02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 14 KASIM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] SUNGU ÇAPAN G ünümüzde Avrupa’nõn en kala- balõk ve güçlü suç tekeli sayõlan, İtalya’da Napoli yöresini merkez edinmiş, Gamorra denen yerel mafya hak- kõnda 2006’da epeyce araştõrma-soruşturma yaparak yazdõğõ, kõsa sürede çok ses getiren bir olay kitaba dönüşmüş, son derece çarpõcõ ve gerçekçi güncel eseri Gomorra’nõn, 29 ya- şõndaki yürekli yazarõ Roberto Savia- no‘nun, mafyadan aldõğõ tehditler yüzünden (tõpkõ vaktiyle Şeytan Ayetleri yazarõ Sal- man Rüşdi‘nin başõna gelenler gibi) iki yõl- dõr polis korumasõnda ve gizli saklõ yaşamak zorunda kaldõğõ gazete haberi olmuştu ge- çenlerde. İşte, Cemal Kaan Emek’in çe- virisiyle Yurt Yayõnlarõ‘ndan Türkçesi de ya- yõmlanmõş, karmaşõk konularõ kaşõyõp maf- yaya ilişkin ürkünç gerçekleri dile getiren, bu tokat gibi kitaptan uyarlanarak son Can- nes Festivali’nde jüri büyük ödülüne değer bulunmuş, İtalyan yapõmõ Gomorra bugün gösterime giren haftanõn yeni filmleri ara- sõnda bizce başõ çekiyor. Günümüzde Yenigerçekçiliğin mirasõnõ devralmõş yeni kuşak İtalyan yönetmenle- rinden, Nanni Moretti‘nin 10 yõl kadar ön- ce keşfettiği, Napolili tiyatro eleştirmeni ba- banõn 1968 Roma doğumlu, kameraman- lõktan yetişme yönetmen oğlu Matteo Gar- rone, nerdeyse soluk soluğa izlenen Go- morra’da, el yakõcõ konularõ ifşa eden bu sert, vahşi, dudak uçuklatan kitaptan seçtiği bir düzine kadar karakterin Napoli varoşlarõn- da geçen hikâyelerini, bildik suç filmi ge- rilimini sürükleyici bir tempoyla harman- layarak, iç içe kaynaşmõş 4 bölümde anla- tõyor. Ahtapot gibi yayõldõğõ topluma korku salan bu dehşetengiz suç örgütünün gündelik yaşamdaki işlevini belirtip nasõl çalõştõğõnõ göstererek daha çok karakterlerine odakla- nan yönetmen Garrone, polis ya da halkõn çok az göründüğü, Napoli lehçesinin kul- lanõldõğõ, 2 saat 15 dakikalõk filminde ka- ranlõk suç âlemini alõşõlageldiği gibi efsa- neleştirmektense yer yer ‘Vay be!’ dedirten, irkiltici, katõksõz bir gerçekçilikle yansõtmayõ yeğliyor. İKİ ÇETENİN ÇATIŞMASI... Kitabõn sert, cesur ve cüretli üslubunu be- nimsemiş film, Gamorra bünyesinde ölü- müne iktidar mücadelesine girişmiş iki çe- tenin kapõşmasõyla açõlõyor. Bir tarafõn, öteki tarafõn bronzlaşma sevdasõndaki ko- damanlarõnõ, solaryum sõrasõnda ansõzõn dan dan diye vurup öldürdüğü bu sarsõcõ baş- langõç sekansõyla hizaya sokulan seyirciyi, daha nice dehşetengiz sahne bekliyor ve so- nuçta belgesel ağõrlõklõ, vahşi, büyük ve et- kileyici bir freske dönüşüyor Gomorra. Şimdiye dek gördüğümüz polisiyelerde, malum uyuşturucu-silah-kadõn ticareti ya- pagelen mafyanõn ağababasõ Gamorra’nõn günümüz- de çeşitle- nen, yeni ilgi alan- larõysa, kansere davetiye çõkararak kolay yoldan zehirli sanayi atõklarõ imha- sõyla doğanõn, top- rağõn, suyun insaf- sõzca kirletilmesi, tekstil sektöründeki taklit markalarla ya- sadõşõ üretim, kaynağõ belirsiz mal ticareti, hõrsõzlõk, gasp, tefeci- lik, fuhuş ve bol bol cinayet, şiddet. Böyle- sine yeni işkollarõyla suç ekonomisinin gü- cünü acayip arttõrõp boyutlarõnõ da genişle- ten Gamorra’ya kirli siyasetçiyle siyasetin ve finans sektörünün ne kadar bulaştõğõnõ da gözümüze sokuyor bu zehir zemberek film. Yoksulluğun dizboyu olduğu, paranõnsa her şeyden önce geldiği Napoli yöresinde alt sõnõfõn konserve gibi içine tõkõldõğõ, çoğu in- fazõn yapõldõğõ, kanlõ baskõnlarõn yaşandõğõ, Antalya’daki Falez Otel’i andõran, dökün- tü bir sosyal sitenin de adeta bir oyuncu gi- bi rol aldõğõ filmin ilk bölümünde, hapse düş- müş çete elemanlarõnõn ailelerine düzenli ay- lõk ödeyen arabulucu Don Ciro’nun hikâ- yesiyle bir an önce büyüyüp çeteye dahil ol- mak isteyen, 13 yaşõndaki metalci, süslü oğ- lan Toto’nun (Salvatore Abruzzese) hikâ- yesi kesişiyor. İkinci bölüm, De Palma kla- siği Scarface’in (1984) Tony Montana’sõna hayran, sisteme posta koymaya kalkõnca sus- turulan, açgözlü, uyanõk iki yeniyetmenin hi- kâyesi. Üçüncü bölüm para uğruna kelleyi koltuğuna alõp Çinli rakip tekstil firmasõna çalõşan, aile babasõ, usta terzibaşõnõn hikâ- yesini aktarõyor. Son bölümse gamsõz, çõ- karõna bakan hamisi ve amiri Franco’ya mec- buren yardõmcõlõk yapõp zehirli atõklarla Na- poli topraklarõnõ kirletmeye (işsiz kalma pa- hasõna da olsa) sonunda yeter diyen, vicdan sahibi genç Rober- to’nun hikâyesi. Acõ- masõz karakterler, amansõz çete savaşlarõ, beton ve çöp yõğõnlarõ, kokain depolarõ, torba- cõlar, kayõt dõşõ imalat- haneler, cinayet ve top- lu kõyõmlar, sayõsõz suç ve yoğun, kaotik bir at- mosfer bu sert uyarla- madan arta kalanlar. Ha- reketli omuz kamerasõyla saptanmõş, gerçekçi görün- tüler, başarõlõ mekân kullanõ- mõ, sürükleyici bir aksiyon, profesyonelinden amatörüne iyi oyunculuklar ve baştan sona canlõ, dinamik ve belgeselimsi bir anlatõm. Yönetmen Garrone’nin, halen bilinmeyen bir yerdeki yazar Saviano’nun günümüzün kokuşmuş Napoli’sinde geçen ama tüm dünyayõ etkileyen birtakõm karanlõk olaylara da- yanan anketimsi-belge romanõndan sine- maya uyarladõğõ Gomorra, kõsacasõ sine- maseverlerce kaçõrõlmamasõ gereken, haf- tanõn filmi kanõmca. Mafya hakkõndaki tüm bildiklerinizi unutturacak İtalyan filmi Gomorra, bizce haftanõn filmi EGEMEN BERKÖZ B orusan İstanbul Fi- larmoni Orkestra- sı’nõn “konuk şef” tasarõsõ kapsamõndaki özel konserleri artõk geleneksel- leşti diyebiliriz. Bilindiği gibi, bu konserlerde bağõş olarak 25 bin Avro ödeyen, Borusan Filarmoni’yi yö- netiyor ve bu bağõşla yete- nekli bir genç müzikçinin yurtdõşõnda bir yõl “lisans- üstü” eğitim görmesi sağ- lanõyor. Bu arada bir de ge- lenek içinde gelenek oluşu- yor. 2006’daki ilk özel kon- serin solisti “Harika Ço- cuklar Yasası”yla yurtdõ- şõna eğitime gönderilmiş ilk iki çocuğumuzdan biri olan İdil Biret’ti. O konserin ko- nuk şefi Borusan Yönetim Kurulu Başkanõ Ahmet Ko- cabıyık’õn bağõşõyla yurt- dõşõnda eğitim gören genç soprano Fatma Ayazlar, 2007’deki ikinci özel kon- serin solisti oldu. O konse- rin konuk şefi Koç Holding Şeref Başkanõ Rahmi Koç’un bağõşõyla yurtdõşõn- da eğitim gören genç fa- gotçu Burak Özdemir ise önceki akşam izlediğimiz üçüncü özel konserin solis- tiydi. Demek ki, bu konse- rin konuk şefi Eczacõbaşõ Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Bülent Eczacıba- şı’nõn bağõşõyla yurtdõşõnda eğitim görecek genç trom- petçi Mustafa Arda Caba- oğlu da 2009 özel konseri- nin solisti olacak. Borusan Filarmoni, önceki akşamki üçüncü özel konserinde, ar- tõk “onursal şef”i olan Gü- rer Aykal’õn yönetiminde, önce Mozart’õn K 191 Si Bemol Majör Fagor Kon- çertosu’nda Burak Özde- mir’e eşlik etti, ardõndan Prokofyev’in Romeo ve Jülyet Bale Süiti’nden bö- lümler seslendirdi. Sonra da Bülent Eczacõbaşõ aldõ eline şef değneğini ve Çaykovs- ki’nin Fındıkkıran Bale Süiti’nden bölümler çaldõr- dõ orkestraya. Başlangõçta ol- dukça gergin olduğu yü- zünden anlaşõlõyordu Bü- lent Bey’in, ama gittikçe rahatladõ ve alkõşlar üzerine “bir daha”, “bir daha” çaldõrõrken yüzü gülüyordu artõk. Bugüne kadar ülkenin ön- de gelen işadamlarõ üstlen- di Borusan Filarmoni’nin konuk şefliğini. Bir orkestra yönetme keyfini yaşamak ve böylece genç bir müzik- çiye eğitim olanağõ sağla- mak için 25 bin Avro ba- ğõşlayacak daha pek çok iş adamõmõz olduğu kesin. Ama düşünüyorum da, iş dünyamõzõn dõşõndan da Bo- rusan Filarmoni’ye konuk şef olmak isteyecekler çõ- kabilir. Örneğin, Nobel’li romancõmõz Orhan Pa- muk’un eline yakõşmaz mõ Gürer Aykal’õn şeflik değ- neği? GelenekİçindeGelenek Suç ve kan imparatorluğu Kültür Servisi- İstanbul Üni- versitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Slav Dilleri Anabilim Dalõ, Lev Tolstoy’un doğumunun 180. doğum yõlõ dolayõsõyla “Tolstoy’un ya- zınsal mirası” başlõklõ uluslarara- sõ bir sepozyum düzenledi. İki gün sürecek sempozyum, dün İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Par- lak’õn açõlõş konuşmasõyla başladõ. Ardõndan Rusça konuşan Bölüm Başkanõ, gazetemiz yazarõ Ataol Behramoğlu, “Rus ulusu ve Rus dili tüm dünyaya Tolstoy değe- rinde evrensel bir yazar armağan etmekle ne kadar övünse hakkı- dır” dedi. Sempozyuma Rusya’dan katõlan Marina Sçerbakova da, Rusya Bilimler Akademisi Dünya Edebiyatõ Enstitüsü Rus Klasik Edebiyatõ Bölümü’nün, Tolstoy’un tüm yapõtlarõnõ 100 cilt olarak ya- yõmladõğõnõ ve ünlü yazarõn yapõt- larõnõn yaşamõn anlamõ ve insanõn güncelini sorgulamasõ açõsõndan önemini vurguladõ. Rusya, Make- donya, Ukrayna, Çek Cumhuriye- ti, Kazakistan, Gürcistan, İtalya ve ülkemizden konuşmacõlarõn katõldõğõ etkinlikte, Tolstoy’un roman ve öykülerinin yanõ sõra sanat, Jean- Jacques Rousseau’nun “doğal in- san”õ, savaş üzerine görüşleri ve psi- kolojik çözümlemeleri ele alõnõ- yor. İÜ Rektörlük Binasõ Doktora Salonu’nda düzenlenen sempoz- yumun ikinci bölümü bugün 10.00 - 16.00 arasõnda yapõlacak. BÜYÜK YAZARIN 180. DOĞUM YILINDA DÜZENLENEN SEMPOZYUM BAŞLADI ‘Tolstoy’unyazınsalmirası’ Leyla Gencer’i anıyoruz Kültür Servisi - Bu yõl mayõs ayõnda kaybettiğimiz dünyaca ünlü opera sanatçõmõz Leyla Gencer bugün ve yarõn Safranbolu’da anõlacak. Anma etkinliği, bu akşam saat 20.00’de Yenişehir Kültür Merkezi’nde gazeteci, yazar Zeynep Oral’õn sunumuyla başlayacak. Daha sonra İtalyan soprano Paola Romanò, İtalyan piyanist Paolo Villa’nõn eşliğinde, özellikle Leyla Gencer’in engin repertuvarõndan seçilmiş yapõtlardan oluşan bir konser verecek. Etkinliğin ikinci gününde ise saat 11.00’de Leyla Gencer’in baba ocağõ Yörük Köyü’nde yabancõ konuklarõn da katõlõmõyla bir anma toplantõsõ düzenlenecek. Aynõ gün saat 14.00’te Zeynep Oral, Safranbolu İlçe Halk Kütüphanesi’nde bir söyleşiye katõlacak ve kitaplarõnõ imzalayacak. Daha sonra Safranbolu Kent Tarihi Müzesi’nde gazeteci Aytekin Kuş’un yõllardõr büyük bir titizlikle oluşturduğu arşivinden derlediği “Basõnda Leyla Gencer Sergisi”nin açõlõşõ yapõlacak. Saat 17.00’de ise müzik eleştirmeni, yazar Evin İlyasoğlu, “Müzikte Besteci, Yorumcu ve Dinleyici” başlõklõ bir konuşma yapacak. İDSO’nun konuğu Cihat Aşkın Kültür Servisi - Naci Özgüç yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasõ, bu akşam saat 19.30’da Yeditepe Üniversitesi’nde konser verecek. Keman sanatçõsõ Cihat Aşkõn, solist olarak katõlacağõ konserde Ferit Tüzün’ün ‘Çeşmebaşõ Bale Süiti’ ile ‘Minyatürler’ini seslendirecek. Konser için Kadõköy Haldun Taner Sahnesi’nden 17.30’da, Caddebostan Migros’tan 18.30’da ve Taksim AKM önünden 17.00’de araç kalkacak. (www.mybilet.com) ZEYNEP ALTAY “Özel Mektupları ve Ya- zışmalarıyla Ölümünün 50. Yılında Yahya Kemal Sergi- si” Yapõ Kredi Sermet Çifter Salonu’nda önceki gün açõldõ. Yahya Kemal’in kendi el ya- zõsõyla not ettiği dizeler, gön- derdiği mektup ve kartpostallar, kendisine kesilen otel faturala- rõ, tek başõna ve başkalarõyla çektirdiği fotoğraflar yer alõyor. Şairin, bir eve, belli bir işe gir- meden, yuva kurmadan, kalõcõ bağlar oluşturmadan, akraba ev- lerinde, öğrenci yurtlarõnda, pan- siyonlarda, elçiliklerde, otel- lerde geçirdiği yaşamõnõ anla- mamõza yardõmcõ olan bu bel- geler Ömer M. Koç ve Yapı Kredi Koleksiyonları’ndan derlenmiş. Veysel Uğurlu’nun düzenlediği serginin tasarõmõ- nõ Sadık Karamustafa yap- mõş. Sergiyle aynõ adõ taşõyan sergi kitabõnõ hazõrlayanlarsa Raşit Çavaş ve Yücel Demi- rel. Sergi 13 Aralõk’a kadar gö- rülebilir. (0 212 252 47 00) ‘Gemi elli yõldõr sessiz’ Behramoğlu: “Rus ulusu ve Rus dili tüm dünyaya Tolstoy değerinde evrensel bir yazar armağan etmekle ne kadar övünse hakkıdır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle