04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 EKİM 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Zamanaşımı... Paris’te onbinlerce öğrenci sokaklarda... Öğrenciler “Eğitim bizim geleceğimiz” sloga- nıyla Sarkozy hükümetini protesto ediyor. Öğrencilere aileleri, öğretmen dernekleri ve sen- dikalar da destek veriyor. Hükümet bankaları kurtarırken, eğitim harcama- larını kısma kararı alınca onbinlerce öğrenci so- kaklara çıktı. Fransa’da 4 Kasım’da Ulusal Konsey toplana- cak. Alınması beklenen karar şu: “Eğitim giderleri azaltılacak...” Bunun anlamı açık: 2009 yılında 13 bin 500 kişi eğitim alanında işini yitirecek. Son iki yıl içinde 20 bin kişi eğitim alanında işini kaybetti. Fransa’da banka kurtarma operasyonları öğren- cilerin dilindeydi... Eğitimden kısan hükümet, ekonomik bunalımda bankaları kurtarma operasyonuna girişmişti. Paris’teki öğrenci eylemlerinde bir kişinin bile bur- nu kanamadı. Acaba onbinlerce öğrenci Türkiye’de böyle bir ey- lem yapsaydı ne olurdu? Bizim tarikatçı, dinci, AKP yandaşı medya şu man- şetleri atar, televizyon ekranlarına çıkan liboş takı- mıyla dinciler aynı telden çalarlardı: “Ergenekon örgütü öğrencileri kışkırttı!” Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın toprağa verildiği gün “şiirsever Tayyip Bey” Diyarbakır’daydı... Dün yazdım yineleyeyim... Tüm dükkânlar ve mağazalar PKK’nin buyruğuyla kepenk indirmişlerdi. Tayyip Bey, 6. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda Dağlarca’yı andı... Dağlarca,Tayyip Bey’e göre şiir çağlayanı,Türk- çemizin anıtlaşmış şairiydi... Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirini okudu o gür se- siyle... Oysa okuduğu “Sanat” adlı şiir Faruk Nafiz Çam- lıbel’indi. Tayyip Bey’in danışmanları da şiirsever(!) oldukları için böyle küçük hatalar hoş görülürdü. Kadı kızında bile böyle hatalar görülmez miydi? Savaş ve barış... ABD tüm yoksul ülkelerde savaş yerine barışı yeğ- lese bugün El Kaide,Taliban gibi köktendinci te- rör örgütleri olur muydu? Afganistan’da Taliban’a karşı istenilen başarıya ulaşamayan ABD orada ne yapıyor? Bu kez Afganistan-Pakistan sınırındaki aşiretle- ri silahlandırıyor. Milyarlarca dolarlık silah o bölgeye gidiyor, ama kız ve erkek çocukları okula gitmiyor. Açlık, yoksulluk, uyuşturucu... Afganistan’dan çıkıp Türkiye üzerinden giden uyuşturucunun değeri 500 milyar dolar bugün... Yakalanan miktarsa bu değerin yüzde otuz be- şi. Geri kalan ne oluyor, hangi kaynaklara aktarılıyor? Paris’te öğrenciler, aileleriyle, öğretmen der- nekleri ve sendikalarla birlikte alanları doluduruyor “eğitim bizim geleceğimiz” diyerek. Polis öğrencileri coplamıyor, gözaltına alıp iş- kenceden geçirmiyor, cezaevinde falakaya yatırıp öldürmüyor. Oysa benim ülkemde kız çocukları okula gön- derilmiyor... İstanbul’un, Ankara’nın ve İzmir’in yoksul va- roşlarında yaşayan kız çocukları aileleleri tarafından okutulmuyor. Bekâreti “namus” sorunu yapan bir aşiret top- lumu, töre cinayetleriyle kendini bulurken, on beş yaşındaki kız çocukları 70 yaşındaki ve daha yaş- lı erkeklere satılıyor. Bir gece yarısı Beyoğlu’nun arka sokaklarına gi- din göreceksiniz... Oralarda kadın pazarları kuru- luyor... Boğaziçi Köprüsü’nün Yıldız çıkışına bir gidin, ne göreceksiniz bakalım? Küçük kız çocukları kâğıt mendil, ciklet satıyor, bu işi bir mafya yürütüyor! Biz unutkan ve acımasız bir toplumuz! ‘16 Mart katliamı’nın ardından otuz yıl geçti... İstanbul Üniversitesi’nde onlarca öğrencinin üzerine atılan bombalar, sıkılan kurşunların ar- kasında kimlerin olduğu birer birer ortaya çıktığı halde dava zamanaşımına uğradı. Yedi öğrenci öldü, 50 öğrenci yaralandı... Dönemin polis şefleri ödüllendirildi bu kanlı eylemden son- ra... Kanlı 1 Mayıs’lar, savcı Doğan Öz’ün alçakça kat- ledilmesi. Bahçelievler’de öldürülen yedi TİP’li genç... Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı... Devlet içinde örgütlü silahlı güç... 1990’lı yıllarda Fırat’ın ötesinde işlenen faili meç- hul cinayetler... Eğer, çetelerden arındırılmış temiz bir Türki- ye’den yanaysanız, gelin o dönemin sorumluların- dan hesap soralım... [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 Türk’ten Baykal’a eleştiri ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DTP Genel Başkanõ Ahmet Türk, CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal’õn yaklaşõmõyla AKP’nin halka uyguladõğõ şiddeti meşrulaştõrmaya çalõştõğõnõ savundu. Türk, yaptõğõ yazõlõ açõklamada Baykal’õ eleştirdi. Türk, bazõ siyasetçilerin, demokratik hukuk devletlerinde yaşanmasõ kabul edilemeyecek, adeta polis devleti görüntüsü yaratan uygulamalara yaklaşõmõnõn ibret verici olduğunu söyledi. Türk, bazõ illerde yaşanan gösterilerin devletin ve hükümetin yanlõş ve haksõz uygulamalarõna gösterilen demokratik tepki olduğunu ve devletin bütün kurumlarõyla buna tahammül göstermesi gerektiğini ileri sürdü. Lisede mescit savı MANİSA (Cumhuriyet) - Manisa Lisesi’nde pansiyonlarõn bulunduğu binadaki bir odanõn, “ziyaretçi odasõ” adõ altõnda mescit olarak kullanõldõğõ savlandõ. İddialara göre okul yönetimi, gelecek tepkileri önlemek için kapõsõna “ziyaretçi odasõ” tabelasõ astõrdõğõ odaya gün içinde gelen öğrenciler namaz kõlõyor. Manisa Lisesi Müdürü Kazõm Germiyan, iddialarõ yalanlayarak “Öğrenciler ders aralarõnda ev ortamõ istedikleri için böyle bir oda hazõrladõk. Öğrenciler ders aralarõnda bu odaya gelerek hem oturuyor hem de kitap okuyor” derken Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Aziz Ersoy, “Gerekli soruşturmayõ başlattõk” diye konuştu. Malki cinayetinin azmettiricisi BURSA (Cumhuriyet) - İşadamõ Nesim Malki cinayetinin “azmettiricisi” olmak suçundan hüküm giyen ve hakkõnda yakalama emri bulunan Burhanettin Türkeş, Bursa’nõn Kestel ilçesinde yakalandõ. Güvenlik güçleri uzun süren takip sonucu, Türkeş’in Bursa’da olduğunu belirledi. Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi İnfaz Büro Amirliği ekipleri, hakkõnda yakalama emri bulunan Türkeş’i dün gece Kestel ilçesinde bir evde yakaladõ. Gösterilerde 15 kişi tutuklandı Yurt Haberleri Servisi - Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde düzenlenen yasadõşõ gösterilerde gözaltõna alõnanlardan 15’i tutuklandõ. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde düzenlenen yaşadõşõ gösterilerde gözaltõna alõnanlardan Şõrnak’ta 4, Hakkâri Yüksekova’da 5 ve Diyarbakõr’da da DTP’nin düzenlediği yürüyüşte polise taş ve molotofkokteyli attõklarõ gerekçesiyle gözaltõna alõnan 6 kişi, çõkarõldõklarõ mahkeme tarafõndan tutuklandõ. Gözaltõna alõnan 100’ün üzerindeki kişinin ise polisteki sorgularõnõn sürdüğü belirtildi. Süheyl Batum: Anayasa Mahkemesinin görevi parlamento çoğunluklarõnõ denetlemek ‘Mahkemegöreviniyaptõ’ TARKAN TEMUR Bahçeşehir Üniversitesi Hu- kuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum, Ana- yasa Mahkemesi’nin başörtüsü serbestisi getiren düzenlemeyi iptal etmesinin, çoğunluk inan- cõ dõşõnda kalanlarõn hak ve özgürlüklerini korumak adõna doğru bir karar olduğunu söy- ledi. Prof. Batum, “Düzenleme anayasanın değiştirilemez hü- kümlerini değiştiriyorsa, Ana- yasa Mahkemesi yasayı şek- len denetlemeye tabi olduğu 148. maddedeki yetkilerini aşabilir. Yani parlamentoya kendisi için yasak bir alanı düzenlemiş olduğu uyarısın- da bulunur” diye konuştu. Batum, Anayasa Mahkeme- si’nin, iptal edilen türban ser- bestisi yasasõnõn gerekçesine yönelik, “Anayasa Mahke- mesi’nin görevi değil” iddia- larõnõ, dünyadaki anayasa mah- kemelerinden örnekler vererek yanõtladõ. Anayasa Mahkeme- si’nin yetkisini aştõğõ iddialarõ hakkõnda, Anayasa Mahkeme- si’nin kararõna uluslararasõ bir bakõş açõsõyla bakõlmasõ gerek- tiğini vurguladõ. Son kararõnda Anayasa Mahkemesi, 148. maddenin şekil denetimi getir- mesine karşõn, parlamentonun yapacağõ anayasal değişikli- ğin, anayasanõn 1., 2. ve 3. maddesindeki hükümleri de- ğiştirecek hale gelmesi halinde, mahkemeye müdahale hakkõ tanõdõğõna dikkat çekti. Batum, “Düzenleme anayasanın ilk üç maddesindeki hükümleri değiştiriyorsa, anayasa bu- na yasak getirmiş. Yani par- lamento kendisi için yasak bir alanı düzenlemiş uyarı- sında bulunuyor. Parlamen- to çoğunluğu o yasak alanına girmediği sürece istediği de- ğişikliği yapar. Ben de bunu sadece 148. madde kapsa- mında denetlerim. Ama o ya- sak alana girmesin diyor. Anayasa Mahkemesi, 148. maddenin ardından, parla- mento bu yasak alana girmiş mi, girmemiş mi bunu de- netliyor. Ve diyor ki, parla- mento düzenleme yapama- yacağı alana girmiş” diye ko- nuştu. “Amaç örtünmeyi yasal- laştırmak” Gerekçeli kararõ yorumlayan bazõ hukukçularõn, kararla tür- ban takanlarõn “ikinci sınıf va- tandaş” yerine konulduğu yö- nündeki sözlerini de eleştiren Prof. Batum, gerekçede, ana- yasa değişikliği ile amaçlananõn “dinsel amaçlı örtünmeyi mümkün hale getirmek” ol- duğunun yer aldõğõnõ belirtti. Batum, şöyle devam etti: “Değişikliğin amacı dinsel amaçlı örtünmenin önündeki yasağı kaldırmak. Gerekçeli karar, bu tespitin ardından dinsel amaçlı örtünme, dinsel amaçlı olmayan örtünme, ka- panma, kapanmama gibi ay- rışmanın laiklik ilkesi ile bağ- lantısını kuruyor. 1989 kara- rı, AİHM’nin Leyla Şahin ka- rarına atıfta bulunuyor. Re- fah ve Fazilet partilerinin ka- patma davalarına atıfta bu- lunuyor. Leyla Şahin kararı da aynen böyle bir yasağın, özgürlüklere karşı olmadığı- nı açıkça ifade eden karardır. Özellikle bazı hukukçuların ve AKP iktidarının göz ardı etmek istedikleri bir şey var. Diyor ki Anayasa Mahkeme- si, ‘kanunun açõkça yasakla- madõğõ haller’ ile sınırlamak doğru değil. Bu sınırlamayla, bu hakkın çerçevesini, aynı çoğunluk dinine veya çoğun- luk inancına mensup olma- yanların haklarını, özgürlü- kerini, bunların sınırlarını, güvencelerini tamamıyla par- lamento çoğunluğuna bırak- mış olursun. Laiklikle doğ- rudan doğruya ilişkisiz ço- ğunluk dinine veya inancına mensup olmayan insanların hak ve özgürlüklerini belir- lerken, bunun çerçevesini çiz- meyi, sınırını, hak ve özgür- lüklerin sınırını parlamento kararına bağlayamazsınız.” Batum, Anayasa Mahkeme- si, görevinin siyasal iktidarlarõ, parlamento çoğunluklarõnõ de- netlemek olduğunu anõmsattõ. Anayasa Mahkemesi’nin 1975’ten sonra kararlarõnda, parlamentonun sõnõrlamalarõnõ kabul etmeyerek, esasõ da şekil açõsõndan denetleyerek parla- mentonun kendisini “itmek is- tediği sınırlar” içinde kalma- yacağõnõ gösterdiğine dikkat çeken Batum, özetle şöyle ko- nuştu: “Onların anayasaya, asli kurucu iktidarın iradesi- ne, hukuk devletine uygun davranmasını sağlamaktır. Bu yüzden, bu işlem 3 üye ile yapıldı, 400 üye ile yapıldı gi- bi bir sınırlama içine kendi- lerini almak zorunda değil- lerdir. Çünkü kuruluş amacı budur. Aksi takdirde denirdi ki ‘Parlamento 400 kişiyle ka- rar verdiyse, denetlenemez’ de- nirdi. ABD’de Federal Yük- sek Mahkeme, kendisini Ana- yasa Mahkemesi olarak gö- revlendirmiştir. Anayasada yazmazken, Fransa’da 1958 Anayasası, bildiğimiz şekilde bir Anayasa Mahkemesi’ne yer vermemiştir. 1971 yılın- dan itibaren verdiği karar- larla kendi yetki alanını ge- nişletmiştir. Hem de anaya- sada tam tersi yazılıyken. Do- layısıyla Türk Anayasa Mah- kemesi’de, parlamento ço- ğunluklarının bazen kendisi- ni sınırlamak istediği çerçe- veninin içinden dışına çıkma eğilimi gösterdiğini dünya- daki diğer anayasa mahke- meleri gibi açıkça göstermiş- tir. 1971 öncesinde Anayasa Mahkemesi’nin anayasa de- ğişikliklerini denetleyip de- netleyemeyeceği yönünde bir düzenleme yoktu.” AKP: Anayasa ihlal edildi Türbanõ üniversiteye sokma hedefinde anayasa değişikliği yolu tamamen kapanan iktidar, gerekçeli kararõn TBMM’nin yasama yetkisini sõnõrlandõrdõğõnõ savunuyor ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Anaya- sa Mahkemesi’nin tür- ban düzenlemesinin ip- taline ilişkin gerekçeli kararõ, AKP’de tepkiy- le karşõlandõ. AKP Grup Başkanvekili Be- kir Bozdağ, demokrasi ve hu- kuk devleti adõna mahkemenin ilginç bir karar verdiğini belir- terek mahkemenin bu kararla TBMM’nin yasama yetkisine yeni kõrmõzõ çizgiler getirdiğini ileri sürdü. TBMM’nin anaya- sayõ değiştirme veya anayasa yapma yetkisinin mahkemenin onayõna tabi kõlõndõğõna dikkat çeken Bozdağ, “Ana- yasa Mahkemesi, onay vermediği sürece Mec- lis’in yaptığı hiçbir anayasa değişikliğinin doğrudan yürürlüğe girme imkânı kalmamıştır, ortadan kalkmıştır. Bu ana- yasanın 7, 87 ve 175. madde- lerine aykırıdır, yasamaya müdahaledir. TBMM’nin ta- li kurucu iktidar vasfı, bu yö- nüyle ortadan kaldırılmış ve- ya çok büyük darbe almıştır. Bu karardan sonra bir ana- yasada değişiklik yapma im- kânı Meclis’in bu noktadaki iradesi sınırlanmıştır” dedi. Bozdağ, bundan sonra yeni anayasa çalõşmalarõnõn gündeme getirilip getirilmeyeceğinin so- rulmasõ üzerine, “Zaten bu ko- nuda yeni bir anayasa deği- şikliği bundan sonra mahke- menin onayına tabi. Anayasa Mahkemesi’ne gitmemesi için mutlaka bunun uzlaşma ile ol- ması gerekiyor. Bundan son- ra Meclis’in kolay kolay ana- yasa değişikliği yapma imkâ- nı bulunmuyor” dedi. AKP Grup Başkanvekili Sa- dullah Ergin de, bundan sonra yapõlacak hiçbir anayasa deği- şikliğinin mahkemenin esas de- netiminin dõşõna çõkamayaca- ğõnõ belirterek anayasanõn 2. maddesinde sayõlan demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilke- leriyle ilişkilendirilemeyecek tek bir anayasa değişikliği ol- mayacağõnõ söyledi. Ergin, “ Anayasa Mahkemesi, bundan böyle her anayasa değişikliği- ni arzu ederse esas bakım- dan inceleyip iptal etme yet- kisini almıştır” dedi. Mahke- menin kaynağõnõ anayasadan almayan bir yetki kullandõğõnõ ileri süren Ergin, “Bu karar kuvvetler ilkesi aykırılığını zorlayan, TBMM’yi vesayet altına alan bir karardır” diye konuştu. KARŞI OYLAR Kılıç: Hukuk dışına çıkıldı ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Anaya- sa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç, türban ka- rarõndaki karşõ oy yazõ- sõnda, mahkemenin iptal kararõyla hukuk dõşõna çõktõğõnõ öne sürdü. Üye Sacit Adalı da karşõ oy yazõsõnda, artõk hiçbir anayasa değişikliğinin yapõlamayacağõnõ ileri sürdü. Çoğunluk görüşüne ka- tõlmayan Başkan Kõlõç, karşõ oy gerekçesinde, başkanõ olduğu Anayasa Mahkemesi’ne sert eleş- tiriler yöneltti. Kõlõç, bir denetim organõ olan Yük- sek Mahkeme’nin hukuk dõşõna çõktõğõ iddia edilen otoriteleri denetlerken, bu denetiminin hukuka uygunluğu konusunda tüm kuşkulardan arõnma zorunluluğu olduğunu belirtti. Kõlõç, “Deneti- min meşruiyeti denet- leyen organın hukuksal meşruiyet sınırları için- de hareket etmesine bağlıdır. Kurucu ikti- dar yetkisini daralta- cak olan, ancak ve an- cak yine bir kurucu ik- tidar olabilir. Anayasa Mahkemesi’nin ise ku- rucu iktidarın çizdiği hukuksal sınırlar dışına çıkması durumunda kurucu iktidar yerine geçeceği kaçınılmazdır” dedi. Kõlõç, “Üniversi- teler kışla değildir. Ders disiplini, reşit öğrenci- lerin uniform bir dav- ranış, düşünüş ve inanç modeline sokulmasının gerekçesi olamaz” gö- rüşünü dile getirdi. Çoğunluk kararõna kar- şõ çõkan üye Sacit Adalõ da “Bir türlü gelmeyen, ne zaman geleceği bel- li de olmayan ama de- vamlı tekrarlayarak, üsteleyerek, taze tutu- larak hemen geleceği vehmedilen (varsayı- lan) mücerret (soyut) ve mevhum (hayali, be- lirsiz) bir tehlike uğru- na müşahhas (somut) bir eğitim hakkının gas- bına göz yumulmakta- dır. Hukuk devletinde işlemler, vehimler, tah- minler veya kehanet- ler üzerine değil, ana- yasa ve yasalara uygun somut gerçeklikler üze- rine bina edilir” dedi. Süleyman Demirel Üniversitesi’nce düzenlenen ‘Uluslararası Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu ve Fahri Doktora töreni’nde, ünlü tarihçi yazar ve Akademisyen An- drew Mango’ya Fahri Doktora ünvanı, sempozyuma katılan CHP Genel Başkanı De- niz Baykal tarafından verildi. (Fotoğraf: AA) ‘Türkiye’de demokrasiyi sağlayan laikliktir’ ISPARTA (Cumhuriyet) - CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal, Türkiye’nin bugün demokraside ve kalkõnmõşlõkta geldiği aşamanõn temelinde laiklik anlayõşõnõn yattõğõnõ vurguladõ. Baykal, Süleyman Demirel Üniversitesi’nin (SDÜ), Cumhuriyet’in 85. yõldönümü dolayõsõyla düzenlediği, “Uluslararası Türkiye Cumhuriyet Sempozyumu”na katõldõ. Baykal, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarõnõn gerçekleştirdikleri Cumhuriyet projesinin, bir toplumu, bir tarihi değiştirme, yenileme amacõyla gerçekleştirilmiş, dünyanõn en iddialõ projelerinden birisi olduğunu belirtti. Türkiye’nin demokrasi ve kalkõnmada diğer Müslüman ülkelerden ileri olmasõnõn nedeninin laiklik olduğunu belirten Baykal, “Laiklik, Türkiye’nin demokraside ilerlemesinin ve kalkınmasının altyapısını getirmiştir. Bugün demokraside bir noktaya geldiysek, eğer ekonomik kalkınmamızı belli bir noktaya taşıyabildiysek, bunun altında çağdaş, laik hukukun, ekonomi anlayışının kabul edilmesi yatar” diye konuştu. Eğitimi ve hukuku, dini etkinin dõşõnda tutmak gerektiğini kaydeden Baykal, “Dini, belli bir tarikat yorumunun içine indirgerseniz, dini hayatın her alanına dayatırsanız, o cenderenin içinde insan özgürlüğü insan yaratıcılığını çıkarmak imkânını bulamazsınız” dedi. Konuşmasõnõn son bölümünde gençlerden Cumhuriyet’e sahip çõkmalarõnõ isteyen Baykal, “Cumhuriyet büyük bir dönüşüm projesidir. Bu başarıyı inkâr etmek isteyenlere izin vermeyelim” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararõnõ yorumlayan bazõ hukukçularõn, kararla türban takanlarõn “ikinci sõnõf vatandaş” yerine konulduğu yönündeki sözlerini eleştiren Anayasa hukukçusu Prof. Süheyl Batum, gerekçede, Anayasa değişikliği ile amaçlananõn “dinsel amaçlõ örtünmeyi mümkün hale getirmek” olduğunun yer aldõğõnõ belirtti. Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini aştõğõ iddialarõna da karşõ çõkan Batum, mahkemenin görevinin, yasa yapõcõlarõn Anayasaya ve hukuk devleti ilkelerine uygun davranlarõnõ sağlamak olduğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle