06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2008 CUMARTESİ 6 HABERLER Hukukçular, AKP’nin Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe saydığına dikkat çektiler ‘Türban ısrarı dava getirdi’ TÜRBAN DÜZENLEMESİ CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Can Çekişen Tıp Ülkemizde tıp eğitiminin ilk basamağı, 14 Mart 1827 tarihinde İstanbul’da Askeri Tıbbiye Okulu’nun açılmasıdır. Bu tarih Tıp Bayramı olarak kutlanmaktayken bir süredir Tıp Haftası’na dönüştürüldü. Şu anda, 10 Mart tarihinde başlatılan bu haftanın içindeyiz. Bayramın haftaya dönüştürülmesi son derece yerindedir. Çünkü konuyla ilgili olarak çözümlenmesi gereken sorunların önemi ve çokluğu, bayram kavramının niteliğini de kapsamını da aşıyor. Bir başka ve daha açık bir deyişle, insanlara yaşam ve sağlık taşıması gereken tıp bilimi ve hizmetleri, bugün bizim ülkemizde, deyim yerindeyse eğer, can çekişmektedir. Bunun günümüzdeki sorumlusu ise, her alanda olduğu gibi tıp alanında da konuyu ülke yararı ve yurttaş mutluluğu açısından değil, ticaret ve kâr açısından gören İslamcı AKP iktidarıdır. ??? Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi 1 Mart 2008 tarihinde bir basın açıklaması yayımladı. Sorunların olanca açıklığı ve acılığıyla ortaya konulduğu bu açıklamanın ilk paragrafında şöyle denilmekte: “Biz hekimler, sağlık ortamında yapılmakta olan değişikliklerin, gerek hastaların kamusal sağlık hizmetlerine ulaşmasında, gerekse hekimlerin mesleki geleceklerinde yaratacağı hak kayıpları konusunda kaygılıyız.” Kaygının nedenleri ise daha aşağıdaki bir cümlede açıklanıyor: “Çünkü ne hekimlere mecburi hizmet koymak, hekimlerin muayenehanelerini kapattırmak, ne de kamu hastanelerini satışa çıkarmak ve özelde hekimlerin çalışma olanaklarını sınırlandırmak ülkemizdeki sağlık sorunlarının çözümü olarak görülmemelidir.” ??? Tabipler Birliği’nin basın açıklamasında sergilenen, buraya kimilerini satır başlarıyla alabildiğim sorunları irdelemeye sütunlar yetmez. Bunları yazarken içim daralıyor. Çünkü gelmiş geçmiş en “takıyye”ci, sözcüğün çirkin anlamıyla en popülist bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. Halktan yana görünerek halka karşı dolaplar çevirmenin bugünkü gibi bir örneği hiçbir zaman görülmedi. Tıp alanında oynanmakta olan oyunlar ise, halk sağlığına ve hekimlik mesleğine karşı işlenmekte olan bir cinayetten farksızdır. ??? “Kamu hastanelerini satışa çıkarmak” konusunu ele alalım… Hükümet, “Kamu Hastaneleri Birlikleri” başlıklı bir yasayı Meclis’ten geçirme hazırlığında… Buna göre, bu birliğin her birimini yönetmesi öngörülen 7 kişilik kurulun içinde vali ve Ticaret Odası temsilcisi de yer alacak ama, Türk Tabipleri Birliği’nden, Tabip Odaları’ndan temsilci bulunmayacak. Amaç, kamu hastanelerini, tümüyle hükümetin ve ticaretin emrine vererek, kâr getirecek işletmelere dönüştürmek. Devlet eliyle, halk sağlığına değil, özel girişime, yağmaya, talana hizmet etmek. Hekimleri de, özel muayenehane açma hakkından yoksun bırakarak bu işletmeleri kapıkuluna dönüştürmek. Vereceğim örnek tam uygun olmayabilir ama, bu uygulamayı ben, kamu kuruluşlarını (mesela Sümerbank’ı) kapatarak süpermarketler açmaya, küçük ve orta sermayeli esnafı da bu süpermarketlerin memuruna dönüştürmeye benzetiyorum. Oysa hekimler, Tabipler Birliği’nin açıklamasında da belirtildiği gibi, muayenehanelerini kapatarak kamu kuruluşlarında çalışmaya hazırlar. Yeter ki bütçeden sağlık hizmetlerine ayrılan pay gerektiğince arttırılsın, kamuya sağlık hizmeti hakkıyla verilebilsin ve hekimlik mesleğine gerekli haklar ve güvenceler sağlansın. ??? Hekim arkadaşlarımdan aldığım iki bilgiyle yazımı tamamlayayım. “Acil çocuk” servisinde görevli bir arkadaşım, iki hekim olarak 24 saatlik nöbetleri süresinde, 760 hastaya baktıklarını söyledi… Rakamı yanlış okumadınız. İkiye bölündüğünde 380 eder. Bu hekimlerden her biri, 24 saat süresince, yemeden, içmeden, dinlenmeden, uyumadan hasta baksalar, saat başına yaklaşık 15, 4 dakikaya 1 hasta düşer… Bir başka arkadaşımdan aldığım bilgiye göre de, bugün Türkiye’de tıp fakültelerinde yapılan bilimsel araştırmaların finansmanının yüzde yetmişi ilaç firmalarınca sağlanmakta. (Bunların da birkaçı dışında ezici çoğunluğu, bilindiği gibi, yabancı firmalardır.) Elde edilen bilimsel verilerin yayımlanıp yayımlanmamasının bu ilaç firmalarının kararına (yani çıkarına) bağlı olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı… 14 Mart tarihinde odaklanan Tıp Haftası’nda günümüz koşullarında söylenebilecek tek şey, ülkemizde tıp bilimi ve hizmetlerinin can çekişmekte olduğudur… Sorumlusu, emperyalist tekellerin, yerli ve yabancı soyguncuların hizmetindeki AKP iktidardır. Başsavcı uyarmıştı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, daha önce yaptığı iki ayrı açıklamayla AKP’yi “kapatılabileceği” konusunda uyarmıştı. Danıştay da, AKP’nin türban konusundaki girişimlerini kaygıyla izlediklerini belirterek, hükümetin yargı kararlarına uymak zorunda olduğunu anımsatmıştı. Başsavcı Yalçınkaya ilk olarak 19 Eylül 2007’de AKP’yi anayasa çalışmaları konusunda sert bir dille uyararak türbanın anayasaya sokulamayacağına işaret etmişti. Yalçınkaya, “Yasak getirilen fiiller, yasalarda, hele hele anayasada değişiklikler yapılarak yasal hale getirilmemelidir. Başlangıç kısmından, bütünlüğü bozan temel ilkeler ve esaslar çıkarılamayacağı gibi ilk 4 maddeye aykırı olan ilkeler de eklenemez. Aksi düşünüldüğünde değiştirememe yasağı bulunan ilk 4 madde dışındaki maddeler korumasız kalır ve değiştirilmesinde keyfiliğe yol açar” demişti. 17 Ocak 2008’de yaptığı yazılı açıklamada ise AKP’nin türban düzenlemesine tepki göstererek kapatma davasının açılabileceğinin sinyallerini veren Başsavcı Yalçınkaya, şunları kaydetmişti: “Eğitim ve öğretim kurumlarında bazı giysilerin kullanılmasının özgürlük sayılıp özgürlükler içine alınmasının, mezheplerin, cemaatlerin, ayrılıkçı güçlerin sembollerini rahatça kullanacakları, laik ve üniter yapıya aykırı bir faaliyet alanına dönüştüreceği, yasalar önünde sorumluluğun anayasa ve yasalar gereği bu yönde beyan ve faaliyetlerde bulunan siyasi partilere ait olacağı gözden kaçırılmamalıdır.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hakkındaki kapatma davasını değerlendiren hukukçular, parti yöneticilerinin neredeyse her gün Anayasa Mahkemesi’nin türbanla ilgili kararlarını hiçe sayarak açıklama yaptıklarına, hatta bu kararları etkisiz hale getirecek şekilde hareket ettiklerine dikkat çektiler. Hukukçuların, kapatma davasına ilişkin değerlendirmeleri şöyle: Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk: Kapatma kararı için Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinden 7’sinin bu yönde karar vermesi gerekiyor. Geçmişe baktığımızda Milli Görüş çizgisindeki partilerin hepsi laiklik karşıtı eylemler yüzünden kapatıldı; özellik ? Türk, geçmişte Milli Görüş çizgisindeki partilerin hepsinin laiklik karşıtı eylemler nedeniyle kapatıldığına dikkat çekerken Savaş, türban düzenlemesinin bile tek başına kapatma nedeni olabileceğini belirtti. le de türban yüzünden. Eğer kapatma olursa, bunun bazı sonuçları var. Kapatılan parti başka bir ad altında tekrar kurulamaz, şikâyet konusu mensupları için 5 yıl siyasi faaliyet yasağı söz konusu olacak. Bu sürede hiçbir partinin yöneticisi, kurucusu olamazlar. Keşke herkes Cumhuriyetin değişmez niteliklerine aykırı faaliyetlerde bulunmasaydı. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş: Anayasa Mahkemesi, türbanla yükseköğretim görmeyi laikliğe aykırı bulan bir karar verdi. Ona rağmen RP türban istismarı yapınca, ben parti kapatma için başvurdum ve nedenlerden biri olarak da bunu gösterdim. Anayasa Mahkemesi de 9’a 2 oyla bu partiyi kapattı. Yerine kurulan Fazilet Partisi de türban istismarına kalkışınca, Merve Kavakçı olayı da yaşanmıştı ve bu kez Fazilet Partisi için dava açtım ve 8’e 3 oyla kapatıldı. AKP tek başına iktidar olduğundan bu yana hemen hemen tüm yöneticiler, neredeyse her gün Anayasa Mahkeme si kararlarını hiçe sayarak davrandı. Türbanla ilgili değişiklikler yapma yoluna gittiler. Yalnız türban bile kapatma için yeterli bir nedenken. İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu: Değişikliklerle parti kapatma zorlaştı. Eskisi gibi birisinin bir söylemi partiye mal edilmiyor. Olaylar arka arkaya olacak, odaklaşma meydana gelecek. Yargıtay elindeki kanıtları değerlendirerek dava açmıştır. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu: Hükümetin ve Başbakan’ın bu tip ithamlarla karşılaşması Türkiye için hazin bir tablo oluşturmaktadır. KILIÇ AÇIKLADI Listede 71 isim var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AKP hakkındaki dava dilekçesinin siyasi yasak istenilenler listesinin başında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın yer aldığını söyledi. Kılıç dün akşam Anayasa Mahkemesi’nden ayrılırken gazetecilere açıklama yaptı. Kılıç, saat 16.30 itibarıyla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “AKP’nin laikliğe aykırı fiillerinden dolayı odak olma’’ iddiasıyla kapatma davası açtığını söyledi. Dava saat 16.30 sıralarında açıldığı için herhangi bir işlem yapamadıklarını belirten Kılıç, iddianamenin pazartesi günü çoğaltılarak Anayasa Mahkemesi üyelerine dağıtılacağını ve raportöre verileceğini söyledi. Kılıç, kaç kişi hakkında siyasi yasak istendiğinin sorulması üzerine, “Doğrusu dava dilekçesine çok fazla bakamadım ama şöyle bir sonuç itibarıyla baktığımda 71 kişi hakkında kapatılması halinde siyasi yasaklı olması talebi var. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’ı, siyasi yasak istenen listenin başında gördüm’’ dedi. Danıştay’dan laiklik vurgusu Danıştay Başkanlar Kurulu da 18 Ocak 2008’de yaptığı yazılı açıklamada, AKP’nin türban konusundaki girişimlerini kaygıyla izlediğini belirterek hükümeti yargı kararlarına uymak zorunda olduğu konusunda uyarmıştı. Açıklamada şunlar kaydedilmişti: “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu dört nitelik, Cumhuriyetin değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek anayasal temel hükümleridir. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay, kararlarında; laikliğin, Cumhuriyetin özü ve ulusal yaşamın temeli olduğu gerçeğinden hareketle dinsel kaynaklı düzenleme ve girişimlerin anayasadaki laiklik ilkesi ve laik eğitim kuralları karşısında demokratik bir hak olduğu iddiasının savunulamayacağını vurgulamışlardır. AİHM de, üniversitelerin dini simgeleri yasaklama hakkı bulunduğunu belirtmiş ve bu konudaki yasağın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olmadığı sonucuna varmıştır.” Saidi Nursi afişleri metroda Ankara Anakent Belediyesi’nin denetimindeki, metro ve Ankaray vagonları Saidi Nursi afişleri ile donatıldı. Saidi Nursi’nin fotoğrafının bulunduğu afişlerin üzerinde, “Bediüzzaman Saidi Nursi’yi rahmetle anıyoruz”, “Meşrutiyet’ten Cumhuriyete demokrasi serüveni” yazıları yer alıyor. Afişlerde, 16 Mart’ta saat 13.00’te, Anadolu Gösteri Merkezi’nde “Saidi Nursi’yi anma etkinliğinin” yapılacağı belirtiliyor. Yeni Asya gazetesinin düzenlediği etkinliğe Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın da katılacağı belirtiliyor. (NECATİ SAVAŞ) 7 üyenin oyu gerekiyor Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya’nın açtığı AKP hakkındaki kapatma davasını 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi karara bağlayacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP davasında süreç önümüzdeki günlerde şöyle işleyecek: Anayasa Mahkemesi, iddianamenin ön incelemesi için raportör görevlendirecek. Herhangi bir eksiklik belirlenmezse ve iddianamenin kabulüne karar verilirse ön savunmasını yapması için iddianame AKP’ye gönderilecek. AKP 1 ay içinde ön savunmasını verecek. Ek süre talebinde bulunulursa bunu da Anayasa Mahkemesi değerlendirecek ve gerek görürse süre verecek. Ön savunmanın Anayasa Mahkemesi’ne verilmesinin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, esas hakkındaki görüşünü bildirecek. Bu görüş AKP’ye de gönderilecek. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama, AKP tarafından görevlendirilen yetkililer de sözlü savunma yapacaklar. Bütün bu sürecin ardından, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak ancak gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gerekse AKP ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. AKP hakkındaki kapatma davasını, 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Anayasaya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun yani 11 asıl üyesinin en az 7’sinin oyu gerekecek. Mahkeme heyeti, başsavcılığın delillerini yeterli görmemesi durumunda kapatma istemini reddedebilecek. Mahkeme kapatma kararı yerine AKP’nin Hazine yardımından tamamen veya kısmen yoksun bırakılmasına da karar verebilecek. ‘Dilekçe 150160 sayfa’ Bir gazetecinin DTP hakkındaki iddianamede yer alan bazı yaptırımların AKP için de istenip istenilmediğini sorması üzerine ise Kılıç, dava dilekçesini tam olarak inceleyemediğini, dava dilekçesinin sonucuna baktığını, böyle bir talebi görmediğini ifade etti. Kılıç, dava dilekçesinin 150160 sayfa civarında olduğunu belirtti. TEŞEKKÜR Sevgili eşim Mehmet H. Doğan’nın cenazesine çiçeklerle katılan; Sevgili dostlarımız EsinHalit, Deveci Ailesi, Hakan Tartan, BirtenSadık Kırımlı, Necatigil Ailesi, Birsen Ferahlı, AyşeHüseyin Sarısayın, Meral İsmail, Özkul Ailesi, Can Yayınları, Fethi NaciLale Kalpakçıoğlu, Yapı Kredi Yayınları, Raşit Çavaş, Aziz Kocaoğlu, Ertan Avkıran, Yaşar Üniversitesi, Milliyet Gazetesi, Güngör Kaftancı, MakroSibel, Nafi Çil, Tunç Başeğmez, SuzanEnder Özsezen, NURUS, Türkan Özsezen, Kocagözler, Biokim Ailesi, CPS, Tulu Gümüştekin, Ahmet Sakaoğlu, SerapNevres Ülgen, Mustafa Güçlü, Eke Mimarlık, Görsevler, [email protected] (Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı) ve cenazeye bizzat katılan dostlarımıza. ACI KAYBIMIZ eşim, eleştirmençevirmen Mehmet H. DOĞAN’ı yitirdiğimiz günlerde manevi olarak verdiğiniz destek ve ince davranışlarınız için teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunarım. 19381939 İTÜ Mezunu Eski Konya Belediye Başkanı Eski İmar İskân Bakanı 19571958 Dönemi Oda Başkanımız 1957/1958 1958/1959 TMMOB Genel Sekreteri 1970/1971 Odamızın Genel Sekreteri (iki dönem) Onursal Yetkin İnşaat Mühendisi değerli büyüğümüz Sayın ataol b?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 Engin TOKYAY FATSA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN (AİLE MAHKEMESİ SIFATIYLA) / BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2007/166 Esas KARAR NO: 2008/21 Davalı: 1 FERİT CABAR Davacı: 2 EMİNE CABAR Mahkememizden verilen 25.01.2008 tarih ve yukarıda numarası yazılı kararı ile “1 Davanın Kabulüne; Ordu, Fatsa ilçesi, Çöteli Köyü, C: 22, H: 15’de nüfusa kayıtlı olan 249 144 40 042 TC Kimlik No’lu, Mustafa oğlu, Kadriye’den doğma, davalı 1961 Fatsa doğumlu Ferit Cabar ile aynı nüfusa kayıtlı olan 24758445234 TC Kimlik No’lu, Kerim kızı Fatma’dan doğma, 1960 doğumlu, davacı Emine Cabar’ın MK 166/1 maddesi gereğince boşanmalarına, şeklinde hüküm kurulmuş olup tüm aramalara rağman davalı Ferit Cabar’ın adresine ulaşılamamıştır. Yukarıda esas ve karar numarası yazılı kararımızın da ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş olup iş bu ilanın gazetede yayınlandığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde temyiz edilmesi aksi halde davalı Ferit Cabar’a kararın tebliğ edilmiş sayılarak hükmün kesinleşeceği ilan olunur. Basın: 14091 RÜŞTÜ ÖZAL’ı 15 Mart 2008 Cumartesi Saat: 10.00 Yer: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Halaskargazi Cad. 35/1 Harbiye/İstanbul Cenazesi Teşvikiye Camii’nde öğlen namazını müteakip Sütlüce Aile Mezarlığı’nda 13.03.2008 tarihinde kaybettik. Tören toprağa verilecektir. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle