05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ARALIK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B Eleştirel düşünmeye ayırdığımız üç yazının bu sonuncusunda, günü- müzün dünyasında eleştirel düşün- menin neden gittikçe artan bir önem kazandığını, bu durumun hangi ihti- yaçlardan kaynaklandığını anlatma- ya çalışacağız. Yalnız hemen belir- telim ki, bu önem kazanma, özetle söylemek gerekirse, yalnızca dü- şünme geleneğinin temelinde fel- sefenin doğal bir temel taşı niteliğiyle yer aldığı toplumlar için geçerlidir. İki bin beş yüz yıl önceki antikçağ Yu- nan felsefesinden bu yana düşünce eksenlerini hep neden-sonuç ilişkileri doğrultusunda, başka deyişle sistemli düşünme temelinde düzenleyen bu toplumlar, varılan ve aşağıda açık- lamaya çalışacağım son noktada geçmişlerindeki bütün düşünsel bi- rikimleri şimdiye kadar olduğundan çok daha eleştirel bir yaklaşımla de- ğerlendirmeyi doğal bir gereklilik olarak algılamışlardır. Geride kalan yirminci yüzyılın ilk yarısında iki dün- ya savaşını yaşayan ileri Batı top- lumları, bu savaşların yol açtığı yı- kımlar ve bunların günümüze kadar- ki türlü uzantılarıyla hesaplaşmanın yolunu, artık yirmi yüzyıllık bir bilgi bi- rikiminin insanlığı -olumlu ve olum- suz- hangi noktalara getirdiği nok- tasını gerçek anlamda nesnel - eleş- tirel bir düşünme sürecinde ara- maktadırlar. Ağırlık noktası on sekizinci yüzyıl- da odaklanan ve aklın, her alanda otorite ile iktidarın tek kaynağı ve tek zemini olmasını öngören Aydınlan- ma’dan bu yana, felsefe ve kültür pa- radigmalarını artık evrime kapalı inanç sistemlerine değil, fakat evrim kavramını doğası gereği beraberin- de getiren ve koşul kılan düşünme sistemlerine dayandıran toplumlar için baştan beri sözünü ettiğimiz eleştirel düşünme arayışı, neredey- se kendiliğinden ortaya çıktığı söy- lenebilecek bir arayıştır. Eleştirel dü- şünmeyi, en kısa tanımıyla, toplumun bilimsel yoldan aydınlatılmasının en önemli aracı diye tanımlayan dü- şünce toplumları, bu aracı yaşanan her toplumsal bunalım evresinde harekete geçirerek sonuç almak ça- basındadır. Özellikle elektronik kitle iletişim araçları alanında kaydedilen büyük ilerlemeler, iletişimi yaygınlaştırmanın yanı sıra, bireyleri ve toplumları: “Bu araçlarla bize teknik açıdan yetkin dü- zeyde gösterilen, nedir? Gerçeklerin kendisi mi, yoksa bu gerçeklerin gör- memiz istenilen yanları mı?” gibi, ne kadar hayati önem taşıdığı ilk bakış- ta anlaşılamayan bir soru ile karşı kar- şıya bırakmıştır. Bu sorunun gereken ciddiyetle ele alınmaması ise, sözü- nü ettiğimiz teknik gelişmeleri aslın- da büyük ölçüde iletişim kirliliği diye adlandırılan bir olgunun aracına da dönüştürmüştür. Öte yandan çağ- daşlığı çok su götürür kimi ‘çağdaş’ eğitim sistemleri, öğrencileri akıl yü- rütme ve bağımsız düşünce üretme yerine, çok sinsi bir biçimde çağdaş ezberlerle karşı karşıya bırakmakta- dır. Örneğin bugün dünya çapında egemen olması için çok çaba harca- nan tüketim toplumu modelinin yay- gınlaşmasına da üstün hizmetler- de(!) bulunan çağdaş ezberler çer- çevesinde, genç beyinlerde, görü- nüşte engin bir seçenekler denizinde ilerledikleri izlenimi yaratılırken, ger- çekte aynı beyinler madde’nin tarih- te eşi görülmemiş boyutlardaki ege- menliğinin pençelerine atılmaktadır. Düşünce toplumlarının, temelini Sokrates’te bulduğu kabul edilen eleştirel düşünme yöntemi’ni artık ba- ğımsız bir bilime dönüştürme ihti- yaçları, işte böyle bir genel tablodan kaynaklanmaktadır. Herhalde dik- katleri çekmiş olacağı gibi, yazımın bu son bölümünde toplumlar sözcü- ğünü çok sık kullandım; bunun ne- deni, aklın egemenliğindeki bir yaşam biçiminin ancak düşünme temeline dayanan insan kümeleri, yani top- lumlar için söz konusu olabilmesidir. Buna karşılık inançları temel alan ce- maatler için ya da bir zamanlar ce- maat’ten toplumsallaşmaya umut verici adımlarla ilerlemiş, fakat son- radan tekrar cemaatleşmenin yolu- nu tutmuş toplumlar için düşünebil- menin bütün yolları kapalıdır! [email protected] ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Eleştirel Düşünmenin Dayanılmaz Ağırlığı (3) Ü lkemizdeki çağdaş mimarlõk ve mühendislik örgütlenmesi 100. yõlõnda… Mimar Kemalettin Bey’in imzasõyla Tanin gazetesinde çõkan “çağrı” üzerine 28 Ağustos 1908’de Sir- keci Garõnda toplanan 11 mimar ve 11 mü- hendis, “Meşrutiyet” devriminin rüz- gârõyla “Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti”ni kurmuşlardõ. Aynõ yõl, cumhuriyet dönemi mimarlõ- ğõmõzõn iki ünlüsü de dünyaya geliyordu. Akademi’de “ulusal mimarlık” çabala- rõnõ başlatan Sedat Hakkı Eldem’le, Anõtkabir’in mimarõ Emin Onat... Bu nedenle Türk Mimar ve Mühendis Odalarõ Birliği (TMMOB) ilk “cemi- yet”in 100. yõlõnõ kutlarken Mimarlar Odasõ da aynõ geçmişini “100 yılın 2 mi- marı”yla birlikte anõyor. Bu tarihsel yõl- dönümünün kuşaktan kuşağa anõmsanmasõ için Kamran İnce’nin bestelediği “Mi- marın Düşü”nü de sanat dünyamõza ka- zandõrarak… “Geçmişten günümüze Anadolu’nun yapı ustalarına adanan” eserin dünya prömiyeri 22 Ekim 2008’de İTÜ Musta- fa Kemal Amfisi’nde yapõldõ. Şef/piyano Kamran İnce yönetiminde İstanbul Mo- dern Müzik Topluluğu’nun seslendirdiği konserde solist de Cihat Aşkın’dõ… 100 YILIN MİMARI Bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) olan “Sanayi-i Nefise Mektebi”nin mimarlõk bölümüne 1924’te giren Sedat Hakkõ Eldem, okul bi- rincilerine verilen devlet bursuyla Avru- pa’daki ünlü mimarlarõn yanõnda staj yaptõ. 1931’de Ankara’da Cumhuriyetin ilk yapõlarõna imza atan İtalyan Mimar Guilio Mongeri’nin asistanõ oldu; ertesi yõl İstanbul’da kendi bürosunu açarak, ay- nõ zamanda Güzel Sanatlar Akademi- si’ndeki 1978’e kadar sürecek hocalõğõna başladõ... 1988’de yitirdiğimiz Eldem için yaz ay- larõnda “2 sergi-2 kitap” etkinliğini gerçekleştiren Osmanlõ Bankasõ Müze- si, “Gençlik Yılları” sergisinde yaşa- mõnõn ilk 24 yõlõnõ; “Olgunluk Yılla- rı”nda ise hocalõğõnõ ve mimarlõğõnõ ta- nõttõ. MSGSÜ’de düzenlenen sempozyum- la da “Akademideki efsanevi kişiliği” anlatõldõ; okulda, tarihsel mirasõn ko- runmasõna verilen önemin bir “Sedat Hakkı Bey mirası” olduğu vurgulandõ... ‘SESSİZ’ VE SAYGILI SERZENİŞLER Bütün bunlar Sedat Hakkõ Eldem’in 20. yy mimarlõğõmõza ne denli önemli katkõlarda bulunduğunu hemen tüm ay- rõntõlarõyla belgeliyor. Ne var ki aynõ yü- ce mimarõmõzla ilgili, günümüzde daha da önem kazanan kimi mimari sorum- luluklara yönelik “çekinceli gözlem- ler”in de “anı”lara eklenmesi gerekiyor. Zaten Eldem de meslektaşlarõnõn ek- siklerini görmezden gelmeyen, hatta be- ğenmediğini erişilmez karizmasõyla açõk- ça “belli eden” bir aydõn kimliğine sa- hipti. Bu nedenle, kendine yönelik kimi serzenişlerin de bilgeliğine saygõ sõnõr- larõ içersinde anõmsanmasõnõn, ona ya- kõşõr bir anma olacağõnõ düşünüyorum. Peki, neydi Sedat Hakkõ Eldem’in mimarlar arasõnda alçak sesle konuşulan, ama asla açõkça dillendirilmeyen özel- likleri?.. KİBAR VE ACIMASIZ Hemen tüm öğrencisi olmuş mimarla- rõn ortak görüşü “çok kibar, çok disip- linli” ama aynõ zamanda “çok acımasız” olmasõydõ. Kibarlõğõ ve disiplini, kuşkusuz döne- min sayõlõ sanatçõ ailelerinden birinin ço- cuğu olarak aldõğõ eğitim terbiyesinden ge- lirdi. “Kuzum” diye hitap ettiklerine bi- le “siz” der, en sert sözünü en zarif şekilde söylerdi. Ne var ki öğrencilerini, asistan- larõnõ, hatta kendinden genç hocalarõ ade- ta “tepeden bakar”casõna küçümseyici hali, kimi zaman insana “hakaret” gibi gelir, dokunurdu. Özellikle öğrencilerine ve asistanlarõna yaptõrdõğõ rölevelerin birçoğunu, sivil mimarlõk kültürümüzü mükemmel bel- geleyen yayõnlarõnda “isimlerini anma- dan” kullanmasõna da gönül koyanlar var- dõr. UYGUNSUZ ‘YER’LER... Eldem’in kimi yapõlarõndaki “uygunsuz yer seçimi” ve “çevre-kütle oransızlığı” yaratan yaklaşõmlar da hep “sessiz”ce tar- tõşõlmõştõr. Bunlarõn en ünlüsü Sultanahmet’teki Adliye Sarayõ’dõr. Yapõ, mimaride “ulu- sal kimlikli çağdaş” arayõşlarõ yansõtsa bi- le, İstanbul’un en eski kent merkezini oluş- turan o çok özel dokuyu “zedelediği” ge- rekçesiyle eleştirilere de konu olmuştur. Aynõ zamanda Bizans arkeolojisi üzerin- deki konumuyla tarihe karşõ umarsõzlõk ör- nekleri arasõnda sayõlabilmiştir. Nitekim Hilton Oteli’ni ta- sarlayan ABD’li mimarlarõn Türk danõşmanõ olarak, binanõn hem “yeşil alan”da hem de kent siluetine aykõrõ gerçek- leşmesine “tepkisiz” kalmõş ol- masõ, “göz yumdu”ğu yo- rumlarõna neden olmuştur. Hele ilerleyen yaşlarõnda, İstanbul’un en tartõşmalõ yapõsõ Gökkafes’in “ilk tasa- rım”õna imza atmõş olmasõ, öğrencileri- ni olduğu kadar hemen herkesi üzmüştü. Gerçi, Eldem’in “uygulanmayan” 8 kat- lõ projesi Taşkõşla’nõn alt kotunu geçmi- yordu ama o kadarõ bile Dolmabahçe’deki özgün peyzajõ parçalamaya yetiyordu. Yine Eldem’in, Abdülaziz döneminde Jöntürklerin karargâhõ olan Yeniköy’de- ki Sağõr Ahmet Bey Yalõsõ’nõn yerinde “başka” ve “yeni” bir yalõ tasarlamasõ da kendisinden “beklenmeyen”ler arasõn- daydõ. Boğaz’da yok olan önemli mimarlõk örneklerinin “restitüsyon”u (yeniden canlandırılması) konusunda en birikim- li hoca olan Eldem, dönemin “barajlar kralı Tahsin Uzel” tarafõndan “yıkılan” tarihi yalõnõn yerinde eskisini canlandõr- mayõ değil, yeni bir yapõyõ yeğlemişti! Sedat Hakkõ Bey’in Boğaziçi yamaç- larõndaki kimi toplu villa projelerinin de tartõşmalõ imar planlarõyla gerçekleşme- si; hatta “Sedat Hakkı Eldem Evleri” adõyla pazarlanmalarõ, 20. yy mimarlõğõ- mõzdaki saygõn yerini sarsmasa bile, ken- disini sevenlerde hüzünlü duygular yara- tan gerçeklerdir. Eldem’in öğrencisi olmaktan her zaman gurur duydum. Kente, kültürel mirasa ve çevreye duyarlõ mimarlõk kavgamõzõn te- melinde yatan “tarihsel yaratıcılığa say- gı”yõ da ondan öğrendik… Bu nedenle hocamõzõ derin bir bağlõlõkla anarken “konuşulan ama yazılmayan” yanlarõnõ da 100. doğum yõldönümünde anõmsamayõ, o örnek alõnmasõ gereken “gerçekçi”liğine ve “ayrıntılardaki ti- tizliği”ne adõyorum… 20. yy mimarlõğõmõzõn ustasõ ‘Meşrutiyet’te doğmuş, Cumhuriyet’in ‘ulusal’ hocasõ olmuştu Hocamõz ‘Sedat Hakkõ Bey’ CUMHURİYET’İN SANATÇISIYDI: Gençlik yılları (1), Swiss Otel nedeniyle yıkılan “Taşlık Kahvesi” (2), Akademi’nin “Bilge Hoca”sı (3)... 13 2 Kadınlara Seçme Seçilme HakkıVerilmesinin 74. Yıldönümünde SİYASETTE KADININ ADI YOK Kadınlara Kapalı Siyaset Kapısını Birlikte Açmak Eşit Temsil - Gerçek Demokrasi Çağrısı Yapmak İçin Buluşuyoruz Demokrasiye, kadın erkek eşitliğine duyarlı bütün yurttaşları bekliyoruz. Tarih: 5 Aralık 2008 Cuma Saat: 10:30 Yer: Beşiktaş Meydanı (Demokrasi Anıtı) 5 Aralık 1934’te Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: '' .. Kadınlarını geri bırakan milletler, medeniyetten nasibini alamazlar. ..Siyasi hayatta, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu defa milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin bir çoğunda, kadından esirgenen bu hak bugün Türk kadınının elindedir, bu hakkını selahiyet ve liyakatla kullanacaktır." Düzenleyenler: İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği - İKKB Beşiktaş Belediyesi Kadın Konseyi Kadınlara Seçme Seçilme Hakkı Verilmesinin 74. Yıldönümünde SİYASETTE KADININ ADI YOK Eşit Temsil - Gerçek Demokrasi Çağrısı Yapmak İçin Buluşuyoruz 74 Yılda TBMM’ye seçilen toplam 9065 milletvekilinin sadece 234’ünün kadın milletvekili; 2004 Yerel Seçimlerinde 81 il, 883 ilçe ve 2281 beldede 3225 Belediye Başkanının sadece 18’inin kadın olduğunu hatırlatıyoruz. Demokrasiye, kadın erkek eşitliğine duyarlı bütün yurttaşları Kadıköy İskele Meydanı’na Bekliyoruz. Tarih: 5 Aralık 2008 Cuma Saat: 15:00 Düzenleyenler: İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği - İKKB Kadıköy Kadın Konseyi GÖLCÜK İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2007/1657 Tal. Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri: Gölcük Yeni Mh. Fatih Cad. Tanta Apt. No: 34 adresinde bulunan taşõnmaz tapuda Gölcük İlçesi, Yeni Mh. 104 ada, 39 parsel, 1 cilt, 62 sayfada ka- yõtlõ 148,74 m2 alanlõ 40/150 arsa paylõ, kat mülkiyetli 2. kat 3 No’lu mesken niteliğinde bağõmsõz bölüm taşõnmazdõr. Borçlu hissesi tamdõr. Etrafõnda işyerleri ve konutlar mevcuttur. Dairede 2 oda, 1 salon, 1 balkon, 1 mutfak ve banyo ile WC’den ibarettir. Dairede doğalgaz bağlantõsõ olup, kombi mevcuttur. Asansörü yoktur. Islak zeminleri kalebodur kaplõ, diğer zeminler ise laminat parke kaplõdõr. Alt katõnda nalburiye ile ilgili işyeri bulunmaktadõr. Yeni imar planõna göre 3 katlõ yapõ yapõlabileceği, bu yapõnõn alt katõ işyeri ve %60 yoğunlukta, üst katõ ise %40 yoğunlukta yapõ yapõlabileceği tespit edilmiştir. Taşõnmaz 80.000,00,-YTL. muhammen bedelle açõk arttõrma usulü satõşa çõkarõlacaktõr. İmar Durumu: İmar planõ içinde konut alanõ içindedir. Satõş Şartlarõ: 1- Satõş 09.01.2009 Cuma günü saat 10.00’dan 10.10’a kadar Gölcük İcra Müdürlüğü odasõnda açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu arttõrmada tahmin edilen değe- rin % 60'õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş giderlerini geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok arttõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartõyla 19.01.2009 Pazartesi günü Gölcük İcra Mü- dürlüğü odasõnda aynõ saatlerde ikinci arttõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu arttõrmada da bu miktar elde edilememiş ise gayrimenkul en çok arttõranõn taahhüdü saklõ kalmak üzere arttõrma ilanõnda gösterilen müddet sonunda en çok arttõrana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştõrma masraflarõnõ geç- mesi lazõmdõr. Böyle fazla bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2- Arttõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerinin %20'si oranõnda pay akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin pa- ra iledir, alõcõ istediğinde (l0) günü geçmemek üzere süre verilebilir. İhale D. Pulu, K.D.V., tapu alõm harcõ, tahliye ve teslim harcõ ve masraflarõ alõcõya aittir. Birikmiş emlak borcu, tellaliye resmi ve tapu satõm harcõ satõş bedelinden öde- nir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi takdirde haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4- Satõş bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133'üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve %10 faizden alõcõ ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6- Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin Müdürlüğümüz 2007/1657 Talimat sayõlõ dosya õaumarasõyla müdürlüğümüze başvurmala- rõ ilan olunur. Not: İşbu ilan ile borçlular ve varsa 3. şahõslara gönderilen tebligatlarõn bila tebliğ iade olmasõ durumunda kendilerine satõş ilanõnõn tebliğ edilmiş sayõlacağõ anlamõnda ilanen tebliğ edilmiş sayõla- cağõ hususu ile ilanen tebliğ olunur. (İK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. Basõn: 65220
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle