22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN TİSK’in anketine göre bir yılda istihdam edilenlerin sayısı 368 bin azaldı, bunların 248 bini kadın Demek ki Neymiş!.. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin perşembe akşamı başlattığı Kuzey Irak’taki sınır ötesi operasyonun, kapsamı, süresi ve olası sonuçları hakkında, elimizdeki bilgilere dayanarak bir yorumda bulunabilmek için çok erken. Yapılan açıklamalardan anlaşıldığına göre, harekât PKK terör örgütüne yönelik olup, sivil halkın zarar görmemesi için elden gelen bütün önlemler alınmış bulunuyor. Hemen belirtmek gerekir ki, artık bir kara operasyonunun yapılacağı belliydi. Bu hem yetkililer tarafından dile getirilmişti hem de bu yönde bir hazırlık olduğu biliniyordu. Görünen o ki, son operasyona ABD karşı çıkmamış, çok gönüllü olmasa bile bunu engellemek için bir şey yapmamış, hatta istihbarat paylaşımı yolunu da tutmuştur. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de, harekâttan önce, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yi haberdar ettiği biliniyor, harekât açıklandıktan sonra da, hemen hemen eşzamanlı olarak, Talabani’nin Ankara’ya davet edildiği duyuruldu. Operasyon sırasında peşmergeler ile Türk askerleri arasında çatışma olduğu haberleri hemen yalanlandı ve peşmergelere Türk askeri ile çatışma emri verilmediği de özellikle vurgulandı. ??? Bu sınırlı somut verilere dayanarak, geleceğe yönelik yorumlara kalkışmak pek ihtiyatlı olmasa gerek. Yalnızca, kara harekâtının kaçınılmaz hale geldiğini söylemek mümkündür. Olayların nasıl geliştiğine baktığımızda, Ankara’nın bu harekât öncesinde, siyasal ve diplomatik alanda iyi bir hazırlık yaptığı, TSK’nin manevra alanını genişlettiği, Milli Güvenlik Kurulu toplantısının hemen ertesinde başlayan operasyonun geçmişte bir türlü oluşturulamayan bir milli politikanın tezahürü olduğu söylenebilir. Ayrıca hava operasyonlarını tamamlayan bu kara harekâtının kaçınılmazlığı da tartışma götürmezdir. Tabii bütün bunlar, başlayan operasyonun istenen sonuçlara erişip erişmeyeceği ve kapsamı konusunda şimdiden bir şey söylemeyi yine de mümkün kılmıyor. Bir askeri harekâta övgü düzmek ilkesel olarak pek yandaş olduğum bir tavır olmamakla birlikte, son operasyonun, Türkiye’nin terör ile elindeki bütün olanaklarla mücadelede karar ve azimliliğini göstermesi bakımından önemli ve yararlı olduğunu yine de söylemek isterim. Çok değil, bundan altı ay öncesinde, Ankara’nın böyle bir girişim olanağı olmadığı, çok ve aşılması neredeyse olanaksız engellerle karşılaşacağı yolundaki teslimiyetçi yorumlar egemendi. ??? Bu düşüncenin yanlış olduğunu o zaman da ısrarla belirtenlerden biri olarak, kendi yazgısına sahip çıkmaya kararlı bir Türkiye karşısında, ABD’nin baskılarını sürdürmesinin o denli kolay olmadığını, Ankara’nın kararlı tutumunun Washington’ın baskılarını daha başka odaklara kaydırmasına yol açabileceğini, bütün sorunun bu gerçeği görmek ve gereğini yerine getirecek kararlılık olduğunu vurgulamıştık. Olaylar bu görüşte olanları doğrulamıştır. Bütün güçlerin birliğinin çok önemli olduğu bugünlerde, katkısı olanları ayrım yapmadan desteklemek gereğini vurgularken, yine de vasıl olunan neticede, kamuoyuna kararlı bir politika izlenmesi zorunluluğunu anlatmak için seferber olan çevrelerin en büyük paya sahip olduklarını belirtmemek de haksızlık olacaktır. “Olamaz, yapılamaz” denen şeyler olmuştur. Demek ki, “olamaz, yapılamaz, çılgınlık olur” denen şeyler olabiliyor, yapılabiliyormuş. Bundan sonra, bu adımla birlikte terörün çökertilmesi için bütün adımların tam bir uyum içinde bütün milli güçler tarafından aksatmadan atılması gerekiyor. Unutmayalım, askeri operasyonlar, terörün çökertilmesinin zorunlu koşuludur ama, yeterli koşulların da onlarla uyum içinde oluşturulması gerekir. Kadınlar ‘eve’ çekildi ? TİSK’in TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi’nin sonuçlarını kullanarak yaptığı değerlendirmede “İstihdam azalışı tarım sektöründe 349 bin, sanayide 52 bin, inşaatta 45 bin kişi oldu. Hizmetler sektörü istihdamı 76 bin kişi artabildi’’ denildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), 1 yılda istihdam edilenlerin sayısının 368 bin kişi azaldığını, bunlardan 248 binini kadınların oluşturduğunu açıkladı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “işsizlik” tanımına “iş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar” ve “mevsimlik çalışanlar” da eklendiğinde işsiz sayısı 4 milyon 429 bin ve işsizlik oranı da yüzde 17.5 olarak hesaplandı. TİSK, “İşsizlik rakamları çarpıcı gelişmeleri gündeme getirebilmektedir” değerlendirmesini yaptı. TİSK’ten yapılan yazılı açıklamada, TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçları kullanılarak yapılan şu değerlendirmelere yer verildi: ? İstihdam edilen kişi sayısı 368 bin azaldı: İstihdam azalışı tarım sektöründe 349 bin, sanayide 52 bin, inşaatta 45 bin kişi oldu. Hizmetler sektörü istihdamı 76 bin kişi artabildi. Toplamda Türkiye’nin istihdamı 368 bin azaldı. Kadın istihdamı 248 bin kişilik kayba uğradı. ? İşsizlik oranı kırsal kesimde sıçrama yaptı, tarım dışı sektörde de artış gösterdi: Tarım sektöründe istihdamın hızla erimesi nedeniyle toplam istihdam, tarım dışı sektörden besleniyordu. Ancak tarım dışı sektörde de istihdam 19 bin kişi azaldı. Kentsel kesimde yüzde 11.7’den yüzde 12’ye çıkan işsizlik oranı, tarım dışı sektörde yüzde 12.2’den yüzde 12.6’ya yükseldi. ? Genç nüfusta işsizlik oranı 1 puan arttı: Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 19’dan yüzde 20’ye yükseldi. ? İşgücüne katılım oranı azalmaya devam etti: İşgücüne katılma oranı toplamda yüzde 46.9’a, kadınlarda yüzde 23.4’e geriledi. ? Bir yılda 237 bin kadın, işgücü piyasasından çıkarak evine çekildi: 2006 Kasım ayında 12 milyon 63 bin olan “ev işleriyle meşgul” kadın sayısı 2007 Kasım ayında 12 milyon 300 bine çıktı. İşgücüne dahil olmayan kadın ve erkeklerin yüzde 46.8’ini, yani yaklaşık yarısını ev kadınları oluşturuyor. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN D İNİ SINAV İslamı bilmeyen kalfa da olamayacak İSKENDERUN (Cumhuriyet) İskenderun Mesleki Eğitim Merkezi’nde 18 Şubat’ta sınava giren kalfa adaylarına sorulan soruların tamamı dini konulardan seçildi. Merkez Müdürü Bestami Çelebi’nin onay verdiği ve üyeler Murat Ünal ve Tahir Gedik tarafından hazırlandığı belirtilen “Din kültürü ve meslek ahlakı sınavı”nda “Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bildirdiğine göre ‘dinin direği’ olan ibadet aşağılardan hangisidir” sorusu yöneltilerek “oruç, zekât, namaz ve hac” seçenekleri sıralandı. Her sorunun doğru yanıtının 5 puan olduğu sınavda, 20 sorunun tamamının dini bilgileri içeren konulardan yöneltilmesi dikkat çekti. Soruların komisyon tarafından hazırlandığını anımsatan İskenderun Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü yetkilileri, “O dersten kalan kimse yok. Ama tabii bunlar hassas konular. Komisyonu bu konuda daha dikkatli olmaları yönünde uyaracağız” dediler. namikzafer@yahoo.com İ LKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN EV ÖDEVİ: KURAN Trafik dersinde din eğitimi AKIN BODUR Irak’a Kara Operasyonu... Bu yazıyı yazdığım sırada gelen haberlere göre Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’a, PKK hedeflerini yok etmek amacıyla bir kara harekâtına başlamıştı. Bir süreden beri hazırlandığını tahmin ettiğimiz bu operasyon şu anda gerçekleştiriliyor. Bu operasyonun hedefi nedir? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin açıklamalarına göre PKK’nin Kuzey Irak’ın Kandil Dağı ve çevresinde oluşturduğu lojistik alanlardır. Bu operasyonun birtakım askeri sonuçlar vereceği söylenebilir. Bazı PKK’liler askeri deyimle “etkisiz” hale getirilebilir. Bazı kamplar ortadan kaldırılabilir. Bir devletin, kendisine yönelik bir silahlı tehdide karşı böyle bir operasyona başvurması siyasi olarak mazur görülebilir. “Mazur” diyorum, çünkü operasyon sonuç olarak egemen bir başka devletin sınırları içinde yapılıyor. Bu egemen devletin buna izin verip vermediğini bilmiyoruz. Bildiğimiz en ilginç ve yeni gelişme Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açıklamasıdır. Gül, kara harekâtı öncesi Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yi arayarak durumdan bilgi sahibi olmasını sağladığını ve kendisini Türkiye’ye davet ettiğini açıkladı. ??? Operasyonun başlamasının ardından ABD kaynaklarından değişik açıklamalar geliyor. Beyaz Saray sözcüsü böyle bir harekâttan haberleri olmadığını ifade etti. Bir başka ABD’li askeri yetkili ise operasyonu bildiklerini ve sınırlı tutulmasını istediklerini söyledi. Şurası bir gerçek ki, ABD, Türkiye’nin Kuzey Irak’a sınırlı bir operasyon yapmasına izin verdi. Ancak bu iznin sınırlı olduğu ve bazı koşulları içerdiği de bir gerçek. Örneğin Cumhurbaşkanı Gül’ün operasyondan önce Talabani’yi araması ve davet etmesi belli ki yeni bir durumdur. ABD, sınırlı operasyona izin verirken muhtemelen durumdan Irak yönetiminin haberdar olmasını istemiş ve Talabani ile artık ilişki kurulmasının gerektiğini vurgulamıştır. ??? Hava harekâtı olsun, kara harekâtı olsun, bazı askeri sonuçlar verecektir. Ancak bu sonuçların “Kürt sorunu” dediğimiz sorunu çözmesinin mümkün olmadığını biz de biliyoruz, ülkemizi yöneten yetkililer de biliyor, ABD yönetimi de. O zaman bu operasyonun başlamasıyla birlikte bir süredir sorduğumuz soruyu burada tekrar etmek istiyoruz: Bu konuda siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda ne gibi adımlar atılacaktır? Kürt kimliğinin kendisini ifade edebileceği ne gibi çözümler üretilecektir? Türkiye’nin, bu sorunun uzun vadeli çözümüne ilişkin bir projesi var mıdır? Başbakan Tayyip Erdoğan’ın pragmatik bir siyasetçi olduğunu biliyoruz. Kürt sorunu pragmatik ve günübirlik önlemlerle halledilecek bir sorun değildir. Uzun vadeli bir planın parçası olarak bir projeye ihtiyaç olduğu bir gerçek. ??? Tarihe baktığımızda bu konu hep bir asayiş sorunu olarak görülmüş, Kürtler asimile edilmesi gereken bir topluluk olarak değerlendirilmiş. Ancak aradan geçen bunca zaman gösterdi ki, Kürtlerin asimilasyonu mümkün olmadı. Zaten bu gerçekçi de değildi. Kürtler, anadilleri olan, bölgenin tarihinde çok köklü bağları bulunan bir topluluk. Varlıklarını ve kimliklerini koruyorlar. Üretilecek bir çözüm, bu gerçekler göz önüne alınarak üretilmek zorundadır. Bu konuda Kürtlerin talepleri gündeme geldiğinde şöyle bir argüman ileri sürülüyor: O zaman Çerkezler, Lazlar ve Abazalar da benzer taleplerle karşımıza gelebilirler. Gelirler mi, gelmezler mi bilinemez. Ancak, bu toplulukların Kürtler kadar net ve açık talepleri olduğunu bilmiyoruz. Kürtler belli bir toprak parçası üzerinde, köklü bir tarihi geleneğin devamı olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Anadillerini koruyorlar. Üstelik kimlik taleplerini de çok uzun bir süreç içinde dile getiriyorlar. Kaldı ki Irak’ta kendi dillerinde eğitim yapıyorlar, üniversiteleri var, meclisleri var. Bu durumda bu mesele, bir askeri mesele olmasının çok ötesinde boyutlar içeriyor. PKK askeri olarak kesin bir yenilgiye uğratılsa bile bu sorunun ortadan kalkması mümkün değil. Bu nedenle, başlayan kara harekâtının işi kökünden çözeceği gibi beklentiler, gerçekçi beklentiler değil… Şimdi daha köklü çözümleri konuşmanın zamanı… İSKENDERUN Hatay’ın Belen ilçesindeki Adakent Atatürk İlköğretim Okulu’nda 4. sınıf öğrencileri velileri, yaklaşık 5 yıldır aynı okulda öğretmenlik yapan R.K.’nin sınıfında din kültürü ve ahlak bilgisi dersi dışındaki birçok derste de dini konularda ödev verildiğini, ancak okul yönetemine yaptıkları şikâyetlerden sonuç alamadıklarını söylediler. Zaman zaman derslere de türbanla girdiği öne sürülen R.K.’nin Trafik ve İlkyardım Dersi’nin ödevi olarak, “Kuranıkerim hakkında bilgi toplanması, Kuranıkerim’i indiren meleğin adı nedir? Hangi peygambere gönderilmiştir” konularını verdiği belirtildi. Okul yöneticileri ise iddiaların bir bölümünün kendilerine de ulaştığını ancak konunun biraz abartıldığını öne sürdüler. asirmen?cumhuriyet.com.tr ATATÜRK’E HAKARET EDİLİYOR Cami çıkışında şeriat kitabı HÜLYA KESKİN İstanbul’un çeşitli semtlerinde cuma namazı çıkışı yurttaşlara dağıtılan “İman Nasıl Muhafaza Edilir” adlı kitapta Mustafa Kemal Atatürk “din düşmanı”, Atatürkçüler “putperest”, laiklik ilkesi ise “küfür kanunu” olarak nitelendiriliyor. Oy kullananların cehennemde yanacağı propagandası yapılan kitapta, yurttaşlara askerlik görevini yapmamaları için de çağrıda bulunuluyor. Kitapta bağımsızlığımızın simgesi olan ulusal bayramlar da “küfür bayramı” olarak nitelendiriliyor. Ölçü Yayınları’ndan Hakkı Yazar imzalı çıkan kitapta şeriat propagandası yapılıyor. Kitabın önsözünde “Ülkenin kanunları en azından ‘laiklik’ şartı ile küfür kanunu ise, yöneticileri de laikliği kabul ettiklerini söylemek suretiyle kâfir olursa, İslami eğitim sınırlanırsa, dolaylı yollarla ve hatta açıkça yasak edilirse, o ülkede imanlı yaşamanın ve imanlı ölmenin kolay olması tabii ki düşünülemez. Laikliği kabul eden yani devlet işlerini dine göre yapmayan bir yönetici kâfirdir” cümleleri ile laik düzeni kabul eden kişilerin dinden çıkacağı savunuluyor. Kitapta Atatürk “Allah’ın hükümlerine baş kaldıranlardan birisi” olarak nitelendiriliyor. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle