05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 OCAK 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Marka M. Alpaslan Yener: “İthal ikame bir partinin başkanının, ‘Türkiye’yi aştık, dünya markası olduk’ diye sevinmesi, otomotiv sanayisi ile birebir örtüşüyor!” Ya ğ m u r E k i m YÖK Başkanı, AKP’nin sözcüsü gibiymiş... “Aynı zamanda da sözlüsü!” ÜLKE bindirilmiş bir alamete, gidiyor kıyamete iken, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran CHP, Deniz Baykal adındaki genel başkanın yönetiminde ne yapıyor; bilen var mı? Örneğin, CHP Gaziantep Şahinbey İlçe Başkanı avukat Deniz Kurtoğlu ve ilçe örgütü iki haftadır açlık grevi yapıyor! Kurtoğlu konuşuyor: “Ülkemizin içine sürüklendiği bu karanlık mecralardan kurtulmasının yolu birlik ve bütünlük halinde mücadeleden geçmektedir. Ülkemizin, CHP’nin sosyal demokrat iktidarına ihtiyacı vardır. Halkla bütünleşmiş, ilkeli duruş sergileyen kadroların ortaya koyacağı örgütlü çalışmaların başarısı, CHP’nin başarısı olacaktır. Ülkemizin siyasi olarak önünü açacak bu kadrolar ‘az olsun benim olsun parti içi iktidar sevdalıları’ tarafından tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. Yerelde ve genelde yaşanan olumsuz tutum ve davranışlar, PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Erdoğan: “AKP dünya markası oldu...” Koca ülkeyi satıyor, tabii olur! Sulu Necati Yıldırım: “AKP toplantısında vekiller ‘zemzem suyu’ içerken hükümet de millete ‘zamzam suyu’ içiriyor! antidemokratik uygulamalar partimizi daha da küçültmüş ve tamamen kısır tartışmaların içine çekmiştir. Bizler demokratik seçimlerle geldiğimiz görevlerimizden, hiçbir hukuksal gerekçe sunulmaksızın, ikinci kez antidemokratik yöntemlerle görevden alınmış ve ihraç istemiyle disipline sevk edilmiş bulunmaktayız. Ancak bu sürecin yalnızca bizler için işlemediğinin de farkındayız. Demokratik olmayan yollardan görevlerinden alınan partili arkadaşlarımızın, bizlerin uğradığı siyasi linçi yaşayan arkadaşlarımızın bu süreçte neler hissettiğini çok iyi bilmekteyiz. Gaziantep yerelinde ve ülkemiz genelinde demokratik olmayan parti içi uygulamaların ve kısır çekişmelerin derhal son İşte CHP bulması ve partimizin zaman kaybetmeden yerelde ve genelde iktidar mücadelesine yoğunlaşması gerektiği inancında ve kararlılığındayız. Parti içi antidemokratik uygulamaları protesto etmek, partimizin ve ülkemizin içinde bulunduğu bu karanlık sürece bir ışık tutabilmek amacıyla 26 Aralık’ta Şahinbey ilçe başkan ve yöneticileri olarak 15 kişi açlık grevine başladık. Sol duruş sergileme noktasında, ülkemize ve partimize olan bağlılığımızı bir kez daha yineleyerek, Gaziantep yerelinde Şahinbey ilçe teşkilatı olarak demokratik haklarımızı kullanmak adına, tüm hukuksal ve örgütsel yollar tıkandığı için eylemimiz haklarımızı alana kadar devam edecektir. Partimize ve kurucu genel başkanımız Gazi Mustafa Kemal’e olan tüm bağlılığımızla; kurtuluşumuz sosyal demokrasinin evrensel ilkelerindedir.” DP Serüveni Umut (12) II. Dünya Savaşı’nın bitiminde Türkiye’de çok partili sisteme geçilmesi ile ilgili tartışmalar başladı. Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü bu tartışmalarda çok partili sistemden yana tavır koymuştu. 1945 yılının 11 Haziranı’nda TBMM’de kabul edilen ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’ CHP içinde Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak gibi milletvekillerinin çektiği bir muhalif grubun oluşmasına yol açtı. Yasa önerisinin TBMM’de görüşüldüğü sırada Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan, parti Meclis Grubu’na kamuoyunda ‘Dörtlü Takrir’ olarak bilinen bir önerge verdiler. Ülke ve parti yönetiminde ‘liberal’ düzenlemeler yapılmasını isteyen bu önerge, 12 Haziran’da reddedildi. Bu gelişmelerden sonra Menderes, Köprülü ve Koraltan partiden çıkarıldı. Bayar ise önce vekillikten sonra partiden istifa etti. 7 Aralık 1945 günü ‘Dörtlü Takrir’in sahipleri tarafından kurulan Demokrat Parti, 21 Temmuz 1946’da yapılan genel seçimlere hile karıştırıldığını ileri sürerek ülke genelinde miting ve gösteriler düzenledi. Fakat bu tür etkinlikler ilan edilen sıkıyönetim tarafından yasaklandı. Partinin 7 Ocak 1947 günü gerçekleşen 1. Büyük Kongre’sinde kabul edilen ve ‘Özgürlük Andı’ olarak adlandırılan raporunda demokratik olmayan ve anayasaya aykırı yasaların kaldırılması, seçimlerin yargı tarafından denetlenmesi, Cumhurbaşkanlığı makamının parti liderliğinden ayrılması gibi isteklere yer veriliyordu. Aynı dönemde DP içinde de anlaşmazlıklar çıkmaya başladı. Parti içindeki tartışmalar sonucunda Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan ve Yusuf Kemal Tengişerk partiden ayrılarak, 20 Temmuz 1948 günü Millet Partisi’ni (MP) kurdular. DP ve MP, 17 Ekim 1948 günü yapılan ara seçimlere iktidara olan güvensizlikleri nedeniyle katılmadı, 16 Ekim 1949 ara seçimlerinde de aynı tavrı sürdürdüler. 16 Şubat 1950 tarihinde gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim Kurulu’nu öngören seçim yasasının kabul edilmesinden sonra, 14 Mayıs 1950’de yapılan genel seçimlerde DP büyük bir zafer kazandı. Bu seçimlerde 487 milletvekilliğinden 408’ini DP, 76’sını CHP, 1’ini MP kazanırken 2 milletvekilliğini de bağımsız adaylar aldı. 22 Mayıs 1950 günü Adnan Menderes başkanlığında ilk DP hükümeti kuruldu ve Celal Bayar cumhurbaşkanı seçilerek genel başkanlıktan ayrıldı. Demokrat Parti, iktidar olduğu ilk yasama döneminde (195054) yabancı yatırımları destekledi, TürkYabancı ticari ve sanayi ortaklıklarının önünü açarak kendisini destekleyen sermaye sahiplerinin önünü açtı. Ezanın Arapça okunması ve radyoda dini program yapılması yasağı kaldırıldı, okullara din dersi koydu, böylece sözcülüğünü yaptığı muhafazakâr kesimlere ilk ödünleri vermiş oldu. 1950 yılında Kore’ye asker gönderilerek iki yıl sonra gerçekleşecek NATO üyeliğine doğru ilk adım atıldı. Bizzat Celal Bayar’ın ağzından ülkenin ‘Küçük Amerika’ yapılacağı ilan edildi. Ne var ki DP, kuruluş sürecinde liberalizmin ve demokrasinin savunuculuğunu yapmasına rağmen iktidara geldikten sonra özgürlükleri kısıtladı, hükümeti eleştiren gazetelere ağır cezalar ve sansür uyguladı. Sosyalistlere, solculara ve barıştan yana güçlere karşı bir sürek avı başlatıldı. DP, 2 Mayıs 1954 genel seçimlerinde 541 milletvekilliğinin 503’ünü kazandı. 1957 yılına kadar sürecek olan bu yasama döneminde iktidar ile muhalefetin arası gerginleşti. Ekonomide olumsuz gelişmeler görüldükçe iktidarın baskıları daha da arttı. Olumsuz gelişmeler parti içinde huzursuzluklara, giderek partinin bölünmesine yol açtı. 20 Aralık 1955’te DP’den ayrılan bir grup Hürriyet Partisi’ni kurdu. 27 Ekim 1957 genel seçimlerinde DP oyların yüzde 47.70’ini alarak 610 milletvekilliğinden 424’ünü kazandı. Bu seçimde muhalefetin oylarının toplamı iktidarınkinin üzerine çıkmıştı. DP’nin üçüncü ve son iktidar dönemi (195760), iktidar ile muhalefetin yer yer sokağa taşan sert çatışmaları ile sürdü. DP iktidarı çeşitli baskı önlemleri aldı. Muhalefetin etkinliklerinin soruşturulması için TBMM içinde Tahkikat Komisyonu kuruldu. Komisyon, CHP lideri İnönü’nün TBMM’deki konuşmasını yasakladı. Güvenlik güçleri bazı kentlere CHP yöneticilerinin girmelerini engellediler. İktidarın sonu görünmüştü. 1960 Nisanı’nda Ankara ve İstanbul’da polis tarafından silahla bastırılan öğrenci gösterileri düzenlendi. 27 Mayıs 1960 günü Türk Silahlı Kuvvetleri’nden bir grup subay bir darbeyle iktidara el koydu. Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu idam edildiler, İçişleri Bakanı Namık Gedik intihar etti. Böylece 15 yıl süren ilk çok partili siyasal rejim ölümlerle son bulmuş oldu. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Genelkurmay’ı da teslim alacaklar! TMSF tarafından el konulup satışa çıkarılan Sabah gazetesinden ayrılan Fatih Altaylı, kendi adına kurduğu internet sitesinde yorumlar yapıyor. Fatih, yorumlarından birinde, AKP’nin Cumhurbaşkanı seçtiği Abdullah Gül tarafından YÖK’ün başına getirilen Yusuf Ziya Özcan’ın ABD’de tedavi edilen malum emekli vaiz Fethullah Gülen’in yakın adamı olduğundan ancak medyanın bunu görmezden geldiğinden söz ediyor. Fatih’in internet sitesindeki bu yazısına adını da veren bir kişi şu yorumu yapıyor: “Yazınızı okudum, pek memnun olmadım. Nasıl ki bizler sizin gibilere yıllardır katlandıysak, bundan sonra da sizler bizlere katlanmak durumundasınız. Çünkü dümen bize geçti. Hazmedeceksiniz, sindireceksiniz, başka çareniz yok. Bükemediğiniz bileği öpmek durumunda kalacaksınız. Hükümette biziz. Cumhurbaşkanı da biziz. Yok olan YÖK de biziz. Yargıç da biziz, hâkim de biziz. Medya da biziz. Çok yakında Genelkurmay da biziz. Sizler fazla düşünmeyin, bırakın kendinizi bize.” Fatih, bu görüşe şu yanıtı veriyor: “İtirafınız için çok teşekkür ederim.” Aslında bu bir itiraf değil! Adam gerçeği açıklıyor. Tebliğ ediyor. Çok yakında Genelkurmay’ı ele geçireceklerini, orduyu da teslim alacaklarını dünya âleme göğsünü gererek, büyük bir gururla duyuruyor. behicak?yahoo.com.tr Uçuk Nami Tepe: “RTE’ye göre valiler kömür dağıtırsa Türkiye uçarmış. Oysa biz geriye gitmeden yürümeye razıyız!” Finans Gülhan Elmas: “Abdullah Gül, 15 yaşındaki tüccar oğlunun finansörü için ‘annesi’ diyor. Allah, Allah! Ev hanımı olan ‘first lady’nin finansörü kim acaba?” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK 2007’nin ‘ÇED’cisi Fazıl Say... tür değerlerimizin küresel alanda daha iyi tanıtılması amacı”nda olduğunu söyleyerek sanki yine ÇED Köşesi’nin “Anadolu’ya yabancılaşma”yı eleştiren çizgisini de simgeliyordu... İşte bu fikirleriyle birlikte, 5 kıtada yılda 100 konser veren, dünyanın hayranlığını kazanan Fazıl’ımız; örneğin turizm yağmacılarının işgal planlarından kurtulamayan Antalya’daki antik Patara kentini kucaklayan bestesiyle de Anadolu düşmanlarına karşı kuşaktan kuşağa en kalıcı ÇED’i, çağdaş sanatımıza kazandırdı. Nitekim aynı Anadolu sevdasını Milliyet’teki son yazısında, bakın nasıl belgeliyor: “Hayattaki en büyük hayalim, Kumru büyüyünce onunla beraber, babakız, çok bü‘Ödülümüzün anlamı yük bir ‘kültür ve felsefe festiİkinci anımsatma da aynı so vali’ kurmak; mesela Patarumluluğu izleyen bu köşenin ra’da ya da Aspendos’ta... Antik Anadolu usulü! Öyle ya, dünyanın en eski medeniyet beşiği Anadolumuz! On bin yıllık, belki daha da fazla! Bu topraklar, en büyük ve en kapsamlı festival buluşmasını hak etmekte… Öyle Turhan Selçuk’un ödülü – 27 Aralık 2007/Cumhuriyet değil mi?” (07 Ocak 2008) geleneği haline gelen, “yılın Fazıl Say, çağdaş Türkiye’ye ÇED’cisi” seçimimiz… Her ye cumhuriyet devriminin armağani yıl başlarken, ulusal değerle nı... rimize duyarsız tutumlara karşı “direnen”lerimiz arasından ön ‘Devrim’in armağanı Siyasal geleceklerini AB’ye ceki yılın en etkili “ÇED’cisi”ni sığınarak güvenceye almak istebelirliyoruz. Bu kahramanlarımızdan birisi yen dincilerin takkelerini, bir de aydın ve yurtsever Cumhur ‘Avrupa Büyükelçisi kimlibaşkanımız Ahmet Necdet Se ği’yle düşürdüğü için, kıyameti zer’di... Dahası “teşekkür et koparttılar. Nitekim Sıvas’taki şeriatçı katme” nezaketini esirgemediği için de “yılın ÇED Bilgesi” ilan edil liamda yitirdiğimiz 35 aydınımızın anısına, şair Metin Altıok mişti.. için bestelediği oratoryosunu da ‘Gerçek’çi serzeniş sansür ettirmişlerdi. Hele, büyük Bu yılbaşında da “2007’nin eseri Nâzım Hikmet OratoryoÇED’cisi” ödülümüzü düşünür su’nun bu yıl da Kültür Bakanlıken yüz akımız Fazıl Say unutul ğı’nca değişik illerimizde sahnemayacak “içten” çıkışını yapma lenmesi kararına, kim bilir nasıl sın mı? da diş biliyorlardır. Aslında, ülkesine karşı böyleİşte, “ülkemde gericiler güçsine “gerçekçi” bir serzenişte leniyor” diyerek, bütün bunlara bulunmadan önce de aynı ödü dünyanın dikkatini çeken Fazıl lün adaylarındandı; çünkü diyor Say’ın, kendisini eleştirenlere du ki, “Besteci ve piyanist yö karşı “ÇED raporu” bile var. nümle Avrupa müzik kültürü “Ne yazmış” derseniz, şu sözlenü temsil etmeme rağmen, asıl rini de “2007’nin ÇED raporu” kökenim olan Anadolu halk ilan ederek “2007’nin en kararkültüründen hiç kopmadım”. lı ÇED’cisi” ödülümüzü kabul Bu söz, yine köşemizin “çağ etmesini diliyoruz: daşlıkta da Anadolu kimliği “Eğer, günün birinde karankavgası”nın özeti değil midir? lık güçler Cumhuriyetimize ve “AB2008 / Kültürlerarası ulusal değerlere hayat hakkı Diyalog Yılı” için “Avrupa Kül tanımazsa, onlara teslim olatür Büyükelçisi” seçilmesinde cak değiliz...” de aynı görüşlerinin etkin olduğunu belirten Say, “ulusal kül ekinci?cumhuriyet.com.tr Önce “ÇED”in anlamını anımsayalım: Dünyanın henüz “tek kutuplu” olmadığı 80’lerden önce, Birleşmiş Milletler (BM) de tek kutuplu değildi... 1972’de Stockholm’de toplanan “çok kutuplu” insanlık, geleceğin de yaşam güvenceleri olan doğal ve kültürel birikimleri gözeten bir kalkınmayı hedefledi. Bunun için de ‘çevreye etkisi olumsuz sömürgeci politikalar’ın engellenmesine karar verdi. “ÇED”, işte bu politikalara ait yatırımları durdurabilmenin önkoşulu kabul edilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmede, “çağdaş uygarlığa aykırı” bulunanların “sorgulanarak” engellenmesi de ÇED’in evrensel sorumluluğudur. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Ocak www.mumtazarikan.com 1 1/ Anadolu’nun 1 güneyindeki antik bölge. 2/ Adları ay 2 nı olanlardan her biri... Halk dilinde 3 tarladaki sebzeye 4 verilen ad. 3/ Oy... 5 Bir renk... Romanya’nın plaka imi. 4/ 6 Namlusu eğmeçli, 7 iki yanı da keskin 8 uzun savaş bıçağı. 5/ Metalden yapıl 9 mış hilal... “Hayriyye” ve “Hayrâbâd” adlı mesnevileriyle ünlü XVII. yüzyıl divan şairi. 6/ Asya’da bir ülke... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 7/ Ender, seyrek... Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne ya da tığla yapılan bir tür nakış. 8/ Bayındırlık... Akarsu yatağı. 9/ Tombala gibi kimi oyunlarda sayıların yazılı olduğu kart. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ç I V G I N A R P R A AMP A Ş K I E S L A K F E N A A K I T A K Z A K S U K E T A N E F L U L A K A S A Ç I MA O R A M İ P N A R İ N YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anadolu’nun güneybatısındaki antik bölge... İlişkin, değgin. 2/ Varlığı insan düşüncesinin kurduğunu kabul eden öğretilerin genel adı. 3/ Kıyı ile gemi arasında yük taşımakta kullanılan altı düz tekne... “ topukta şan veriyor halhali” (Karacaoğlan). 4/ Uğraş... Bartın’ın bir ilçesi. 5/ Pantolonun apış arasına gelen yeri... Çıplak vücut resmi. 6/ Tahsin Yücel’in bir romanı... Kimse, kişi. 7/ Tuzağa düşürülen şey... Karagöz oyununda kullanılan kamış düdük. 8/ Utanç duyma... Bayağı, sıradan. 9/ Rakibin yumruklarıyla çok sarsılmış, fakat hâlâ ayakta durabilen boksör için kullanılan sözcük... Yapma, etme. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle