29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2008 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Danıştay, Yargıtay Başsavcılığı ve Yargıtay’ın AKP’ye yönelik sert çıkışları eyleme dönüşebilir AVRUPA GÜRAY ÖZ Y argıdan son uyarılar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKPMHP uzlaşısıyla türbanı serbest bırakma girişimine Yargıtay Başsavcılığı, Danıştay ve Yargıtay’ın sert tepkilerle karşı koymasının ardından yüksek yargı da “söz” bitti. Yargıtay Başkanvekili Osman Şirin’in laikliğin zayıflatılması yönündeki girişimlere “hukuki eylemlerle” karşılık verecekleri sözü ile Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın işaret ettiği parti kapatma yaptırımı gündeme gelebilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya, AKP’yi ilk olarak geçen yıl eylül ayında anayasa çalışmaları konusunda uyarmıştı. Yalçınkaya, türbanın anayasaya sokulamayacağına işaret ederek “Yasak getirilen fiiller, yasalarda, hele hele anayasada değişik Kadınlar Teslim Olmayın! Yirminci yüzyıl, kadınların özgürleşmek, erkeklerle eşit haklar elde etmek için savaştıkları bir yüzyıl oldu. Önce yavaş, sonra hızlı bir ivmeyle erkek egemen toplum yapısına kafa tuttular. 21. yüzyıl ise kadınların bu savaşının yeni bir evreye yükseleceğini gösteren belirtilerle doludur. Ama bunun sorunlu bir mücadele olduğu da kesindir. Eşitsizliğin farklı biçimlerini koruma konusunda kararlı gelişmiş ülkelerde kadınlar seslerini yükseltebilir, daha ileri hedeflere doğru ilerleyebilirlerken küremizin gelişmişlerin egemenliğinden, tasallutundan, hırsızlığından kurtulamayan bölümünde kadınların durumu daha zordur. Bu parçada ya da parçalarda kendi toplumlarının önyargılarıyla, gelişmiş dünyanın aldırmazlığıyla savaşmak zorundadırlar. O dünyaların, bireysel kurtuluşu “özgürlük”, köleleşerek daha fazla hak alma yanılgısını “eşitlik” olarak gösteren anlayışı ve propagandası işi iyice zorlaştırıyor. ??? Gelişmiş ülkelerde kadın emeğine duyulan gereksinim onlara belirli alanları açtı. Bu alanların kısıtlı kalması, yükselme olanaklarının sınırlanması kuralı ise değişmedi. Hizmet sektöründe yoğunlaşan kadın emeği bir yandan kadının fiziksel olarak görece güçsüzlüğü gerekçesine bağlanırken, erkek egemen toplum hiç fiziksel güç gerektirmeyen mesleklerin önünü kapatmakta da sakınca görmedi. Tam tersine bu konuda ısrarlı ve kararlı oldu. Yine de gelişmiş ülkelerde kadın hareketleri özgürlüğün bireysel biçimlerine takılıp kalmamayı, en azından uzunca bir süre koruyabildiler. Feminist hareketin şimdiki sessizliği, sessizlikten öte liberalizme teslimiyeti ise şaşırtıcıdır. ??? Bizim gibi ülkelerde kadın emeğine duyulan gereksinim doğrudan doğruya yoksullukla bağlıdır. Tek ücretlinin aileyi geçindirmekte karşılaştığı zorluklar, kadını eve kapatan ideolojiyi sarstı. Erkek egemen, dinsel hurafeyle pekişmiş ideoloji, bu zorunluluktan doğan gelişmeye rağmen, kadını eve kapatmakta kararlıdır. Onun söylediği şudur: “Evde otur, sokağa çıkacaksan örtün ve kırıtma.” “Okuyacaksan bil ki, geleceğin yoktur. Ama imam olamayacağın halde imam hatip okuluna gidebilirsin, üniversite okumakta kararlıysan, oku. Ama bu okuma özgürlüğünün bedelini türbanla, başörtüyle, çarşafla ödeyeceksin.” ??? Peki bu ağır ideolojinin geleceği var mı? Yakın bir geleceği var. Uzak bir geleceği yok. Şimdilik dinsel ideolojinin ağır baskısı altında özgürleşmeye çalışan kadın sokakta bağırabilmeyi eşitlik; türbanı, çarşafı, özgürlük sanıyor. Gerçekte ona “Evinde otur, sokakta kırıtma” diyen ideoloji, geçici bir süre için izin ve ruhsat vermiştir. Çok yakın bir gelecekte o evinde oturacak, çocuğuna bakacak, erkeğin isteklerini karşılayacak, “asrı saadette” yaşadığını zannedecektir. İslam âlemine bakanlar bu yakın geleceği görebilirler. Uzak gelecekte ise erkek egemen toplum kırılmaya, çatlamaya mecburdur. Türkiyemiz, kadınların neredeyse yüzyıla yaklaşan bir dönem özgürlüğün ışıklarını gördükleri, sıcağını hissettikleri güzel ülkemiz geriye doğru bükülürken üzülmemek elde değildir. Savaşarak elde ettikleriniz sizi sevindirir. Ama ufukta ışığı görseniz de, kazanımlarınızın elinizden bir bir alındığında sizi boğacak olan karanlık zifiri, sıkıntı ölümcüldür. Erkekler bu işe aldırmazlar. Bencillikleri ağır basar. “Aydın ve solcu” olduklarını söyleseler de sizi yalnız bırakacaklardır. Savaş onların değil, sizin savaşınızdır. ??? Kadınlar teslim olmayın. Başınızı örterek özgür olamazsınız. “Başınızı örtme özgürlüğü” sizi eve kapatmak isteyen erkek egemenliğinin evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdır. O rüya gerçek olduğunda, size yalnızca evinizin dört duvarı kalacaktır. O duvarı yıkmak için yeniden bir yüzyıl gerekebilir. Yazık değil mi sizin bunca emeğinize, hakkınıza, hukukunuza? eposta: [email protected] ? Yüksek yargı açısından ‘hukuki eylem’ sürecine gelindiğine ilişkin açıklama Yargıtay Başkanvekili Şirin’den geldi. Şirin, yasama yetkisinin laiklik ilkesine dokunma olanağı tanımadığına vurgu yaptı. Eylül ayından bugüne değin AKP yüksek yargı organlarınca 5 kez uyarıldı. likler yapılarak yasal hale getirilmemelidir” demişti. rinin zaafa uğratılmasının benimsenemeyeceğini vurgulayarak “Cumhuriyetin vazgeçilmez temel dayanağını oluşturan ve yüksek mahkeme kararları ile çerçevesi isabetle çizilmiş olan laiklik ilkesinin doğrudan veya dolaylı yeni düzenlemelerle zayıflatılmasının kesinlikle kabul edilemez olduğu”na dikkat çekmişti. AKP’nin yargıdan gelen bu uyarıları görmezden gelerek türbanı anayasa ve yasalara sokma girişiminin yasa teklifi haline getirilmesi üzerine de Yargıtay Başsavcısı “son uyarı” niteliğini taşıyan açıklamasını yaparak AKP hakkında kapatma davası açabileceği sinyalini vermişti. ‘Kin ve nefret uyandırır’ Yalçınkaya, “Bu hal, yasama, yürütme ve yargı organına karşı olan itibar ve güveni sarsacağı gibi halk arasında kin ve nefreti uyandırır, yasalara olan inancı sarsar, karmaşayı, kutuplaşmayı getireceği gibi yürütme organının oligarşiye yöneldiği kanısını uyandırır” değerlendirmesini yapmıştı. Yargıtay Başkanlar Kurulu da Cumhuriyetin temel ilkele Kapatma uyarısı Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerin devletin bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağını vurgulayan Başsavcı, “anayasa ve yasalarda hüküm altına alınmış, ayrıca yaptırımları gösterilmiştir” demişti. Hü kümete bir uyarı da Danıştay Başkanlar Kurulu’ndan gelmişti. Bildiride, “Hukukun evrensel ilke ve kurallarını yaşama geçirmeyi amaç edinen devletler, kişi hak ve özgürlükleri konusunda yargısal denetim yapan ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarını göz ardı etmemeli, bu kararları bertaraf edici anayasal ve yasal düzenleme yapmaktan kaçınmalıdır” denilmişti. Yüksek yargı açısından “hukuki eylem” sürecine gelindiğine ilişkin açıklama da Yargıtay Başkanvekili Şirin’den geldi. Şirin’in yasama yetkisinin laiklik ilkesine dokunma olanağı tanımadığına vurgu yaptı. Eylül ayından bugüne değin AKP yüksek yargı organlarınca 5 kez uyarıldı. 3 ÜYE ÖNCEKİ GÜN ATANMIŞTI İRAN ASILLI RUHİ TUNA Gül’den YÖK’e İslamcı üyeler ? Cumhurbaşkanı Gül tarafından YÖK’e atanan Günay’ “Fethullahçı” olarak biliniyor. Günay, 22 Temmuz seçimlerinde AKP’den Isparta milletvekili aday adayı oldu. ALİ AYAROĞLU / ZEYNEP ŞAHİN ‘Türkiye İran olacak’ İzmir’de geniş katılımlı eylemlerde AKP ve MHP’nin türban girişimi kınandı. (EMRE DÖKER) ZONGULDAK/ANKARA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Genel Kurulu’na kendi kontenjanından 3 üyeyi önceki gün atadı. Gül tarafından YÖK’e atanan Prof. Durmuş Günay’ın bundan 3.5 yıl önce Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ndeki görev süresinin uzatılmadığı öğrenildi. Üniversite içerisinde “Fettullahçı” olarak bilinen Günay, 22 Temmuz seçimlerinde AKP’den Isparta milletvekili aday adayı oldu. Günay, 19971998 yıllarında da MÜSİAD’a danışmanlık yaptı. Gül, YÖK Genel Kurulu’na kendi kontenjanından 3 üyenin atamasını önceki gün gerçekleştirdi. Yeni YÖK üyelerinden Prof. Dr. Durmuş Günay, “Medreseden Üniversiteye Trajik Bir Yolculuk” isimli makalesinde, “Kurumları gelenekler yaşatır. Ne var ki ne Osmanlı ne de cumhuriyet döneminde üniversite geleneği oluşturulup sürdürülemedi. Yık yeniden yap ilkesi gelenekselleşti” savunusunu yapıyor. İslamiyette ahlak Günay’ın makalesinde, pozitivizme “eleştirel” bakışı ve “felsefi düşünceye övgüsü” dikkat çekerken, “Bilim felsefi tutum içinde hayat bulur. Bilim zorda kaldığında, başı sıkıştığında müracaat mercii felsefedir. Bilim adamı evrene felsefi bir çerçeve içinden bakar” di yor. Cumhurbaşkanı Gül’ün YÖK’e atadığı yeni üyelerden Prof. Dr. Berrak Kurtuluş ise “İş Ahlakı: Geçmişte ve Günümüzde” isimli makalesinde, dinlere göre ekonomik yaşamdaki “ahlak” kavramını ele alıyor. Kurtuluş’un makalesinde, hukuk ve din konusundaki savunuları ile İslamiyetteki iş ahlakına ilişkin yorumları dikkat çekiyor: “Bugün toplumdaki insanların birbirlerine, topluma ve bizzat kendilerine karşı davranışları hukuk kuralları çerçevesinde disipline edilmiş olmasına rağmen, din ve ahlak kuralları da hem hukukun özünde hem de yanında toplumu düzenlemektedir. Ancak bunlardan din kurallarının uygulama gücü, öbür dünyaya da aittir. (...) İslam geleneğinde alınan paranın helallenmesi, çok ve iyi çalışmanın gereğini ifade etmekte değil midir? Şu halde İslamın iktisadi gelişmeyi engellediği söylenemez. Hatta İslamda farz olan ibadetlerin başında gelen beş vakit namazın çalışma saatleri dışında kılınması, hac farizasının Mekke ticaretini canlı tutucu fonksiyonu, yine zekât müessesesiyle yardımlaşılması örnekleri ile iktisadi faaliyete set çekilmediğini görmemiz mümkündür. (...) İslamın iktisadi kuruluşlarında dinin ve tasavvuf inancının etkisi inkâr edilemeyeceği gibi iş ahlakının köklerini İslam dininden aldığı da inkâr edilemez.” Türban yasağının kaldırılması girişimi protesto edildi ‘Kırılma noktasındayız’ OZAN YAYMAN AKP ve MHP’nin yükseköğretimde türban yasağını kaldırma girişimleri İzmir’de geniş katılımlı eylemlerle protesto edildi. Cumhuriyet Alanı’nda buluşan meslek örgütü, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve duyarlı yurttaşlar, burada “Cumhuriyetin bekçileriyiz” yazılı pankart açarak, duruşlarını yansıttılar. Sloganlar atan kitle adına açık lama yapan, İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Ferda Kardelen, “Bu ulus türbana, sivil ve renksiz diye adlandırılan karşıdevrim anayasasına geçit vermeyecektir” dedi. Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKAM) ile İzmir Kadın Kuruluşları Birliği öncülüğündeki 40’a yakın kadın kuruluşu da girişimi protesto etti. EKAM binasında düzenlenen basın toplan tısında türbana serbestlik isteyen öğretim üyelerinin imza kampanyasına karşı, “Türbanın Yükseköğretimde Siyasi Simge Olarak Kullanılmasına Hayır” başlığıyla imza kampanyası başlatıldı. Çok sayıda öğretim görevlisi ve kadın kuruluşu üyelerinin katıldığı toplantıda konuşan EKAM Müdürü Prof. Dr. Nurselen Toygar, “Son gelişmelerden sonra laiklik ilkesi kırılma noktasına gelmiştir” diye konuştu. Haber Merkezi İran’da şeriattan kaçarak Türkiye’ye sığınan ve mülteci olarak Kanada’ya yerleşen heykeltıraş Ruhi Tuna, türban tartışmalarını değerlendirirken, Türkiye’de yaşanan sürecin İran’la benzerlikler taşıdığını savunarak “Türkiye İran olmak üzeredir” dedi. Heykeltıraş Ruhi Tuna, İran’daki İslam devriminden sonra İran’ın kuzey kesimindeki sol direnişi örgütleyenlerden biri ve bu nedenle 19811989 yılları arasında 8 yıl hapis yattı. Daha sonra İran’dan kaçarak Türkiye’ye sığındı. Tuna, 2006 yılında mülteci olarak Kanada’ya yerleşti. Tuna, Türkiye’de yaşanan türban tartışmalarını “www.Odatv. com” adlı internet sitesine değerlendirdi. ‘Benzerlikler çok’ Türkiye’deki tartışmaların İran’la benzerlikler taşıdığını kaydeden Tuna, 2003 yılında gazetemize verdiği röportajı hatırlatarak şöyle konuştu: “O röportajımda Türk sosyalistlerine bir çağrıda bulundum. Dedim ki; ‘Türkiye de bir İran olmak üzeredir.’ Türkiye’de belli çıkar gruplarının sayesinde AKP geliştirildi ve iktidara geldi. İran’daki meseleyle benzerlikleri çoktur. İran’da halk Şah’ın gitmesini istiyordu. Türban meselesi tabanda çalışılmamıştı. Aynı şekildedir; türban bugün Türkiye’de siyasi bir silah olarak kullanılmaktadır ve bunun gelecekteki aşamalarını siz göreceksiniz. Tamamıyla Atatürk’ün ilkeleri ortadan kaldırılacaktır.” Türban tartışmasını değerlendiren İran Maslahatgüzarı: Türk halkı karar vermeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İran’ın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Gholamreza Bagheri Moghaddem, türban tartışmaları konusunda, “Bu Türkiye’nin iç meselesi. Türkiye’nin halkının karar vereceği bir meseledir. Bizim bu konuda görüş bildirmemiz doğru olmaz” dedi. Moghaddem, Diplomasi Muhabirleri Derneği’nin Swissotel’de düzenlediği toplantıda güncel gelişmeleri değerlendirdi. Moghaddem, AKP’nin türbanın üniversitelerde serbest bırakılması girişimleri çerçevesinde yöneltilen “Türkiye’de türbanın çene altından bağlanması tartışılıyor. İran’da durum nasıl” sorusuna “Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır” yanıtını verdi. “Türkiye İran olur mu” tartışmalarını da değerlendiren Moghaddem, her ülkenin koşullarının farklı olduğunu belirterek “İran’da yapılan işlerin Türkiye’de yapılması zorunluluğu olduğu ya da Türkiye’de yapılan işlerin tıpa tıp İran’da yapılması anlamına gelmez. Her ülke kendi kararı kendisi verir ve halkın verdiği kararlar genelde doğru olur” dedi. İran’nın Türkiye’ye verdiği gaz kesmesine ilişkin sorular üzerine Moghaddem, görüşmelerin sürdüğünü belirterek “Yeni hatların kurulması söz konusu” dedi. Moghaddem, tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin soru üzerine anlaşmalarda kontrol dışı durumlarla ilgili maddelerin bulunduğunu belirtti. ‘Asma, kesmeleri görebilirsiniz’ Türban serbestliğinin üniversitelerle sınırlı kalmayacağını belirten Tuna, “Yarın türbanlı belediye başkanları olacaktır, türbanlı milletvekilleri olacaktır. İran’da biz binlerce şehit verdik. Bunların çoğu reformcu Müslümanlardı, bunları idam ettiler. Yani aynı şekilde Türkiye’de de yarın asma kesmeleri görebilirsiniz. Türkiye’de tamamıyla tabanda bunun hazırlığını yapıyorlar” diye konuştu. ‘Oyalı yazma’ eylemi ? İstanbul Haber Servisi Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (UTSKB), yarın AKP ve MHP’nin türbanı serbest bırakma girişimine karşı, milletvekillerine “oyalı yazma” gönderecek. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Lokali’nde saat 11.00’da gerçekleştirilecek eylemde, AKP ve MHP genel merkezlerine, Anadolu kadınının geleneksel başörtüsünün “türban” değil “oyalı yazma” olduğu gerçeğini anımsatmak amacıyla, iki partinin milletvekillerine bir koli yazma gönderilecek. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle