Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kultur@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2008 PERŞEMBE
14 KÜLTÜR
CMYB
C M Y B
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
BirAynaDüşünüyorum…
Yaşadığım ülkenin en büyük şehrinin ortalık yerinde,
bir ayna düşünüyorum. Bugüne kadar hiç görmedi-
ğim büyüklükte bir ayna. Nerede başlayıp nerede bit-
tiği anlaşılamıyor. Bir köşede, bir dört yol ağzında yo-
ğunlaşacak araçların birbirlerini önceden görebilmeleri
için konulmuş olamayacak kadar devasa bir ayna.
Hiç bilmediğim bir köşeyi döndüğümde karşılaş-
tığım bu aynanın önünden her gün on binlerce insan
geçiyor olmalı. Aynanın büyüklüğü yüzünden, ge-
çenlerin hemen hepsi de ona bakabiliyor. Daha doğ-
rusu, bakmayan yok gibi. Çünkü aynayı oraya yer-
leştirmiş olan anonim iktidar, onu sanki yaklaşan in-
sanlar üzerinde mıknatıs etkisi yaratan bir çekim gü-
cüyle de donatmış.
Ayna, bakanlara aslına bire bir sadık görüntüler yan-
sıtıyor. Hiçbir çarpıtma yok. Aynada kendine her ba-
kan, bir robotla karşılaşıyor. Çünkü buradan ge-
çenlerin hiçbiri canlı değil. Birkaç veba salgınının ar-
dından, hemen hepsi ölmüş. İçlerinden sadece üs-
tünde ‘bilgi’ ve ‘bilinç’ yazan cankurtaran simitleri-
ne sarılıp onlardan kopmamakta direnmiş olan bir-
kaçı kurtulabilmiş. Ama onlar da artık ortalıkta gö-
rünmüyorlar. Saklanıyorlar. Çünkü görüldükleri yer-
de robotlar tarafından tutuklanıp, robotlaştırılmak ve
globalleştirilmek üzere özel bilinçsizleştirme mer-
kezlerine kapatılıyorlar.
Ülke nüfusunun neredeyse tamamını robotlaştır-
mış olan veba, çok özel bir türden. Bu hastalığın mik-
robu doğrudan beyinlere saldırıyor ve yıkımı beyin-
lerde gerçekleştiriyor. Hastalığın sinsi ve âni etkisi yü-
zünden, yakalananlar hastalandıklarının farkına var-
mıyorlar. Akşam saatlerinde etkisini artıran hastalık,
onları erkenden yatmaya zorluyor. Kalktıkları zaman
ise bir zamanlar bir filmde anlatıldığı gibi, körlerle do-
lu bir dünyada bakışları çalınmış olduğu için, belli şey-
lere bakabilme ve görebilme yetilerini bütünüyle kay-
betmiş oluyorlar. Fakat hâlâ bakabildikleri için, artık
ayırt edemediklerinin, dolayısıyla da göremedikleri-
nin farkına varmıyorlar. Tıpkı bazı filmlerdeki büyük
soygun olaylarında hırsızların, gözcü kameralara
yapay görüntüler yerleştirmeleri ve bunu anlayama-
yan nöbetçilerin de monitörlerine tekrar baktıkların-
da, karşılarında hâlâ eski görüntülerin bulunduğuna
inanmaları gibi, bu insanlar da bakışları çalındığı an-
dan itibaren beyinlerindeki görüntüler dağarcığının son
durumuyla yaşamaya başlıyorlar. Şehrin ortalık ye-
rine konulmuş olan ayna, robotları artık robot ha-
yatlarıyla içersinde yansıtıyor. Ancak robotlaşmış olan-
lar, beyinlerindeki son görüntüye göre insan olduk-
larından, kendilerini bundan böyle de insan sanarak
yaşamaya devam ediyorlar. Bu yüzden aynadan yan-
sıyan görüntüler ile robotların devam ettirdikleri ha-
yat arasında tuhaf, zaman zaman da korkunç kar-
şıtlıklar oluşuyor. Fakat kalıplaşmış görüntülerin dı-
şına çıkamayan robotlar bu karşıtlıklardan hiç etki-
lenmiyor. Örneğin aynada ansızın, masum bir gös-
teriye katılmış olduğu için o ülkenin kolluk kuvvetle-
rince gözaltına alınıp götürülmüş bir delikanlının kan-
lar içerisindeki yüzü gözüküyor. Götürüldüğü çeşit-
li yerlerde günlerce işkence gören genç, sonunda kal-
dırıldığı hastanede ölüyor ve dev ayna, tıpkı bir te-
levizyon ekranı gibi, bütün bu süreci yansıtıyor.
Ama robotlar, bunu görmüyorlar. Onlar, yollarına
böyle bir şey sanki hiç olmamışçasına devam edi-
yorlar. Çünkü hayatları sadece eski görüntülerce be-
lirlenmiş. Örneğin, yine çoğunluğu robot sanatçıla-
rın elinden çıkma olduğu için, aslında düzmece ha-
yatları betimleyen eserlerle dolu sergilere gidiyorlar.
İşlevini çoktan yitirmiş, adeta hadım edilmiş bir sa-
natın ve edebiyatın tartışıldığı panelleri dinliyorlar. Ba-
zıları yabancı ülkelerdeki toplantı, sergi ve fuarlara ka-
tılıp, ülkelerinin kültürü ve imajı üzerine konuşuyor-
lar - birer robot olmaları, bir delikanlının işkenceyle
taksit taksit öldürülmesinin, herhangi bir iskeledeki
ya da sokaktaki içki yasağı kadar bile protesto edil-
mediği bir ortamda kültürden bahsetmenin ancak bu
kavramı aşağılamak anlamına geleceğini anlamala-
rını önlüyor.
Robotları robot olarak gösteren dev aynaya gelince,
onun asıl görevi, bütün bu görüntüler karşısında hâ-
lâ tepki gösterebilecek kadar insanlıklarını korumuş
olanlar varsa, onların yakalanmasını kolaylaştırmak!
acem20@hotmail.com
“B
elediye olarak Selçuklu Uy-
garlığı’nı daha fazla tanıt-
mak, elde kalabilen kültürel
zenginliği yaşatmak temel görevimiz...”
Bu sözler, 7-8 Ekim 2008’de Konya’da dü-
zenlenen “Anadolu Selçuklu Şehirleri ve
Uygarlığı Sempozyumu”nun ev sahibi Sel-
çuklu Belediye Başkanõ Doç. Dr. Adem
Esen’in.
Konya’da gerçekleştirdikleri “öncelikli
belediye hizmetleri”ni de şöyle özetliyor:
“Zazadin Han’ın restorasyonu; Sille’de
sokak sağlıklılaştırması, kanal ıslahı, ha-
mam, çeşme, cami ve kültür evinin resto-
rasyonları; MS 32’den kalma Aya Eleni Ki-
lisesi’nin projeleri; Mağara kiliselerdeki ar-
keolojik kazılar; Selçuklu’dan miras Ho-
cacihan Mahallesi’ni yaşatmak...”
Esen ayrõca Anadolu’daki tüm Selçuklu
eserlerinin fotoğraflarla belgelendiği 2 ciltlik
albümü de Prof. Dr. Haşim Karpuz yöneti-
mindeki uzmanlarõn çalõşmasõyla belediye ya-
yõnõ olarak gerçekleştirmiş.
İşte bu çalõşkanlõkla düzenlenen sempoz-
yumda Selçuklularõn eşsiz “uygarlık ve dü-
şünce birikimi” 40’a yakõn bildiriyle ele alõn-
dõ.
Devlet Bakanõ Mehmet Aydın’õn, hiç ye-
ri değilken “Başbakan’ın bilime düşkün-
lüğüne hayran”lõğõnõ belirtmesi dõşõnda,
hemen tüm konuşmalarõn “siyaset üstü ol-
gunluk”ta yapõlmasõnõn ilham kaynağõ da kuş-
kusuz Selçuklu’nun “sevgi ve hoşgörü mi-
rası”ydõ...
Nitekim, yõllarõnõ bu ülkenin tarih değer-
lerine adamõş Prof. Oluş Arık dedi ki: “Yıl-
larca tarihimizi yok eden belediyelerin şim-
di koruma yarışına girmeleri beni çok et-
kiledi. Selçuklular da Anadolu’yu yakarak,
yıkarak değil, imar ederek yurt yaptı-
lar...”
Sempozyumun “yüreklendirici”si Prof. Dr.
Metin Sözen de özetle şunlarõ söyledi:
“Gençlerimizi artık bize ait değerlerle,
Anadolu aydınları olarak yetiştirmeliyiz.
Ortaçağı aydınlatan Selçuklu bunun için
en zengin kaynak.”
11EYLÜL’ÜN DİNCİLERİ
Anadolu’ya “üniversitesi”yle yerleşen;
yollarõnõ kervansaraylarla donatarak “yurt”
yapan; 200 yõlda binlerce anõtsal yapõyla be-
zeyen; nice düşünürlerin, ozanlarõn ülkesi kõ-
lan ve türkülerimizin, geleneklerimizin ya-
Ortaçağda Anadolu’ya aydõnlanma çağõnõ yaşatan uygarlõk bugünlere de õşõk tutuyor
ratõcõsõ bir uygarlõk için söylenenleri dinle-
dikçe düşündüm:
Dünya “11 Eylül 2001”de ABD’yi vu-
ranlarõn “İslami terörist” ilan edilmelerin-
den bu yana “medeniyetlerin çatışması”nõ
konuşuyor. Aynõ saldõrõnõn gerçek failleri ya
da “gerçek amaç”larõ hâlâ “muamma” ol-
sa bile küresel söylemi İslam kimlikli “din”ci-
lere odakladõlar.
Asõl sorgulanmasõ gereken “sömürgecilik”
ise uluslararasõ gerilimlerin “dinler arası çe-
kişme”ye bağlanmasõyla çoktan unutuldu.
Nitekim “çözüm” olarak da “emperyaliz-
min yargılanması” yerine “medeniyetlerin
barışması” öneriliyor; üstelik sanki tarihte
hiç yaşanmamõş gibi “yeni bir ideal”miş-
cesine.
Oysa Anadolu’nun uygarlõk ve düşünce ta-
rihi; medeniyetlerin buluşmasõ bir yana,
dostça ve kardeşçe “ortak yaşam değerle-
ri”nin bile bu coğrafyada asõrlarca “birlik-
te” yaratõlmasõyla yazõldõ.
Mimariden hemen tüm kültürel alanlara ka-
dar farklõ dinlerden ve kökenlerden top-
lumlarõn en “medeni” şekildeki beraber-
likleri, insanlõğa ve tarihe Anadolu’da ar-
mağan edildi.
Bu nedenle dünya barõşõ için de sömürgeci
Batõ’nõn içtenliksiz sözde “medeniyetleri
buluşturma” söylemi yerine bunu zaten ger-
çekleştirmiş bir geçmişten esinlenilmesi ge-
rektiğini yine Anadolu kanõtlõyor.
İşte bu eşsiz zenginliğimizin adõ “Selçuklu
Uygarlığı”dõr...
18. yüzyõldaki Batõ aydõnlanmasõndan bi-
le yüzlerce yõl önce “insan ve insan aklının
kutsallığı”nõ her alanda doruğa çõkartan
Anadolu bilgeliğinin “hamisi” de Selçuk-
luydu.
O kadar ki kendi toplumsal tarihlerine ya-
bancõlaşmõş nice “Batıcı” aydõnõmõzõn ül-
kemizi korumak istedikleri “ortaçağ
karanlığı” da aslõnda Avrupa için ge-
çerlidir. Çünkü Anadolu ortaçağõ yi-
ne Selçuklu sayesinde en “aydınlık”
çağdõr. Batõ’da engizisyonun insanlõk
dõşõ egemenliği varken bizde devlet yö-
netiminden gündelik yaşama, sanattan
türkülere kadar “insani” bir kültürün en-
gin dünyasõ yaşanmaktadõr.
ÇIKARILACAK ‘DERS’LER
Peki, Selçuklu’dan nasõl esinleneceğiz;
hamasi övgüler yerine “ders alınacak de-
ğerlendirmeler”i nasõl yapacağõz? Sem-
pozyum bildirilerinde sergilenen Selçuklu
birikimlerinden şunlarõ öğreniyoruz:
Birincisi; “sadece yaşanan ya da fethe-
dilen değil, ‘imar’ edilen coğrafyalar yurt
olabilirler...” Tersanelerden medreselere,
hanlara ve saraylara kadar 40’tan fazla tür-
deki mimari ve kentsel miras, bu anlayõşõn
ürünüdür.
İkincisi, “insan üretendir; tasarlayandır;
güzellikler yaratandır... Bu nedenle de uy-
garlıkların ‘müellifi’ öncelikle insandır.”
Nitekim Selçuklu’daki sanata, sanatçõya ve-
rilen değer bu düşüncenin kazanõmlarõdõr.
Üçüncüsü de toplumsal kardeşlik “kan ba-
ğı”nda ya da “inanç birliği”nde değil, ortak
yurt ve kent sevdasõnda, “birlikte üret-
mek”te ve “beraber yaşanmışlıklar”dadõr.
Anadolu’nun dünyada eşi olmayan bir öz-
günlükte “kaynaşmış farklılıklara” analõk
etmesinde de Selçuklu’nun katkõsõ büyük ve
“destansı”dõr.
... VE SONUÇ BİLDİRGESİ
Böylesi çõkarsamalara esin kaynağõ olan
sempozyumun “sonuç bildirgesi” ise bilim
kurulunca hazõrlanarak ilan edildi. Anado-
lu’daki 49 il ve 110 ilçenin Selçuklu mirasõnõ
barõndõrdõğõnõ anõmsatan bildirge özetle şu ka-
rarlarõ içeriyor:
1- Sempozyum başarõlõ bir başlangõç ol-
muştur.
2- Anadolu albümü, Büyük Selçuklu için
de hazõrlanmalõdõr.
3- Her yõl farklõ kentte düzenlenecek sem-
pozyumlarõn ev sahiplerine “Selçuklu Kül-
tür Şehri” unvanõ verilmelidir.
4- İkinci sempozyumun Kayseri’de yapõl-
masõ önerilmektedir.
5- Selçuklu kent tarihi yazõlmalõ ve uz-
manlara destek sağlanmalõdõr.
6- Tarih öğreniminde Selçuklu’ya ve sanat
tarihine ağõrlõk verilmelidir.
7- Bilinçsiz onarõmlar önlenmeli, vakõfla-
ra bağlõ restorasyon okulu kurulmalõdõr.
8- Kültürel mirasõn adalet, demokrasi, ba-
rõş ve hoşgörü erdemlerine katkõlarõ önem-
senmeli; korumanõn bu anlamda da temel he-
def olmasõ benimsenmelidir...
‘YALINLIK,
ZİRAFET VE
BECERİ’NİN
UYGARLIĞI
Sivas
Sultanhan,
görmüş
geçirmiş bir
mimarlık
kültürünü
belgeler (1).
Sanatın ve
üretkenliğin taş
üstündeki zarif
gösterisi (2).
Kültür Servisi - Cumhuriyetin kuruluşu-
nun 85. yõlõ etkinlikleri kapsamõnda 25-26-
27 Ekim günleri İshak Paşa Sarayı’nda ya-
põlacak olan “Ağrı Dağı Efsanesi Kültür ve
Sanat Günleri”, 25 Ekim akşamõ Çetin Işı-
közlü’nün ‘Ağrı Dağı Efsanesi Konseri’ ile
açõlõyor. Yapõtõ, Çetin Işõközlü’nün yöneti-
minde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkes-
trası ile Ankara ve İstanbul Devlet Ope-
rası Solist Sanatçıları;
Tuncay
Kurtoğlu (bas), Seda Aracı Ayazlı (sopra-
no), Sedat Öztoprak (bariton), Metin Tu-
ran (tenor), Bülent Ateşoğlu (bas), Şebnem
Algın (mezzo soprano), Arda Aktar (bari-
ton), Oğuz Sırmalı (tenor) Hasan Çelik (ba-
riton), Fügen Serbest (piyano), A. Aycan
Sancar (flüt) seslendirecekler. 2000 yõlõnda
Doğu Anadolu’da sahnelenen ilk opera ol-
ma özelliğine sahip yapõtõn dünya ilkgöste-
rimiyse 1989 yõlõnda Devlet Opera ve Bale-
si’nin işbirliği ile 6.Uluslararasõ Ankara Mü-
zik Festivali’nde gerçekleştirilmişti.
CUMHURİYETİN KURULUŞUNUN 85. YIL ETKİNLİKLERİ
‘Ağrı Dağı Efsanesi’ İshak Paşa Sarayı’nda
Kültür Servisi - Dünyanın en saygın
fotoğraf yarışmalarından “Siyah-
Beyaz Örümcek Ödülleri” sahip-
lerini buldu. “Photograph of the
Year Winners” adlı büyük ödüle
Tuz Gölü’nde gerçekleştirdiği
“Eve Dönüş” adlı çalışmasıyla
Türk fotoğrafçı Salih Güler de-
ğer görüldü. 62 ülkeden binler-
ce fotoğrafın katıldığı yarış-
mada birincilik ödülünü kaza-
nan Salih Güler, Tuz Gölü’nde
yapmış olduğu başka bir çalış-
masıyla da National Geographic
ile Nikon’un ortaklaşa düzenlediği
“Yellow To Me” fotoğraf yarış-
masında “En İyi Küresel Isınma
Fotoğrafı” ile “Yükselen Yıldız
Ödülü”nü kazanmıştı.
Tuz Gölü’nde ‘Eve Dönüş’
TİYATROELEŞTİRMENLERİNİN
‘2008 Onur
Ödülü’ Dikmen
Gürün’ün...
Kültür Servisi - UNESCO’ya bağlõ bir ku-
ruluş olan Uluslararasõ Tiyatro Eleş-
tirmenleri Birliği Türkiye Merkezi
(TEB), “2008 Onur Ödülü”ne Prof.
Dr. Dikmen Gürün’ü değer gördü.
TEB’den yapõlan yazõlõ açõklamada,
ödülün, birliğin tüm üyelerine açõk oy-
lamayla saptandõğõ açõklandõ. Tiyatro
dünyasõna katkõlarõ, alanõndaki başa-
rõlarõ ve topluma karşõ sorumlu aka-
demisyen, yönetici, eleştirmen kim-
likleriyle yaşamõ boyunca tiyatro ala-
nõnda yürüdüğü tutarlõ çizgisini sür-
dürmesi ödülün Prof. Dr. Dikmen Gü-
rün’e verilmesinin gerekçeleri arasõn-
da gösterildi. Prof. Dr. Dikmen Gü-
rün’e ödülü önümüzdeki günlerde su-
nulacak. İstanbul Üniversitesi Edebi-
yat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve
Dramaturji Bölümü Bölüm Başkanõ ve
gazetemiz yazarõ da olan Gürün’ün
“Tiyatro Yazıları” adlõ bir de kitabõ
bulunuyor.
Kültür Servisi - Dünyaca ünlü yönetme-
nimiz Nuri Bilge Ceylan’õn yeni filmi ‘Üç
Maymun’un galasõ dün İstanbul’daki Kan-
yon Alõşveriş Merkezi Cinebonus Sinema-
larõ’nda yapõldõ. Film, 24 Ekim’de gösterime
giriyor. Bu yõl 61’incisi yapõlan Uluslarara-
sõ Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yö-
netmen” ödülü alan filmin geçen günlerde so-
na eren Antalya Film Festivali’nde neden ödül
alamadõğõ yolundaki düşüncesi sorulduğun-
da Ceylan, “Bu, jürinin takdiridir. Hepimiz
buna saygı duymalıyız” dedi. Film hak-
kõndaki teknik bir ayrõntõya dikkati çekmek
istediğini vurgulayan Ceylan, “Film, Tür-
kiye’de ilk kez dijital olarak gösterilecek.
15 salonda dijital, 42 salonda da normal
gösterimi yapılacak. Bu film ilk defa da-
ha net, daha keskin, daha parlak, ses ko-
nusunda da daha iyi şekilde izlenebilecek”
açõklamasõnõ yaptõ.
“Filmi ödül almak için mi çektiniz” so-
rusunu Ceylan, “Ben ödül alacağım diye yo-
la çıkmadım. Onu düşünerek yola çıkmak
anlamsız. Zaten film öyle bir şey ki mese-
lenizle aranızda bir ilişki kurarsınız. Onu
gerçekçi bir şekilde ortaya koymak için öy-
le uğraşırsınız ki başka bir şeye vakit
kalmaz” sözleriyle yanõtladõ.
Mevsim, ‘444’ ile başlıyor
Kültür Servisi - Altõdan Sonra Tiyatro,
mevsime, bir çağrõ merkezinde geçen bol
ödüllü oyun “444” ile başlõyor. 10, 11, 17,
18, 24 ve 25 Kasõm’da Oyuncular Tiyatro
Kahve Cem Safran Sahnesi’nde
izlenebilecek oyunu Yiğit Sertdemir yazdõ,
Yaman Ömer Erzurumlu yönetti. Gülhan
Kadim ve Yiğit Sertdemir’in rol aldõğõ
oyunun dekor ve kostüm tasarõmõ ise Aslõ
Can Kortan’a ait. Oyun, bir çağrõ
merkezinin gece vardiyasõnda işlerin
karõşmasõ sonucunda, gerilim ve mizahõn iç
içe geçtiği yüksek tempolu bir hal alan bir
geceyi konu alõyor. (0 212 245 13 14 -
www.altidansonra.com)
Nuran Mola sergisi
Kültür Servisi - Nuran Mola, üçüncü
kişisel sergisi ‘Hareketli Zaman İzleri’yle
30 Ekim’e dek Fransõz Sokağõ Cezayir
Çõkmazõ Sanat Galerisi’nde olacak. Renkle
dokuyu birbiriyle kaynaştõrõrken izleyiciyi
de kendi dünyasõnda bambaşka bir boyuta
sürükleyen sanatçõ, Marmara Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü,
Prof. Dr. Filiz Başaran Atölyesi ve Doç.
Dr. Kemal Gürbüz Çağdaş Malzeme
Atölyesi mezunu. (0 212 244 83 05)
RATEM-MESLEKBİRLİKLERİ
Kültür Servisi - Radyo televizyon kuru-
luşlarõnõn müzik yayõnlarõnõ uygun be-
dellerle lisanslõ hale getirecek olan
‘Ratem-Meslek Birlikleri Telif Hak-
ları Protokolü’ imza töreni; dün sabah
Grand Cevahir Otel’de yapõldõ. Töre-
ne; MÜYORBİR Başkanõ Ali Koca-
tepe, MÜ-YAP Başkanõ Bülent For-
ta, MSG Başkanõ Garo Mafyan, ME-
SAM Başkanõ Ali Rıza Binboğa, Ra-
tem Başkanõ Yusuf Gürsoy ve RTÜK
Başkanõ A. Zahid Akman konuşma-
cõ olarak katõldõ. Kültür ve Turizm Ba-
kanlõğõ Müsteşar Yardõmcõsõ Nihat
Gül, Bakan Ertuğrul Günay adõna
yaptõğõ konuşmada, protokolün ‘fikri
mülkiyet’ bağlamõnda önemli bir dö-
nüm noktasõ olduğunu ve uluslararasõ
düzeyde, ülkenin itibarõnõ artõracağõnõ
belirtti. Akman da, “radyo ve televiz-
yon yayıncılığı alanında önemli bir
aşama kaydedildiğini, telif haklarının
kazanılması yönünde verilen huku-
ki mücadele sürecinde tarafsız kal-
dıklarını ve bu zaferde en büyük pa-
yın demokratikleşmeye sağladıkları
katkı ile meslek birliklerine ait ol-
duğunu” söyledi. Tören, protokolün
imzalanmasõyla sona erdi.
Telif Haklarõ
Protokolü
imzalandõ
Selçuklu’yla övünebilmek için
1 2
‘Üç Maymun’un
galası yapıldı
‘Üç Maymun’un
galası yapıldı
Livane’de Abdal türküleri
Kültür Servisi - Feryal Güney, bugün saat
21.30’da Kadõköy Livane Pub’da Türkmen
Abdal müziklerini seslendirileceği ,
‘Bulutlar Gezer’ başlõklõ bir konser veriyor.
Feryal Güney’e eşlik edecek çalgõcõlar
Uğur Küçük (bağlama), Neriman Güneş,
Özgür Ay (elektro gitar), Ayhan Akkaya
(bas), Selda Öztürk, İlkem Balseçen aynõ
zamanda Kardeş Türküler topluluğu
üyeleri. (0 216 414 40 96)