29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ŞUBAT 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Ali Nesin Memdut Menekşe: “Aziz Nesin Madımak’tan kurtuldu ama türban ateşi için oğlu Ali Nesin’in verdiği odunlardan kurtulamadı! İSLAM dini üzerinden ticaret ve siyaset yapanlara, kutsal kitabın hangi suresinin hangi ayetinde kadınların başlarını örtmesini emreden ilahi bir buyruk olduğunu sorduğunuz zaman Nur Suresi’nin 31. ayetini gösterirler. Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre bu ayetin meali “Mümin kadınlara da söyle, ... ırzlarını korusunlar. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar” şeklindedir. Ancak ayetteki Arapça sözcüklerden hangisinin “baş”, “ırz”, “saç örtmek”, “başörtüsü”, “yaka” sözcüklerinin karşılığı olduğunu sorduğunuzda çok kızarlar. Ne var ki Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Amerikan patentli CNN Türk televizyonunda Türkİslamcı Taha Akyol’un çanak sorularını al gülümver gülüm muhabbeti içinde yanıtlarken bu “sinir” duruma değinmiş. Bardakoğlu, Arapça sözlüğe bakarak ayet açıklamanın baltayla saat tamir etmeye AKPMHP gizli protokolü yokmuş... “Her şey o kadar açıkta ki!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM TCDD Genel Müdürü Karaman: “Kazalar yüzünden kalbime stent takılmayan damar kalmadı.” Biraz da demiryollarına ray taktırsanız! Kasıt Hamza Saykan: “MHP, 12 Eylül’den önce canımıza kastediyordu; şimdi cumhuriyetimize!” benzeyeceğini belirterek “başörtüsünün dini gereklilik” olduğunu söylemiş. “Baltacı Ali Hoca”, 1955 yılında Tosya’nın sokaklarında koşturup ortada sıçan oynarken Ömer Rıza Doğrul’un “Kuran’ı Kerimin Tercüme ve Tefsiri” yayımlanmıştı: “Mümin kadınlara de ki: ... Örtülecek yerlerini korusunlar. Örtülerini omuzlarından aşağı doğru sarkıtsınlar. Ali Bardakoğlu, Kuran’da başörtüsü vardır, yoktur tartışmasına girmenin gerekli ya da gereksiz olup olmadığının başka bir konu olduğunu laf salatası içinde yoğurduktan sonra ağzındaki baklayı çıkarıyor: Beğen ya da beğenme türban, 14 yüzyıldır vardır! Bir ulemanın ağzından itiraftır bu: Türban, Kuran’da yoktur ama Sümerlerden beri bir Baltacı Ortadoğu geleneği olarak vardır. Hıristiyanlıkta Ortodoks ve Katolik rahibelerin saçlarının bir tek telini bile göstermeyecek şekilde başlarını nasıl bağladığını görüyoruz. İncil’de Korintoslulara Birinci Mektup’ta Bap 11: “Başı örtüsüz olarak dua eden her kadın başını küçük düşürür. Eğer kadın örtünmüyorsa saçı da kesilsin; fakat kadına saç kesmek yahut tıraş olmak ayıp ise örtünsün. Kadının, örtüsüz Allah’a dua etmesi yakışır mı? Kadının uzun saçlı olması kendisine izzettir. Çünkü saçı kendisine örtü olarak verilmiştir. Fakat eğer bir kimse çekici olmak istiyorsa, bizim böyle bir adetimiz yoktur, ne de Allah’ın kiliselerinin vardır.” Baltayla saat tamir edilmezmiş. Peki, İncil’e bakıp Kuran tefsir edilir mi? Dini siyasete sokar ve üstelik Amerikan emperyalizminin kucağına da oturursanız, baltayla saat tamiri değil sünnet bile yaparsınız! 14 Nisan Ruhu, Aymazlara Karşı Yurtsever Hareket üyeleri ile 222A mitingi için Ankara’ya giderken, Anıtkabir’de kaç kişinin toplanacağını bilemiyorduk. Bu buluşma son anda çok hızlı haberleşmelerle gerçekleştirilebilmişti. Anıtkabir’de bizi bekleyen tablo ise muhteşemdi: 14 Nisan ruhunun, şaibeli seçimin getirdiği yılgınlığı yendiğinin kanıtıydı. Sloganlar arasında bu sütunlara almamın “tehlikeli” sayılabileceği birçok kritik cümle vardı… Yarım asır kadar önce yaşadıklarımızla ilgili ağır ihtarlar içeriyorlardı. Bunun dışında “Tayyip türbanı Bahçeli’ye tak”, “Hükümet şaşırma, sabrımızı taşırma”, “Satılmış medya istemiyoruz”, “Satılmış AKP, işbirlikçi MHP” gibi birçok slogan yankılandı. Medyadan mı söz açıldı? Hadi Mehmet Altan gibi demokrasinin D’sine inanmadan bu kelimeyi ağzına sakız yapanları ayıklayalım. Onlar “başyazar” oldukları Star gazetesinde “Eleştiri hür, haber kutsaldır” sözlerinin üstünü çamurla örterek, yobaz bir gazetecilik anlayışına düşerek, o dev mitingi “yok sayma” yoluna giderler. Normaldir. Altan demokrasisine yakışır. Sabah’ınki de olağan! Ne de olsa TMSF ve RTE damgalı bir yayın artık. Ne yapsa yeridir, rotası bellidir! Ama Hürriyet’e ne demeli? Sen kalk, yüz binlerin yüreklerinden çıkan sözlerinin özünü yok say ve manşetine “Hocalara Gözdağı” şeklinde, AKP’li Fırat’ın yüz kızartıcı bulduğum tehditlerini taşı! Onun altında da, anlamını yok ederek “Kadınlar Meydanlarda” diye, sanki olağan bir kadın hakları günü mitingi verirmiş gibi Atatürkçülerin türban tepkisini “kılıfa” sokarak sun! ??? Hafta içinde, Yurtsever Hareket olarak Taksim’de Piramid’de, Muammer Aksoy için bir anma paneli düzenledik. Daha önce görüştüğüm oğlu Arın Aksoy’un üzücü bir tesellisi var: “İyi ki babam bugünleri görmedi.” Aksoy’u çok yakından tanıyan ve 163. maddeyi TCK’den çıkarmamak için onunla her gün mesai yapmış biri olarak, o kadar haklı ki! Bana bir ağabeyden daha yakın olan Aksoy’un son görüşmemizde, cinayetten bir hafta önce söyledikleri, kulağımda hâlâ yankılanıyor. Cengiz Özakıncı, panelde Şule Yüksel Şenler isimli kadının Türkiye’ye 1960’larda nasıl suni bir şekilde bugünkü türbanı uydurduğunu “United States of Irtica” kitabından alıntılarla aktardı. Pazar günü Soner Yalçın, aynı konuyu Hürriyet’te yazdı. Akıl almaz hazin bir hikâye: Şenler’in yaşamından 18 yaş öncesi, o aşk acısı geçmese, bugünkü rezil senaryolar belki hiçbir zaman yaşanmayacakmış. Gel de “kelebek” teorisine inanma! O kadın şimdi akıl hastanesindeymiş, ama ülkenin başına ördüğü çorap, Cumhuriyeti tehdit eden bir çılgınlık halini aldı!! ??? Hâlâ “bu saatte” AKP’nin tüm antidemokrat niyetleri açığa çıkmışken “genç kızlara özgürlük” diye yollara düşen “öğretim görevlileri”ne ne demeli? Türkiye’de iç kaos başladığında “Biz işin buralara geleceğini tahmin edememiştik” diye palavralar sıkmasınlar! Ali Nesin, babasının kahrolarak tekrar ölmesine neden olan imzayı atıyor, o gaflet dolu utanç belgesine. Aziz Nesin, nereden bilebilirdi “yüzde 60”a kimlerin dahil olacağını, ihanetin kendi yuvasını da vuracağını… Ali, hiç mi şu soruları soramıyor kendine: “Yahu konu özgürlük olsaydı, bu adamlar içkiyle, heykellerle, tiyatroyla, nü resimlerle, kolsuz gömleklerle, tüm çağdaş yaşam tarzlarıyla, dinci kadrolaşmayla uğraşmazlardı, bu işin içinde bir kandırmaca var.” Neyse, sevgili Aziz Nesin’e iyi bir küçük haber de verelim. Diğer oğlu Ahmet, acı doğruları çok net görüyor ve abisine bunu en sert şekilde bir açık mektupla bildirdi. Baykal ise doğru soruyu soruyor, “Yeni bir Peygamber mi geldi, nereden çıktı bu türban işi” diye. Erdoğan’ın yanıtı her zamanki gibi saldırgan ve içerikten yoksun. Bu soruyu o bildirgeye imza atan aymazlara da sormak lazım. İyi de Baykal bunları “Türbanla sorunumuz yok, türbanlı bir eş Çankaya’ya çıkabilir” derken bilmiyor muydu? AKP yörüngesine alet olarak, kimse siyasi getiri beklemesin! Tamamen olağan dışı günler yaşıyoruz… İleride çocuklarımızın ve torunlarımızın kitaplarda okuyarak anlamaya çalışacakları “tarihi” günler! Sakın FenerbahçeGalatasaray maçı veya dizi rüzgârlarına kapılarak bu gerçeği görmezden gelmeyin! email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Laiklik yıkılıyor diyen bölücüymüş GAZETECİ edilen lafa bakarak haberin başlığını “Asıl bölücü ‘laiklik yıkılıyor’ diyendir” şeklinde atmış. Ben, Türkiye Cumhuriyeti’nde AKP iktidarında laikliğin her gün biraz daha yıkıldığına inanıyorum ve bana “bölücü” diyecek adamın da alnını karışlamaya hazırım. Zaten RTE de haberin başlığındaki laf gibi konuşmamış; “Sizin gibi düşünmeyen ya da giyinmeyen herkesi laiklik ve rejim düşmanı olmakla suçlayarak, toplumu asıl siz bölmüş olmuyor musunuz” demiş. Hem imamlık ve hatiplik eğitimi aldığı için neyi nasıl söyleyeceğini iyi biliyor! Görüş bildirmek yerine soru soruyor: “Laiklik ve Atatürk gibi birleştirici ortak değerleri, siyasi ihtiraslarına kullanarak rejime asıl siz zarar vermiyor musunuz?” Velev ki diyerek türbanın, dinsel bir siyasi sembol olduğunu söyleyen kendisi ve dolayısıyla din üzerinden siyaset yapan kendisi, laik rejimin savunucusu da kendisi. Sen neymişsin be abi! “Cephe”nin önünde savaşırken bir anda “geri hizmet”e alınan Bülent Arınç’ın kulakları çınlasın; laikliğin yeniden tarifini istemişti de kızmıştık. Meğer maksat laikliği de tesettüre sokmak ve türbanı laikliğin vazgeçilmez parçası yapmakmış! Yapın, yapın... İktidarsınız ya, tüm kavramları yozlaştırarak bildiğiniz gibi yapın. Ama herkesin bildiği nakaratı da unutmayın: Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner! Mehmet Erdal: “Mahmut Esat Bozkurt’un dediği gibi; hürriyet gericilerin elinde oyuncak değildir. Özgürlükler gericilerin eline bırakılamaz, gericilerin oyuncağı yapılamaz!” Oyuncak Allahlık Gülhan Elmas: “Tanrı Tekrar Kimi Göndersin anketinde Atatürk açık ara önde gidiyormuş. Kurtuluşumuz Allah’a kaldı.” ‘Atatürkçü düşünce’yi yayma etkinlikleri Doç. Dr. HÜNER TUNCER ‘Atatürkçü düşünce’yi yayabilme ve halkımıza benimsettirebilme etkinlikleri çerçevesinde, “Devrek Atatürkçü Düşünce Derneği”nin konuğu olarak Devrek’teydim. Devrek, Zonguldak’ın bir ilçesi ve Ankara’ya 3 saatlik uzaklıkta, ülkemizin güzel mi güzel yörelerinden bir tanesi! Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ne bağlı Devrek Yüksek Meslek Okulu’nda, “Atatürkçü Dış Politikadan Bugüne” başlıklı bir konferans verdim. Konferansı izleyenlerin büyük çoğunluğu, bu meslek okulunun öğrencileri ile öğretim üyeleriydi. İlçe aydınları da fazla sayıda olmasalar bile gelmişlerdi. Konuşmamın bitiminde bir kız öğrenci bana şu soruyu yöneltti: “Üniversitelerde ve diğer okullarda uygulanmakta olan türban yasağı, din ve vicdan özgürlüğüyle ve demokrasi rejimiyle bağdaşabilir mi?” Konferans konusunun “dış politika” olmasına karşın konu dönüp dolaşıp yine türban sorununa getirilmişti. Bu soruyu yönelten kız öğrenciyi, öğrencilerin bir bölümünün coşkuyla alkışladığına tanık oldum. Bu sorunun sorulması ve sorunun sorulmasının bir kısım öğrenci tarafından da onaylanması, beni cidden çok üzmüş ve düş kırıklığına uğratmıştı. Bu duygularımı dinleyicilere aktardıktan sonra, siyasal bir simge haline dönüştürülen türban takmanın, din ve vicdan özgürlüğüyle hiçbir ilişkisinin olmadığını; kadını ikinci sınıf vatandaş konumuna indirgemenin demokrasi rejimiyle kesinlikle bağdaşamayacağını dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Ancak bu sorunun sorulmasıyla, ‘Atatürkçü düşünce’yi anlatma çabalarımın boşuna mı olduğu kanısına kapılmadım da diyemem. ??? Yüzümdeki düş kırıklığı ifadesini ve derin üzüntümü gören öğrencilerin bir bölümü, hemen etrafımı sararak, duygularını şöyle dile getirdi: “Ümitsizliğe kapılmayın! Atatürk’ümüzü unutturmamaya ve ‘Atatürkçü düşünce’yi elimizden geldiğince geniş kitlelere benimsetmeye bizler kararlıyız! Bizler yaşadıkça, Atatürk’ümüz de yaşayacaktır!” Bunlar, insanın yüreğini ferahlatıcı ne denli güzel ve içten söylemlerdi! Gençler, beni yanaklarımdan öpmek istediklerini söylediler ve adeta bir ‘pop star’ gibiymişçesine, benden imzamı istediler. İşte, o zaman ülkemizin geleceğine yönelik ümitlerimizi yitirmememiz gerektiğine; önümüzde son derece güç ve dikenli yolların bulunmasına karşın, böyle gençler oldukça bu güç ve dikenli yolların da kolaylıkla aşılabileceğine olan inancım yinelenmiş oldu. Devrek’teki konferansımdan aldığım ders, gençliğimizin ne yazık ki ikiye bölünmüş olmasıdır. ‘Atatürkçüler’ ve ‘dinciler’ olmak üzere! Bu, doğaldır ki hiç istemediğimiz bir olgudur. Gençlerimizin en kısa zamanda ülkemiz için izlenebilecek yegâne yolun Atatürkçülük olduğuna inandırılması ve gençliğe Atatürkçü düşünce sisteminin benimsettirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, görmeyi hiç istemediğimiz bir gençlik tablosuyla karşı karşıya kalabiliriz! ??? Atatürkçü aydınların zaman zaman Anadolu’ya giderek gençleri ve halkımızı Atatürkçülük yolunda aydınlatmalarını öneriyorum. Böylelikle, bizler hem Anadolumuzu tanıyacağız hem de halkımızla aramızdaki ayrılıkları ve farklılıkları asgari düzeye indirmeyi başarabileceğiz. Aydınlarımız, bu yöndeki etkinliklerini, hemen hemen her ilimizde ve ilçemizde var olan “Atatürkçü düşünce dernekleri” aracılığıyla gerçekleştirebilirler. Ülkemizdeki dinci kesimin maddi olanaklarıyla gençlerimize sunduğu kolaylıkları, biz Atatürkçü aydınlar da beyinlerimizdekileri onlara aktarmakla sunabiliriz. Biraz kendimizden özveride bulunarak bu zevkli görevi yerine getirebiliriz. Atatürkçü aydınlar, bugün bir ikilemle karşı karşıyadır: Bu da, Atatürkçü Cumhuriyetin yaşatılması ya da Allah göstermesinAtatürk’ün Cumhuriyetinin bir din devletine dönüştürülmesine göz yumulmasıdır. Sanırım, ikinci seçeneği hiçbir aydınımız göz önüne bile almayacaktır. Türkiyemizin içinde bulunduğu bu çok vahim dönemeçte bizler, Atatürk’ümüzün bizlere emanet ettiği Cumhuriyete ve devrimlere sahip çıkmalıyız! Yurdumuzun her köşesine dağılmış olan “Atatürkçü düşünce dernekleri” aracılığıyla her düzeyde ve ortamda, Atatürk’ümüzü halkımızın belleğinden ve gönlünden silmek isteyenlere karşı tüm gücümüzle savaşım vermeliyiz! ‘Nemelazımcılık’ anlayışından bir an önce kendimizi kurtarmalıyız! Bu ülke bizim ülkemiz ve bu nedenle de bizlerin bu ülkeye sahip çıkmamız gerekir. Atatürk’ümüzün bin bir güçlükle ve özveriyle kurmuş olduğu ‘Tam Bağımsız Cumhuriyet Devleti’ni bundan böyle yaşatmak bizlerin görevi olmalıdır! Atatürk’ümüzü ve onun Cumhuriyetini yaşatmak sürecini hemen başlatmalı ve bu zorlu görevi yerine getirirken Atatürk’ün ilkeleri ile düşünceleri ve o büyük insanın mücadele azmi, bizlerin rehberi olmalıdır!.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Zongul1 dak’ın Ereğli ilçesinde bir 2 şelale. 2/ Bilgi 3 sayarda, üzeri tıklanan küçük 4 simgelere veri 5 len ad... Hin 6 distan’da, ölen kocasının ya 7 kıldığı ateşe at 8 layıp yanan ve 9 ermiş sayılan kadınlara verilen ad. 3/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Evcil bir geyik... Bar 1 T A N D A N S T bunyaya benzer bir ba 2 R U A S UOM İ lık. 4/ Futbolda sayı... 3 A R Z U N B A Nazilerin politikasında 4 N A L Ç A İ K A Germen ırkından kim5 S A M C A B E Y selere yakıştırılan ad. P O T A 5/ Siirt’in bir ilçesi... 6 F O Ş A K L O R Ğ Kategori. 6/ Erkekte 7 E R A Ş R A ersuyu kanalının kısır 8 R U M laştırma ya da enfeksi 9 K OR T İ Z ON yonu önleme amacıyla kesilmesi. 7/ Kalın bükülmüş sicim... Bir nota... Sazın en ince ses veren teli. 8/ Uygun, tıpatıp gelen... Kuzu sesi... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 9/ Ot ya da ekin yığını. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Erzincan ilinde bir çağlayan. 2/ Dâhi... Avusturya’nın en tanınmış futbol kulüplerinden biri. 3/ Deniz ya da ırmaklarda birdenbire derinleşen yer... İtalya’nın en uzun ırmağı. 4/ Genişlik... İskambillerle oynanan bir oyun. 3/ Paramızı simgeleyen harfler... “Biz kimseye kin tutmayız / âlem birdir bize” (Yunus Emre). 6/ Koşul eki... Telli bir çalgı... Rütbesiz asker. 7/ Mermi olarak çakıl taşı atan bir tür top. 8/ Kreması labne adlı peynirle yapılan, üzerine bol kakao dökülen bir pasta. 9/ Osmanlı devletinde “beylerbeyi” anlamında kullanılan unvan. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle