Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
14 KASIM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Bilkent’in Yanıtı
Çarşamba günkü yazım için Bilkent Üniversitesi Hu-
kuk Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Osman Berat
Gürzumar şu açıklamayı gönderdi:
“Anılan sempozyum tamamen bilimsel amaçlarla dü-
zenlenmiştir. Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vak-
fı’nın katkısı ile Almanya Federal Cumhuriyeti’nde ana-
yasa hukuku alanında söz sahibi olan dört yetkin bi-
lim adamı, Türk meslektaşları ile birlikte toplantıya ka-
tılmışlardır. Toplantıda bildiri sunan Alman bilim adam-
ları, Almanya Federal Anayasa Mahkemesi eski baş-
kan yardımcısı Prof. Dr. Winfried Hassemer, Freiburg
Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Dietrich Murs-
wiek, Freiburg Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tho-
mas Würtenberger ve Prof. Dr. Hans-Heiner Küh-
ne’dir. Sempozyumda konuşma yapan Türk bilim
adamları ise, Anayasa Mahkemesi raportörü Doç. Dr.
Osman Can, Başkent Üniversitesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Mehmet Turhan, Bilkent Üniversitesi öğre-
tim üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun ve İstanbul Üni-
versitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Oktay Uygun’dur.
Sempozyumda her iki ülke anayasasında da mev-
cut olan değiştirilemez nitelikteki ilkeler ile Batı ve Do-
ğu Almanya’nın birleşmesi sürecinde karşılaşılan ana-
yasayı değiştirme sorunu örneği üzerinde anayasala-
rın değiştirilmesi ya da yenilenmesi konularına yer ve-
rilmiştir. Toplantıya Ankara’daki tüm hukuk fakültele-
rinin ilgili öğretim üyeleri ile öğrencileri, kamu kurum
ve kuruluşları ile yüksek yargı organlarının başkanları
veya temsilcileri davet edilmiş ve bu vesileyle tartış-
malara katılmaları zemini yaratılmıştır.
Alman Anayasası’ndaki değiştirilemez ilkeler
Toplantıya katılan Alman bilim adamlarının tamamı,
birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Federal Alman
Anayasası’nda da değiştirilemez ilkelerin yer aldığı-
nı ve bu ilkelerin gerekli ve zorunlu olduğunu vurgu-
lamış ve bu ilkelerin demokratik rejim ile çelişki için-
de bulunmayıp, aksine bu rejimi korumak için kabul edil-
diğini açıkça dile getirmişlerdir. Yazılı ve görsel basında,
söz konusu Alman bilim adamlarından Prof. Dr. Win-
fried Hassemer’in anayasalarda yer alan değiştirilemez
ilkelerin ‘demokratik rejime aykırı olduğu’nu söyle-
diği ifade olunmaktadır. Toplantıya katılan bütün ko-
nuşmacı ve davetlilerin teyit edeceği üzere Prof. Has-
semer’e atfedilen bu ifadeler tamamıyla gerçeğe ay-
kırıdır. Aksine, adı geçen bilim adamı anayasalardaki
değiştirilemez ilkelerin siyasal iktidar ve yasama erki-
nin tasarruf alanının dışında bırakıldığını; bu ilkelerin sos-
yal değişimlere uyum sağlaması gibi bir hukuki zo-
runluluğun da söz konusu edilemeyeceğini açıkça be-
lirtmiştir.
Toplantıya konuşmacı olarak katılan Türk bilim
adamları arasında, anayasa değiştirilirken TC Anaya-
sası’nda yer alan değiştirilemez ikelere de dokunul-
masının kaçınılmaz olduğunu, yoruma açık kavramla-
rın TC Anayasası’nda yer alan değiştirilemez ilkeler kap-
samına alınmasının yanlış olduğunu savunanlar oldu-
ğu gibi; başka bir bildiride ise bu görüşlerin tam aksi,
açık ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde dile ge-
tirilmiştir. Ayrıca tartışmalar sırasında salondaki bilim
adamları ve diğer dinleyiciler, anayasada yer alan de-
ğiştirilemez nitelikteki ilkelerin mevcudiyetini savunan
değerlendirmeler yapmışlardır.
Ortaya çıkan görüş
Sempozyum sonunda ortaya çıkan ağırlıklı görüş, de-
ğiştirilemez ilkelerin demokratik rejimle çelişmedi-
ği ve bunların gerekli olduğu yolundadır. Tarafımdan
yapılan kapanış konuşmasında da Türk Anayasa Hu-
kuku öğretisindeki egemen görüşün bu yönde oldu-
ğu özellikle vurgulanmış ve Alman meslektaşlarımızın
bu konuda aydınlanması sağlanmıştır. Son yıllarda gün-
demden hiç düşmeyen bir anayasa hukuku sorununun
bir hukuk fakültesi çatısı altında salt bilimsel açıdan ele
alınması doğal ve gereklidir. Bilkent Üniversitesi Hu-
kuk Fakültesi’nin, değiştirilemez ilkelerin değiştirilme-
sine zemin hazırlamak için bu toplantıyı düzenlediği yo-
lundaki değerlendirmelere itibar edilmemelidir. Bu top-
lantının herhangi bir siyasal partinin ya da siyasal ik-
tidarın projelerini olgunlaştırmak için düzenlenmiş
olabileceği kuşkusu tamamen yersizdir.
Bu mektubu, gazetecilik anlayışınızın bir gereği
olarak tümüyle yayımlayacağınız inancı ile saygılarımı
sunarım.”
Sayın dekanın yanıtında sözünü ettiği Prof. Dr. Has-
semer’in yazıma aldığım görüşlerinin kaynağı devlet
ajansı AA’nın bültenidir.
Yanıt yazısının ara başlıkları da daha kolay okuna-
bilmesi için tarafımdan konulmuştur.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Amerikalı üst düzey yöneticiler de öngö-
rüyor ki, yeni başkan Barack Obama’nın en
büyük derdi ABD kaynaklı küresel ekonomik
kriz olmayacak. Irak ve Afganistan kaynak-
lı El Kaide terörü Obama’yı derinden dü-
şündürüyor. Ve ne yazık ki yakın çevresinin,
teröristlerin yeni başkanı “test” edeceği
konusundaki kaygısı bu düşünceyi derin-
leştiriyor! İki kara adam; Obama ve Usame
pusuda bekliyor!
ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından Saddam
ordusunun şaşkınlığı bitince ülkenin
dört bir yanında sokak çatışmalarının
kilit noktasını El Kaide grupları oluş-
turmuştu. Irak’taki 150 bin Amerikan
askerine karşı sayıları zaman za-
man 15 ile 30 bin arasında değişen
direnişçi gruplar mücadele ediyordu.
Direnişçiler bazen haftada 25 civa-
rında bombalı araç saldırısı düzenli-
yordu. Sokaklarda serseri mayın gibi pat-
layan araçların yarattığı korku ülkeyi ce-
henneme çevirmişti. İntihar komandolarına
bir süre sonra katılan keskin nişancılar ise
ABD’li askerlere kâbus yaşatıyordu.
ABD güçleri, kayıpların artması ve ülkenin
kan gölüne dönmesi üzerine 2007’de El Am-
bar, Necef ve Tıkrit başta olmak üzere di-
renişçilerin yaygın olduğu bölgeleri abluka
altına almış ve bir kıyıma girişmişlerdi. As-
lında operasyonlarda salt El Kaide militan-
ları değil, örgütün adını kullanan, haraç ve
fidye için adam kaçıran ve acımasızca ka-
fa kesen yağmacı gruplar da etkisizleştiril-
mişti. El Kaide gruplarına yönelik en büyük
operasyon ise 10 Haziran 2006 gecesi ya-
pıldı. O gece ABD’nin başına 25 milyon do-
lar ödül koyduğu, Irak’taki El Kaide örgü-
tünün lideri Ebu Musab Zerkavi’nin öldü-
rülmesi Bin Ladin’ci gruplara büyük darbe
vurdu. Ancak tüm bunlar ABD’nin mutlak za-
feri değildi! Çünkü direnişçilerin eylemleri ak-
samış olsa da durmamıştı, durmayacaktı!
Yapılan son açıklamaya göre işgalin baş-
ladığı Mart 2003’ten bu yana Irak’ta
4 bin ABD askeri öldürüldü. Bölgedeki
askerler arasında intihar olayları gi-
derek arttı. Psikolojisi bozulan en az
400 asker ABD’de tedavi altında tu-
tuluyor.
Obama, seçim kampanyası sıra-
sında askerlerin yaşadığı bu travma-
nın yansımalarından olsa gerek baş-
kan seçildiği takdirde Irak’taki askerleri
mümkün olan en kısa sürede ülkeye geri ge-
tireceği sözünü verdi.
Irak El Kaide’sinin lideri Ebu Ömer el Bağ-
dadi ise seçimden hemen sonra, Oba-
ma’yı Irak ve Afganistan’dan çekilmesi ko-
nusunda tehdit etti. Benzer tehdidi Taliban
da dillendirdi.
Obama’nın seçimi kazanmasından bir
hafta sonra Washington Post gazetesinde,
ulusal güvenlik danışmanlarına dayandırılan
bir haber yer aldı. Danışmanlar, 20 Ocak’ta
göreve başlayacak olan Obama’nın, “Bin La-
din’in yakalanması taahhüdünü yenilemeyi
planladığını” söylemişlerdi. Gazeteye göre
danışmanlardan biri, “El Kaide bizim düş-
manımız ve Bin Ladin bizim başlıca hedefi-
miz” demişti.
Barack Obama seçimlerden önce Tek-
sas’ta yaptığı “George Bush ve John
McCain, Irak’ı istila etmeye karar verince-
ye kadar Irak’ta El Kaide diye bir şey yok-
tu” şeklindeki konuşmasını halen savunu-
yor mu bilinmiyor! Ancak danışmanlarının
açıklamaları Bush’un ona kötü bir
miras bıraktığından emin olduğunu
gösteriyor.
Peki Amerika’nın yeni başkanı bu
mirastan nasıl etkilenecek? ABD
elindeki tüm teknolojik güce rağmen
Afganistan sınırındaki Veziristan böl-
gesinde gizlendiği tahmin edilen
Usame bin Ladin’i bulamıyor. Hatta
11 Eylül’ün yıldönümünden bir hafta önce
örgütün basın kolu Es-Sahab üzerinden
ABD’yi “Allah’ın izniyle sizleri memnun ede-
cek şeyleri görmek için 11 Eylül’ü bekleyin”
diye tehdit eden El Kaide’nin iki numaralı is-
mi Eymen El Zevahiri’ye de ulaşamıyor!
Sonuçta ne olursa olsun uzun süredir de-
rin bir sessizlik yaşayan El Kaide, küresel
ekonomik krizin ardından ABD’ye yeni bir te-
rör şoku yaşatabileceğini gösteriyor! 4 Ka-
sım’daki başkanlık seçiminin hemen ardın-
dan Irak ve Afganistan’da yoğunlaşan terör
olayları da bunun ipuçlarını veriyor! Son 9
günde Irak’ta çoğu intihar eylemi olmak üze-
re 26 saldırı düzenlendi, 115 Iraklı öldü, 229
kişi de yaralandı. Saldırılarda 3 ABD aske-
ri yaşamını yitirdi, 2’si de yaralandı. Afga-
nistan’da da durum farklı değil. Bu ülkede-
ki 8 Taliban eyleminde 1 ABD ve 2 İspan-
yol askeri ile 110 sivil öldü, 132’si de yara-
landı.
Örgüt küresel bir eylem için pusuda mı du-
ruyor! Öyleyse bu pusu yalnızca yeni ve sı-
radan bir eylemi değil Usame bin Ladin’in
kararlılığını da bünyesinde barındırıyor. Ni-
tekim bu düşünce Obama’nın yakın çalış-
ma arkadaşlarını da ürkütüyor. Örneğin
Obama’nın yakın çevresinden Joe Bi-
den’in seçimlerden hemen önce Se-
attle’da yaptığı konuşmada, “Oba-
ma’yı test etmek için teröristlerin kı-
sa zamanda bir şey yapacaklarını” söy-
lemesi dikkat çekiyor.
Bu endişeyi seçimin hemen ardın-
dan Obama’nın kabinesinde yer ala-
cağı belirtilen Zbigniew Brzezinski
de dillendirdi. Brzezinski, Almanya’nın ulus-
lararası yayın kuruluşu Deutsche Welle’ye
verdiği röportajda, “Obama’nın gerektiğin-
de Pakistan sınırları içinde askeri operasyon
düzenleyebileceğini, çünkü buralarda El
Kaide’nin barındığına dair çok güçlü süpheler
olduğunu” savundu. Brzezinski, “Öyle ya da
böyle her Amerikan başkanı yeni tehditler ve
koşullarca bir biçimde test edilir” diyerek Bi-
den’in kaygılarını paylaştığını da ifade etti.
Kimin kimi test edeceği, Obama’nın 20
Ocak’ta görevi devralmasından sonra
anlaşılacak! Ancak bir gerçek var ki, teh-
didini sürdüren küresel terör ABD’yi en za-
yıf kalacağı durumda test edebilmenin fır-
satını kolluyor.
Pusuda İki Kara Adam!..
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr
ABD’nin tüm çabasına karşın
izini bulamadığı Eymen el Ze-
vahiri (Ayman al-Zewahiri) ör-
gütün salt iki numaralı ismi de-
ğil aynı zamanda kara kutusu...
Mısırlı Zevahiri hakkında çok
detaylı bilgi bulunmuyor. Zeva-
hiri ile ilgili en kapsamlı çalışmayı
bir dönem onun yakın
dostlarından olan Mı-
sırlı Montasser al Zay-
yat kaleme almıştı. Zay-
yat’ın “El-Kaide’ye Gi-
den Yol” adlı kitabında
Zevahiri’nin yaşamı ve
düşünce yapısıyla ilgili
çarpıcı bilgiler yer alıyor.
Zevahiri aslında ülkesindeki İs-
lami hareketlere 1970’lerin so-
nunda katılmış bir cerrah. Mı-
sır’da hükümeti devirmek için ör-
gütlenen ve Enver Sedat sui-
kastı ile bağlantısı olduğu iddia-
sıyla üç yıl cezaevinde kalan
Zevahiri’nin Afganistan’a kaçışı,
orada Usame bin Ladin’le işbir-
liğine girerek onun doktoru ve
danışmanı olmasına uzanan sü-
reç kitabın önemli bölümlerini
kapsıyor.
Ihvan-ı Müslümin’den (Müs-
lüman Kardeşler) başlayarak ra-
dikal dinci örgütlerin Mısır’daki
faaliyetlerinin de anlatıldığı ki-
tapta görülüyor ki, 11 Eylül sal-
dırılarını planlayarak 3 bin 25 ki-
şinin ölümüne yol açan Zevahi-
ri, Mısır’da yaşadığı dönemlerde
güreş sporunu bile vahşi bulan
biri olarak tanınıyor! Kitapta böy-
lesi bir insanın büyük terör ey-
lemlerini düzenleyebile-
cek bir sürece nasıl sü-
rüklendiği konusunda dik-
kat çekici saptamalar bu-
lunuyor.
2003’te Arapça’dan İn-
gilizce’ye çevrilen bu ki-
tap ABD’deki El Kaide
uzmanlarına göre Zevahiri
ile ilgili en kapsamlı çalışma.
Bu yüzden olsa gerek kimi Ame-
rikan üniversitelerinde ders kitabı
olarak okutuluyor! Kitapta as-
lında Mısır’da hırpalanan, aşa-
ğılanan ve yaşadığı toprakları
terk etmeye zorlanarak karizması
çizilen küresel terörün iki nu-
maralı isminin Zevahiri kurtarma
çalışmaları anlatılıyor. ABD’liler
Zevahiri’nin yaşamını yakın bir
düşünce arkadaşının kaleminden
okurken salt 11 Eylül’ün hangi
psikolojiyle yapıldığını değil,
onun nasıl halen yakalanamadı-
ğını da anlamaya çalışıyor!
Zevahiri Kurtarmak!
70 bin kişinin telefonunun dakika dakika dinlendiği Türkiye’de bir tek Hayal ‘kapsama alanõ dõşõnda’ kalmõş
Yalnõz Hayal dinlenmemişFIRAT KOZOK
ANKARA - Mahkeme kararlarõy-
la 70 bin kişinin telefonlarõnõn dakika
dakika dinlendiği Türkiye’de Hrant
Dink suikastõnõn azmettiricisi olarak
tutuklanan Yasin Hayal’in, yurtdõşõ te-
lefon görüşmelerinin Adalet Bakan-
lõğõ’nõn gerekli izni vermemesi nede-
niyle tespit edilememesi, bakanlõğõ
eleştirilerin odağõ haline getirdi. Dink
ailesinin avukatõ Deniz Tuna, “Ba-
kanlığın izin vermemiş olması, bu ci-
nayetin çözülmemesi için uğraşıl-
dığını gösteriyor” dedi.
Başbakanlõk Teftiş Kurulu’nun
Hrant Dink suikastõyla ilgili raporu,
Dink’in göz göre göre öldürüldüğünü
ortaya koydu. Raporda, Yasin Hayal’in
yurtdõşõ telefon görüşmelerini kimlerle
yaptõğõnõn Adalet Bakanlõğõ’nõn gerekli
izni vermemesi nedeniyle tespit edi-
lemediğinin belirtilmesi, bakanlõğõ
ağõr bir sorumlulukla karşõ karşõya bõ-
raktõ. Bakanlõk şimdi “Gerekli izin ve-
rilseydi belki de suikast önlenebi-
lecekti” eleştirisiyle karşõ karşõya.
Oysa Türkiye’de telefon dinleme ar-
tõk “sıradan bir vaka” haline geldi.
Kõsa bir süre önce TBMM Telekulak
Araştõrma Komisyonu’na bilgi veren
Telekomünikasyon İletişim Başkanõ
Fethi Şimşek, Türkiye’de yaklaşõk 70
bin kişinin telefon görüşmelerinin
mahkeme kararõyla kayda alõndõğõnõ
söylemişti. Dinlemeler çerçevesinde
gazetecisinden, siyasetçisine; işada-
mõndan, sanatçõsõna çok sayõda kişi-
nin özel yaşamõ ifşa edilmişti. Son ola-
rak Ergenekon iddianamesinde de
ortaya çõktõğõ gibi telefon dinlemele-
rinin bu kadar gündemde olduğu bir
ülkede böylesine önemli bir suikastõn
azmettiricisi olarak tutuklanan Ha-
yal’in “kapsama alanı dışında kal-
ması” dikkat çekerken, gelişmelere
Dink ailesi de tepki gösterdi.
‘Rapor bir şeylerin
gizlendiğini ifade ediyor’
Ailenin avukatõ Deniz Tuna, Cum-
huriyet’e yaptõğõ açõklamada Teftiş
Kurulu raporundaki tespitlerden ken-
dilerinin de yeni haberdar olduklarõnõ
söyledi. Tuna, şunlarõ kaydetti:
“Bu yine her halükârda bir şey-
lerin gizlendiğini ifade ediyor.
Onun dışında çok söyleyebilecek
bir şey yok. Biz şuna hiç ikna de-
ğiliz zaten; bu cinayet planından
haberdar olunamaması ya da ön-
lenememesi hiç mümkün değil.
Yasin Hayal’i, ilişkilerini, arka-
daşlarını 24 saat takip altında tut-
tuklarını söylüyorlar. Ben Ha-
yal’in dinlenmediğini de düşün-
müyorum. Bakanlığın bu noktada
hâlâ bunun için izin vermemiş ol-
ması, cinayetin çözülmemesi için
uğraşıldığını gösteriyor.”
Öte yandan Başbakanlõk Teftiş
Kurulu’nun Dink raporunda polis ve
jandarma arasõnda koordinasyon-
suzluğa ve görevlilerin açõk ihma-
line yer verilmesi, idari soruştur-
manõn yenilenmesi ve sorumlularõn
yargõlanmasõ istemlerini de günde-
me getirdi. Meclis’te Hrant Dink ci-
nayetini araştõrmak üzere kurulan alt
komisyon başkanõ Mehmet Ocak-
tan hem kendi komisyon raporla-
rõnõn, hem de Başbakanlõk Teftiş
Kurulu Raporu’nun devlet görevli-
lerinin ağõr ihmalini ortaya koydu-
ğunu söyledi.
İstanbul Barosu Başkanõ Muam-
mer Aydın da son raporun Dink ci-
nayetinde ihmali bulunan devlet gö-
revlileri hakkõnda ayrõ bir soruştur-
mayõ gerektirdiğini belirterek “Ra-
pordaki istihbarat zafiyetinde kim-
lerin sorumluluğu varsa; yargıla-
ması yapılacak ve haklarında ida-
ri soruşturma yapılacak kişiler de
bunlardır” dedi.
Başbakanlõk Teftiş Kurulu’nun Dink raporunda polis ve jandarma arasõnda
koordinasyonsuzluğa ve görevlilerin açõk ihmaline yer verilmesi, idari soruşturmanõn
yenilenmesi ve sorumlularõn yargõlanmasõ talebini gündeme getirdi.
A K P ’ L İ A K G Ü L
Vurmakta
õsrarlõ
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- “Ben vurmaktan hoşlanan bir
adam değilim, ama devletim ve
milletime karşı gelenleri elbette
vurmaktan hoşlanacağım” diyen
AKP’li Abdulkadir Akgül, dün de
benzer açõklamalar yaptõ. Önce
“Devletin karşısında olanlar kim,
teröristler, vururum, ne var bun-
da?” diyen Akgül, daha sonra yazõlõ
bir açõklamayla, “terörle mücadele
sırasında asker ve polisin ülkesini
korumak için meşru müdafaa hak-
kını yasal çerçevede kullanarak he-
reket etmesi zorunluluğunu” ifade
etmeye çalõştõğõnõ savundu.
TBMM Başkanõ Köksal Toptan,
Akgül’ün sözlerinin anõmsatõlmasõ
üzerine, “Bu tür sözleri sarf etme-
mek lazım. Hukuk devletini savu-
nuyoruz. Hukuk devletinde kimin
ne yapacağı belli, yasaların kime
ne yetki verdiği belli. Bütün bunla-
rın üstünde, kimsenin kendisini gö-
revli saymaması lazım. Bu sözlere
dikkat etmek lazım” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Hakkı
Süha Okay, “Başbakan bunu ma-
zur gösterirse, çok doğal ki millet-
vekili de bunu tasvip eder. Millet-
vekili tasvip edebiliyorsa, düşünün
halkın neler yapabileceğini. Dile-
rim, toplum bu açıklamalardan et-
kilenmez ve söylenenlerin gereğini
yapmaya kalkışmaz” diye konuştu.
MHP Genel Başkan Yardõmcõsõ
Mehmet Ekici de, DTP’li komisyon
üyelerinin yalan yanlõş konuştuğunu,
Akgül’ün de refleks olarak o sözleri
söylemiş olabileceğini belirtti. Baş-
bakan Tayyip Erdoğan’õn pompalõ
tüfekle ilgili açõklamalarõnõn anõmsa-
tõlmasõ üzerine Ekici, “Arabalarda
ön teker nereden giderse arka te-
ker de oradan gider” dedi.
Başbakan, İstanbul Belediye Başkanlõğõ döneminden bu yana basõnla hep kavgalõ oldu
BasınterbiyecisiErdoğan
MİYASE İLKNUR
Basõna karşõ Başbakan Er-
doğan ve danõşmanlarõnõn
uyguladõğõ hizaya getirme
yöntemlerine bir yenisi ek-
lendi. Başbakanlõk muhabir-
lerinin akreditasyon kartlarõ
yenilenirken yedi gazetecinin
kartlarõnõn iptal edilerek, bu
gazetecilerin Başbakanlõğa
girmeleri, Başbakan Erdo-
ğan’õn katõlacağõ organizas-
yonlarõ izlemeleri yasaklan-
dõ. Basõn kuruluşlarõnõn ola-
ya tepki göstermesi üzerine
Başbakanlõk Sözcüsü Akif
Beki, kartlarõ yenilenmeyen
gazeteciler için “objektif
kriterleri ihlal eden” tanõ-
mõnõ kullandõ. Objektif kri-
terlerin kim tarafõndan ve ne
şekilde belirlendiği sorusunun
yanõtõnõ kartlarõ iptal edilen
gazetecilerin heberlerinde
bulmak mümkün.
Akreditasyon kartlarõ iptal
edilen gazetecilerden Hürri-
yet gazetesi muhabiri Ha-
san Tüfekçi, AKP kapatma
davasõnõn açõlmasõndan son-
ra Cumhurbaşkanõ Gül ile
Başbakan Erdoğan’õn Çuku-
rambar’da gizli zirvesi, AKP
Grubu’ndaki torpil notlarõ ve
“Başbakanlık iftar vakti
Allah’a emanet” haberleri-
ne imza atmõştõ.
Hürriyet muhabiri Turan
Yılmaz ile Milliyet muhabi-
ri Abdullah Karakuş, AKP
MYK ve Bakanlar Kurulu
toplantõlarõ ile Başbakan Er-
doğan’õn bazõ kabullerinin
perde arkasõnõ haber yap-
mõşlardõ. Akşam gazetesi
Başbakanlõk muhabiri Ali
Ekber Ertürk ise Başba-
kanlõk’ta kadõnlara mescit
açõlmasõ ile spor salonunun
sarõ laciverte boyanmasõ olay-
larõnõ haberleştirmişti. Star
TV muhabiri Fatma Çözen
ile Evrensel muhabiri Sultan
Özer de son aylarda Başba-
kan’a yönelttikleri aykõrõ so-
rular nedeniyle sõk sõk Baş-
bakanlõk Sözcüsü Akif Beki
tarafõndan uyarõlmõştõ.
Belediye başkanıyken
de kavgalıydı
Erdoğan Nisan 1994’te İs-
tanbul Büyükşehir Belediye
Başkanõ olduktan sonra ba-
sõna yönelik ambargolarõna
hemen başladõ. Belediye mu-
habirlerinin özel kalemdeki
türbanlõ sekreterleri haber
yapmasõndan iki gün sonra
muhabirlerin özel kaleme gi-
rişini yasakladõ. Makam oda-
sõnõn bulunduğu salona bakan
basõn odasõnõn kapõsõna da ki-
lit vurdu. Toplantõlarda hoş-
lanmadõğõ sorular soran Hür-
riyet gazetesi muhabiri mer-
hum Kemal Diyarbekir’i
herkesin içinde azarladõ.
Başbakan olduğu ilk gün-
lerde de bir yõlbaşõ gecesi
Zonguldak’ta Çocuk Esirge-
me Kurumu’nu gezerken ya-
nõna yaklaşõp istemediği bir
soruyu yönelten Hürriyet mu-
habirini “sarhoş” diyerek
azarladõ. Görev yaptõğõ süre
içinde 150’ye yakõn gazete-
ciye dava açarak Özal’õn re-
korunu kõrdõ. Doğan Gru-
bu’na YİMPAŞ ve Deniz
Feneri haberleri nedeniyle
boykot çağrõsõ yaptõ. Oğlunun
gemi almasõnõ haber yapan
Vatan gazetesine de öfke
kusmuştu.
Polislerin serbest bõrakõlmasõna tepki
Adana’nın Ova Mahallesi’nde moto-
sikleti çalınan polis memuru ve mesai
arkadaşı tarafından “dur” ihtarına
uymadığı gerekçesiyle sırtından vu-
rulan14 yaşındaki A.Y.’nin ailesi İnsan
Hakları Derneği’nde basın toplantısı
yaparak polislerin tutuksuz yargılan-
masına tepki gösterdi. A.Y.’nin anne-
si Nazmiye Y., “Oğlum 4 gündür, po-
lisin hırsına yenik düşmesinden dola-
yı hastanede hayat mücadelesi veriyor.
Kurtulsa bile doktorun söylediğine gö-
re kurşunun omuriliğe zarar verme-
sinden dolayı felç kalacak. Oğlum, po-
lis kurşunuyla 4 gündür hayat müca-
delesi veriyor. Onu vuranlar ise elini ko-
lunu sallayarak geziyor. Bu davanın so-
nuna kadar takipçisi olacağız” dedi.
Sendikalar: AİHM kararõyla hukuksuzluk kanõtlandõ
‘Toplugörüşmekomedisineson’
MAHMUT LICALI
ANKARA - KESK Genel
Başkanõ Sami Evren, Av-
rupa İnsan Haklarõ Mahke-
mesi’nin (AİHM) Türki-
ye’nin örgütlenme hakkõnõ
ihlal ettiği ve sendikalarõn
pazarlõk yapma hakkõ oldu-
ğu yönündeki kararõyla son
iki yõldõr AKP hükümeti ile
sendika temsilcileri arasõnda
toplu görüşme adõ altõnda ya-
põlanlarõn hukuksuz oldu-
ğunun ortaya çõktõğõnõ söy-
ledi. Evren, “2009 yılı için
yapılan görüşmenin iptal
edilmesi ve hemen yeni bir
görüşme yapılması lazım”
dedi. Tüm Belediye ve Ye-
rel Yönetim Hizmetleri
Emekçileri Sendikasõ (TÜM
BEL-SEN) Genel Başkanõ
Vicdan Baykara da bugüne
kadar yapõlan toplu görüşme
komedilerinin sona erdiğini
belirterek, “Bundan sonra
gerçek anlamda toplu gö-
rüşmenin yapılması gere-
kir” diye konuştu.
Fotoğraf:YUSUFBAŞTUĞ)