29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 ŞUBAT 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Aziz Nesin Rana Pamir: “Aziz Nesin’in mezarının yerini merak edenler için ipucu; oğlu Ali Nesin’in türban imzasından sonra Çatalca’daki vakfın bahçesinden gelen sesleri takip edin!” RTE’NİN yaşı kadar hukukçuluğu olan Prof. Dr. Aydın Aybay, birileri ikmale kalmasın diye bıkmadan usanmadan ders vermeye devam ediyor: “İslam Muhakeme Usulü’ne göre zina, içki, yol kesme ve hırsızlık gibi ‘had’ ve ‘kısas’ kapsamına giren suçlarda, tanıkların hepsinin erkek olması şarttır. Kadınların tanıklığı ile ‘had’ ve ‘kısas’ davası görülemez ve ceza verilemez. Çünkü kadınların şahitliğinde bir çeşit şüphe vardır. Kadınların yanılma ve unutmaları çok olur. Dişi oldukları için belleme ve kavramaları zayıftır. Bu bakımdan şüpheli bir delille ceza verilemez. Bunların dışındaki davalarda ise birden çok kadının şahitliği ancak bir erkekle birlikte olmak kaydıyla kabul edilebilir. Kısaca İslamın yargı işlerinde tanıklık erkeklere özgü bir iştir; kadınların tanıklık yapma ehliyetleri yoktur. Yargı bir kez daha türban uyarısı yapmış... “İmam ise bildiğini okuyor!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU MHP türban hasadı yapacakmış. Fesat şimdiden oluştu da hasadı bilemeyiz! İthalat Süleyman Ekim: “Türbana karşı çıkan bilim insanlarına kapıyı gösterdiler; Arabistan’dan profesör Afganistan’dan doçent ithal edecekler!” İslam hukukundaki bu çözümün nedeni ve dayanağı nedir? Kısaca söylersek bu çözüm erkek egemen toplumun görüşüdür; kadın ‘aptal bir yaratıktır’, sözüne, söylemine güvenilmez! Bu ‘utanç verici’ nitelemeyi ve dayandığı gerekçeyi hukuk düzeninden kesin olarak kazıyıp atan irade Türkiye Cumhuriyeti’nin devrimci iradesidir. Kadınlarımız, hak ehliyetini boşanmada, mirasta ve bütün temel haklarda hukuk düzenini kadınerkek eşitliği ilkesine göre yapılandıran laik cumhuriyet idaresine borçludur. Bu durumda böyle bir borcun varlığından bihaber olan ve gizliaçık bir takım odakların maddi ve manevi desteğine karşın, sayıları yükseköğrenimdeki Küfranı nimet! kızlarımızın binde 1’ini bile bulmayan başı bağlı kızların ‘başımızı bağlayarak okumak istiyoruz’ sloganı ile gösteri yapmaları olsa olsa bir ‘küfranı nimet’ sayılır. Ama bu vesile ile bunların saçlarını gizlemek için başlarını türban yerine bir peruk geçirmek suretiyle yükseköğrenimlerini tamamlayan çok sayıdaki hemcinslerinin çözümünü tanımamalarına ve akıl etmemelerine ne demeli? Acaba, evvelki hukukta kadınların mahkemede tanıklık yapmalarını yasaklamak için ileri sürülen gerekçeyi ve buna dayanan nitelemeyi başı bağlı bu kızlarımız için de geçerli ve yerinde mi saymalıyız.” Bu sorunun yanıtını, İslamcı AKP’nin ve arka bahçelisi Türkİslamcı MHP’nin türbana dolanmış “allamei cihan” ve “ulemayı azam” erkek milletvekilleri versinler. Çöp Bilgiler – Umut (20) Beyinlerimiz doğumumuzla birlikte dolmaya başlıyor ve bu ölümümüze kadar sürüyor. Bazen, bilim insanları bir aygıt bulsalar, beyinlerimizi ‘işe yaramaz’, ‘yanlış’, ‘hayatta karşılığı olmayan’ bilgilerden arındırabilseler, kim bilir belleklerimizdeki bilgilerden ne kadarı çöpe giderdi, diye düşünüyorum. Herhalde çok ama çok büyük bölümü! Beyinlerimizde kurtulamadığımız öyle çok işe yaramaz bilgi var ki, bunlar yeni bilgiler edinmemizi, hayattaki değişimleri algılamamızı engelliyor. Ama ne yazık ki bizi o eskimiş, kokuşmuş, çöpleşmiş bilgilerden kurtaracak bir aygıt henüz ortada yok; iş başa düşüyor! Beyinlerimizdeki çöp bilgiler bizim kendimizle yüzleşmemizin de önünde engel oluşturuyor, bu nedenledir ki kendimizi gerektiğince sorgulayamıyoruz, böyle olunca belleklerimizdeki ‘eskileri’ yenileriyle değiştiremediğimizden kendimizi de yenileyemiyoruz; bir başka deyişle çağcıllaşamıyoruz. Yaşım elverse, bugüne kadar okuduğum tüm tarih kitaplarını yeniden okur, beynime yerleşmiş her türlü bilgiyi gözden geçirirdim. Sanırım, bu gereksinimi birçoğumuz duyuyoruz, ama nereden başlayacağımızı bilemediğimizden daha başında pes ediyoruz, kolay değil çünkü. Şu sıralar insana ilk bakışta yanıtı çok kolaymış gibi gelen birtakım sorular uğraştırıyor beni: Bize okutulan, anlatılan, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma koşullarının emperyalist işgalcileri süngü zoruyla def etmemizle oluştuğu, yeni devletin, emperyalist işgalcilerle işbirliği içindeki ve ülkenin kurtarıcıları hakkında ölüm fermanı çıkartan Osmanlı’ya rağmen kurulduğu gerçeği değil miydi? Öyle ya yoksa Padişah da, Sadrazam da bir İngiliz savaş gemisine sığınıp kaçarlar mıydı? Peki, o zaman Osmanlı ile övünmelerimiz ne anlama geliyor? Nesiyle övünüyoruz Osmanlı’nın, üç kıtada at koşturmasıyla mı? Yoksa halkını cahil bırakması, matbaayı bulunuşundan 250 yıl sonra topraklarına sokması, tebaasının ‘asli unsuru’ dediği Müslüman Türkleri ‘etrakı biidrak’ (anlayışsız Türk) olarak görmesiyle mi? Batı’daki ekonomik, siyasal, sosyal gelişmelere seyirci kalıp topraklarını gelişmiş ülkelere sömürge olarak açmasına, tebaasının tutsaklaştırılmasına rıza göstermesiyle mi? Ya da milletinin bireylerinin kulluktan yurttaşlığa dönüşümü yolunda parmağını bile oynatmayışıyla mı? Bunlarla mı? ??? Toplumların tarihsel gelişiminde uluslaşma da, modern ulus devlet de kapitalist üretim ilişkileri zemininde ortaya çıkmıştır. Avrupa’nın güçlü imparatorlukları, egemenlikleri altında bulunan topraklarda gelişen uluslaşma süreçlerinin düzeyleri ölçüsünde çözülmüşlerdir. Bu, Osmanlı İmparatorluğu için de geçerlidir. Söz konusu sürece bağlı olarak önce Sırbistan, sonra Yunanistan, daha sonra Romanya, en sonunda da Bulgaristan ayaklanmalar, isyanlar ya da yabancı güçlerle –örneğin, Çarlık Rusya’sıyla işbirliği yaparak (18291908) bağımsızlıklarını kazandılar ve Osmanlı’dan koptular. Anadolu’daki ilk uluslaşma hareketi ise Ermeni toplumundaki kapitalistleşme sürecine bağlı olarak ortaya çıktı ve Bağdat demiryolu yapımının getirdiği koşullarda hızlandı. 1890’lı yıllarda başlayan bağımsızlığa yönelik Çarlık Rusyası destekli Ermeni isyanları İttihat ve Terakki Hükümeti’nin 1915 Tehcir Kararı ile son buldu. Biz, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları ne yapacağız? Ülkemizin kurtarıcısı, yurttaşı olmaktan gurur duyduğumuz Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hakkında ölüm fermanı çıkartan, İngiliz uşaklığını bağımsızlık ve özgürlüğe yeğleyen Osmanlı’ya karşı bağımsızlık savaşı verdiler diye bu ulusları aşağılayacak, onlardan ‘makable şamil’ nefret mi edeceğiz? Gerçekçi olalım; ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur!’ yanlışının temel nedeni bir zamanlar Osmanlı’nın eyaleti, sömürgesi, tebaası olan halkların ona karşı ayaklanarak bağımsızlıklarına kavuşmalarını içimize sindiremeyişimiz değil midir? Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu uluslararası hukukta güvence altına Lozan Antlaşması aynı zamanda bizim Osmanlı’ya ilişkin ‘reddi miras’ belgemizdir. Ne var ki bu gerçeği içselleştirmemekte direnç gösteriyoruz, yine bu nedenledir ki Osmanlı ile herhangi bir ihtilafı, çatışması olan, onunla savaşmış her ulusa karşı önyargılıyız ve gizli/açık bir düşmanlık besliyoruz. Yarı belimize kadar milliyetçilik batağına batışımız da aynı dirençten kaynaklanıyor. Bunlar yüksek sesli düşüncelerden başka bir şey değil; ama belirttiğim gibi bir yerden başlamak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak doğal ki yurdumuza göz dikenlere, toprak bütünlüğümüzü parçalamayı amaçlayanlara, toplumumuzu düşman kamplara bölmeyi hedefleyenlere kaya gibi karşı duracağız, fakat direniş gücümüzü besleyecek kaynak Ulusal Ant’la sınırları belirlenmiş topraklarımız üzerinde yükselen Cumhuriyetimize olan bağlılığımız olacaktır, yoksa Cumhuriyetimizin kurucularının mirasını reddettikleri Osmanlı’ya olan ‘sadakatimiz’, onun adına duyduğumuz hınçlar, öfkeler değil. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Gelin artık, bu gidişin adını koyun! LAİKLİK ilkesinin anayasa girdiği tarihe denk gelecek şekilde laikliğe ağır bir darbe vurulmaya çalışılırken Ceyhun Balcı şöyle diyor: “Önümüzde duran bir gerçek var! Görüyoruz, varlığını duyumsuyoruz ve adını koymuyoruz, koyamıyoruz! Aslında, adını koymamız da olanaksız değil ama, dilimiz varmıyor. Adlandırma işin son noktası ve onu da yaparsak yüreğimizin dayanmayacağından korkuyor olmalıyız! Anlaşılan o ki; tersyüz edilerek, yalan yanlış tanımlanarak üstesinden gelinemeyen ‘laiklik’ ilkesi önümüzdeki süreçte, önce içi boşaltılarak ve hile ile yanından dolaşılarak yok sayılacak ve izleyen dönemdeki ilk elverişli fırsatta da anayasadan ve Türkiye’nin yaşamından kalıcı olarak silinmeye çalışılacak. Dilimiz varmasa da, içine düşülen durumun adını koymakta sayısız yarar vardır. Oldukça yaralayıcı ve elem verici olsa da, durumun adlandırılması birçok bakımdan yararlı da olacaktır. Öncelikle, Türkiye’de resmen olmasa da eylemli olarak yürürlüğe girmiş uygulamalar köklü bir dizge değişikliğine eşdeğer durum olarak da algılanmalıdır. Bu durumun adının anılıyor oluşu, en azından gerçekleri görme konusunda istekli olmayanların uyanması, bir şeylerin farkına varmalarının sağlanması ve hatta devinime geçirilmeleri bakımından yararlı olabilir. Türkiye’nin içine düşürüldüğü durumun adını koymakta yarar vardır. Dilimiz varmasa da...” Maskesiz Necati Yıldırım: “RTE, ‘maskeli siyaset devri tamamlanmıştır’ demiş! Doğru, şimdi ‘takkeli siyaset’ dönemine girdik!” Kadınlar Uğur Tasalı “Sormak gerekir nisaya; dinin gereği olarak hanginiz bir adamın dördüncü karısı olmayı kabul edersiniz?” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Ruhsat’sız ‘izin’liler!.. İstanbul’u sarsan “patlaAyrıca, aynı “yasadışı”! yerma”nın yarın birinci haftası.. deki üretimlerinden ötürü elde Sayfalar dolusu haber, yo edilen kazancın vergisi de devrum, demeç ve ekranlar dolusu lete ödenirken; eğer iktidardan tüyler ürpertici görüntülerin sa yana iseler, yılda belki de sadeyısız kez yinelenen “resmî ge ce 1 kez; muhalefet partilerinrekçe”leri şunlar: den yanaysalar, eminiz ki her 20’yi aşkın insanımızı yitirdi hafta, maliye memurlarının ziğimiz, 100’e yakın yaralının ya yaretine uğradılar. Hani izinsizşamında travmalar yaratan ve diler?? kim bilir kaç liralık maddi zaraİşte bu kayırmacı düzen, yılra yol açan Davutpaşa infilakı lardır sorgulanmadığı için, ganın temel nedeni “ruhsatsız” zeteleri okuyanlar, ekranlara baolmasıymış! kanlar, “ah şu ruhsatsız yapıİnanalım mı? lar..” deyip bir sonraki felakete Bu akıl almaz felaket, mahal kadar yine uykuya dalıyorlar… le arasındaki kaçak imalathane ‘Acil’ kamulaştırma! lerin “kamulaştırılamama”sı; Gelelim “parasız”lığa.. bundan ötürü de “yıkılamaAnkara’da Türkiye’nin en büma”sı nedeniyle yaşanmış..! yük masası.. başında Başbakan; İnanalım mı? Yeni yıla girerken de aynı ge etrafında da bilmem kaç tane rekçeleri Zeytinburnu’nda çö bakan… Hepsi de okumuş yazmış, kerli ferli ve ken apartmandan memleketten sorumsonra işittik.. Koca bilu... nanın çatırdayarak Daha birkaç ay önyerle bir olmasının arce “acil kamulaştırdından, yine sadece ma” kararı aldılar. Arbir hafta süren, sonra dından milletin parada unutulan yayınlasından da “acil ek rın “resmî konukbütçe” yarattılar. Nelar”ı koro halinde yiresi için mi? Sakın yanelediler; “gecekonnılmayın; ne Zeytindudan dönüşen bu bunu’ndaki gibi her binalar için kamuan çökmeye hazır laştırma gerek; anapartmanlar için; ne cak para yok!” de Davutpaşa’daki giİnanıyor muyuz? bi her an patlamaya Artık neredeyse hehazır, “sözde izinsiz” men her ay başımıza tehlikeli imalathanegelmeye başlayan ler için… böylesi imar felaketHatta yine her an lerinin karşısında, beklenen deprem için devletin ve yerel yöbile değil… netimlerin yasal ve Konut değil, ‘fabBu çok acil kamuparasal açmazlarını daha kaç ay, kaç yıl, rikalar sokağı’!.. laştırma kararı, mer“vah vah öyle mi” diyerek işi divenleri nedense hep koşarak çıkan, yaşını başını almış bateceğiz? Şubat ayının da patlamasını, kanlar tarafından Sulukule için çatlamasını, çökmesini, su bas alındı. Bin yıldır aynı semtte, aynı masını, yıkılmasını.. beklemeasudelik içinde, aynı neşeyle, den birinci sorudan başlayalım. aynı insancıllıkla ve hep şen ‘Makbuz’lu kaçaklar! şakrak ve mutlu yaşayan “Roİnfilak eden Davutpaşa’daki manlar”ın, sanki başlarına her maytap, havai fişek ve meşale an göktaşı yağacakmış ya da “fabrikacığı”nın ruhsatsız ol yer yarılıp içine gireceklermiş ması demek; “izinsiz” olması gibi, oradan acilen çıkartılmalaanlamına gelir; çünkü ‘ruhsat’ rını sağlayacak “acil” kamulaşArapça “izin” demektir. tırma kararı, bir çırpıda imzalaPeki, aynı tesis acaba elektri nıverdi. Hem de hangi anayasaği de kaçak mı kullanıyordu? yı yaparlarsa yapsınlar, yine Hayır! Çünkü elektrik şirketi “anayasaya aykırı” olacak bir “resmen” elektrik satıp para “emlakçı devlet zihniyeti”yle.. kazanıyordu.. yani infilak edenŞimdi yıkmaya bile başladıkler, devletin elektrik abonesi idi ları Sulukule’yi, TOKİ eliyle saler.. hani izinsizdiler??? tılık lüks daire arsalarına dönüşBenzer şekilde su, doğalgaz, türüyorlar; yani kamulaştırmayı çalışanlar için toplu ulaşım hiz “kamusal bir alan” yaratmak meti, hatta çöplerinin alınması, için değil, emlak pazarına “araönündeki kaldırımın yapılması zi” sağlamak için yaptılar… ve kanalizasyon kullanımı için Sakın Davutpaşa da işte bu de belediyeye “makbuz karşı aymazlığa sinirlenerek, kızmak lığı”nda kim bilir kaç yıldır pa isterken infilak etmiş olmasın?. ra ödüyorlardı.. hani izinsizdiekinci?cumhuriyet.com.tr ler??? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bursa yöresine özgü bir halk oyu 1 nu. 2/ Konut... 2 Muğla’nın Ortaca ilçesine bağlı Dal 3 yan beldesindeki 4 ünlü antik kent. 3/ 5 Yelkenli gemilerde iki direk arasına ge 6 rilen üçgen yel 7 ken... Boru sesi. 4/ 8 “En sinsi bir gibidir geçmeyen za 9 man” (Y.K. Beyatlı).... Bi1 2 3 4 5 6 7 8 9 nek hayvanlarının sırtına 1 GÖ L E V İ Ç M konulan oturmalık. 5/ Do2 İ K O N S A T İ lambaçlı, eğri büğrü, çapT E K İ R raşık. 6/ Rusçada “evet”... 3 R E N GO L A R İ At tüyünün rengi... Bir gös 4 L 5 E R U H U L AM terme sıfatı. 7/ Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplı 6 V A Z E K T O M İ L A Z İ R ca. 8/ Bir cetvel türü... Hol 7 İ P landa’da bir kent. 9/ Süt ve 8 K İ P ME S A yumurtayla yapılan bir Ar 9 D O K U R C U N navut tatlısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Adıyaman’da yerel çalgıcılara verilen ad. 2/ Muşmulaya benzer bir yemiş... Konuşmayı güçlendirmek için aralara sıkıştırılan ve karşılıksız kalacağı bilinen soru. 3/ Parlak kırmızı renkte bir süs taşı... Üflemeli bir çalgı. 4/ Kurnaz, açıkgöz... Kadastro haritalarında parseller topluluğu. 5/ Ruhça ve vücutça dayanıksız olanlar için kullanılan alay sözü. 6/ Bir meslekte kıdemce başta gelen kimse... Yiyecek bulamayan yoksu1 kimse. 7/ Hayvanlara vurulan damga... Yabancı... Fütüvvet şeyhi. 8/ Devekuşu tüyü... Genişlik. 9/ Hatay ilinde bir ırmak... Canlı, parlak ve koyu pembe renk. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle