Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Küresel kriz haberleriyle yatõlõp kalkõlan
şu gerginlik dolu günlerde, Almanya’da
tekrar kentlerin meydanlarõna dikilen Noel
ağaçlarõ õşõldamaya ve evlerin pencerelerinde
yine o geleneksel süslü “Advend”
çelenklerindeki mumlar birer birer
põrõldamaya başladõ... Çam yapraklarõndan
oluşan bir avuçluk bir çelengin, dört köşesine
kondurulmuş 4 mumdan oluşan bu
çelenklerde her pazar bir mum sõrasõyla
yakõlarak, aralõk ayõnõn sonuna gelinir. Bu
çocuksu ve dinsel ritüel neredeyse
Almanlarõn ruhuna öylesine işlemiş ki, kimse
bunu kolay kolay değiştiremez. İşte yaklaşan
Noel tatili ile birlikte o büyülü hava başladõ
Münih’te... Şu sõralarda bütün dünyayõ inim
inim inleten krize rağmen, Alman tüketiciler
Noel alõşkanlõklarõndan zerre kadar
vazgeçmiyorlar. Perakende satõş sektörü
Noel’e umut bağladõ artõk. Mağaza zincirleri
taksitli satõş kampanyalarõyla milleti para
harcamaya yönlendiriyorlar!.. Tüketim
Harcamalarõ Araştõrmalarõ Kurulunun (GFK)
verilerine göre ekonomiye ait beklentiler iki
Almanya’nõn birleştiği 1991’den beri en
olumsuz düzeye indiyse de, son günlerde
düşen benzin fiyatlarõ tüketim artõş endeksini
1.9’dan 2.2 puana çõkarmõş ülke genelinde.
Ancak Münih farklõ. Münih merkezli Piyasa
Araştõrmalarõ Enstitüsü’nün kasõm ayõndaki
son raporlarõna bakarsak piyasadaki
beklentinin yüzde 90.2 puandan 85 puana
düşmesi de bir gerçek. Pahalõlõk çõğ gibi
artõk. Münih ise ülkenin en pahalõ
kentlerinden biri zaten... Kar soğuğunun
insanlarõ evlere tõktõğõ bir pazar sabahõ
mahmurluğunda bu rakamlar ve can sõkõcõ
haberleri bõrakõp da evde yapacak yõğõnla işle
uğraşmak, sõkõntõlarõ azaltmanõn kestirme
yolu aslõnda... Yõl sonlarõnda tavan
arasõndaki eski albümleri,
eşyalarõ karõştõrmak, kilerdeki
tozlu çekmeceleri kurcalamak
gibi takõntõlarõnõz varsa, o başka
bir oyalanma şeklidir.
Kimilerinin koltuğa gömülüp
ayaklarõnõ uzatõp TV’de saatlerce
dizi izlediği bugünlerde
kimilerinin de pazar gününü önce
gazeteye göz atõp sonra çamaşõr
ve ütü ile geçirdiğini ve müzik
dinlediğini bilirim. Ütü deyince aklõma geldi.
Daha geçen gün Noel pazarlarõnõn kurulduğu
Münih’in ünlü moda mağazasõ Ludwig
Beck’in girişinde kadõnlar için hazõrlanan bir
CD dikkatimi çekti.. Peynir ekmek gibi
satõlan bu CD’yi merak ettim. “Ütü
yaparken dinlencek barok ezgiler”
albümün adõ! İnsanlarõ robotlaştõrõp
şartlamanõn daniskasõ bu tür seçmeler. Ancak
dayanamayõp bir tane de almadan edemedim.
Bach, Vivaldi, Hendel, Telemann, Purcel
ve Molter dinleyerek ütü yapmayõ bir
deneyeyim bakayõm... Bugünlerde herkesin
birbirine hediye alõp verdiği yaygõn
alõşkanlõk en çok postanelerde uzayan
kuyruklara yansõyor.. Eşinize, sevgilinize ya
da arkadaşõnõza armağan mõ alacaksõnõz.. hiç
korkmadan cüzdanõnõza elinizi atõn diyor
Alman hükümeti. Nasõl olsa yõlbaşõnda
isteyene 500 Avro’luk tüketim
kuponu verecekler.. Ancak bu
“hediye çeki” sigortalõ bir işte
çalõşan 30 milyon kişiye
ödenecek. Başbakan Merkel’in
bu projesini bulvar gazeteleri
yazõnca millet sevinçten uçtu.
Başbakan’õn piyasayõ
canlandõrmak için düşündüğü bu
girişimi yaklaşõk 2 hafta önce
Münih’teki Türk gazetecilerle bir
tanõşma toplantõsõ yapan Bavyera Ekonomi
Bakanõ Martin Ziel’e de sorduk. Bizleri 70
dakika bekleten Ziel ile Münih’in ve
Bavyera’nõn sorunlarõnõ konuştuk. Batma
tehlikesi içindeki Bavyera eyaletinin resmi
bankasõ Bayern LB’deki mali açõğõn 10
milyar Avro’ya yükseldiğini ve 5 bin
çalõşanõnõn çõkarõlacağõnõ anlattõ Bakan.
Ülkede yaşanan kriz, ortalõğõ kavuruyor.
Buna rağmen insanlar Noel coşkusunu
sokaklarda arõyorlar. Almanlar yeni yõlõn
eşiğinde karamsarlar. Son anketlere göre
Almanlarõn yüzde 70’i önümüzdeki 5 yõl
içinde durumlarõnõn şimdikinden berbat
olacağõnõ düşünüyormuş. Münih’in kalbinin
attõğõ Marien Meydanõ’ndan her gün
geçmeden yapamõyorum. Ünlü Noel
ağacõmõz çoktan dikildi bile... Işõk içinde her
köşe... Ancak bu sene dünyanõn en büyük
Noel ağacõnõ dikmekle övünen Dortmund
Belediyesi, üstünde 40 bin ampul sallanan 45
metrelik çam ağaçlarõyla bizim Münihlileri
kõskandõrdõ. Yaklaşan Noel tatili ile birlikte
sanat etkinlikleri de peş peşe kentte... 2
Aralõk’taki Yahudi Müzesi’nin açõlõşõnda
Münih Başkonsolosumuz Ali Rıfat
Köksal’la tokalaşõrken, ardõndan 9 Aralõk’ta
başlayõp 21 Aralõk’a kadar sürecek Mustafa
Erdoğan’õn “Anadolu Ateşi” gösterisinin
biletleri kapõşõldõ bile... Bütün bu Noel
koşturmacalarõ içinde insan, yalnõzlõğõnõ en
çok bomboş sokaklarda dolaşõrken
duyumsuyor... Dõşarda kar üfüren bir tipide
evdeki mumlarõ pencere önüne sõralayõp, bir
kadeh şarap eşliğinde eski Vedat Sakman ve
Ayten Alpman şarkõlarõyla kendimi
oyalõyorum... Küresel kriz günlerinde Noel
pazarlarõ ancak düşlerle güzelleşir biraz da...
Bilmem ne dersiniz!..
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2008 PAZAR
10 PAZAR YAZILARIdishab@cumhuriyet.com.tr
Hollanda’yõ
fetheden
Antalyalõ
Krizde Noel koşturmacalarõ
İş mahkemesi mi, o da ne?
Bu satõrlarõ yazmaya başladõğõm
sabah, çalõştõğõm işyerinin içinde
kurulu seçim sandõk mahalline gidip,
“Conseils de prud’hommes / İş
Mahkemeleri” (İM) seçimlerinde
tercih ettiğim sendikanõn yerel
listesine oyumu verdim. Erken
gittiğimde sandõklarõn durduğu 1.
katõn geniş holünde öyle uzun bir
kuyruk vardõ ki, 2 saat sonra oyumu
kullanabildim. 4 bin kişinin çalõştõğõ
bir basõn-yayõn merkezi, “Radio
France”da “yararlı olmak” isteyen
bilinçli meslektaşlarõn orantõlõ
yüksekliği doğaldõ. Bakalõm her
tarafta aynõ olgu yaşanacak mõydõ?
Latince “prodesse/yararlı olmak”
fiilinden türetilmiş, eski
Fransõzcadaki “preux/yiğit” veya
“prode/erdemli-temkinli”
sözcüklerinden esinlenerek ve
de “hommes/insanlar”dan
hareketle takõlmõş
“Prud’hommes / Âkil
İnsanlar” Kurulu’nun
ücretliler kategorisinin jüri
üyelerini seçmek üzere oyumu
kullandõm. Seçim bölgesi
itibarõyla adaylar arasõnda
uzaktan tanõdõklarõm vardõ,
ama sendikamõn etiketini taşõmalarõ
şimdilik benim için yeterliydi...
Üyesi bile olmadõğõm, ancak
yürekten yakõn hissettiğim,
inandõğõm sendikamõn...
Cumhuriyetçi ve de demokra(tik)sici
olduğunu savunan toplumlarda -kâğõt
üstünde- en özgür olmasõ gereken
işyerleri basõn kurumlarõ,
gazetelerdir.
Buralardaki basõn-yayõn
çalõşanlarõnõn, gazetecilerinin “güç
ve haysiyetliliği” öncelikle sendikal
örgütlenmeleri ve de onlar gibi
ülkedeki tüm ücretliler için de geçerli
olan İM’nin varlõğõndan kaynaklanõr.
Niçin “gücü” biliyor musunuz?
Çünkü İM’nin jüri üyelerinin yarõsõnõ
kendileri, yani ücretliler öteki
yarõsõnõ da kendi içlerinden,
işverenler seçer... İşyerinde 4 kişiden
fazla işçi çalõştõran “işveren” sayõlõr.
Daha azõ durumunda, patron da dahil
herkes ücretli kategorisinde oy
kullanõr.
Fransõz İM, öteki deyişiyle “Âkil
Adamlar Kurulu”, bilebildiğimiz
kadarõyla kalkõnmõş toplumlar
arasõnda en özgün ve has sosyal
demokratik “çalışanın hakkını
aradığı” bir merci, adalet
kurumudur. Üyelerinin hiçbiri
profesyonel hukukçu değildir.
Halbuki yetkileri diğer
mahkemelerin düzeyindedir. İM
üyeleri 5 yõllõğõna ve
5 ayrõ meslek grubu
temelinde seçilir. Bu
üyeler 6 ay temel
eğitim görür. Gerek
eğitimleri gerek
davalarda
geçirdikleri
sürelerde ücretleri
devlet tarafõndan
aynen çalõşõyormuş
gibi ödenir. Üyeler arasõndan 6 ayda
bir dönüşümlü olarak biri işveren,
biri ücretli kesiminden jüri başkanõ
ve yardõmcõsõ seçilir. 3 Aralõk’ta
düzenlenen seçimlerde listelere
kayõtlõ 18.6 milyon ücretli ve 513 bin
işveren 210 İM’de görev yapacak 14
bin 512 jüri üyesini seçmek üzere
yerleri 2 ay önceden belirlenmiş,
seçmen kartlarõ, aday listeleri, katõlan
sendikalarõn kõsa tanõtõm ve hak
istemleri metinleri eşliğinde bir
mektupla tek tek tüm ücretlilere
bildirilmiş “seçim sandıkları”na
davetliydiler. Tüm kayõtlõlar vekâlet
dõşõnda elektronik posta (24-29
Kasõm arasõ) ve doğrudan gelerek oy
atma olanağõna sahiptiler. Seçmen
olmanõn iki şartõ 16 yaşõndan büyük
ve bir biçimde ücretli olmak veya
olmuş olmaktõr. İşsizlik, asgari süre,
milliyet ve benzeri hiçbir kõsõtlama
tanõmayan bu seçimlerin bir başka
stratejik önemi de seçimlere katõlan 8
büyük sendikanõn ülke çapõnda
objektif gücünü, yerini belirleyen tek
ölçüt olmasõnda yatmaktadõr.
Geçen yõl 192 bin 864 davaya bakan
bu kurullarõn her jürisinde asgari 6,
azami 26 üye bulunuyor. 1806’da
ipek işçileri, “canuts”lerin tarihi
grevleri vesilesiyle, arabuluculuk
amacõyla kurulan bu özel mahkeme
1848 Devrimi, 1907 Yasasõ
aşamalarõnõn ardõndan son olarak
1979’da çõkarõlan Boulin Yasasõ ile
bugünkü işleyişine kavuşuyor.
Günümüzde çalõşanlarõn haklarõnõ
savunan en önemli “kale”
konumundaki bu demokratik
“mahkeme”ye düşen tek gölge, 30
yõldõr seçimlere katõlõm oranõnõn
düzenli azalmasõ. Fransõzlarõn yüzde
86’sõ İM’nin “vazgeçilmezliğini”
savunurken, 1979’da yüzde 63 olan
katõlõm oranõ 3 Aralõk 2008’de
yüzde 25.5’e düşmüş. Bu arada her
vesileyle bir asõrdõr ülkenin en
güçlü emekçi örgütü olduğunu
kanõtlayan CGT sendikasõ son
seçimlerde de 1.6 puanlõk artõş ve
yüzde 33.8’lik bir payla birinci
konfederasyon oldu. Böylesi değerli
bir hakka yeterince sahip çõkmasõnõ
bilmeyen Fransõz veya yabancõ, bu
ülkede çalõşan herkese şu krizli
kapitalist dünyada Victor
Hugo’nun sözlerini hatõrlatmakta
yarar var: “Çalışmak bir yasa
olmaktan önce bir haktır.”
ugur.hukum@gmail.com
Nobel, silah, ilaç
tekelleriyle
sarmaş dolaş
‘İsveç’in dünyadaki
itibarını yükseltecek
bir plan yap.’
“Dünyada tanınan İsveç
değerleri, eşitlik,
modernlik, hoşgörü ve
çevrecilik konuları öne
çıkarılacak.”
Hükümetin talebi ile
İsveç’in dünyadaki
ekonomik, politik
konumunu güçlendirmek
için yapõlmasõ gerekenlerin
uzun uzun anlatõldõğõ
“Küreselleşme Konseyi”
raporunun özeti bu. Raporda
da işaret edildiği gibi
İsveç’in reklam objelerinden
biri de Nobel. Şatafatlõ
seremoni, göz kamaştõrõcõ
şölen ve yüklü para
ödülüyle Nobel her yõl
birkaç ay dünyada İsveç’in
anõlmasõna vesile oluyor.
Yüz yõlõ aşan geçmişiyle,
ödülün ilanõndan törenine
kadar, ibadet kurallarõ gibi
uyulan ritüelleriyle Nobel
dünyada kurumsallaşmayõ
başarmõş itibarõ zirvede
kurumlardan biri. Oysa
Nobel’in üzerine gölge
düşüren skandal
boyutunda o
kadar çok olay
var ki bunlar
ortaya çõkõp
fõrtõna gibi esiyor
ama gelip
geçiyor.
Bu yõl da ödüller
dağõtõlmadan
önce bir hafta
boyunca yepyeni skandallar
ortaya çõktõ. Üstelik bu kez
kanõtlanmasõ o kadar kolay
olmayan siyasi entrikalarõn
ötesinde doğrudan
ekonomik çõkarlarla ilgiliydi
skandallar. Önce dünyanõn
en büyük silah
üreticilerinden Amerikan
şirketi Honeywell’in, Nobel
Vakfõ’na bağlõ Nobel Medya
ve Nobel Web şirketlerinin
sponsoru olduğunu
öğrendik. Nükleer silahlara
da parça üreten, birçok
kurumun kara listesindeki
Honeywell’in sponsorluğu
insanlarõ şaşõrttõ. İki gün
sonra bu kez aynõ Nobel
şirketlerine ilaç
endüstrisinin devlerinden
Astra Zeneca’nõn da sponsor
olduğu ortaya çõktõ. Peki,
Astra Zeneca, hayõr işlemek
için mi Nobel’e sponsor
oldu acaba? Astra
Zeneca’dan açõklama yok.
Skandal haberlerinde ortaya
çõkan tablo şöyle:
Sponsorlok ilişkisi altõ ay
önce başladõ. Nobel tõp
ödülü ekim ayõnda
açõklandõ. Tõp ödülünü
kazananlardan biri Alman
bilim adamõ Harald zur
Hansen idi. Nobel komitesi
Alman bilim adamõnõn HPV
virüsünün rahim ağzõ
kanserine yol açtõğõnõ
bulduğundan
ödüllendirildiğini açõkladõ.
Ödülün açõklanmasõyla
birlikte, rahim ağzõ
kanserini önleyecek aşõ
haberi geldi. Astra
Zeneca’nõn ürettiği iki ayrõ
aşõnõn piyasalara verildiği,
rahim ağzõ kanseri gibi
belalõ bir hastalõğa çare
bulunduğu yolundaki
haberleri okuduk.
İnsanõn hayõrlõ rastlantõ
diyesi geliyor ama haberin
soru işaretlerini güçlendiren
bir boyutu daha var. Tõp
ödülünün seçici kurulu
Karolinska Tõp Fakültesi
Nobel Komitesi üyelerinden
biri aynõ zamanda Astra
Zeneca’nõn yönetim kurulu
üyesi. Yorumculara göre tõp
ödülü aşõ için büyük bir
reklam olanağõ sağladõ. Bu
haberler üzerine aşõnõn
İsveç’te tüm kadõnlara
yapõlmasõ gündeme geldi.
Aşõnõn dünya pazarõndaki
satõş potansiyeli üzerine
konuşan
iktisatçõlar Astra
Zeneca’nõn bu
aşõdan 300-500
milyon dolar
arasõnda gelir
sağlayacağõnõ
söylüyorlar.
Başka zaman
haber olsa büyük
yankõ yaratacak
Karolinska Nobel Komitesi
ve İsveç Kraliyet Bilimler
Akademisi’nin Nobel
Komitesi üyelerinden
bazõlarõnõn tüm giderleri
karşõlanarak son iki yõl
içinde Çin’e gitmiş olduklarõ
haberi bile skandallarõn
gölgesinde kaldõ. Bu kadar
haberden sonra savcõlõk
rüşvet ve ekonomik çõkar
ilişkileri var mõ diye konuyu
incelemeye başladõ. Bir
hukukçu da barõş ödüllerinin
şaibeli olduğu yolunda
Stockholm il yönetimine
resmi şikâyette bulundu.
Savcõlõk incelemesinden bir
şey çõkar mõ?
Soruyu soruyla
yanõtlayalõm. Altõn
yumurtlayan tavuğun
kafasõnõ keserler mi?
Tersine savcõlõk
soruşturmaya gerek yok
dediğinde skandallar da
dedikodu düzeyinde kalmõş
olur. Tõpkõ Boris
Pasternak’a verilen
edebiyat ödülünde CIA’nõn
parmağõ olduğu, barõş
ödüllerine politik hesaplarõn
karõştõğõ yolundaki iddialar
gibi. Nobel tarihini
karõştõrdõkça daha
neler var neler...
Bütün Hollandalõ çocuklarõn, her yõl kasõm
ayõ ortalarõnda başlayan tatlõ heyecanõnõ,
bu yõl ilk kez bizim Mehmet Deniz de
paylaştõ. Üstelik bu heyecan dolu sürecin
öznesi olan Saint Nicolas’õn yani namõ diğer
Noel Baba’nõn “hemşerisi” olma sõfatõyla.
Antalya Demre ya da tarihi ismiyle Myra’lõ
Saint Nicolas ya da Hollandalõlarõn deyimiyle
Sinterklaas’õn, kuzeyin bu küçük ülkesi için
önemi oldukça büyük. Ama en çok da
çocuklar için. Çünkü Saint Nicolas’õn doğum
günü olan 6 Aralõk, Hollanda’da bayram
olarak kutlanõyor. Bembeyaz sakalõ, kõr atõ,
siyah tenli uşaklarõ ve armağan dolu torbalarõ
ile ta Antalya’dan kalkõp gelen Saint Nicolas,
22 Kasõm’da Almere kentinde Hollanda’ya
ayak bastõ, 6 Aralõk’a değin süren yõllõk
olağan ziyareti için. Televizyonlarõn canlõ
yayõnõ eşliğinde binlerce çocuk, sevinç
çõğlõklarõyla karşõladõlar bizim Antalyalõ’yõ…
Küçük bir operasyon nedeniyle hastanede
olduğumuz için, Mehmet Deniz televizyondan
izlemek zorunda kaldõ. Rengârenk giysiler
içinde yüzleri siyaha boyanmõş “Zwarte
Piet” adõ verilen uşaklarõ pek bir sevimli
gelmiş olacak ki çikolata renkli doktoru görür
görmez, parmağõnõ uzatõp “Oooo, kijk!
(bak)” deyiverdi. Allahtan kõzmadõ doktor,
hep birlikte gülüştük…
22 Kasõm’dan itibaren tam anlamõyla bir
Sinterklaas çõlgõnlõğõ egemen oldu her yerde.
TV ekranlarõndan alõşveriş merkezlerine,
caddelere sokaklara kadar her yer Zwarte
Piet’lerle, bembeyaz sakallõ Saint
Nicolas’larla doldu taştõ. Çocuklarda bir
heyecan, bir heyecan sormayõn. Nasõl
heyecanlanmasõnlar, Sinterklaas’õn getireceği
armağanlar, yõl boyu hemen tümünün
düşlerini süslüyor. Yõl boyunca çocuklar ne
kadar uslu, ne kadar söz dinlerlerse,
Sinterklaas’õn ödülü de o kadar büyük olacak.
Yaramazlõk yapan çocuklarõ yola getirmenin
en iyi yolu bu. Geleneğe göre torbalar içinde
geliyor armağanlar. Bunun için anne babalar,
günler öncesinden torba ve armağan arayõşõna
girişiyorlar.. “Pakjesavond” adõ verilen 5
Aralõk gecesiyse çocuklarda heyecan doruğa
çõkõyor. Hepsi yatmadan önce, ayakkabõlarõnõ
bacaya ya da şömineye yakõn bir yere
bõrakõyorlar. Çünkü, Sinterklaas armağanlarõ
bacadan atõp gidecek. Ayakkabõlarõnõn
içlerine, Sinterklaas’õn atõ için kesme şeker ve
havuç bõrakmayõ da ihmal etmiyorlar. Sabah
uyandõklarõndaysa ayakkabõlarõn yanõnda
büyüklerinin onlar için
aldõğõ armağanlar
bekliyor çocuklarõ.
Sonrasõ ev içlerinde
bayram neşesi, çocuk
kahkahalarõ...
Sinterklaas ve uşağõ
Zwarte Piet, bir dönem
dayakçõ, kötü tipler
olarak bilinirmiş.
1900’lü yõllarda
karakterler yumuşatõlmõş. Bizimki Etiyopyalõ
kölesini azat ederek “iyi adam” olmuş. Saint
Nicolas bayramõnõn nasõl başladõğõna ilişkin
söylenceler de farklõ farklõ. Nicolas çocuklara,
bâkirelere, baca temizleyicilere, gezginlere ve
özellikle de denizcilere yardõm eden bir
kişilik olarak bilinirmiş. Gece bacadan hediye
bõrakmaya gelince... İnanõşa göre Patara’da
önceleri çok zengin olan bir şahõs fakirleşmiş
ve kõzlarõnõn çeyizini yapamayacak duruma
gelmiş. Çaresizlikten kõzlarõnõ satmayõ bile
düşündüğü bir anda Nicolas durumu görerek
onlara yardõm etmeye karar vermiş. Kendini
belli etmemek ve aynõ zamanda gururlarõnõ
kõrmamak için kõzlarõn evine gece gidip, onlar
uykudayken büyük kõzõn açõk olan
penceresinden çeyizine yetecek olan bir kese
altõnõ içeri atmõş. Daha sonra ortanca ve
küçük kõzõn çeyiz paralarõnõ da karşõlamak
isteyen Nicolas pencereleri kapalõ olduğu için
bacadan atmõş. Böylece de bacadan hediye
bõrakma öyküsü doğmuş.
Buna ilişkin birçok farklõ öykü anlatõlõyor.
1087 yõlõnda haçlõ seferleri sõrasõnda Myra
Türklerin eline geçme noktasõndayken Barili
tüccarlar, kemiklerini Demre’deki kiliseden
çalarak İtalya’ya götürmüşler. Bari’de 9
Mayõs’ta yeniden gömülmüş ve adõna bir
katedral yapõlmõş. Türkiye, Nicolas’õn
kemiklerini geri alabilmek için harekete
geçecekmiş diye haberler okumuştum bir
dönem ama gelip gelmediği konusunda bir
bilgi edinemedim. Avrupa’da sadece
Hollanda’da kutlanõyor Sinterklaas bayramõ.
Büyük alõşveriş merkezleri, marketler bu
bayram için özel promosyonlar düzenliyor.
İşyerleri, çocuklarõn kapõlarõna bõraktõğõ
ayakkabõlarõn içine küçük küçük armağanlar
bõrakõyor. TV, gazete reklamlarõnda,
çocuklara “ayakkabılarınızı bizim işyerine
bırakın” çağrõlarõ yapõlõyor. Her kasõm ayõ
sonunda, gemiyle gelip Hollanda topraklarõna
ayak basan Nicolas, 6 Aralõk’a kadar tüm
ülkeyi dolaşõyor. Dolaşõrken de İspanya’dan
getirdiği mandalina (bunlar da bizim
Finike’den geliyor olmasõn) ve
“pepernootje” denen küçük bisküvilerden
dağõttõ. 5 Aralõk gecesi çocuklarõ
sevindirdikten sonra da yeniden Anadolu’ya,
Akdeniz’in kõyõcõğõna döndü, ardõnda mutlu
binlerce gülümseme bõrakarak…
ozkanyusuf@hotmail.com
MÜNİH
EROL ÖZKAN
PARİS
UĞUR HÜKÜM
STOCKHOLM
OSMAN İKİZ
AMSTERDAM
YUSUF ÖZKAN
ABD’nin Hawaii eyaletinde düzenlenen
Pipeline Masters sörf yarışmasının galibi
Kelly Slater oldu. Okyanus dalgalarıyla adeta
dans eden Slater, finallerdeki etkileyici
performansıyla izleyenleri büyüledi.
(Fotoğraf: AP)
Dalgalarladans