06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2008 PAZAR 6 HABERLER Atalarının Kürtlük ve Nakşilikle ilgisine karşın Yalçınkaya ailesi tipik bir Cumhuriyet ailesi PAZAR ORHAN BURSALI Savcının dedesi Nakşi şeyhi MEHMET FARAÇ AKP’yi Kapatmak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın AKP hakkında açtığı kapatma davasına karşı çıkışların temel dayanaklarına bir göz atalım: a) Demokrasiye karşı bir girişim, demokrasiyi içine sindiremeyenler harekete geçti.. b) Millet iradesi bu partiyi iktidar yaptı, AKP milli iradeye dayanıyor, milli irade her şeyin üzerinde.. c) Bu vesayet rejiminin devamıdır; Cumhuriyeti, demokrasiyi korumak için halktan, seçim sandığından başka bir merciye ihtiyaç yok.. d) AKP yanlış yapıyorsa, onu halk sandıkta cezalandırır, başka hiçbir merci halktan güvenoyu almış bir partiyi kapatamaz.. e) Dışarıya rezil olduk, biz şimdi dünyaya ne diyeceğiz, ekonomi de büyük darbe alacak ve ülke istikrarı, huzuru bozulacak... f) “Millet iradesini hiçe sayarak hukuk tesis edilemez. Bu talihsiz girişimin hukuki zemini yok.” ??? Bütün bu savların hiçbiri, bir partinin kapatılıp kapatılamayacağı konusunda yasal bir zemine sahip değil. Anayasa ve yasaların hiçbir yerinde “en çok oy almış parti kapatılamaz” diye bir madde yoktur. Parti kapatmayı yasaklayan, partilerin kapatılıp kapatılmayacağına milli irade, seçim sandığı karar verir, diye bir madde de yoktur.. “AKP laikliğe aykırı eylemler ve uygulamalarda bulunuyorsa, bunu değerlendirecek olan milli irade, seçim sandığıdır” diye bir madde de anayasa ve yasalarda bulunmuyor! Erdoğan’ın dünkü “Millet iradesini hiçe sayarak hukuk tesis edilemez” sözlerinin de anayasa ve yasalarda bir zemini yok. Bu, Erdoğan’ın “Bu millet isterse şeriatı da getirir” sözlerine ve anlayışına uygundur, ama anayasal değildir! Neden bu böyle? Bunu ilkokul çocukları da bilir: Çünkü Türkiye demokratik laik, sosyal bir hukuk devletidir. Temsili demokrasi geçerlidir... Bu da ifadesini parlamenter sistemde bulur. Ve parlamenter sistemi, demokrasiyi ayakta tutan, tutacak olan tepeden aşağı örgütlenmiş hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti’nde bütün kurum ve kuruluşlar, partiler, devlet ve hükümetler.. hukuk devletinin ve yasaların teminatı altındadır. Erdoğan diyor ki “Hukuk, millet iradesine boyun eğmelidir.” Anayasal sistem, bir kurumun ve kişinin suç işleyip işlemediğine, millete, basına, akademisyene, siyasetçiye, yazara ve çizere sorarak mı karar vermektedir? Yasalara, anayasaya bakarak mı? Bu nedenle Erdoğan ve bütün destekçileri, sadece demagoji yapıyorlar! Söyledikleri özetle şudur: “Kardeşim hukuk, yasa ne derse desin, büyük çoğunlukla oy almış bir partiye kapatma davası açılamaz, açılmamalıdır, bu konuda hukuk ve yasa işlememeli, ayıptır, demokratik değildir...” Türkiye’de, başta AKP olmak üzere bütün destekçi ve yardakçıları, Türkiye’de hukuk devletini mezara gömmek için elbirliğiyle çalışıyorlar! Aslında Türkiye’nin hukuk devleti özelliğini askıya almak isteyen bu takımdır! İleri sürdükleri bütün gerekçeler, aslında Türkiye’nin hukuk ve yasa devleti olduğu gerçeğine aykırıdır. ??? Anayasa Mahkemesi ne karar verir, bilmiyoruz. Kapatma kararının şüphesiz ki çok yönlü etkileri olacaktır. Kapatma kararı vermese bile, bir iktidar ve yardakçıları, çoğunluğun oyunu almakla, ülkenin temel özelliklerini mezara gömme yetkisi almadıklarını bir şekilde öğrenmelidir. Parti kapatmak şüphesiz demokratik geleneklerin yerleşmesini kesintiye uğratmaktadır. Partilerin dersler geliştirmesini de. Ancak, burada sorun, ülkenin anayasal düzeni ile AKP’nin fikir birliği içinde olmamasıdır. Bütün Cumhuriyet tarihine bakışından bu açıktır. AKP din odaklı bir siyaset izliyor. Özgürlükleri ve demokrasiyi de bu amaçla kullanıyor. AKP, parlamenter hukuk devleti ile sorunlu bir partidir. AKP, aynı zamanda bölücülük de yapıyor. Devlette ve belediyelerde neredeyse bütün atamalarda türbanlı, dinci, imam hatipli olanları tercih ediyor. Devlet ve belediye yönetimlerinde bu doğrultuda büyük değişiklikler gerçekleşiyor. Bu bile başlı başına ülkeyi iki kampa ayırmaktır ve suç olmalıdır. Ben olsam, anayasanın sosyal niteliğini mezara gömmekten de dava açardım! Ayrıca, bu dava ile birlikte, büyük yolsuzluklar, AKP’nin parasal güçleri de gündeme getirilmeli ve bunun kaynakları araştırılmalı... AKP’ye kapatma davası açarak dikkatleri üzerine çeken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya, Urfalı ünlü din bilginlerinden Kürt Hacı Ali Efendi’nin torunu olarak biliniyor. Babası Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden olan Yalçınkaya’nın bir dayısı da RP’den belediye meclis üyeliği yaptı. AKP’yi şoka uğratan kapatma davasının açıklanmasının ardından hükümete yakın gazeteler, yargının bağımsızlığı ve görevlerini bir tarafa bırakıp bir cumhuriyet savcısının Urfa’daki geçmişini deşerek bir şeyler bulmaya çalışıyorlar. Onları çok şaşırtacak bağlantılar, Urfalı din bilginlerinin laikliğe yaklaşımları ile aynı zamanda ta ? Yalçınkaya’nın anne tarafından dedesi olan Kürt Hacı Ali Efendi, Urfa’nın geçmişinde iz bırakmış ünlü bir Nakşi şeyhi olarak biliniyor. Kürt Hacı Ali Efendi, yaşadığı dönemde “Haydari Medresesi’nin müderrisi” diye tanınıyor. rihin bu açıdan tam 84 yıl sonra tekerrür ettiğini de gösteriyor. 3 Mart 1924’te hilafetin kaldırılması için 53 milletvekili TBMM’ye yasa teklifi verdiklerinde başlarında Urfalı bir din bilgini olan Şeyh Saffet (Mustafa Kemaleddin Yetkin) vardı. 3 Aralık 1866’da Urfa’da doğan Şeyh Saffet, Kahire’de El Ezher’de okumuştu. Halveti tarikatının şeyhiydi ve ülkedeki bütün dergâhların bağlı olduğu Meclisi Meşayih’in de başkanıydı. Şeyh Saffet, Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda üç dönem Urfa milletvekili olarak yer aldı. 2. TBMM’ye de Urfa milletvekili olarak seçildi. Şeyh Saffet Efendi’nin ilk imzayı attığı hilafetin kaldırılmasını içeren yasa teklifinin girişinde şöyle yazıyordu: “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde, makamı hilafetin vücudu, Türkiye’yi dahili, harici siyasetinde iki başlı olmaktan kurtaramadı. İstiklalinde ve hayatı milliyesinde ortaklık kabul etmeyen Türkiye’nin görünüşte ve dolaylı bile olsa ikiliğe tahammülü yoktur. Asırlardan beri Türk milletinin sebebi felaketi ve ilanihaye fiilen ve ahden Türk İmparatorluğunun vasıtai inkırazı olan Hanedanın hilafet kisvesi altında Türkiye’nin mevcudiyetine daha etkili tehlike olacağı yüklenilen deneyimlerle, katiyen sabit olmuştur. Bu Hanedanın Türk milletiyle ilintili olan her vaziyet ve kuvvei mevcudiyeti milliyemiz için tümden tehlikedir!” Hilafetin kaldırılmasına bir din bilgininin öncülük etmesi kamuoyunda büyük şaşkınlık yarattı. Bağnazların her fırsatta saldırdığı çağdaş din bilgini Şeyh Saffet’in oğlu olan ünlü edebiyatçı Suut Kemal Yetkin Urfa milletvekili olarak görev yaptı. Şeyh Saffet’in adını taşıyan tekke ise Urfa’nın Ellisekiz Meydanı’nda duruyor. Tarihin tekerrürü... Hilafetin kaldırılması için bayrak açan Urfalı bir din bilgininden 84 yıl sonra laikliği korumak için iktidar partisine kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya’nın da benzer ilişkileri bulunuyor. Yalçınkaya’nın anne tarafından dedesi olan Kürt Hacı Ali Efendi, Urfa’nın geçmişinde iz bırakmış ünlü bir Nakşi şeyhi olarak biliniyor. Kürt Hacı Ali Efendi, yaşadığı dönemde “Haydari Medresesi’nin müderrisi” diye tanınıyor. Babası Molla Muhammet Efendi’nin de 1800’lerin ortalarında kentin ünlü medreselerinde dersler verdiği söyleniyor. Din bilgini Kura Muhammed Hafız ile Nakşibendi halifesi Şeyh Müslüm Hafız’ı da yetiştirdiği belirtilen Kürt Hacı Ali Efendi, 1911’in şubat ayında öldüğünde ilginç bir olay yaşanıyor. Kentte evlerin yüksekliğinde kar yağınca cenaze kaldırılamıyor. Bunun üzerine şehirdeki bütün gayrimüslimler yolları kardan temizleyerek cenazenin gömülmesine katkı sağlıyorlar. Bu durum ünlü bilginin o dönemde tüm inanç çevrelerince çok sevildiğini kanıtlıyor. Atalarının Kürtlük ve Nakşilikle ilgisine karşın Yalçınkaya’nın ailesi tipik bir Cumhuriyet ailesi olarak biliniyor. Urfa’nın Bıçakçı Mahallesi’nde büyüyen Yalçınkaya’nın babası Behzat Yalçınkaya da Cumhuriyetin ilk dönem öğretmenlerinden biri olarak anlatılıyor. Yalçınkaya’nın dayısı Ali Güner’in ise aralarında Refah Partisi’nin de olduğu bazı partilerden Urfa Belediyesi meclis üyeliği yapması dikkat çekiyor. Bağnazlar hilafetin 1300 yıllık etkisinin TBMM’nin üç buçuk saatlik oturumunda ortadan kaldırılmasına öncülük eden Şeyh Saffet’i günümüzde de affetmiyor. Dinci basının Urfa sokaklarındaki dedektifçilik oyununa bakılırsa, bu kez hedef tahtasına hem etnik hem de ümmetçi kafayla mücadele eden bir savcı oturtulmak isteniyor! ‘Hukuken etkilenmez’ Eski Adalet Bakanı Türk, “Cumhurbaşkanı Gül, partinin kapatılmasına sebebiyet verenler arasında yer alırsa siyasi etik bakımından çekilmesi gerekir” diye konuştu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hakkındaki açtığı kapatma davasında adı geçen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün olası bir kapatma kararı durumunda konumunun ne olacağı tartışma yarattı. Eski adalet bakanlarından Prof. Hikmet Sami Türk, “Cumhurbaşkanı görevi hukuken etkilenmez. Ancak, laikliğe aykırı hareketler nedeniyle partinin kapatılmasına sebebiyet verenler arasında yer alırsa siyasi etik bakımından çekilmesi gerekir” dedi. Cumhurbaşkanının seçilince partisiyle ilişiğinin kesildiğini anımsatan eski adelet bakanlarından Türk, “Hukuken bir sorun yok. Şu anda Cumhurbaşkanı AKP üyesi değil. Cumhurbaşkanı’nın görevi hukuken etkilenmez, ancak siyasi etik bakımından çekilmesi gerekir” dedi. Türk, anayasanın 78. maddesine göre, “boşalan üyeliklerin sayısının üye tam sayısının yüzde 5’ini bulduğu hallerde ara seçimlerin 3 ay içinde yapılması” gerektiğini anımsatırken “71 kişi hakkında siyaset yasağı isteniyor. Bu karar verilirse, milletvekili sayısındaki düşme nedeniyle ara seçime gidilebilir; ya da Meclis genel seçim kararı alabilir” diye konuştu. di. Kimse bundan sevinç duymaz. Ancak bir Başbakan diyor ki, velev ki siyasi simge olsa ne çıkar... Sonra anayasa değiştiriliyor. Bir Başbakan Kasımpaşalı edasıyla meydan okuyor. Kapatmalar işe yarıyor mu? Halkımız mağdur olandan yana oluyor. Yine mağduru oynayacaklar. Ancak, anayasada kapatma konusunda birtakım kriterler var. 68. maddede bunlar sayılıyor. 69. maddede de, bir partinin bu hükümlere aykırı fiillerin odağı olması durumunda hakkında temelli kapatma kararı verileceği belirtiliyor. Kapatma kararı çok ağır bir karar tabii. 2001’de biz bu maddeye bir fıkra ekledik. ‘Temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamemen yoksun bırakılmasına’ karar verilebileceğine ilişkin bir fıkra kondu. Yani, bu seçenek de var.” ‘Başbakan meydan okuyor’ Eski Bakan Türk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Keşke bu noktaya gelinmesey obursali?cumhuriyet.com.tr Erdemir: Ankara’da savcılar var OZAN YAYMAN İZMİR Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, AKP hakkında kapatma davası açmasının ardından aynı istemle 2007’nin Şubat ayında Yargıtay’a başvuran İzmir Barosu, “Ankara’da, Cumhuriyetin savcıları var” açıklamasını yaptı. Baro Başkanı Nevzat Erdemir, “Aradan geçen zaman, geçen yıl yaptığımız başvurunun ne kadar haklı olduğunu ortaya sermiştir” dedi. İzmir Barosu, Yargıtay’a yaptığı başvuru dilekçesinde, AKP’nin anayasa ihlali yaptığı, şeriatçı örgütlenmenin odağı olduğu, bölücü unsurlara zemin hazırladığını iddia etmişti. CUMHURİYET 06 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle