06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ŞUBAT 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Türkiye’de ücretsiz aile işçilerinin yüzde 96’sı, toplam çalışanların ise yarısı kayıt dışı ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 13 Ne kayıt var ne de güvence ? TÜİK’in verilerine göre toplam 20 milyon 867 bine ulaşan çalışanların 9 milyon 480 bininin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı bulunmuyor. Ekonomi Servisi Türkiye’de 9 milyon 480 bin kişinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı olmadan çalıştığı belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre kasım ayında istihdamdaki toplam nüfus 20 milyon 867 bin kişi olurken, bunun 9 milyon 480 binini, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kaydı bulunmayanlar oluşturdu. Ücretli olarak çalışan toplam 10 milyon 989 bin kişiden, yüzde 20.6 oranındaki 2 milyon 268 bininin kayıt dışı çalıştığı belirtildi. Toplam sayıları 1 milyon 468 bin olan yevmiyelilerin ise yüzde 90.6 oranındaki 1 milyon 330 bini kayıt dışı olarak çalışıyor. İşveren olarak faaliyet gösteren 1 milyon 200 bin kişiden yüzde 27.8 oranındaki 334 bini ile kendi hesabına çalışan 4 milyon 488 kişiden de yüzde 65.5 oranındaki 2 milyon 939 bininin de sosyal güvenlik kaydı bulunmuyor. Kayıt dışı çalışanlar içinde en büyük grubu ise ücretsiz aile işçileri oluşturuyor. Bu kişilerin toplam sayısı 2 milyon 722 bin kişi düzeyinde bulunuyor. Bunların da yüzde 95.8 oranındaki 2 milyon 609 bini sosyal güvenlik şemsiyesinden yoksun durumda. Normal bir istihdam olanağı elde edemediği için mev Şaşkın Bakışlar! Türban tartışmaları, AKP’nin gerçek özelliklerinin görülmesine yardımcı oluyor. Bu partinin hiç de özgürlükçü bir öze sahip olmadığı açıklık kazanıyor. Tartışmalar bağlamında ortaya çıkan çok önemli bir gerçek var: Üniversitelerde ders veren bilim insanlarının çok büyük çoğunluğu, türbanla ilgili anayasa değişiklikleri karşısında tam bir “bilimsel şaşkınlık” yaşıyor. “Şaşıran” bilim insanlarının ortak özelliği, şimdiye kadar AKP’yi, “özgürlükçü” görmeleridir. Bunlar AKP’nin türban dayatmasını, “yöntem” ya da “zamanlama” açısından doğru bulmuyor. Kimileri daha gerçekçi; bunlar, “meğer” diyorlar, “AKP kapalı bir kutuymuş; cemaat tarafı belirleyiciymiş, kararlar bir merkezde ya da kişide toplanıyormuş vb.” sonucuna varıyor. Üçüncü bir grup da türban konusunda kutuplaşmaya karşı çıkarak, “Demokrasi ve özgürlükleri genişletelim” çağrısı yapıyor. AKP’den siyasal ve ekonomik çıkar sağlamayan ve iyi niyetli olduklarından kuşku duyulmayacak bu bilim insanları, türban konusunu nedensonuç ilişkilerinden “soyutlayarak” bilimsel yöntem yanlışı yapıyorlar. Türban kullanılmasının açıklık kazanması için “üç aşamanın” da doğru değerlendirilmesi gerekir. Birincisi, türbanın üniversitede kullanılmasının “öncesidir”. Ortaöğretimde türban kullanılmaması nasıl sağlanacaktır? Ayrıca, türbanın kullanılmasına yol açan “nedenler nelerdir” sorusu yanıtsızdır. Türbanı zorlayan “erkek çevresi”, aileden cemaate kadar, tüm özellikleriyle, açıklık kazanmalıdır. İkincisi, üniversitede türban kullanımı “sırasında” yaşanabileceklerin doğru saptanmasıdır. Türban ve diğer dinsel simgelerin giyilmesinin, üniversitelerin işleyişini, özellikle de laboratuvar çalışmalarını aksatması büyük bir olasılıktır. Kaldı ki, türban serbestisi talebi, yasağı gerekçe göstererek, aile ve çevre baskısından kurtulan ve başını açık tutarak özgürleşenlerin durumunu dikkate almamaktadır. Bunlara başlarını kapatmaları için baskı yapılması nasıl engellenecektir? Üçüncüsü, türban kullanımının üniversite “sonrasıdır”. Türban giyenlerin eğitimleri sonrasında kamu kesiminde çalışmaları hangi gerekçeyle engellenebilir? Buna nasıl ve neden karşı çıkılacaktır? Türbanı savunan bilim insanlarının bu sorulara bilimsel yanıt vermeleri gerekiyor. Bu yapılmadıkça, “hem türban hem de özgürlük” savunması da anlamsızlaşıyor. ??? AKP’nin kadına bakışındaki “şaşılığın”, daha doğrusu çağdışılığın yeni bir göstergesi geçen hafta yaşandı. Hükümetin isteği üzerine ilgili devlet birimlerinin aylardır üzerinde çalıştığı “istihdam paketi” hafta başında Başbakan’a sunuldu. Pakette kadınların işe alınmasını teşvik eden, kadın çalıştıracak işletmelere parasal destek sağlayan düzenleme de yer alıyordu. Başbakan, kendi bakan ve teknisyenlerinin “şaşkın” bakışları arasında, pakette yer alan “kadın istihdamının arttırılması” önerisine karşı çıktı. Bu karşı çıkışa kimse direnmedi ve.. kadınların iş bulmalarını kolaylaştıran düzenleme paketten çıkarıldı. Erdoğan’ın kadın istihdamının arttırılmasına karşı çıkmasının gerekçesi neydi, biliyor musunuz? Kendi sözleriyle: “Ayrımcılık”. Evet yanlış okumadınız! Başbakan, iş bulmada kadınlara öncelik verilmesini, ayrımcılık yaratacağı gerekçesiyle engelliyor. Öneriyi, kendince kadınerkek eşitliğine aykırı buluyor! Daha çok sayıda kadının iş bulmasına engel olan bir başbakanın, kadının özgürleşmesini istediği düşünülebilir mi? Bu köşede çok kez yazıldığı gibi, kentlerde çalışma yaşındaki kadınların iş gücüne katılma oranı yüzde 20’nin altındadır. Bir başka anlatımla, çalışabilecek her beş kadından yalnızca biri, mal ve hizmet üretiminde çalışıyor ya da iş arıyor. Bu ülkede, kadını eve hapseden, onu “ekonomik” olarak bağımlı kılan ve aile yaşamını da, toplumsal yaşamı da çok olumsuz yönde etkileyen bir süreç yaşanıyor. Ekonomik bağımlılık, kadının ikincil tutulmasının; sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda da bağımlı kalmasının asıl nedenidir. Başbakan’ın anlamadığı ya da düşünce yapısı nedeniyle anlamak istemediği acı gerçek budur. Asıl ayrımcılık, Başbakan’ın kadın karşıtı tutumudur. Türban dayatmasıyla bu anlayış derinleştiriliyor ve kalıcı kılınıyor. AKP’yi hâlâ özgürlükçü bulan bilim insanlarının bilgisine sunulur. [email protected] ‘ALO KAYIT DIŞI ÇALIŞTIRILIYORUM’ HATTI ÖNERİSİ Hakİş Genel Başkanı Salim Uslu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ten, kayıt dışı istihdamın ve kanun dışı fazla çalışmaların önlenmesi konusunda eylem planı oluşturulmasını istedi. Konfederasyondan yapılan yazılı açıklamaya göre Uslu, Çelik’e bir mektup göndererek, “Alo Fazla Çalıştırılıyorum’’ ya da “Alo Kayıt Dışı Çalıştırılıyorum’’ hattı kurulmasını ve gelen ihbarları anında değerlendirecek bir birim kurulmasını talep etti. cut konumda yer alan bu kişilerin, ücretsiz aile işçisi şeklinde tanımlanması, Türkiye’deki işsizliğin boyutlarını da olduğundan küçük gösteriyor. Kayıt dışı çalışanlar toplamının 4 milyon 531 bini tarımda, 4 milyon 949 bini ise tarım dışı sektörlerde bulunuyor. Kayıt dışılık oranı tarımda yüzde 87, diğer sektörler ortalamasında yüzde 31.6 düzeyinde bulunuyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Türk Sosyal Bilimler Derneği kuruluşunun 40. yılını 14 ve 15 Şubat’ta ODTÜ’de çok zengin içerikli bir sempozyumla kutladı. Benim de katıldığım bu sempozyumda, neoliberalizmin teorik tarihsel anlamı, orta gelir grubu ülkelerin üzerindeki etkileri, kapitalizmin kriziyle ilişkisi ve kitlesel direnişler üzerine sunuşlar yapıldı, canlı tartışmalar yaşandı. Bu sunuşlar ve tartışmalarla ilgili izlenimlerimi sizlerle paylaşmadan önce, TSBD yönetimini, sempozyumun gerçekleşmesinde büyük emeği geçenleri kutlamak istiyorum. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com nim de toplantı arasıda Lo’ya katkısını “Pekin Mutabakatı” tartışmaları bağlamında değerlendirme eğiliminde olduğumu söylediğimde itiraz etmemesi ilgimi çekti. Toplantıdan bende kalan bir diğer izlenim de, Türkiye üzerine yapılan sunuşların ortaya koyduğu ilginç görüntüydü: Bir taraftan tarım tasfiye edilerek, tümüyle yabancı sermayenin gereksinimlerine göre düzenlenirken (hangi ürün, nerede, ne kadar ve hangi yabancı ortakla üretilecekZülküf Aydın), dışarıya nüfus veriyor. Kente gelenler sanayi tarafından emilerek işçileşemiyor, işçileşenler sendikalaşamıyor. Bu arada orta sınıf erozyonu devam ediyor, krizin yükü emekçilerin üzerinde kalıyor. Bu sırada bölgemizde bir emperyalist yeniden yapılanma gündeme geliyor. Türkiye’nin neoliberalizmin etkisi altına girmesinde işlevsel olan yerli egemen sınıflar, devlet kurumları ve 5060 yıllık devlet deneyimi, ortaya çıkan sorunlarla hiçbir biçimde baş edemiyor. Bence, bu görüntüye Badiou’nun, “Özne”, “Varlık”, “Olay” kavramlarıyla yaklaşınca da, 2000’lerin başında ülkede, “özne[si]nin müdahalesini bekleyen” bir “olay yeri” (event site) oluştuğu görülüyor. Bu bağlamda, belki de AKP’yi bu “olay yerinin” içinde “yapıya karşı özneyi” de yaratacak “olay” değil, “yapıdan” yana ve dönüştürerek korumaya yönelik bir “karşıtolay” olarak görmek gerekiyor. Bu son derecede muhafazakâr, otoriter süreçlere açık “karşıtolayın” liberal entelijansiyanın “demokratikleştirme” beklentilerine ne kadar ters bir sürece işaret ettiğini de vurgulamadan geçmeyelim. Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin 40. Yılı Örneğin Alessandra Mezzadri’nin Hindistan’ın Delhi bölgesindeki tekstil endüstrisinde ‘eve iş verme’den fabrika üretimine ve ihracata, emek sürecinin örgütlenmesi, neoliberalizmin etkileri üzerine; Aylin Topal’ın Meksika’da üç bölgeyi kapsayan karşılaştırmalı yerel yönetim, siyasi iktidar ve neoliberalizm üzerine; HaeYung Song’un Kore’de gelişmeci devlet ve neoliberal dönüşüm üzerine yaptıkları çalışmalarla ilgili sunuşlar; Fuat Ercan’ın “Türkiye’de yatırım iklimini iyileştirmek için yatırım danışmanlık, konsey ve koordinasyonu” üzerine yaptığı çalışma, uluslararası sermayenin müdahale ve iktidar biçimlerini sergilemek açısından önemliydi. Metin Özuğurlu’nun, “Türkiye’de Örgütlü Emeğin Durumu”, Pınar Bedirhanoğlu ve Galip Yalman’ın “2001 krizinde Anadolu Kaplanları”, Ahmet Haşim Köse ve Serdar Bahçe’nin “Türkiye’de 19942004 döneminde sınıflar arası gelir dağılımı bağlamında Krizin maliyetini kim ödüyor?” başlıklı çalışmaları, Türkiye’de sınıf ilişkileri, gelir dağılımı, kriz ve neoliberalizmin etkileri üzerine önemli yorumlar, özgün bulgular içeriyordu. Bu madalyonun öbür yüzünde, neoliberalizmin tarım üzerindeki yıkıcı etkileri ve getirdiği dönüşümler vardı. Bunları da, Zülküf Aydın’ın “Tarımın uluslararasılaşması ve Türk çiftçilerinin durumu”, değeli hocamız Korkut Boratav’ın “Türkiye’de köylülük için bir gelecek var mı?” başlıklı sunuşlarının yardımıyla, ortaya çok karmaşık gelişmeleri, aynı zamanda da karanlık bir tabloyu değerlendirme olanağı bulduk. Son oturumda İlhan Üzgel ve Deniz Yıldırım’ın AKP üzerine, “Türkiye’de neoliberal dönüşümlerin yeni aşaması olarak AKP” ve “Krizler ve hegemonya çözümleri: Yenipopülizm tartışmaları ışığında AKP’ye bir bakış” başlıklı sunuşları, iki günlük tartışmaları güncel gelişmelere ve sorunlara bağlıyordu. Sempozyuma katılanlar, çok canlı (bu arada Sungur Savran’ın simültane çevirmenliğin yanı sıra, tartışmacı olarak yaptığı katkıları da “neoliberalizm, sermayenin emeğe yönelik, faşizmden sonra ikinci büyük ve geniş çaplı saldırısıdır” unutmadan) ve zengin içerikli tartışmalar yaşamak olanağına, belki de ayrıcalığına sahip oldular. leri “Tümüyle yok etmezseniz köle olarak kalırsınız” anlamındaki saptamaları çok çarpıcıydı. Zapçı neoliberalizm ve militarizm ilişkisini Irak’ın işgali bağlamında irdelerken, Yıldızoğlu, küreselleşmenin uzun dönemli ve kısa dönemli zamanlarını birbirinden ayırt ettikten sonra, 1980’lerde başlaya küreselleşme ile kriz, kâr oranları düşme yasası ve karşıt eğilimleri arasındaki nedensellik ilişkisine işaret etti. Sempozyumda, Jessop, Fine, Yıldızoğlu, neoliberalizmin istikrarsızlıklarından, geride kalmaya başlamasından söz ederken, SaadFilho, bir sermaye birikim rejimi olarak gördüğü neoliberalizmin hâlâ istikrarını koruduğunu, daha uzun süre korumaya devam edeceğini ileri sürdü. “Neoliberalizmin alternatifi ne olabilir?” sorusunaysa, hemen tüm konuşmacılar, Keynesyen bir modelin imkânsızlıkları üzerinde durarak cevap arıyordu. Bu bağlamda, Çinli akademisyen Dic Lo’nun “Çin’in neoliberalizme karşıt bir seçenek arama çabaları” başlıklı sunuşu ilginçti. Lo, Çin’in 197597 arasındaki neoliberalizmi terk etmeye başladığını, yeni bir ulusal ekonomiye, refah devletine, sendikalaşmaya önem veren, ekoloji dostu bir modele yöneldiğini, bu yüzden on binlerce yabancı şirketin, sendikalaşmaya ve ekolojik vergilere dayanamayarak ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını anlatıyordu. Lo’ya göre Çin’in bu yeni model arayışı başarılı olursa, dünya işçi hareketi için çok yararlı olacaktı. Ancak kimi konuşmacılar Lo’nun “resmi çizgiye” fazla sadık kaldığını düşünüyorlardı. Be 7 oturum, 25 konuşmacı Sempozyumda iki gün boyunca neoliberalizm, küreselleşme, kriz ve militarizmden Meksika, Brezilya, Kore, Hindistan, Çin, Türkiye gibi ülkelerin özgün deneylerine, işçi hareketinin durumu ve sorunlarına kadar birçok konu tartışıldı. Türkiye ekonomisinin gelir dağılımı, tarımının dönüşümü, uluslararası sermayenin etkisi altına giriş süreci irdelendi, sınıf yapılarının toplam gelirden aldıkları paylar ve nihayet AKP iktidarının siyasal İslamın özellikleri, dinamikleri değerlendirildi. Her biri ortalama 2.5 saatlik oturumlarda izleyiciler de tartışmalara sorularıyla ve yorumlarıyla etkin biçimde katıldılar. Sempozyum, Bob Jessop, Ben Fine, Henry Bernstein, Alfredo SaadFilho gibi ekonomik politik ve sosyoloji alanında, son 25 yılın önemli radikal düşünürleriyle, İtalyan, Çinli, Koreli, Meksikalı akademisyenleri, doktora aşamasındaki araştırmacıları, Türkiyeli bilim insanları, öğrenciler ve izleyicilerle buluşturarak çok değerli bir bilgi, deney alışverişi ortamı yarattı. Neoliberalizmden sonra ne? Sempozyum, ilk oturumunda Jessop, Fine, Yıldızoğlu ve Zapçı’nın, neoliberalizm, finansallaşma militarizm arasındaki ilişkileri tartışan teori ağırlıklı sunuşlarıyla başladı. Jessop’un dünya ekonomisini, farklı kapitalizm modellerinden değil de sermaye birikim rejimleri, düzenleme sistemleri, yapısal uyum, mekânsal düzenleme çabalarıyla, farklılaşmış kapitalizmlerden oluşan tek bir “ekosistem” olarak tanımlama önerisi, neoliberalizmin etkisini tartışırken kullandığı “ekolojik egemenlik” kavramı ilgiye değerdi. Fine’ın finansallaşmaya ilişkin sunuşunda, 1930’larda çok etkili, Keynes’in yakın dostu bir İngiliz bankacıdan yaptığı “Bankacılar, size verdiklerini bir kalemde geri alır” söz 2007/810 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli bulunan aşağıda cins, miktar ve takdir edilen kıymeti yazılı mahcuz menkul mallar açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır. Birinci arttırma 12.3.2008 tarihinde saat 14.0014.10 arasında Dörtyol ilçesi Özerli mah. Payas cad. Üçel otoparkında yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %60’ına istekli bulunmadığı takdirde 17.3.2008 tarihinde saat 14.0014.10 arasında ikinci arttırmanın aynı yerde yapılacağı, şu kadar ki arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderini geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden %18 oranında KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 11.2.2008 Not: İhaleye iştirak edeceklerin %20 nispetinde nakdi teminat veya milli bir bankanın kati teminat mektubu vermesi lazımdır. Tebligat yapılamayan ilgililere tebliğ yerine kaimdir. Takdir edilen değeri Lira Adedi Cinsi Niteliği ve özellikleri 16.000.00 1ad 01 SB 385 plakalı Hyundai marka 2004 model beyaz renkli Yan Cam çift Sıra kolt. kap. kamyonet Tipi Starex panelvan Mot No: D4BH4T 023359 Şasi No NLJWVH7HP4Z030361 ön camda hafif çizik var, ön sağ tarafı hafif içe eğilmiş. Basın: 8357 DÖRTYOL İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2006/3605 E. İpotekli olup satılmasına karar verilen taşınmazın Bursa l0. İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle satışı yapılacaktır. Tapu kaydı: Bursa ili, Yıldırım İlçesi, Hocataşkın Mahallesi, Dere Çıkmazı Sokağı, 238 Ada, H22do7b4a pafta, 12 Parselde kayıtlı 185.43 m2 yüzölçümlü 2 katlı kargir iki adet ev ve bahçesini teşkil eden 1/2 hisseli taşınmazdır. Hali hazır durumu: Taşınmaz Bursa ili, Yıldırım İlçesi, Hocataşkın Mahallesi , Dere çıkmazı Sokağı, 238 Ada, H22do7b4a pafta, 12 Parselde kayıtlı 185.43 m2 yüzölçümlü 2 katlı kargir iki adet ev ve bahçesini teşkil eden 1/2 hisseli 7 ve 9 numaralı yığma kargir vasıflı binalardır. Binaların çatısı bulunmamaktadır, doğalgaz ve diğer altyapı hizmetlerinden faydalanmaktadırlar. Her bir bina bodrum, zemin, 2 kattan oluşmuş olup, bazı evlerin içi yeni tefriş edilmiş olmasına rağmen her iki binanın içinde oturanlarca bildirdiklerine göre 4550 yıllık olduğu öğrenilmiştir. . 7 Kapı no’lu evler: Bodrum kat, kısmi bodrum olarak inşa edilmiştir. Zemin Kat 3 oda, mutfak, banyo ve tuvaletten ibarettir. Giriş karo mozaik, odalar ahşap rabıta kaplama, mutfak seramik, banyo ve tuvaletler seramik fayans kaplıdır. Duvarlar plastik badanalı, kapılar ve pencereler ahşap doğramadır. Dış kapı çelik kapıdır. Binanın ince malzemeleri yeni tefriş edilmiştir. l. Kat: 3 oda, banyo, tuvalet ve mutfaktan ibarettir. Duvarlar plastik boyalı, kapı ve pencereler ahşap doğrama, odaların zemini marley olup eski ve yıpranmış bir yapıdır. 2. Kat: Oda sayısı aynıdır, bir odanın zemini pvc, diğer odalar marley ile kaplıdır, kapılar Amerikan kapı, banyo tuvalet seramik, duvarlar yarıya kadar fayanstır. Giriş seramik kaplama, duvarlar plastik badana, pencereler ahşap doğrama, dış kapı çeliktir. 9 Kapı no’lu evler: Bodrum Kat, kısmi bodrum olarak inşa edilmiş, eski ve yıpranmış yapıdır. Zemin Kat 3 oda, mutfak, banyo ve tuvaletten ibarettir. Giriş dökme mozaik, odaların zemini şap beton, banyo ve tuvaletlerin zemini seramik duvarlar yan fayans kaplıdır. Mutfak zemini karo mozaik, duvarlar plastik boyalı, kapılar ve pencereler ahşap doğramadır. Yapı malzemeleri eski ve yıpranmıştır. 1. Kat: 3 oda, banyo, tuvalet ve mutfaktan ibarettir. Giriş ve odalann zemini şap beton üzeri plastik kaplama, duvarlar plastik boyalı, kapı ve pencereler ahşap doğrama, dış kapı çelik, tuvalet ve banyo seramik ve fayanstır. 2. Kat: 3 oda, banyo, tuvalet ve mutfaktan ibarettir. Giriş dökme mozaik, odaların zemini şap beton, banyo ve tuvalet zemini seramik, duvarlar yarı fayanstır. Mutfak zemini karo mozaik, duvarlar plastik boyalı, kapı ve pencereler ahşap doğrama, yapı malzemeleri eski ve yıpranmıştır. İmar durumu: Yıldınm Belediyesi İmar İşleri Müdürlüğünün, satış dosyasında mevcut imar durumu yazılarından satışa konu parselin, “Hocataşkın Mahallesi, Dere çıkmazı Sokağı, 238 Ada, H22do7b4a pafta, 12 Parsel de kayıtlı 185.43 m2 yüzölçümlü 2 katlı kargir iki adet ev ve bahçesini teşkil eden 1/2 hisseli, hisseli borçlu adına kayıtlı arsa vasıflı taşınmaz, 1/1000 ölçekli Setbaşı Yeşil Emirsultan koruma amaçlı İmar Planı kapsamında bitişik nizam H maks:6.50 2 kat konut bölgesi inşaat alanında, kısmen yolda kaldığı (yaklaşık 10 m2 ).” bildirilmiştir. Kıymeti: 7 Kapı no’lu evler: 9 Kapı no’lu evler : 10.000.00.YTL Bodrum Kat 10.000.00.YTL 25.000.00.YTL Zemin KaT 30.000.00.YTL 30.000.00.YTL l.Kat 30.000.00.YTL 30.000.00.YTL 2.Kat 25.000.00.YTL 95.000.00.YTL TOPLAM 95.000.00.YTL = 190.000.00.YTL 1/2 borçluya ait hissesi 95.000.00.YTL (doksanbeşbinyenitürklirası) değer üzerinden satışa arz edilmiştir. Taşınmazın değeri, Bursa 1. İcra Hukuk Hakimliğinin 24.01.2008 tarihli, 2007/426 E., 2008/24 K. sayılı kesin kararı ve karara esas satış dosyasında bir örneği mevcut, 16.07.2007 tanzim tarihli, bilirkişi raporu ile kesin olarak belirlenmiştir. Satış şartları: 1 Satış 25/03/2008 Salı günü, saat 14:40’den 14:50’ye kadar Bursa 10. İcra Müdürlüğünde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle 04/04/2008 Cuma günü, saat 14:40’den 14:50’ye kadar, Bursa 10. İcra Müdürlüğünde ikinci artırmaya çıkanlacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu venneleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masrafları ile mevzuatın öngördüğü oranda K.D.V . ihale alıcısına aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 İhaleye katılıp, daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle, ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın, dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin, 2006/3605 sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilân olunur. (İİK.m.26) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. (Basın: 7545) BURSA 10. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI THY, ‘Ben Efsaneyim’in peşini bırakmayacak ANKARA (ANKA) Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürü Temel Kotil, 2007 yılında yurtdışı satışlarından 2 milyar 179 milyon YTL elde ettiklerini belirterek, “2008 atılım yılımız olacak. 21 uçak ve 11 yeni dış hat ile yurtdışında daha büyük bir marka olacağız” dedi. Toplam satışların yüzde 18 artışla 4 milyar 718 milyon YTL ’ye ulaştığını söyleyen Kotil, “THY, gelirinin yüzde 60’ını yurtdışı satışlarından temin ediyor. 2007’de yarım milyar YTL ekstra bir parayı Türkiye’ye getirdik” diye konuştu. THY’nin bu yıl filosuna 21 yeni uçak ekleyeceğini belirten Kotil, ilk uçağın bugün geleceğini bildirdi. THY’nin yurtdışındaki itibarının çok önemli olduğunu vurgulayan Temel Kotil, bir süre önce vizyona giren “Ben Efsaneyim” filminde THY uçağı için, “Pistten çıktı” ifadesinin kullanılmasına da bu çerçevede baktıklarını söyledi. Konuyla ilgili olarak, ABD’deki hukuk bürosunun başlattığı hukuki incelemenin sürdüğünü ifade eden Kotil, “İsmimizin böyle anılmasından büyük rahatsızlık duyduk. İnceleme tamamlanınca gerekeni yapacağız. Bu işin peşini bırakmayacağız” dedi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle