29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ŞUBAT 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Beni Edebiyat’tan bırakan, bana Edebiyat’ı sevdiren Sevim öğretmen olmuştur!!! 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Yapma bebek kadar güzel giderek artıyordu… Son sınavına giremedim Sevim öğretmenin… Bu yüzden ilk yazılı notum ikiye bölününce Edebiyat’tan kalmış oldum!.. Ne garip, beni Edebiyat’tan bırakan, bana Edebiyat’ı sevdiren Sevim öğretmen olmuştur!!! Anadolu’nun her kentinden, kasabasından, hatta Batı Trakya’dan gelen öğrencileriyle Haydarpaşa Lisesi, Nuh’un Gemisi kadar kalabalıktı ama, tek farkı, aralarında bir tane bile “dişi”nin olmayışıydı… Lise hayatım boyunca yalnızca Fizik dersinde öğretmen tarafından sözlü yapılmak üzere tahtaya çağrıldım. Sıraların arasındaki koridorda yürürken, arkadaşlarımın “Vay be!.. Şanssızlığa bak…” sözlerini duyuyordum. Sınıfın mevcudu 80’i geçmişti ve onca öğrenci arasından numaramın okunması büyük talihsizlikti!.. Edebiyat öğretmeni Sevim Hanım Öğretmenler odasındaki ilk çay Savaştayız... Başlığı böyle yazınca insan tuhaf oluyor değil mi... Okuduğunuz binlerce başlık, binlerce haber, yazı, dinlediğiniz onca ayrıntılı açıklama, evinizden içeri, yemek sofranızdan içeri, kulağınızdan, yüreğinizden içeri sokulan onca sözcük, onca tanımlama aynı etkiyi yapmıyor... “Harekât” sözcüğü, “operasyon” sözcüğü, bir ülkenin topyekun savaşa girdiğini bence tam olarak açıklamıyor... Harekâtın adı “Barış harekâtı” olsa bile... Televizyon ekranlarından boşalan, gerilimi arttırmak için dramatik müzik eşliğinde, arşiv fotoğrafları, uydu fotoğrafları ya da en yeni, en taze belgeler eşliğinde, en ürkütücü silahların güç yarışması eşliğinde, görsel efektlerle sunulan haberler, bana tam tersi bir etki yapıyor. Sanki “savaştayız” gerçeğini örtüyor, gizliyor etkisi yapıyor. En azından yabancılaştırıyor... Sanki bizim dışımızda bir şeymiş... Sanki bir kurgu film izliyormuşuz gibi... F 16’larımız vuruyor... Sikorsky helikopterleri havadan destekliyor... Kobralar taarruzda... Couger helikopterlerden lojistik destek... Bombalar, bombalar, bombalar... Hayır, bunlar değil, “savaştayız” gerçeğini yüzüme vuran. Savaştayız gerçeğini yüzüme vuran, Güneydoğu’da annelerin çektiği acılar. İnanın onlar “44 terörist öldü, 5 asker şehit oldu” diye bakmıyor. Onlar için her çocuğun ölümü aynı acı. Şehit olan oğluna da, dağda vurulup parçalanmış bedenden geriye kalanını teşhis etmeye çalıştığı oğluna da aynı ağıtı yakıyor... hoşluğu içindeyken (neyin zaferi anlayabilmiş değilim!); savaş kışkırtıcılığı en büyük primi yaparken; “Bu savaşı durdurmalıyız” demek, bilirim çok tehlikelidir. İnsanı “vatan haini” bile kılar! Ama inanın savaşmak, bomba yağdırmak, en kolay yolu. Zor olan, çözümü savaşsız sağlayabilmek. Savaştan medet umanlar, bugüne dek bin kez gördük, yaşadık, kendi çocuklarını savaşa yollamayanlardır! Kendi çocuklarının savaşa nasılsa gitmeyeceğini bilenler, bunu garantilemiş olanlardır! Başkalarının çocuklarının ölümü ise onlara hiçbir şey demez! “ABD onay verdi, birlikte hareket ediyoruz” gerekçesi, savı, durumu beni, hiç ama hiç rahatlatmıyor! Tam aksine endişelerimi daha da arttırıyor... Bugüne dek ABD’nin Irak’ta düştüğü durumu gördükten sonra başka türlüsünü nasıl düşünebilirim ki! Bu savaşı durdurmalıyız demem biraz da bundan. ABD desteğinden... Kuzey Irak’a girmek kolay da çıkmanın zorluğundan... Oradaki kalıcılığın uzamasından... Saplanıp kalmaktan! Savaşıyor olmak başta ekonomik sorunlar olmak üzere, tüm sorunları geri plana iter, doğrudur. Böyle anlarda her zamankinden daha çok “birlik beraberlik” istenir. Bu da tamam. Bakın Cumhurbaşkanı türban yasasını hemen onaylayıverdi... Şimdi savaşırken bir de türbanla mı uğraşacaktık yani... Basın özgürlüğü, 301. madde, yargının hızlandırılması... Sırası mı şimdi bunların... Savaşıyor olmak hükümetin işine gelebilir... Savaşan ne de olsa onlar değil, onların çocukları değil, Silahlı Kuvvetlerimiz... Ancak hükümetin unutmuş göründüğü şey şu: Kürtler yalnız sınır ötesinde yaşamıyor ki. Bu ülkede yaşayan Kürtler vatandaşlarımız, eşit haklara sahip olmaları gereken vatandaşlar! Sınırlarınız içindeki sorunlara hiçbir alternatif çözüm üretmeden, sınır ötesini bombalamak bugüne dek neyi halletti ki, bundan sonra işe yarayacak? Dilerim ordumuz bir an önce kendi sınırlarımızın içine çekilir. Sorunlara çözümler savaş dışı yollarda aranır!.. [email protected] Lise 2’de sınıfımızın kapısında “5 Fen D” yazıyordu. O yıl da sınıf başkanı seçilmiştim. İlk günlerde yeni arkadaşlarla kaynaşırken, başka şubelere gidenler için de üzülüyorduk. Asıl merak ettiğimiz ise derslere hangi öğretmenlerin gireceğiydi. Haydarpaşa Lisesi’nin öğretmenleri o yıllarda üniversite hocalarından farklı değildi. Her biri kendi alanında son derece bilgili öğretmenlere sahiptik. Bizim sıkıntımız, derse girecek olan öğretmenin notunun kıt olup olmamasaydı. Okulun dev koridorlarında, üst sınıf larda okuyanlardan öğretmenler hakkında bilgi toplamak ilk günlerin en önemli uğraşıydı. Edebiyat öğretmenini sabırsızlıkla bekliyorduk. Bizi “mefail”in failinin kim olduğuyla yormayacak, edebiyatın iskeletinden ziyade ruhunu anlatacak bir öğretmen umut ediyorduk… Cumhuriyet döneminin şairlerini, yazarlarını da tanıyan, seven, önemseyen bir öğretmen!.. Sıradaki ders Edebiyat’tı!.. İlk günden ders işlemeye başlayınca karşımızda iyi bir edebiyat öğretmeni olduğunu kavramıştık. Düzgün Türkçesi, sıralar arasında dolaşması ve konuya hâkimiyetiyle geminin kaptanı olduğuna hepimizi ikna etmişti… Dersten çıktığında sınıf defterine attığı imzası dikkatimizi çekmişti; bu, yelkenli gemi şeklinde bir imzaydı!.. Sevim Günay, yelkenleri edebiyat rüzgâ rıyla dolu büyük bir geminin adıdır. Biz öğrencilerine sürekli olarak her biri koca bir kıta olan şairlerden, yazarlardan şiirler, öyküler taşıdı… Sınıf, birikimini aktardığı bir liman gibiydi onun için… Her derse büyük bir coşkuyla giriyor, en dalgınımızı bile etkiliyor ve güvertesinden eserlerini, hayatlarını öğrenmek istediğimiz çağdaş şairler, yazarlar el sallıyordu. “Okul”la, “ders”le aram hiç iyi olmadı ama öğretmenlerimi çok sevdim. Edebiyat’ın derinliğini bana ilk hissettiren de ders kitapları değil, Sevim Günay olmuştur. 70’li yıllarda hem okumaya, hem de kazasız belasız okula gidip gelmeye çalışıyorduk. Kimliğimizde “Haydarpaşa Lisesi” yazdığı için kimi köşe başlarında yolumuzu kesip “Gomunist misin lan?” diye soranlar oluyordu!.. Derslerin boykot edildiği günler Harita kolu olduğum için Tarih ve Coğrafya dersleri öncesinde öğretmenler odasına girip, konuyla ilgili haritayı alma görevi benimdi… Bir bahar günüydü ve haritayı öğretmenler odasına götürüp öğle teneffüsüne çıkacaktım. Okulun orta bahçesindeki futbol sahasında arkadaşlarım beni bekliyordu… Yedi, sekiz öğretmen hanımeli çiçekleriyle süsledikleri masada ev yapımı börekler, çörekler yiyordu… Sevim Günay da aralarındaydı ve beni masaya davet etmişti… Böylelikle, öğretmenler odasındaki ilk çayımı onun öğrenci sevgisi sayesinde içmiş oldum. Bu yüzden, öğretmenler odasında ne zaman bir çay içsem, yiyecek ikram etseler, Sevim Günay’ın biz öğrencilerinden hiç esirgemediği sevgi dolu yüreği gelir aklıma… Benim sevgili öğretmenim İstanbul Oyuncak Müzesi’nin bahçesine geliyor, hanımeli çiçeklerinin açtığı bahar günlerinde… Şairlerden, yazarlardan, İstanbul’dan, Türkiye’den konuşuyoruz uzun uzun… Sonra, “Başını çok ağrıttım, haydi bana eyvallah” diyerek kalkıp gidiyor, yanında kendisi kadar güzel kız kardeşiyle… Gidiyor öğretmenim, “Yapma Bebek Sokağı”ndaki evine!.. Birlik ve kardeşlik için sanat Kültür Servisi Aralarında Nazan Erkmen, Mehmet Güleryüz, Aydın Ayan ve Saim Bugay gibi isimlerin de olduğu 74 sanatçının yapıtlarıyla katkıda bulunduğu “Birlik ve Kardeşlik ResimHeykelFotoğraf” sergisinin açılış töreni önceki akşam Bindallı Sanat Galerisi’nde yapıldı. Doğu Perinçek’in öncülüğünde düzenlenen ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde halkın bilinçlendirilmesi için yapılacak bir dizi girişimi içeren “Birlik ve Kardeşlik Harekâtı”na maddi kaynak sağlamak amacındaki sergi kapsamında, sanatçıların harekâta bağışladıkları çalışmaları satışa sunulacak. Açılışta bir konuşma yapan Doğu Perinçek, yapıtlarıyla harekâta bağış yapan tüm sanatçılara teşekkür etti ve amaçlarının köylüler ile Cumhuriyet’in aydınlarını buluşturmak olduğunu söyledi. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Cüneyt Akalın ise sanatçının kendini toplumdan soyutlamaması gereken bir varlık olduğunu ve dolayısıyla tasarıya tümüyle destek verdiğini dile getirdi. Sergi 16 Mart tarihine kadar Bindallı Sanat Galerisi’nde görülebilir. Cesar Sinema Ödülleri belli oldu PARİS (AA) Fransa’nın Oscar’ı kabul edilen Cesar Sinema Ödülleri önceki akşam sahiplerini buldu. İtalyan oyuncu ve yönetmen Roberto Benigni ile Fransız oyuncu Jeanne Moreau’ya onur ödülü verildi. En iyi Fransız Filmi “La Graine et le Mulet”, en iyi yönetmen Abdüllatif Keşiş olurken en iyi kadın oyuncu Marion Cotillard, en iyi erkek oyuncu Mathieu Amalric, en iyi yardımcı kadın oyuncu Julie Depardieu, en iyi yardımcı erkek oyuncu Sami Bouajila, en çok umut vaat eden kadın oyuncu Hafsia Herzi, en çok umut vaat eden erkek oyuncu Laurent Stocker seçildi. Diğer ödüller ise şöyle; en iyi yabancı film “La Vie des Autres”, en iyi ilk film “Persépolis”, en iyi özgün senaryo Abdüllatif Keşiş, en iyi uyarlama Marjane Satrapi ve Vincent Paronnaud, en iyi film müziği Alex Beaupain, en iyi kısa metrajlı film “Le Mozart des pickpockets”, en iyi fotoğraf Tetsuo Nagata, en iyi dekor Olivier Raoux, en iyi ses Laurent Zeilig, Pascal Villard ve JeanPaul Hurier, en iyi kostüm Marit Allen, en iyi montaj Juliette Welfling ve en iyi belgesel “L’Avocat de la terreur”. Savaşı durdurmalıyız Savaştayız... Bakmayın şimdi gaza gelip, kim daha çok şiddet çıtasını yükseltirse daha “kahraman” gözükeceğine, bir an önce bu savaşı durdurmanın yollarını aramalıyız. Biliyorum bu dönemde bu söylediğim kimselerin hoşuna gitmez... Bu savaşı durdurmalıyız diyen herkese yanıtlar hazır: Ne yani PKK bizi tehdit mi etsin... PKK’yi bitirmenin başka yolu mu var... Yoksa sen de PKK yandaşı mısın... Daha bunlar gibi nice tepki kapıda bekliyor, bilmez değilim... Hele şu sıralarda zafer sar Fotoğraf: SERKAN YILDIZ Dosya No: 2007/342 Talimat Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Tapu Kaydı: Trabzon ili, Merkez ilçesi, Çarşı mah. Mevkiinde kain, imarın 31 pafta, 185 ada, 11 parselini teşkil eden, 143.07 m2 alanlı, beş dükkânlı bürosu olan, beş katlı kargir apartman vasıflı taşınmazda, 2/56 arsa paylı, 3. kat, 9 bağımsız bölüm numaralı büronun tamamı. İmar Durumu: Talimat dosyasında mevcuttur. Evsafı: Binanın Değeri: Bu işyeri, kat mülkiyeti projesine göre, 24,15 m2 dir. Binanın 3. katındadır. Tüm iç ve dış imalatları kullanıma hazır haldedir. Arsanın Değeri: 11 nolu parselin, 111 nolu sit alanı içinde kaldığı, karşısında eski eser bina olduğundan, her türlü uygulamada T.K.T.V.K kurulunun alınarak işlem yapılabileceği, ve parselin bu şartlarda bitişik nizam 4 katlı yapılaşmaya uygun olduğu, mevki itibariyle her türlü belediye ve sosyal hizmetten istifade edebildiği, ticari ve ekonomik açıdan en üstün değer taşıyan K.Maraş caddesine, Mumhane önü mevkiine ve kadınlar pazarına yakın olduğu tespit edilmiştir. Kıymeti: 59.861.66YTL Satış şartları: 1 Satış 04/04/2008 günü, saat 14.00’ten 14.10’a kadar, Trabzon 3. İcra Dairesi’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle 14/04/2008 günü, aynı yer ve saatte ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da muhammen bedelin %40’ı ile rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, damga vergisi, eğitime katkı payı, tapu alım harcı ve masrafları ile KDV alıcıya aittir. Tapu satım harcı ve birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. Tahliye ve teslim masrafları alıcıya aittir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla, diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli, hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse, İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan, kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışı iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda numarası yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları, tebliğ edilemeyen alakadarlara bu ilanın tebliğ yerine geçeceği ilân olunur. (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 8837) TRABZON 3. İCRA DAİRESİ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle