24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada ğunu, ümüğümüzü sıktırmayız diyerek başladı. Ekonomi o denli yolunda gidiyor, dünyayı sarsan krizden Türkiye o kadar etkilenmiyordu ki, uzun- ca bir süre IMF ile yeni anlaşma yapmaya ya- naşmayacağı izlenimi verdi. Bu arada IMF kaynaklarından yeni bir anlaş- manın temel öğeleri sızdırıldı. Bunlar arasında 2009 bütçesinden hükümetin belediyelere yapacağı para yardımına karşı ol- duğunu içeren bir madde de yer alıyordu. RTE’yi şiddet ve hiddetle IMF’ye karşı iten mad- delerin başında üstelik yerel seçim öncesi bele- diyelere yapılacak para aktarımının gündemden çıkarılmasını isteyen madde geliyor. Oysa AKP, 2009 bütçesinden belediyelere (da- ha çok AKP’li belediyelerin yararlanacağı) 4 mil- yar YTL’lik aktarım için gerekli hazırlıkları yapmıştı. IMF’nin stand-by anlaşmasında bulunmasını is- tediği koşul, RTE’nin yerel seçimlerde uygulamayı planladığı partisel yaptırımlarına taş koyuyor. RTE’yi hiddetlendiren başlıca nedenlerden bi- ri buydu. IMF halkın değil, RTE’nin ümüğünü sıkıyordu ve RTE’nin bu koşulu kabul etmesine olanak yoktu! RTE, baştan karşı çıktığı yeni bir stand-by an- laşmasına sonradan neden yumuşadı acaba? IMF koşulları fazla ilgilendirmiyor RTE’yi. 18 aylık yeni bir stand-by anlaşmasının temel maddeleri sızdırıldı ve görüldü ki, IMF, bildiğimiz IMF’dir. Beklenildiği gibi, ancak öne sürdüğü koşulların kabul edilmesi durumunda 25 milyar dolar kredi sağlayacaktı. Neler dayatıyor? KDV’lerin yüzde 8’lere düşü- rülmesi mi gündemde? IMF, kimi ürünlerde KDV’nin yükseltilmesini istiyor. İktidar yükseliş gösteren enflasyonun 2009’da gemleneceğini mi söylüyor! IMF’ye göre enflasyon 2009’da yüzde 14-15. Hükümetin 2009’da gerileceğini kabul ettiği bü- yümeyi IMF sıfıra indiriyor. RTE’nin nihayet şu veya bu yoldan halka olum- suz yansıyacak olan IMF saptamalarına, koşulla- rına karşı itirazı yok ki, anlaşmaya çok yakın ol- duğumuzu söyledi. Öyleyse RTE’yi IMF ile anlaşmaya iten neden ne olabilir? RTE, IMF’yle yaptığı pazarlıklarda: Mart seçimlerinde kullanmayı planladığı 2009 bütçesinden belediyelere aktarılacak olan para- ya karşı çıkan IMF’nin -gelen haberler doğru ise- orta yol bulduğuna inandı. Bu nedenle yumuşa- dı. Açıklandığına göre IMF, 4 milyar YTL’den 1.7 milyar YTL’lik kesilmesi, 2.3 milyar YTL’ye çekil- mesi koşuluyla belediyelere 2009’da yapılacak pa- ra aktarımına karşı çıkmaktan vazgeçmişti. Belediyelere yardımların Mart 2009’da yapıla- cak yerel yönetim seçimlerinin yapılacağı dönem öncesi olan yılın ilk çeyreğinde değil, izleyen dö- nemde gündeme getirilmesi koşuluyla… Böylece seçim arifesinde bütçeden belediyelere para aktarımını önlemiş görünüyor. Ancak yanıldığı bir nokta var IMF’nin: Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, şeytana pa- bucu ters giydirir; IMF engellerini aşacak, bele- diyelere yardımın uygulanmasını sağlayacak öy- le bir formül bulur ki… Bir de bakar IMF; atı alan Üsküdar’ı çoktan geç- miş. Seçim öncesi bildiğini okumuş, belediyele- re para aktarımını sağlamış! Olmaz, olamaz demesin IMF: AKP’nin olanak- sız görünen kimi konuları kitabına uydurduğunu, kısacası bu oyunları çoook gördük, izledik. Sıra IMF’de! SAYFA10 ARALIK 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET 17HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB 10 Edirne PB 11 Kocaeli PB 12 Çanakkale PB 11 İzmir B 13 Manisa B 12 Aydın B 14 Denizli B 12 Zonguldak PB 11 Sinop Y 12 Samsun Y 10 Trabzon Y 9 Giresun Y 10 Ankara PB 3 Eskişehir PB 3 Konya PB 2 Sıvas K - 1 Antalya B 17 Adana PB 16 Mersin PB 17 Diyarbakır K 3 Şanlıurfa Y 10 Mardin Y 7 Siirt K 4 Hakkâri K 1 Van K 3 Kars K 2 Oslo PB - 5 Helsinki K 4 Stockholm K 2 Londra PB 4 Amsterdam K 7 Brüksel PB 4 Paris PB 3 Bonn K 3 Münih K 0 Berlin PB 5 Budapeşte PB 6 Madrid PB 10 Viyana K 6 Belgrad Y 10 Soyfa PB 10 Roma Y 16 Atina PB 14 Zürih K 3 Moskova PB 1 Aşkabat B 18 Astana PB 3 Taşkent PB 11 Bakû B 8 Bişkek PB 8 Tiflis Y 12 Kahire PB 18 Şam PB 16 Yurt geneli parçalı ve çok bulutlu, Orta Kara- deniz kıyıları Doğu Ka- radeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anado- lu’nun kuzey ve doğusu ile Kayseri, Sıvas ve Şan- lıurfa çevreleri yağışlı ge- çecek. Hava sıcaklığı yurdun doğu kesimleri 4- 6 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir de- ğişiklik olmayacak. Türk Toplumunun Açmazõ... Yrd. Doç. Dr. Ayşe ATALAY Marmara Üniversitesi nelmesine yol açmaktadõr. Bu da beraberinde barõşõ, sev- giyi, dayanõşma duygusunu ve adaleti yok etmektedir. Eko- nomik nedenler de bireyin toplumsal sistemi sorgulama- sõ için gereksindiği maddi koşullarõ ve toplumsal sistemin sorgulanmasõ yoluyla alõnacak sonucu olumsuz yönde et- kilemekte, neredeyse olanaksõzlaştõrmaktadõr. Buna bir de yöneticilerin bireylerin toplumsal sistemi sorgulamalarõ için gerekli kanallarõ tõkamak istemeleri de eklenince; insan- larõn her gün çeşitli nedenlerle birbirlerinin boğazõna sa- rõldõğõ, cinnet geçirdiği, şiddet ve vahşet ekseninde dönüp duran, kõvranan bir toplum yapõsõ ortaya çõkmaktadõr. Türk toplumu öfkesini “öteki”ne değil, sisteme yönelttiği gün bu kaotik toplumsal yapõ da değişecektir. Baştarafı 2. Sayfada Polis şiddeti kaygı vericiİstanbul Haber Servisi - Po- lis Vazife ve Salahiyetleri Ka- nunu ve bazõ yasa değişiklikle- rinin, Türkiye’deki polis şidde- ti kültürüne katkõ sağladõğõ ve re- form çabalarõnõn önünde engel oluşturduğu belirtildi. İnsan Haklarõ İzleme Örgütü (Human Rights Watch) tarafõndan Tür- kiye ile ilgili hazõrlanan rapor- da, kanunun “kuvvet ve silah kullanma” ile ilgili maddesin- de, uluslararasõ standartlarda yer alan “ölümcül gücün son çare olarak ve sadece hayat kurtarmak amacıyla kullanı- labileceği” şartõnõn bulunma- dõğõna dikkat çekildi. “Adalete Karşı Safları Sık- laştırmak-Polis Şiddetiyle Mü- cedele Önündeki Engeller” başlõklõ 80 sayfalõk söz konusu raporda, Türkiye’de yaşanan “polis şiddeti” ve insan hakla- rõ ihlalleri konu alõndõ. Raporda, polis şiddeti iddialarõyla ilgili so- ruşturmalarõn “kusurlu ve ya- vaş” yürütülmesinin köklü bir sorun teşkil ettiği belirtilerek “Bu sorunu çözebilmenin önündeki önemli engellerden biri yetkiyi kötüye kullanma olaylarını inceleyecek bağım- sız ve etkin soruşturma me- kanizmalarının olmamasıdır. Savcılık soruşturmaları çok yavaş ilerlemekte, genellikle aylar, hatta yıllar almaktadır ve sıklıkla kovuşturmaya ge- rek olmadığı kararıyla so- nuçlanmaktadır” görüşü dile getirildi. Raporda, işkence gördüğü id- diasõ olan bir kişinin tõbbi mua- yene etmeye yetkili sağlõk ku- rumlarõnõn hepsinin devlet de- netimindeki resmi kurumlar ol- masõ eleştirildi. Raporda, poli- sin kötü muamelesine yönelik iddialar söz konusu olduğunda “hızlı, bağımsız, tarafsız ve kapsamlı bir soruşturma” yü- rütecek bağõmsõz bir birimin olmamasõnõn da olaylarda fail durumundaki polislerin ceza al- mamasõnda önemli bir etken olduğunun altõ çizildi. Polisin görevi kötüye kullan- dõğõ iddia edilen durumlarda memurun bağlõ bulunduğu em- niyet müdürlüklerinden polisi koruyan ve karşõ tarafõ suçlayan açõklamalar yapõldõğõna dikkat çekilen raporda, “Soruştur- malar devam ederken polis yetkililerince yapılan bu tür açıklamalar, savcılık soruş- turmasının sürdüğü davalar- da kararı beklemeye niyetli ol- madıklarını ve kamuya, poli- sin safları sıklaştırarak hak- larında insan hakları ihlalle- ri iddiaları bulunan memur- larına kurumsal bir cezasızlık sağlayacağını gösteriyor” de- nildi. Türkiye’de “polis şiddetinin ısrarla devam etmesinin” kay- gõ verici olduğu, şiddetin devam etmesinin nedeni olarak “kötü muamele yapanların hesap vermeyeceklerine yönelik hak- lı güvenleri bulunduğunu” gösterdiği kaydedilen raporda, Türkiye’de ateşli silahlarõn “haksız ve yersiz” kullanõmõnõn hâlâ temel bir sorun olduğuna dikkat çekildi. Kimlik sormanın bedeli ağır oldu TARKAN TEMUR Polis yeleği giyen 5 kişinin Avcõlar’daki bir restorandan bir kadõnõ kaçõrarak tecavüz et- mesinin ardõndan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’õn “üniformalı dahi olsa polise kimlik sorun” uyarõsõnõ dikkate alan Mustafa Alpoğan, kendisini durduran polis- lerden kimliklerini göstermelerini isteyince po- lisler tarafõndan acõmasõzca dövüldü. Alpdo- ğan’õn, kafatasõ ve burnu çatladõ, çenesi kõrõldõ. 4 Aralõk gecesi alkollü olarak kullandõğõ ara- cõyla evine dönen 41 yaşõndaki tekstilci Alp- doğan, maruz kaldõğõ polis şiddetini şöyle an- lattõ: “Avcılar sahil yolundan Küçükçek- mece’ye giderken polislerin yolu kestiğini görünce yönümü değiştirdim. Kaçtığımı sa- nan polis aracı aniden önümü kesti. Bana niye kaçtığımı sordular. Bende kaçmadı- ğımı, alkollü olduğum için ceza almamak için çevirmeden uzaklaşmaya çalıştığımı evi- min hemen yakında olduğunu ve evime git- tiğimi söyledim. Kimliğimi istediler. Ben kimliğimi gösterirken polislere ‘Bende sizin kimliğinizi görebilir miyim’ diye sordum. Ba- na hemen küfür etmeye başladılar, ‘Üni- formalõ olduğumuzu görmüyor musun, nasõl kimlik sorarsõn lan?’ diyerek yumruklama- ya başladılar. Başka bir polis kapıyı açarak beni arabadan aşağı yaka paça indirdiler, kelepçeleyerek beni yerde tekmelemeye başladılar. Ben İstanbul Emniyet Müdürü Celalletin Cerrah’ın ‘polislere üniformalõ bi- le olsa kimlik sorun’ sözlerini hatırladığım için bu uyarıyı dinleyerek kimlik sordum. Bir daha polise kimlik sormaya cesaret ede- bileceğimi düşünmüyorum” diye konuştu. Aynõ gün, DTP Bahçelievler İlçe Örgütü yö- neticisi Mustafa Erol da sokakta yolunu ke- sen ve sivil polis olduğunu söyleyen kişiler- den kimliklerini göstermelerini istemiş, ancak polister tarafõndan dövülmüştü. Mustafa Alpdoğan’õn eşi Melek Alpdoğan ise yaşadõğõ korkunç geceyi şöyle anlattõ. 4 Aralık gecesi Mustafa bir arkadaşıyla buluşacağını ve eve geç döneceği için ken- disini merak etmememi söyledi. Ancak ge- ce saat 02.00’da halen eve gelmediği için Mustafa’yı merak ettim ve telefon ettim. Yolda olduğunu, 15-20 dakika içinde evde olacağını söyleyince rahatlıkla uyudum. Saat 03.30’da uyandığımda eşim halen dönmemişti. Mustafa beni ancak sabah saatlerinde arayarak durumunu anlatabildi. Aldığı darbelerle kafatasında ve burnunda çatlak olmasına ve çenesinin kırılmasına rağmen, sabaha kadar yaralı halde kara- kolda bekletmişler. Telefonda konuşmak- ta zorlanıyordu, konuşamadığı için yaşa- dıklarını bile anlatamadı. Eşim hırsızlık yap- madı, cinayet işlemedi, sadece İstanbul’un emniyetinden sorumlu yetkili müdürünün ‘polise üniformalõ dahi olsa kimliğini sormak vatandaşõn görevi, kimliğini göstermekte po- lisin görevidir’ sözlerini dikkate aldı. Demek ki İstanbul Emniyet Müdürlüğü polisleri, Cerrah’a pek itibar etmiyor, güvenmi- yor”. Sağlõk kontrolünde çenesinde kõrõk, kafatasõnda ve burnunda çatlaklar, tüm vücu- dunda ise morluk ve yaralar olduğu belirlenen Alpdoğan, 7 Aralõk’ta Bahçelievler Yaşam Hastanesi’nde ameliyata alõndõ. Konuşmakta zorluk çeken Alpdoğan, aile- siyle de yazarak iletişim kuruyor, sadece sõvõ gõdalarla beslenebiliyor. Alpdoğan, kendisine saldõran polisler hakkõnda şikâyetçi olurken, polislerde Alpdoğan hakkõnda kendisini darp ettikleri iddiasõyla şikâyetçi oldu. BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Dünya, 10 Aralõk İnsan Haklarõ Gü- nü’nde yine kara bir tablo ile karşõ karşõya. Küreselleşme- nin getirdiği yeni değerler, son dönemde insan haklarõnõn ikinci plana atõlmasõna neden olurken ABD’nin Afganistan ve Irak’a yönelik askeri ope- rasyonlarõnda insan haklarõ- nõ da gerekçelerden biri ola- rak ortaya koymasõ, bu önem- li kavramõn yõpratõlmasõna giden sürecin önünü açtõ. İnsan Haklarõ İzleme Ör- gütü (HRW), BM Irak’a Yar- dõm Misyonu (UNAMI), Sõ- nõr Tanõmayan Doktorlar Ör- gütü ve diğer sivil toplum ku- ruluşlarõnõn araştõrmalarõna göre gerek Afganistan’da ge- rekse Irak’ta yaşamõnõ yitiren sivil sayõsõ 2001 yõlõndan bu yana 4 milyona yaklaştõ. Ev- siz kalan ve göç eden Iraklõ- larõn sayõsõ ise 6 milyonu buldu. UNAMI’nõn hazõrladõğõ son altõ aylõk raporda, gerek bölgesel Kürt yönetiminin gerekse merkezi yönetimin denetiminde olan bölgelerde işkence ve kötü muamelenin devam ettiği belirtildi. Ra- porda Iraklõ Kürtlerin “na- mus cinayetlerine” de dik- kat çekildi. Ülkenin gene- linde, Kürt bölgesi de dahil olmak üzere sivil tutuklularõn durumunun ciddi kaygõ ya- ratmakta olduğuna işaret edi- len raporda, BM Irak hükü- metinden cinsiyet temelli ay- rõmcõlõğõn önüne geçilmesini, töre cinayetleri işleyenlerin yargõ önüne çõkarõlmasõ için gerekli önlemlerin alõnmasõ- nõ istedi. HRW’nin Asya yö- neticisi Brad Adams imza- lõ bir başka raporda, ABD as- kerlerinin Afganlõ tutuklu- lara insanlõk dõşõ muamelede bulunduğu ve işkence yapõl- dõğõ belirtilirken, Afganis- tan İnsan Haklarõ Komisyo- nu da bu tür işkenceyi doğ- ruladõ. ABD, 2001’den bu ya- na çok tartõşõlan Guantanamo Üssü’ndeki işkencelere de devam etti. Avrupa’dan geri adım Öte yandan 11 Eylül son- rasõ gelişen güvenlik anlayõ- şõnõn doğurduğu korkular Avrupa’da insan haklarõ ka- zanõmlarõnda geriye gidişi hõzlandõrdõ. Özellikle, Müs- lüman ve Avrupalõ olma- yanlara yönelik insan hakla- rõ ihlaleleri giderek artmaya başladõ. AB son dönemde insan haklarõ konusundaki çifte standartlarõ ile öne çõk- maya başladõ. Birçok AB ül- kesinin ABD’yle yaptõğõ “te- rorizme karşı savaş” işbir- liği nedeniyle sõğõnma hakkõ ortadan kaldõrõldõ. Avrupa Komisyonu õrkçõlõğa ve ya- bancõ düşmanlõğõna sessiz kalmaya başladõ. İngiltere, İspanya, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Polonya, Belçika, Yunanistan, Kõbrõs ve Macaristan teker teker “şüphelileri” gözaltõnda tut- ma süresini uzatacak ve ay- rõm yapmadan mensubu bu- lunduklarõ ülkelere iadesini sağlayacak yasalarõ çõkardõ. Bu ülke hapishanelerdeki kö- tü muamele vakalarõnda pat- lama yaşanmaya başlandõ. ABD ile yürütülen siyasal or- taklõklar; insan haklarõnõn ih- lal edilmesi ve unutulmasõ için iyi bir gerekçe oldu. Bu durum katliamlara, “güven- lik amacıyla” sivillere karşõ şiddet uygulanmasõna hava sahalarõnõn işkence yapmak için kullanõlmasõna ve tarihi miraslarõn yasadõşõ biçimde başka ülkelere kaçõrõlmasõna yol açtõ. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM İnsan Haklarõ Komisyonu üyelerin- den CHP Sõvas Milletvekil Malik Ecder Özdemir, “Türkiye’nin insan hakları karnesinin giderek karardığını” vurgula- dõ. Özdemir, 10 Aralõk İnsan Haklarõ Gü- nü’nde yurttaşlarõ “temel hak ve özgürlük- lerimizin teminatı olan laik demokratik Cumhuriyete ve Cumhuriyetin değerleri- ne sahip çıkmaya” çağõrdõ. Özdemir, şunlarõ kaydetti: “Ülkemizde insan hak ve ihlalleri gide- rek artmaktadır. İstanbul’un göbeğinde, bir kadın, sahte polis kimliğine, kıyafeti- ne bürünmüş eşkıyalar tarafından, şehir eşkıyaları tarafından dağa kaldırılmış, günlerce tecavüze uğramıştır. Bu olaydan sonra İstanbul Emniyet Müdürü’nün bir açıklaması var: ‘Vatandaşõmõz duyarsõz, polise kimlik sorsun’ diyor. Polise kimlik soran vatandaşlarımızın akıbetini gazete- lerden ve televizyonlardan izliyoruz. Gün geçmiyor ki sokakta polisin arkadan ateş etmesiyle öldürülen yurttaş olmasın. İn- san hakları konusunda, giderek karne- miz kararmaktadır” dedi. İnsan Haklarõ Komisyonu üyeleri olarak bazõ cezaevlerini gezdiklerini anõmsatan Özdemir, şunlarõ söyledi: “Hazırladığımız raporları ilettik ama hiçbir gelişme olmadı. Bütün cezaevlerin- de kapasitenin 2 katı mahkûm barındırıl- maktadır. Bandırma Cezaevi’nde insan- lar üst üste, kucak kucağa yatıyor vazi- yetteler ve yine cezaevlerinde keyfi uygu- lamalar devam ediyor. Sabah ve akşam yapılan sayımlarda hiçbir yasal gerekçesi olmaksızın mahkûmlar tek sıra askeri di- sipline tabi tutuluyor. Buna uymayan, karşı çıkan mahkûmlar da işkence ve kö- tü muameleye maruz kalıyorlar ve yine günde 3 YTL’lik üç öğün iaşe bedeliyle mahkûm ve tutuklular insan gibi beslene- memektedir. Cezaevi ziyaretlerinde ceza- evinde yatan mahkûm ve tutukluların ya- kınları üst araması yapılırken kötü mua- meleye, zaman zaman cinsel tacize varan muameleye tabi tutuluyorlar. Cezaevine ilk girişte üst araması gerekçesiyle yapı- lan aramada, insanlar iç çamaşırları da- hil soyunduruluyor ve makat kontrolü yapılıyor. Hangi çağda yaşıyoruz? Bun- dan daha büyük insan onurunu kırıcı bir hareket olabilir mi? Polisteki, güvenlik güçlerindeki bu keyfilik nereden kaynak- lanıyor? Eğer TBMM’de bir milletvekili kalkıp ‘Ben seve seve insan öldürürüm’ di- yebiliyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’nde Başbakan pompalı tüfekle sokaktaki in- sanlara ateş eden adamı savunmak adına ‘Elbette benim vatandaşõm kendini koruya- cak’ diyorsa orada keyfilik almış başını gidiyor demektir, orada insan hakların- dan söz etmenin olanağı yoktur.” İnsan hakları küreselleşmeye kurban gitti AKP’nin insan hakları karnesi zayıf ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İn- san Haklarõ Evrensel Bildirgesi’nin be- nimsendiği 10 Aralõk Dünya İnsan Hakla- rõ Günü olarak kutlanõrken, AKP’nin insan hak ve özgürlüklerine yaklaşõmõ samimi bu- lunmadõ. Türkiye İnsan Haklarõ Kurumu Vakfõ (TİHAK) Başkanõ Muzaffer İlhan Erdost, 60 yõl içerisinde hak ve özgürlük- lerin daha çok baskõlandõğõ, ezildiği ve çiğ- nendiğini vurguladõ. Halkevleri Genel Baş- kan Yardõmcõsõ Ender Büyükçulha ise AKP’den hak ve özgürlüklere yönelik bek- lentinin hayalcilik olacağõna dikkat çekti. 10 Aralõk Dünya İnsan Haklarõ Günü’nde insan haklarõ örgütleri AKP’nin hak ve öz- gürlüklere yaklaşõmõ ile ortaya çõkan tabloyu değerlendirdi. TİHK Başkanõ Muzaffer İlhan Erdost, 60 yõl içerisinde insan haklarõ ve temel öz- gürlüklerinin uluslararasõ bir statüye ka- vuşturulduğunu belirterek, “Ne var ki, bu 60 yıl içerisinde, hak ve özgürlükler da- ha çok baskılandı, ezildi, çiğnendi ve yok edildi, yok ediliyor” değerlendirmesini yaptõ. Erdost, küresel egemenliğin önündeki siyasal, ideolojik, ekonomik engellerin, “taraf” olanlar tarafõndan “bertaraf” edil- meye başlanmasõyla birlikte, temel özgür- lükler, emek ve emekçilerin “ümüğünü sık- ma” özgürlüğüne dönüştüğünü vurguladõ. Erdost, “Küresel faşizmin girdabından, ulusların kültürel hazinesi ve zenginliği olan etnik, dinsel ve mezhepsel farklı- lıklar, ulusları etnik ve inançsal konum- larına göre, ayrıştırma ve ayırma hakkına dönüştürüldü” dedi. Halkevleri Genel Başkan Yardõmcõsõ Büyükçulha, Türki- ye’nin insan haklarõ tablosunun her geçen gün daha da kötüye gittiğine işaret ederek, “AKP’nin insan hakları ve demokrasi ko- nusunda samimiyetsiz olduğu söylemle- ri, ikiyüzlü bir tutum takındıkları ve son dönemde artışa geçen yaşam hakkına yö- nelik ihlallerle görülmüştür” dedi. Son dö- nemlerde doğrudan yaşam hakkõna yönelik hak ihlallerinde artõş görüldüğüne dikkat çe- kerek “AKP iktidarının kendini eleştiren, kendisine muhalefet eden kesimlere yö- nelik sergilediği antidemokratik tutum, olumsuzlukların temel başlığı olarak gö- rünüyor” diye konuştu. Büyükçulha, Baş- bakan Tayyip Erdoğan’õn “herkesin tüy- lerini diken diken eden sözleri” anõm- sandõğõnda insan haklarõ açõsõndan gelecek günlerde olumlu tabloyu beklemenin ha- yalcilik olacağõna dikkat çekti. Türki- ye’deki insan haklarõnõn “iç açıcı” görün- mediğini kaydeden İnsan Haklarõ Derneği (İHD) Genel Başkanõ Öztürk Türkdoğan, “12 Eylül’den bu yana temel sorunları- mızda kısmi ilerlemeye rağmen hepsi ol- duğu gibi duruyor. Yaşam hakkı ihlalleri, işkence devam ediyor. İfade özgürlüğü so- runu aşılamamış. Bulunduğumuz nokta pek iyi bir yerde olmadığımızı gösteriyor” diye konuştu. ‘Karnemiz kararıyor’ Mustafa Alpdoğan polise kimlik sormanın bedelini ağır ödedi. Alpdoğan konuşmakta zorluk çekiyor ve sadece sıvı gıdalar alabiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle