Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 10 ARALIK 2008 ÇARŞAMBA
6 HABERLER
AVRUPA
GÜRAY ÖZ
Sanal Değerler
Idstein kar altındaydı. Sonra yağmur yağdı, eri-
yip gidiverdi güzelim kar. Hava iyice karardı. İn-
sanın üstüne üstüne gelen, sanki hiç açılmaya-
cakmış gibi görünen alacakaranlığın yarattığı sı-
kıntıyla baktım pencereden. Gün ortasındayız da
güneş nerede?
“Çek git” diyor içimden bir ses. “Çek git şu ka-
ranlık ülkeden.” Üç beş gün için bile tahammü-
lüm kalmamış benim bu ülkeye, bu karanlığa, bu
sıkıntıya. İbrahim Mutlu’yla oradan oraya koşu-
yoruz. Halledilecek işler arasında Frankfurt-
Römer’de yakalandığımız anlamsız Weihnachts
kalabalığını aşıp geçmekte zorlanıyoruz. Bir sa-
attir bizi bekleyen Osman neredeyse çekip gi-
decek. Schirn Cafe sanki bir sığınak.
Yok yok, gitmeli bir an önce.
Uçağın tekerleri alana değer değmez, sıkıntılı,
dertli, kanlı, kurbanlı ülkeye geri döndüğümü bi-
liyorum da, artık içimi bir sevinç kaplıyor. Oysa ha-
va burada da kapalı. Burada da yağmur yağıyor.
Burada da gazetelerin köşelerini tutmuş neoliberal
tayfa, akıl dağıtmakla meşgul.
Almanya’da da köşe yazarlarını okudum, hemen
hepsi kriz konusunda hükümete akıl veriyorlardı.
Bir fark vardı yine de. Oradaki neoliberallerin prag-
matik devlet politikasıyla tartışmaları ince çizgi-
lerin içinde gidip geliyor. Tartışmaların esasını şu
göz göre göre gelen krize rağmen neoliberal dü-
zenin nasıl ayakta tutulabileceği oluşturuyor.
Bizdeki durum farklıdır. Bizimkilerin derdi, ka-
pitalizm değil, o elde bir zaten. Onlar Türkiye’nin
emperyalizme, yeni dünya düzenine uygunluğu-
na, “yeni dünya”daki konumuna odaklanıyorlar.
Din meselesinin, etnik sorunların, hiç anlamadıkları
“demokrasi” sorununun bunların baş meselesi
olmasının anlamı başkadır.
Ben Almanya’da sıkıntı içinde gezinirken, ar-
kadaşlar anlattılar, şimdi artık yerini gençlere terk
etmiş olan eski Türkiye Komünist Partisi’nin es-
ki lideri de Almanya’daymış. Konferanslar veriyor,
Türkiye’nin “bir devrim yaşadığını” iddia edi-
yormuş. Devrimin lideri de Başbakan Erdoğan’dır
herhalde! Sözü uzatmayayım, yazıyı sıkmayayım,
hâlâ Marksist, sosyalist olduğunda da ısrarlıymış
bu arkadaş. Düşündüm de işin içinden çıkama-
dım. Bir dostum, “Başka türlü katıldığı o yeni
safların işine yaramaz ki” dedi de rahatladım.
Bizdeki tartışmalar Almanya’dan ya da diğer ge-
lişmiş kapitalist ülkelerdekinden farklıdır dedim,
ne demek istediğimi daha açık yazayım. Orada-
ki adap bizde yoktur demek istiyorum bir, kapi-
talizme kendini adamış yazıcıların, iktisatçıların,
entelektüellerin kendilerini solcu olarak tanıtmak
gayreti yoktur iki. Bir de altını çizmeli, üstüne ba-
sa basa söylemeli, döneklik pek makbul değil Ba-
tı’da, rağbet görmüyor.
Oralarda liberal çevrelerin görüşleri, “sınıflar ça-
tışmasının artık tarih olduğu” savına dayanan
ideolojik iddiadan güç alıyor. “İşçi sınıfının artık
ortadan kalktığı, ya da bir başka deyişle yay-
gınlaştığı, halkın çoğunluğu haline geldiği ve
bir sınıf bilinci arayışının ortadan silindiği” te-
zi üzerine bina ediyorlar görüşlerini. Bu tezin sa-
vunucularından Habermas’ın, Almanların bu
nesli tükenmiş filozofunun söyledikleri, politika sah-
nesinde taraftar buluyor. Bu arada değerli düşü-
nürlerimizden Taner Timur’un “Habermas’ı
Okumak” çalışmasını da (Yordam Yayınları) ko-
nuyla ilgilenenlere salık veriyorum.
Kısacası Batı’da dönekliğin de bir raconu var.
Hiç değilse, düşünen birileri var da, onların fikir-
leri üzerinden, sermayeye yamanmadan “Ne
oluyor bu dünyaya” sorusuna yanıt arayabili-
yorlar. Bu türden tartışmaların sınıfa, insana,
yurda, dünyaya hizmeti sürdürenlere büyük ya-
rar sağlaması, kendilerini ve düşüncelerini geliş-
tirmeleri, yeni sorulara yeni yanıtlar arayıp bulmaları
da bu işin artısı.
Bizimkilerin benzerlerine rastlamadım oralarda,
entelektüellerin değerlerini belirleyen bir piyasa da
yok doğrusunu isterseniz.
Oysa bizimkilerin “değeri”, dolar gibi, euro gi-
bi bir iniyor, bir çıkıyor.
Ama biz onların değerlerinin tıpkı borsa gibi sa-
nal olduğunu zaten bilmiyor muyuz?
e-posta: guray@cumhuriyet.com.tr
Yağma projeleri ve planlarõna yüzlerce dava açan Mimarlar Odasõ, eleştirilere karşõn mücadelesini sürdürüyor
Mimarlarõn hukuk savaşõÖZLEM GÜVEMLİ
Başbakan Recep Tayyip Erdo-
ğan’õn “Her şeye dava açıyor-
lar” diyerek eleştirdiği Mimarlar
Odasõ’nõn bugüne dek kentin tarihi,
doğal ve kültürel yapõsõnõ koru-
mak amacõyla açtõğõ yüzlerce dava
bulunuyor. Kentin yağmalanmasõ-
nõn, yabancõ sermayeye peşkeş çe-
kilmesinin önüne geçmek amacõy-
la açõlan birçok dava üzerinden yõl-
lar geçmesine karşõn bir türlü so-
nuçlanmõyor.
Başbakan’õn dava açarak proje-
lerin hayata geçirilmesini yavaşlat-
tõklarõ iddiasõna karşõn yaşanan ör-
nekler aksini gösteriyor. Odalarõn
açtõğõ davalarõn çoğu devam eder-
ken projelerin ve planlarõn uygula-
masõ da hõzla sürüyor.
Yargõnõn iptal kararõ verdiği du-
rumlarda ise proje çoktan tamam-
lanmõş oluyor. Bu durum iktidarõn
yargõ kararlarõna ne kadar saygõlõ ol-
duğunu da gösteriyor. Dubai Kule-
leri yapõlan ihaleyi kazanan El
Maktum ile anlaşma yapõlõrken
inşaatõn yapõlacağõ İETT arazisine
ilişkin var olan davalar hakkõnda bil-
gi dahi verilmemişti. Anlaşma im-
zalandõktan sonra davalarõ öğre-
nen El Maktum ödeme yapmamõş-
tõ.
Mimarlar Odasõ İstanbul Bü-
yükkent Şubesi’nin kamuoyunun
gündemini uzun süre meşgul eden
konularla ilgili açtõğõ ve halen de-
vam eden davalarõndan bazõlarõ
şöyle:
- Kadıköy Kuşdili (Salı Pazarı)
Projesi: 80 dönümü doğal ve tari-
hi sit alanõ olan araziye alõşverişi
merkezi inşa edilmesi öngörülü-
yor. İstanbul V Numaralõ ve Tabi-
at Varlõklarõnõ Koruma Bölge Ku-
rulu’nun bölgenin niteliğini değiş-
tiren kararlarõn yürütülmesinin dur-
durulmasõ ve iptali istemi ile dava
açõldõ. Bilirkişi raporunun dosyaya
sunulmasõ bekleniyor.
- Seyrantepe Stadı ile ilgili
imar planı: Planõn kentin gelişimini
kuzeye doğru taşõma tehditi içerdi-
ği, ekolojik ve topoğrafik açõdan
hassas olunmasõ gereken bölgede
yoğun yapõlaşmaya gidildiği ge-
rekçeleri ile yürütmesinin durdu-
rulmasõ ve iptali istemiyle dava
açõldõ. Dava sürüyor.
- Sulukule Projesi: İstanbul Ye-
nileme Alanlarõ Kültür ve Tabiat
Varlõklarõnõ Koruma Bölge Kuru-
lu’nun; Tarihi Yarõmada, Fatih İl-
çesi, Neslişah Sultan Mahalleri (Su-
lukule) Yenileme Avan Projesini
onaylanmasõ işleminin durdurul-
masõ ve iptali istendi. Projeye böl-
genin sosyal, ekonomik ve kültürel
yapõsõna uymadõğõ gibi gerekçeler-
le itiraz ediliyor. Mahkemece yü-
rütmenin durdurulmasõ istemi red-
dedildi. Oda bu karara tekrar itiraz
etti.
- Gökkafes oteline ilişkin ruhsat
iptali davası: Tapu sicili silinerek
ruhsat verilen otelin inşaatõna Recep
Tayyip Erdoğan, İBB başkanõ ol-
duğu dönemde karşõ çõkmõştõ. Ruh-
satõn hukuka, imar prosedürlerine
aykõrõ olarak verilmesi nedeniyle iti-
raz edildi. Davada halen temyizin
sonucu bekleniyor.
- Boğaziçi Radar Kuleleri Pro-
jesi: Kulelere verilen ruhsatõn iptali
için dava açõldõ. Boğaziçi ön görü-
nümünü bozduğu gerekçesi ile açõ-
lan ruhsat iptali davasõnda hâlâ ka-
rar bekleniyor.
- Ömerli Su Havzası: Su havza-
sõnõ yapõlaşmaya ve sanayileşmeye
açan 1/5000 nazõm, 1/1000 uygu-
lama imar planlarõ ile İSKİ’nin yö-
netmeliklerinin iptali için dava açõl-
dõ. Temyizlerin sonucu bekleniyor.
- Acaristanbul: Beykoz’da Özel
Serdaroğlu Ormanõ’na inşa edilen
villalarõn ruhsatõnõn iptali için dava
açõldõ. Dava sürüyor. Acaristanbul
villarõ, ormanlarõn katledilerek ruh-
satsõz şekilde yapõlmasõ nedeniyle
gündemi uzun süre meşgul etmişti.
- Tarihi yarımada koruma
amaçlı imar planları: Planlarõn ta-
rihi yarõmadayõ korumadõğõ aksine
dokusuna zarar verdiği gerekçeleri
ile açõlan davada bilirkişi raporu
bekleniyor.
- Dubai Kuleleri plan iptali da-
vası : Söz konusu arazinin El Mak-
tum’a satõşõ ile deprem ve benzeri
afetlerde gerekli bir alanõn kaybe-
dildiği, yapõlaşmayla bölgeye yõğõ-
lacak yeni nüfusun yeni sorunlar da
getireceği, altyapõ sorununun arta-
cağõ gerekçeleri ile dava açõldõ.
Dava temyizde.
- Haydarpaşa Projesi: Tarihi
garõn kapatõlmasõ ve bölgeye gök-
delenler dikilmesini öngören pro-
jenin iptali için açõlan davaya oda-
nõn müdahil olma talebi kabul
edildi.
Kentin yağmalanmasõnõn, yabancõ sermayeye peşkeş çekilmesinin önüne geçmek amacõyla
açõlan birçok dava üzerinden yõllar geçmesine karşõn bir türlü sonuçlanmõyor. Davalar devam
ederken projelerin ve planlarõn uygulamasõ da hõzla sürüyor
Karaveli, AKP’nin Türkiye’yi İslami muhafazakâr bir ülkeye dönüştüreceği kanõsõnda
‘Cumhuriyet muhalefette’
Gazeteci Nazif
Demirel öldü
SAMSUN (AA) -
Gazeteci, şair ve yazar
Nazif Demirel (73), 4
gündür tedavi gördüğü
Ondokuz Mayõs
Üniversitesi Tõp
Fakültesi Hastanesi
Kalp Damar Cerrahisi
Servisi’nde yaşamõnõ
yitirdi. Demirel’in
cenazesi, bugün Kefeli
Camisi’nde kõlõnacak
öğle namazõnõn
ardõndan Kõranköy
Mezarlõğõ’nda toprağa
verilecek. Meslektaşlarõ
arasõnda “Baba”
lakabõyla anõlan Nazif
Demirel’in çok sayõda
yayõmlanmõş şiir,
hikâye ve denemeleri
bulunuyor. Türkiye’nin
önemli bilardo ustalarõ
arasõnda da yer alan
Nazif Demirel, sürekli
sarõ basõn kartõ
sahibiydi.
Bilgisayar faresi
40 yaşında
ANKARA (AA) -
Bilgisayar faresi bugün
40. doğum gününü
kutluyor. ABD’nin
Stanford
Üniversitesi’nde 9
Aralõk 1968’de vizyon
sahibi mühendis
Douglas Engelbert
tarafõndan, alõşõlmõşõn
dõşõnda bilgisayar
kullanõmõ yollarõnõ
göstermek için ilk kez
kullanõlan fare, tahtadan
yapõlmõştõ ve bir
düğmesi vardõ.
Mağdurlar
şüpheliyi tanıyor
ESKİŞEHİR (AA)
- Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi (ESOGÜ)
Tõp Fakültesi Adli Tõp
Ana Bilim Dalõna cinsel
taciz ve istismara maruz
kaldõğõ iddiasõyla 3.5
yõlda başvuran toplam
101 mağdurun 80’inin
şüphelileri tanõdõklarõ
bildirildi. ESOGÜ Tõp
Fakültesi Adli Tõp Ana
Bilim Dalõ
yetkililerinden alõnan
bilgiye göre toplam 101
mağdurun 80’i,
kendilerine cinsel şiddet
uygulayan kişileri
tanõdõklarõ yönünde
ifade verdi. Cinsel
şiddete maruz kalan 101
kişinin 23’ü cinsel
şiddetin eşi ya da
nişanlõsõ tarafõndan
uygulandõğõnõ iddia etti.
ATAKÖYLÜLER TEPKİLİ:
TOKİ semtimizi
parçalamak istiyor’
İstanbul Haber Servisi - Ataköylüler,
semtlerinin TOKİ tarafõndan parçalanarak
betonlaştõrõlmasõna tepki gösterdiler.
İlgililerin konuya duyarsõzlõğõndan şikâyet
eden semt sakinleri, TOKİ mevzuatõ içinde
5793 sayõlõ Yasasõ’nõn iptalini ve Ataköy’ün
tescilinin sağlanmasõnõ istediler.
Ataköylüler tarafõndan hazõrlanan bildiride,
Ataköy’e ilk darbenin 1984 yõlõnda
Bakanlar Kurulu kararõ ile vurulduğu
belirtilerek semtin bir anda turizm alanõ ilan
edildiği belirtildi. Bu karar ile bugünkü plan
değişikliklerinin de yolunun açõldõğõna
dikkat çekilen bildiride, “TOKİ, bu
karara dayanmakla kalmamış, plan
yapma yetkisini de kendi bünyesinde
toplayacak yetkilerle donanarak
evlerimizin çevresindeki yeşil alanlara
adeta saldırmıştır. Eskidji tarafından
ihaleye çıkarılan bazı parseller 2007
yılında tapu sahiplerine satılmış ve bu
akıl almaz satış sonrasında söz konusu
alanlar belediyeye yeşil alan olarak terk
edilmiştir” denildi.
TOKİ’nin “Kentsel Dönüşüm’’ adõ altõnda
planda değişikliğe gittiği, bu değişiklikten
semt sakinlerinin haberdar edilmediği
vurgulandõ. 2006’da yeşil alanlarõn TOKİ
eli ile satõlarak imara açan değişikliğin
yapõldõğõ anlatõlarak, Ataköylülerin
itirazlarõnõn dikkate alõnmadõğõ ifade edildi.
ELÇİN POYRAZLAR
WASHINGTON - Washington’da
Türkiye’nin, artan İslamcõlõğõn da etki-
siyle giderek Batõ’dan koptuğu görüşü
daha fazla duyulur oldu. ABD Ulusal İs-
tihbarat Konseyi’nin 2025 yõlõnda Tür-
kiye’nin daha İslami ve milliyetçi bir ül-
ke olacağõ yönündeki tahmini bunlardan
biri. Washington’daki John Hopkins
Üniversitesi’ne bağlõ Orta Asya-Kaf-
kasya Enstitüsü İpek Yolu Çalõşmalarõ
programõ araştõrmacõlarõndan Halil Ka-
raveli ise AKP’nin Türkiye’yi İslami
muhafazakâr bir ülkeye dönüştüreceği
kanõsõnda. Araştõrmacõ Svante Cor-
mell ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin
100. yaşõna girdiği 2023 yõlõndaki siya-
si durumuna yönelik bir rapor kaleme
alan Karaveli ile AKP, İslamcõlõk ve la-
iklik üzerine konuştuk.
Raporunuzda “İslami muhafaza-
kârlık” ifadesini kullanıyorsunuz. Bu-
nunla İslamcılığını mı kastettiniz?
- AKP’lilerin artõk İslamcõ olmadõk-
larõ ve değiştikleri yönünde söylemleri
var. Kendilerini Avrupa’daki Hõristiyan
demokratlarõn Müslüman şekli olarak
gösteriyorlar. İslamcõ yani İngilizcede-
ki İslamist sözcüğü Batõ’da daha çok El
Kaide gibi şiddet kullanan aşõrõ örgütlere
gönderme yapõyor. Ve İslamcõ kavramõnõ
AKP için kullandõğõnõzda “Biz İslam-
cı değiliz reform ve demokrasi parti-
yiz” şeklinde kendilerini savunmalarõ ko-
laylaşõyor. Biz de AKP’nin bu söylemini
ciddiye alarak onlarõ İslami muhafaza-
kâr olarak tanõmladõk. Bu şekilde İslamla
ilişkilerine işaret eden bir kavrama ge-
ri çekmiş olduk onlarõ.
AKP sonuçta siyasi İslam propa-
gandası yapan bir parti...
- AKP’nin gönlünde yatan aslanõn
Türkiye’deki toplumu ve günlük haya-
tõ dini kurallara uydurmak olduğuna kuş-
ku yok. Ama İran ya da Suudi Arabis-
tan tarzõ bir rejim getirme çabasõ varsa
da o zaten Anadolu’nun geleneğine uy-
maz. AKP’nin İslami muharafazakâr bir
parti olduğunu İslami yanõnõ vurgulamak
için kullandõk. Batõ’da “ılımlı İslam”
dendiğinde çok hoş, sempatik bir şeymiş
gibi duruyor. Oysa “İslami muhaza-
fakâr” ifadesinin daha olumsuz çağrõ-
şõmlarõ var. AKP, Batõ’da kendini libe-
ral olarak sunuyor oysa bu terim
AKP’nin gerçek çizgisini daha iyi ta-
nõmlamõş oluyor.
Raporunuzda laik Türkiye Cumhu-
riyeti’nin geleceğine yönelik bir endi-
şe seziliyor. Bunu biraz açar mısınız?
- Aslõnda şunu sormak lazõm Türkiye
Cumhuriyeti bizim anladõğõmõz haliyle
devam ediyor mu bugün? Bazõlarõna gö-
re Kemalist devlet 22 Temmuz’da bit-
ti. Bence Kemalist devlet 11 Kasõm
1938’de bitti. CHP 1943’te Kemalizmi
parti programõndan çõkardõ. Ondan son-
ra da 1950’de karşõdevrim başladõ. Tür-
kiye Cumhuriyeti’nde laiklik diye bir şey
sözde bile olsa süregeldi. Ama 22 Tem-
muz’la birlikte geleneksel cumhuriyet
yapõsõ da sona erdi. Ya da şöyle dene-
bilir: “Cumhuriyet artık muhalefette.”
Dinciler devletin her kademesini ele ge-
çirmiş durumda.
AKP’nin bu kadar güçlenmesinde
kendini liberal olarak tanımlayan çev-
relerin de rolü büyük. Bu nasıl ger-
çekleşti?
- Aslõnda dincilerin Atatürk Cumhu-
riyeti’ne karşõ olmasõna bir şey denemez.
Bu doğal bir şey. Türkiye’de asõl acõ olan
şey liberallerin ihanetidir. Müslüman
coğrafyasõnda Türkiye Cumhuriyeti gi-
bi bir ülke varsa ve bu ülkede liberalizm,
burjuvazi, aydõn bir sõnõf, okumuş in-
sanlar varsa bu Atatürk sayesindedir.
Atatürk olmasaydõ Türkiye’de bir tane
liberal olmazdõ.
Ve bu insanlarõn çõkõp Atatürk’e iha-
net etmiş olmasõ Türkiye’nin trajedisi-
dir. Liberallerin AKP’nin güçlenmesi sü-
recinde çok önemli rolü oldu. Türkiye’de
hem dincileri “demokrat, liberal” fa-
lan diye meşrulaştõrdõlar, hem de bu par-
tiyi Batõ’ya pazarladõrlar. Liberaller ol-
masaydõ ABD ve Avrupa dincileri böy-
lesine kucaklamazdõ. O yüzden liberal-
lerin kilit önemi var.
Sizce liberaller neden dincilerle iş-
birliğine gitti?
- Bunda 28 Şubat’õn da etkisi var. Ama
daha da geriye gidecek olursak bunun
nedenlerini 12 Eylül’de buluruz. 12
Eylül Türkiye’nin dönüm noktasõdõr. Bu
darbe solu ezdi, biçti ve İslama kapõ aç-
tõ. Aynõ zamanda Atatürkçü ideolojiyi
kullanarak liberal ve ilerici insanlarõn bü-
yük bir kõsmõnõ Atatürk’ten soğuttu. Bu-
gün artõk öyle bir noktadayõz ki genç
araştõrmacõlar bile 12 Eylül’ün Ata-
türkçü bir darbe olduğunu düşünüyor.
Oysa 12 Eylül solu yõkmak için tasar-
lanmõş faşist bir darbedir ve ideolojisi
Türk-İslam sentezidir. Bu darbe Ata-
türk’ün mirasõnõ çiğnedi. Elinde Kuran
ile konuşma yapõyordu Kenan Evren.
Liberaller Kemalizm ile asker ve otori-
ter yönetimi bir tutmaya başladõlar. Ke-
nan Evren’in yaptõğõ kötülük çok bü-
yüktür. 12 Eylül Atatürk’ü öldüren bir
milattõr. Liberallere gelince bu insanla-
rõ çok da adam yerine koymamak lazõm.
Dinci hareket hepsini satõn aldõ.
Liberallerin ABD’nin bakışını etki-
lediğini söylüyorsunuz. AKP ABD’nin
Ortadoğu’daki politikası için zaten uy-
gun değil mi?
- Liberaller dincileri pazarladõ derken
Batõ’daki basõn, düşün kuruluşlarõ gibi
aydõn çevreleri kastetmiştim. Örneğin İs-
veçli bir gazeteciyle bu konuyu konuş-
tuğumda, “Kusura bakma ama ben li-
berallerin anlattıklarına inanıyorum”
demişti bana. ABD ise Türkiye’de
AKP’nin alternatifi olmadõğõnõ düşü-
nüyor. AKP’nin aslõnda ne olduğunu çok
iyi biliyor ABD. Ama muhalefetin de
kendisine karşõ olduğunu görüyor.
“Kimseye yaranamıyoruz” görüşü var
burada. ABD büyük devlet olarak dün-
yanõn her yerine soğuk, yani çõkar göz-
lüklerinden bakar. Avrupa’da artõk stra-
tejik düşünme dönemi bittiği için de-
mokrasi, insan haklarõ, reform gibi söy-
lemler etkiliyor Avrupa’yõ. Batõ’daki li-
beral söylemi kullanan AKP Avru-
pa’nõn çok hoşuna gidiyor. ABD’yi et-
kileyen ise Erbakan’dan sonra dinci
hareketin Amerikan karşõtõ söylemini bõ-
rakmõş olmasõ. Bu, onlara ABD’nin
desteğiyle iktidar kapõlarõnõ açtõ. Avru-
pa ve ABD’ye kõzmalõ tamam ama Ba-
tõ’nõn kafasõnõn nasõl işlediğini de gör-
mek lazõm. AKP’liler Batõ’yla bilinçli
ilişkiler kurdu ama muhalefet bunu
yapmõyor.
ABD ve AB’nin illa da laik bir Tür-
kiye istediğini düşünmek gerçekçi mi?
- Avrupa ve ABD arasõndaki ilişki-
lerde sorunlar bile çõksa temelde değer
yargõlarõ ortak olduğu için bunlar Batõ de-
mokrasi ailesinin bir parçasõdõr. Bazen
sürtüşmeler çõkar ama ilişki sağlam ka-
lõr. Oysa Türkiye ile değerlerin ortak ol-
madõğõ yalnõzca stratejik bir ilişki, ABD
ile Suudi Arabistan arasõnda nasõl devam
ediyorsa öyle sürecek. Ancak bu ilişki
daha fazla sorun çõkarmaya aday. Tür-
kiye Batõ karşõtõ olmayacak ancak aile-
nin bir ferdi de olmayacak.
Sizce 15 yıl içinde Türkiye nasıl bir
ülke olacak?
- Atatürk Cumhuriyeti’nin bittiği di-
ni muhafazakâr bir Türkiye. Batõ’yla iliş-
kilerini yüzeyde sürdüren ama kültürel
ve sosyolojik bakõmdan giderek Orta-
doğululaşmõş, İslamiyetin toplumda da-
ha hâkim olduğu, daha az demokratik,
otoriter bir Türkiye. İran veya Suudi Ara-
bistan’dan çok Ürdün veya Mõsõr’a ben-
zeyen bir Türkiye. Örneğin anayasaya
“Türkiye Cumhuriyeti İslama saygı-
lıdır” gibi bir şeyler yazabilirler. Şeri-
at devletini ilan edeceklerini sanmõyo-
rum ama ilan etmeseler ne olur. Kõsacasõ
Atatürk’ün düşlediği Türkiye’den çok
daha geriye gitmiş bir Türkiye olacak.
Oldukça bir karamsar bir tablo çiz-
diniz. Türkiye’de bu gidişatı değiştire-
bilecek bir uyanışı ümit eden kesimler
de var.
- Hayat her zaman sürprizlerle dolu-
dur. Gönül ister ki CHP yeniden güç ka-
zansõn, yeni bir orta sağ ile koalisyona
gitsin. Ancak dinci hareketin eğitim
sistemini, devleti ve cumhuriyeti nasõl ele
geçirdiğini görüyoruz. Siyasette her za-
man devrimin bir karşõdevrimi vardõr.
Karşõdevrimin de bir karşõdevrimi olmasõ
gerekir diye düşünüyor insan. Türkiye’de
bizim gibi düşünen milyonlarca insan
var. Cumhuriyet mitinglerinde kendini
göstermiş olan bu sivil gücün siyasi bir
güç haline gelmesi, Türkiye için umut
olabilir.
Küresel ekonomik krizle birlikte dün-
ya da değişime gidiyor. Bundan birkaç
ay öncesine kadar devletçiliğin adõ bi-
le geçmezdi. Artõk en büyük kapitalist
ülkeler devletçilik yapõyorlar. Ulus dev-
letin yeniden önemi ortaya çõktõ. Ulu-
salcõlõk dünya konjonktürüne aykõrõ de-
ğil bugün. Bu süreç Türkiye’de İslam-
cõlara karşõ muhalefetin kullanabilece-
ği bir fõrsat. Dünyadaki bu değişim
rüzgârõnõ iyi okumak gerekiyor.
Ergenekon davasına yönelik gö-
rüşleriniz neler?
- Ergenekon davasõnõn hukuk devle-
ti ilkelerine saygõlõ bir şekilde yürütül-
düğünü söylemek hiç mümkün değil. Bu
siyasi bir dava ve amaç muhalefete
gözdağõ vermek. Bir korku atmosferinin
yayõlmasõna neden olduğu da ortada.
Kendilerine liberal diyenler “darbeci”
olarak niteledikleri Kemalistlerin ha-
pislerde sürünmesine pek seviniyorlar.
Bir örneğini Washington’da da gör-
dük.
1962 İstanbul doğumlu.
Gazeteci-yazar Orhan
Karaveli’nin oğlu.
Galatasaray Lisesi’ni
tamamladõktan sonra İsveç’te
Göteburg Üniversitesi
Siyasal Bilgiler bölümünden
mezun oldu. İsveç’te çeşitli
gazetelerde çalõştõ ve Östgöta
Correspondenten gazetesinde
başyazarlõk yaptõ.
Washington’daki John
Hopkins Üniversitesi’ne
bağlõ Orta Asya-Kafkasya
Enstitüsü İpek Yolu
Çalõşmalarõ programõnda
Türkiye araştõrmacõsõ olarak
görev yapõyor.
Karaveli, AKP’nin Avrupa’nõn
hoşuna gittiğini belirterek
‘ABD’yi etkileyen ise
Erbakan’dan sonra dinci hareketin
Amerikan karşõtõ söylemini
bõrakmõş olmasõ. Bu onlara
ABD’nin desteğiyle iktidar
kapõlarõnõ açtõ’ dedi.
KARAVELİ KİMDİR?