05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 4 ARALIK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 AKP’liler seçim bölgelerine imam istiyormuş. Ekonominin cenaze namazı için mi? Yumurta Gülfatma Carlık: “Yumurtanın kolestrole zararı yokmuş. Kemal Abi’nin oğlunun işleri iyi gitmiyor mu ne!” Kasap Suzan Yıldız: “Enflasyon hesabında deve etinin fiyatı düşmüş fakat ben deve eti satan bir kasap niye bulamıyorum!” YağmurDeniz - İktidar, Alevi dedeleri maaşa bağlayacakmış... “Fişlemek için mi!” BİR memlekette demokrasi olması ne güzel şey. Kemal Öncü de zaten bu nedenle “Memlekette iyi ki demokrasi var” diyor: “İyi ki demokrasi var da o sayede parti liderlerinin belirlediği adaylar arasından istediğimizi belediye başkanı seçme özgürlüğüne sahibiz çok şükür. Bunun kıymetini bilmek lazım. Maazallah ya demokrasi olmayaydı da başımızda bir diktatör ya da askeri bir cunta bulunaydı? O diktatör ‘İstanbul’a belediye başkanı olarak falan kişiyi tayin ettim’ diyecekti ve biz sesimizi çıkaramayacaktık. Ama şimdi öylemi ya? RTE ya da Deniz Baykal, tarafından tayin edilen iki kişi arasından istediğimizi belediye başkanı seçme özgürlüğüne sahibiz. Hatta çeşni olsun diye öteki partilerin tayin ettiği birkaç aday daha var ki onlar sayesinde demokrasi daha da güçleniyor ve biz iki kişiden birini seçmek zorunda kalmıyor, beş-altı kişi arasından çoktan seçmeli seçme özgürlüğümüzü kullanıyoruz. İşte bu nedenle iyi ki demokrasi var. Şu Ergenekon çetesinin yakalanması da demokrasi açısından çok yararlı olmuştur. Verilmiş sadakamız varmış! Eğer yakalanmasalardı neler olacaktı, meselenin vahametinin, tehlikenin farkında mısınız? Seçme özgürlüğümüz kısıtlanacak ve hatta elden gidecekti yahu! Sivillerin yapacağı bu askeri darbe sonucu İstanbul’dan Ankara’ya, Çorlu’dan Datça’ya kadar belediye başkanlarını kim seçecekti sanıyorsunuz, halk mı? Siz öyle sanın. Eğer bu Ergenekoncular kıskıvrak yakalanıp da derdest edilmeselerdi, İstanbul’a belediye başkanı mı lazım; fikir babaları İlhan Selçuk ‘İstanbul’a belediye başkanı olarak Nuri Ergin’i tayin ettim’ diyecekti. Ama şimdi öylemi ya? İlhan Selçuk yerine RTE ya da Baykal’ın tayin ettiği iki adaydan birini gönül rahatlığı ve serbest irademizle, demokratik hak ve seçme özgürlüğümüzü kullanarak seçme hakkına sahibiz. Bundan büyük nimet mi olur? İşte, demokrasinin fazileti burada baylar bayanlar. İyi ki parti liderlerimiz var, kıymetlerini bilip sahip çıkmak, üzerlerine titremek lazım. Onlar olmasa, onların tayin ettiği belediye başkan adayları olmasa demokratik haklarımızı kullanıp da bir belediye başkanı bile seçemeyeceğiz Allah korusun. Tahtaya vurun tahtaya; memlekette iyi ki demokrasi var.” İyi ki var! DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Atatürk’ten Sonra… “Fazla geldiyse size hürriyet, cumhuriyet…/ Öz- lemini çekiyorsanız/ Saltanatın, sultanın…/ Hâlâ önemini anlamadıysanız/ Millet olmanın…/ Kul olun, ümmet kalın/ Fetvasını bekleyin şeyhülisla- mın/ Unutun tüm dediklerimi/ Rahat bırakın be- ni…” (*) Şiirin son dizelerine bir kez daha hüzünle göz gezdirdikten sonra, su içercesine okuduğum ki- tabın kapağını kapattım… Sonra yazarını dü- şündüm… 80. yılına erişmiş onurlu, cesur bir ya- şam… Cumhuriyeti adım adım yaşayarak izlemiş, yaşadıklarını halkına anlatmak için kıyasıya ça- balamış bir aydın… Kalemini eğip bükmeden, ege- menler karşısında asla eğilmeden 61 yılı geride bı- rakmış bir gazeteci… Her biri bu yaşamdan sü- zülmüş, derslerle dolu 30’u aşkın kitap… - O gazetecinin adı Cüneyt Arcayürek… - Gazetecinin son kitabının adı: “Atatürk’ten Sonra Bugünlere Nasıl Geldik?” Arcayürek, kitabında, o müthiş devrim süre- cinden sonra 1940’lardan başlayarak bugünlere, karanlığın en koyusunun eşiğine nasıl geldiğimi- zi son derece yalın bir dille anlatıyor… Cumhuriyetin ilan edildiği tarihten yalnızca beş yaş küçük gazetecinin şu sözleri bence ki- tabın ruhunu olanca netliğiyle ortaya koyuyor: - Bu kitap, Atatürk’ten bu yana bugünleri ha- zırlayanlara ve olaylara topluca bakan… Ül- kemizin Atatürk’ün bin bir emekle kurduğu la- ik Cumhuriyet’ten, onun aydınlık çağından ve reformlarından koparılışını izleyen bir gaze- tecinin geçmişten bugüne uzanan ufuk turu- dur… Atatürk’le doğan, Atatürk’le yaşayan, bu- günleri içi kan ağlayarak izleyen bir gazetecinin anı defteri de diyebilirsiniz… Kitap, Arcayürek’in tanıklık ettiği, bire bir ya- şadığı, izlediği, yazdığı olaylarla, karşıdevrimin baş- langıcından bugünlere nasıl ulaştığımızı bölüm- ler halinde önümüze koyuyor.. Büyük devrimci- den verdiği örneklerle nereden nereye devrildi- ğimizi de gözümüze sokuyor doğal olarak: “1924 yılının ilkbahar aylarıydı. Yani Cumhuri- yet’in ilanının üzerinden henüz 6 ay geçmişti. Pa- sinler’de deprem olmuş, birçok ev yıkılmıştı. Mus- tafa Kemal, durumu yerinde görmek için Pasin- ler’e gelmişti… Halkın içinden bir köylüyü çağır- dı: ‘Depremden çok zarar gördün mü baba?’ di- ye sordu… İhtiyar şaşırdı. Kollarını göğsüne bağ- ladı, boynunu büktü, bir şeyler söylemek istedi. Ga- zi Paşa, ihtiyarın durakladığını görünce tekrar sor- du: ‘Hükümet sana kaç para verse zararını kar- şılayabilirsin?’ İhtiyar Kürt şivesiyle: ‘Valle Padi- şeh bilir’ dedi. Gazi Paşa gülümsedi.. Yumuşak bir sesle: ‘Baba, padişah yok! Onları siz kaldırmadı- nız mı? Söyle bakalım zararın ne?’ İhtiyar yinele- di sözünü: ‘Padişeh bilir.’ Bu yanıt karşısında Ga- zi Paşa’nın yüz çizgileri aniden değişti. Kaşlarını çattı ve kaymakama döndü. ‘Siz daha devrimi yay- mamışsınız’ dedi… Kaymakam dondu kaldı… Genç tahrirat kâtibi öne atıldı ve ‘Köylere tamim ettik (genelge gönderdik)’ dedi. Gazi Paşa’nın yü- zü daha ziyade karıştı. Kaşlarını yukarı kaldırdı: ‘Oğ- lum’ dedi, ‘Tamimle devrim olmaz!’...”(**) Yalnız başına bu örnek bile büyük devrimciy- le ölümünden sonra iktidara gelenleri büyük bir uçurumla birbirinden ayırmıyor mu?.. Üzerine ölü toprağı serpilmiş toplumlar bazen hiç umulmadık şekilde içine düştükleri tutsaklık ve haysiyetsizlik kâbusundan silkinerek şahla- nırlar… Toplumların bu şahlanışında öncü konumundaki namuslu aydınların ve onların eserlerinin payı azım- sanmayacak öneme sahiptir. Cüneyt Arcayürek bu kitabıyla işte bu görevi yerine getiriyor. Sıra ar- tık bu ülkenin çağdaş, aydınlık yığınlarında… Cum- huriyeti koruma, kollama vaktidir!.. - Bu toplum, o dizelere layık olmamalıdır!.. (*) Süleyman Aydın’ın “Yıkın Heykellerimi” şii- rinden. (**) Cüneyt Arcayürek, Atatürk’ten Sonra Bu- günlere Nasıl Geldik, Cumhuriyet Kitapları. SADIK ÇELİK Ekmek insanoğlunun bilinen en eski, en önemli gıda madde- lerinden birisidir, tarihi neolitik çağ kadar eski. O dönemlerde il- kel insanların ekmek yapımında kullandıkları hububatı taşlar ara- sında ezdiği ve daha sonra buna su katıp elde ettiği hamuru yas- sı taşların üzerine yayarak ateş üzerinde pişirdiği tahmin edil- mektedir. Yapılan araştırmalar MÖ 4000 yılında Babillilerin özel fırınlarda ekmek pişirmeyi bildiğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, yapılan çeşitli kazılarda MÖ 4300 yılları- na ait olduğu tahmin edilen de- ğirmen ve fırınlara da rastlan- mıştır. Ekmekte maya kullanımı ise MÖ 2600 yıllarında Mısırlılarda uy- gulanmıştır. O dönemlerde, Ma- yalı ekmeği soylu kesimin tüket- tiği, tercih ettiği bilinmektedir. O tarihlerden itibaren, daha beyaz ekmekler zenginlerin sofralarını süslemeye başlamış, yakın tari- himize kadar bu anlayış devam et- miş ve baş tacı edilmiştir. Oysa ki günümüzde bilimin yol gösterici- liğinde, kepekli ekmek ya da tam buğday ekmeği gibi daha koyu renkteki ekmeklerin besin değe- ri açısından daha zengin olduğu- nu yapılan araştırmalar ortaya çıkarmıştır. Çünkü bu ekmekler- de buğdayın en faydalı kısmı olan tohum ve kepek atılmamış- tır. Yapılan araştırmalar, tam buğ- day ekmeğinin protein açısından daha zengin, beyaz ekmeğin ise daha kalorili besin olduğunu, her insanın sağlıklı beslenmesi için ge- rekli olan diyet liflerin yok dene- cek kadar az olduğunu (0.3 g/100 g), tam buğday ekmeğininse da- ha zengin olduğunu (5.09 g/100 g) ortaya koyar. Kepekli ekmek- te yağ miktarı beyaz ekmeğe gö- re daha fazladır ancak bu yağlar doymamış yağlar olduğundan in- san sağlığına faydalı olduğu bi- linmektedir. Merdiven altı üre- timlerde esmer ekmek adı altın- da kakao tozu gibi renk verici maddeler katılarak rengi koyu- laştırılmış esmer ekmeklerin üre- tildiği de bilinmektedir. Son yıllarda sağlıklı beslenme, diyet, organik tarım, doğal bes- lenme ve buna benzer pek çok ta- nım hayatımıza girmiş, pek çok in- san da belki bu trende uyarak bu tanımlamaların peşinden gitmiş, uygulamaya çalışmıştır. Elbette ki beslenme ve alışkanlıkların, form- da ve fit görünümle, sağlıkla da doğrudan ilgisi vardır. Hepimizin bildiği gibi beslenme piramidinin temelini ve en önemli alanını kar- bonhidrat kaynağı besinler oluş- turur. Bu besinler en önemli ener- ji kaynağımızdır. Karbonhidrat kaynağı besinlerin başında da ülkemizde pek çok sofrada faz- lasıyla tüketilen ekmek gelir. Ek- mek, enerji kaynağı olmasının yanı sıra ihtiva ettiği kompleks kar- bonhidratlar sayesinde kan şe- kerini dengede tutar, B1 ve B2 ile niasin vitaminlerinin en önemli kaynağıdır. Ayrıca yağ oranı dü- şük bir besindir. Bu nedenlerle ek- mek gereğinden fazla tüketilme- dikçe, gerekli bir temel besin kaynağımızdır. Ancak ekmek sa- tın alırken ve tüketirken dikkat edilmesi gereken birçok önemli husus vardır. Beyaz ekmek, iş- lenmemiş ve sağlıklı olarak nite- lendirilen tam buğday ekmekleri- nin pahalılığından dolayı ve mev- cut alışkanlıkları nedeniyle gelir düzeyi düşük, eğitimsiz kesim tarafından tüketilmektedir. Beyaz un, beyaz şeker ağırlık- lı beslenme alışkanlığı kanser, obezite ve koroner kalp damar ra- hatsızlıkları başta olmak üzere pek çok sağlık sorununa davetiye çı- karmaktadır. Ülkemizde çok faz- la tüketilen beyaz ekmeğin ve bir- çok unlu mamulün üretiminde kullanılan beyaz un; tohum ve ke- pekte bulunan tüm besleyici de- ğerlerden ayrıştırılmıştır. Tahılla- rın tohum kısmı protein, mineral, vitamin özellikle antioksidan ve E vitamini kaynağıdır. Tahılın to- humu, dış kabuğu (zarı) ile birlik- te öğütülürse, tohumda bulunan doğal yağlar nedeniyle çok kısa bir sürede acılaşır ve bozulur. Bu nedenle, günümüzde un üreticileri tahılların besleyici tohum kısmını mevcut koşullardan ve an- layıştan dolayı ayırmakta ve una katmamaktadırlar. Kepek kıs- mında ise lif, mineraller ve prote- in bulunur, sindirim sistemine tokluk hissi verir, kan şekerinin dü- zenlenmesine yardımcı olur. Fa- kat unun rengini esmerleştirdiği, hamur yoğurmayı zorlaştırdığı, hamur işini daha lifli hale getirdi- ği için ve işleme zorluklarından dolayı una katılmaz. Ancak beyaz ekmek tüketirken dikkat edilmesi gereken daha da önemli ve kaygı verici olan husus, yasal olmayan beyaz un ağartma yöntemleridir. Normal şartlarda ekmek ve unlu mamul üretimin- de kullanılacak olan kaliteli ek- meklik buğdaydan elde edilmiş beyaz unun ağartma işlemi doğal yollarla, oksijen ile temas ettirile- rek üretilmelidir. Ancak ucuz, ka- litesiz hayvan yemi olarak kulla- nılması gereken buğdayın daha çok kâr hırsıyla kimyasal yollarla (benzoil peroksit) yapılan ağartma işlemi Türk Gıda Kodeksi’ne ay- kırı bir biçimde merdiven altı ve in- san hayatını hiçe sayan işletme- lerde gerçekleştirilmektedir. Ben- zoil peroksit (E 924) maddesinin kansorejen olduğu kesinlikle tes- pit edildiğinden Avrupa ve ABD’de kullanımı yasaklanmıştır. Bu ve diğer sebeplerden dolayı ül- kemizde beyaz ekmek ve işlenmiş beyaz un tüketimini minimum seviyeye indirmeli ve bu konuda toplum bilinçlendirilmelidir. Tam buğday ekmeğinin tüketi- minin artmasıyla işlenmemiş una olan talep artacağından kısıtlı üretimden kaynaklanan pazarla- ma, dağıtım, üretim maliyetlerinin düşmesi sağlanacaktır, ayrıca stoklama ve saklama koşullarına yatırım yapılarak, iyileştirilmesi gerçekleştirilirse tam buğday unu- nun sıkıntı ve problemlerinin (acı- laşma, bozulma) çözüme kavuş- turulmuş olacaktır. [email protected] Maşallah Ekmeğin Beyazı mı Esmeri mi? Tercih Sizin Elazığ Ticaret Borsası Başkan’ının kendi adını verdiği yatılı kız Kuran kursunun temeli TOBB Başkanı’nın huzurunda atıldı!” Ahmet Önen: “Partisi seçimde ikinci olursa RTE genel başkanlıktan ayrılacakmış. Demek ki üçüncü olacak!” Partili ayak bağı olmasın diye! CHP’DE rozet takılmak suretiyle kara çarşaflı ve türbanlı kadınlar törenle parti üyesi yapıladursun, Aydın’ın Karacasu ilçesinden CHP üyesi Hüseyin Zike bakın neler anlatıyor: “CHP Genel Başkanı Deniz Baykal başta olmak üzere partinin en üstünden en altına kadar tüm kadrolarının, iliklerine kadar işleyen sürekli ‘strateji’ hatası yapma alışkanlıklarından bir örnek de ilçemizde yaşandı ve benim başıma geldi. İlçe başkanlığı yapmış, partiden belediye başkan adayı olmuş ve mesleği avukatlık olan 11 yıldır da parti üyeliği bulunan bir CHP’li olarak yerel seçimde belediye meclis üyesi adayı olma talebinde bulundum. Aldığım yanıt, ‘Sen çok dürüst ve bilgili bir insansın. Ama biz bu dönem başkanlık seçimini kesinlikle alacağız ve işbaşına geldikten sonra meclis kararlarında sen bize zorluk çıkarırsın, bize ayak bağı olursun’ oldu. Bizim burada, ilk ve son kez 1970’li yılların sonuna doğru bir sol parti adayı belediye seçimini kazanmış. 1980 darbesi ile o da görevinden alınmış zaten. İnanın, belediye meclis üyeliği adaylığım konusunda aldığım bu ilginç yanıt sonrasında, partimin ilkelerinde ve sosyal demokrasi anlayışında işin içinden artık iyice çıkamaz oldum.” SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY 4 Aralık HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Giresun kentinin, kira- za da adõnõ ve- ren antik dö- nemlerdeki adõ. 2/ İçinde bulaşõk yõka- nan musluk teknesi... Ka- dastro harita- larõnda parsel- ler topluluğu. 3/ Evcil bir geyik... “Yok edin insanõn insana kulluğunu / Bu --- bizim” (Nâ- zõm Hikmet). 4/ İs- lam inancõna göre, kõyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağõ yerin adõ... Bir nota. 5/ Kuzu sesi... “Deni- zayısı” da denilen bir fok cinsi. 6/ Kõşa kadar sak- lanabilen, sarõ renkli bir üzüm cinsi. 7/ Eski ki- tap satan kitapçõ... Irmaklarõ geçmek için kulla- nõlan sal. 8/ Balçõk... Japon lirik dramõ. 9/ Ka- badayõ Rum delikanlõsõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Muğla’nõn Milas ilçesinde, seramik sözcüğü- ne de adõnõ veren antik kent. 2/ Dört yaşõna ka- dar olan dişi manda... Gözleri görmeyen. 3/ Tõrpana balõğõna verilen bir başka ad... Bir işin ustasõ olan. 4/ Bir zaman birimi... Afrika’da bir ülke. 5/ Hastayõ sakinleştirmeye yarayan ilaç. 6/ Zerdüşt dininde ateş tanrõsõ... Sodyum elementi- nin simgesi. 7/ Atasözü... Bir inceleme sonucu- nu içeren yazõ. 8/ Doğu ve Güneydoğu Anado- lu’ya özgü bir halk oyunu. 9/ Dar ve kalõnca tah- ta... Bir borcu azar azar ödeyerek kapatma. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K I K I R L I K O R A N A S A L C A V C A V M E A K A S A L A K B A L İ Ş A R A Y Z I T B A S Ş U Z A R A A N O N A D A S K A H K E A Ş I 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 e-posta: [email protected] İkinci TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle