22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 14 KASIM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Bilkent’in Yanıtı Çarşamba günkü yazım için Bilkent Üniversitesi Hu- kuk Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Osman Berat Gürzumar şu açıklamayı gönderdi: “Anılan sempozyum tamamen bilimsel amaçlarla dü- zenlenmiştir. Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vak- fı’nın katkısı ile Almanya Federal Cumhuriyeti’nde ana- yasa hukuku alanında söz sahibi olan dört yetkin bi- lim adamı, Türk meslektaşları ile birlikte toplantıya ka- tılmışlardır. Toplantıda bildiri sunan Alman bilim adam- ları, Almanya Federal Anayasa Mahkemesi eski baş- kan yardımcısı Prof. Dr. Winfried Hassemer, Freiburg Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Dietrich Murs- wiek, Freiburg Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tho- mas Würtenberger ve Prof. Dr. Hans-Heiner Küh- ne’dir. Sempozyumda konuşma yapan Türk bilim adamları ise, Anayasa Mahkemesi raportörü Doç. Dr. Osman Can, Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Turhan, Bilkent Üniversitesi öğre- tim üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun ve İstanbul Üni- versitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Oktay Uygun’dur. Sempozyumda her iki ülke anayasasında da mev- cut olan değiştirilemez nitelikteki ilkeler ile Batı ve Do- ğu Almanya’nın birleşmesi sürecinde karşılaşılan ana- yasayı değiştirme sorunu örneği üzerinde anayasala- rın değiştirilmesi ya da yenilenmesi konularına yer ve- rilmiştir. Toplantıya Ankara’daki tüm hukuk fakültele- rinin ilgili öğretim üyeleri ile öğrencileri, kamu kurum ve kuruluşları ile yüksek yargı organlarının başkanları veya temsilcileri davet edilmiş ve bu vesileyle tartış- malara katılmaları zemini yaratılmıştır. Alman Anayasası’ndaki değiştirilemez ilkeler Toplantıya katılan Alman bilim adamlarının tamamı, birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Federal Alman Anayasası’nda da değiştirilemez ilkelerin yer aldığı- nı ve bu ilkelerin gerekli ve zorunlu olduğunu vurgu- lamış ve bu ilkelerin demokratik rejim ile çelişki için- de bulunmayıp, aksine bu rejimi korumak için kabul edil- diğini açıkça dile getirmişlerdir. Yazılı ve görsel basında, söz konusu Alman bilim adamlarından Prof. Dr. Win- fried Hassemer’in anayasalarda yer alan değiştirilemez ilkelerin ‘demokratik rejime aykırı olduğu’nu söyle- diği ifade olunmaktadır. Toplantıya katılan bütün ko- nuşmacı ve davetlilerin teyit edeceği üzere Prof. Has- semer’e atfedilen bu ifadeler tamamıyla gerçeğe ay- kırıdır. Aksine, adı geçen bilim adamı anayasalardaki değiştirilemez ilkelerin siyasal iktidar ve yasama erki- nin tasarruf alanının dışında bırakıldığını; bu ilkelerin sos- yal değişimlere uyum sağlaması gibi bir hukuki zo- runluluğun da söz konusu edilemeyeceğini açıkça be- lirtmiştir. Toplantıya konuşmacı olarak katılan Türk bilim adamları arasında, anayasa değiştirilirken TC Anaya- sası’nda yer alan değiştirilemez ikelere de dokunul- masının kaçınılmaz olduğunu, yoruma açık kavramla- rın TC Anayasası’nda yer alan değiştirilemez ilkeler kap- samına alınmasının yanlış olduğunu savunanlar oldu- ğu gibi; başka bir bildiride ise bu görüşlerin tam aksi, açık ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde dile ge- tirilmiştir. Ayrıca tartışmalar sırasında salondaki bilim adamları ve diğer dinleyiciler, anayasada yer alan de- ğiştirilemez nitelikteki ilkelerin mevcudiyetini savunan değerlendirmeler yapmışlardır. Ortaya çıkan görüş Sempozyum sonunda ortaya çıkan ağırlıklı görüş, de- ğiştirilemez ilkelerin demokratik rejimle çelişmedi- ği ve bunların gerekli olduğu yolundadır. Tarafımdan yapılan kapanış konuşmasında da Türk Anayasa Hu- kuku öğretisindeki egemen görüşün bu yönde oldu- ğu özellikle vurgulanmış ve Alman meslektaşlarımızın bu konuda aydınlanması sağlanmıştır. Son yıllarda gün- demden hiç düşmeyen bir anayasa hukuku sorununun bir hukuk fakültesi çatısı altında salt bilimsel açıdan ele alınması doğal ve gereklidir. Bilkent Üniversitesi Hu- kuk Fakültesi’nin, değiştirilemez ilkelerin değiştirilme- sine zemin hazırlamak için bu toplantıyı düzenlediği yo- lundaki değerlendirmelere itibar edilmemelidir. Bu top- lantının herhangi bir siyasal partinin ya da siyasal ik- tidarın projelerini olgunlaştırmak için düzenlenmiş olabileceği kuşkusu tamamen yersizdir. Bu mektubu, gazetecilik anlayışınızın bir gereği olarak tümüyle yayımlayacağınız inancı ile saygılarımı sunarım.” Sayın dekanın yanıtında sözünü ettiği Prof. Dr. Has- semer’in yazıma aldığım görüşlerinin kaynağı devlet ajansı AA’nın bültenidir. Yanıt yazısının ara başlıkları da daha kolay okuna- bilmesi için tarafımdan konulmuştur. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Amerikalı üst düzey yöneticiler de öngö- rüyor ki, yeni başkan Barack Obama’nın en büyük derdi ABD kaynaklı küresel ekonomik kriz olmayacak. Irak ve Afganistan kaynak- lı El Kaide terörü Obama’yı derinden dü- şündürüyor. Ve ne yazık ki yakın çevresinin, teröristlerin yeni başkanı “test” edeceği konusundaki kaygısı bu düşünceyi derin- leştiriyor! İki kara adam; Obama ve Usame pusuda bekliyor! ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından Saddam ordusunun şaşkınlığı bitince ülkenin dört bir yanında sokak çatışmalarının kilit noktasını El Kaide grupları oluş- turmuştu. Irak’taki 150 bin Amerikan askerine karşı sayıları zaman za- man 15 ile 30 bin arasında değişen direnişçi gruplar mücadele ediyordu. Direnişçiler bazen haftada 25 civa- rında bombalı araç saldırısı düzenli- yordu. Sokaklarda serseri mayın gibi pat- layan araçların yarattığı korku ülkeyi ce- henneme çevirmişti. İntihar komandolarına bir süre sonra katılan keskin nişancılar ise ABD’li askerlere kâbus yaşatıyordu. ABD güçleri, kayıpların artması ve ülkenin kan gölüne dönmesi üzerine 2007’de El Am- bar, Necef ve Tıkrit başta olmak üzere di- renişçilerin yaygın olduğu bölgeleri abluka altına almış ve bir kıyıma girişmişlerdi. As- lında operasyonlarda salt El Kaide militan- ları değil, örgütün adını kullanan, haraç ve fidye için adam kaçıran ve acımasızca ka- fa kesen yağmacı gruplar da etkisizleştiril- mişti. El Kaide gruplarına yönelik en büyük operasyon ise 10 Haziran 2006 gecesi ya- pıldı. O gece ABD’nin başına 25 milyon do- lar ödül koyduğu, Irak’taki El Kaide örgü- tünün lideri Ebu Musab Zerkavi’nin öldü- rülmesi Bin Ladin’ci gruplara büyük darbe vurdu. Ancak tüm bunlar ABD’nin mutlak za- feri değildi! Çünkü direnişçilerin eylemleri ak- samış olsa da durmamıştı, durmayacaktı! Yapılan son açıklamaya göre işgalin baş- ladığı Mart 2003’ten bu yana Irak’ta 4 bin ABD askeri öldürüldü. Bölgedeki askerler arasında intihar olayları gi- derek arttı. Psikolojisi bozulan en az 400 asker ABD’de tedavi altında tu- tuluyor. Obama, seçim kampanyası sıra- sında askerlerin yaşadığı bu travma- nın yansımalarından olsa gerek baş- kan seçildiği takdirde Irak’taki askerleri mümkün olan en kısa sürede ülkeye geri ge- tireceği sözünü verdi. Irak El Kaide’sinin lideri Ebu Ömer el Bağ- dadi ise seçimden hemen sonra, Oba- ma’yı Irak ve Afganistan’dan çekilmesi ko- nusunda tehdit etti. Benzer tehdidi Taliban da dillendirdi. Obama’nın seçimi kazanmasından bir hafta sonra Washington Post gazetesinde, ulusal güvenlik danışmanlarına dayandırılan bir haber yer aldı. Danışmanlar, 20 Ocak’ta göreve başlayacak olan Obama’nın, “Bin La- din’in yakalanması taahhüdünü yenilemeyi planladığını” söylemişlerdi. Gazeteye göre danışmanlardan biri, “El Kaide bizim düş- manımız ve Bin Ladin bizim başlıca hedefi- miz” demişti. Barack Obama seçimlerden önce Tek- sas’ta yaptığı “George Bush ve John McCain, Irak’ı istila etmeye karar verince- ye kadar Irak’ta El Kaide diye bir şey yok- tu” şeklindeki konuşmasını halen savunu- yor mu bilinmiyor! Ancak danışmanlarının açıklamaları Bush’un ona kötü bir miras bıraktığından emin olduğunu gösteriyor. Peki Amerika’nın yeni başkanı bu mirastan nasıl etkilenecek? ABD elindeki tüm teknolojik güce rağmen Afganistan sınırındaki Veziristan böl- gesinde gizlendiği tahmin edilen Usame bin Ladin’i bulamıyor. Hatta 11 Eylül’ün yıldönümünden bir hafta önce örgütün basın kolu Es-Sahab üzerinden ABD’yi “Allah’ın izniyle sizleri memnun ede- cek şeyleri görmek için 11 Eylül’ü bekleyin” diye tehdit eden El Kaide’nin iki numaralı is- mi Eymen El Zevahiri’ye de ulaşamıyor! Sonuçta ne olursa olsun uzun süredir de- rin bir sessizlik yaşayan El Kaide, küresel ekonomik krizin ardından ABD’ye yeni bir te- rör şoku yaşatabileceğini gösteriyor! 4 Ka- sım’daki başkanlık seçiminin hemen ardın- dan Irak ve Afganistan’da yoğunlaşan terör olayları da bunun ipuçlarını veriyor! Son 9 günde Irak’ta çoğu intihar eylemi olmak üze- re 26 saldırı düzenlendi, 115 Iraklı öldü, 229 kişi de yaralandı. Saldırılarda 3 ABD aske- ri yaşamını yitirdi, 2’si de yaralandı. Afga- nistan’da da durum farklı değil. Bu ülkede- ki 8 Taliban eyleminde 1 ABD ve 2 İspan- yol askeri ile 110 sivil öldü, 132’si de yara- landı. Örgüt küresel bir eylem için pusuda mı du- ruyor! Öyleyse bu pusu yalnızca yeni ve sı- radan bir eylemi değil Usame bin Ladin’in kararlılığını da bünyesinde barındırıyor. Ni- tekim bu düşünce Obama’nın yakın çalış- ma arkadaşlarını da ürkütüyor. Örneğin Obama’nın yakın çevresinden Joe Bi- den’in seçimlerden hemen önce Se- attle’da yaptığı konuşmada, “Oba- ma’yı test etmek için teröristlerin kı- sa zamanda bir şey yapacaklarını” söy- lemesi dikkat çekiyor. Bu endişeyi seçimin hemen ardın- dan Obama’nın kabinesinde yer ala- cağı belirtilen Zbigniew Brzezinski de dillendirdi. Brzezinski, Almanya’nın ulus- lararası yayın kuruluşu Deutsche Welle’ye verdiği röportajda, “Obama’nın gerektiğin- de Pakistan sınırları içinde askeri operasyon düzenleyebileceğini, çünkü buralarda El Kaide’nin barındığına dair çok güçlü süpheler olduğunu” savundu. Brzezinski, “Öyle ya da böyle her Amerikan başkanı yeni tehditler ve koşullarca bir biçimde test edilir” diyerek Bi- den’in kaygılarını paylaştığını da ifade etti. Kimin kimi test edeceği, Obama’nın 20 Ocak’ta görevi devralmasından sonra anlaşılacak! Ancak bir gerçek var ki, teh- didini sürdüren küresel terör ABD’yi en za- yıf kalacağı durumda test edebilmenin fır- satını kolluyor. Pusuda İki Kara Adam!.. TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr ABD’nin tüm çabasına karşın izini bulamadığı Eymen el Ze- vahiri (Ayman al-Zewahiri) ör- gütün salt iki numaralı ismi de- ğil aynı zamanda kara kutusu... Mısırlı Zevahiri hakkında çok detaylı bilgi bulunmuyor. Zeva- hiri ile ilgili en kapsamlı çalışmayı bir dönem onun yakın dostlarından olan Mı- sırlı Montasser al Zay- yat kaleme almıştı. Zay- yat’ın “El-Kaide’ye Gi- den Yol” adlı kitabında Zevahiri’nin yaşamı ve düşünce yapısıyla ilgili çarpıcı bilgiler yer alıyor. Zevahiri aslında ülkesindeki İs- lami hareketlere 1970’lerin so- nunda katılmış bir cerrah. Mı- sır’da hükümeti devirmek için ör- gütlenen ve Enver Sedat sui- kastı ile bağlantısı olduğu iddia- sıyla üç yıl cezaevinde kalan Zevahiri’nin Afganistan’a kaçışı, orada Usame bin Ladin’le işbir- liğine girerek onun doktoru ve danışmanı olmasına uzanan sü- reç kitabın önemli bölümlerini kapsıyor. Ihvan-ı Müslümin’den (Müs- lüman Kardeşler) başlayarak ra- dikal dinci örgütlerin Mısır’daki faaliyetlerinin de anlatıldığı ki- tapta görülüyor ki, 11 Eylül sal- dırılarını planlayarak 3 bin 25 ki- şinin ölümüne yol açan Zevahi- ri, Mısır’da yaşadığı dönemlerde güreş sporunu bile vahşi bulan biri olarak tanınıyor! Kitapta böy- lesi bir insanın büyük terör ey- lemlerini düzenleyebile- cek bir sürece nasıl sü- rüklendiği konusunda dik- kat çekici saptamalar bu- lunuyor. 2003’te Arapça’dan İn- gilizce’ye çevrilen bu ki- tap ABD’deki El Kaide uzmanlarına göre Zevahiri ile ilgili en kapsamlı çalışma. Bu yüzden olsa gerek kimi Ame- rikan üniversitelerinde ders kitabı olarak okutuluyor! Kitapta as- lında Mısır’da hırpalanan, aşa- ğılanan ve yaşadığı toprakları terk etmeye zorlanarak karizması çizilen küresel terörün iki nu- maralı isminin Zevahiri kurtarma çalışmaları anlatılıyor. ABD’liler Zevahiri’nin yaşamını yakın bir düşünce arkadaşının kaleminden okurken salt 11 Eylül’ün hangi psikolojiyle yapıldığını değil, onun nasıl halen yakalanamadı- ğını da anlamaya çalışıyor! Zevahiri Kurtarmak! 70 bin kişinin telefonunun dakika dakika dinlendiği Türkiye’de bir tek Hayal ‘kapsama alanõ dõşõnda’ kalmõş Yalnõz Hayal dinlenmemişFIRAT KOZOK ANKARA - Mahkeme kararlarõy- la 70 bin kişinin telefonlarõnõn dakika dakika dinlendiği Türkiye’de Hrant Dink suikastõnõn azmettiricisi olarak tutuklanan Yasin Hayal’in, yurtdõşõ te- lefon görüşmelerinin Adalet Bakan- lõğõ’nõn gerekli izni vermemesi nede- niyle tespit edilememesi, bakanlõğõ eleştirilerin odağõ haline getirdi. Dink ailesinin avukatõ Deniz Tuna, “Ba- kanlığın izin vermemiş olması, bu ci- nayetin çözülmemesi için uğraşıl- dığını gösteriyor” dedi. Başbakanlõk Teftiş Kurulu’nun Hrant Dink suikastõyla ilgili raporu, Dink’in göz göre göre öldürüldüğünü ortaya koydu. Raporda, Yasin Hayal’in yurtdõşõ telefon görüşmelerini kimlerle yaptõğõnõn Adalet Bakanlõğõ’nõn gerekli izni vermemesi nedeniyle tespit edi- lemediğinin belirtilmesi, bakanlõğõ ağõr bir sorumlulukla karşõ karşõya bõ- raktõ. Bakanlõk şimdi “Gerekli izin ve- rilseydi belki de suikast önlenebi- lecekti” eleştirisiyle karşõ karşõya. Oysa Türkiye’de telefon dinleme ar- tõk “sıradan bir vaka” haline geldi. Kõsa bir süre önce TBMM Telekulak Araştõrma Komisyonu’na bilgi veren Telekomünikasyon İletişim Başkanõ Fethi Şimşek, Türkiye’de yaklaşõk 70 bin kişinin telefon görüşmelerinin mahkeme kararõyla kayda alõndõğõnõ söylemişti. Dinlemeler çerçevesinde gazetecisinden, siyasetçisine; işada- mõndan, sanatçõsõna çok sayõda kişi- nin özel yaşamõ ifşa edilmişti. Son ola- rak Ergenekon iddianamesinde de ortaya çõktõğõ gibi telefon dinlemele- rinin bu kadar gündemde olduğu bir ülkede böylesine önemli bir suikastõn azmettiricisi olarak tutuklanan Ha- yal’in “kapsama alanı dışında kal- ması” dikkat çekerken, gelişmelere Dink ailesi de tepki gösterdi. ‘Rapor bir şeylerin gizlendiğini ifade ediyor’ Ailenin avukatõ Deniz Tuna, Cum- huriyet’e yaptõğõ açõklamada Teftiş Kurulu raporundaki tespitlerden ken- dilerinin de yeni haberdar olduklarõnõ söyledi. Tuna, şunlarõ kaydetti: “Bu yine her halükârda bir şey- lerin gizlendiğini ifade ediyor. Onun dışında çok söyleyebilecek bir şey yok. Biz şuna hiç ikna de- ğiliz zaten; bu cinayet planından haberdar olunamaması ya da ön- lenememesi hiç mümkün değil. Yasin Hayal’i, ilişkilerini, arka- daşlarını 24 saat takip altında tut- tuklarını söylüyorlar. Ben Ha- yal’in dinlenmediğini de düşün- müyorum. Bakanlığın bu noktada hâlâ bunun için izin vermemiş ol- ması, cinayetin çözülmemesi için uğraşıldığını gösteriyor.” Öte yandan Başbakanlõk Teftiş Kurulu’nun Dink raporunda polis ve jandarma arasõnda koordinasyon- suzluğa ve görevlilerin açõk ihma- line yer verilmesi, idari soruştur- manõn yenilenmesi ve sorumlularõn yargõlanmasõ istemlerini de günde- me getirdi. Meclis’te Hrant Dink ci- nayetini araştõrmak üzere kurulan alt komisyon başkanõ Mehmet Ocak- tan hem kendi komisyon raporla- rõnõn, hem de Başbakanlõk Teftiş Kurulu Raporu’nun devlet görevli- lerinin ağõr ihmalini ortaya koydu- ğunu söyledi. İstanbul Barosu Başkanõ Muam- mer Aydın da son raporun Dink ci- nayetinde ihmali bulunan devlet gö- revlileri hakkõnda ayrõ bir soruştur- mayõ gerektirdiğini belirterek “Ra- pordaki istihbarat zafiyetinde kim- lerin sorumluluğu varsa; yargıla- ması yapılacak ve haklarında ida- ri soruşturma yapılacak kişiler de bunlardır” dedi. Başbakanlõk Teftiş Kurulu’nun Dink raporunda polis ve jandarma arasõnda koordinasyonsuzluğa ve görevlilerin açõk ihmaline yer verilmesi, idari soruşturmanõn yenilenmesi ve sorumlularõn yargõlanmasõ talebini gündeme getirdi. A K P ’ L İ A K G Ü L Vurmakta õsrarlõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - “Ben vurmaktan hoşlanan bir adam değilim, ama devletim ve milletime karşı gelenleri elbette vurmaktan hoşlanacağım” diyen AKP’li Abdulkadir Akgül, dün de benzer açõklamalar yaptõ. Önce “Devletin karşısında olanlar kim, teröristler, vururum, ne var bun- da?” diyen Akgül, daha sonra yazõlõ bir açõklamayla, “terörle mücadele sırasında asker ve polisin ülkesini korumak için meşru müdafaa hak- kını yasal çerçevede kullanarak he- reket etmesi zorunluluğunu” ifade etmeye çalõştõğõnõ savundu. TBMM Başkanõ Köksal Toptan, Akgül’ün sözlerinin anõmsatõlmasõ üzerine, “Bu tür sözleri sarf etme- mek lazım. Hukuk devletini savu- nuyoruz. Hukuk devletinde kimin ne yapacağı belli, yasaların kime ne yetki verdiği belli. Bütün bunla- rın üstünde, kimsenin kendisini gö- revli saymaması lazım. Bu sözlere dikkat etmek lazım” dedi. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, “Başbakan bunu ma- zur gösterirse, çok doğal ki millet- vekili de bunu tasvip eder. Millet- vekili tasvip edebiliyorsa, düşünün halkın neler yapabileceğini. Dile- rim, toplum bu açıklamalardan et- kilenmez ve söylenenlerin gereğini yapmaya kalkışmaz” diye konuştu. MHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Mehmet Ekici de, DTP’li komisyon üyelerinin yalan yanlõş konuştuğunu, Akgül’ün de refleks olarak o sözleri söylemiş olabileceğini belirtti. Baş- bakan Tayyip Erdoğan’õn pompalõ tüfekle ilgili açõklamalarõnõn anõmsa- tõlmasõ üzerine Ekici, “Arabalarda ön teker nereden giderse arka te- ker de oradan gider” dedi. Başbakan, İstanbul Belediye Başkanlõğõ döneminden bu yana basõnla hep kavgalõ oldu BasınterbiyecisiErdoğan MİYASE İLKNUR Basõna karşõ Başbakan Er- doğan ve danõşmanlarõnõn uyguladõğõ hizaya getirme yöntemlerine bir yenisi ek- lendi. Başbakanlõk muhabir- lerinin akreditasyon kartlarõ yenilenirken yedi gazetecinin kartlarõnõn iptal edilerek, bu gazetecilerin Başbakanlõğa girmeleri, Başbakan Erdo- ğan’õn katõlacağõ organizas- yonlarõ izlemeleri yasaklan- dõ. Basõn kuruluşlarõnõn ola- ya tepki göstermesi üzerine Başbakanlõk Sözcüsü Akif Beki, kartlarõ yenilenmeyen gazeteciler için “objektif kriterleri ihlal eden” tanõ- mõnõ kullandõ. Objektif kri- terlerin kim tarafõndan ve ne şekilde belirlendiği sorusunun yanõtõnõ kartlarõ iptal edilen gazetecilerin heberlerinde bulmak mümkün. Akreditasyon kartlarõ iptal edilen gazetecilerden Hürri- yet gazetesi muhabiri Ha- san Tüfekçi, AKP kapatma davasõnõn açõlmasõndan son- ra Cumhurbaşkanõ Gül ile Başbakan Erdoğan’õn Çuku- rambar’da gizli zirvesi, AKP Grubu’ndaki torpil notlarõ ve “Başbakanlık iftar vakti Allah’a emanet” haberleri- ne imza atmõştõ. Hürriyet muhabiri Turan Yılmaz ile Milliyet muhabi- ri Abdullah Karakuş, AKP MYK ve Bakanlar Kurulu toplantõlarõ ile Başbakan Er- doğan’õn bazõ kabullerinin perde arkasõnõ haber yap- mõşlardõ. Akşam gazetesi Başbakanlõk muhabiri Ali Ekber Ertürk ise Başba- kanlõk’ta kadõnlara mescit açõlmasõ ile spor salonunun sarõ laciverte boyanmasõ olay- larõnõ haberleştirmişti. Star TV muhabiri Fatma Çözen ile Evrensel muhabiri Sultan Özer de son aylarda Başba- kan’a yönelttikleri aykõrõ so- rular nedeniyle sõk sõk Baş- bakanlõk Sözcüsü Akif Beki tarafõndan uyarõlmõştõ. Belediye başkanıyken de kavgalıydı Erdoğan Nisan 1994’te İs- tanbul Büyükşehir Belediye Başkanõ olduktan sonra ba- sõna yönelik ambargolarõna hemen başladõ. Belediye mu- habirlerinin özel kalemdeki türbanlõ sekreterleri haber yapmasõndan iki gün sonra muhabirlerin özel kaleme gi- rişini yasakladõ. Makam oda- sõnõn bulunduğu salona bakan basõn odasõnõn kapõsõna da ki- lit vurdu. Toplantõlarda hoş- lanmadõğõ sorular soran Hür- riyet gazetesi muhabiri mer- hum Kemal Diyarbekir’i herkesin içinde azarladõ. Başbakan olduğu ilk gün- lerde de bir yõlbaşõ gecesi Zonguldak’ta Çocuk Esirge- me Kurumu’nu gezerken ya- nõna yaklaşõp istemediği bir soruyu yönelten Hürriyet mu- habirini “sarhoş” diyerek azarladõ. Görev yaptõğõ süre içinde 150’ye yakõn gazete- ciye dava açarak Özal’õn re- korunu kõrdõ. Doğan Gru- bu’na YİMPAŞ ve Deniz Feneri haberleri nedeniyle boykot çağrõsõ yaptõ. Oğlunun gemi almasõnõ haber yapan Vatan gazetesine de öfke kusmuştu. Polislerin serbest bõrakõlmasõna tepki Adana’nın Ova Mahallesi’nde moto- sikleti çalınan polis memuru ve mesai arkadaşı tarafından “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle sırtından vu- rulan14 yaşındaki A.Y.’nin ailesi İnsan Hakları Derneği’nde basın toplantısı yaparak polislerin tutuksuz yargılan- masına tepki gösterdi. A.Y.’nin anne- si Nazmiye Y., “Oğlum 4 gündür, po- lisin hırsına yenik düşmesinden dola- yı hastanede hayat mücadelesi veriyor. Kurtulsa bile doktorun söylediğine gö- re kurşunun omuriliğe zarar verme- sinden dolayı felç kalacak. Oğlum, po- lis kurşunuyla 4 gündür hayat müca- delesi veriyor. Onu vuranlar ise elini ko- lunu sallayarak geziyor. Bu davanın so- nuna kadar takipçisi olacağız” dedi. Sendikalar: AİHM kararõyla hukuksuzluk kanõtlandõ ‘Toplugörüşmekomedisineson’ MAHMUT LICALI ANKARA - KESK Genel Başkanõ Sami Evren, Av- rupa İnsan Haklarõ Mahke- mesi’nin (AİHM) Türki- ye’nin örgütlenme hakkõnõ ihlal ettiği ve sendikalarõn pazarlõk yapma hakkõ oldu- ğu yönündeki kararõyla son iki yõldõr AKP hükümeti ile sendika temsilcileri arasõnda toplu görüşme adõ altõnda ya- põlanlarõn hukuksuz oldu- ğunun ortaya çõktõğõnõ söy- ledi. Evren, “2009 yılı için yapılan görüşmenin iptal edilmesi ve hemen yeni bir görüşme yapılması lazım” dedi. Tüm Belediye ve Ye- rel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikasõ (TÜM BEL-SEN) Genel Başkanõ Vicdan Baykara da bugüne kadar yapõlan toplu görüşme komedilerinin sona erdiğini belirterek, “Bundan sonra gerçek anlamda toplu gö- rüşmenin yapılması gere- kir” diye konuştu. Fotoğraf:YUSUFBAŞTUĞ)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle