28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ Suriye halkı Filistinli göçmenleri bağrına bastı ama hepsine yardım etmeleri olanaksızdı 9 ‘HAYATA DÖNÜŞ’ DAVASI Ot yiyerek hayatta kaldılar “Filistinli bir genç kız, kuşkusuz yaşanılanların bilincinde, ama acısını hafifletmek için vatanını terk ederken Polyannacılık oynayarak ‘Ne güzel, çeyizimi Şam’dan alacağım,’ diye sevine sevine gelmişti Şam’a... Ama Şam’da öldü... Ölmeden önce ise ‘Beni Filistin’e gömün,’ diye vasiyet etti, çoğu göçmen Filistinli gibi...” Kamyonlarla gelmişler ve birer sığırcık yavrusu gibi çalı diplerine sığınmışlardı... Suriye halkı onları bağırlarına basmıştı, ama hepsinin karnını doyurmak, hepsine yardım edebilmek olanaksızdı... Çoğu zaten göç sırasında ölmüştü... Kaç çocuk yağmur sonrası sele kapılmış, tam sayısını bilen yoktu... Evleri yoktu, banyoları, tuvaletleri yoktu... Kimileri ot yiyerek hayatta kalmıştı... Sonunda ise o ulu yasa gereği, direnebilenler yaşamıştı... Şam’ın köklü ailelerinden birine mensup hukukçu Nazmiye Hanım bu öyküleri anlattıkça yüreğimiz üşüdü... Çok soğuk bir Şam gecesinde bir öykü anlatır gibi anlattıkları sıcak salonu buz gibi etmeye yetti... Biriki haftalığına gelmişlerdi, ama tam altmış yıldır dönememişlerdi vatanlarına... Böylece, muhayyemde yeni bir dünya kurmak zorunda kalmışlardı... Kısa süre sonra çalı diplerinden kurtularak yaptıkları çardaklarda yaşamaya başlamışlardı... İlkin bir çardak kent kurmuşlardı Şam’ın kıyıcığına... Muhayyemin anlamı çadırın çoğulu demekti zaten... Dilimize de giren çardak anlamındaki “hayma”nın çoğuluydu, ama zamanla anlam genişlemesine uğrayarak “kamp” anlamını içerir olmuştu... Baktılar ki dönüş uzuyor, kimi samanlı çamurla, bulamayanlar tezek karıştırılmış çamurla kamış kafesleri sıvayarak huğ denilen evler yaptılar kendilerine... ve kaldılar... yurt edindiler muhayyemi... Huğların yerine evler yaptılar sonra... Para buldukça üst katlarını çıktılar... Anneler, babalar iş güç sahibi oldular, çocuklarını okuttular, büyüttüler... Çocuklar da büyüdü, evlenip kendi yuvasını, ailesini kurdu... Aralarından çok varsıl olanlar da çıktı, çok yoksul kalanlar da ama hiçbiri Filistin’i unutmadı... Tanıdığımız Filistinlilerden Mutasım’ın kardeşi, Halkbilimci Hişam Arif el Mevid’in özlemi konumuza ilişkin ilginç bir örnek oldu... Hişam Arif, Mevid ailesinin çoğunlukta bulunduğu semtteki kültür merkeziyle evinin salonunu ilerde kurmayı tasarladığı etnoğrafya müzesi için hazırlık olarak kullanıyordu... Küçük objelerin yanı sıra baba ocağı özlemini, kendisinin de doğduğu Filistin’deki evin yağlıboya resmini muhayyemdeki evinin salonuna çizdirerek bastırmaya çalışmıştı... ‘Operasyon için Bakan Türk’e baskı yapıldı’ ? Duruşmada tanık olarak dinlenen Oral Çalışlar, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’le yaptıkları görüşmede operasyona sıcak bakmadığını gördüklerini söyledi. HÜLYA KESKİN ‘Biz savaşmayı seven bir halkız’ Sıcak, cana yakın tipik bir Filistinli olan Mutasım’ın Arafat’ın ölümüyle ilgili iddiası hepimizi şaşırttı: ‘Yaser Arafat zehirli portakal suyu içirilerek öldürüldü’ öylesine yoksul olan bu insanların böylesine gönül varsıllıklarını, cömertliklerini bazı açgözlülere anlatmak gerekiyordu... Ailenin en küçüğü Sarah’ın insanlığa örnek olabilecek bir davranışı herkesin gözlerini yaşarttı... Şam’da nereye gitsek bir armağanla uğurlanmamıza alışmaya, üstelik yoksul sofrası karşısındaki tedirginliğimizi atlatmaya çalıştığımız sıra Sarah’ın parmağındaki çocuk yüzüğünü ekipteki hanımlardan birine armağan etmesi herkesi darmadağın etti... Mutasım’ın bizi uğurlarken “Biz Filistinliler dostluğu, dostu, dostla yemek yemeyi çok severiz,” sözleri ise tuz biber ekti duygularımızın üzerine... Sonra eklediği, “Bir de savaşmayı severiz...” sözleri ise kahkahalar arasında farklı duygulanımlara götürdü. Mutasım, tipik bir Filistinliydi... Sıcak, cana yakın, içten, önemli sözleri sıradanmış gibi dile getirmesiyle bizi hep şaşırtıyordu... Sürücülüğünü yaptığı ayrıcalıklı plakaya sahip otomobille bizi otele bırakırken yaptığımız kısa söyleşide söyledikleriyle de şaşırttı. Arafat’ın zehirli portakal suyuyla öldürüldüğünü, bu suikastın da Mahmut Ab K amyonlarla gelmişler ve birer sığırcık yavrusu gibi çalı diplerine sığınmışlardı... Suriye halkı onları bağırlarına basmıştı, ama hepsinin karnını doyurmak, hepsine yardım edebilmek olanaksızdı... Çoğu zaten göç sırasında ölmüştü... Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişinin ölümü ve 77 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Hayata Dönüş Operasyonu davasına tanık olarak katılan gazeteci yazar Oral Çalışlar, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile yapılan görüşmeler sonucunda operasyona pek de sıcak bakmadığını gördüklerini, fakat devlet ve hükümet içindeki bazı kişi ve kurumların operasyonun yapılması konusunda bakana baskı yaptığını söyledi. Çalışlar, bakan Türk’ün ölüm oruçlarının başlatılmasına neden olan F Tipi Cezaevleri’ne naklin 6 ay süreyle erteleneceğini, hatta F Tipi Cezaevleri’nin düzeltilmesi için çeşitli sivil toplum kuruluşları ile görüşmelerde bulunacağını açıkladığını fakat bunları yapmadığını söyledi. Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya başka bir suçtan tutuklu sanıklar Kenan Günyel, Serdal Karaçelik ile tutuksuz sanıklar Mehmet Güvel ve Gülizar Özpolat katıldı. 163 sanık ise duruşmaya gelmedi. Çıplak ayakla savunmalarını okuyan tutuklu sanıklardan Karaçelik ve Günyel, mahkemeye savunmasını yazılı olarak sunarak suçlamaları kabul etmediler. ‘VERDİĞİ SÖZLERİ TUTMADI’ Davaya tanık olarak katılan gazetemiz yazarı Oral Çalışlar, olay tarihinde bazı sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile Bayrampaşa Cezaevi’ne gittiğini belirterek burada tutuklu ve hükümlülere açlık grevini bırakmaları yönünde çağrıda bulunduklarını söyledi. Çalışlar, tutuklu ve hükümlülerin insan haklarına uygun bir yapılanma olması halinde açlık grevini sona erdireceklerini söylediklerini belirterek bu kapsamda dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile görüşüldüğünü ifade etti. Çalışlar, “Bakan F Tipi Cezaevleri’ne naklin 6 ay erteleneceğini söylemişti, sözünde durmadı. Bu operasyonu yapan kişiler hakkında soruşturma açılmamasını hayretle karşılıyorum. Daha sonra çıkan raporlar, bilirkişi raporu, savcılık incelemesi bu operasyonun devlet güçlerinin açıkladığı gibi olmadığını kanıtladı” diye konuştu. Mahkeme heyeti tutuklu sanıkların bu halinin devamına karar vererek duruşmayı temmuz ayına erteledi. Duruşma öncesi Eyüp Adliyesi önünde açıklama yapan TAYAD Yönetim Kurulu Başkanı ve dava sanığı Mehmet Güvel de, yetkililerin tutuklu ve hükümlülerin ifadelerine inanmadığını belirterek, “O dönemde Başrampaşa Hapishanesi’nde bölük komutanı olarak görev yapan emekli Binbaşı Zeki Bingöl’ün yazdığı kitapta operasyonu Ankara’dan gelen özel birliklerin yaptığı, operasyonların aylar öncesinden belli olduğu yazılı. Katliama katılan birisinin açıklaması bunlar. Savcı ve hâkimler şimdi ne yapacaklar? Bunları da mı görmezden gelecekler?” dedi. Kampta yaşayanlar verilen hakları değerlendirerek Suriye hükümetinde bakan olarak görev yaptılar Muhayyem artık koca bir kent K portresi vardı... Solundaki direği Filistin’in efsanevi lideri Ebu Ammar’ın (kurucu), popüler adıyla Arafat’ın (Muhammed Yaser Arafat) büyük boy posteri süslüyordu... Onun solunda ise yine Arafat ve o zamanki yardımcısı, FKÖ’nün şimdiki lideri Mahmut Abbas yer almıştı... Filistin halkının belki çoktan kanıksadığı o takın altından geçtiğinde insan farklı bir dünyaya adım attığını hemen anlıyor... O takın altından geçtiğinde, mikroorganizması ancak Filistinliler tarafından bilinen, algılanan bir kente giriyor insan... İlk anda vitrinlerin çokluğu dikkatleri topluyor; sonra Şam’ın o delirmiş trafiği... Yamuk yumuk otomobiller kaplıyor ortalığı... Bir tür çarYoksul Mutasım bizleri ağırlarken cömertlik kavramından örnekler verdi. pışan otomobiller dünyası Yermuk’a da egemen... Hama, Humus yolunbas’ın Filistin Kurtuluş Örgütü’nün deri olduğunu, asıl Hamas liderinin da dikkatimizi çelen kül rengi ya da (FKÖ) başına getirilmesi için yapıl yeraltında çalıştığını da Hamas’ın deve tüyü rengi baskın renk buradadığını anlattı... ikinci adamı Musa Ebu Marzuk’tan ki binalara da damgasını vurmuş... önce o söyledi... Caddenin iki yanındaki binaların esİşte bu Mutasım’ın kullandığı oto tetik görünümlerinden söz etmenin ÖLÜNME YAŞANDI Arafat’ın ölümünden sonra El Fe mobille Şam’daki Filistin’e, Yermuk’a hiç olanağı yok... Para bulundukça tih’in ikiye bölündüğünü, çıkarı olan ya da yaygın adıyla muhayyeme za örülmüş duvarlar, sonradan çıkılmış ların, İsrail’den para alanların El Fe fer takı gibi kondurulmuş bir kapı katlar, birbiriyle karşılaşan iki otomotih’te kaldığını, öbürlerinin Hamas’a dan girdik... Ortada Suriye’nin eski bilin aynı anda geçemeyeceği darBaşkanı, şimdiki Başkan Beşar lıktaki sokaklar hemen dikkati çekigeçtiğini ilk kez ondan duyduk... Halit Meşal’in şeklen Hamas li Esad’ın babası Hafız Esad’ın dev bir yor... Tüketim dünyasının yasaları buraya da metastaz yapmış gibi görünüyor... Yoksulluksa herkesin, her şeyin paçasından dökülüyor... İnsanların yüzlerinden ne denli yüreklerindeki sevgi yansısa da topluma baskın bir kederin egelılığına kanıt olarak gösteriyorlar... Kiraların men olduğu hemen anlaampta yaşarken de yaşamın gereklerini yerine getirmişlerdi... Suriye’nin kendi yurtucuzluğu, özellikle giyim kuşam üzerinde yü şılıyor... Filistinlilere öztaşlarına verdiği haklardan zamanla yararrütülen ticaretin canlılığına örnek gösteriliyor... gü bir güven duygusunun Şamlıların büyük bir bölümünün giysilerini her gözden, her şeyden lanmaya başlayınca bunu çok iyi değerlendirmişlerdi. Verilen haklarla sadece devlet başkanı ve başYermuk’tan aldıklarını söylüyorlar... yansıdığı Yermuk’ta inAncak onlar da ilk kez Meryem Hayrberk’ten sanlar, çağdaş bir barbarbakan olamıyorlardı... Bakan bile olabiliyorlardı... Örneğin, 1986’da İmar ve İskân Bakanı olan Ahduyduğumuz hayat pahalılığından yakınıyorlar... lığın mağdurları oldukmet Selim Derviş, Filistinliydi ve Suriye Komünist Mutasım diyor ki: larını, geçmişlerini, “Iraklılar geldikten sonra kiralar yüksel geleneklerini unutmadıkPartisi listesinden girmişti parlamentoya... Arayan gözle bakarsanız, Suriye’deki her devlet kurumundi. Bu da fiyatlara yansımaya başladı. Irak larını her fırsatta yanlılar dolarla geldiler...” da bir Filistinli görebilirdiniz. sıtıyorlar... bir de artık egBizim gezip gördüğümüz muhayyemin adı YerÖğrendiğimiz kadarıyla tuzu kuruydu gelen zotik bir ütopyaya dönIraklıların büyük çoğunluğunun... Önemli bir müş vatan özlemlerini... muk’tu... Kampların en büyüğü burasıydı. 300 bin Filistinli yaşıyordu Yermuk Muhayyem’inde. Suribölümünü zaten Saddam’ın kadrosundan, Evet, yoksulluk ye’de bundan başka 11 mülteci kampı daha vardı... Irak’ın elitlerinden gelenler oluşturuyordu... paçalarından akıyor belPahalılıktan en çok yakınan tanıdığımız Fi ki ama çevrelerine öyle inSuriye kamplarında yaşayan Filistinlilerin sayısı ise 563 bindi. Filistinli dostlar Suriye’deki kampların listinlilerden biri de rehberimiz Mutasım’dı... sansı bir sıcaklık yayıyorMutasım, Suriye’ye ilk gelen ailelerden bi lar ki tanımsız... Bu duyadlarını şöyle sıraladılar: Sıpeyne (Şam), Seyde Pahalılık özellikle Filistinli göçmenleri zor durumda bırakıyor. Zeyne (Şam), Kandemin (Şam), Ceromena (Şam), rinin çocuğuydu... 1956’da Şam’da dünyaya gu oranın getto gibi Dara (Dara), Neyrap (Halep), Handerap (Halep), Ramil mamlayan her Filistinli sınavsız girebiliyormuş üniver gelmişti... 1976’da güney Lübnan’da, Beyrut’ta savaş görünmesini önlüyor... mış... (Lazkiye), Hama (Hama) ve Humus (Humus). Suriye siteye... Hemen sezilen, umut Bunu öğrendiğimde, Şam’a otobüsle gelirken yanımçapında örgütlü 4 tane de yardım derneği varmış... Mutasım’la ailesi, Mehmet Karasu’nun anlattığına gö büyüten bir kardeşlik ve Yermuk’ta 60 yıl önce kurulan küçük bir kamp bugün da oturan yoksul Hataylı öğrencilerin bile Suriye’nin üni re evlerini ziyaretimizle çok mutlu olmuştu... Yoksul sof dayanışma duygusu koca kent görünümündeydi... Meclisiyle, başkanıyla ba versite olanaklarından yararlandıklarını anımsadım... ralarında yabancı konuk ağırlamak Filistinliler için çok muhayyemi ısıtıyor... Onğımsız bir yerel yönetim, belediyelik kurulmuştu... Baş Arapçanın yanı sıra İngilizce ya da Fransızca da öğrene önemliymiş çünkü... Muluhiye, Şakriye ve Mensef isim ların yüreklerini ise gasp kanı ve meclis üyeleri Filistinliydi... Başkan El Motez rek üniversiteyi bitiren bu gençlerin tek derdi diploma li özgün Filistin yemeklerini bizim için hazırlamıştı Mu edilmiş bir vatan özlemi Billa Ebuzemil, o gün kent dışında olduğu için görüşe larının ülkelerinde geçerli sayılmamasıydı... tasım’ın eşi Sevsen... yakıyor... Yermuk kampında yaklaşık 300 bin kişi yaşıyormuş... Tek odalı o yoksul evindeki bu görkemli sofraya şamedik, ama gerek Arap dostlar, gerekse Mehmet KaraBiz de yüreğimizi su’nun anlattığına göre kamplarda yaşayan her ailenin il Spor salonları, 5 semt hastanesinin yanı sıra 10 katlı mer şırdığımızı gören Karasu, şaşırmakta haklı olduğu orada, onlarla bıraktık... kokulla üniversiteyi Suriye tarafından, ortaöğrenimi ise kez hastanesi, spor salonları, stadyumuyla bir kentte ge muzu belirtirken “Biliyor musunuz,” dedi, “bunlar Birleşmiş Milletler’in (BM) sağladığı olanaklarla oku reksinilen her şeye sınırlı da olsa yanıt alınabiliyormuş... bize sundukları bu yemekleri senede belki birkaç SÜRECEK Filistinliler, Yermuk’taki üç banka şubesini ticaretin can kez yiyebiliyorlar...” yorlarmış... Eğitim parasızmış yani... Ortaöğrenimini ta B B HASTANEDE CİNAYET Stajyer doktoru, astsubay eşi öldürdü İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde nöroloji bölümünde stajını yapan 5. sınıf öğrencisi Ayşe Yılbaş Ö. (24), eşi jandarma astsubayı Hüseyin Güneş Ö. (26) tarafından hastanede tabancayla vurularak yaşamını yitirdi. Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açan Ayşe Yılbaş Ö’nün daha önce de eşi tarafından tehdit edildiği öne sürüldü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Bölümü’ne dün öğlen saatlerinde gelen ve Burdur İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli olduğu belirtilen Astsubay Hüseyin GüAyşe Ö. neş Ö. ile eşi Ayşe Ö. arasında henüz bilinmeyen bir nedenle tartışma başladı. Çıkan tartışmanın büyümesi üzerine Hüseyin Ö. beylik tabancasıyla eşine 12 el ateş ederek ağır yaraladı. Yaralı olarak hastanenin yoğun bakım servisine kaldırılan Ayşe Ö. yaşamını yitirdi. Mersin Tarsuslu olduğu belirtilen Ayşe Ö’nün naaşı Hüseyin Ö. Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Olayın ardından Hüseyin Ö. hastane polisleri tarafından gözaltına alındı. 2 yıl önce evlenen çiftin 18 aylık bir erkek çocuğu bulunuyor. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle