06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Anday, Rosenbergler’in gazetede çıkan bir fotoğrafından esinlenerek bir şiir yazmıştır 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bir fotoğrafa bakarak... Bir fotoğrafa bakılarak yazılmış şiirlerin en ünlüsü Melih Cevdet Anday imzasını taşır. Anday’ı “Fotoğraf” adlı şiirinde arkadaşları Oktay Rifat, Orhan Veli ve Şinasi Baray’la beraber bir parkta otururken görürüz. Dört arkadaş birbirlerini Ankara Lisesi’nden tanımaktadır. Şiirde “fotoğraf ” yerine “resim” sözcüğünün kullanılması da, yazıldığı yılın bir özelliği olarak günümüze dek ulaşmıştır: Dört kişi parkta çektirmişiz, / Ben, Oktay, Orhan, bir de Şinasi…/ Anlaşılan sonbahar / Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli / Yapraksız arkamızdaki ağaçlar… / Henüz babası ölmemiş Oktay’ın, / Ben bıyıksızım, / Orhan, Süleyman Efendiyi tanımamış / Lakin ben hiç böyle mahzun olmadım, / Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?/ Oysa hayattayız hepimiz. Rosenberg çiftine... Barış Gazeteciliği Önceki gün Boğaziçi Üniversitesi’nde “Barış Gazeteciliği” sempozyumu vardı. Geçen ağustosta kurulan Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin düzenlediği sempozyuma yurtiçinden ve yurtdışından çeşitli gazeteci ve akademisyenler katıldı. Çoğunluğu çeşitli üniversite öğrencilerinden, geleceğin gazetecilerinden oluşan geniş bir dinleyici kitlemiz vardı. Çağdaş ve Bağımsız Yardımlaşma Derneği’nin (ÇABA) katkılarıyla gerçekleşen sempozyumun sonunda keşke diyordum, keşke tüm gazetelerimizin, tüm televizyon kanallarının temsilcileri burada olsa da, yararlanabilselerdi… Üzerinde giderek daha çok tartışılan, müthiş gereksinim duyduğumuz “Barış Gazeteciliği” ne mi demek? Önce ne olmadığını belirteyim: Hani bir süre önce, daha ne hükümet ne de ordu, Kuzey Irak’a operasyon kararı almadan büyük medyamız, “Ordu Kuzey Irak’a” diye tempo tutmuştu ya.. ve operasyon bir haftada bitti diye müthiş üzülmüş, niye daha çok insan ölmedi diye hayıflanmıştı ya… İşte “Barış Gazeteciliği”nde böyle şeylere yer yok! Televizyon ekranlarında, arşiv görüntüleri kullanarak, daha çatışma olmadan önce, sanki bir çatışma oluyormuş gibi göstermek söz konusu değil Barış Gazeteciliği’nde… Ama “Barış Gazeteciliği” sadece savaşlara, çatışmalara ilişkin bir kavram değil. Her gazetenin birinci sayfasındaki manşetten, en arka sayfadaki son satıra dek, televizyonların her anını kapsayan yazılı, sözel ve görsel her şeyi kapsayan bir kavram. Gazetecilik yaparken sürekli seçim yapıyorsunuz. Neyi haber yapıyorsunuz? Hangi kaynakları kullanıyorsunuz? Dışladığınız kaynaklar var mı? Neden? Haberi, olayı nasıl yansıtıyorsunuz? Kana bulayarak mı, şiddete sarmalayarak mı, duygu sömürüsü yaparak mı? “Tarafsız” olma gayretiyle yalnız teknik sayılar vererek mi? Yoksa “Biz” ve “Onlar” diye mi? (Elbet “Biz” iyiler, “Onlar” ise kötüler!) Ya seçtiğiniz sözcükler? Birkaç gün önce bir televizyon kanalında ha bire geçen altyazı şöyleydi: “Bülent Ersoy erkek çıktı! Az sonra!” Bu anonsla verilen haber neydi biliyor musunuz? Savcılığa ifade veren Bülent Ersoy’un sözünden dönmediği, savcıya da “ölüm değil çözüm” istediğini söylemesiydi. Sözünden dönmediği, dürüst davrandığı için “erkek” çıkmıştı Bülent Ersoy! Sansasyon ve “reyting” şampiyonu Beyler! Rezilliğinizin farkında mısınız? Bu ülkenin yarısı kadınlardan oluşuyor. Ve siz onlara dönek diyorsunuz! Yalnız Bülent Ersoy’a değil, tüm kadınlara hakaret ediyorsunuz, aşağılıyorsunuz! Kime, neyi anlatmaya çalışıyorum!.. Ayrımcılık öylesine dilimize yerleşmiş ki, ayrımcılığı öylesine sıradanlaştırmış, öylesine kanıksamışız ki.. artık farkında bile değiliz... Oysa en büyük şiddet, düşüncedeki şiddet, inançtaki şiddet; dildeki, sözdeki şiddet; yazıdaki şiddet, ifadedeki şiddet, eylemdeki şiddet.. tüm şiddet bu ayrımcılıktan doğuyor... Barış gazeteciliğine hepimizin gereksinimi var. Bizlerin gazete çalışanları olarak.. sizlerin gazete okurları olarak… www.zeyneporal.com Şiirin yazıldığı yıllarda dört arkadaş hayatta olsa da, fotoğraftaki insanlardan hiçbiri günümüzde yaşamamaktadır. Aramızdan en son ayrılan da şiiri yazan Melih Cevdet Anday olmuştur. Şiirlerde öyle dizeler vardır ki, bir fotoğraftan esinlenerek yazılmışlardır. Böylesi dizeleri bulup, şairin hangi fotoğrafın etkisi altında kaldığını söylemek çok zordur. Melih Cevdet Anday’ın “Anı” şiirinde bir fotoğ rafın etkisi altında kalınarak yazılan dizeler, söz konusu şiirin en can alıcı yeridir. Şiir, 1950’li yıllarda Amerika’da esen “McCarthy” kasırgasında öldürülen Rosenberg çifti için yazılmıştır. Amerika’nın sömürgeci politikalarına karşı çıkan karı koca Rosenbergler’in yargılanması, insanlık tarihinin en trajik davalarından biri olmuştur. Melih Cevdet Anday’ın, düşüncelerinden dolayı öldürülen Rosenbergler için yazdığı şiirin dördüncü kıtası şöyledir: Rahat döşeklerin utanması bundan / Öpüşürken o dalgınlık bundan / Telörgünün deliğinde buluşan / Parmaklarınız geliyor aklıma Rosenbergler’in, o dönemin gazetelerinde yayımlanan bir fotoğraflarında, aralarında tel örgü olduğu görülür. Anday bu fotoğraftan yola koyularak, iki sevgi linin tel örgünün deliğinde buluşan parmaklarını düşlemiş ve bunu imgeye dönüştürmüştür. Beloyannis’in fotoğrafı İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgaline karşı direnen Yunan devrimcilerinden Nikos Beloyannis de, 1951 yılında sağcı iktidarın casusluk suçlamasıyla kendini mahkeme salonunda bulur. Yargılanırken karısının verdiği bir karanfili göğsüne takar… Ve işte o an çekilen fotoğrafı dünya gazetelerinin birinci sayfalarındaki yerini alır. Nâzım Hikmet, Beloyannis’in fotoğrafının etkisinde öylesine kalır ki.. “Karanfilli Adam” adlı bir şiir yazar sonunda. Şiirin son dizeleri şöyledir: Dişleri bembeyaz; / gülüyor Beloyannis./ Ve elindeki karanfil,/ bu yiğit,/ bu rezil/ günlerde/ Söylediği sözlerden biri gibi insanlara…/ Mahkemede çekildi bu fotoğraf./ İdam kararından sonra. Beloyannis, 1952 yılının 30 Mart’ında kurşuna dizilir ama.. Nâzım’ın dizeye dönüştürdüğü fotoğrafıyla hâlâ yaşamaktadır. Beloyannis’in fotoğrafı yalnızca bir şiire değil, bir resme de kaynak olmuştur. Picasso’nun da “Karanfilli Adam” adlı, Yunanlı devrimcinin fotoğrafından yola çıkarak yaptığı bir tablosu vardır. Amerika iç savaşını en iyi anlatan roman olarak Stephen Crane’ın “Red Badge of Courage” adlı kitabı kabul edilir. Savaşa katılmayan yazar, romanını savaş alanında çekilen fotoğraflara bakarak yazmıştır. Lewis Caroll’un da, Alice adındaki bir kızın fotoğrafına bakarak “Alice Harikalar Diyarında” adlı ünlü kitabını kaleme aldığı bilinir. Edebiyatımızda fotoğraftan yola çıkarak kitap yazan şairler Kemal Özer ve Ali Cengizkan’dır. Her iki şairin de, fotoğrafların kendilerinde yarattığı duyarlığı dizelere döktüğü birer şiir kitabı bulunmaktadır. Fotoğrafı çekilmiş bir “an”ın şiirini yazmak şairlerin kaçtığı bir uğraş olmuştur. Çünkü şairler de, tıpkı fotoğraf sanatçıları gibi “an” avcılarıdır. Yazımızı büyük usta Ara Güler’in sözleriyle bitirelim: “Dünyada her şey insanlar için yapılır. İnsan olmadığı zaman hayat olmaz. Onun için benim fotoğraflarımda hep insan vardır. Ayasofya Camii’nde bir şey çekerken benim için önemli olan, önünden geçen insan, yani hayattır… Sevgisiz insan, insansız da fotoğraf olmaz.” Sergi, 23 Mart’a dek sürecek Serginin tüm geliri Cankurt’un tedavisi için kullanılacak. ‘Ya sosyal bir devlet ya ötanazi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Geçirdiği trafik kazası sonucu 4 yıldır omurilik felçlisi olarak yaşamını sürdüren resim öğretmeni Tuğrul Cankurt’un tedavi ve bakımı için düzenlenen “C4” resim sergisi, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açıldı. Sergide, 45 ressamın yapıtları bulunuyor. Önceki akşam gerçekleştirilen serginin açılışına, CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, eski CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve Çankaya Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz katıldı. Muzaffer Eryılmaz, özel bir araçla sergiye katılan Tuğrul Cankurt’a, kendisine her zaman destek olacaklarını belirterek, Cankurt’un yaşama sevincinin hiçbir zaman kaybolmamasını dilediğini belirtti. Eryılmaz, sergideki Tuğrul Cankurt imzalı tek resmi de satın aldı. Tuğrul Cankurt daha önce basında, “Devletten destek istiyorum. Ya sosyal bir devlet ya ötanazi” sözleriyle yer almıştı. Tüm geliri, 25 yıllık resim öğretmeni Tuğrul Cankurt’un tedavisi için harcanacak sergi 23 Mart’a dek gezilebilecek. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle