28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 1 EKİM 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] Küresel kriz artık 2007 yılındaki “çalkantı”, “türbülans” ve benzer ifadeleri çoktan geride bırakarak, “kapitaliz- min 1930 büyük buhranından bu yana yaşanan en şid- detli krizi” sıfatıyla anılır oldu. Başlangıçta, “küresel eko- nomi artık çok sağlam temeller üzerine dayalı; bu çal- kantı bize uğramadan geçer; bize bir şey olmaz...” söz- leriyle piyasaların güvenini taze tutmaya çalışan ifade- ler, yerini “hazırlıklı olalım; hükümet bir şeyler yapma- lı; IMF ile hemen anlaşma yapalım(!)...” uyarılarına bı- raktı. Bu haftaki yazımda kriz üzerine yapılan günlük de- ğerlendirmeleri bir yana bırakarak, konuya başka bir açı- dan bakmak arzusundayım: 2007 krizinin yapısal ne- denlerini kapitalizmin küresel finansallaşması açısından nasıl değerlendirmeliyiz? Kapitalist dünya 1950 sonrasında sanayileşme ve ti- caret politikalarının devlet müdahaleleri tarafından yönlendirildiği ve finansal sistemin ulusal politikalar ta- rafından düzenlenerek sıkı bir şekilde denetim altına alın- dığı bir uluslararası sistemin inşasını gerçekleştirdi. Bret- ton Woods adıyla anılan bu sistemin ayırt edici özelli- ği Amerikan Doları’nın küresel pazarlarda temel alışveriş parası olarak kullanıldığı ve döviz kurlarının da ABD Do- ları’na görece sabitlendiği bir parasal sistemin kurgu- lanmış olmasıydı. Bir yandan da emek ile sermaye ara- sında göreceli bir “barış” ortamı, devletin “sosyal” iş- levlerinin devreye sokulmasıyla sağlanmaya çalışıl- maktaydı. Kapitalist dünya 1950-1974 arasını baş döndürücü büyüme hızlarıyla geçti. Söz konusu dönemde dünya ekonomisinin büyüme hızı yüzde 2.9’a ulaşmış; Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın yoksul emekçileri tarihte ilk defa reel gelirlerinde bir artış olanağı yaşamışlardı. Bu niteliklerinden ötürü 1950-74 arası iktisadi büyüme ya- zınında “altın çağ” diye nitelendirilir oldu. Ancak, bir yandan da artan küresel rekabet ile bir- likte kapitalizmin değişmez yasaları işlemekteydi. Üre- tim kitleselleşip sermaye birikimi yoğunlaştıkça kâr oran- larında da kaçınılmaz bir düşüş boy gösteriyordu. 1960’ların ortalarından başlayarak hemen hemen tüm kapitalist dünyada sanayi kârları gerilerken, Marx’ın “son tahlilde kapitalist üretim tarzının önündeki en önemli en- gel gene sermayedir” yönündeki öngörüsü altın çağın sonuna yaklaşılmakta olduğunu vurgulamaktaydı. Ser- mayenin ulusal sınırlar içindeki birikim temposu yeni ya- tırımları gerçekleştirmek için çok daha yüksek kârları ge- rekli kılmaktaydı. Ancak sermayenin kârlılığı, içinde bu- lunduğu ulusal pazarın büyüklüğü ile sınırlı durumdaydı. Kapitalizmin 1970’lerde içine girmiş olduğu bunalı- mın ve tıkanmanın doğrudan bir göstergesini veren aşa- ğıdaki şekil, ABD finans dışı sektörlerinde gerçekleşen kâr oranlarını sergilemektedir. Şekilde geçen veriler Şi- kago Roosevelt Üniversitesi öğretim üyesi, değerli mes- lektaşım Özgür Orhangazi’nin bir çalışmasından der- lenmiştir. Dr. Orhangazi’nin verileri, ABD’de 1960’ların ortalarından başlayarak kâr oranlarındaki çarpıcı geri- lemeyi net bir biçimde ortaya koymaktadır. Kaynak: Orhangazi, Özgür (2008) Financialization and the US Economy, Edward-Elgar Publications. Bunalımdan bir çıkış yolu yurtiçi talebin uyarılması ve sermaye birikimine bu yolla ivme kazandırılması olabilirdi. Ancak bu yöntem, emeğin gelir paylarının doğrudan art- tırılması anlamına geleceğinden, sermayenin kârlılığı açı- sından kabul edilebilir değildi. Dolayısıyla geriye tek bir seçenek kalmaktaydı: sermayenin hızla finansal yatı- rım alanlarına çekilmesi ve uluslararasılaşması. Keynesgil iktisat öğretisinin “finans ulusal bir mese- ledir” anlayışına dayalı düzenleyici politikaları finans ser- mayesi için artık dayanılmaz bir baskı unsuruna dö- nüşmüştü. Böylece “finansal sistemin kuralsızlaştırılması ve serbestleştirilmesi” yeni-muhafazakâr neoliberal politikaların temel şiarı haline dönüştürüldü. Kâr oran- larındaki durgunluğun aşılması ancak 1980 sonrasın- da ABD’de Başkan Reagan ve Fed Başkanı Volcker’in muhafazakâr sermaye yanlısı politikalarının devreye so- kulmasıyla mümkün olabilmişti. Yukarıdaki şekilden de izlenebileceği üzere 1980’le- rin ortasından başlayarak ABD’de finans dışı kesimle- rin kâr oranları yeniden yükselişe geçti. Kâr oranların- daki bu artış, reel sektör şirketlerinin giderek rantiye gi- bi davranarak, kârlarının faaliyet dışı finansal spekülasyon yatırımlarından beslenmesiyle mümkün olabilmişti. Fi- nansal spekülasyon ve finansal rantlar, sanayi kârla- rındaki gerilemeyi telafi etmekteydi. Bu arada finansal serbestleştirilmeyle birlikte finan- sal sermayenin kısa dönemli, spekülatif nitelikli karar- ları sanayileşme hedeflerinin önüne geçiyordu. Örne- ğin, James Petras ve Henry Weltmeyer, reel sektör- de kullanılan her 1 dolara karşılık, dünya finans piya- salarında 25-30 dolarlık bir işlem hacmi gerçekleştiril- diğini hesaplıyor; 1970’lerde günde yaklaşık sadece 190 milyar dolar hacmi olan dünya döviz piyasası işlemle- rinin, 1990’ların başında günde 1.2 trilyon dolara, gü- nümüzde de 1.8 trilyon dolara ulaşmış durumda ol- duğunu belgeliyordu. Bu rakamın, dünya ticaret hac- minin 70 misline ulaştığı gözlenmekteydi. Ancak bir yandan da spekülatif kazançların özendirdiği finansal şişkinlik giderek başlı başına bir istikrarsızlık un- suru haline geliyor ve kapitalizmin başıboş ve anarşik niteliklerini de gözler önüne seriyordu. Dolayısıyla, küresel ekonominin 2007 krizi kapita- lizmin finansallaşma sürecinin doğrudan bir ürünü- dür. Kapitalizmin merkez ülkelerinde sermaye, artık kâr oranlarını sürdürebilmek için finansal spekülas- yonun sanal rantlarına bağımlı durumdadır. (Yukarı- daki şekilde özellikle 2000 sonrasının kâr artışları dik- kat çekicidir!). Mevcut krizin aşılması için öne sürü- len yeni-düzenlemeler veya denetleyici kurumların oluşturulması gibi girişimler, finans dünyasının bu tat- lı kârlılığını engelleyeceğinden, küresel kapitalizmin mantığına aykırıdır. Sermaye yanlısı muhafazakâr ideo- logların “şeffaflık” veya “yönetişim” gibi muğlak söz oyunlarıyla finansal serbestleştirmenin sınırlamasına karşı durması boşuna değildir. Kısaca özetlemek gerekirse, mevcut kriz dalgası gelip geçici konjonktürel bir olay değil, kapitalizmin ta kendisidir. Türkiye’deki yabancõ bankalar Avrupa ve ABD’de iflasla boğuşurken ne BDDK ne de TMSF’den ses yok Birer birer dökülüyorlar NECDET ÇALIŞKAN - DUYGU ATAHAN Fortis dünya ekonomi tarihinin ilk üç devletli kamulaştõrõlmasõnõ yaşadõ, De- nizbank’õn sahibi Dexia da Belçika Fransa ve Lüksemburg ile kurtarõlmaya çalõşõlõyor, Citigroup ABD hükümetinin telkinleriyle sistemdeki çürükleri bün- yesine katõyor. Türk bankalarõ bu süreçte Avrupa ve ABD’deki merkezlerini Türk vatandaşlarõndan topladõklarõ mevduat- larla fonlamaya devam ederken, 2000’li yõllarda IMF’nin programlarõyla onlar- ca bankaya el koyan para otoriteleri, so- run yabancõ ortaklõ bankalarda çõkõnca “Sorun yok” dedi. Avrupa piyasalarõnda libor faizleri yüzde 5’leri aşõnca, Türkiye’deki ortak- larõ üzerinden likidite sağlamaya yöne- len bazõ yabancõ bankalarõn, son bir haftadõr Türkiye’de özel sektöre verdi- ği kredileri askõya aldõğõ belirtiliyor. Yabancõlar, Türkiye’deki mevduat top- lama çalõşmalarõyla merkezlerini fonla- maya devam ediyor. Avrupa ve ABD’ye açtõklarõ kredi kanallarõyla likidite sõkõ- şõklõğõnõ gidermeye çalõşan bankalar, karşõlõğõnda ise merkezlerinin elinde bi- rikmiş olan “batık” durumdaki türev ürünlerini alõyorlar. 2000 ve 2001’de tarihinin en ağõr ekonomik krizini yaşayan Türkiye’de içi boşaltõldõğõ gerekçesiyle TMSF tarafõn- dan 21 bankaya el konulmuş, toplam 23.2 milyar dolarlõk bir devir zararõ oluşmuştu. IMF ile yapõlan yazõşmalar da el koyma operasyonla- rõnõ hõzlandõrõrken, bu ban- kalara 45.6 milyar dolarlõk bir kaynak aktarõlmõştõ. 5411 ve 4389 Sayõlõ Ban- kacõlõk Kanunu ile 6183 sayõlõ Amme Alacaklarõnõn Tahsil Usulü Hakkõnda Ka- nun Türk bankalarõnõ olduğu gibi Tür- kiye’de faaliyet yürüten yabancõ banka- lar için de bağlayõcõ. Ancak TMSF ve BDDK gibi kurumlar, bu gibi operas- yonlarda yurtdõşõndaki otoritelerden ba- ğõmsõz hareket edemedikleri için mali açõ- dan zor duruma düşse bile yabancõ ban- kalarõn fon denetimine geçmesi oldukça uzak bir ihtimal olarak değerlendiriliyor. Türkiye şimdiden etkilendi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Tayyip Erdoğan’õn “Tür- kiye için cari açığın bir risk olma- dığı” yönündeki õsrarõna karşõn, ABD’de 700 milyar dolarlõk kurtarma planõnõn reddedilmesi, Türkiye’nin derinleşen küresel krizden ciddi bi- çimde etkileneceğini ortaya koydu. Türkiye’nin krizden olumsuz etkile- neceğini ortaya koyan veriler şöyle:  Başbakan Erdoğan’õn “Ulusa Sesleniş” konuşmasõnda kalem ve ül- ke sayõsõndaki artõş nedeniyle ihraca- tõn Türkiye’yi krize karşõ görece ko- ruyacağõnõ söylemesine karşõn, Tür- kiye’nin ihracatõnõn büyük bir bölü- münün AB, ABD ve Rusya’ya olma- sõ, küresel yavaşlamadan Türkiye’nin ciddi biçimde etkileneceğini ortaya koydu.  Otomotiv Sanayicileri Derneği verilerine göre, ilk beş ayda yüzde 16 büyüyen pazar, haziran-ağustos dö- neminde yüzde 10 daraldõ. Beyaz Eş- ya Sanayii verileri de, ağustosta iç sa- tõşlarda yõllõk yüzde 25 oranõnda şok bir daralmayõ işaret etti. Türkiye’de büyüme için en önem- li öncü gösterge olarak görülen, Reel Kesim Güven Endeksi ise, eylülde 9.3 puan düştü. 2007 öncesiyle karşõlaş- tõrõlabilir endeks ise yaklaşõk 5 puan düşerek 80.2 ile ekim 2001’den beri en düşük değere geriledi.  Yõlbaşõndan bu yana cari açõk ar- tõ orta ve uzun vadeli borç geri öde- melerinin oluşturduğu para çõkõşlarõ 54 milyar dolara ulaştõ. Bunun 26 milyar dolarõ mali kesim dõşõndaki özel sek- tör borçlanmasõyla karşõlandõ. İngiltere sõfõr büyüdü Ekonomi Servisi - İngiltere 2008 yõ- lõnõn ikinci çeyreğinde ilk çeyreğe göre yüzde sõfõr büyüdü. Bu büyüme rakamõ ülkenin son 16 yõlda gösterdi- ği en kötü performans. İlk çeyrekle kõ- yaslandõğõnda duran İngiltere ekono- misi, 1992 yõlõnõn ikinci çeyreğinden beri büyümede bu kadar ciddi bir ba- şarõsõzlõk yaşamamõştõ. Uzmanlara göre, finansal sektör yaşanan prob- lemler ve daralan kredi koşullarõnõn ne- den olduğu başarõsõzlõk, ülkede daha derin ve uzun bir resesyon görülme ris- kinin arttõğõna işaret ediyor. 1929 Wall Street Krizi. 2008 Wall Street Krizi. 20. yüzyõlõn en büyük ekonomik krizi olan 1929’daki Büyük Bunalõm, 24 Ekim 1929’da New York Borsasõ’nõn dibe vurmasõy- la tüm dünyaya en kötü günlerini yaşattõ. Tari- he “Kara Perşembe” olarak geçen, New York Borsasõ’ndaki çöküşle birlikte başlayan süreç- te ABD’de 4 binden fazla banka battõ. Bunalõm dünyada 50 milyon insanõn işsiz kalmasõna, yer- yüzündeki toplam üretimin yüzde 42 ve dünya ticaretinin de yüzde 65 oranõnda azalmasõna ne- den oldu. Ekonomideki çöküş, piyasada paranõn bir anda yok olup, yerini çoğu ABD eyaletinde ta- kas ekonomisine bõrakmasõna yol açtõ. O yõllarda yaşanan büyük çöküş, Amerikalõlarõn Wall Street’i proesto hareket- lerinin de başlangõcõ oldu. Aradan geçen 80 yõldan sonra ABD borsalarõ yine sokaktakilerin pro- testolarõnõn hedefinde yer alõrken, ekonomi li- teratüründe “The Great Depression” olarak ge- çen ve “Bu insanlık tarihinde bir defa oldu, tekrar yaşanmaz” anlamõnõ vermesi amacõyla bunalõmõn başõnda kullanõlan “The” kelimesi de geçerliliğini son yaşanan kredi kriziyle yitirdi. İki resim arasında 80 yıl Kongre planõ yarõn tekrar görüşmeye hazõrlanõrken piyasalarõn kaybõ trilyon dolarõ aştõ Bush: Hemen harekete geçmeliyiz ELÇİN POYRAZLAR WASHINGTON - ABD Baş- kanõ George Bush Amerikan ekonomisinin kritik bir durumda olduğunu söyleyerek, Kongre’den 700 milyar dolarlõk kurtarma pa- keti konusunda harekete geçme- sini istedi. Bush, dün borsanõn açõlmasõndan önce yaptõğõ ko- nuşmada, Temsilciler Mecli- si’ndeki oylamanõn sonucundan hayal kõrõklõğõ duyduğunu belir- terek bunun yasama sürecinin sonu olmayacağõ yönünde gü- vence verdi. “Ekonomimiz için kritik bir an” diye konuşan Bush mali sis- temi tõkayan sorunlu varlõklarla kararlõ bir biçimde başa çõkabile- cek bir yasaya ihtiyaç duydukla- rõnõ söyledi. Bunun Kongre üye- leri için zor bir oylama olduğunu bildiğini vurgulayan Bush, “Ama gerçek şu ki şu anda acil bir du- rum içindeyiz ve harekete geç- mediğimiz her gün sonuçlar daha kötü olacak. Eğer ülkemiz bu yolda giderse ekonomik za- rar acı verici ve kalıcı olacak” diye konuştu. Bush bu noktada finansal pi- yasalarda yaşanan ani düşüşlere dikkat çekerek yalnõzca bir gün- deki kaybõn 1 trilyon dolarõ aştõ- ğõnõ vurguladõ. Kurtarma paketi için ayrõlan 700 milyar dolarõn vergi mükel- leflerine geri ödeneceğini savunan Bush, “Harekete geçme ya da milyonlarca Amerikalı için eko- nomik sıkıntı arasında seçimle karşı karşıyayız. Her Amerika- lının mali güvenliği için Kongre harekete geçmeli” dedi. Bush’un konuşmasının ardından açılan ABD borsaları güne yükselişle başladı. Dün açıklanan Tüketici Güven Endeksi verileri de yükselişte etkili oldu. RUSYA BORSASI Ekonomi Servisi -ABD’de başlayan finansal krizin, Fortis ve Dexia ile Avrupa’ya da sõçradõ- ğõ yönündeki kaygõlarla Av- ro’ya olan güven dibe vurdu. Av- ro işlem görmeye başlandõğõ 1999 yõlõndan bu yana dolar karşõsõndaki en büyük günlük dü- şüşünü yaşadõ. Bir günde yüzde 2.5’in üzerinde değer kaybeden Avro 1.4061 dolar seviyesin in- di. Kurtarma paketinin ABD Temsilciler Meclisi’nde onay- lanmamasõyla önceki gün dibe vuran dünya borsalarõnda dün durgun bir hava esti. Avrupa ve ABD borsalarõnda önceki gün yaşanan kayõplar, As- ya borsalarõnda saat farkõ nede- niyle geç etkisini gösterdi. Karar tüm Asya borsalarõnda keskin düşüşlere neden oldu. Tokyo bor- sasõnda Nikkei 225 Endeksi ön- ceki günü yüzde 4.1 düşüşle ka- pattõ. Avrupa, paketin reddedil- mesinin ardõndan dünü sakin bir bekleyiş içindeydi.. Borsalarõn bekleyişe geçmesinde kurtarma paketinin yarõn ABD Temsilciler Meclisi’nde yeniden görüşüle- rek kabul edileceği beklentisi et- kili oldu. ABD Başkanõ Bush’un konuşmasõnõn ardõndan alõmlarõn arttõğõ Avrupa’da FTSE 100 ve Fransa Cac 40 endeksleri yüzde 2’den fazla değer kazandõ. Seansakrizarasõverildi 700 milyon dolarlõk paketin ABD Temsil- ciler Meclisi’nde kabul edilmemesi ön- ceki gün dünya borsalarõnda tarihi ka- yõplara neden olunca, krizin derinleşe- ceğinden endişe edilen Rusya’da borsa geçici olarak durduruldu. Önceki gün yüzde 7 oranõnda değer kaybeden Rus- ya borsasõnda dün 12.30’a kadar iş- lemlere ara verildi. Brezilya borsasõ da önceki gün finansal kayõplarõn derinle- şeceği kaygõlarõyla erken kapatõlmõştõ. Borsalarõ sallayan krizin etkilerinden ko- runmak için İrlanda hükümeti de tüm banka mevduatlarõna geçici olarak devlet garantisi verildiğini açõkladõ. Bankalardaki tüm mevduatlar için he- men yürürlüğe girecek olan devlet garantisinin, 2010 Eylülü’ne kadar de- vam edeceği belirtildi. Avro en sert darbesini yedi 2001 krizinde Türkiye’nin en büyük el koyma operasyonlarõnõ yürüten para otoriteleri, Dexia, Fortis, Citigroup gibi devlerin Türkiye’den dünyayõ fonlama çalõşmalarõ karşõsõnda sessiz kaldõ. Finans devleri mevduatõ Türk vatandaşlarõndan toplayõp, kredi musluklarõnõ yurtdõşõna açmaya devam ediyor. Denizbank’õn sahibi zorda Ekonomi Servisi - Hollanda ve Lüksemburg’la birlikte bankacõlõk devi Fortis’i 11.2 milyar Avro’ya kõs- men kamulaştõrarak iflastan kurtaran Belçika’nõn, diğer sorunlu bankasõ Dexia’yõ da düze çõkarma planõ net- lik kazandõ. Buna göre sermaye sõ- kõntõsõ çeken Dexia’ya Belçika ve Fransa 3’er milyar Avro aktarma konusunda anlaşõrken Lüksemburg da 376 milyon Avro katkõda bulunacak. Kurtarma planõnõn yürürlüğe kon- masõnõn ardõndan halen Dexia hisse- lerinin yüzde 11.7’sine sahip olan Fransõz kamu yatõrõm şirketinin payõ yüzde 25’e ulaşacak. Böylece Fran- sa, Belçika yasalarõna göre Dexia’da kararlarõ veto gücüne erişecek. 1YILLIK PERFORMANS EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Kapitalizmin Yeniden Finansallaşması ve 2007 Krizi KÜRESEL KRİZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle