Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1
1 Kasõm günü kongre başladõ. İlk
gün yeni yapõlan nöroloji, nöro-
şirurji binasõnda idik. Kongreye
başkanlõk yapan Dr. Joel Gutierrez iyi
yetişmiş, iyi İngilizce konuşan bir nö-
rofizyolog. Beyin sapõ refleksleri ile il-
gili özgün bir bildiri sundu. Kongreye
konuşmacõ olarak davet edilen ve ka-
tõlan Amerikalõlar, İngilizler, Kanada-
lõlar, İrlandalõlar var. Biz de Türki-
ye’den çağrõlõ olan 3 kişiyiz.
Kongre başkanõ Kübalõ meslektaşõ-
mõzõn aylõğõ da 25 dolara karşõlõk ge-
len 700 yerli peso idi. Doğaldõr ki, pe-
ki nasõl geçiniyorlar sorusu geliyor ak-
la. Yetersiz olabilir ama aç kaldõklarõ
izlenimini almadõm. Aylõk istihkakla-
rõ var, 900 gr. et, 3 kilo pirinç, 1 tavuk,
yağ, fasulye, ekmek, yumurta gibi.
Bunlar çok ucuza edinilebiliyor. Ev sa-
hibi olmayanlarõ için kiralar çok ucuz.
Sağlõk ve eğitim için ödeme yok. Sa-
dece bazõ ilaçlar için küçük bir miktar
ödüyorlar.
70 BİN DOKTOR
Küba’nõn sağlõk göstergeleri çok
iyi. Çocuk ölümleri, açtõklarõ sağlõk is-
tasyonlarõ ve aşõlama ile belirgin bir şe-
kilde azalmõş. 1 yaşõna kadar binde 6-
7 civarõnda. Ortalama yaşam süresi 74
yõl. 14 province (eyalet) var. Küba’da
her birinde bir üniversite ve tõp fakül-
tesi bulunuyor. Okuma-yazma bilme-
yen artõk yok. Çok sayõda doktor ye-
tiştiriyorlar. 70 bin doktor olduğu söy-
lendi bize. Ama çok sayõda doktor ih-
raç ediyorlar. 18 bin doktor Venezü-
ella’da. Öteki Güney Amerika ülkele-
rinde ve Afrika’da da binlerce Küba-
lõ doktor var. 9 yõl eğitim zorunlu. Sağ-
lõk gibi eğitim de elbette ücretsiz. Ül-
kede 3 MR aleti olduğunu öğreniyoruz.
Kongre, ikinci günde Genetik ve Bi-
yoteknoloji Enstitüsü’nde resmi açõlõşla
devam etti. Kongre salonunda ilginç ve
kaliteli sunuşlar yapõldõ. Ancak Kü-
balõlarõn oluşturduğu dinleyicilerden
belli başlõ bir soru ya da katkõ gelme-
yişi dikkatimizi çekti. Davetli konuş-
macõlar aramõzda soru soruyor ve ce-
vaplõyorduk. Konuşmacõlar dõşõnda
yabancõ kongre delegesi yoktu.
DÜŞ KIRIKLIĞI
Ben konuşmamõ ilk gün yaptõm,
Doğrusu büyük emek verdiğim bu
bildirinin ilgi ile karşõlanmasõnõ bek-
lerdim. Aynõ duyguyu Ankara Hacet-
tepe’den gelen ve kaliteli bildiriler
sunan genç meslektaşlarõm Dr. Haluk
Topaloğlu ve Dr. Beril Talim de ya-
şadõlar. Bu durum bizde bir düş kõrõk-
lõğõ yarattõ. Ama işte Küba’nõn gerçe-
ği bunlardõ. Ben kendi hesabõma Kü-
ba’ya gelmekle büyük bir deneyim ka-
zandõğõmõ düşündüm. Amansõz bir
ambargo ile bu ülkeyi kuşatmaya alan
Amerika’nõn vatandaşõ bilim insanla-
rõ kongre gerekçesi ile buraya gelmek
için izin alabiliyorlar. Kübalõlarõn da
Amerika’da akrabalarõ varsa oraya gi-
debildiklerini öğrendim. 23’üncü cad-
de üzerindeki eski Hilton, yeni Hava-
na Libre otelini sõkça ziyaret ettik. Alt
kattaki büyük salonda Castro’nun si-
lah arkadaşlarõ ile buraya gelişi re-
simlerle sergileniyordu. Güzel bir res-
toran ve kafeteryasõ vardõ. Akşamlarõ
çok defa orada yedik. Doğaldõr ki, alõş-
veriş merkezlerine rastlamadõk.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2008 PAZAR
6 DİZİ
PAZAR
ORHAN BURSALI
Kapitalist Komünistler
Sanırsınız ki bunlar komünist. Komünist sözün ge-
lişi. Sistemi değiştirmek istemeleri ve alternatif bir eko-
nomik “ütopya” geliştirmek istedikleri için, tanıdık bir
kavram olarak “komünist”i kullandık!
Bunlar bugünkü kapitalist sistemin işleyişine ve
mantığına karşı çıkıyorlar.
Gerçi krizle birlikte kapitalist sistemin daha sağ-
lıklı, daha adil, krizleri daha denetlenebilir, sürdürü-
lebilir yeni bir yapı arayışları ve tartışmaları var.
Fakat burada sözünü edeceklerimiz uzun za-
mandır kapitalist sistem içinde yeni bir dünya ara-
yışı içinde olanlar. Sürdürülebilir ekonomi, yerküre ve
biyosfer için!.. Pek çok ülkenin yoksulluktan kurtu-
lamama derdi de var...
Bir süredir, bu Karşı (Anlayış Kültür) Sistem oluş-
turma çabası içinde olanların görüşlerine, Cumhu-
riyet Bilim ve Teknoloji dergimizde yer veriyoruz. Yer-
küre ve ekonominin sürdürülemez bir duruma gel-
diğine ilişkin “bilim-ekonomi” yazıları yayımlıyoruz.
Yazılarda oklar, kapitalizme ve piyasa ekonomisine
egemen olan “büyüme ekonomisi”ne yöneltiliyor.
“Büyüme yoksa gelişme de yok. Büyümüyorsan ba-
şarısızsın. Hem üretimini, hem kârını katlayacaksın.
Bilanço grafikleri hep yukarıya doğru, üstelik rakip-
lerinden daha çok çıkacak”.
Piyasalara, şirketlere ve genel olarak sisteme ve
siyasete egemen olan görüş bu! Tabii bütün bu ba-
kış, dünyanın kaynaklarını tüketme ile ilgili!..
Bir örnek: Dünyada diyelim ki yılda 100 milyon ara-
ba üretiliyor. Bu üretimi beş yılda 200 milyona çıkartır
ve bu kadar da yeni müşteri yaratırsan büyük bir ba-
şarı kaydediyorsun! Alkışlar, primler, zenginlikler sa-
na!
Ama çevrenin içine etmişsin; atmosfer, kentler, ya-
şanır olmaktan çıkmış; bu kadar arabayla canlı ha-
yatın bir arada bulunması olanaksızmış; benzin, fo-
sil yakıtlar iklim “bozunumunu” (sistemik!) hızlandı-
rıyormuş...
“Büyüme ekonomisi”nin böyle dertleri yok. Amaç
her bakımdan daha büyük ölçekli üretimler ve daha
büyük tüketici kitlesi yaratmak, tüketim malının da-
ha hızlı değişimini gerçekleştirmek.
“Büyüme” odaklı bir ekonomik gelişmenin sürdü-
rülemez olduğu görüşü, üstelik güçlü bir şekilde ka-
nıtlanmış durumda. Bu hem krizlerle, hem çevrenin
daha yaşanılmaz kılındığının ortaya çıkmasıyla ve üs-
telik dünya iklimini de değiştirdiğinin gösterilmesiy-
le!..
Büyüme ekonomisi 1900’lerden, yani Sanayi Dev-
rimi (ve modernleşme) ile birlikte atağa kalktı! 1950-
2000 arası (ve sonrası) zirve yaptı!
Nüfus, su kullanımı, motorlu taşıtlar, kâğıt kul-
lanımı, okyanusların tükenişi, kuzey yarıküre or-
talama sıcaklığı, karbondioksit yoğunluğu, gay-
ri safi milli hasılalar, tropikal yağmur ormanları ve
ormanlık alanların yitimi ve bütün bunlarla birlikte
canlı türlerin yok oluşu inanılmaz derecede arttı!
Şüphesiz, hayat standartları da!
Ama ülkelerin bu “hayat standardı” için, piyasaya
egemen olma, politik, kültür ve hegemonya yarışı ve
rekabeti de yeryüzünde savaşları eksik etmedi! İki bü-
yük savaş ve sonrasındaysa bitmek bilmez yerel, böl-
gesel savaşlar!
Ve dünyamızda insan türünün yoksulluk, açlık, has-
talık içinde kıvranması, yok olup gitmesi!
Paradoks yaşıyoruz: Yüksek hayat standardı, yok
oluşlarla birlikte gelişiyor! Sonuçları, hayat standar-
dını da yok edecek bir eğilim taşıyor!
Bütün bunlar yeryüzünde sürdürülebilir bir yaşam
olanağının, kapitalizmin bu yapısı içinde mümkün ol-
madığının kanıtları!
Burada sorun, herkes için iyi bir hayat standardı-
nın nasıl sağlanacağı ve korunacağı ile ilgilidir!
Şüphesiz bilim ve teknoloji, ekonomiye kazandır-
dığı yeni üretim yöntemleri, buluşları ile insanlığın ge-
nel hayat standardının yükselmesinde ana faktör ol-
du!
Bilim ve ürettiği teknoloji, toplum ve iktidar yapı-
larında da önemli değişikliklere neden oldu ve olu-
yor; herkesi demokrasiye katıyor vb. “Küçük bir köy
olmak”, iyi bir şeydir!
Ama ekonominin sürdürülemez yapısını, savaşla-
rı, hegemonya yarışını, iklim değişimini, geniş ölçekli
yoksulluğu önleyemiyor.
Çünkü bu son saydıklarımız siyasal yapı, siyasal
karar mekanizması, yeni bir insancıl ve yerkürecil
sistem kurmakla ilgili sorunlardır.
Peki bunlar kim?
Yani “kapitalist komünistler” diye sıfat uydurdu-
gumuz insanlar... Ve ütopyaları ne?
BİTTİ
Yurtdõşõna doktor ihraç eden ülkede eğitim gibi sağlõk da ücretsiz veriliyor
Küba’da sağlõk çok iyi
Türk işçilere rastladõk
otelimizde. Küba’da
adanõn doğusunda Mua’da
linyit maden ocaklarõnda
çalõşõyorlarmõş. Bir Kana-
dalõ firma (Intexa) Türki-
ye’den taşeron bir firma
(teknokom) ile işbirliği
yapõyor. Ama krizden do-
layõ bu faaliyet durmuş,
işçiler yurda dönüyorlardõ.
Onlar da ülkedeki yaşam
zorluklarõndan söz ettiler
ama müzikten ve danstan
hiç vazgeçmediklerini ila-
ve ettiler.
DEKOLTE GİYİMLİ
İRANLILAR
Otelimizde açõk saçõk,
dekolte giyimli İranlõlarla
karşõlaştõk. Bize çok ilgi
gösterdiler. “İran’da ya-
şam nasıl” diye sorduk,
“Keşke bizim de bir Ata-
türkümüz olsaydı” dedi-
ler. “Musaddõk kalsaydı,
Rõza Pehlevi var olsaydı”
diye eklediler.
Küba’da bir Atatürk
büstünün var olduğu bili-
niyor. Devrimci bir lider
kimliği ile duruyor orada.
Bizim soldan dönüp Cum-
huriyet devrimlerini kü-
çümseyen entellerimizin
kulaklarõ çõnlasõn.
Küba dayanõyor. Am-
bargo baskõsõ altõnda ya-
şam savaşõ veriyor. Bugü-
nün dünyasõnda destek
çok yetersiz. Chavez, Bo-
livya Cumhurbaşkanõ Mo-
rales ilgisiz değil elbette,
Venezüella doktor alõyor
petrol veriyor.
Çin cumhurbaşkanõ ya-
kõnda ülkeyi ziyaret etti.
Obama’nõn durumu değiş-
tireceğine inananlar var.
Buna hiç inanmayanlarla
birlikte.
Ü
nlü Amerikalõ romancõ Ernest He-
mingway 7 yõl Küba’da yaşamõş
ve İhtiyar Balõkçõ’yõ burada yaz-
mõş. Old Town’da Hemingway’in yaşadõ-
ğõ binada şimdi ünlü bir restoran var. Ora-
da bir öğlen yemeği yedik. Küba’da mü-
ziksiz bir yer yok. Her yerde, her köşede
canlõ müzik ve dans. Orada da bir üçlü gü-
zel bir müzik yapõyordu. Bizim masaya da
geldiler ve ne istediğimizi sordular. “Co-
mandante Che Guavera” dedim. Müzik
yapanlar çok zaman geçmeden para toplu-
yorlar, bu her yerde böyle. Müzik her za-
man ve her yerde.
Küba’da dikkat çeken bir özellik hiçbir
şiddet gösterisine tanõk olmuyorsunuz.
Kavga eden, tartõşan, gerginlik yaratan,
yüksek sesle konuşana rastlamõyorsunuz.
Sükûnet var, peso istiyorlar ama izleni-
mim o ki aldatma yok. Taksi şoförü hile-
kârlõk yapmõyor, fazla para istemiyor.
Gündüz yerine gece tarifesini açmõyor.
Yalnõz Küba’da “Biz emperyalizme, ka-
pitalizme karşı onurluca direniyoruz ve
bununla övünüyoruz” diyen insanlara
rastlamadõm. Bu benim bir beklentimdi.
Kuşkusuz Küba’da böyle insanlar vardõr.
Biz onlarla beraber olamadõk. Revolusyon
Müzesi’ni gezdik. Uzun yõllar süren ba-
ğõmsõzlõk savaşlarõnõn, çekilen acõlarõn,
baskõlarõn, sömürünün hikâyesi resimler
eşliğinde sergileniyor orada.
Küba tarihi ile de tanışı-
yorsunuz. Çok güzel, geniş,
ferah yapılarda Güzel Sa-
natlar ve Küba Sanatları
müzelerini gezdik. Burada
İsa’nın sünneti konulu bir
resme ilk kez rastladım. Yu-
karıda sözünü ettim. Tiyat-
ro binasında Carmen ope-
rası vardı, onu görmek iste-
dik. Acaba Küba’da Car-
men nasıl sunuluyordu. İz-
lediğimiz Carmen müziği ile
nefis bir flamenko idi. Gü-
ney İspanya’da, Andalu-
zia’da gördüğümüzden çok
daha etkileyici idi, bu göste-
ri. Sokaklarda benim yaşım-
dakilerin çocukluğumuzda
gördüğümüz 50’lili yıllar-
dan kalma eski model ara-
balar var. Oldsmobil, Bu-
ick, Chevrolet ve benzerleri.
Bunlar devrim öncesinden
kalan arabalar, şimdi ula-
şımda kullanılıyor. Bir de
çok şirin küçücük Coco tak-
siler var. Arabalar ait ol-
dukları yere göre değişik
renkte plakalar taşıyorlar,
resmi olanlar kırmızı, özel
olanlar sarı gibi. Yeni ara-
balar az da olsa var, tabii
onlar resmi arabalar.
SOKAKLARDA KLASİK OTOMOBİLLER
K
üba’nõn sağlõk göstergeleri çok iyi. Çocuk
ölümleri, açtõklarõ sağlõk istasyonlarõ ve aşõ-
lama ile belirgin bir şekilde azalmõş. Çok
sayõda doktor yetiştiriyorlar. 70 bin doktor
olduğu söylendi bize. Ama çok sayõda doktor
ihraç ediyorlar. 18 bin doktor Venezüella’da.
Öteki Güney Amerika ülkelerinde ve Afrika’da
da binlerce Kübalõ doktor var. 9 yõl eğitim
zorunlu. Sağlõk gibi eğitim de elbette ücretsiz.
Küba’da
Türk
işçiler
Puro Küba’nın baş-
lıca ihracat ürünle-
rinden. Onun fabri-
kasına götürdüler bi-
zi. Tanesi 20 dolara
kadar purolar gör-
dük, ben onlardan
alamadım ama arka-
larına geçip fotoğraf
çektirdim. Fiyatı uy-
gun olanlardan dost-
lar için bir miktar al-
dım. Çok daha paha-
lıları varmış. Puro
fabrikasında bir de
çeşitli rom şişeleri
vardı. Küba’nın en
ünlü içkisi Mojito da
onunla yapılıyor.
P U R O V E R O M
Küba’da
sokak gösteri-
leri büyük ilgi
görüyor.
Göktürk’te karar
haftaya
ANKARA (ANKA) -
AKP hükümeti ile
askerlerin farklõ tercihleri
nedeniyle uzun bir
süredir yõlan hikâyesine
dönen Göktürk Uydu
Projesi’nde nihai kararõn
önümüzdeki hafta
çõkmasõ bekleniyor. Proje
için önümüzdeki hafta
Savunma Sanayi İcra
Komitesi 18 Aralõk
Perşembe günü
Ankara’da toplanacak.
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, Genelkurmay
Başkanõ Orgeneral İlker
Başbuğ ve Milli
Savunma Bakanõ Vecdi
Gönül’den oluşan
Savunma Sanayii İcra
Komitesi’nin uydu
konusunda nihai karara
varmalarõ bekleniyor. 1
metrenin altõndaki
nesnelerin hareketlerini
rapor edebilecek
kabiliyette olacak ve
sõnõrdan terörist
geçişlerinin engellenmesi
noktasõnda fayda
sağlayacak uydunun
uzaya fõrlatõlmasõ
gecikmeler nedeniyle
2011 yõlõna kaydõrõlmõştõ.
Erdoğan 2008
yıllığında
BERLİN (AA) -
Almanya’nõn önde gelen
gazetelerinden
Frankfurter Allgemeine
Zeitung, ek şeklinde
yayõmladõğõ 2008
yõllõğõnda, Başbakan
Recep Tayyip
Erdoğan’õn bu yõl
Almanya’ya yaptõğõ
ziyaretlere de
fotoğraflarla yer verdi.
Başbakan Erdoğan’õn, bu
yõlki ilk Almanya
ziyaretini, 9 Türk’ün bir
yangõnda hayatõnõ
kaybettiği Ludwigshafen
kentine 8 Şubat’ta yaptõğõ
hatõrlatõlan yõllõkta,
yangõnõn sebebiyle ilgili
çok spekülasyon
yapõlmasõna rağmen,
Erdoğan’õn vatandaşlarõ
sükûnete çağõrdõğõna
işaret edildi. Yõllõğõn iç
sayfalarõnda Erdoğan’õn
13 Mart’ta da Türklere
hitaben bir konuşma
yapmak amacõyla Köln
kentine gittiği ve bu
vesileyle Almanya
Başbakanõ Angela
Merkel’in de bu tür
konuşmalar yapabileceği
fikrini ortaya attõğõ
belirtildi.
Beyaz Hoca’dan
seçimlere takip
ANKARA (ANKA) -
İlahiyat Profesörü
Zekeriya Beyaz, yerel
seçimleri yakõn takibe
aldõ. Seçmen
kütüklerinde tehlikeli
hileler yapõldõğõnõ
savunarak seçmenleri
uyaran Beyaz, “Eğer
Türkiye 29 Mart 2009
yerel seçimlerine şu
andaki yeni seçmen
kütükleri ile girerse, hiç
şüpheniz olmasõn ülkede
çok kötü ve de çok
tehlikeli olaylar olacaktõr.
Seçimler için ya yeni
düzenlemeler yapõlmalõ
ya da seçimler boykot
edilmelidir” dedi.
Yaşaroğlu’na
ödül
İstanbul Haber Servisi -
İstanbul Teknik
Üniversitesi (İTÜ) Vakfõ
Turizm Eğitimi Bölüm
Başkanõ Şaban Ali
Yaşaroğlu’na, Bursa
Gökdere Rotary
Kulübü’nce “Meslek
Onur Ödülü” verildi.
Bursa’da gerçekleştirilen
törende, Yaşaroğlu
ödülünü Rotary
International Ege Bölge
Governörü Mehmet
İyigüllü’den aldõ.
İyigüllü Yaşaroğlu’na,
“Mesleğinizde
gösterdiğiniz başarõlõ
çalõşmalarõnõz ve
topluma yetiştirdiğiniz
binlerce öğrenciye
verdiğiniz değerli
hizmetler için sizi
kutlarõz” dedi.
AHMET ŞEFİK
TRABZON - Trabzon Emniyet Müdürlüğü ekip-
lerince önceki gün, beş ayrõ noktaya aynõ anda
yapõlan operasyonda ele geçirilen el bombalarõ
araştõrõlõyor. Trabzon Valisi Nuri Okutan, Er-
genekon yapõlanmasõ dahil her türlü olasõlõğõn
göz önünde bulundurulduğunu açõkladõ.
Trabzon kent merkezindeki operasyonda,
bir evde sekiz adet Alman yapõmõ ve parça et-
kili el bombasõ ele geçirilirken, Yomra ilçesin-
de başka bir evde bir Kalaşnikof piyade tüfeği,
bir el bombasõ, üç şarşör, 360 mermi, 7.65 ta-
banca, tabancaya ait sekiz mermi toprağa gö-
mülü olarak bulundu. Bombalarõn Alman
menşeili savunma tipi parça tesirli olduğu be-
lirlendi. Operasyonlar sõrasõnda gözaltõna alõ-
nan dört kişinin ilk sorgulamalarõnda, çeşitli
kentlerde etkinlik gösteren organize bir suç ör-
gütü ile bağlantõsõ üzerinde durulduğu öğrenil-
di. Zanlõlarõn sorgusu için ek gözaltõ süresinin
alõndõğõ, ele geçirilen silahlarõn balistik incele-
mesinin yapõldõğõ belirtildi. Trabzon Valisi
Okutan, operasyonun Ergenekon davasõyla
bağlantõlõ olup olmadõğõ sorusuna, “Bu konu
da araştırılıyor” karşõlõğõnõ verdi. Okutan,
“Yakalanan şahısların hiçbiri kamu görev-
lisi değil, serbest meslek mensupları” dedi.
Müzik her zaman her yerde
KÜBA’DA İLK BATILI GAZETECİ BİR TÜRK’TÜ
Yõllarõn gazetecisi, son zamanlarda
yayõmladõğõ kitaplarla da tanõnan Orhan
Karaveli anlatmõştõ:
... Dõş politika yazarõ olduğum Vatan
gazetesi adõna ve beş ay kalmak üzere
1959 yazõnda Amerika’ya gitmiştim.
Başbakan Menderes’in ve Sovyet lideri
Kruşçev’in bu ülkeye yapacaklarõ gezi-
leri gazetem adõna izleyecek, bu arada Kü-
ba’ya da giderek Amerika’nõn kuklasõ dik-
tatör Fulgencia Batista’yõ deviren Fidel
Castro ve arkadaşlarõyla görüşmeye ça-
lõşacaktõm. Ne var ki, o tarihlerde Ame-
rika-Küba ilişkileri kopma noktasõnday-
dõ ve Havana tek bir Batõlõ gazeteciyi bi-
le ülkesine sokmuyordu. Washington’õn
bir punduna getirip ‘sakallı ihtilalcileri’
devirmesi Amerikalõlara göre gün mese-
lesi idi. Zaten, Küba’nõn önemli bir bö-
lümü -şimdi de olduğu gibi- Ameri-
ka’nõn elindeydi...
... Gene de New York’taki Küba Kon-
solosluğu’na gittim. Genç başkonsolos ve
yardõmcõlarõ kentin gökdelenlerinden bi-
rindeki mütevazõ dairelerinde çalõşõyordu.
Vize almak istediğimi öğrenince ‘Batılı
gazetecilere vize vermediğimizi bilmi-
yor musunuz?..’ dediler. ‘Batılıyım
ama Türküm,’ dedim. ‘Atatürk’ün Tür-
kiyesi’nden geliyorum ve devriminizi
yerinde incelemek istiyorum.’
Birden havalarõ değişti. Kahve ikram et-
tiler. Yaktõğõm ucuz ‘sigarillo’yu görünce
de ‘Lütfen söndürün onu!..’ diye gü-
lümseyerek kocaman bir Havana purosu
getirdiler... ‘Başkentimize bir sora-
lım!..’ demeleri üzerine pasaportumu bõ-
rakarak ayrõldõm. Çok sõcak insanlardõ ama
doğrusu pek umudum yoktu...
Gün bitip de Colombiya Üniversitesi
Tarih Bölümü’nün konuğu olduğum baş-
kanõ Prof. Garraty’nin Massachusett’teki
‘rezidans’õna döndüğümde beni bir sürp-
riz bekliyordu. Kalabalõk ailenin tamamõ
hayret içindeydi. Küba Konsoloslu-
ğu’ndan arayarak vizemin hazõr olduğu-
nu ve ‘Başkan Fidel’in beni Hava-
na’da beklediğini’ bildirmişlerdi. Ata-
türk’ün gizemli adõ sanõrõm bir mucize da-
ha yaratmõştõ. Küba’ya giren ilk Batõlõ ga-
zeteci oluyordum. Gazetemin Genel Ya-
yõn Yönetmeni Naim Tirali’ye hemen bir
telgraf çektim. Menderes de Kruşçev de
ikinci plana düşmüştü. ‘Sakallı İhtilalciler
Memleketinde’ başlõklõ dizimi birkaç
güne kadar gönderecektim...
El bombalarõ
araştõrõlõyor
TRABZON’DA OPERASYON
obursali@cumhuriyet.com.tr