24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Anadolu’nun o muhteşem 13. yüzyılının en önemli ki- şilerinden Nasreddin Hoca, Türk mizahının kilit taşı. Anadolu insanı her şeye katlandıysa, her şeye kar- şın yaşama umudunu yitirmediyse, her sıkıntının üs- tesinden öyle ya da böyle geldiyse, Nasreddin Ho- ca’nın bunda büyük payı var. 13. yüzyılda yaşayan Nasreddin Hoca’ya ilişkin ilk yazılı belgeler 14. yüz- yıla ait. Yazıdan çok söze önem veren Anadolu in- sanı, Hoca’nın söylediklerini nesilden nesile taşımış. Öyle ki, Hoca’yı adım adım kendi yaşadığı yüzyıla çek- miş. Derken Hoca’nın yaşadığı dönemin öncesindeki hükümdarlarla ilgili fıkralar da ona ait kılınmış. Böylece Hoca, sadece ölümünden sonra da ya- şayan değil, doğumundan önce de yaşamış olan bir kişilik haline gelmiş. Nasreddin Hoca’nın eserlerine klasik tanımla “fık- ra” diyoruz ama, farklı adlar verenler de oldu. Ben en çok “güldüşün”ü seviyorum. Gerçekten de dinle Ho- ca’yı, hem gül hem düşün! Buhara’da Nadir Divanbegi Medresesi’nin hemen önündeki ağaçların arasında yürürken karşıma bir- den Nasreddin Hoca çıktı. Eşeğe binmiş el sallıyor. Balkanlar’dan Orta Asya’ya bütün bölge halklarının sahip çıktığı Hoca’nın buradaki adı Nasreddin Efen- di, Azerbaycan’da ise Molla Nasreddin... Nasreddin Hoca’yı bugün de güncel kılan pek çok şey var ama, başlıca unsur hiç kuşku yok ki miza- hın gücü. Hoca, sadece devlet büyüklerine tatlı dil- li hakaretler etmekle kalmamış, gerektiğinde halkın yanlışlarını da yüzüne vurmuş. Bu uğurda kendisini de gülünç hale düşürmekten çekinmemiş. Yazı aramızda, özellikle UNESCO’nun 1996’yı Nasreddin Hoca Yılı ilan etmesinden sonra ben de kendimce bir Nasreddin Hoca öğrencisi olmaya ça- lışıyorum. 800. yaşıyla birlikte halkın o günkü dilini kullanan Hoca’yı bugünkü dille şiirimsileştirmeli mi diye de düşünmeden edemiyorum... Timur, Hoca’yı hamama çağırmış: “Nemize gerek dünya malı, al gel peştamalı...” İkisi de bakmamış yaşına başına, oturmuşlar gö- bek taşına. Timur: - Hoca, koca bir devlet başkanı olarak ben kaç pa- ra ederim? “Ne bileyim ben, merak ediyorsan borsaya açıl...” - Hoca ben sana soruyorum... “100 YTL edersin...” - Yok artık, 100 YTL sadece benim peştamal eder. “Ben de onu diyorum ya...” Akşehir’in çok zengin tacirlerinden biri göl kıyı- sındaki bataklığa saplanmış. Güzelim giysileri çamura bulanmış. Köylüler asıl asıl çekememişler. Hoca’dan yardım isteyelim demişler. Hoca duruma bakmış, “Bırakın kolundan çekip asıl- mayı” demiş, “Şöyle dolu bir kese gösterin, Öyle zıplayıp kapar ki, Bataktan da çıkar krizden de...” Nasreddin Hoca heybesine iki kilo leblebi dol- durmuş, Tarlaya giderken çocukları görünce durmuş. “Size leblebi vereceğim ama, Tanrı gibi mi dağı- tayım, benim gibi mi?” Çocuklar, “Tanrı gibi” diye bağırmış... Hoca, birine bir avuç, ötekine iki tek Dağıtmış heybe bitene dek. Çocuklar üzülmüş; “Birimize az birimize çok ver- din, Kavga çıkarmak mı derdin...” Hoca gökyüzüne seslenmiş: “Ulu Tanrım, görüyorsun ya adaletsizliğe çocuklar bile isyan ediyor!” GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada “Ne yaman bir ironidir ki hükümetle alenen kav- ga etmediğim için benimle kavga edenler, demokrat olduğum için kınayanlar oldu” diyor ve TSK’ye hak- sızlık ediyor. Oysa, yönetime el koyduğu her dönemde -top- lumu ve rejimi derinden etkileyen kimi uygulama- larına karşın- TSK; kısa sürede seçimlere giderek yönetimi sivillere devretti. Demokrasiye bağlılığını kanıtladı. Hilmi Özkök demokrat olduğu için değil, dinci ik- tidara karşı laik demokrasiyi yeterince savunama- dığı izlenimini verdiği için eleştirildi, eleştiriliyor. Kapalı kapılar ardında dinci ve laik rejime sürek- li darbe indiren iktidarla -yalanlamasına karşın- “şi- ir gibi” geçindiği, RTE’nin Özkök’e “hocam” diyen söylemleri kalın çizgilerle hâlâ kamuoyunun belle- ğinde, gazete koleksiyonlarında yaşıyor. Emekli Orgeneral; Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğ- lu’nun kendisinden sonra Genelkurmay Başkanlı- ğı gö-revine gelecek olan zamanın Kara Kuvvetle- ri Komutanı Hilmi Özkök’ün bu koltuğa oturması- na karşı çıkan sözlerine neden açıklık getirmiyor? Kıvrıkoğlu, Özkök’ü komutan olarak izlediğini ve “bunun sonucunda irtica ile mücadele edecek bi- rinin -Genelkurmay Başkanlığı’na- gelmesini, (elbette kimi gözlemler ve nedenler sonucu) istemediğini” söylüyor. Kıvrıkoğlu, bu söylemiyle daha KK Komutanı iken Özkök’ün iktidardaki AKP ile kimi milletvekilleri ara- cılığıyla görüşmelerini mi anımsatmak istiyor? Ya da açıklamak istemediği kimi saptamalar nedeniyle mi irtica ile mücadele edecek bir Genel- kurmay Başkanı olamayacağının altını çiziyor? Hilmi Özkök, Radikal’de yayımlanan yazılı sa- vunmasında: “… 28 Şubat’çılar gibi davranmamakla suçlandım. 28 Şubat zorunlu bir hareket tarzıydı. O kadroların ders alacakları bir 28 Şubat deneyi- mi yoktu, ama benim vardı…” diyor. Evet ama, RTE; AKP’yi kurarken 28 Şubat’tan ders aldıklarını açıkladı. 28 Şubat’a neden olan Erba- kan’ın hatalarını yinelemeyecekleri, onun gibi İslam Cumhuriyeti peşinde koşan bir iktidar izlenimi ver- mekten kaçınacakları izlenimini verdi. Ne ki zaman içinde demokrasi örtüsü altında, ola- nağını bulduğu ölçüde amaçlarına uygun uygula- malar yapan bir parti, bir siyaset adamı olacaklar- dı ve o sıralarda Özkök; Genelkurmay Başkanı idi. Eğer 28 Şubat’tan gereken dersi çıkarabilseydi Öz- kök; görevde kaldığı dört yıl boyunca RTE yöneti- mindeki iktidarın takıyye yoluyla laik rejimi, laik top- lumu savunanları ürkütmeden yavaş yavaş Erbakan yolunda yürüdüğünü gözlemleyebilecek… …kamuoyuna yansımayan, uyarılarının iktidarı ye- terince etkilemediğini, AKP’nin eğitimden kadro- laşmaya kadar laikliğin içini boşaltan eylemlerini gö- rebilecekti... Bugün hükümetle alenen kavga etmediği, (san- ki kendinden başka demokrasiye bağlı asker yok- muş gibi) demokrat olduğu için kınandığını öne sü- rüyor. Oysa kamuoyunu doyuracak, zamanında fren gö- revi yapacak davranışların adamı olabilse ve dinci bir iktidara “kavga etmeden” dik durabilseydi Öz- kök; laikler, laikliğe karşı olanlar diye ikiye bölün- meyecek, belki bugünlere gelmeyecekti ülke; ge- neral de -bugün yakındığı gibi- emekli olduğundan beri sürekli eleştirilerin hedefi olmayacaktı. Sormak gerekiyor Özkök’e: 1980’den sonra gö- reve gelen kendinden önceki genelkurmay baş- kanları neden emekli olduktan sonra (Hilmi Özkök gibi) sürekli iktidara yakın duran bir Genelkurmay Başkanı diye eleştirilmediler. Acaba, evet acaba neden? ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 28 ARALIK 2008 PAZARCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul B 6 Edirne B 3 Kocaeli B 6 Çanakkale Y 6 İzmir Y 10 Manisa Y 8 Aydın Y 9 Denizli Y 7 Zonguldak B 6 Sinop B 7 Samsun Y 8 Trabzon Y 10 Giresun Y 10 Ankara K 1 Eskişehir K 1 Konya K - 1 Sıvas B - 3 Antalya Y 15 Adana PB 15 Mersin B 15 Diyarbakır PB 7 Şanlıurfa PB 9 Mardin PB 6 Siirt PB 6 Hakkâri B 1 Van B 1 Kars K - 8 Oslo PB - 4 Helsinki PB 0 Stockholm PB - 2 Londra B 4 Amsterdam B 2 Brüksel PB 0 Paris B 0 Bonn B 0 Münih B - 2 Berlin PB 2 Budapeşte PB 2 Madrid Y 11 Viyana PB 0 Belgrad PB 1 Soyfa PB 1 Roma Y 11 Atina Y 11 Zürih PB 1 Moskova B - 2 Aşkabat PB 9 Astana K -13 Taşkent PB 6 Bakû K 7 Bişkek B 5 Tiflis PB 4 Kahire PB 17 Şam PB 15 Yurdun kuzey ve batı kesimleri çok bulutlu, Marmara’nın güneyi, Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu’nun kuzeyba- tısı, Orta Karadeniz kı- yıları, Doğu Karadeniz ile Konya, Erzurum, Kars, Ardahan ve Iğdır çevreleri yağışlı geçe- cek. İç ve doğu bölge- lerde kuvvetli buzlanma ve don olayı görülecek. IŞIL ÖZGENTÜRK Sol Ne Demek? Onların bu yolculuklarda başına neler gelmiştir? Şu bi- zim oturduğumuz kentin kaç kapısı var, şu bizim otur- duğumuz kentte kaç müze var? Yazıyı ilk bulan kavim Sü- merler’in kaç tanrısı varmış, Hititler’in kaç tanrısı, Hint mitolojisiyle, Yunan mitolojisindeki tanrılar birbirine ne kadar benzer? Güçlülerin tanrısı Apollon’un da, Hint tan- rılarından en sevilen insan başlı fil tanrı Gadeş’in de yar- dımcıları neden faredir? Bir karınca bir kilometreyi ne kadar zamanda alır, sesten hızlı giden uçakların hızı sa- atte kaç kilometredir? Neden erik ağaçları erken açar? Dünyada kaç çeşit kurbağa vardır, insanın en yakın ak- rabası gerçekten su sineği midir? Freud neden herkesin bil- diği bir bilim adamıdır? Karpuz neden soğuk suya bıra- kılır, dünyada parfüm yapılan kaç çeşit çiçek vardır, çöl- lerde kum fırtınaları neden hâlâ insanların korktuğu bir doğa olayıdır, kırlık alanlarda neden ay ve yıldızlar da- ha parlaktır? Aşk nedir, bu neden başımıza gelir, kalbi- miz sık sık neden kırılır, vicdan nedir, neden yalan söy- lerken yüzümüz kızarır...” Küçük çocuk “Anne dur biraz” dedi, “kafam karıştı.” “Elbette karışacak” dedi annesi, “dünyanın en zor soru- sunu sordun, devamı var. Sol demek, her yaptığın işin ne- ye yarayacağını bilmek demek; okuduğun her kitabı, de- nizlerin tuzunu, göklerin mavisini iyi bilmek demek; bir ormanda pusula olmadan Kutupyıldızı’na bakıp yolunu bulmak demek; herkes birinin karşısında mum gibi du- rurken, kendin gibi durmak demek.. geceden ölesiye kork- mak, ama geceyi sevmek demek; gün batımlarını sevmek demek, ormandaki tüm sesleri sevmek demektir.. kendin için dans etmek demek, ağız dolusu gülmek demek, her yenilgiden sonra şöyle bir silkinip kendi küllerinden ye- niden doğmak demek...” Küçük çocuk birden bağõrdõ: “Şimdi anladım” dedi, “sol demek hiç durmadan düş kurmak demek!” Bu yazõyõ 30 Nisan 2006’da yazmõşõm, birden aklõma düş- tü, yeniden okudum, sizlerin de okumasõnõ istedim. Ama ek- lemek istediğim bir şey var: Sol, 2008 yõlõnda karlõ bir Mos- kova sabahõnda, Nâzım Hikmet’in mezarõ başõnda, onu hâ- lâ Anadolu’da bir çõnar altõnda yatõramadõğõmõz için utanmak demek. Özür dilemek demek. Bu özrü hepimiz adõna diledim. isilozgenturk gmail.com Baştarafı Arka Sayfada Bütçe görüşmelerinin son gününde muhalefet iktidarõ eleştiri yağmuruna tuttu ‘Direksiyon IMF’de’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmele- ri tamamlanõrken, muhalefet sözcüleri “Hü- kümet ekonominin direksiyonunu IMF’ye verdi. Kamu harcamalarında 3.6 milyar YTL’lik kesinti yapıldı” eleştirilerini dile ge- tirdi. DTP’li Gülten Kışanak’õn “Kürtçe, Meclis tutanaklarına ‘bilinmeyen bir dil’ ola- rak yazılıyor” sözleri üzerine birleşimi yö- neten TBMM Başkanõ Köksal Toptan, “Da- ha yumuşak bir ifadeyle ‘Türkçe olmayan bir dil’ denilebilseydi daha iyi olabilirdi” açõklamasõnõ yaptõ. Bütçe görüşmelerinin son gününde genel kurulu TBMM Başkanõ Köksal Toptan yö- netti. DTP’li Hasip Kaplan, “sosyal patla- ma” uyarõsõnda bulunurken “Kriz, vergi ve zekât da vermeyen zengin azınlığı teğet ge- çebilir. Ama işçi, memur ve yoksulu teğet geçmiyor. Onların ciğerini deliyor” dedi. Meclis’te bekleyen dokunulmazlõk dosyala- rõna dikkat çeken Kaplan, “Gelin dokunul- mazlıkları kürsüyle sınırlandıralım” çağ- rõsõnda bulundu. CHP’li Akif Hamzaçebi, “Yeniden IMF’ye gidilmesi küresel krizle açıklanamaz. Kesintilerle geleneksel IMF yaklaşımı benimsenmiştir. Harca- malar kısılacak, gelirler arttırılacak. Eko- nominin kendi sorunları dikkate alınma- mıştır. Ekonominin direksiyonu yeniden IMF’ye verilmiştir” görüşünü dile getirdi. Yerel yönetimlere, merkezi bütçeden yapõlan transferlerde çok ciddi artõş olduğunun altõ- nõ çizen Hamzaçebi, “Yüzde 22 oranında ar- tıyor. Orada seçim hesabı var. Seçim har- camaları 2009 yılında çiftçinin sırtından karşılanacaktır” dedi. Hamzaçebi, sözleri- ni “Hükümetin IMF ile yürüttüğü çalışma, IMF’nin geleneksel yaklaşımını yansıta- caktır. Bütçe, çözüm getirmeyen bir büt- çedir” diye noktaladõ. MHP grup başkanvekili Mehmet Şandır, “AKP hükümetinin vizyonu ve öngörüsü olmadığını” vurguladõ. Şandõr, “Direksi- yona ters oturarak, bu aracı ileriye götü- remezsiniz. Yine duvara toslamanın eşi- ğinde bulunuyorsunuz. Türkiye’yi taşıya- mıyorsunuz. İnanın ki Türkiye de sizi ta- şıyamaz bir noktaya geldi. Bütçe çıkmadan IMF’nin talebiyle değişiklik yapıldı. Ge- linen nokta yine IMF’nin kapısıdır” dedi. Başkentte ‘İşsizliğe son’ eyleminde bir araya gelen sosyologlar Karl Marx, Behice Boran, Zi- ya Gökalp gibi sosyologların fotoğraflarının yer aldığı dövizler de taşıdılar. (NECATİ SAVAŞ) Sosyologlardan protesto ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yurdun dört bir yanõndan Ankara’ya gelen sos- yologlar, Kõzõlay’da “İşsizli- ğe son eylemi’ gerçekleştirdi. Sosyoloji Mezunlarõ Der- neği’nin (SOMDER) öncülü- ğünde dün öğle saatlerinde gerçekleştirilen eyleme, Eği- tim-Sen Genel Başkanõ Zü- beyde Kılıç, Sağlõk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasõ (SES) Genel Sekreteri Ke- mal Yılmaz, Petrol-İş Sendi- kasõ üyeleri ve Sosyal Hiz- metler Uzmanlarõ Derneği Ge- nel Başkanõ Kahraman Eroğ- lu da destek verdi. “Sosyo- loglara istihdam”, “Ucuz iş- gücü olmayacağız”, “İşsiz sosyolog olmayacağız”, “Sos- yoloğuz istiyoruz: İş, meslek onuru ve görev tanımı” şek- linde sloganlar atan sosyolog- lar, ellerinde “Sosyolog kal- mak istiyoruz”, “Mesleki onurumuzu zedeleyen uy- gulamaya son”, “Eşit işe eşit ücret”, “Kafadan işsizim” ve Karl Marx, Adorno, Be- hice Boran, Ziya Gökalp gi- bi önde gelen sosyologlarõn fo- toğraflarõnõn yer aldõğõ döviz- ler taşõdõlar. Sosyologlar adõ- na basõn açõklamasõnõ SOM- DER’in ilk başkanõ Hakan Koçak okudu. ‘Görev tanımı olmalı’ Koçak, şunlarõ söyledi: “Ül- kemizdeki sosyoloji bölüm- leri her yıl 3 bine yakın me- zun vermektedir. İstihdam yetersizliği nedeniyle sosyo- logları kimi zaman pazarla- macı, kimi zaman anketör olarak görebiliyoruz. Biz sosyoloji mezunuyuz, sosyo- log olarak kalmak istiyoruz. Sosyoloji, bir meslek grubu olarak tanımlanmalıdır. Sos- yologların görev tanımı ya- pılmalıdır. Bu tanıma uygun istihdam alanları yaratıl- malıdır. Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sos- yal Hizmetler ve Çocuk Esir- geme Kurumu başta olmak üzere, kamu kurum ve ku- ruluşlarında sosyolog kad- rosu açılmalıdır. Kamuda kadrolu ve sözleşmeli olarak istihdam edilen sosyologlar- la, denk olunan diğer un- vanlar arasında maaş eşit- sizliği yaratan yan ödeme katsayısı değiştirilip, sosyo- logların bulunduğu hizmet sınıfı net olarak belirlenme- li ve özlük hakları sorunu çö- zülmelidir.” Eğitim-Sen Genel Başkanõ Zübeyde Kılıç, sosyologlarõn en temel haklarõnõ almak için böyle bir eylem gerçekleşti- rildiğini ve Eğitim-Sen olarak her daim sosyologlarõn yanõn- da olacaklarõnõ belirtti. ‘HÜKÜMET NİYE SESSİZLİĞİNİ KORUYOR?’ TBMM Başkanõ Köksal Toptan’õn söz vermesi üzerine kürsüye gelen CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu da Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Cemil Çiçek’in, muhalefetin öneri getirmediğine ilişkin sözlerine tepki gös- tererek, “Çiçek, ‘öneri getirmiyorsunuz’ diyeceğine, Genel Başkanımızın, Başbakan’a sorduğu 4 ayrı deve dişi gibi soruya, adam gibi cevap verseydi. Hükümet, Telekom’un satışında niçin sessizliğini koruyor? ATV-Sabah’ın satı- şında niye sessizliğini koruyor?”dedi. Bir milletvekilinin, kendisinin de geçmişte hükümette yer aldõğõ bir dönemi bu kadar acõmasõzca eleştirdiğine ilk kez tanõk olduğunu söyle- yen Kõlõçdaroğlu, “Sanki o dönemlerde ben bakandım da Sayın Cemil Çiçek bakan değildi” diye konuştu. BÜTÇE KABUL EDİLDİ Çiçek: Bildiri yarõşõ herkesi rahatsõz etmeli ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - TBMM Genel Kurulu’nda, büt- çe maratonu dün sona erdi. Bütçe, 441 milletvekilinin katõldõğõ oylamada 324 “kabul” ve 117 “ret” oyuyla ka- bul edildi. Bütçe üzerinde AKP adõna söz alan Grup Başkanvekili Nurettin Canik- li, hükümete yönelik eleştirilere tep- ki göstererek “Türkiye’de bankalar hapşırmadı bile. Dünyanın en bü- yük krizine rağmen bankaları ba- tırmayan, önlemleri zamanında alan hükümete teşekkür etmek ge- rekir” dedi. IMF ile görüşmeleri de- ğerlendiren Canikli, geçmiş dönem- lerde IMF’ye can havliyle ve tõpõş tõ- põş gidildiğini belirterek, “Biz nasıl gi- diyoruz? IMF’nin parasına da, önerilerine de yönetimine de ihti- yacımız yok. Sadece psikolojik ola- rak kredibilitesi için gidiliyor. Ken- di şartlarımızla gidiliyor, şartları- mızı kabul ettiriyoruz” dedi. Hükümet adõna konuşan Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Ce- mil Çiçek, yargõ organlarõnõn bildiri yarõşõna girmesinin herkesi rahatsõz et- mesi gerektiğini söyledi. Devletin ve milletin arasõnõ açan, devlete güveni sarsan bir kõsõm gelişmeleri yaşadõk- larõnõ anõmsatan Çiçek, “Herkes gö- revini anayasanın, yasanın ve hu- kukun verdiği görev, yetki ve so- rumluluk çerçevesinde yapmalı- dır” dedi. Muhalefet partilerinin gö- revini yapmamasõ durumunda kayõt dõ- şõ muhalefetin devreye gireceğini kaydeden Çiçek, bunun geçmiş dö- nemlerde ne kadar derin yaralar açtõ- ğõnõn bilinmesi gerektiğini belirtti. Ye- ni dönemde uzlaşma dileyen Çiçek, geçmiş dönemlerde kavganõn danis- kasõnõn yapõldõğõnõ söyledi. Çiçek, “Bunun aksine davranış başkala- rının değirmenine su taşımak olur. O değirmenden kimseye fayda gel- mez, geçmişte o değirmenden ek- mek çıkmadı, bugün de çıkmaz. Milletin dikiş noktalarına, eklem noktalarına jilet atmayalım” dedi. Aleviler TRT’den ‘1 saat yayın hakkı’ istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanõ Ali Balkız, Türkiye kamuoyuna öğretilerini anlatmak üzere “Muharrem orucu” bo- yunca TRT’de günde bir saat program yap- mayõ talep ettiklerini belirtti. Balkõz, Mül- kiyeliler Birliği’nde düzenlediği basõn top- lantõsõnda, kendileri için önem taşõyan Mu- harrem ayõnõn yaklaştõğõnõ anõmsatarak Hz. Hüseyin ve aile bireylerinin Kerbela’da şe- hit edildiği bu ayõn, Aleviler için “Matem ayı” olduğunu söyledi. Balkõz, “Anlamları ve nedenleri farklı olmakla birlikte Sün- ni kardeşlerimiz için Ramazan orucu ne değer taşıyorsa Muharrem orucu da biz Aleviler için aynı değeri taşır” dedi. Ka- musal yayõn yapmasõ gerekliliği yasalarla belirlenmiş olan TRT’nin Muharrem ayõn- da Alevilere söz hakkõ vermesini isteyen Balkõz, “Türkiye kamuoyuna öğretimizi anlatmak üzere Muharrem orucu süre- since yani 12 gün boyunca günde bir sa- at program yapma talebimize olumlu ce- vap beklediğimizi yineliyoruz. Bu bizim eşit yurttaşlık hakkımızın gereğidir” di- ye konuştu. Hükümetin “Alevi açılımı” kapsamõnda düzenlenmesi planlanan Mu- harrem iftarõnõ da doğru bulmadõklarõnõ be- lirten Balkõz, Alevi inancõnda toplu oruç açma gibi bir gelenek olmadõğõnõ kaydetti. Balkõz: Muharrem orucu boyunca Türkiye kamuoyuna kendimizi anlatmak istiyoruz ADAY BAŞVURUSU BEKLENENDENAZ AKP hayal kırıklığıyaşıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anayasa Mahkemesi’nin Hazine yardõmõ cezasõnõn büyük bölümünü aday adaylarõndan alõna- cak aidatlarla karşõlamayõ planlayan AKP, başvurularõn az olmasõ nedeniyle hayal kõ- rõklõğõ yaşõyor. AKP 10 bin dolayõnda baş- vuru olmasõnõ beklerken; 3 bin 200 belediye için bugüne kadar 3 bin 600 başvuru geldi. Büyükşehirler için hiç kadõn aday başvur- mazken il, ilçe ve beldeler için yalnõzca 63 kadõn aday başvuruda bulundu. Ordu’da Ayşe Bahar Çebi’nin adaylõğõ kesinleşti. Başbakan Tayyip Erdoğan, dün akşam partisinin MYK toplantõsõnda yola devam edilecek büyükşehir belediye başkanlarõyla bazõ il belediye başkanlarõnõ netleştirdi. Er- doğan’õn bugün Altõndağ Spor Salonu’nda yola devam edilecek belediye başkanlarõnõ açõklamasõ bekleniyor. Ankara için Melih Gökçek mi yoksa başka bir ismin mi aday gösterileceği bugün netleşecek. Erdoğan’õn geçen hafta “Bir belediye başkanı ilaniha- ye başkan olarak kalacak diye bir şey yok” açõklamasõ Gökçek’e mesaj olarak yo- rumlanõrken gözler Altõndağ Belediye Baş- kanõ Veysel Tiryaki’ye çevrildi. Başbakan Erdoğan’õ gezileri öncesi Ankara Esenboğa Havaalanõ’ndan yolcu eden Gökçek’in, ön- ceki gün İstanbul’a giden Erdoğan’õ uğurla- yanlar arasõnda yer almamasõ dikkat çekti. Ancak AKP yöneticileri, “Gökçek yüzde 90 aday” yorumunu yapõyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle