Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
17 EKİM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
G
eminin bir yanõ gündüz, diğer
yanõ gece… Bir yanda gün ba-
tõyor, diğer yandan mehtap çõ-
kõyor.
Nehirler, kanallar, göller üzerinde
Moskova’dan St. Petersburg’a yaptõğõ-
mõz gemi yolculuğundan aklõmda ka-
lan en unutulmaz manzara bu oldu:
Gökyüzünde ay yükselirken bir türlü
batmak bilmeyen, son huzmeleri kay-
bolup gidene dek ufukta dirençle asõlõ
kalan alev topu gibi bir güneş…
Kuzey coğrafyasõnda gün ağõr çekim
batõyor.
Güneşin, ufuk çizgisinde usul usul
alçalmasõyla, mehtabõn çõkmasõ arasõn-
da geçen süre iki saati bulabiliyor.
O iki saat boyunca bir renk ve õşõk
şöleni yaşõyoruz.
Nazlana nazlana çõkan Ay’õn etrafõn-
daki bulutlar, üzerlerine yansõyan son
güneş õşõnlarõyla pembeye dönüşüyor.
Mavi ile pembenin değişen tonlarõ son-
ra suya aksediyor ve nehrin “gündüz
yanı” önce eflatuna, ardõndan ateş ren-
gine bürünüyor...
Geminin “gündüz tarafı” aydõnlõk,
“gece tarafı” lacivert!
“Lacivert”, gece on sularõnda niha-
yet “aydınlığı” teslim alõyor.
Nehrin iki yanõnda göz alabildiğin-
ce uzanan sõk, balta girmez ağaçlarõn
tepesinde gizemli, sõcak, sarõ tül gibi
bir mehtap beliriyor o sõra. Sonra silu-
etlerini artõk zorlukla seçebildiğimiz
kõyõdaki yüksek, karanlõk ağaçlarõn
sõrtõnda kâh kayboluyor… kâh, hoop!
Arkamõzdan yeniden bizi kovalõyor.
Peri masalõ gibi. Bir var bir yok, es-
rarengiz, sõrlõ bir mehtap bu. Bildiği-
miz, alõştõğõmõz güney denizlerinin o
tabak gibi açõk, şeffaf, güleç, kucakla-
yõcõ, gümüş mehtaplarõndan çok farklõ.
ALIN YAZISI NEHİR
Napolyon’un ünlü sözüdür:
“Coğrafya alın yazısıdır!”
Geçmişini birkaç kez sõfõrlayan Rus
tarihi de aydõnlõkla karanlõğõn iç içe
geçtiği bu sõrlõ ve esrarlõ mehtap gibi
tõpkõ; çõlgõn çarlar, epik boyutlarda
dramlar, Slav mistisizmi, bu õssõz, gi-
zemli coğrafyayla şekillenmiş.
Üç okyanus, bir düzine denizin su-
ladõğõ Rusya’nõn uçsuz bucaksõz top-
raklarõnõn tam kalbinde, doğanõn orta-
sõndayõz.
Ne bir araba sesi geliyor kulağõmõ-
za, ne uzaklarda bir õşõk seçebiliyoruz.
Volga’nõn sessiz mi sessiz kõyõlarõnõ
kilometreler boyu uzanan ormanlar
kaplõyor. Huş ağaçlarõ bunlar. Rusla-
rõn “milli ağacı”…
Huş ağaçlarõnõn yapraklarõ bol. İn-
ce, uzun gövdelerine hafif bir yel değ-
di mi tatlõ, yumuşak bir ses çõkõyor.
Gecenin zifiri karanlõğõnda şimdi
artõk yalnõz bunu; nehirde ağõr ağõr
ilerleyen geminin sesiyle huş ağaçlarõ-
nõn yapraklarõnõn çõkardõğõ sesi duya-
biliyoruz.
TOLSTOY’DAN, ÇEHOV’A…
İLHAM KAYNAĞI
Tolstoy, Çehov, Gorki, Turgenyev
gibi edebiyat tarihinin en büyük usta-
larõna bu sularõn ilham vermiş olmasõ-
na hiç şaşmak lazõm.
Bunun için Ruslar belki de bu nehre
“Volga Ana!” diyorlar.
“Volga Ana”, bu ulusun en yüce
yazarlarõnõ beslemiş. Umut adõna her
şeylerini yitiren zavallõlarõn, “gulag-
ların”, kürek mahkûmlarõnõn kederle-
rine, şarkõlarõna eşlik etmiş. Çarlarõn
önüne benzersiz vizyonlar açmõş. Ül-
kenin en eski, en tarihi kentlerini kõyõ-
larõnda toplamõş: Vladimir, Tver, Ya-
roslavl, Kazan, Nizhny Novgorod...
Rusya nüfusunun üçte biri bu neh-
rin kõyõlarõnda yaşõyor.
Biz Volga’nõn tüm kentlerini gör-
meyeceğiz…
Avrupa’nõn bu en uzun nehrini çün-
kü -heyhat!- baştan sona katetmeyece-
ğiz.
Volga, Moskova’nõn kuzeybatõsõn-
daki Valday Tepeleri’nde bir “huş
ağacının altından” doğuyor ve Ha-
zar’a dökülüyor.
Biz Volga’yõ güneye doğru izlemi-
yoruz.
“Rusya’nın Anası”(3690 km.), on
iki güne sõğdõrdõğõmõz yolculuğumuzu
misliyle katlayacak uzunlukta.
Ülkenin iki büyük merkezi -baş-
kent Moskova ile St. Petersburg- ara-
sõndaki kesitini katediyoruz sadece.
Volga Ana’ya yolculuk
Yazarlara ilham veren, çarlara vizyon açan, mahkûmlara mezar olan
S
õfõrdan yarattõğõ çarlõk baş-
kenti “Petersburg”la Mos-
kova’yõ, Volga üzerinden ka-
nallarla birleştirmek, büyük bir
vizyoner olan Büyük/Deli Petro’
nun ilk günden beri hayallerini
süslemiş. “Hayali” hayata geçir-
mek ise iki asõr arayla bir başka
despota, Stalin’e nasip olmuş.
Moskova-Petersburg güzergâhõ-
nõ kanallarla Volga’ya bağlayabil-
mek için hiç gözünü kõrpmadan si-
yasi muhalifleri kullanmõş Stalin.
Kazma, kürek, taş arabasõndan
başka hiçbir araç gerece sahip ol-
mayan “gulag mahkûmları”, ku-
tup soğuğunda dahi geceli gündüz-
lü çalõşarak nehri gemi ulaşõmõna
açmõşlar.
MAHKÛMLARININ
BEŞTE BİRİ ÖLMÜŞ
Bizim nehirlerimizde gemi ula-
şõmõ yapõlmadõğõ için, bunun ne
anlama geldiğini biraz anlatmam
lazõm... Akarsuda gemi ulaşõmõnõ
sağlayabilmek için göller, õrmak-
lar, kanallar arasõndaki su seviye-
leri farklarõnõ bir dizi baraj ve özel
havuzlarla gidermek gerekiyor.
Suyun eğiminin değiştiği bölge-
lerde, gemiler iki ucu kapalõ bir
havuza giriyor. Havuzun içinde
gemi, su seviyesiyle birlikte asan-
sör gibi inip çõkan demirden halka-
lara kenetleniyor. Ve gidilecek yö-
nün seviyesine göre artõk ya aşağõ
indiriliyor ya yukarõ çõkarõlõyor.
Moskova-Petersburg arasõndaki
1700 kilometrelik yolculuğumuzda
biz böyle 16 havuza girdik.
Volga’da toplam 35 seviye ha-
vuzu var. Bu havuzlarõn en etkile-
yici olanlarõnõ, Volga Baltõk kana-
lõnda gördük.
1933’te açõlan 227 kilometre
uzunluğundaki bu kanalda arka ar-
kaya tam yedi “havuz” var. Herbi-
ri birer mühendislik mucizesi ha-
vuzlarõn inşasõnda istihdam edilen
“mahkûmların” beşte biri ölmüş.
STALİN’İN GURURU: ‘BÜ-
YÜK VOLGA PROJESİ’
Sovyetlerin “ilk beş yıllık pla-
nını”, “Büyük Volga Projesi” ile
taçlandõrmak adõna “mahkûmla-
ra” 20 ayda yaptõrõlan zincirleme
“seviye havuzları” sayesinde, Rus
gemileri Baltõk’tan Akdeniz’e ine-
biliyor, seyrüsefer yapabiliyorlar!
Volga’nõn “seviye havuzlarını”
benzersiz kõlan, yalnõz mühendis-
lik açõsõndan taşõdõklarõ değer de-
ğil. Stalin, “çarların vizyonuna”
sanatsal değer eklemiş…
Moskova metrosu ve komünist
dönemin tüm büyük bayõndõrlõk
yapõlarõnda olduğu gibi tõpkõ...
“gelişme ve ilerlemenin” simgesi
sayõlan “havuzların” da giriş çõ-
kõşlarõ akla hayale gelmeyecek öl-
çüde iddialõ heykellerle bezenmiş
ve abideleştirilmiş.
Kuş uçmaz, kervan geçmez Vol-
ga’nõn vahşi doğasõ ortasõnda ken-
dinizi, aslõnda sadece işlevsel ol-
masõ gereken ancak sõnõr tanõma-
yan bir “büyüklük tutkusuyla”
absürdce anõtlaştõrõlmõş gemi ha-
vuzlarõnda buluyorsunuz.
Yalnõz efsunlu mehtaplar yok
Volga’da.
Böyle ölçüsüzlükler, acõmasõz-
lõklar ve absürdlükler de var.
‘ŞAŞKOV’UN RİTÜELİ
Benden başka herkesi nedense
acayip elektriklendiren ve heye-
canlandõran bu “seviye
havuzları”, “Volga turunun”
başlõca atraksiyonlarõndan.
Hemen her havuza girişimizde,
tüm yolcular sözü sohbeti kesiyor.
Ön-arka güvertede alelacele yerler
tutuluyor, fotoğraf makineleri, vi-
deo kameralarõ ayarlanõyor.
Gemimiz “Şaşkov”un, nehir su-
yuyla birlikte metrelerce yukarõ çõ-
karõlõp-indirilmesi, merakla, pür-
dikkat izlenen bir ortak ritüele dö-
nüşüyor.
S Ü R E C E K
Deli Petro’nun düşünü
Stalin gerçekleştiriyor
“St. Petersburg’la Moskova’yı, kanallarla
Volga üzerinden birleştirmek, Deli Petro’nun
hayaliymiş. Petro’nun hayalini Stalin, ‘gulag
mahkûmlarını’ kullanarak gerçekleştirmiş.
‘Büyük Volga Projesi’nde çalışan
mahkûmların beşte biri sağ çıkmamış... ‘Gemi
seviye havuzları’ Volga turunun başlıca
atraksiyonlarından. ”
Geleneksel Rus giysileri içinde kızlar yün eğiriyor. Ruslar Volga Nehri kıyılarında piknik yapmayı seviyor.
K
uzey coğrafyasında yaz ayların-
da gün ağır çekim batıyor.
Ufukta güneşin alçalmasıyla,
mehtabın çıkması arasında geçen süre,
iki saati bulabiliyor… O iki saat unutul-
maz bir renk ve ışık şöleni yaşıyoruz!
Taraf gazetesi dört
gün önce malum kaynaklardan
sızdırılan kuşkulu ve önyargılı bilgileri ve
ne olduğu anlaşılmayan görüntüleri, Ge-
nelkurmay’ı hedef almak için manşet
yapmıştı. Neymiş efendim, Genelkur-
may Aktütün Karakolu’na yönelik sal-
dırıyı bir ay öncesinden biliyormuş!.. Ya-
ni TSK kendi askerlerinin öldürülmesi-
ne bile bile göz yummuş!.. Kanal 1 tel-
evizyonu önceki gece Taraf’ta yayım-
lanan ucube görüntülerin Aktütün Ka-
rakolu’yla ilgisi olmadığını, Kandil Da-
ğı’nı gösterdiğini çarpıcı biçimde göz-
ler önüne serdi. Orgeneral Başbuğ da
bu gazetenin, akıllara zi-
yan tanımlamasının bile
hafif kalacağı iddialarına
yanıt verirken “Doğrulan-
mamış bilgiler” cümlesiy-
le dikkat çekti. Başbuğ
ordu düşmanlığını kamuoyunun bilgi al-
ma hakkı gibi kutsal bir talebin içine giz-
leyenleri sorumlu olmaya da çağırı-
yordu. Şüphesiz bu yıl içinde yüzden
fazla askerini şehit vermenin duygu-
sallığıyla fazla sert çıkan Başbuğ da, de-
mokratik ülkelerde basının kesinlikle öz-
gür olması gerektiğine inanmalıdır. An-
cak unutulmamalı ki, orduyu infiale
götüren sürecin arkasında da, PKK’nin
psikolojik harbine hizmet eden yayın-
lar duruyor!
Başbuğ’un tepkisini salt basın öz-
gürlüğüne müdahale diye algılayanlar,
TSK’ye karşı bir kısım medyada sür-
dürülen yıpratma çabalarının perde
arkasını bilerek gözden kaçırıyor. Dün
“Başbuğ tehdit etti” diye yazan Zaman
yazarları ile “Bizim yerimiz Mehmetçi-
ğin yanı” diye takıye yapan Vakitçiler iş-
te bu ikiyüzlülüğe hizmet ediyor! Aslında
tartışmalar bir gazetenin şehit kanı
üzerinden ordunun beynine taarruza
geçmesi ve askerin buna tepki gös-
termesinden çok daha vehamet içeri-
yor! Bu vahamet, Taraf’ın yazdıkları
doğru mu yanlış mı tartışmasında de-
ğil, Genelkurmay’daki yaşamsal bilgi-
leri hangi güç sızdırıyor konusunda de-
rinleşiyor!
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş
olaylar, AKP iktidarı döneminde cere-
yan ediyor! PKK ile müca-
dele etmiş paşalar “çeteci”
diye cezaevine konuluyor!
Generallerin ses kayıtları
Youtube’da yayımlanıyor!
İrticanın izlenmesine yö-
nelik askeri planlar ve terörle müca-
deleye yönelik gizli yazışmalar tari-
katların finanse ettiği ikinci cumhuriyetçi
ve gerici medyaya sızdırılıyor! Birileri
belli ki Türk ordusunun beynindeki
kozmik bilgilere ulaşacak kadar ileri gi-
diyor ve devletin en hassas kurumları-
nın duvarlarını zorluyor!
Genelkurmay’ı öfkelendiren perva-
sızlık aslında istihbarat savaşlarını dı-
şavuruyor!.. Bu savaşın bir cephesinde
terörle mücadele edenler, diğer tara-
fında ise askeri yıpratmak isteyenler du-
ruyor! “Başbuğ bize emir veremez!”,
“Tehdidi bırak hesap ver” diye meydan
okuyan Tarafçıların, bilgi ve talimatları
hangi taraftan aldığı çok net görülüyor!
Dünkü büyük gazeteler Orgeneral
Başbuğ’un tepkisine ihtiyatlı eleştiriler
getirmişti. Malum medya ise her za-
manki düşmanlığıyla manşetler at-
mıştı. Vatan’ın manşetinde “Asker çok
öfkeli” satırları vardı. Hürriyet, Baş-
buğ’un, “Kim sızdırdı bulacağız” söz-
lerini manşete çekmişti.
Milliyet, “Başbuğ çok
sert konuştu”; Yeniçağ,
“Başbuğ’dan sert uya-
rı”demişti. Sözcü, “Aka-
cak kandan sorumlu
olurlar”; Tercüman, “Dikkatli olun”;
Akşam, “Tarafını seç uyarısı” başlıkla-
rını kullanmıştı.
Evrensel, “Hizaya gelin tehdidi”; Bir-
gün, “Bu ne şiddet bu ne celal”; Ra-
dikal, “Ne bu ne hiddet bu celal” diye
yazmıştı. Sabah’ın birinci sayfasında
“Yalanlamadı ama çok sert konuştu”
satırları vardı. Biat medyasının dinci ka-
nadı ise fırsatı kaçırmamıştı! Yeni Şa-
fak, “Medyaya muhtıra”; Star, “Cevap
yerine sert uyarı” başlıklarını kullanmıştı.
Bugün, “Doğru yer neresi” diye sormuş
ve Mehmet Ali Şa-
hin’in fotoğrafının üs-
tüne “Bir can gitti özür
diledi”, Başbuğ’unki-
nin üzerine ise “17 can
gitti fırça çekti” diye
yazmıştı! Zaman, “Başbuğ sert ko-
nuştu, aydınlar tepki verdi”; Türkiye
“Askerden çok sert mesajlar”; Vakit,
“Yanlış tespit”, Milli Gazete ise “Terör
eylemlerini övenler akacak kandan so-
rumludur” başlığını kullanmıştı.
Sabrı Tüketen Taraf!..
“Devletin çeşitli istihbarat birimle-
ri arasında hangi düzeyde işbir-
liği ve eşgüdüm olduğu
sorusu, bu noktada
mutlaka gündeme geti-
rilmelidir. Örneğin Ta-
raf’ta yayınlanan bilgile-
rin, bu bilgilere sahip
birim tarafından baskın
öncesinde mesela Baş-
bakan’ın önüne getirilip
getirilmediği bilinmiyor.
Yani mesele ‘Sızıntı’ de-
ğil ’Eşgüdümsüzlük’
tür.”
Mehmet Barlas, Sabah
“Büyük gazetecilik başarısı mı, yok-
sa ‘Bilgi belge sızdırma merke-
zi’nin Taraf’a bir kıyağı
mı? Birinci Cumhuriyet’i
yıkmak isteyenlerin ama-
cı Türkiye’yi askeri ve si-
yasi olarak Amerika ve İs-
rail’in yörüngesine sok-
mak. Dolayısıyla yandaş
basında TSK’ye saldıran
bütün haberleri de bu
eksenden okumak gere-
kiyor. O halde Taraf’a bu
bilgileri kim sızdırmış olu-
yor?”
Oray Eğin, Akşam
e-posta: mfarac@cumhuriyet.com.tr
MED CEZİR
MEHMET FARAÇ
Kozmik Taarruz!..
Genelkurmay Başkanı’nın öfkesi, psi-
kolojik saldırının gırtlağa dayandığını açı-
ğa çıkarıyor! Orduyu yıpratmayı yegâ-
ne misyon olarak belirleyen bir gazete-
nin ocak ayından bu yana yaptığı şu ya-
yınlar bile askerin sabrının neden tü-
kendiğini göstermeye yetiyor:
Taraf, 14 Ocak’ta, “Dağlıca baskını sı-
rasında Tabur Komutanı Yar-
bay Onur Dirik düğündeydi”
diye manşet attı. Ancak bir sü-
re sonra köstebeklerin salt sı-
nır boyunda değil, Genelkur-
may’ın içinde olduğu da an-
laşıldı. Çünkü 13 Haziran tarihli gazetede
AKP’ye kapatma davası açılmasının
öncesinde İlker Başbuğ ile Anayasa
Mahkemesi Başkanvekili Osman Pak-
süt’ün gizli bir görüşme yaptığı iddia
edildi. 20 Haziran’daki Taraf’ta, “Ge-
nelkurmay’ın Türkiye’yi biçimlendirme
planı” başlığı vardı ve “Lahike-1” diye bir
uygulamadan söz ediliyordu. Aynı ga-
zete 24 Haziran’da, “Dağlıca baskınının
yapılacağı bilgisi, saldırıdan dokuz gün
önce Genelkurmay’a ulaştırıldı” diye
yazdı! 20 Ağustos’ta, “Ergenekon’dan
Dağlıca da çıktı” başlığını kullanan ga-
zete, 13 Eylül’de ise bir generalin Şener
Eruygur ve İlker Tolon’u Kandıra Ce-
zaevi’nde ziyaret etmesine sert tepki
gösterdi. Tarafçılar, 7 Nisan’da, “Türki-
ye’deki STK’lerin bağlantıları” başlığı al-
tında Genelkurmay’ın bir an-
dıçla herkesi fişlediğini iddia et-
ti. 28 Ağustos tarihli gazetede
bu kez Kara Kuvvetleri Komu-
tanı Orgenaral Koşaner he-
defteydi; “Kürsüye çıktı andıç
okudu” denilmişti!.. Ve malum gazete-
nin TSK’ye saldırısı Akkütün baskınıy-
la doruğa ulaştı. 5 Ekim’de “Genelkur-
may bu kez hesap versin”, 8 Ekim’de ise
“Artık itiraf edin, bu ikinci Dağlıca” baş-
lığı altında askerin Aktütün baskınını ön-
ceden bildiği ileri sürüldü. Türkiye’de bir
yandan Genelkurmay’ı hedef alan diğer
yandan da yurttaşlara askere gitmeyin
çağrısını yapan gazete, belli ki orduyu
topyekûn tüketmeye hizmet ediyor!
Ve Malumun Tarifi!..
Medyadaki cumhuriyet, Atatürk
ve ordu karşıtları işte bu gazetenin ya-
yınlarını aylardır ellerini ovuşturarak
sinsice izliyor. Onlar, basın özgürlü-
ğünün getirdiği olanakları devletin
temellerine dinamit koymak için kul-
lananlara alkış tutuyor. Oysa Taraf’a
tarif gerekmese de o gazetenin ama-
cını, duyarlı yazarlar sürekli deşifre edi-
yor. Fatih Altaylı, dün de haber-
türk.com’da “Kimden Taraf” başlığı al-
tında tetikçi gazeteyi çok güzel tas-
vir etmişti:
“Taraf’ın yaptığı yayıncılık, eleştiri de-
ğil düşmanlık seviyesinde. Taraf yalan
yazıyor. Taraf manipülasyon yapıyor.
Özgürlükler ülkesi olarak tanımlanan
ABD’de de, İngiltere’de de o ülkenin
silahlı kuvvetleri hakkında böyle bir ya-
yın yapılmaz. Yaptırmazlar, zaten kim-
se de yapmayı düşünmez. Bu gaze-
te Türkiye’de orduyu yıpratma amaç-
lı kurulmuş gibi duruyor. Hedefinde sa-
dece TSK var. TSK’yi hedef alırken hiç
gazetecilik kuralını uygulamaya gerek
görmüyorlar. Özgür gazetecilik yap-
tıkları, korkusuz gazetecilik yaptıkları
martavalına inanmıyorum. Taraf’ın
kuruluş amacı, varlık nedeni TSK’ye
saldırmak.”
16 Ekim 2008 Miliyet
Manşetlerdeki Başbuğ!..
DÜZELTME - Dünkü bölümde ve-
rilen Brejnev (1964-88) tarihleri
(1964-82) olacaktõr.
Düzeltir, özür dileriz.