03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2008 CUMA 6 HABERLER Yargıtay Başkanı ‘Söylemlerinizin sonucunu düşünün’ diyerek kapatma davası açılan AKP’yi uyardı BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Gerçeker: Yargı size de lazım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, kapatma davasından kurtulma formülleri arayan AKP’yi uyararak “yargının herkese lazım” olduğunu, hukukla oynayanların “bunun acısını” çektiğini vurguladı. “Siyasilerin hukuka siyaseti sokmak yerine, hukuku siyasete egemen kılma erdemini göstermeleri” gerektiğine işaret eden Gerçeker, yapılan açıklamaların sonuçlarının da düşünülmesi zorunluluğunu anımsattı. Yargıtay Başkanı Gerçeker, dün Adalet Mensupları Dayanışma Vakfı’nca Yargıtay Konferans Salonu’nda düzenlenen “Cumhuriyetin Temel Değerleri Işığında Sosyal Hukuk Devleti’’ konulu panelin açılış konuşmasını yaptı. Gerçeker konuşmasında, AKP hakkında kapatma davası açılmasıyla başlayan tartışmalar ile AKP’nin davadan kurtulma formüllerini eleştirdi. Gerçeker’in konuşmasında öne çıkan değerlendirmeler şöyle: KİMSE YARGIYA EMİR VEREMEZ: Kişiler, kurumlar ve idare her türlü yargı kararına uymak zorundadır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Anayasamızda devlet organları yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç temel erk şeklinde düzenlenmiş ve anayasanın başlangıcında da kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu açıkça ifade edilmiştir. AKP’ye Dava Açıldı... Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle, AKP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. Bekleniyordu. Sayın Yalçınkaya, kuşkusuz, görevinin bilincinde bir başsavcı olarak hareket etmiştir. Adı, Cumhuriyet tarihine geçecektir. İçinde bulunduğumuz günler ve önümüzdeki birkaç ay da, bu davanın içerde ve dışardayankılarıyla dolup taşacaktır... ? Bu dava, büyük bir olasılıkla, sonunda partiyi kaparken, 71 kişilik bir listede bulunanlara da siyaseti yasaklayacaktır. Yani konu ciddi! Bu akamete aday kişilere, ilk anda hâkim olması gereken, bir savunma bilinci ve gelecek için hazırlıktır, değil mi? Günlerdir gördüğümüz ise gürültü patırtı, boş laflar, küfür, hatta tehdittir. Bir “sokak adamı” tepkileri. “Yargı” kavramından ve “adalete güven”den de eser yok. Ülkeyi altı yıldır yönetenlerin düzeyi bu! Seçimde oyların yüzde 47’sini kazanmış ve iktidarda bulunan kişilere böyle bir dava olmazmış. “İktidarda olmanın ayrıcalığı”na inanılıyor. Ama demokraside yeri var mı bunun? Son günlerde, bir de, AKP’nin Meclis çoğunluğuna dayanarak, anayasa ve yasa değişiklikleriyle davayı engelleme girişimleri görülüyor. Hukukçuların dediği gibi, davadan kaçmak zor. Daha vahimi, bu tür girişimlere girerseniz, bir “ikrar” kokusu ortaya yayılmaz mı? Bu yollara dökülmek yerine, en iyisi, gelip ağırbaşlı bir savunmaya çıkmaktır; şu günler de, ona hazırlanma zamanıdır. ? Sayın Başsavcı’nın, “laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği” diye saptadığı tespitlerin çoğunu, bizler de yaşadık. Laikliğe aykırı eylemleri yakından izledik. AKP, 2 Kasım 2002 seçimlerini kazanıp ciddi bir çoğunlukla iktidara geldiğinde, başta ekonomik ve sosyal alanda bir reformu hayata geçirebilirdi; zaten bu da bekleniyordu. Avrupa Birliği’ne girme, önde geliyordu. Oysa, başa geçen Başbakan Erdoğan, reform yapıyoruz diye, daha ilk günden, “türban, imam hatipler ve Kuran kursları”nı öne çıkardı. Bir de, iktidarda “kadrolaşma” başladı. Midelerimizi bozan, önce bunlar olmuştur. Onlara, ekonomide savrulmalar eklendi. Milli eğitimin başına oturttuğu kişi, eğitimdeki laikliğin tasfiyesine girişti. Bunlarla birlikte, AKP’li belediyeler, toplumda laik atmosferi kararttı. Türban konusunda ısrar da tüy dikti. Gelişmeler Avrupa’yı da irkiltti. Olan bitene yakıştırılan “muhafazakârlık” yaftası da kimseyi aldatamadı. Ortadaki bir gericilik; adıyla sanıyla, bir “dinci gericilik”ti. Baştaki Erdoğan’da bir parça akıldan eser olsaydı şunun farkına varırdı: Bu gelişmeler Türkiye’yi başka ufuklara savururken, oturduğu koltuğu da altından çekip alacaktı. Hayır, görmedi; fikren de hazır değildi... ? Müslüman dünyada, Türkiye’nin bir ayrıcalığı, demokratik bir rejimle yönetilir olmasıdır. Ama o demokrasiyi demokrasi yapan da laikliktir. AKP’de olmayan, işte bu idraktir! Demokrasiye, kuru bir sandık olarak baktılar. Türkiye’de demokrasinin laik temelini görmeyince, başka ilkeleri, özellikle “sosyal devlet”in de uzağında kaldı. Ekonomimizin “ulusal” temellerini çökertirken, dışarıya bağlamak gibi bir aptallık nasıl yapıldı? Öte yandan, orada burada, Anayasa Mahkememizin sisteme yararsız kaldığı da yazılıp işleniyor. 1961 Anayasası’nın getirdiği bu yenilik, demokrasimizi koruyup geliştirmede büyük bir rol oynamıştır ve daha da oynayacaktır. Demokrasimizin eksikleri daha başka konulardadır. Halk eğitimi, onlardan biridir. Birer birer gündeme getirmeliyiz. Bir fırsattır!.. 26 hukuk fakültesi dekanı, ortak bildiriyle Başsavcı Yalçınkaya’ya destek verdi ‘Hukuk devletini yıpratmayın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 26 üniversitenin hukuk fakültesi dekanı, siyasi parti temsilcilerinin, yargı organlarını yıpratacak, hâkim ve savcıları baskı altına alacak yaklaşımlardan özenle kaçınması gerektiğini vurgulayarak, “Yargıyı korumak, hukuk devletini korumaktır. Bu görev, hepimizindir” uyarısını yaptı. “Yirmi Altı Hukuk Fakültesi Dekanının Kamuoyuna Duyurusudur” başlığıyla yapılan ortak açıklamada, AKP hakkında kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya destek verildi. Açıklamanın tam metni şöyle: “1. Yargı organları, yasama organı gibi, millet adına egemenlik yetkisi kullanır. 2. Cumhuriyet savcıları, kanuni görevleri gereği dava açar. Bu nedenle, cumhuriyet savcıları, açtıkları davalarda kişisel olarak taraf değillerdir. 3. Açılmış bir dava nedeniyle hâkim ve savcılara yönelik tacizlerde bulunulması, yargı organlarının anayasa ve kanunlarla belirlenmiş görevlerinin sorgulanması hukuk devletini yıpratır. 4. Basın ve yayın organlarının yayımladıkları haberlerde ve yorumlarda, herkesin ve özellikle siyasi parti temsilcilerinin kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda yargı organlarını yıpratacak, hâkim ve savcıları baskı altına alacak yaklaşımlardan özenle kaçınmaları zorunludur. 5. Yargıyı korumak, hukuk devletini korumaktır. Bu görev, hepimizindir.” İLDİRİYE İMZA ATAN DEKANLAR B Bildiriye imza atan 26 hukuk fakültesinin dekanlarının isimleri şöyle: Prof. Dr. Metin Feyzioğlu (Ankara Ü.), Prof. Dr. Tankut Centel (İstanbul Ü.), Prof. Dr. Polat Soyer (Dokuz Eylül Ü.), Prof. Dr. Gökhan Antalya (Marmara Ü.), Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu (Galatasaray Ü.), Prof. Dr. Hamdi Mollamahmutoğulları (Gazi Ü.), Prof. Dr. Selma Çetiner (Hacettepe Ü.), Prof. Dr. Kudret Güven (Başkent Ü.), Prof. Dr. Osman Berat Gürzumar (Bilkent Ü.), Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu (Yeditepe Ü.), Prof. Dr. Hasan Nüvit Gerek (Anadolu Ü.), Prof. Dr. Turgut Önen (Çankaya Ü.), Prof. Dr. Devrim Ulucan (Maltepe Ü.), Prof. Dr. Nami Çağan (Atılım Ü.), Prof. Dr. Zehra Gönül Balkır (Kocaeli Ü.), Prof. Dr. İlhan Ulusan (İstanbul Kültür Ü.), Prof. Dr. Remzi Oto (Dicle Ü.), Prof. Dr. Enver Bozkurt (Kırıkkale Ü.), Prof. Dr. Mehmet Genç (Uludağ Ü.), Prof. Dr. Şanal Görgün (Ufuk Ü.), Prof. Dr. Yıldırım Uler (Yakın Doğu Ü.), Prof. Dr. Turgut Turhan (Doğu Akdeniz Ü.), Prof. Dr. Meral Öztoprak Sağır (Akdeniz Ü.), Prof. Dr. Ali Güzel (Kadir Has Ü.), Prof. Dr. İsmail Kayar (Erciyes Ü.), Prof. Dr. Yücel Ertekin (Çağ Ü.). STÖ ve siyasi partiler Yalçınkaya’yı hedef alanları kınadı SHP Adana il binasında basın toplantısı yapan Yüreğir İlçe Başkanı Şahin Sarı, “Yargıyı herhangi bir şekilde etkilemeye kalkışmadan vereceği karar beklenmelidir” dedi. (Fotoğraflar: YUSUF BAŞTUĞ) ‘Saldırılar çirkin ve akıl dışı’ İSTANBUL/İZMİR/ADANA/ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Sivil toplum, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya yönelik saldırıları, kampanyasının akıl dışı çirkin boyutlara ulaştığını belirterek kınadılar. Aralarında ADD, ÇYDD, baro, tabip odası, kadın dernekleri, sendikalar ve meslek odalarının yer aldığı Cumhuriyet İçin Güç Birliği adına açıklama yapan güç birliği dönem sözcüsü ve İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Ferda Kardelen, “Cumhuriyet devrim kanunlarının tüm kanunların üzerinde olduğu bilinmelidir” dedi. ADD Adana Şubesi’nden yapılan açıklamada ise Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olma yolunda ciddi bir sınavdan geçtiği belirtildi. Amerika Atatürk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hüdai Yavalar, yaptığı yazılı açıklamada, Anayasa Mahkemesi üyelerine, “Başsavcı Sayın Abdurrahman Yalçınkaya’nın Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği iddianamenin temeli, laikliğin korunması, demokratik hukuk devletinin üstünlüğü ve insan hakları hukukunun temel ilkelerini oluşturuyor” dedi. Hukukun Egemenliği Derneği’nden yapılan yazılı açıklamada, Yalçınkaya’ya yönelik tutumun eleştiri sınırını geçtiği vurgulanarak “Bu haksız ve ağır ifadelerin davayı görecek olan yargı organını da etki altında bırakacağı açıktır” denildi. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Eskişehir Şubesi üyeleri dün Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Yerleşkesi’nde bir araya gelerek Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya destek verdiler. Kampus içerisinde AKP ve türbanın serbest bırakılmasını öngören yasa değişikliği aleyhinde slogan atan eylemciler, yaptıkları basın açıklamasında Yalçınkaya’nın görevini yaptığını dile getirdiler. Gençler, “AKP’nin türbanı Amerikan bayrağı”, “Üniversiteler değil, AKP yıkılacak”, “Tayyip istifa, yüce divana” yazılı dövizler taşıdılar. İ şçi Partisi (İP) Adana İl Başkanı Av. İsmail Hakkı Savaşer, il binasında düzenlediği basın toplantısında “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, AKP hakkında açtığı kapatma davasıyla, Tayyip ErdoğanAbdullah Gül iktidarının gayrimeşru olduğunu saptamış ve Cumhuriyet hukukunun gereğini yapmıştır” dedi. HUZURUN TEMELİ HUKUKTUR: Devletin temel niteliklerinden biri, sosyal hukuk devleti ilkesidir. Sosyal hukuk devleti, temel hak ve özgürlükleri en geniş ölçüde sağlayan ve güvence altına alan, toplumsal gerekleri ve toplum yararını gözeten, kişi ve toplum yararı arasında denge kuran, toplumsal dayanışmayı en üst düzeyde gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak kollayan, milli gelirin adil bir biçimde dağıtılmasını sağlayan bir devlettir. İnsanların refah ve huzurunun temeli hukuktur. Hukukun bulunmadığı yerde demokrasiden de söz edilemez. HUKUKSUZLUK KEYFİLİK GETİRİR: Hukukun üstünlüğü ilkesinin yer almadığı devlet modelinde keyfilik vardır. Devletin, tüm çalışmalarında bu ilkeye uygun davranışta bulunması gerekir. Her devlet kurumu anayasanın ve yasaların tespit ettiği görev ve yetkilere sahiptir. Hukuk her şeyin üstündedir ve keyfiliğe yer yoktur. Hukuku hayata geçiren yargıçlara bakıldığında, bağımsızlık ve güvencenin yargı ve yargıç için ayrıcalık olmadığı, hakkın eksiksiz, ödünsüz gerçekleşmesi için zorunluluk anlamına geldiği görülecektir. HUKUKA SİYASET SOKMAYIN: Siyasilerin hukuka siyaseti sokmak yerine, hukuku siyasete egemen kılma erdemini göstermeleri gerekir. Çünkü bağımsız yargı, yeri ve zamanı geldiğinde yasama ve yürütme için de son derece önemlidir. Geçmiş tarihimizde bu konuda pek çok örnek vardır ve olacaktır da... Yargı erki tam bağımsız değilse, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin kargaşaya, hükmetmeye tabi olacağı ve kuralsızlıkların kural haline geleceği tabiidir. HUKUKSUZLUĞUN ACISINI ÇEKERSİNİZ: Yargı bağımsızlığına tutuculukla yaklaşan siyasiler, bunun yoksunluğunun ve eksikliğinin aslında kendilerine zarar verdiğini zaman içinde görmüş, yaşamış, sonuçta acılarını hep çekmiş, ülkeleri ve ulusları da bundan olumsuz etkilenmiştir. Yargı bu ülkede yaşayan herkese lazımdır. Yargının bağımsızlığını yitirdiği bir ülkede temel hak ve özgürlüklerin varlığından söz edilemez. Bu konuda kurum ve kişiler kendilerine düşen özeni göstermeli, sağduyulu davranmalıdır. Salt ülkemiz değil, uluslararası düzeyde de sonuçta yargı ve adalet tüm insanlığa gereklidir. SÖZLERİNİZİN SONUCUNU DÜŞÜNÜN: Temelde her platformda kabul gören görüş, devletin hukukun üstünlüğünü esas alması durumunda, yurttaşlarının haklarını güvenceye aldığı, özgürlüğünü sağladığı hususudur. Demokratik olduğunu öngören her rejimin hukuku temel almasında zorunluluk vardır. Toplumda ve devlette sorumluluk taşıyan herkes, söylemlerinin ne gibi etki yaratacağını ve getireceği sonuçları önceden düşünmek zorundadır. Hukukun, hukuk kurallarının üstünlüğünün hayata geçirilmesinde zorunluluk vardır. Bu konuda görev ise hepimize düşmektedir. ÜAK BAŞKANI AKAYDIN ‘Karşıdevrim somut gerçek’ ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Mustafa Akaydın, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’nin kapatılmasına yönelik olarak hazırladığı iddianameyi “övünülecek bir şey” olarak niteledi. Prof. Akaydın, AKP’nin yeni bir anayasa paketi hazırladığı haberleri için de “Bu süreçte yapılacak hamlenin, hukuka karşı incitme çabası olarak değerlendirilebileceğini” kaydetti. Prof. Akaydın, Antalya’da 8. Akdeniz Uluslararası Yükseköğretim Tanıtım Günleri’nde, gazetecilerin, sorularını yanıtladı. Akaydın, şunları söyledi: “Türkiye’de laik rejimin tehdit altında olduğu, bir karşıdevrimin var olduğu somut bir gerçek. Ben bunu ÜAK Başkanı olarak özel misyonum gereği son iki ayda dile getirdim.” Akaydın, siyasilerin Başsavcı Yalçınkaya’yı “çok yakışıksız üsluplarla incitmemeleri” gerektiğini belirterek “Böyle bir faaliyette bulunması (iddianame hazırlaması), görevini yaptığından dolayı başsavcı adına övünülecek bir şeydir. Ama böyle bir olayın Türkiye’ye yaşatılması üzücü bir şeydir. Hukuka saygısı olan bir ülke, aynı zamanda demokrasiye, Cumhuriyete saygısı olan bir ülke demektir. Bu saygıyı korumak sorumluluğu önce siyaset adamlarına aittir” diye konuştu. “Siyasilerin yargıya müdahalesini nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusu üzerine Akaydın, herkesin bir gün o yargıya ihtiyaç duyabileceğini ifade etti. 26 yılda yapılan 16 değişikliğin 9’u Meclis’teki çoğunluğuna güvenen Erdoğan hükümetinde gerçekleşti Sıkıştıkça anayasayı değiştiriyor EMİNE KAPLAN ANKARA 1982 Anayasası üzerinde 26 yılda yapılan 16 değişikliğin 9’unun mimarı olan AKP hükümeti, anayasa değişikliklerini partinin önündeki engelleri kaldırmak için kullandı. Anayasa Mahkemesi’ne açılan kapatma davasını etkisiz kılmak için bugünlerde yine anayasa değişikliğine hazırlanan AKP, daha önce de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılması ve Abdullah Gül’ü ilk denemede cumhurbaşkanı seçtiremeyince cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için anayasa değişikliği yapmıştı. AKP, üniversitelerde türban yasağını fiili olarak kaldıramayınca yine çözümü anayasayı değiştirmekte buldu. 1982 Anayasası’nda 26 yılda 16 değişiklik yapıldı. Bu değişikliklerin 9’u ise AKP hükümetleri dönemin ? AKP, partinin geleceği için engel olarak gördüğü her durumda anayasayı değiştirme yoluna gitti. Bunların en başında Başbakan Erdoğan’a milletvekilliği yolunun açılması, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, üniversitelerde türban yasağının kaldırılması yer alıyor. de gerçekleşti. AKP, bu değişikliklerin çoğunu partinin önündeki engelleri kaldırmak için kullandı. Bunun dışındaki düzenlemeler ise ölüm cezalarının kaldırılmasına ilişkin uyum değişikliği, devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılması, RTÜK üyelerinin seçimi ve merkezi yönetim bütçesiyle ilgili anayasa değişiklikleri oldu. AKP, kadınerkek eşitliğine ilişkin anayasa değişikliğinde ise “pozitif ayrımcılığa” karşı çıktı. AKP’nin anayasayı kendine yonttuğu değişiklikler şöyle: Erdoğan’a başbakanlık yolu: AKP, 3 Kasım seçimlerinin hemen ardından ilk iş olarak anayasanın 76. maddesini değiştirerek siyasi yasaklı olduğu için milletvekili seçilemeyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yasağını kaldırdı. CHP’nin de destek verdiği anayasa değişikliği, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildi. Veto edilen anayasa değişikliği, TBMM Genel Kurulu’nda aynen kabul edildi. Bu değişikliğe geçici bir madde eklenerek Erdoğan’ın 9 Mart 2003 tarihinde yapılan Siirt seçimine katılması olanağı sağlandı. Milletvekili seçilme yaşı: AKP, milletvekillerinin seçilme yaşını 30’dan 25’e düşürerek 22 Temmuz seçimleri öncesinde avantaj sağlamak istedi. Seçilme yaşını düşüren anayasa değişikliği yapıldı, ancak seçim yasalarında yapılan değişikliklerin 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamayacağına ilişkin anayasa hükmü nedeniyle 22 Temmuz seçiminde uygulanamadı. Bağımsız adaylara pusula engeli: DTP’nin genel seçime bağımsız adaylarla gireceğinin ortaya çıkması üzerine, AKP hükümeti, getirdiği anayasa değişikliği ile bağımsız adayların adlarının oy pusulasında yer almasını sağladı. AKP, böylelikle özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde DTP’nin oylarının azaltılması hesabını yaptı. Cumhurbaşkanının seçimi: AKP, 22 Temmuz seçimlerinden önce Abdullah Gül’ü ilk denemesinde cumhurbaşkanı seçtiremeyince hemen anayasa değişikliği yaptı. Cumhurbaşkanının halk tarafından iki turlu oylama yoluyla seçilmesi hükmü getirildi. Ancak genel seçimin ardından Gül, cumhurbaşkanı seçildi. Daha önce çıkarılan anayasa paketindeki cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin hükmün 11. Cumhurbaşkanı için de geçerliliği olacağına ilişkin düzenlemenin Gül’ün konumunu tehlikeye sokacağı endişesi ortaya çıktı. AKP, bunun üzerine de bu hükmü ikinci bir anayasa değişikliği yaparak metinden çıkardı. Türban düzenlemesi: AKP, tabanına türban sorununun çözüleceği yönünde verdiği sözü, ikinci yasama döneminde gerçekleştirdi. Anayasanın 10 ve 42. maddeleri değiştirilerek üniversitelerde türban yasağının kaldırılması hedeflendi. Söz konusu düzenlemeyle ilgili iptal davası, halen Anayasa Mahkemesi’nde sürüyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle