28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2008 PAZARTESİ 6 HABERLER ‘AYDINLANMA ve AKIL’ “Yaşamak her haliyle yaşamak, yaşamanõn bi- lincine varmaktan geçer. Yaşamanõn bilinci de aydõnlanmadan geçer. Aydõnlanmamõş bir in- san yaşayamaz. Çünkü yaşadõğõnõn bilincine an- cak aklõyla varabilir insan... Aydõnlanmayõ özümsemek zorunda, yoksa yaşadõklarõnõn far- kõna varamaz. Günlük hayatõmõzõn içindedir aydõnlanma. Diyelim ki arkadaş seçeceksiniz... Acaba şu anda Afganistan’da çuvalõn içine girmiş bir ka- dõnla arkadaşlõk etmek mümkün mü? Ya da ka- ra çarşafõn içine girmiş.. bir diyalog kuramaz- sõnõz. Ya da erkek olsun, insan o kara kaplõ ki- taba göre düşünmeyi yaşamak sanõyorsa yaşa- mõyor demektir. O öteki dünyaya şartlanmõş bu dünyaya değil... Şimdi peki biz eğer bütün ya- şama olanaklarõm günah mõdõr, sevap mõdõr, aca- ba günah mõ işliyorum, diye gözden geçirirsek ve sürekli günahlarõn dünyasõnda yaşamaya de- vam edersek acaba yeterince yaşayabilir miyiz? Siz gençler bir seçim karşõsõndasõnõz ve bu se- çimi yapmanõz için düşünmeniz gerekir!.. Ba- kõn Afganistan’a gittiğiniz zaman birtakõm in- sanlarla tartõşmak olanağõnõ yitirirsiniz. Çünkü o, kara kaplõ kitaba göre düşünüyor, hayatõ ora- da görüyor, hayatõna yön veren o kara kaplõ ki- taptõr ama, hayatõ yaşamak için de insanõn dü- şünebilmesi gerekir; düşünebilmesi için de mantõğõ bellemesi gerekir. Mantõğõ bellemesi için de zaman denen şeyi, süreç denen şeyi ka- bul etmesi gerekir. Zamanõ kabul ettiğiniz za- man, evreni kavramaya başlõyorsunuz demek- tir. Buna da tarih deniyor. ‘İLMİN DİNDEN BAĞIMSIZLAŞMASI, İNSANIN LAİKLİĞE KAVUŞMASI...’ Tarih nereden başlar? Acaba Adem ile Havva’nõn cennetten kovu- lup da dünyaya gelmesiyle mi başladõ? Yoksa başka bir şekilde mi başladõ?.. İnsan bir evrimle insan olmuş; vaktiyle bugünkü insan değil- miş...Fosillere baktõğõmõz zaman şunu görü- yoruz: İnsanõn sürüngenlikten çõkõp da iki ayak üzerine gelinceye kadar geçen tarihsel za- man kim bilir kaç milyon yõl?.. Bir ‘an’ düşünün, bir de birkaç milyon yõl dü- şünün! Ve arkadaşlar insan, insansõ insan, dört ayak üzerinde yürürken tarihin bir döneminde yaşarken içlerinden bir tanesi iki ayağõnõn üzerine dikilmiş... Bir insan sürüsü ovada ve dört ayak üzerinde, içlerinden bir tanesi ayağa kal- kõyor, onun fosillerini bulmuşlar, ona ‘pite- kantropus erectus’ diyorlar. Erectus dikilen, ayakta duran demek... İşte o ayağa kalkan in- sanõ muhakkak parçalamõşlardõr. Çünkü düze- ne aykõrõ davrandõ. Ama insan öyle insan oldu. Hep başkaldõrarak... Tarihi başõndan sonuna saydamlaştõrmak in- san aklõnõn ürünüdür... Şunu düşünelim, biz aydõnlanmanõn ne demek olduğunu bilmek istiyorsak insanõn insanlaşmasõ yolunda en büyük devrimdir diye niteleyebili- riz. Deriz ki ilmin dinden bağõmsõzlaşmasõdõr, insanõn da laikliğe kavuşmasõdõr. Bu kadar ba- sit... ‘LAİKLİK İÇİN, CUMHURİYET İÇİN, ATATÜRK İÇİN, DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI İÇİN MÜCADELE ETMEK ZORUNDAYIZ... ’ Burada on binlerce insanõn yaşadõğõ üniver- sitede eğer hayatõ güzelleştirmek istiyorsanõz, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türkiye’ye kazandõrdõğõ aydõnlanmanõn, beyinsel göze- neklerinize işlemesi gerekir, bunun başka bir yo- lu yoktur. Çünkü dünyada kabul edilen budur. Eğer o aydõnlanma yasalarõ TC’de geçerli olursa, kadõnõ çarşafa sokup köleleştiren koca- nõn ya da erkeğin de buna saygõ duymasõ gerekir, buna saygõ duydukça kendi eşine saygõ duymuş demektir. Bõrakõn onu kendi insanlõğõna saygõ duymasõ demektir. Bunun demokrasisi yok, ‘Örtüneceğim’ di- yen kadõnõn demokrasi ile insan haklarõ ile fa- lan en küçük bir ilişkisi yoktur. İnsan özgür ola- caksa, eğer kadõn özgür olacaksa saçlarõnõ rüz- gârda savurabilmeli. Saçlarõnõ rüzgârda savu- ramayan bir kadõn özgür değildir, o bir hapis- hanenin içindedir... Siz hayatõn içinde sadece kendi geleceğinizi değil, çocuklarõnõzõn da geleceğini sağlamak için, Atatürk düşmanlarõyla Mustafa Kemal’e kan davasõ güdenlerle, bu karanlõğõn şeytanla- rõyla, bu zavallõ, aklõnõ kullanamayan kişilerle mücadele etmek zorundasõnõz. Laiklik için, Cumhuriyet için, Atatürk için, de- mokrasi ve insan haklarõ için mücadele etmek zorundasõnõz... Yoksa birileri gelir sizleri de ortaçağ yara- tõklarõna çevirir.” ‘1923 DEVRİMİNDEN YANAYSANIZ YERİNİZ BELLİDİR, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN YANIDIR...’ “Emperyalizm diye bir şey var, bakõn 20. yüz- yõlda 2. Dünya Savaşõ ortaya çõktõ, bunlar ne- den çõktõ? İlkel insanlar savaşõrlar değil mi? Ta- rihte gördüğümüz o. Ama savaş gelişmişlerin ürünü oluyor. 1. Dünya Savaşõ çõktõ, 10 milyon insan öldü. Avrupa’da 2. Dünya Savaşõ çõktõ, 40 milyon insan öldü. Nasõl oluyor bu? Dünyayõ paylaşmak istiyorlar. İnsanõn hõrsõ sonsuz. Bunlar aydõnlanmõş insanlar onu da söy- leyeyim. İnsanõn aydõnlanmasõyla da her şey bir çözüme ulaşmõş değil. Aydõnlanmadan sonra bir de SOSYALİZM var. Konuşmadõk bugün. İn- sanlarõn ürettiklerini hakça paylaşmaya razõ ol- malarõ diye bir erdem, bunun adõ sosyalizm, öbürünün adõ kapitalizmdir...” “Devrim anlõk bir şey değil.. Fransõz Devri- mi için 1789 derler, bizimki 1923 devrimidir... Devrim devam ediyor. Eğer 1923 devriminden yanaysanõz yeriniz bellidir, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yanõ- dõr. Karşõdevrimcilere karşõ devrimi sürdürmek çok zor, çünkü demokratik içerik içinde sür- dürmek çok zor... Şimdi şu anda devrim devam ediyor, siz o devrimin heyecanõnõ duyuyor musunuz, ona bakõn. Bakõn içimizde 68’liler var, onlar devrimin heyecanõnõ duyuyorlar... ‘1923 AYDINLANMA CUMHURİYET DEVRİMİDİR.. CUMHURİYET İLE DEMOKRASİ KARŞI KARŞIYA DEĞİLDİR...’ Ben diyorum ki ‘Aydınlanma bilimin din- den, insan aklının da her şeyden özgürleş- mesi’ demektir... “68’li gençleri ne zaman buldu? Yeryüzün- de sosyalizmin yükselişi, bütün insanlõk yer- yüzünde sosyal adalete kavuşacak diye bir he- yecan dalga dalga ortalõğõ sararken Sovyetler’de, Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de... 2. Dün- ya Savaşõ’ndan sonra Asya’da ve Afrika’da böy- le bir dalgalanma oluyordu, o sõrada Türki- ye’deki gençlik de o rüzgârlar içinde rüzgârlandõ. Sonra tersine bir şey geldi, kapitalizm ve Amerika’nõn tam egemenliği... Aydõnlanmanõn bilincine varmayan insanõn mutlu olmasõ müm- kün değil...” Arkadaşlar bakõn, 1923-2001... Cumhuriye- ti biz benimsedik. Anadolu benimsemiştir ar- kadaşlar Cumhuriyeti... Anadolu’da Cumhuri- yeti yõkmak için çok oyunlar sahneye konuldu, bunlardan biri irtica, biri terör...” “ ‘İngiltere krallık, ama, demokrasi’. Ne yapmõşlar? Krallõğõn yetkilerini sõyõrmõşlar, din devletini dõşlamõşlar, krallõk göstermelik tö- rensel olarak duruyor ama memleketi onlar yö- netmiyor. İran da cumhuriyet, ama, demokra- si var mõ? Din devleti, ortaçağ devleti! Kav- ramlarõ birbirine karõştõrmayalõm. En büyük demokratik devrim, bütün Türk ta- rihinde, İslam dünyasõnda, 1923 Aydõnlanma Cumhuriyet Devrimi’dir. O, demokrasidir ar- kadaşlar. Cumhuriyet ile demokrasi karşõ kar- şõya değildir. Çünkü din devletini yõkmõş, ka- dõna özgürlük vermiş, yani en büyük demokratik devrimdir.” ErgenekonsavcısınınAtatürkdüşmanlığı... Savcõnõnsuçdelilisaydõğõkonuşma ErgenekonsavcõlarõnõnsuçdeliliolarakiddianameyealdõğõİlhanSelçuk’un‘AydõnlanmaDevrimiveKüreselleşme’adlõ konuşmasõnõniddianameyeaktarõlanbölümünüaşağõdasunuyoruz(Arabaşlõklariddianamedeyoktur) Ergenekon iddianamesi salt Türk Ceza Yasasõ koşullarõ ve maddelerini içeren hukuk mantõğõyla hazõrlanmõş bir iddianame değildir. Aydõnlanma, Atatürk, Atatürkçülük düşmanlõğõnõn ideolojik önyargõsõyla hazõrlanmõştõr. Bu iddianameyi yazanlarõn Atatürkçülüğe düşmanlõğõ, iddianamenin metnine kaydolunarak açõkça dile getirilmektedir. Savcõnõn iddianameye egemen Atatürkçülük düşmanlõğõ, iddianamede bizzat savcõ tarafõndan belgeleniyor. Bunun kanõtõnõ bugün kamuoyuna sergiliyoruz. İmtiyaz sahibimiz ve yazarõmõz İlhan Selçuk 2001 yõlõ Ekim ayõnda Bursa Uludağ Üniversitesi’nde bir konferans vermişti. İddianame, İlhan Selçuk’un evinde bulunan konferans metnini suç delili olarak kullanmaktadõr. Bu konferansõn metnini aşağõda kamuoyuna -ve okurlarõmõza- sunuyoruz. Ancak daha önce suç delili olarak gösterilen konferans metnine yönelik suçlamalarõ okumak, olayõn çapõ ve vahameti hakkõnda gerçekleri ortaya dökecektir. Ergenekon iddianamesinde somutlaşan acõ gerçeğin özünü sergiliyoruz Bu sayfada hukuksal ve tarihsel iki belge yayımlanmış bulunuyor. Bunlardan biri Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz ve arkadaşlarının iddianameden aktarılmış suçlamasıdır. İkincisi, suç delili diye iddianameye alınan, İmtiyaz Sahibimiz İlhan Selçuk’un 2001 yılı Ekim ayında Bursa Uludağ Üniversitesi’nde yaptığı konuşmasıdır. Açıkça görüldüğü gibi Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz ve arkadaşları, Atatürkçülüğü anlatan yasal bir konuşmanın metnini suç delili olarak görüyor. Ortada iki olasılık var. İddianameyi hazırlayanlar ya okuduğunu anlayıp değerlendirebilecek akıl ve bilgi yetilerine sahip değildir... Ya da Atatürk ve Atatürkçülüğe düşmandır... Mesleğe başlarken üstlendiği görevin ve ettiği yemininin zıddına bir misyonun adamı olmuştur. Ve savcılık makamını bu düşmanlığın pusulasında kullanmak için vasıta yapmaktadır... Bu iki olasılıktan ikisinin de tarifi mümkün olmayan bir vahametin yargı saflarına sızdığını vurgulamaktan başka anlamı olamaz. İddianamenediyor?.. Suçlamanın içeriği nedir?.. Savcı Zekeriya Öz’ün delil olarak kullandığı konferans metnine ilişkin suçlamaları: “Aramalar sırasında şüpheli İlhan SELÇUK’tan ele geçirilen ve Uludağ Üniversitesi öğrencilerine yönelik olarak şüpheli İlhan SELÇUK tarafından 2001 yılı Ekim ayında Rektörlük binasında verilmiş olduğu anlaşılan ‘Aydınlanma Devrimi ve Küreselleşme’ isimli konferansa ilişkin yazının incelenmesinde özetle: Şüpheli İlhan SELÇUK’un bu konferansı ile diğer yazı ve konuşmaları birlikte değerlendirildiğinde; Şüpheli İlhan SELÇUK’un düşünce yapısı olarak ‘Aydınlanmanın ancak akıl ve bilimle’ olabileceğini, dinin aydınlanmanın önünde büyük bir engel teşkil ettiğini, kadının özgür olabilmesi için saçının rüzgârda savrulması gerektiğini, evrim teorisinin bilimsel olarak kanıtlanmış kesin bir gerçek olduğunu, aydınlanmanın yeterli olmadığını, sosyalizmin egemen olması gerektiğini, Türkiye için en büyük tehlikenin mevcut iktidarların olduğunu, TBMM’nin çıkardığı yasalar ve hükümetin icraatlarıyla Cumhuriyetin kurumlarının ve kazanımlarının tek tek elden gittiğini, türban konusunda yapılan anayasa değişikliği ile adım adım dini kuralların devlet yapısına hâkim olmaya başladığını, YÖK’ün ve Cumhurbaşkanlığı’nın elden gittiğini, kalelerin kaybedildiğini, bu gidişin neticesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Ilımlı İslam Cumhuriyeti olacağını iddia etmekte ve her fırsatta bu düşüncelerini kendisini dinleyen ve okuyan kişilere aktarmaktadır. Ayrıca, şüpheli İlhan SELÇUK, her fırsatta bu gidişata son verilmesi gerektiği ve bunun yolunun da mevcut iktidar partisinin kapatılması, ekonomik krizin çıkması sonrasında kaos ve kargaşa ortamında askeri müdahale için gerekli zeminin oluşarak silahlı kuvvetler içinde hiyerarşik yapıya uymayan kendince ERGENEKON terör örgütünün amacına hizmet ettiğini düşündüğü bir kısım genç subayların askeri bir müdahale ile yönetimi ele geçirmesi ile mümkün olabileceğini ileri sürmektedir. Bu düşüncelerini hem gazete köşesinde, hem de değişik ortamlarda düzenlenen açık veya gizli yemekli toplantılarda Türkiye’nin kaderine hükmedebilecek, etkin ve yetkin kişilerin bulunduğu yerlerde dile getirmekte ve yönlendirici konumunu en iyi şekilde örgütün amacı doğrultusunda kullanmaktadır.” (İddianame s.1757 - 1759’dan aynen alınmıştır) Son söz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle