24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Küresel kriz haberleriyle yatõlõp kalkõlan şu gerginlik dolu günlerde, Almanya’da tekrar kentlerin meydanlarõna dikilen Noel ağaçlarõ õşõldamaya ve evlerin pencerelerinde yine o geleneksel süslü “Advend” çelenklerindeki mumlar birer birer põrõldamaya başladõ... Çam yapraklarõndan oluşan bir avuçluk bir çelengin, dört köşesine kondurulmuş 4 mumdan oluşan bu çelenklerde her pazar bir mum sõrasõyla yakõlarak, aralõk ayõnõn sonuna gelinir. Bu çocuksu ve dinsel ritüel neredeyse Almanlarõn ruhuna öylesine işlemiş ki, kimse bunu kolay kolay değiştiremez. İşte yaklaşan Noel tatili ile birlikte o büyülü hava başladõ Münih’te... Şu sõralarda bütün dünyayõ inim inim inleten krize rağmen, Alman tüketiciler Noel alõşkanlõklarõndan zerre kadar vazgeçmiyorlar. Perakende satõş sektörü Noel’e umut bağladõ artõk. Mağaza zincirleri taksitli satõş kampanyalarõyla milleti para harcamaya yönlendiriyorlar!.. Tüketim Harcamalarõ Araştõrmalarõ Kurulunun (GFK) verilerine göre ekonomiye ait beklentiler iki Almanya’nõn birleştiği 1991’den beri en olumsuz düzeye indiyse de, son günlerde düşen benzin fiyatlarõ tüketim artõş endeksini 1.9’dan 2.2 puana çõkarmõş ülke genelinde. Ancak Münih farklõ. Münih merkezli Piyasa Araştõrmalarõ Enstitüsü’nün kasõm ayõndaki son raporlarõna bakarsak piyasadaki beklentinin yüzde 90.2 puandan 85 puana düşmesi de bir gerçek. Pahalõlõk çõğ gibi artõk. Münih ise ülkenin en pahalõ kentlerinden biri zaten... Kar soğuğunun insanlarõ evlere tõktõğõ bir pazar sabahõ mahmurluğunda bu rakamlar ve can sõkõcõ haberleri bõrakõp da evde yapacak yõğõnla işle uğraşmak, sõkõntõlarõ azaltmanõn kestirme yolu aslõnda... Yõl sonlarõnda tavan arasõndaki eski albümleri, eşyalarõ karõştõrmak, kilerdeki tozlu çekmeceleri kurcalamak gibi takõntõlarõnõz varsa, o başka bir oyalanma şeklidir. Kimilerinin koltuğa gömülüp ayaklarõnõ uzatõp TV’de saatlerce dizi izlediği bugünlerde kimilerinin de pazar gününü önce gazeteye göz atõp sonra çamaşõr ve ütü ile geçirdiğini ve müzik dinlediğini bilirim. Ütü deyince aklõma geldi. Daha geçen gün Noel pazarlarõnõn kurulduğu Münih’in ünlü moda mağazasõ Ludwig Beck’in girişinde kadõnlar için hazõrlanan bir CD dikkatimi çekti.. Peynir ekmek gibi satõlan bu CD’yi merak ettim. “Ütü yaparken dinlencek barok ezgiler” albümün adõ! İnsanlarõ robotlaştõrõp şartlamanõn daniskasõ bu tür seçmeler. Ancak dayanamayõp bir tane de almadan edemedim. Bach, Vivaldi, Hendel, Telemann, Purcel ve Molter dinleyerek ütü yapmayõ bir deneyeyim bakayõm... Bugünlerde herkesin birbirine hediye alõp verdiği yaygõn alõşkanlõk en çok postanelerde uzayan kuyruklara yansõyor.. Eşinize, sevgilinize ya da arkadaşõnõza armağan mõ alacaksõnõz.. hiç korkmadan cüzdanõnõza elinizi atõn diyor Alman hükümeti. Nasõl olsa yõlbaşõnda isteyene 500 Avro’luk tüketim kuponu verecekler.. Ancak bu “hediye çeki” sigortalõ bir işte çalõşan 30 milyon kişiye ödenecek. Başbakan Merkel’in bu projesini bulvar gazeteleri yazõnca millet sevinçten uçtu. Başbakan’õn piyasayõ canlandõrmak için düşündüğü bu girişimi yaklaşõk 2 hafta önce Münih’teki Türk gazetecilerle bir tanõşma toplantõsõ yapan Bavyera Ekonomi Bakanõ Martin Ziel’e de sorduk. Bizleri 70 dakika bekleten Ziel ile Münih’in ve Bavyera’nõn sorunlarõnõ konuştuk. Batma tehlikesi içindeki Bavyera eyaletinin resmi bankasõ Bayern LB’deki mali açõğõn 10 milyar Avro’ya yükseldiğini ve 5 bin çalõşanõnõn çõkarõlacağõnõ anlattõ Bakan. Ülkede yaşanan kriz, ortalõğõ kavuruyor. Buna rağmen insanlar Noel coşkusunu sokaklarda arõyorlar. Almanlar yeni yõlõn eşiğinde karamsarlar. Son anketlere göre Almanlarõn yüzde 70’i önümüzdeki 5 yõl içinde durumlarõnõn şimdikinden berbat olacağõnõ düşünüyormuş. Münih’in kalbinin attõğõ Marien Meydanõ’ndan her gün geçmeden yapamõyorum. Ünlü Noel ağacõmõz çoktan dikildi bile... Işõk içinde her köşe... Ancak bu sene dünyanõn en büyük Noel ağacõnõ dikmekle övünen Dortmund Belediyesi, üstünde 40 bin ampul sallanan 45 metrelik çam ağaçlarõyla bizim Münihlileri kõskandõrdõ. Yaklaşan Noel tatili ile birlikte sanat etkinlikleri de peş peşe kentte... 2 Aralõk’taki Yahudi Müzesi’nin açõlõşõnda Münih Başkonsolosumuz Ali Rıfat Köksal’la tokalaşõrken, ardõndan 9 Aralõk’ta başlayõp 21 Aralõk’a kadar sürecek Mustafa Erdoğan’õn “Anadolu Ateşi” gösterisinin biletleri kapõşõldõ bile... Bütün bu Noel koşturmacalarõ içinde insan, yalnõzlõğõnõ en çok bomboş sokaklarda dolaşõrken duyumsuyor... Dõşarda kar üfüren bir tipide evdeki mumlarõ pencere önüne sõralayõp, bir kadeh şarap eşliğinde eski Vedat Sakman ve Ayten Alpman şarkõlarõyla kendimi oyalõyorum... Küresel kriz günlerinde Noel pazarlarõ ancak düşlerle güzelleşir biraz da... Bilmem ne dersiniz!.. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2008 PAZAR 10 PAZAR YAZILARIdishab@cumhuriyet.com.tr Hollanda’yõ fetheden Antalyalõ Krizde Noel koşturmacalarõ İş mahkemesi mi, o da ne? Bu satõrlarõ yazmaya başladõğõm sabah, çalõştõğõm işyerinin içinde kurulu seçim sandõk mahalline gidip, “Conseils de prud’hommes / İş Mahkemeleri” (İM) seçimlerinde tercih ettiğim sendikanõn yerel listesine oyumu verdim. Erken gittiğimde sandõklarõn durduğu 1. katõn geniş holünde öyle uzun bir kuyruk vardõ ki, 2 saat sonra oyumu kullanabildim. 4 bin kişinin çalõştõğõ bir basõn-yayõn merkezi, “Radio France”da “yararlı olmak” isteyen bilinçli meslektaşlarõn orantõlõ yüksekliği doğaldõ. Bakalõm her tarafta aynõ olgu yaşanacak mõydõ? Latince “prodesse/yararlı olmak” fiilinden türetilmiş, eski Fransõzcadaki “preux/yiğit” veya “prode/erdemli-temkinli” sözcüklerinden esinlenerek ve de “hommes/insanlar”dan hareketle takõlmõş “Prud’hommes / Âkil İnsanlar” Kurulu’nun ücretliler kategorisinin jüri üyelerini seçmek üzere oyumu kullandõm. Seçim bölgesi itibarõyla adaylar arasõnda uzaktan tanõdõklarõm vardõ, ama sendikamõn etiketini taşõmalarõ şimdilik benim için yeterliydi... Üyesi bile olmadõğõm, ancak yürekten yakõn hissettiğim, inandõğõm sendikamõn... Cumhuriyetçi ve de demokra(tik)sici olduğunu savunan toplumlarda -kâğõt üstünde- en özgür olmasõ gereken işyerleri basõn kurumlarõ, gazetelerdir. Buralardaki basõn-yayõn çalõşanlarõnõn, gazetecilerinin “güç ve haysiyetliliği” öncelikle sendikal örgütlenmeleri ve de onlar gibi ülkedeki tüm ücretliler için de geçerli olan İM’nin varlõğõndan kaynaklanõr. Niçin “gücü” biliyor musunuz? Çünkü İM’nin jüri üyelerinin yarõsõnõ kendileri, yani ücretliler öteki yarõsõnõ da kendi içlerinden, işverenler seçer... İşyerinde 4 kişiden fazla işçi çalõştõran “işveren” sayõlõr. Daha azõ durumunda, patron da dahil herkes ücretli kategorisinde oy kullanõr. Fransõz İM, öteki deyişiyle “Âkil Adamlar Kurulu”, bilebildiğimiz kadarõyla kalkõnmõş toplumlar arasõnda en özgün ve has sosyal demokratik “çalışanın hakkını aradığı” bir merci, adalet kurumudur. Üyelerinin hiçbiri profesyonel hukukçu değildir. Halbuki yetkileri diğer mahkemelerin düzeyindedir. İM üyeleri 5 yõllõğõna ve 5 ayrõ meslek grubu temelinde seçilir. Bu üyeler 6 ay temel eğitim görür. Gerek eğitimleri gerek davalarda geçirdikleri sürelerde ücretleri devlet tarafõndan aynen çalõşõyormuş gibi ödenir. Üyeler arasõndan 6 ayda bir dönüşümlü olarak biri işveren, biri ücretli kesiminden jüri başkanõ ve yardõmcõsõ seçilir. 3 Aralõk’ta düzenlenen seçimlerde listelere kayõtlõ 18.6 milyon ücretli ve 513 bin işveren 210 İM’de görev yapacak 14 bin 512 jüri üyesini seçmek üzere yerleri 2 ay önceden belirlenmiş, seçmen kartlarõ, aday listeleri, katõlan sendikalarõn kõsa tanõtõm ve hak istemleri metinleri eşliğinde bir mektupla tek tek tüm ücretlilere bildirilmiş “seçim sandıkları”na davetliydiler. Tüm kayõtlõlar vekâlet dõşõnda elektronik posta (24-29 Kasõm arasõ) ve doğrudan gelerek oy atma olanağõna sahiptiler. Seçmen olmanõn iki şartõ 16 yaşõndan büyük ve bir biçimde ücretli olmak veya olmuş olmaktõr. İşsizlik, asgari süre, milliyet ve benzeri hiçbir kõsõtlama tanõmayan bu seçimlerin bir başka stratejik önemi de seçimlere katõlan 8 büyük sendikanõn ülke çapõnda objektif gücünü, yerini belirleyen tek ölçüt olmasõnda yatmaktadõr. Geçen yõl 192 bin 864 davaya bakan bu kurullarõn her jürisinde asgari 6, azami 26 üye bulunuyor. 1806’da ipek işçileri, “canuts”lerin tarihi grevleri vesilesiyle, arabuluculuk amacõyla kurulan bu özel mahkeme 1848 Devrimi, 1907 Yasasõ aşamalarõnõn ardõndan son olarak 1979’da çõkarõlan Boulin Yasasõ ile bugünkü işleyişine kavuşuyor. Günümüzde çalõşanlarõn haklarõnõ savunan en önemli “kale” konumundaki bu demokratik “mahkeme”ye düşen tek gölge, 30 yõldõr seçimlere katõlõm oranõnõn düzenli azalmasõ. Fransõzlarõn yüzde 86’sõ İM’nin “vazgeçilmezliğini” savunurken, 1979’da yüzde 63 olan katõlõm oranõ 3 Aralõk 2008’de yüzde 25.5’e düşmüş. Bu arada her vesileyle bir asõrdõr ülkenin en güçlü emekçi örgütü olduğunu kanõtlayan CGT sendikasõ son seçimlerde de 1.6 puanlõk artõş ve yüzde 33.8’lik bir payla birinci konfederasyon oldu. Böylesi değerli bir hakka yeterince sahip çõkmasõnõ bilmeyen Fransõz veya yabancõ, bu ülkede çalõşan herkese şu krizli kapitalist dünyada Victor Hugo’nun sözlerini hatõrlatmakta yarar var: “Çalışmak bir yasa olmaktan önce bir haktır.” ugur.hukum@gmail.com Nobel, silah, ilaç tekelleriyle sarmaş dolaş ‘İsveç’in dünyadaki itibarını yükseltecek bir plan yap.’ “Dünyada tanınan İsveç değerleri, eşitlik, modernlik, hoşgörü ve çevrecilik konuları öne çıkarılacak.” Hükümetin talebi ile İsveç’in dünyadaki ekonomik, politik konumunu güçlendirmek için yapõlmasõ gerekenlerin uzun uzun anlatõldõğõ “Küreselleşme Konseyi” raporunun özeti bu. Raporda da işaret edildiği gibi İsveç’in reklam objelerinden biri de Nobel. Şatafatlõ seremoni, göz kamaştõrõcõ şölen ve yüklü para ödülüyle Nobel her yõl birkaç ay dünyada İsveç’in anõlmasõna vesile oluyor. Yüz yõlõ aşan geçmişiyle, ödülün ilanõndan törenine kadar, ibadet kurallarõ gibi uyulan ritüelleriyle Nobel dünyada kurumsallaşmayõ başarmõş itibarõ zirvede kurumlardan biri. Oysa Nobel’in üzerine gölge düşüren skandal boyutunda o kadar çok olay var ki bunlar ortaya çõkõp fõrtõna gibi esiyor ama gelip geçiyor. Bu yõl da ödüller dağõtõlmadan önce bir hafta boyunca yepyeni skandallar ortaya çõktõ. Üstelik bu kez kanõtlanmasõ o kadar kolay olmayan siyasi entrikalarõn ötesinde doğrudan ekonomik çõkarlarla ilgiliydi skandallar. Önce dünyanõn en büyük silah üreticilerinden Amerikan şirketi Honeywell’in, Nobel Vakfõ’na bağlõ Nobel Medya ve Nobel Web şirketlerinin sponsoru olduğunu öğrendik. Nükleer silahlara da parça üreten, birçok kurumun kara listesindeki Honeywell’in sponsorluğu insanlarõ şaşõrttõ. İki gün sonra bu kez aynõ Nobel şirketlerine ilaç endüstrisinin devlerinden Astra Zeneca’nõn da sponsor olduğu ortaya çõktõ. Peki, Astra Zeneca, hayõr işlemek için mi Nobel’e sponsor oldu acaba? Astra Zeneca’dan açõklama yok. Skandal haberlerinde ortaya çõkan tablo şöyle: Sponsorlok ilişkisi altõ ay önce başladõ. Nobel tõp ödülü ekim ayõnda açõklandõ. Tõp ödülünü kazananlardan biri Alman bilim adamõ Harald zur Hansen idi. Nobel komitesi Alman bilim adamõnõn HPV virüsünün rahim ağzõ kanserine yol açtõğõnõ bulduğundan ödüllendirildiğini açõkladõ. Ödülün açõklanmasõyla birlikte, rahim ağzõ kanserini önleyecek aşõ haberi geldi. Astra Zeneca’nõn ürettiği iki ayrõ aşõnõn piyasalara verildiği, rahim ağzõ kanseri gibi belalõ bir hastalõğa çare bulunduğu yolundaki haberleri okuduk. İnsanõn hayõrlõ rastlantõ diyesi geliyor ama haberin soru işaretlerini güçlendiren bir boyutu daha var. Tõp ödülünün seçici kurulu Karolinska Tõp Fakültesi Nobel Komitesi üyelerinden biri aynõ zamanda Astra Zeneca’nõn yönetim kurulu üyesi. Yorumculara göre tõp ödülü aşõ için büyük bir reklam olanağõ sağladõ. Bu haberler üzerine aşõnõn İsveç’te tüm kadõnlara yapõlmasõ gündeme geldi. Aşõnõn dünya pazarõndaki satõş potansiyeli üzerine konuşan iktisatçõlar Astra Zeneca’nõn bu aşõdan 300-500 milyon dolar arasõnda gelir sağlayacağõnõ söylüyorlar. Başka zaman haber olsa büyük yankõ yaratacak Karolinska Nobel Komitesi ve İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nin Nobel Komitesi üyelerinden bazõlarõnõn tüm giderleri karşõlanarak son iki yõl içinde Çin’e gitmiş olduklarõ haberi bile skandallarõn gölgesinde kaldõ. Bu kadar haberden sonra savcõlõk rüşvet ve ekonomik çõkar ilişkileri var mõ diye konuyu incelemeye başladõ. Bir hukukçu da barõş ödüllerinin şaibeli olduğu yolunda Stockholm il yönetimine resmi şikâyette bulundu. Savcõlõk incelemesinden bir şey çõkar mõ? Soruyu soruyla yanõtlayalõm. Altõn yumurtlayan tavuğun kafasõnõ keserler mi? Tersine savcõlõk soruşturmaya gerek yok dediğinde skandallar da dedikodu düzeyinde kalmõş olur. Tõpkõ Boris Pasternak’a verilen edebiyat ödülünde CIA’nõn parmağõ olduğu, barõş ödüllerine politik hesaplarõn karõştõğõ yolundaki iddialar gibi. Nobel tarihini karõştõrdõkça daha neler var neler... Bütün Hollandalõ çocuklarõn, her yõl kasõm ayõ ortalarõnda başlayan tatlõ heyecanõnõ, bu yõl ilk kez bizim Mehmet Deniz de paylaştõ. Üstelik bu heyecan dolu sürecin öznesi olan Saint Nicolas’õn yani namõ diğer Noel Baba’nõn “hemşerisi” olma sõfatõyla. Antalya Demre ya da tarihi ismiyle Myra’lõ Saint Nicolas ya da Hollandalõlarõn deyimiyle Sinterklaas’õn, kuzeyin bu küçük ülkesi için önemi oldukça büyük. Ama en çok da çocuklar için. Çünkü Saint Nicolas’õn doğum günü olan 6 Aralõk, Hollanda’da bayram olarak kutlanõyor. Bembeyaz sakalõ, kõr atõ, siyah tenli uşaklarõ ve armağan dolu torbalarõ ile ta Antalya’dan kalkõp gelen Saint Nicolas, 22 Kasõm’da Almere kentinde Hollanda’ya ayak bastõ, 6 Aralõk’a değin süren yõllõk olağan ziyareti için. Televizyonlarõn canlõ yayõnõ eşliğinde binlerce çocuk, sevinç çõğlõklarõyla karşõladõlar bizim Antalyalõ’yõ… Küçük bir operasyon nedeniyle hastanede olduğumuz için, Mehmet Deniz televizyondan izlemek zorunda kaldõ. Rengârenk giysiler içinde yüzleri siyaha boyanmõş “Zwarte Piet” adõ verilen uşaklarõ pek bir sevimli gelmiş olacak ki çikolata renkli doktoru görür görmez, parmağõnõ uzatõp “Oooo, kijk! (bak)” deyiverdi. Allahtan kõzmadõ doktor, hep birlikte gülüştük… 22 Kasõm’dan itibaren tam anlamõyla bir Sinterklaas çõlgõnlõğõ egemen oldu her yerde. TV ekranlarõndan alõşveriş merkezlerine, caddelere sokaklara kadar her yer Zwarte Piet’lerle, bembeyaz sakallõ Saint Nicolas’larla doldu taştõ. Çocuklarda bir heyecan, bir heyecan sormayõn. Nasõl heyecanlanmasõnlar, Sinterklaas’õn getireceği armağanlar, yõl boyu hemen tümünün düşlerini süslüyor. Yõl boyunca çocuklar ne kadar uslu, ne kadar söz dinlerlerse, Sinterklaas’õn ödülü de o kadar büyük olacak. Yaramazlõk yapan çocuklarõ yola getirmenin en iyi yolu bu. Geleneğe göre torbalar içinde geliyor armağanlar. Bunun için anne babalar, günler öncesinden torba ve armağan arayõşõna girişiyorlar.. “Pakjesavond” adõ verilen 5 Aralõk gecesiyse çocuklarda heyecan doruğa çõkõyor. Hepsi yatmadan önce, ayakkabõlarõnõ bacaya ya da şömineye yakõn bir yere bõrakõyorlar. Çünkü, Sinterklaas armağanlarõ bacadan atõp gidecek. Ayakkabõlarõnõn içlerine, Sinterklaas’õn atõ için kesme şeker ve havuç bõrakmayõ da ihmal etmiyorlar. Sabah uyandõklarõndaysa ayakkabõlarõn yanõnda büyüklerinin onlar için aldõğõ armağanlar bekliyor çocuklarõ. Sonrasõ ev içlerinde bayram neşesi, çocuk kahkahalarõ... Sinterklaas ve uşağõ Zwarte Piet, bir dönem dayakçõ, kötü tipler olarak bilinirmiş. 1900’lü yõllarda karakterler yumuşatõlmõş. Bizimki Etiyopyalõ kölesini azat ederek “iyi adam” olmuş. Saint Nicolas bayramõnõn nasõl başladõğõna ilişkin söylenceler de farklõ farklõ. Nicolas çocuklara, bâkirelere, baca temizleyicilere, gezginlere ve özellikle de denizcilere yardõm eden bir kişilik olarak bilinirmiş. Gece bacadan hediye bõrakmaya gelince... İnanõşa göre Patara’da önceleri çok zengin olan bir şahõs fakirleşmiş ve kõzlarõnõn çeyizini yapamayacak duruma gelmiş. Çaresizlikten kõzlarõnõ satmayõ bile düşündüğü bir anda Nicolas durumu görerek onlara yardõm etmeye karar vermiş. Kendini belli etmemek ve aynõ zamanda gururlarõnõ kõrmamak için kõzlarõn evine gece gidip, onlar uykudayken büyük kõzõn açõk olan penceresinden çeyizine yetecek olan bir kese altõnõ içeri atmõş. Daha sonra ortanca ve küçük kõzõn çeyiz paralarõnõ da karşõlamak isteyen Nicolas pencereleri kapalõ olduğu için bacadan atmõş. Böylece de bacadan hediye bõrakma öyküsü doğmuş. Buna ilişkin birçok farklõ öykü anlatõlõyor. 1087 yõlõnda haçlõ seferleri sõrasõnda Myra Türklerin eline geçme noktasõndayken Barili tüccarlar, kemiklerini Demre’deki kiliseden çalarak İtalya’ya götürmüşler. Bari’de 9 Mayõs’ta yeniden gömülmüş ve adõna bir katedral yapõlmõş. Türkiye, Nicolas’õn kemiklerini geri alabilmek için harekete geçecekmiş diye haberler okumuştum bir dönem ama gelip gelmediği konusunda bir bilgi edinemedim. Avrupa’da sadece Hollanda’da kutlanõyor Sinterklaas bayramõ. Büyük alõşveriş merkezleri, marketler bu bayram için özel promosyonlar düzenliyor. İşyerleri, çocuklarõn kapõlarõna bõraktõğõ ayakkabõlarõn içine küçük küçük armağanlar bõrakõyor. TV, gazete reklamlarõnda, çocuklara “ayakkabılarınızı bizim işyerine bırakın” çağrõlarõ yapõlõyor. Her kasõm ayõ sonunda, gemiyle gelip Hollanda topraklarõna ayak basan Nicolas, 6 Aralõk’a kadar tüm ülkeyi dolaşõyor. Dolaşõrken de İspanya’dan getirdiği mandalina (bunlar da bizim Finike’den geliyor olmasõn) ve “pepernootje” denen küçük bisküvilerden dağõttõ. 5 Aralõk gecesi çocuklarõ sevindirdikten sonra da yeniden Anadolu’ya, Akdeniz’in kõyõcõğõna döndü, ardõnda mutlu binlerce gülümseme bõrakarak… ozkanyusuf@hotmail.com MÜNİH EROL ÖZKAN PARİS UĞUR HÜKÜM STOCKHOLM OSMAN İKİZ AMSTERDAM YUSUF ÖZKAN ABD’nin Hawaii eyaletinde düzenlenen Pipeline Masters sörf yarışmasının galibi Kelly Slater oldu. Okyanus dalgalarıyla adeta dans eden Slater, finallerdeki etkileyici performansıyla izleyenleri büyüledi. (Fotoğraf: AP) Dalgalarladans
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle