28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 2008 PAZAR 10 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB S PB PB B B B B PB 12 16 15 12 18 16 18 15 13 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB S S S B PB 13 11 13 10 10 11 4 2 19 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B S 18 18 12 14 10 11 11 3 2 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurtta yağış beklenmiyor. Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı çok bulutlu, diğer yerler az bulutlu geçecek. İç ve doğu bölgelerimizde buzlanma ve don olayı ile birlikte sis görülecek. Hava sıcaklığı tüm yurtta 24 derece artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih PB PB PB PB PB PB Y B B 6 4 7 13 12 11 11 11 13 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B Y Y Y PB PB PB PB PB 12 15 18 13 13 16 14 16 14 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm Y 5 PB 10 K 10 K 6 Y 10 K 4 Y 2 PB 20 PB 18 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCELCÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada nü değildir” diyor. Yangından mal kaçıranla cambazın adını vermiyor. Tabii, kimden söz ettiği anlaşılıyor. Yukarıdakinin 11 gün geceli gündüzlü düşündükten sonra türbanla ilgili maddelere çerden çöpten bir gerekçeyle onay vermesinde şaşılacak, şaşırtacak bir taraf yok! Çankaya Köşkü türbanlı, Başbakan’ın konutu, aynı kafadaki bakanların evleri türbanlı. Asıl şaşılacak, şaşırtacak durum Çankaya’daki AKP’linin onay için 11 gün neden beklediğine ve laik TC’yi temsil etmesi gereken bir kişinin açıkladığı gerekçede hukuksal nedenlere bakmak gerekiyor. ??? Gerekçede onayı şöyle açıklıyor: “…Kanun, TBMM’de grubu bulunan dört siyasi partiden üçünün desteğine ve milletvekillerinin geniş bir mutabakatına dayalı olarak 411 oyla kabul edilmiştir. Bu, genel seçimlerdeki oyların yaklaşık olarak yüzde 80’ine tekabül etmektedir…” Çankaya’daki, siyasal simge türbanla halkımızın yüzyıllardır kullandığı başörtüsünü AKP anlayışına koşut biçimde aynı kabın içine koyuyor. Böylece dinci siyasal amaçlarını ulusa mal ediyor. Bir başka yanıyla gerekçe, Çankaya’dakinin kimi rakam oyunlarıyla laik ve çağdaş Cumhuriyet’ten ne denli uzak bir anlayışa, kafa yapısına sahip olduğunu kanıtlıyor. Din devleti, köhne Osmanlı’yı yıkarak Cumhuriyet yönetimini getirme amacıyla yola çıkan Mustafa Kemal; bu amacını halkın onayına sunsaydı, acaba onay alabilir miydi? Yakın arkadaşları Osmanlıcı, BMM’de hilafetin devamını isteyen rüzgârlar esiyor. Bu ve daha bir yığın olumsuz koşullara direnen üstün iradeye sahip olmasaydı, Mustafa Kemal Cumhuriyeti ilan edebilir miydi? Devrimleri yapabilir miydi? Laik rejimi yerli yerine oturtabilir miydi? Tabii 11’inciyi Mustafa Kemal’le bir araya getirmek olanaksız. 11’incide Mustafa Kemal’lerin izi, gölgesi yok. Ama olay basit bir kuralı anımsatıyor: Devlet adamlığına ancak engelleri aşarak, hatta kişisel düşüncelerin, hatta hatta inançların aksine devletin temel kurallarını koruyarak erişileceğini... Yoksa değersiz kimi mantık oyunlarıyla değil. Sanki tarafsızmış gibi görünen, ama içeriğindeki gerçek kimliğini sergileyerek hiç değil. Milletin şu kadar yüzdesi türbanı istiyormuş gibi bir hava estiriyor. Ulusun yüzde 80’inin yeni iki maddeye onay verdiğini yutturarak çağdaş bir devlet adamı kimliğiyle sahnede yer aldığını ulusa, kamuoyuna sindirmeye çalışıyor. Oysa, devlet adamlığı bir çap meselesidir, çap! Onay ve gerekçesi yukarıdakinin çapını gösteriyor. ??? Gerekçede onay için neden 11 gün beklediği sorusunu yanıtlamaya çalışan bir başka Kayseri kurnazlığı var. 11’inci, “…meselenin anayasa değişikliğine gerek kalmadan partiler arasında sağlanacak mutabakatla çözümü için sivil toplum örgütlerinin başlattıkları iyi niyetli girişimlere fırsat vermek amacıyla bir süre beklemeyi uygun…” görmüş. 411 parmak kaosa oy vermiş; anayasa değişikliği kabul edilmiş. Çankaya’dakinin veto olasılığı sıfır. Artık mutabakat aramanın ve beklemenin anlamı kalmamış. AKPMHP zaten mutabakat da aramıyor. Üstelik, veto yese bile tellaklar da değişmeyeceğine göre, yasa eski tas eski hamam olarak yukarıya iade edilecek. Gerekçedeki “bekleme” özrünü çöpe attıran bir haber dün Hürriyet’teydi: Yasa çıkmış yukarıya gitmiş. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ve bazı sendikalar türban konusunda anayasa değişikliğine gerek kalmadan partiler arası bir uzlaşma aramak için harekete geçmiş. Sivil toplum örgütleri AKP, MHP, CHP, DSP ile görüşmüş ve… …uzlaşma için bir ilerleme sağlayamamışlar. 11’inci, 11 gün beklemiş, beklemiş… uzlaşma sağlanamayınca 11. gün yerine anayasal süre olan 15. günü beklemeden 11. gün yasayı onaylamış. Masal iyi de ulusun desteğini arkasına alan asker, kar kış kıyamette kara operasyonunu gerçekleştirmek için sırtında 45 kilo ağırlıkla K. Irak’ta savaşırken… Sanki ne umuruma der gibi, imzayı çakmak! Davranışın olumlu özü olamayacağı gibi, en azından şık da değil. Lakin Çankaya’daki gerekçeyle bir mesaj veriyor: Gözlerimi kapar, AKP yolunda görevimi yaparım! Gül’ün onayı yetmez ? Baştarafı 1. Sayfada değişikliğinin ardından YÖK Yasası’nın ek 17. maddesinde değişiklik yapılması gerektiğini belirtiyorlar. Konuya ilişkin görüşler şöyle: Prof. Dr. Erdoğan Teziç: Pazartesi günü üniversiteler açıldığında hukuken değişen bir husus olmayacak. Dinsel örtünme biçimiyle ilgili hukuki engeller devam edecek. Bu anayasa değişikliği doğrudan uygulanabilir bir özellik taşımıyor, çünkü anayasanın 42. maddesindeki değişiklik, sınırlamaların muhakkak bir kanunla yapılması gerektiğini söylüyor. Onun için üniversiteler açıldığında yöneticiler bir tereddüde düşmemeli, bir fiili durum yaratılmaması için yürürlükte olan kurallar hatırlanmalı ve üniversitelerde serbest bir dinsel giyinme biçiminin getirildiği yorumları yapılmamalı. Çünkü burada anayasada yapılan değişiklik, aslında mevcut içtihatların değişmesine yol açacak bir zemin oluşturmaya çalışıyor. Ancak uygulamaya geçildiği zaman bu yasal düzenleme de ayrı bir denetime tabi olabilir. Onun için bir yasal düzenleme yapılması ve yeni bir içtihatın ortaya çıkmasını beklemek lazım. 17. mad GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY deye ilişkin yeni bir düzenleme getirilirse, yapılan düzenleme Anayasa Mahkemesi’ne gittiğinde ortaya çıkan içtihadın ne olacağını bilemiyoruz. Ama pazartesi eski kurallar geçerlidir. Fiili durum yaratmak, hukuksuzluğun bir başka türü olur. ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut: Anayasa maddesinin içeriği konunun sınırlarının yasa ile belirleneceğini çok net bir şekilde söylüyor. Dolayısıyla bir yasal değişikliğin yapılması lazım. YÖK Yasası’nın ek 17. maddesinde bir değişiklik yapılmadan üniversitelerin tavrının değişmesi, mahkeme kararlarına aykırı hareket etmek anlamına gelir. Çünkü, yasa çıkmadığı zaman bu serbestinin sınırsız olduğunu kabul ediyorsunuz, bu konuda sınırı yasa koyar, rektörler keyfi sınır koyamazlar. Şu dönemde siyasilerden beklentimiz, “İsteyen rektör türbanlıları alabilir” gibi bir tavır takınmamalarıdır. Çünkü bu kaosa neden olur. Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras: Bunu daha önce de açıkladık, üniversitemizden iki anayasa, iki ceza hukuku profesörü, bir yasal de ğişikliğin şart olduğunu duyurdu, bunu diğer üniversitelere de gönderdik. Zaten anayasa değişiklik paketinde de “Bu değişiklikler yasayla düzenlenir” diyor. Cumhurbaşkanı’nın onayının ardından yalnızca bu aşamaya gelinmiştir. Dolayısıyla bizim tavrımızda kesinlikle bir değişiklik olmayacak. Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Erdener: Bu konuyu daha önce de konuşmuştuk. Üniversitelerde kılık kıyafeti düzenleyen, YÖK Yasası’nın ek 17. maddesi var. Bu madde değişmedikçe, mevcut anayasa değişikliğinin bu işi beklenildiği gibi çözemeyeceğini düşünüyorum. Şu anda ortada bir kanun var, rektörün bu kanunu uygulamama gibi bir yetkisi olamaz. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi: Ek 17. maddenin değiştirilmesi gerekir. Biz bu konuda yasal gereklerin tamamen yerine getirilmesini bekliyoruz. Bugüne kadar biz türbanlı öğrencileri zaten sınıflarımıza almadık. Toplam 1630 öğrencimiz var, bunların 1214’ü türbanlı ama onlar da bize zorluk çıkarmıyorlar. Anayasa değişikliğinin onaylanması bizim tavrımızda bir değişiklik olacağı anlamına gelmez. Türban düzenlemesi önümüzdeki hafta Anayasa Mahkemesi’ne götürülecek CHP gerekçelerini hazırladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan türbanla ilgili anayasa değişikliği önerisi, CHP grubu ile 13 DSP’li milletvekili ve Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç’in imzalarıyla önümüzdeki hafta içinde Anayasa Mahkemesi’ne götürülecek. Anayasa değişikliğinin Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra 10 gün içinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması gerekiyor. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, önümüzdeki hafta 112 imza ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya hazırlandıklarını bildirdi. Okay, anayasa değişikliğinin “anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddelerine aykırı olduğunu vurgularken “Anayasanın değişmezlik kuralı içinde olan bir hükmün devre dışı bırakılması yok hükmündedir. Anayasanın ilk 3 maddesi yasamaya sınır koymuştur. Anayasa Mahkemesi kararları olduğu sürece, bu kararlara aykırı bir düzenleme yapılamaz. Yapılan kanuna karşı hiledir” dedi. netilmedi! Cumhuriyet okurları Arcayürek’i “GÜNCEL” yazılarıyla tanıyor. Kitap okurları ise, 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran siyasi gelişmeleri anlatan kitaplarıyla tanıyor, biliyor. Cüneyt Ağabey’in son kitabı “Atatürk’ten Sonra Bugünlere Nasıl Geldik” şöyle de anlatılabilir: Çocukluğundan, önceki 20’yi aşkın kitabından ve yarım yüzyılı aşan gazetecilik yaşamından güç alan bir tarih feneri! Arcayürek’in 1950’lerdeki çok partili yaşamın ilk yıllarını, 1960’lardaki sancılı dönemleri, 1970’lerdeki gerilimleri, 1980’lerdeki çekişmeleri, 1990’lardaki ayrışmaları, 2000’lerdeki kırılmaları anlatan kitapları, yakın tarihimizi; olayları, tanıkları ve perde gerisi bilgileriyle merak edenler için bire bir... ??? Son kitap ise bütün bunlardan farklı. Öncekiler, o dönemlere kendi zaman diliminin sınırları içinde ışık tutan çalışmalar. Atatürk’ten Sonra Bugünlere Nasıl Geldik, 21. yüzyıldan 20. yüzyıla son derece gerçekçi bir bakış. Bir gazeteci gerçekçiliğiyle... Cüneyt Arcayürek gerçekçiliğiyle... Kitapla birlikte sarsıcı bir tarih yolculuğuna çıkıyorsunuz. Atatürk dönemi... Bir kararlı adam... Ama yalnız! Kafasına koyduklarının tümünü gerçekleştirmek için nerede, kiminle olması gerektiğini çok iyi bilen bir kişi... Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine sadece Ankara’dan bakmayan, gerektiğinde Erzurum köylerine kadar gidip en ücra köşelerde nabzın nasıl attığını elleriyle tutarak bakan bir devrimci... Eğitime, kadına, dine, toplumsal yaşama en çağdaş biçimi vermek için kılı kırk yaran bir devlet adamı... Ve sonrası... İnönü... Atatürk’e inanmış, ideal bir yardımcı... Bayar... Atatürk’e yoldaşlık etmiş, sonrasında yeni bir kadro ile yürümek isteyen bir mücadeleci... Arcayürek, Atatürk’ün her iki arkadaşını da hak ettikleri yere koyuyor. Ne bir milim fazla ne bir milim eksik! ??? Ve bugünler... Menderes, Demirel, Özal... Arcayürek’in yaşayarak, görerek, anlayarak aktardıklarının özeti şu: Her üç lider de, toplumun nabzını iyi tutan, ama önümüzdeki seçimleri önümüzdeki nesillerin önüne koyan anlayışta... Her üç lider de özellikle din konusunda, nasıl en gerçekçi yere koyarım diye değil de, nasıl kullanıp oyumu arttırırım fırsatçılığında... Bu yapıdan ne doğar? Gül’le Erdoğan! Arcayürek; yaşamından çizgilerle, anlattığı olaylarla, sorumlu noktalardaki kişilerin öngörülerindeki sapmalardan verdiği örneklerle bugünkü kuşaklara sesleniyor: Atatürk bu devletin temellerini o kadar sağlam attı ki, yıllardır yıpratıla yıpratıla bitirilemedi... Ama karşıdevrimin boyutları yükseldi... Atatürk’e borç, salt Anıtkabir ziyaretiyle ödenmez... Gün, kararlılıkla ona sahip çıkma günüdür! ankcum?cumhuriyet.com.tr Yok hükmünde sayılmalı Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak başvuruda, yapılan değişikliğin anayasanın “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek” 1., 2. ve 3. maddelerine “din ve vicdan hürriyeti”yle ilgili 24. maddeye “İnkılap Kanunlarının Korunması” ile ilgili 174. maddeye aykırı olduğunun vurgulanması ve AİHM kararı anımsatılarak değişikliğin “yok hükmünde” sayılması istenecek. Başvuruda, “Anayasa Mahkemesi kararlarını etkisiz kılmaya yönelik değişiklikler ağır ihlal halini oluştururlar. Zorunlu bir dini vecibe gibi sunulan ve algılanan böylesi bir simgeyi kullanmanın, onu kullanmayanlar üzerinde yaratacağı etkiyi de göz önüne almak zorundayız. Ülkemizde İslam dini sembollerini ve dini inançları üzerine kurulmuş bir toplum kavramını empoze etmeye çalışan iktidar partisinin birçok üyesinin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın da bir zamanlar üyesi oldukları hareketlerin ülkemizde varlığını da gözden kaçırmamak gerekir” görüşlerine de yer verilmesi bekleniyor. IŞIL ÖZGENTÜRK TGB’den türban protestosu Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün türban düzenlemesini onaylamasını protesto etti. AKP’nin Şişli’de bulunan il başkanlığı önünde “AKP’nin türbanı Amerikan tuzağı” pankartı açarak bir araya gelen grup, “Medrese değil üniversite”, “Türbanın altında ABD var” dövizleri taşıdı. Grup adına açıklamada bulunan TGB İstanbul İl Başkanı Önder Öztürk, AKP hükümetinin, türban politikası sayesinde toplum içerisinde anlaşmazlıklar yaratarak kendisine karşı büyüyen halk hareketini Başbakan’a Teşekkür Etmeliyiz ? Baştarafı Arka Sayfada Kürt meselesinde Abdullah Gül’ün duyarlı davranacağına siz nasıl inanıyorsunuz? Taraf tutan bir Cumhurbaşkanımız var ve onun partisi şu günlerde Güneydoğu’nun bazı kalelerini kuşatmak için elinden gelen her şeyi yapıyor ve siz neden bu kadar naif davranıyorsunuz? Ayrıca Millet Meclisi’nde onların temsilcisi aslanlar gibi bir grup var! 45 bin kişilik bir aşiretin reisi Ahmet Türk var! Tabii hemen şu soru da aklıma geliyor.. acaba bende aydın sorumluluğu mu yok? Sonunda anladım ki, partisiz kalmak kötü. Arkadaşlarım “Hadi bir öncülük yap,Türkiye’nin son kırk beş yılını geriye çevirelim. Köy Enstitülerini günümüze uygun koşullarda yeniden kurmak için yola çakalım” diyorlar. Hayal gibi ama, bu hayal Japonya’da, Küba’da, Bolivya’da uygulanıyor. Yeniden kadın ve erkeğin birlikte öğrendiği, birlikte ürettiği, birlikte en güzel şarkıların söylendiği okullar kurulamaz mı? Sonuçta bu işler CHP’ye, devrimci sendikalara düşer. Tabii bir de aydınlık bir Türkiye gerçeğine inanan belediyelere... Yemin ediyorum para bulunur, tıpkı bir seferberlik gibi. Miting alanlarında dağıtılan bayrak paraları, bu yolda pekâlâ işimize yarayabilir. O çirkin CHP merkez binası herhangi bir iş sahibine satılıp, daha küçük bir yere geçilebilir ve artan parayla pekâlâ örnek bir okul kurulabilir. Bu bir sosyal proje haline getirilip işverenlerin katkısı sağlanabilir. Yeter ki, böyle bir projenin hayata geçmesi için birileri bir deli cesaretiyle ortaya çıksın. Bugünlerde sinemalarda, cepheye malzeme götürmek için yola çıkan ve donarak ölen 120 çocuğun hayat hikâyesini anlatan bir film oynuyor. Adı: 120.. o çocuklar bu işe cesaret ettilerse, bu ülkede cesaret ve deliliği, çalışkanlık ve sabrı çok iyi bilen milyonlarca insan var demektir. Bu da bizim gizli zenginliğimiz, şimdi onun yola çıkma zamanı. Bunları yazıp düşünürken, beklenen oldu.. Cumhurbaşkanımız üniversitelerde türbanı serbest kılan yasa değişikliğini onayladı ve birkaç saat sonra da Amerika’nın izniyle Türk ordusunun Kuzey Irak’a kara harekâtı başlattığını öğrendik. Çok akıllılar, çok ortak çalışıyorlar, bu harekât tabii ki, hükümete yeniden puan kazandıracak ve türban ve diğer özgürlükler bir süre hiç gündeme gelmeyecek. Gene tersanelerde ölümler olacak, gene oğlu askerde olan analar yürekleri çarparak dolaşacaklar ve ağabeyleri dağda olanlar ayakkabı ve muz için polise taş atmaktan vazgeçecekler. Ve binlerce genç işsiz, kahvelerde okey oynayarak vakit geçirecek, ev kızları beyaz prensi bekleyecekler. Şimdilik durum bu. Bu arada Güneydoğu’da temizlenmesi düşünülen mayınlı topraklar yakında ihaleye çıkacakmış, bunu yanlış anlayan Urfalılar, toprakların onlara verileceğini sanıp yetkili birimi dilekçe yağmuruna tutmuşlar, yirmi beş bin dilekçe. Ah ne çok şey kaçırdık.. bir zamanlar toprak reformu diye çok doğru ve önemli şeyler tartışırdık. Belki gene tartışırız. Belki uzak bir tarihte... [email protected] bölmeyi hedeflediğini söyledi. İzmir’de ise Alsancak’ta toplanan gençler, “Atatürk gençliği görev başında”, “Cumhuriyet değil AKP yıkılacak”, “AKP’nin türbanı Amerikan bayrağı”, “Tayyip evine Fethullah”ın yanına”, “Mehmetçiğin katili Amerika” sloganları eşliğinde Sevinç Pastanesi’nin önüne dek yürüdü. TGB İzmir Şube Başkanı Hasan Ali Kızılırmak, “Milletçe birlik olmamız gereken şu günlerde, suni türban tartışmaları, milletimizi bölmenin aracı olarak kullanılmaktadır.” dedi. (Fotoğraf: HİCRAN ÖZDAMAR) TOBB Başkanı’nın CHP, DSP ve bazı sivil toplum örgütleriyle görüştüğü ortaya çıktı Uzlaştırma girişimi sonuçsuz kaldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün türbanla ilgili anayasa değişikliği önerisini 11 gün bekletmesinin arkasında TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun CHP, DSP ve sivil toplum örgütleri arasında uzlaşma sağlama arayışlarının olduğu ortaya çıktı. “Anayasa değişikliği yapılmadan” bir çözüm bulunması ve gerçekleştirilen anayasa değişikliğinin TBMM’ye geri gönderilmesi formülü sonuç vermeyince, Cumhurbaşkanı Gül değişikliği onayladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, temasların “Cumhurbaşkanı adına” yürütüldüğü yorumlarına tepki gösterirken, “Cumhurbaşkanı birileri vasıtasıyla görüşmez, arzu ederse doğrudan liderleri çağırır” dedi. Cumhurbaşkanı Gül’ün anayasa değişikliğini onaylamasının ardından Çankaya’dan yapılan açıklamada yer alan “Ayrıca, sorunun çözümüne yönelik olarak bazı sivil toplum kuruluşlarınca getirilen alternatif öneriler değerlendirilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, meselenin anayasa değişikliğine gerek kalmadan partiler arasında sağlanacak bir mutabakatla çözümü için sivil toplum örgütlerinin başlattıkları iyi niyetli girişimlere fırsat vermek amacıyla bir süre beklemeyi uygun bulmuşlar ve bu girişimlerin sonuçlanmasını beklemişlerdir. Ancak, kanunların yayımlanması için anayasanın 89’uncu maddesinde öngörülen süre içinde söz konusu girişimlerden bir sonuç alınamayacağı anlaşılmıştır” ifadeleri “son dakika” uzlaşma arayışlarını doğruladı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bu kapsamda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ve bazı sivil toplum örgütleriyle görüştüğü öğrenildi. Hisarcıklıoğlu’nun artan gerilimle ilgili kaygılarını dile getirdiği ve bir uzlaşma formülü bulunup bulunmayacağı sorusuna yanıt aradığı kaydedildi. Yürütülen temaslarda “anayasa değişikliği yapılmadan” bir çözüm bulunması durumunda, gerçekleştirilen anayasa değişikliğinin TBMM’ye geri gönderilmesi formülü üzerinde duruldu. Bu süreçte, Çankaya’da bir liderler zirvesi yapılmasının da gündeme geldiği kaydedildi. Edinilen bilgiye göre CHP lideri Deniz Baykal, “Bizim görüşlerimiz bellidir, nettir, her yerde anlatıyoruz” mesajı verdi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ise, “Cumhurbaşkanı, değişikliği TBMM’ye geri göndersin, böylece zaman kazanılır. Bir uzlaşma aranabilir” görüşünü iletti. Hisarcıklıoğlu bu temaslardan sonuç alamayınca Çankaya’ya durumu iletti ve Gül de değişikliği onayladı. CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle