28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 28 ARALIK 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Son Deniz Kabuğu... Bir yazgı mıdır yaşam? Bireyi yalnızlığa iten, bunca çarpık bir düze- nin dişleri arasında öğüten, ufalayan, darma- dağın eden... Yoksulluğun hiç farkına varmadan, sabah akşam Tanrı’ya şükreden, tek odalı derme çatma kerpiç damda yaşam süren, bile bile ze- hirli mantar yiyip ölen... Kıvrım kıvrım sözcük örtülerini hiç kaldır- mayan, düşünmeyen... Okumayan, yazmayan, avuçlarında umut çiçeklerini saklayamayan. Ilık bir gülüşü, parlayan bir yıldızı hiç özleme- yen... Duygusallığın derinliğine inemeyen... Bir ya- şamı harmanlamayan. Âşık olmayan, sevmeyen, sevilmeyen! Lekesiz kanatlarıyla havalanan, kırmızı kiremitli evlerin çatılarına konan kuşlarla bir öğle vakti konuşmayan, sevdanın dilini onlara öğ- retmeyen. Hiçbir zaman şiir okumayan, “ben şiir sev- mem” diyen.... “Biliyorduk ki adalar güzeldi buralarda bir yerde, arayıp durduğumuz belki biraz aşağıda, ya da biraz yukarıda, belki de çok yakınlarda.” Yorgo Seferis’i tanımayan, denizin öte yaka- sında yanan ışıkları görmeyen, dostluğu ve kardeşliği elinin tersiyle iten. Düşmanlık tohumları eken! Etnik milliyetçiliği “ulusalcılık” ya da “yurt- severlik” sanan, Atatürk’ü putlaştıran. Bu bağlamda 12 Eylül’ün darbeci paşalarıy- la aynı çizgide duran, emek-sermaye çelişkisi- ni görmeyen! Cumhuriyet Devrimleri’nden habersiz olan, bir ayağı tarikat şeyhlerine uzanan, öteki ayağıyla sömürü çarkını döndüren. Ezenle ezilenin ne olduğunu bilip, bilmezden gelen. Hiç gülmeyen, düşünmeyen! Ruhların yolculuğunda yıpranmış gemilerin bordalarında kalabalıklara karışmayan... Üret- meyen, üretenlere karşı duran. Sirk cambazlarını, palyaçoları aratmayan! Gidene “ağam” gelene “paşam” diyen... Bir yazgı mıdır yaşam? Şiirsel yolculuğun tadını bilmeyen, sevgiyi duyumsamayan, hüzünlerle çoğalmayan... Dinle, dinle, dinle: “Nice burunlar geçtik, nice adalar, deniz bir başka denize karışıyordu, martıları, ayı balıkları başka. Gün oldu, mutsuz kadınlar yas içinde dönmeyen çocuklarına ağladılar, öfkeyle Büyük İskender’i sordu başkaları ve Asya’nın derinliklerine gömülen kahraman- lıkları. Gecenin kokularıyla yoğun kıyılara demirledik gemiyi, kuş cıvıltıları, suları elimizde büyük bir mutlu- luğun anısını bırakan.” Ağaçlar dalgalar gibi dayanıklıydı... Dost ve düşman her şeyi bildi... Ağlamak neyin habercisiydi kış sofraların- da... İyilik ve kötülük! Oysa umut var, aşk var o üstü örtülü söz- cüklerde... “Ama hiç sonu gelmiyordu bu yolculukların. Ruhları bir olmuştu küreklerle, ıskarmozlarla, asık yüzlü pruvasıyla geminin. Dümen suyuyla bir, yüzlerinin görüntüsünü kı- ran sularla bir. Birer birer öldüler, başları eğik yoldaşlarımız. Kürekleri belirsiz kıyıda yattıkları toprağın. ..... Kimler yok adlarını anacak. Alınyazısı.” Denizin öte yakası karşı kıyılar... Elimizin tersiyle ittiğimiz tomurcuklanmış umutlar... Kahveler, sokak araları, tavla parti- leri. Kuğuların yaraladığı o yabancılar... Yazları, ölmeyen günün acısında yitirdik ken- dimizi! Oyma kabartmalarda Ayvalık’ın o güzelim taş evlerini yıkıp apartmanlar diktik, yok ettik elleri- mizle Foça’yı ve Cunda’yı... Dubai’den plastik palmiyeler getirip diktik... Akdeniz’i, Ege’yi solumayı unuttuk... Ey gecenin sessizliğini duymayan, sevme- yen ve sevilmeyen! Yorgunluktan, susuzluktan, soğuktan yılma- yan... Bırakın boşuna yolcuları, bırakın kini nefreti... Bırakın artık o köhnemiş düşünceleri... Batan güne doğru ince kumlu bir sahilde, dalgaların sesini dinleyin, yaşadığınız coğraf- yanın değerini bilin. Ruhların yolculuğunun işaret fişeği atıldı çok- tan. Kırık dökük düşüncelerle avunmanın zamanı da geçti... İşte tam burada bitiyor Seferis’in dizeleri... Ve yeniden açılıyor göğsümdeki o yara... O derin sı- zı yeniden iniyor yüreğime... Anılardaki kan kararırsa, taşarsa eğer... Çıp- lak ayakların duyduğu o flüt sesinde... Yaz ya- zabilirsen elindeki son deniz kabuğuna... Tarihi, adını ve yeri yaz... Fırlat denize... Fırlat ki batsın... Sevmeyi öğrenmeyen hiç yaşamasın! Haydi söyleyin bir yazgı mıdır yaşam? hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Yeni Şafak’ta karikatür sansürü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP İstanbul Milletvekili Necla Arat’õn milletvekillerine gönderdiği ve çarşaf açõlõmõna ilişkin karikatürleri iliştirdiği yõlbaşõ kartõnõ haberleştiren Yeni Şafak gazetesi, yayõmladõğõ bir karikatürde yer alan pankartlardaki ifadeleri kararttõ. Bu pankartlarda “Resim günahtõr, dolayõsõyla resmi nikâh da günahtõr”, “Kadõn dövülür ev içinde kalõr” gibi ifadeler yer alõyordu. Dışişleri’nden Atatürk açıklaması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dõşişleri Bakanlõğõ, Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği Rezidansõ’nõn kabul salonunda Atatürk fotoğrafõ bulunmadõğõ ve Büyükelçi Yaşar Halit Çelik’in, “Bu çağda Atatürk resmiyle uğraşmak doğru değil, başka şeylere bakalõm” dediği iddialarõ üzerine ikinci bir açõklama daha yaptõ. Açõklamada, “son dönemde bazõ basõn organlarõnda bakanlõğõ ve bakanlõk mensuplarõnõ hedef alan haksõz ve mesnetsiz haber ve yorumlara rastlandõğõ” belirtilerek “Ülkemizin en köklü kuruluşlarõndan birisi niteliğindeki Dõşişleri Bakanlõğõ’nõ bu şekilde yõpratma çabalarõ hiç kimseye fayda getirmeyecektir” ifadelerine yer verildi. CHP mahkeme yolunda ANKARA (ANKA) - CHP iki yasayõ Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor. CHP, iktidarõn yaşanan ekonomik krize önlem amacõyla kamuoyunda “Mevlana Yasasõ” veya “Bavulla Para” yasasõ olarak adlandõrõlan, Bazõ Varlõklarõn Milli Ekonomiye Kazandõrõlmasõ Hakkõndaki Yasa’nõn iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak. CHP yasanõn vergi adaletsizliği getirdiğini gerekçe olarak gösterdi. CHP, Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül tarafõndan Meclis’e iade edilen ve yeniden düzenlenerek yasalaşan, Elektronik Haberleşme Yasasõ’nõ da Anayasa Mahkemesi’ne götürme kararõ aldõ. SP’den Baykal’a çarşaf desteği ORDU (AA) - Saadet Partisi (SP) Genel Başkanõ Numan Kurtulmuş, “Sayõn Baykal’õn partisinin içindeki bu derin CHP’lilere rağmen çarşaflõ insanlarõmõza CHP’nin kapõlarõnõ açmasõnõ fevkalade doğru bir davranõş olarak değerlendiriyorum” dedi. Kurtulmuş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn “Türkiye’deki kriz psikolojiktir” sözünü devlet anlayõşõndan uzak ve ciddiyetsiz olarak nitelendirdi. Televizyon Müdürü Bük, Özcan’õn konuşmalarõnõn kayda alõnmasõnõn kurbanõ oldu ‘TBMMTV’degörevdenalmaANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Televizyon Müdürü Nihat Bük, Meclis Başkanõ Köksal Top- tan tarafõndan görevden alõnõyor. Bük’ün görevden alõnmasõ kararõn- da, YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’õn Toptan’õ ziyareti sõ- rasõnda “Cumhurbaşkanı ve Baş- bakan ‘Aman Hocam çok konuş- mayõn. Yoksa ipimizi çekerler’ de- diler” sözlerinin kame- ralar tarafõndan kay- dedilmesinin et- kili olduğu sa- vunuldu. Köksal Top- tan’õn 14 Aralõk 2007’deki basõna ka- palõ kabulünde Meclis fotoğ- rafçõsõ ve TBMM TV kameramanõ, arşiv amaçlõ görüntü almõştõ. Gö- rüşmenin başõnda YÖK Başkanõ Öz- can, Toptan’a, “Cumhurbaşkanı ve Başbakan ‘Aman Hocam çok ko- nuşmayõn. Yoksa ipimizi çekerler’ dediler” demiş, bu söz de TBMM TV kamerasõ tarafõndan kaydedil- mişti. Görüntü daha sonra birçok tel- evizyon kanalõnda yayõmlanmõş ve günlerce konuşulmuştu. TBMM İle- tişim Daire Başkanlõğõ da arşiv amaçlõ görüntünün nasõl basõna sõz- dõrõldõğõnõ araştõrmak amacõyla in- celeme başlatmõştõ. Bu gelişmenin ardõndan Bük’ün personeliyle yaptõğõ toplantõda TBMM Başkanõ’na hakaret ettiği gerekçesiyle başka bir inceleme da- ha başlatõlmõş, bu daha sonra soruş- turmaya dönüştürülmüştü. Soruş- turma sonucunda Bük’e kõnama cezasõ ve- rildi. Bu geliş- melerin ardõn- dan Nihat Bük’ün daha önceki görevi olan Meclis Başkanlõğõ Da- nõşmanlõğõ ya da müşavirlik kadrosuna atanacağõ öğrenildi. Bük, gelişmenin ardõndan 10 günlük rapor aldõ. Meclis’te genel sekreterlik kad- rosunda çalõşõrken, eski TBMM Baş- kanõ Bülent Arınç tarafõndan önce Başkan Müşaviri, sonra da Televiz- yon Müdürü olarak atanmõştõ. Nihat Bük’ün alõnmasõyla boşalan göreve ise TRT Arõ Stüdyolarõ Tek- nik Yönetmeni Ahmet Sevgili’nin getirileceği öğrenildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuru- cusu Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 89. yıldönümü dün çeşitli etkinlikler- le kutlandı. Gün nedeniyle geleneksel “Atatürk Garnizon Koşusu” ya- pıldı. Koşuya, Kara Harp Okulu’nda görevli bazı subaylar, Harbiyeli öğrenciler ile Ankara garnizonundaki birlikleri temsilen birlik flama- larını taşıyan askerler katıldı. Kara Harp Okulu Komutanlığı Karar- gâh binası önünden Akay Kavşağı’na kadar uygun adımda yürüyen bir- likler, koşuya buradan başladı. Büyük boy Atatürk posteri ve Türk bay- rağı taşıyan askerlere yurttaşlar büyük ilgi gösterdi. (Fotoğraf: AA) Askerler Ata için koştu Kararda, Özcan’õn sözlerinin kameralar tarafõndan kaydedilmesinin etkili olduğu savunuldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle