04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Anılardaki King Kong!.. Milli Sinema mıydı, yoksa Beyoğlu’ndaki Glo- ria mı!.. Babamla gitmiştik. Masal gibi gelen otuzlu yıllardan söz ediyo- rum. Seksen yıl öncesi! Şu günlerde anı okumak, anı yazmak, anı ya- yımlamak çoğaldı... İyi kötü, herkes çocuk- luğunu, gençliğini, çalışma günlerini, aşkları- nı, umutlarını, yıkılışlarını, başarılarını anlatıyor... Ne güzel! İlhan Selçuk da yazdı geçen gün. Bir par- çacığını... Oysa İlhan’ın anlatması gereken ni- ce yaşantısı var! Güzel bir yaşantı, dopdolu, ama hep toplumla, nice insanın yaşamadığı, yaşayamayacağı serüvenlerle dopdolu... Şimdiye dek köşe yazılarında bizleri yaşamın- dan kimi olaylara götürdü, ama daha bitmedi! Şu Ergenekon ona yeni bir serüvenin yaprak- larını açtı. Demek, tüm anılarını yazmanın da- ha zamanı gelmemiş! Tüm gücünle, varlığınla bu aydınlık savaşını sürdürürken ne diye geç- mişi yazmaya kalkmalı!.. Her yazımız bizden bir parçadır. Okurlarla paylaştıkça anlam kazanır... Herkesin yaşan- tısı birbirine benzer ise onları niye yazmalı? Or- taklaşmak yoksa, belirli duygularda, düşünlerde buluşmak yoksa, kime ne, bana ne şunun bu- nun yaptıkları ettiklerinden? Böyle derken bir de baktım TV’de eski mi es- ki bir film var! “King Kong”... 1930’lardaydık... Gazetelerde haberler çıkmıştı. Hollywood’da ilk kez böyle bir film çevrilmiş... Dev bir may- munun güzel bir kıza âşık olması!.. Önce korkmuştum o dev canavardan; avucundaki minik sarışını çığlıklar ata ata dağ tepe do- laştırması... O otuzlu yılların İstanbul’u, neredesin, ne ol- dun! Atatürk’lü günlerde yaşamış çocukların mutluluğu nasıl anlatılmalı? Yarınların çok da- ha zenginlikler getireceğine güven duygusunu! Zeki Rıza’lı Fenerbahçe; Aslan Nihat’lı Gala- tasaray, Baba Hakkı’lı Beşiktaş, Buck Jones’li, Ken Maynard’lı, Fred Astair’li, Robert Tay- lor’lı, Marlene’li, Garbo’lu filmlerin getirdiği ye- ni dünyalar... Hele biz yeniyetmelerin düşleri- ni dolduran Greta Garbo... Geçtim TV’nin karşısına, King Kong Fay Wray’ı almış eline, dalmış gitmiş mavi gözle- rine!.. Öyle bir aşk ki bu!.. İnsanüstü, sıradan bir şey değil, başka, bambaşka. Hayvan der ge- çeriz, maymun, kedi, köpek, papağan, onlar in- sana âşık olmazlar mı? Olurlar, hem de nasıl, öyle bir duyururlar ki sevdiklerine duygularını... PENCERE Yeni Dinci Sermaye Sınıfı... Dinciler köşeyi döndüler... Vallahi billahi ben söylemiyorum, Amerika’nın dünyaca meşhur gazetesi New York Times yazıyor... Bizim dincilerin, daha başka deyişle AKP pat- ronlarının lüks, zenginlik, tüketim düşkünlükleri dı- şarda da dillere destan oldu... Neymiş?.. Evde musluklar kristalle kaplıymış; odadaki kanepe, koltuk, vb. hareketliymiş... Nasıl?.. Uzaktan kumandanın düğmesine basıyorsun, ka- nepe toz oluyor, yerine namaz seccadesi geliyor- muş... Yatak odasında yine düğmeye basıyorsun, yüz- me havuzu elinin ayağının altında... Öyle bir zenginlik ve lüks saltanatı ki demeyin git- sin... Türbanlı lüks ve gösterişli giysilerin moda defile- leri de can sağlığı... Peki, anlamı ne bunun?.. Dinci-İslamcı iktidar sınıfına yamanıp da kendine göre sebeplenen Marksist dönekler için ‘sınıfsal’ bir açıklamaya gerek var... Hırslı, gözü kara, Amerika’ya bağlı, rantçılıkla fa- iz ve borçlanma üzerine iş tutan dinci yeni serma- ye sınıfı AKP iktidarının sebeb-i hikmetidir... Dinci sermaye sınıfı olağanüstü siyasal hırsıyla ik- tidarı ele geçirdi... Şimdi devleti ele geçiriyor... Hesabı ne?.. Az buçuk direnen askeri de tasfiye etti mi laik Tür- kiye Cumhuriyeti’nin çanına ot tıkayacak... Karl Marx’ın toprağı bol olsun... Hazret sağ olsa 21’inci yüzyıla giren dünyadaki İs- lamcı sermaye üzerine kimbilir neler döktürürdü?.. Türkiye’deki yeni dinci sermaye sınıfının tüketime yönelmesi rastlantı mı?.. Yok canım... Yolsuzluk.. Yağma.. Gösteriş.. Lüks.. Hepsi kol kola... 1917 yıkıldıktan sonra bütün dünyada sermaye egemenleri devletleri yönetmekte rahat bir soluk al- dılar... Türkiye’de ise işin özel bir rengi var... Laik sermayeyi dışlayan dinci sermaye, Amerika desteğiyle devleti ele geçirdi, geçiriyor... Laik sermayenin de yakında ruhuna Fatiha okun- du okunacak... SAYFA CUMHURİYET 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 28 ARALIK 2008 PAZAR Osmanlõ’nõn Son Yõllarõnda... O smanlõ’nõn gerileme ve çöküş sürecinde, Osmanlõ ülkesin- deki konsoloslarõn fiili ve hu- kuksal durumlarõ gittikçe güç- lenmiştir. Konsolosluklar, Os- manlõ Devleti’nin içişlerine karõşmanõn bir aracõ olarak da kullanõlmõş, Osmanlõ yö- netiminin ihmalinden ve güçsüzlüğünden yararlanõlarak, yetkilerin kötüye kullanõl- masõna yarayan araçlar olmuşlardõr. Kapi- tülasyonlarõn yabancõlara ayrõcalõklar sağ- lamasõ, gayrimüslim Osmanlõlarõn bazõla- rõnda yabancõ uyrukluluk kazanmak isteğini uyandõrmõştõ. Osmanlõ ülkesindeki bazõ konsoloslar da bu istekleri gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapmaktan çekin- memişlerdir. Özellikle, “kapitülasyon mahkemeleri” ve “himaye pasaportu” denilen uygulamalar, Osmanlõ Devleti’nin ülkesi üzerindeki egemenliğine fiili ve hu- kuki sõnõrlamalar getirmiştir. İngiliz (Britanya) konsolosluklarõ, bilinen konsolosluk faaliyetlerinin dõşõnda siyasi iş- levler icra eden, kimi zaman Amerikalõ mis- yonerlere arka çõkan, kimi zaman gayri- müslim Osmanlõ tebaasõnõn haklarõnõ sa- vunan, kimi zaman Osmanlõ yönetiminin iş- lerine doğrudan müdahale eden ve hatta ki- mi zaman belli antlaşma ve sözleşmelerin yapõlmasõnõ ya da yürürlüğünü kontrol eden bir mekanizmaya dönüşmüştür. Uygur Kocabaşoğlu’nun saptamalarõna göre, Osmanlõ ülkesindeki konsoloslar ara- sõnda 1871 yõlõnda yapõlan bir ankette, İn- giliz konsoloslarõna “Ticari ya da siyasi iş- levlerin ağır basması açısından, başında bulunduğunuz birimin durumu nedir” sorusu sorulmuş ve konsoloslarõn yüzde 47’si konsolosluğunun “münhasıran si- yasi” olduğunu bildirmiştir. Kocabaşoğ- lu’na göre burada “siyaset”, “konsolosla- rın Osmanlı yönetimiyle ilişkileri, im- paratorluktaki karışıklık ve çatışmala- ra müdahaleleri, genel gözetim ve de- netim faaliyetleri, her türlü bilgi, veri top- lama ve bunları değerlendirmeye yöne- lik eylem ve işlemleri anlamında ele alınmaktadır.” (Majestelerinin Konso- loslarõ, İletişim Yay. s. 203) Bu etkinliklere daha sonra “askeri” tür- de birtakõm öğeler de eklenmiştir: “Osmanlı ordusunun örgütlenişini, yönetimini ve birlik hareketlerini izlemek ve bu ülke- de bir savaş olması durumunda majes- telerinin hükümetinin işine yarayabile- cek her türlü topoğrafik ve istatistik bil- giyi toplamak.” Taner Timur’un bu döneme ilişkin de- ğerlendirmesi de şöyledir: “Yükselen Hıristiyan finans ve ticaret burjuvazisi aynı süreç içinde Batılı ül- kelerin konsolosluklarıyla da ‘sõkõ bağlar’ içindeydi. Batılı emperyalizm iktisadi nü- fuzuna paralel olarak en ücra köşelerde bile konsolosluklar açmış ve Hıristiyan burjuvazinin baş koruyucusu haline gelmişti. Taşradan en ufak bir şikâyet, kiliseler, bazen de doğrudan konsolos- luklar aracılığıyla anında Babıâli’ye ulaştırılıyor; valiler bile bir şikâyet üze- rinde yerinden oluyordu. Buna karşılık Müslüman halk böyle bir olanaktan ta- mamen yoksundu.” (Cumhuriyet Dergi, 31 Temmuz 2005) Ermenileri ‘koruyan’ Fransız Konsolosu Konsoloslarõn saldõrgan tavõrlarõna ilginç bir örnek olarak devlet arşivine geçmiş olan şu olay da durumu aydõnlatõcõ nitelik- tedir: Eşkõya olduklarõndan şüphelenilen ve Muş’ta serserice dolaşan “dağ halkından iki Ermeni”nin polisçe yakalanarak karakola götürülmesi üzerine; “Fransa Hükümeti- nin Van Konsolosu Rupen ve tercümanı Mihran’ın daireye (karakola) gelerek, bunları niçin sorguluyorsunuz diye res- mi dairede gürültü çıkararak nöbetçi polis memurlarından Ziya Efendi’ye ha- karet ettikleri, (eşkıya olduğundan şüp- helenilen) meçhul şahısları zorla dışarı- ya çıkardıkları” resmi yazõşmalara konu ol- muştur. (www.devletarsivleri.gov.tr./ki- tap/belge/993/5). Fransõz konsolosunun bu saygõsõz ve saldõrgan davranõşõ; üstelik görevi Van’la sõnõrlõ olduğu halde bu davranõşõ Muş’ta gös- termesi, İçişleri Bakanlõğõ’nõn (Dahiliye Ne- zareti’nin) Başbakanlõğa (Sadaret Maka- mõ’na) başvurarak, “hükümetin ihlal edi- len onurunun iadesi”nin sağlanmasõ ama- cõyla konsolosun değiştirilmesinin iste- mesine yol açmõştõr. Sadaret Makamõ’nõn bu yazõya yanõt olarak Dahiliye Nezareti’ne yolladõğõ yazõda ise şöyle denildiği görü- lüyor: “Van Fransız Konsolosu Rupen ile ter- cümanı Mihran’ın takındığı yakışıksız ta- vırlardan dolayı azilleri için Fransa Bü- yükelçiliği’ne gerekli tebligat yapılmış- tır.” Ancak yine aynõ yazõdan; Fransõz Bü- yükelçiliği’nin, adõ geçen konsolos hakkõnda şikâyette bulunulmasõnõn şaşõrtõcõ olduğu- nu ve “Osmanlı Hükümeti’nin iyiliğini is- teyen böyle bir kişinin azlini istemenin uygun olmadığını” bildirmiş olduğu ve böylece, saygõsõz ve saldõrgan konsolosun göreve devam etmiş olduğu anlaşõlõyor. Eylemlere son vermek Osmanlõ Devleti’nde kapitülasyonlara, dolayõsõyla yabancõ devletlerin ülkede bu- lundurduklarõ konsolosluklarõ aracõlõğõyla içişlerine karõşma eylemlerine son ver- mek amacõyla çeşitli girişimlerde bulunul- muş ama bunlar sonuç vermemiştir. Bu ko- nudaki son girişim, Osmanlõ Devleti’nin Al- manya’nõn yanõnda Birinci Dünya Savaşõ’na katõlmasõ sõrasõnda, 1914’te çõkarõlan bir ka- nuna dayanõlarak tek yanlõ bir açõklama (no- ta) yoluyla kapitülasyonlarõn kaldõrõldõğõ- nõn bildirilmesi olmuş; ardõndan 1915’te ya- yõmlanan ikinci bir kanunla kapitülasyon- larõn kaldõrõldõğõ kesin bir dille açõklanmõştõr. Batõlõ devletler, bu girişime kesinlikle kar- şõ çõkmõşlardõr. Kapitülasyonlardan yarar- lanan, Osmanlõ Devleti’nin Birinci Dünya Savaşõ’na “müttefiki” olarak sürüklendi- ği Almanya bile, kapitülasyonlarõn kaldõ- rõlmasõnõ kabul etmemiştir. Birinci Dünya Savaşõ’nõn sonunda yenik düşen Osmanlõ Devleti’ne imzalatõlan Sevr Antlaşmasõ ile, kapitülasyonlar -üstelik, kap- samõ genişletilerek- Osmanlõ Devleti’ne da- yatõlmõştõr. Kapitülasyonlarõn kesin ve kuş- kuya yer vermeyecek biçimde kaldõrõlma- sõ, Lozan Barõş Antlaşmasõ ile sağlanabil- miştir. Prof. Dr. Rona AYBAY Batõlõ devletler, bu girişime kesinlikle karşõ çõkmõşlardõr. Kapitülasyonlardan yararlanan, Osmanlõ Devleti’nin Birinci Dünya Savaşõ’na “müttefiki” olarak sürüklendiği Almanya bile, kapitülasyonlarõn kaldõrõlmasõnõ kabul etmemiştir. Birinci Dünya Savaşõ’nõn sonunda yenik düşen Osmanlõ Devleti’ne imzalatõlan Sevr Antlaşmasõ ile, kapitülasyonlar -üstelik, kapsamõ genişletilerek- Osmanlõ Devleti’ne dayatõlmõştõr. Kapitülasyonlarõn kesin ve kuşkuya yer vermeyecek biçimde kaldõrõlmasõ, Lozan Barõş Antlaşmasõ ile sağlanabilmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle