23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ŞUBAT 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 İşsizlik uğruna... TEKEL’i satacaklar. Ne uğruna? Tekgıdaİş Sendikası Genel Sekterer Yardımcısı Tülay Özerman kısaca belirlemiş: “Doğu ve Güneydoğu Anadolu tütüncülüğünü ayakta tutan tek kuruluş TEKEL’dir. Halihazırda 109 bin165 ekici tütünle iştigal etmektedir. Ortalama 6 kişilik nüfus hesabıyla bu, yaklaşık 655 bin insanımızın ekmeği demektir. TAPDK verilerine göre yaprak tütün alım bedeli olarak bölgeye 2006 ürünü için 2007 yılında 96.2 milyon YTL ödenmiştir. Bu ödemenin 92.3 milyon YTL’sini de alımları ile TEKEL yapmıştır. Yine bölgede TEKEL işyerlerinde çalışmakta olan 3 bin 300 işçiye 2007 yılında yapılan toplam ödemenin 93.4 milyon YTL olduğu düşünülürse, toplam olarak tütün sektörünün ekicisi ve sınai işçisiyle birlikte bölge ekonomisine katkısının 185.7 milyon YTL olduğu hesaplanmaktadır. Tütüncülük, özellikle sadece TEKEL’in alım yaptığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi tütüncüleri başta olmak üzere, tarımsal kesimin en yoksul üreticilerinin geçim kaynağıdır ve TEKEL özelleştirmesi durdurulmadığı ve planlı bir destekleme sistemi başta olmak üzere gerekli önlemler alınmadığı takdirde yaklaşık 1.5 milyon insan daha işsizler ordusuna katılacaktır.” SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Peş peşe gelen uyarılar Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ocak ayının son günlerinde yapmıştı şu açıklamayı: “Gündemimizde türban konusu var. Bu konuda, bazı basın organlarında çıkıyor; ‘Asker ne düşünüyor’ diye. Şunu ifade edeyim: Türk toplumunun bütün katmanlarında bu konuda askerin düşüncesini bilmeyen yok. Bir şey söylememiz malumu ilamdan ileri gitmez, onun için bu konuda herhangi bir şey söylemek istemiyorum.” O açıklamanın üzerinden geçen iki hafta içinde olan oldu. “Türbana özgürlük” sloganları arasında neler yaşandı gördük. Her kesim gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) de, çok doğal olarak olayları çok yakından izledi ve en üst düzeyde irdeledi, tartıştı. “TSK komuta kademesi geçen hafta ortasında ne düşünüyordu örneğin” diye sorarsanız, o kanadın kararlılığı şöyle özetlenebilir: “Türk Silahlı Kuvvetleri laiklik karşıtı girişimleri, eylemleri ve irticai faaliyetleri her zaman olduğu gibi şimdi de dikkatle izlemektedir. Gerekli önlemlerin alınmasına devam edilecektir. Atatürk devrimlerine ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne zarar verecek her türlü çaba boşa çıkarılacaktır. Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti sahipsiz değildir.” TSK, Cumhuriyetin anayasada ifadesini bulan Cumhuriyetin “değiştirilemez” nitelikleri konusundaki malumu kendi içinde bir kez daha ilam ederken, dışarıda Recep Tayyip Erdoğan’ı uyarmayan ise yok gibiydi: Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, basın organları, ana muhalefet partisi, Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay, Danıştay, halk... Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun, Antalya’da, Genç Bakış programındaki sözleri çok açıktı: “Hiçbir gücün hilafeti getiremeyeceğini, o sözleri söyleyen rahmetli başbakanın sonundan anlıyoruz. Zaten uyarılarımız bütün bu yüzden. Türkiye, bir daha o acı deneyimi yaşamasın diye konuşup duruyoruz. Yoksa burada bu yaşta gelip sizlerle beraber olmanın mutluluğu bir tarafa bırakılırsa, bu yorgunluk göze alınır mı? Amacımız, Türkiye’nin, kardeş kavgasına düşmemesi, organların birbirleriyle uyumlu çalışması ve bu sorunlar yerine, ekonomide nasıl ileri giderizi konuşmasıdır...” medeni hali, cilt no, birey sıra no, aile sıra no, mahalle, unvan, branş, sabit telefon, cep telefonu, eposta, adres, il, ilçe, çalışma durumu, çalıştığı kurum, kurumdaki unvan ve sistemde kullanmak üzere gerekli şifre bilgilerine de ulaşılıyor! Başımızdakiler en özgürlükçü ya, “edevlet” sayesinde yurttaşların tüm kimlik bilgileri kötü niyetlilere de açık bir biçimde ortalığa saçılmış durumda. Eeee devlet! Ne yapacağız şimdi? Suudi Usulü Laiklik Sekülerleşmeyi ve laikliği anlatırken Fransa’dan değil, anlaşılan Suudi Arabistan’dan başlayacağız artık... Başbakanımız “Kişiler laik olmaz, devletler laik olur!” diyerek “ciğerlerini konuşturadursun”; “laik kişi” ve “laik kimlik” tanımı “şeriat ülkesi” Suudi Arabistan’a sızmış. İşkembeden atmıyorum. Cumartesi günkü yazımda, Ortadoğu’yu sallayan “Riyadlı Kızlar” kitabından bahsediyordum ya... 330 sayfalık kitabı oturup okudum. “Kapalı kutu” Suud Krallığı’na çarpıcı bir pencere açan 28 yaşındaki yazar Rajaa Alsanea, son yıllarda ortaya çıkan “yaşamda sekülerleşmeyi” anlatırken üç tip “Suudi erkeğinden” bahsediyor: 1. Radikal dinciler... 2. Ilımlılar... 3. Sefahat düşkünü, ifratçılar... “Ilımlılar” için yazar, “laik” sözcüğünü kullanıyor... “Suudi Arabistan ‘laik’i de nasıl oluyor” derseniz... Alsanea’nın tanımı şu: “İslamın şartını ‘beş’le tanımlayan ve ‘beş’in üzerine çıkartmayan kişiler... Laik erkeler; kendisiyle liberal ölçüleri paylaşan ‘tek kadın’ alır. ‘Hicap’ giyen (yani örtünen) kadınla evlenmez! Karısının; açık fikirli, güzel, hoş, havalı olmasını ister. Onu; aynı doğrultuda hayata bakan erkek arkadaşlarına takdim etmek, göstermekten gurur duyar...” Okurken çenem düştü. “Riyadlı Kızlar”ın tasnifine göre Erdoğan ve Gül; Suudi Arabistan “laiklerinin” gerisinde! Suudi Arabistan’da malum; “örtünme” dayatılıyor. Ama “dar, sosyal çevrede” örtünmeyebiliyorsunuz... Rajaa Alsanea; “Laik erkekler, ‘hicap’ giyen kadınla evlenmez!” derken “dayatma dışı hallerde de örtünmeyi vazife belleyen kadınlardan bahsediyor” bahsediyor. “Laik erkek, böyle kadın istemez!” diyor. Şiir “Kara Bulut” şiiri Orhon Murat Arıburnu’nundur: Nerden gelmiş bu kara bulut, / Salkımsaçak, memleketin üstünde. / Yağdı, yağacak, / Eli kulağında. / Üfürsen gitmez, / Dur desen, durmaz. / Bekliyor evlerden çıkalım, / Kara bulut tilkilerden kurnaz! Elektronik Mühendisliği dergisi, 12. Türkiye’de İnternet Konferası’nda Bilgisayar Yüksek Mühendisi Çağlar Ülküderner’in “Edevlet Uygulamalarında Kişisel Verilerin Korunma(ma)sı” başlıklı bildirisinden bilgiler aktarmış. Bakınız “edevlet”i ne hale sokmuşlar: SSK’nin internet sayfasına bağlanıldığında; ad, soyad, baba adı ve doğum yılı bilgilerini bildiğiniz bir kişinin TC kimlik numarasına ve anne adına da ulaşılıyor! Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin sitesinde yer alan 42 milyonun üzerindeki kişinin bilgilerine yalnızca soyadı ve ad hanesine 3 boşluk yazılarak girilebiliyor. Bu sitede yapılacak bir sorgu sonucu kayıtlı kişilerin adı, soyadı, doğum yeri, gün, ay yıl olarak doğum tarihi, baba adı, vergi kimlik numarası gibi ayrıntılı bilgilerine Edevlet de ulaşılıyor! Yüksek Seçim Kurulu’nun oy sandıklarının bulunabilmesi için kullanılan sistemi ile kişinin adres bilgileri mahalle düzeyine değin öğrenilebiliyor! Sağlık Bakanlığı’nın personel bilgi sistemine, diğer sitelerden kolayca elde edilebilecek bilgilerle girilebildiğinde, Sağlık Bakanlığı’nda çalışan herhangi birinin anne adı, baba adı, cinsiyet, İnternet ve ‘cep’li değişim... “Riyadlı Kızlar”; Suudi toplumunda son on yılda yaşanan sarsıcı değişimin ürünü. Suudi Arabistan usulü bir “Kadının Adı Yok” kitabı... Üniversite öğrencisi Rajaa’nın romanından; körfez ülkeleri, Lübnan ve Mısır’dan yapılan “Arapça uydu yayınların”; Suudi toplumunun “görece sekülerleşmesinde” belirleyici olduğunu anlıyoruz. Kızlar arasında üniversite öğreniminin yaygınlaşması; “cepler” ve 1999’dan bu yana “internet”in de devreye girmesi; “apartheid”la (ayrımcılık) bölünen kadınerkek ilişkilerinde gedik açmış. “Riyadlı Kızlar”; erkek arkadaşlarıyla cep telefonları ve internet üzerinden mesajlaşıyor; “mahrem”de buluşuyor ve “şeriat” filan dinlemeden bayağı flört ediyorlar. Teknolojinin getirdiği “zorunlu değişimin” açmazlarını teşhir eden, “kurulu düzeni” sorgulayan ve “toplumsal özeleştiri” yapan romandan bazı alıntılar: Mahalle baskısı: “Niye yaşantımıza herkes burnunu sokuyor? Niye başkaları önünde bizden sürekli rol kesmemiz isteniyor? Niye farklılıklara tahammül gösterilmiyor?...” Kamuoyu: “Arabistan’da kamuoyu, toplumun ne düşündüğünü yansıtmıyor. İnsanlar burda gerçek düşüncelerini değil, sadece çoğunluk tarafından desteklendiğini düşündükleri fikirleri ifade edebiliyorlar. Kamuoyu bizde, ‘güçlünün görüşü’ yani ‘tek görüş’ demek...” Erkekler: “Tornadan çıkmış gibi hepsi, edilgen ve zayıf. En aydınlanmış olanları dahi; geçmiş, yobaz geleneklerin etkisinde. Çelişki ve çifte standartla yaşayan; aileleri tarafından piyon gibi oynatılan ‘tek kalıp’ erkek üreten hasta bir toplum bu...” İfade özgürlüğü, kadın hakları: “Açık, samimi şekilde konuşmaya alışık olmadığımız ‘tabu’ konuları; kadın aklımla gündeme getirdiğim için bana saldırıyorlar. Ama her keskin değişimin bir başlangıç noktası yok mu? Martin Luther King’in, siyahlar adına bir gün eşitlik mücadelesi başlatacağını; kim öngörebilirdi?” ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Karanlığın Kapıları ve ‘Türban’ (3) On beşinci yüzyılda Rönesansın (yeniden doğuş) Avrupa’ya girmesiyle ortaçağın karanlığa açılan kapıları da bir bir kapanır. “Rönesans”la birlikte gelen edebiyat, felsefe, sanat ve bilim insanlarıyla aydınlığa da yeni kapılar açılır. Rönesansın sanat, fikir, düşünce ve edebiyata açılan bu kapılarından Montaigne, Rabelais, Şekspir, Cervantes, Erasmus, Thomas More, Makyavel, Leonardo da Vinci, Mikelanj, Rafael, Kopernik vb. girer ve Rönesans aydınlığını, günümüze kadar getirir. Rönesansın mimarlarından Makyavel (14691530) bugün küreselleşmenin temel ilkesi de olan Makyavelizmi günümüze aktarmış bir Rönesans düşünürüdür. “Amaca ulaşmak için her yol yasaldır” kuralı, Makyavelizmin temel ilkesidir. Amaca giden yolların evrensel ahlak kurallarına uygun olup olmadığı Makyavelizm için sorun değildir. Bugün de pek çok işadamı, politikacı, devlet adamı ile uygar ve çağdaş görünümlü ülkeler bu ilkeyi benimsemiş ve yaşama geçirmiştir. Küreselleşen günümüz dünyasında bu ilke giderek bir salgın hastalık gibi çevremize yayılmıştır. “Ilımlı İslam Devleti”, küreselleşmenin mimarı ABD tarafından “Makyavelist” ilkelerin dayatıldığı bir yönetim modelidir. Türban bugün, bazı çevrelerce “masum bir başörtüsü” aldatmacasıyla Ilımlı İslam Devleti modelinin bir simgesi ve üniforması konumuna getirilmeye çalışılmaktadır. Türbanın savunulduğu gibi “masum bir başörtüsü” olmadığı, laikliğin, demokrasinin ve özgürlüklerin karşısında yer alan dine dayalı bir dünya görüşü olduğu Danıştay, ve Anayasa Mahkemesi kararlarında kamuoyuna aktarılmıştır. Yargıtay da, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına aynen katılmıştır. (***). “Kamu yaşamında ve özel yaşamda kadınerkek giyimleri dinsel gerekler gözetilerek yasayla düzenlenemeyeceği gibi özellikle kamu kesiminde giyinmeyi düzenleyen kurallar ancak hukuksal gereklere göre düzenlenir. Devletin kendi kurumlarında düzenleme yapması en doğal hakkıdır...’’ (...) Yükseköğretim kurumlarında, bilimsel yöntemlerle yetişerek birlikte çalışmalar yapan gençlerin, kimin hangi inançtan olduğunu gösterecek biçimde güçlü bir dini simge olan başörtüsü takmalarına izin verilerek onları dinsel inanç ve görüşleri nedeniyle çatışmalara sevk edebilecek ortamın yaratılması, başkalarının inanç özgürlüğünü ihlal edebileceği gibi kuşkusuz kamu düzenini de tehlikeye sokar (…) ... (…) Ceza yargıcının; devlet düzenlerini belli bir dinin üstünlüğü esasına dayandıran totaliter yönetimlerin yer aldığı coğrafyada, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bazı iç ve dış tehlikelere maruz kalabileceği gerçeğini asla unutmaması ve bu dikkat ile ilkeyi koruyup kollayanlar safında yerini alması tartışılmaz bir gerçek ise de; temel işlevi özgürlükleri koruma olan bu üst değerin, salt kendisini koruma namı altında, bireyin vazgeçilmez haklarından olan din, inanç ve ifade özgürlüğünü yok etmeyi ya da kısıtlamayı benimsemeyeceğini, hukuk devleti olmanın vazgeçilmez evrensel koşulu olan “yasallık ilkesi”ni de zedelemeyi asla hedef tutmayacağını gözetmesi ve dengeleri bu gerçekler üzerine oturtması gerekmektedir (…)... Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay, Türkiye Cumhuriyetinin en yüksek yargı kurumlarıdır. Bu kurumların kararları kesin olup, bu kararlara bireylerin ve özel ya da kamu kuruluşlarının uyması zorunludur. Ancak, “başörtüsü ve türban” konusunda Yüksek Mahkemelerin kararları yeterli görülmemiş, ülkenin onca sorunu varken, yargının ve kamuoyunun “dinsel bir simge” olarak gördüğü, “türban” ülkenin en önemli sorunlarından biri olarak sürekli gündemde tutulmuş ve en sonunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (A.İ.H.M.) taşınmıştır.(…) (***) Cumhuriyet, 19.06.2006 HARBİ SEMİH POROY ‘Zenci’ kimmiş? Türkiye’de işportaya düşen “zenci metaforunu”, Rajaa Alsanea erkek egemen şeriat düzeninin tek ve gerçek kurbanları; zengin, fakir, imtiyazlı, imtiyazsız tüm ‘kadınlar’ için kullanıyor! Biz “din referanslı toplum düzenine” yatay geçiş yaparken Suudi Arabistan’dan böyle bir değişim sesi yükseliyor! Ey “türban özgürlüğü”, “türban çağdaşlığı” mugalatası yapanlar! Şu tarihi çelişkiye, şu anokronizme bakın... Yalnız Ankara’nın yüksek tepelerinde oturanların değil; Suudi Arabistan’dan yükselen “zencilerin sesine” de bir kulak verin... Dünya Türkiye ile başlayıp Türkiye ile bitmiyor. Ama AKP ampülünün aydınlattığı görüş mesafesi işte bu kadar oluyor. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mürver ağacına 1 verilen bir başka ad. 2/ Asya’da bir 2 ülke... Büyük kent serserisi. 3/ Yağda 3 kızartılarak üzerine 4 şerbet dökülen bir 5 hamur tatlısı. 4/ İngiltere’de çok sevi 6 len bir cins bira... 7 En küçük sosyolo 8 jik birim. 5/ “Aldanma ki sözü 9 elbette yalandır” (Fuzu1 2 3 4 5 6 7 8 9 li)... Olumsuzluk belirten 1 K U B A D A B A D bir önek. 6/ Kalsiyum ele2 O K E Y L İ L A mentinin simgesi... Türki3 B A T T A T A R ye’nin plaka imi... SatrançK İ B E ta bir taş. 7/ Bir cisimden 4 A L A Z AM başka bir cisme, sıcaklık 5 R A M A A P A Ş GO farkı sonucunda aktarılan 6 B O P enerji... Afrika’da yaşayan, 7 N İ S A N bacakları beyaz çizgili bir 8 U M U R N A R E hayvan. 8/ Güney Anado 9 H A M İ D A B A D lu’ya özgü, cevizli bir hamur tatlısı. 9/ Divan edebiyatında içki ve içki âleminin övülerek anlatıldığı manzum yapıtların genel adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kırmızı kabartılarla ortaya çıkan deri enfeksiyonu. 2/ Asya’da bir göl... Osmanlılarda gece bekçisi. 3/ Yezidilerin hac yeri olan, Musul kenti yakınındaki vadi... Karakter. 4/ Kimi Türk lehçelerinde “ağa” yerine kullanılan sözcük... Ali Özgentürk’ün bir filmi... İlave. 5/ Kenya’nın başkenti. 6/ Taş ya da tuğla ile yapılmış olan... “Biz kimseye tutmayız / Kamu âlem birdir bize” (Yunus Emre). 7/ Silis grubundan değerli bir mineral... Argoda “giysi” anlamında kullanılan sözcük. 8/ Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi... Siirt yöresine özgü, üzüm şırasının kaynatılmasıyla elde edilen bir tatlı. 9/ Bir gösterme sıfatı... Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle