03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 MART 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Özgürlük Fuat Petek: “Kapanmak özgürlüktü hani; ne güzel, işte kapanıyorsunuz!” AKP’Yİ kapatma davasının şakaya gelir yanı yok. İddianame, çok ciddi suçlamalar içeriyor ki; konu laiklik karşıtlığının odağı haline gelmekle sınırlı kalmıyor; Türkiye’nin sınırlarını da aşarak yabancı ülkelerle rejim aleyhinde işbirliği gibi çok ağır boyutlara ulaşıyor. İddianameden bir tümce: “Şeriat hedefine ulaşmada, demokrasiyi bir araç gören bu zihniyet, gerçek amacını doksanlı yıllardan sonra dünyada küreselleşmenin merkez güçlerinin ülkemiz ve bölge ülkeleri için ürettiği ‘ılımlı İslam’ ideolojisi ve onun siyasi hedefi ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanları sıfatıyla söylemlerini insan hakları, demokrasi, din ve vicdan özgürlüğü, öğrenim hakkı gibi asıl referansları olan şeriatla hiç bağdaşmayan kavramların arkasına gizlenerek göstermişlerdir.” İddianameden başka bir bölüm: Ya ğ m u r D e n i z AKP, anayasayı değiştirecekmiş... “Gömlek gibi mi!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Zapsu kardeşler örgüye başlamış. Çorapla mı? BOP davası “Davalı partinin iktidarda olduğu yaklaşık beş buçuk yıllık süreçte Türkiye’nin uluslararası camiadaki laik ülke imajı da erozyona uğramış, dünya ülkeleri, özellikle Avrupa Birliği ülkeleri nezdinde Türkiye bir ‘ılımlı İslam cumhuriyeti’ modelinde algılanmıştır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerde ise bu bakış açısı resmi söylemlere de yansımış, başta eski ABD Dışişleri Bakanı Colin L. Powell olmak üzere birçok ABD yetkilisi Türkiye’nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu gerçeğini görmezden gelerek ülkemizi bir ‘ılımlı İslam cumhuriyeti’ olarak tanımlamışlar, bu söylemlerindeki cüretkârlığı bir ABD projesi olan 14. Louis Necati Cebe: “RTE’nin ‘Çoğunluk bende, dilediğimi yaparım’ yaklaşımı, Fransa Kralı 14. Louis’nin ‘Devlet benim’ sözünü çağrıştırmıyor mu?” ve kapsamındaki ülkeleri ılımlı İslami rejimlerle yönetmeyi amaç edinen ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu her fırsatta tekrarlayan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söyleminden ve davalı parti iktidarlarının dini istismara dayalı icraatlarından, kutsal din duygularını devlet işlerine ve politikaya karıştırmalarından, devleti dini esaslara göre şekillendirme amaç ve faaliyetlerinden aldıkları gözlenmiştir.” AB’nin ve ABD’nin, AKP’ye kapatma davası açılmasından neden hoşlanmadıkları şimdi daha iyi anlaşılıyor. Bu iddianame, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin emperyalizmin tarafından kendisi için biçilen ‘Ilımlı İslam’ modeline karşı hukuki ve demokratik direnişidir. Bu bakımdan dava, AKP’ye karşı açılsa da AKP davası değil BOP davasıdır! AKP Kapatılıyor... Kaçarı yok, kapatılacak!.. Hukukta şekil şartı var, bu şartlar mükerrer sayıda mevcut. Laiklikle oynadın mı, oynamadın mı? Bir gün mahkemelik olacağınız kaçınılmazdır diye yazmıştım. Şimdi demokrasi nutku atanlar çoğalacak. Çoğu timsah gözyaşlarıyla ağlayacak (Timsah yemini mideye indirince gözünden yaş gelirmiş). Bazı beynavalar ağladığını zanneder. Her gözyaşı akması, ağlamaktan değil.. gülmekten de gözden yaş gelir. AKP’nin kapatılması davasına kızıyorlar(mış)! Niye, AKP gökten zembille mi indi? Diğer partiler kapatılınca niye gıkımız çıkmıyor, onlar parti değil mi? Onları kuranlar benî âdem değiller mi? Herkes aynı düşünceye sahip olacaksa, niye ayrı ayrı parti kursunlar? Bırakın ayrı partiyi, aynı parti içinde farklı fikir söyleyene ya da “padişaha” (genel başkana) soru sorana bile yaşam hakkı tanınmıyor. En küçük soru şirk koşma kabul edilip farklılığını öne çıkaran ililçe başkanı anında görevden alınıyor. Muhalefete devam ederse “yüksek disiplin kurulu” toplanıp partiden kovuluyor. Bunca demokrasi havarisi (boyalı basının boyalı kalemşorları) dilsiz ve sağırları oynuyorlar. Hatta AKP içinde muhalefet “ikna odaları” nda “ikna” edilerek her ilde, birlik beraberlik, ekonomik istikrar, genel başkanın ulusal ve uluslararası karizması zedelenmesin diye tek aday çıkarılıyor. Bizde siyasi partiler Mao’nun Çin’inin Kızıl Ordusu gibi; tek tip elbise, tek tip harekete zorlanıyor. Türkiyemde iktidar tadına varmış bütün partiler, “yüksek disiplin kurullarını” Neron (Roma İmparatorluğu kısayı uzatır, uzunu kısaltırdı) kılıcı gibi kullanmaktadır. Hatta meşhur bir partinin, bir disiplin kurulu üyesi ile tanışmıştım. Söz konusu parti büyük kongresini henüz yapmıştı. “Ne haber, nasılsın, nasıl geçti kongre?” diye sordum ki; “Beni hâkim yaptılar” dedi. Ne hâkimi diye düşünürken sonra anladım ki, partinin “yüksek disiplin kurulu üyesi” olmuş... En küçük rekabet isteğini, politik paranoyaya çevirerek, “Vatan elden gidiyor, millet battı” yaygarası yapmak bize özgü bir şeydir. ??? AKP’nin kapatılma davası açılınca, bağrışıyorsunuz; “Milletin hür iradesine darbe yapıyorsunuz!” diye. İyi de, size muhalif çıkana, rekabet etmek isteyene karşı siz; ilçeil kongrelerine darbe yapınca onların hakkını kim koruyacak? Sizin yaptığınız sureti haktan başkaları yapınca demokrasi katli! Bu hakkı kendinizde nasıl görüyorsunuz? “Her kovboy kendi silahıyla ölür!” Amerikan atasözüdür. Yaptığınız ‘hukuk’ bu, Kürt’e neyse size de o. Anayasayı değiştirip duruyorsunuz. Siyasi Partiler Yasası’nı niye değiştirmediniz? Hukuk size de lazım olur demediler mi? Sayın Başbakan, sandığa saygıya davet ediyor. DTP milletvekilleriyle, görüşlerini değiştirmeden görüşmem diyor. DTP mebusları sandıktan değil, piyangodan mı çıkmışlar? Ya da AKP’ye katılma şartı koysaydınız bari. Onların farklılığına tolerans göstermeyen birinin, başkalarından tolerans bekleme hakkı olabilir mi? Hıristiyanlığın en iyi öğretisi; “Komşunu kendin gibi seveceksin”dir. Ne güzel laf değil mi? Ama hangi komşuyu? Tabii ki, senin gibi düşünen, senin gibi davrananı!.. Kimi insanların bu öğüdü yüce gönüllülükten çok küstahlıkla yorumlamasını önlemek hiçbir zaman mümkün olmadı. Senin için iyi olan, başkaları için de iyidir; gerçek senin elinde ise, yolunu yitirmiş koyunları doğru yola getirmen gerekir, hangi yolla olursa olsun... “Kanlı, kansız, enjeksiyonla!” Bu tümce koyundan çok kurtların ağzından duyulunca dehşet ölçülemiyor. 1592 İspanya’sında, 1930’ların Almanya’sında Hıristiyanlar çok büyük yüce gönüllülük sergilediler. İran’ı da unutmayın. “İrticai faaliyetler” suç mu değil mi; ‘suç’ gözüküyor, “bölücülük” de öyle... 6 yıldır iktidarsınız, demokratik düzenleme adına ne yaptınız?.. Bu silahın size dönebileceği hiç aklınıza gelmedi mi? Hani her Türk ölümü bilir ama öleceğine inanmaz... “Yukarıda Allah var!” Tevekkülatıyla oyalanır. Son söz yine Hz. İsa’dan olsun: “Bana ilk taşı, hiç günah işlememiş olan kişi atsın!” Daha bu bir şey değil, Tanrı sizi arkadan gelecek dosyalardan korusun!.. [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 Avukat Selim Sümen: “AKP’yi Anayasa Mahkemesi’nde savunması için iyi ayet ve hadis bilen avukatlar aranıyor. İkinci cumhuriyetçi ve profesör unvanı olanlar tercih edilecektir.” SESSİZ SEDASIZ (!) Hukuki sürece beddua karıştırmak! BİRİLERİ ‘Demokrasilerde parti kapatılmaz’ dediği için Naci Beştepe, “Ben de insanların mahpus damlarına kapatılmasına karşıyım” diyor: “O birilerinin ‘Mahpus damına kapatılmak yasalardaki belirli suçların karşılığıdır’ dediklerini duyar gibi oluyorum. İşte, parti kapatma da demokraside aynı işlevi görmektedir. Kendilerinin laikliğin güvencesi olduğunu, din eksenli bir parti olmadıklarını, Atatürk’ün gösterdiği hedefe doğru gittiklerini sık sık yineleyen RTE ve arkadaşları, açılan davaya tepki gösterirken bile dini öğelere başvurmadan edemiyorlar. Kendilerine karşı olanları hayvanlara mı eş tutmadılar, ölümün şah damarından yakın olduğunu mu hatırlatmadılar, milletin ahını almakla mı tehdit etmediler. Sahi, nedir bu ah alma? Beddua, yani kötü dua almadır kısaca. Hukuki bir işlem ile duayı kim bağdaştırır? AKP gibi, laikliğin güvencesi olanlar tabii! Demokrasiyi fare gibi kemirenler, yasal süreci bile dini söylemlerle eleştirenler, suçlamalara hiç değinmeden görevini yapan hukukçulara saldıranlar. Yok bir de bu davayla Ergenekon süreci engelleniyormuş; bunlar devlete sızanların eseriymiş. Ergenekon’u soruşturanlar başka ülkenin hukukçuları mı yoksa AKP’nin özel görevlileri mi de onlara farklı gözle bakılıyor? Devlete sızanlar kim? Anayasa Mahkemesi Başkanı ile YÖK Başkanı da dahil mi bu sızıntıya? Açık konuşulsa da bilmece çözmeye uğraşmasak!” Nami Tepe: “Seyit Onbaşı’nın kaldırdığının yarısı ağırlığında bir top mermisi kaldır da senin de imanını görelim.” İman Yoğruldukları Hamur Bu!.. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Refah Partisi’nin devamı olan ve 2001’de kurulan Fazilet Partisi’nde beliren bölünmenin, AKP’nin kuruluşunun ilk adımı olduğu belirtilir. Dışarıya yansıtılan, parti içindeki bir grubun “dinsel temelli” oluştan sıyrılarak, çağdaş görüşlere açık bir tutumu yeğledikleriydi. Daha çok gençlerden oluşan bu grup, FP’nin kapatılmasının ardından AKP’yi kurar. “Muhafazakâr” parti görüntüsü vermeye çalışan AKP’nin dayanağı, “değiştik” söylemi olur. Bunu A. Gül, B. Arınç, B. Yıldırım gibi kurucular yer yer belirtseler de, canla başla ortaya koyan, bayraklaştıran liderleri Recep Tayyip Erdoğan’dı. Peki, “değiştik” demekle ne anlatılmak isteniyordu? İş dünyası, basın, kimi kuruluşlar bunun, “dini referans almamak” anlamına geldiğini hep birlikte keyifle dile getirdiler. Ne var ki, AKP’yi oluşturanların yapısı, donanımı, dünya görüşü, bunları biçimlendiren eğitimi, bu “değişim”i içlerine sindirmelerine, uygulamalarına geçit verir miydi? Örneğin bu değişime önayak olacak lider R.T. Erdoğan’ın oluşumu, gelişiminin hangi kalıplar içinde gerçekleştiğini anımsamak bu sorulara yanıt olabilir. “Yedi” yaşında Kuran kursuna başlayan Erdoğan, 18 yaşına dek imam hatip lisesinde eğitim görmüştü. Bu liseler, o yıllarda kuruluş amaçlarından iyice uzaklaşmış, şeriatın, dünyasal yaşamı düzenleyen Kuran çıkışlı ilkelerin, Mecelle’nin en ince ayrıntılarına dek öğrencilerin gözelerine (hücrelerine) şırınga edildiği bir öğretime geçmişti. Böyle bir “temel eğitim”in ürünü olan, bu eğitimle yoğrulan Erdoğan’ın ülke yönetimine el attığında tutumu ne olabilirdi? “Değiştik”, söyleminin geçerliliği söz konusu muydu? Aslında ne ile karşı karşıya kalabileceğimizi ortaya koyan tarihsel bir örnek yaşanmadı değil. Cumhuriyetin ilk hükümetinde, Adalet Bakanı Seyyit Bey’di. Kendisi medrese eğitimi almış, dinsel hukuk öğrenimi görmüş, bir İslam hukukçusuydu. Ne ki, 3 Mart 1924’ün “Üç Devrim Yasası”nı Meclis’te savunmayı üstlenmiş, özellikle halifeliğin kaldırılmasıyla ilgili olan yasa görüşülürken, tarihsel bir konuşmayla Meclis’i aydınlatmış ve sözünü; “Başımızda heyula gibi bir halifeye ne gerek var!” diyerek coşkuyla bitirmişti. Bu tutumunu değerlendiren Atatürk ve İnönü, onu çağın isteklerine yanıt verecek bir “yurttaşlar yasası” (medeni kanun) hazırlaması için görevlendirirler. Seyyit Bey, yasayı hazırlar. Cumhurbaşkanı ve hükümete sunar. Ne var ki, yasa şeriat temellidir. Kadın, erkek eşitsizliği sürdürülmüş, öyle ki daha önce kadına tanınan “boşanma” hakkına bile yer verilmemiştir. Yasa taslağı, Meclis’te günlerce eleştirilir ve kabul edilmez. Seyyit Bey yolların ayrıldığını görür. Bakanlığı da, milletvekilliğini de bırakır. Hamuru şeriatla yoğrulanların, “1923 Devrimi”ni içlerine sindirmelerini bekleme, “değiştik” takıyyelerini gerçek gibi kabul etme durumları Türkiye’de yaşanmamalı artık. Ayrıca “takıyye” bir süreçtir. Belirli bir aşamaya gelince noktalanır. Bilinen dış ve iç destekleri yedeğine alan Erdoğan ve takımı da, takıyyeyi noktaladılar. Sonuca götürecek aşamaya, “cihat”a dayandılar. Her yol kullanılıyor. Kuran ayetleri “konfeti” gibi saçılıyor. Geleceğimiz bu ayetlerle biçimlendiriliyor. Son olarak Erdoğan’dan yine bir ayet geldi. Peygamberin, İslama davetine kulak asmayıp Müslüman olmayanlara seslenen: “Sağırdırlar, kördürler ve dilsizdirler” (Bakara 18) ayeti de saçıldı... Ne ki, Erdoğan da bu ayetle, kendini izleyenlere onun yolunda olmayanlara, yani Müslüman olmayanlara mı seslenmiş oluyor? Toplum bu kez de “Müslümanlar ve olmayanlar” diye mi parçalanıyor? O günün koşullarına göre “vahy” edilmiş bu ayetle seslenişi yapan bir peygamberdir... Derin bir “psikolojik” sorunla da mı karşı karşıyayız yoksa? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com ESAS NO: 2006/954 Davacı Cemil Altındal vekili Av. Birtan Altınel tarafından, davalılar Nazım Günay ve Hurşide Şerife Laçin (Günay) aleyhine açılmış bulunan, İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ilçesi, Taşoluk Köyü, F21D05D3B pafta, 5772 ada, 4 parsel sayılı taşınmazın ipoteğin fekki davasının 13.02.2008 tarihli duruşmasında verilen ara kararı gereğince; Yukarıda adı geçen davalılara, dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemediğinden ve yapılan araştırmalara rağmen davalıların adresi bulunamadığından, dava dilekçesi, duruşma gün ve saatinin bu davalılara gazete ilanı yolu ile tebliğ edilmesine karar verilmiş olup, adı geçen davalıların mahkememizin duruşma günü olan 14.05.2008, saat 10.00’da yapılacak duruşmaya, ibraz etmek istediği belgeler ile birlikte gelmeleri veya kendilerini bir avukat vekil ile temsil ettirmeleri, geçerli özrü olmaksızın duruşmaya gelmedikleri takdirde, yokluklarında cereyan edecek işlemlere itiraz edemeyecekleri, HUMK’nun 213 ve 509510. mad. gereğince, dava dilekçesi ve duruşma gününün davetiye ile tebliğ yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 29/02/2008 Basın: 15466 GAZİOSMANPAŞA 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yurdumuzun sulak 1 alanlarında da 2 yaşayan göç 3 men bir kuş. 2/ Piyangoda 4 en küçük ik 5 ramiye... Nep 6 tünyum ele7 mentinin simgesi. 3/ Antal 8 ya’nın bir pla 9 jı... Yavaş, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ağır. 4/ “Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne 1 T A N R I K U T 2 A T A R O Z E T / bir L U yandan sen bir yan 3 R E V N A K 4 H Ç E K E L E Z dan sar beni” (SabaR EM hattin Ali)... Güney 5 A Y A R F E S Amerika’da yaşayan 6 N A Ğ M E K A İ N A T A bir kuş. 5/ Kuzeydo 7 ğudan esen soğuk 8 K I N İ L E T İ rüzgâr. 6/ Varılmak 9 İ M A N O R A K istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri... Bir yağış şekli. 7/ Afrika’da bir ırmak... Olumsuzluk belirten bir önek... Rutenyum elementinin simgesi. 8/ Bir ilimiz... Hollanda’nın plaka imi. 9/ Dibi tutturularak hafif yanık kokusu verilmiş muhallebi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kartal, atmaca, çaylak gibi yırtıcı kuşlara verilen genel ad. 2/ Maden eşya üzerine vurulan bir cins cila... Hinduizmin en büyük tanrılarından biri. 3/ Peynir suyundan yapılan yağsız ve ekşimsi bir peynir... Bir fındık cinsi. 4/ Bulaşıcı bir göz hastalığı... Sodyum elementinin simgesi. 5/ Köpek... Atın başına geçirilen dizgin ve süsler. 6/ İnce ve nazik olan... Güney Amerika’daki dağ sırası. 7/ Karadeniz’in kuzeyindeki iç deniz... Adları sıfat yapan bir yapım eki. 8/ İlenme, beddua. 9/ Kümes... Mora dönük canlı kırmızı renk. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle