhan Selçuk, bu karanlık emellere karşı, bir odak olmanın yıldırımlarını çekiyor! Vız gelir tırıs gider! [email protected] Bir Şeyler Oluyor! Ahmet TAN Yargıtay Başsavcısı’nı suçluyorlardı: Amacı Ergenekon davasını gündemden düşürmek! Ne mümkün! Devletten önce gündemi çoktan ele geçirdikleri için... Yeniden gündeme oturmak zor olmadı… Ergenekon’u bir gece yarısı baskınıyla AKP’nin üstüne dikiverdiler! Bakalım bunu da hayırlara vesile kılabilecekler mi? ??? İlhan Selçuk üst üste iki yazı yazdı… İkisinden de… “Bu böyle devam edemez… Bir şeyler olacak...” diye anlam çıkaranlar oldu… ??? Sahiden de iki yazının çıktığı iki günde de… Bir şeyler oldu: İlkinde, Yargıtay Başsavcısı, AKP’yi kapatmak için dava açtı… İkinci yazısı dün çıktı… Ama yazı daha okura ulaşmadan… Gece yarısı baskınıyla İlhan Selçuk gözaltına alındı… Evet, Türkiye’de bir şeyler oluyordu… Gece yarısı baskınıyla 84 yaşındaki başyazarlar … Üniversite rektörlüğü yapmış tıp profesörleri… Ve siyasi parti genel başkanları gece yarısı baskınlarıyla derdest ediliyordu... ??? Ve, Yargıtay Başsavcısı’nın ayrıntılı gerekçelerle bir siyasi partiye karşı açtığı davayı insanlık utancı ilan eden… Başsavcıyı ve iddianamesini, partisiyle ilgili davayı meydan meydan dolaşıp lanetleyen Sayın Başbakan… Ev baskınıyla susturulmak istenen bir parti başkanına reva görülen muameleyi... Ve elleri tutulmaya çalışılan başyazarlarla ilgili nedense dün tek kelam etmiyor… Susuyor… Herhalde, yürütülen bir soruşturma hakkında konuşmak hukuksuz olduğu için susuyor… Ama baskının sabahında AKP‘lilere nutuk atmaya devam ediyor: Demokrasiyi güçlendirmek için var gücümüzle çalışacağız! İyi ki var güçleriyle çalışıyorlar… Ama bu çalışmalar yarın olabilecekleri engellemeye yetmeyecek... Çünkü yarın güzel, çok güzel şeyler olabilecek… Bülent Ecevit’in, ölümünden birkaç ay önce çıkardığı şiir kitabında müjdelediği gibi... Bir şeyler olacak! Nasıl mı? Ecevit’in gök kubbede bıraktığı hoş sedaya kulak vermek en doğrusu: “Bir şeyler olacak yarın/ Duruşundan belli/ Kırdaki atların/ Bulutların koşuşundan belli/ Kazışından köstebeklerin/ Karıncaların telaşından belli/ Bir şeyler olacak yarın/ Belki bir tomurcuk/ Belki bir ağacın düşen yaprağı/ Belki de bir çocuk/ Pek o kadar göremesek de uzağı/ Kuşların uçuşundan belli/ Bir şeyler olacak yarın/ Öbür günden önemsiz/ Bugünden önemli” ??? Çünkü bugünkü iktidar, değil önemini… Değerini bile çoktan kaybetti… Cumhuriyet yaşıtı İlhan Selçuk’a uygun görülen muamele bunun son kanıtı… Nevruz Gülü... OKTAY EKİNCİ Dün “Nevruz”du… Yani insanların uydurdukları değil; doğanın, sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe dünyaya ve insanlığa armağan ettiği “gerçek” yılbaşı… Çünkü Nevruz geldiğinde, kuzey yarımkürenin kış ayları biter, yaz aylarının bahar günleri başlar. 21 Mart işte bu coşkulu başlangıcın ilk “yeni gün”üdür. Bu nedenle de yine kuzey yarımkürenin en büyük bayramıdır… Sadece insanlar için değil, baharla birlikte yaşamı yeniden kucaklayan tüm ağaçlar, çiçekler, bitkiler, hayvanlar ve güneşin ayrım gözetmeden can verdiği tüm canların bayramı… İşte böylesi bir “yeni gün”ü doyasıya yaşamak için her 21 Mart’taki gibi dün sabah da “güneş doğmadan” kalktığımda, coşkum sadece pencereye kadar sürdü. Hava neden kurşun gibi ağırdı? Alacakaranlık neden daha bir karanlıktı? Ağaçların baharları günler öncesinden açmıştı, ama ya ötüşen kuşları neredeydi? Nitekim “haber” de aynı saatlerde geldi. Nevruz ne kadar “umut” günüyse en az onun kadar ulusal “umut bilgemiz” olan İlhan Selçuk, meğer daha da erken saatlerde gözaltına alınmıştı. Türkiye’de, gericilerin dışındaki herkesin “İlhan Abi”si, şu TOKİ’nin sözde “sosyal konut”larından bile çok daha küçük evinde uyurken “haydi” denerek uyandırılmış; “yürü” denerek de götürülmüştü… Acaba kime sorulmalıydı: “Bu affedilemez saygısızlık, acaba hangi kinden ve hangi ruh halinden kaynaklanıyor?” önünde nasıl örselendiğini anlatabilseler… Dahası, onlar da devletin polisleri değil mi? Tam 15 yıldır, yine devletin, “Bu yazarımız ulusal değerimizdir” denerek görevlendirdiği memurlar değiller mi? Aynı devlet, yine aynı koruma polislerine “Saygılı bir şekilde söyleyin ve uygun bir saatte birlikte emniyete gelin” diyemez miydi? Demek ki devlet kuşkusuz aynı devletti, ama “yöneten”ler aynı değildi. İlhan Selçuk’un, belli ki böylesi insanlık dışı tutuklamaya neden olan uyarıları da işte buydu: “Devlet gericilerin eline geçiyor…” kanıtlıyor... İlhan Ağabey’in sayısız kitabından özellikle “Japon Gülü”nü okuyanlar, tanımlanamaz bir insan sevgisinin ve şimdiden destanlaşan ödünsüz bir yurtseverliğin ardındaki tertemiz yüreği, kendilerine de örnek almak isterler… Şimdi ise artık dünya güzeli bir “Nevruz Gülü”müz var. 2008’in Nevruz sabahında çok daha güzelleşen, kuzey yarımkürenin tüm bahar çiçeklerini kucaklayan bir Nevruz Gülü… Şu Anadolu Müslümanlığı yerine, Suudilerin hayranı dinciler, Ekvator’un komşusu Arabistan’da yazla kış neredeyse aynı olduğundan, “baharı yaşama”nın değerini de kavrayamazlar. Örneğin Azeriler, doğum tarihleri bilinemeyen yaşlılarının yaş günlerini her yıl Nevruz’da kutlarlar… Biz de artık her 21 Mart’ta, İlhan Ağabey’in ‘Nevruz Gülü’ oluşunu kutlayacağız… Hem de onu mutlu edecek bir Türkiye’de… Koruma polisleri dururken... Aynı saygısızlığa en çok şaşıranlar ise herhalde koruma polisleri olmalı. Keşke medya, onlarla da röportaj yapabilse ve “gözleri gibi” baktıkları ağabeylerinin, gözleri Bahar çiçekleri... Türkiye’nin onuru bir yazarın, Nevruz günü henüz alacakaranlık bile başlamadan evinden alınıp bahçesindeki bahar çiçeklerinin arasından “sorgu”lamaya götürülmesi, tüm yazdıklarının doğruluğunu en açık ve anlaşılır şekilde GAZİOSMANPAŞA 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2006/954 Davacı Cemil Altındal vekili Av. Birtan Altınel tarafından, davalılar Nazım Günay ve Hurşide Şerife Laçin (Günay) aleyhine açılmış bulunan, İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ilçesi, Taşoluk Köyü, F21D05D3B pafta, 5772 ada, 4 parsel sayılı taşınmazın ipoteğin fekki davasının 13.02.2008 tarihli duruşmasında verilen ara kararı gereğince; Yukarıda adı geçen davalılara, dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemediğinden ve yapılan araştırmalara rağmen davalıların adresi bulunamadığından, dava dilekçesi, duruşma gün ve saatinin bu davalılara gazete ilanı yolu ile tebliğ edilmesine karar verilmiş olup, adı geçen davalıların mahkememizin duruşma günü olan 14.05.2008, saat 10.00’da yapılacak duruşmaya, ibraz etmek istediği belgeler ile birlikte gelmeleri veya kendilerini bir avukat vekil ile temsil ettirmeleri, geçerli özrü olmaksızın duruşmaya gelmedikleri takdirde, yokluklarında cereyan edecek işlemlere itiraz edemeyecekleri, HUMK’nun 213 ve 509510. mad. gereğince, dava dilekçesi ve duruşma gününün davetiye ile tebliğ yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 29/02/2008 Basın: 15466 T.C. İSTANBUL ASLİYE 13. TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2004609 Davacı Flaminia Asp İm ve Tic. AŞ tarafından, davalılar F.B.R Ankastre Mutfak Cih. Asp. Dava San. Tic. AŞ, Lütfi Akkan aleyhine ikame olunan davada; Davacı vekilinin verdiği 30.12.2004 tarihli dava dilekçesinde; davalılardan Lütfi Sertaç Arkan’ın yöneticisi olduğu Arsel İnş. Gıda Tur. San. Tic. Ltd. Şti ile davacı Flaminia firması arasında ticari mal alışverişine başlandığını, firmanın işlerinin bozulması üzerine Arsel firmasının tüm alacak ve borçlarının yeni kurduğu FBR firmasına aktarılmasını ve bu firmaya mal satılmasını talep ettiğini, Flaminia’nın mal sattığı ve davalı Lütfü Sertaç Arkan ile yakın ilişkisi olan Emin Düzyaman firmasının aldığı malları, FBR firmasının depolarına intikal ettiği öğrenilmiş ve FBR ile Emin Düzyaman’ın birlikte davacı şirkete talepte bulunmaları sonucu, ilgili mal bedellerini FBR’ye fatura edildiğini, fatura bedeli olan toplam 87.868.882.419 YTL ’nin fatura ödeme tarihi olarak gösterilen 7.11.2002 tarihinden itibaren, işleyecek ereskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir. Aşağıda isim ve adresi yazılı davalılara, gönderilen dava dilekçesi ile duruşma günü bildirir meşruhatlı davetiye bila tebliği iade edilmiş, yapılan araştırma sonucu davalıların adresleri tespit edilemediğinden, adı geçen davalıya duruşma günü olan 21.4.2008 günü, saat 14.00’te bizzat mahkememizde hazır bulunmaları veya kendilerini bir vekille temsil ettirmelerine ve bu dava ile ilgili ibraz etmek istediği belgeleri, duruşma gününe kadar ibraz etmesi veya duruşma günü getirmesi getirmediği takdirde, HUMK’nun 377 ve 213/2 maddeleri uyarınca, tahkikata ve yargılamaya yokluğunuzda devam edileceği ve karar verileceği hususu, tebliği makamına kaim olmak üzere ilanen tebliği olunur. 12.02.2008 Davalı: Lütfi Sertaç Arkan. Eski Londra Asfaltı Ayala Durağı Arkan Apt. No: 103/13 Bahçelievler/İstanbul Basın: 15484 T.C. EDİRNE 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2007/561 TAL. Bir borçtan dolayı rehinli olan ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmaşıtır. Birinci artırma 17.04.2008 günü, saat 14,0014.05, Açık Cezaevi Müdürlüğü Edirne’de yapılacak ve o günün kıymetlerinin 60’ına istekli bulunmadığı takdirde 22.04.2008 günü, aynı yer ve saatte 2. artırma yapılarak satılacağı. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağma rüçhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma masraflarını geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden %18 oranında KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, masrafı verildiği takdirde, şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. Muhammen kıymeti LİRA: 40000 YTL ADEDİ: 22 CİNSİ: LD 078 plakalı, Renault marka, 2006 model, Faal OTOBÜS (Beyaz renkli, 17 kişilik, teyibin kafası yok) Basın: 15600 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle