24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 10 ARALIK 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 CHP Müjde Ar’ı istiyormuş... Çarşaflı mı olsun çarşafsız mı? Çare Yatkın Necati Cebe: “Dışını sımsıkı kapattığı kafanın, içini dogmalara açtığını göremeyen bir politikacı, yönetmeye değil yönetilmeye yatkındır!” Bahane Avni Kurtuldu: “6 milyon kişinin bir yılda 18 yaşına getirilmesi, seçim bahanesiyle Hüseyin Üzmez’in hedef kitlesini genişletmek olmasın!” YağmurDeniz - Bugün, Dünya İnsan Hakları Günü’ymüş... “Bize ne!” KURBAN konusuna Orhan Hançerlioğlu’nun İnanç Sözlüğü’nden devam ediyoruz: Kurban, hemen bütün inançlarda kanlı ve kansız olmak üzere iki biçimdir. Kanlı kurbanlar insan ve hayvan kesiminden kimi ilkellerde görüldüğü gibi vücutlarından bir parça kan akıtma geleneğine kadar çeşitli biçimlerde yapılır. Kansız kurbanlar yiyecek ve içecek olarak verilen çeşitli sungulardır. Kurban inancı, adak inancıyla da bağımlıdır; Tanrıya ya her zaman malı olmak üzere ya da o an için haz vermek üzere sunulur. Antikçağ Yunanlarında yakarma, şükran ve arınma kurbanları yaygındı. Kurban etme yöntemleri inceden inceye saptanmış ve sunaklara yazılı olarak asılmıştı. Tanrılara erkek, tanrıçalara dişi hayvanlar; gök tanrılarına al renkli, yeraltı ve deniz tanrılarına kara renkli hayvanlar kurban edilirdi. Romalılarda da kurban, en önemli tapım eylemiydi. Özel tapımlarda kansız (tarla ve bahçelerden alınan ilk ürünlerin sunulması; bal, süt, şarap, çörek) devlet tapımında kanlı (sığır, koyun, domuz, keçi) kurbanlar gerçekleştirilirdi. Yahudi ve Müslüman geleneğindeki sünnet zorunluluğunun, ilkçağların insanlaştırılmış insan kurbanı olduğu sanılmaktadır. İlkçağ sünnetlerinde erkek çocukların erkeklik örgenlerinin bütünü kesilirmiş, daha sonra bu gelenek yumuşatılmış ve sadece deri parçasının kesilmesiyle yetinilmiş. Kybele rahiplerinin de erkeklik örgenlerini dibinden keserek yeryüzünü gebe bırakmak için toprağa gömdükleri bilinmektedir. Bundan da insan ve hayvan kurbanının toprağı döllemek amacıyla yapıldığı sanısı doğmuştur. İnsan kurbanı ilkçağların yakın dönemlerine kadar sürmüştür, örneğin Agamemnon Troia savaşını kazanabilmek için kızı İphigeneia’yı tanrıça Artemis’e (Kybele) kurban eder. İskandinav mitolojisinde de tanrı Votan harflerin sırrını çözmek için bir kurban adaması gerektiğine karar vermiş, ancak tanrıların en büyüğü kendisi olduğundan bu kurbanı kendisine adaması gerekiyormuş. Bu yüzden kendisini kendisine adak olarak bir ağaca asmış, dokuz gün dayandıktan sonra ip kopmuş da ölmekten kurtulmuş, asılı kaldığı sürede harflerin sırrını öğrenmiş. Görüldüğü gibi tanrılar bile almadan vermemektedirler. Yarın, son. Kurban-2 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Utanç Görüntüleri Konu, bayramın ilk günü İstanbul’un birçok yerinde on binlerce yurttaşımızın katılımıyla ortaya çıkan o kan- lı vahşet görüntüleri. Peşin söyleyeyim, o görüntü- leri kameralarıyla kayda alan Avrupa Birliği’ne bağ- lı hayvan hakları, insan sağlığı gibi kurumların Tür- kiye’ye gönderdikleri görevlilerin izlenimlerinin dün- yada nasıl değerlendirileceğinden, bu değerlendir- melerin bizi “ulusça” utandıracağından söz etme- yeceğim. Çünkü “utanç” kişiye özel bir duygudur ve başkaları adına duyulan utanç, utancın kaynağını or- tadan kaldırmaz. Sözünü ettiğim o görüntüleri, otoyol kenarlarını, köp- rü altlarını, sokak aralarını kan gölüne çeviren hayvan kıyımını, deniz ve göl kenarlarında yapılan kesimle- rin suları nasıl kızıllaştırdığını, lağım sularında yıkanan kasap bıçaklarını, hayvan keserken kendilerini de ke- sip yaralayan vatandaşlarımızın hastane serüvenle- rini, caddelerde elde bıçak kovalanan kaçak hayvanları mutlaka izlemişsinizdir televizyon ekranlarında. Bu gö- rüntülerden utanması gerekenler kimler? Uygarlıkla bağdaşmayan bu görüntüleri yaratan- lar, sayıları on binleri bulan o insanlar, ilkellikleri öl- çüsünde utanç duygusundan yoksun olduklarına gö- re kimlerin utanması gerekiyor her yıl yinelenen bu durumdan? Görevli zabıta ekipleri vahşetin ilk gününde bu gö- rüntülerin ortaya çıkmasında payı oldukları gerek- çesiyle hepi topu 31 yurttaşımıza ceza yazmışlar. Bu- rada sizce de bir bit yeniği yok mu? O ekipler, on- larca televizyon çalışanının, Avrupa Birliği görevle- rinin kolayca erişebildikleri yasak kesim alanlarını bu- lamamışlar mı? Yoksa bulmuşlar, bizim haberciler ara- cılığıyla izlediğimiz o kanlı görüntülere doğrudan ta- nık olmuşlar, ama hiçbir şey yapmamışlar mı? Eğer hiçbir şey yapmadılarsa bunun nedeni nedir? Hem- şerilik bağlarına, dinsel duygularına yenik düşmele- ri ya da ellerine sıkıştırılan bayram harçlıkları mıdır? Eğer on binlerce kişinin katıldığı bir yasak durumuna koca İstanbul’da müdahale edecek yetkili makam yoksa veya var da o makam görevini yerine getir- miyorsa bunun bizlerde, bu şehrin insanlarında oluşturması gereken duygu nedir? Pişmanlık duygusu değil midir? İstanbul yıllardır, Anayasa Mahkemesi’nin kararınca “laiklik dışı eylemlerin odağı” olduğu kesinleşen dinci bir partinin temsilcileri tarafından yönetilmek- tedir. Bu bilindiğine göre kent yönetiminin bünyesinde görevli zabıta ekiplerinin “dinsel inanç” kaynaklı bir duruma, -o durum kanlı bir vahşete de dönüşse- mü- dahale etmeleri beklenebilir mi? Dinsel bağnazlık insan aklını köreltir. İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi de konu dinsel kaynaklı hayvan kesimi olunca aklı bir yana bırakmaktadır. Türkiye, ne yazık ki bugün ölümcül kist hidatik has- talığının en yaygın olarak görüldüğü ülkelerden biri- dir. Avrupa ülkelerinde yıllık tanı ortalaması 20’nin al- tındayken Türkiye’de bu sayı geçen yıl 2 bin 666 idi. Bu parazit etçil memelilerin bağırsaklarında larva ya da otçul memelilerin iç organlarında kist olarak ya- şar. Paraziti taşıyan etçil memeliler dışkılarıyla bu pa- razitlerin yumurtalarını dışarı atarlar. İnsanlar enfek- te olmuş sebze vs. yiyecekleri yiyerek parazitin yu- murtasını alırlar. Burada otçul memeliler gibi insan- lar da ara konak görevi görür. İnsan bağırsağına alı- nan yumurtalar burada embriyoya dönüşüp kana ge- çerek karaciğer vs. organa taşınır. İnsanda kistlerin en fazla oluştuğu yer karaciğerdir. Dolayısıyla canlı hayvan kesimlerinde işe yaramayan sakatatın toprağa gömülmesi, üzerinin köpeklerin eşe- leyip açamayacağı biçimde kapatılması gerekmek- tedir. Buna dikkat edilmeden yapılan her kesim, özel- likle köpeklerle haşır neşir insanların hayatı için bir teh- like oluşturmaktadır. Akılları körelmiş yöneticiler bunları düşünürler mi? Varın, yanıtını siz verin. Verdiğiniz yanıtta utanç mı yoksa pişmanlık mı sorusunun da karşılığı saklı ola- caktır. Diyanet İşleri Başkanlõğõ’nca (DİB) Ankara’da temeli atõlan 5 bin kişilik camide “devlet büyükleri”ni ağõrlama mekân- larõ da olacakmõş! Eskişehir Yolu’ndaki DİB ara- zisinde yükselecek dev camide 2 bin araçlõk otopark, 320 kişi- lik Diyanet evi, 100 çocukluk kreş, kütüphane, kongre ve spor salonlarõ, TV stüdyosu buluna- cak; metroyla bağlantõsõ kurula- cak; kadõnlara özel abdesthane- ler ayrõlacak; yaşlõlar ve engel- liler için yürüyen merdivenler ve asansörler olacakmõş... DİB Başkan Yardõmcõsõ İzzet Er’in tanõmlamasõyla Türki- ye’nin bu ilk “neoklasik” camisi “3 dönüm”e oturacak; maliye- ti olan 15 milyon dolar “hayır- severlerin bağışları”yla sağla- nacakmõş... ‘İlim’ dışı.. Bunlarõ okuduğumdan beri, hem dinimizin hem de mimarlõ- ğõmõzõn “dinci siyaset” tarafõn- dan böylesine hõrpalanmasõ kar- şõsõnda ne denebileceğini düşü- nüyorum; bulamõyorum... Dünya sanat tarihinin en zen- gini olan “görmüş geçirmiş” uygarlõk birikimlerimizin sonu- cu, böylesine “görmemişlik” mi olmalõydõ? İnsanlõğõn hayran kaldõğõ o “yalın ve zarif cami kültürü- müz”ün sonucu böylesine “gös- teriş” düşkünlüğü mü olmalõy- dõ? Cumhuriyetin başkentinde, “din”le ilgili en üst “devlet ku- rumu”nun cami projesi, böyle- sine “ilim dışı” kararlarla mõ ta- sarlanmalõydõ? Ne demeli bilmem ki? ‘Büyüklük hesabı!..’ Önce büyüklüğünden başlar- sak; yine Er’in dediğine göre, Di- yanet’teki 1000 personel, “kom- şu” Atatürk Hastanesi, yeni ya- põlacak Danõştay ve Tarõm Ba- kanlõğõ binalarõ ile yakõndaki Mustafa Kemalpaşa Mahallesi nedeniyle 5 bin kişide karar kõ- lõnmõş! Genelkurmay Başkanlõ- ğõ da şehitlerimizi bu camiden kaldõrabilirmiş! (NTVCNBC ha- beri) Bir ibadet yapõsõnõn kapasite- si için, bölgede yaşayan ve çalõ- şan “herkes”in; üstelik “aynı an”da ve hatta çoluk-çocuk ge- leceklerini varsaymak, şehirci- liğin “ş”sini bilmemek demek- tir. Bu “zorlama” hesap tarihte de yapõlsaydõ, mahalle camileri bile Süleymaniye kadar olurdu. Bölgedeki binlerce kişinin “eksiksiz” camiye dolacağõ na- sõl bir rüyadõr? Nitekim benzer anlayõşla Ada- na’da yapõlan 20 bin kişilik ca- mi, 1988’deki açõlõş töreni de da- hil, 20 yõldõr bir kez olsun yarõ- sõna kadar dahi dolmadõ; nice abartõlmõş büyüklükteki yeni ca- minin õsõtma ve aydõnlatma gi- derleri karşõlanamaz halde; ço- ğu bakõmsõzlõktan dökülüyor... Şimdi Diyanet Camisi’nde de aynõ aymazlõk yineleniyor. “Ba- ğış”la yapõlsa bile yazõk değil mi o paralara? Protokol düşkünlüğü Camide devlet büyüklerine “protokol mekânları” ayrõl- masõna ise acaba şu ünlü din uz- manlarõmõz ne diyorlar; henüz öğrenemedik… Projenin mimarõ Salim Alp demiş ki; “Devlet ricali camiye geldiği zaman, hiç olmazsa 5- 10 dakika bekletecek, misafir edecek, abdestlerini alabile- cekleri bir mekân hazırlan- dı...” Bunun “camide VIP” şeklin- de yorumlanmasõnõ eleştiren proje koordinatörü Mimar Se- mih Tuncer de şunu söylemiş; “İmamın makamı ve konuk- ları karşılayacağı bir oda var...” (20 Kasõm 2008-Milli- yet) Yine tarihimize baktõğõmõz- da, ne Selçuklu’da ne de Os- manlı’da bu tür “özel ağırla- ma mekânları” var. İster sultan ister en gariban olsun, “herkes -o mekânda- eşit”tir. İmamõn da öncelikle bu felsefenin temsilcisi olarak şatafatlõ makam odasõ olamaz. Hatta en görkemli ca- minin “imam evi” bile konak gi- bi değildir; en alçakgönüllü mi- mariyle yapõlõr... Diyanet Camisi’nde ise ör- neğin başbakan, cumhurbaşkanõ ya da bakanlar geldiğinde önce imamõn saray yavrusu makam odasõna alõnacaklar. Belki özel bir kapõyla “halkın arasına ka- rışmadan” namaza durup, en öndeki protokol sõrasõnda saf tutacaklar! Çok merak ediyorum; acaba TMMOB hakkõnda “denetle- me” başlatan Gül buna ne diyor? “Kente karşı suç” projeleri- ne dava açtõklarõ için mimarlara ve mühendislere de çatmaya başlayan Erdoğan ne düşünü- yor? Diyanet camiyi “yeni huzur adresi” olarak tanõtacakmõş. Bence “yeni gösteri(ş) merke- zi” derlerse daha uygun düşe- cek... Seçmen ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Neoklasik’ Gösteri! Kemal Öncü: “Seçmen sayısı AKP’li seçmen sayısı ile sınırlandırılsın; 6 milyon fazla seçmen tartışması bitsin.” Gülfatma Carlık: “Halk ekonomik krizi atlatmanın yolunu buldu; bakkaldaki veresiye defterini çalıyor!” HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Kurban Bayramı’nda koyun gibi halkım ekonomik krize kurban! Köpeği çöpe, bebeği camiye atarken! DÜNYANIN en bereketli çelişkiler ülkesinden bir tutam çelişki sunuyor Türker Ercan: “Van’da bir taşıtın çarpıp bacaklarını kırdığı köpeği belediye görevlileri boğazına tel bağlayıp çöp kamyonuna atarken... Van’da yeni doğmuş bir bebeği annesi karton kutuya koyup cami avlusuna terk ederken... Dünyanın öbür ucunda, sadece adını duyduğu bir ülkede bir siyah başkanlık seçimini kazandı diye Van’da bir adam çoğu aç olan hemşerilerin önünde 40 küsur koyun keserek bunu kutlama yoluna gidebiliyor. Merak edip bu kutlama da neyin nesi oluyor diye sorduğunuzda ise ‘Ağam temokrasi dedüğün pudur işte. Bizde pöyle temokrasi yoktir. Göriyon mi adamlar, herifler önce bi arap zencüyü kenelgurmay paşkanu, sona tış işlerü pakanu, şimdü de reissiçumhur paşkanu yaptular. Piz onlara yetüşemezük. Onun çün gurban kesup gutladuk. Yassah mı hemşerim’ diyerek kendisine yöneltilebilecek eleştirileri en başından ve en demokratik yoldan önlemiş oluyor!” SESSİZ SEDASIZ (!) ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com HARBİ SEMİH POROY 10 Aralık dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Rize’nin Çamlõhemşin ilçesinde ünlü bir kale. 2/ Süreyya Du- ru’nun bir fil- mi... Hayvan- larõn bağlan- dõğõ gölgelik. 3/ Gemilerde mizana dire- ğinin gerisin- deki yelken... İlave. 4/ Mardin yöresine özgü, kuzu budu ve bademle yapõlan bir yemek... İlkel bir si- lah. 5/ Yankõ... Ak- deniz Bölgesi’nde bir akarsu. 6/ Cõva sülfür bileşimli bir mineral. 7/ Hayvan- lara vurulan dam- ga... Kurçatovyum elementinin simgesi... Avuç içi. 8/ Sofrada kullanõlan çaydanlõk, tencere, sa- han altlõğõ... Satrançta bir taş. 9/ Çanakkale yö- resine özgü, çeşitli sebzelerle hazõrlanan türlü yemeği. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlõ ordusunda kullanõlmõş küçük çaplõ bir top. 2/ Kaz Dağõ’nõn antik dönemlerdeki adõ... Marangozlukta tahta üzerine boydan boya açõlan kanal. 3/ Dört tekerlekli bir binek araba- sõ... Alan ölçüsü birimi hektarõn kõsa yazõlõşõ. 4/ Bir nota... Başõnda ok biçiminde bir tel demeti bulunan balõkçõl kuşu. 5/ Birlikten yoksun, anla- şamayan gemi mürettebatõ için kullanõlan söz- cük. 6/ Bir nota... İspanyollarõn sevinç ünlemi... Hayat arkadaşõ. 7/ Eskrimde kullanõlan üç silah- tan biri... Renk renk parlak tüyleri olan, iri göv- deli bir papağan. 8/ Müzikte üç ya da daha çok sesin bir arada tõnlamasõ... Uçurum. 9/ Akõl... Sert ve fazla kõzarmayan bir domates türü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H İ B E Ş P O M A G O R A F O B İ S O L K O L E K U R A N R O Z E D Y O S U N R A R I T I M E V İ A R A F Z O N O K M A T N O D I Ş T A V A S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle