05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 OCAK 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Hükümete tepki gösteren iş çevreleri yüzde 18’e çıkarılan oranın tekrar yüzde 1’e çekilmesinde ısrarlı 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Leasing’ de KDV direnişi Ekonomi Servisi Hükümetin yıl başından geçerli olmak üzere finansal kiralama (leasing) sektöründe uygulanan KDV oranını “sürpriz şekilde” yüzde 1’den yüzde 18’e çıkarmasının ardından sektörün girişimleri üzerine hükümet nezdinde bir çalışma grubu oluşturuldu. Kamuoyunda vergi oranının yüzde 8’e çekilmesi yönünde beklenti güçleniyor. Sektör temsilcileri ise yeniden yüzde 1’e dönüşü hedefliyor. Reuters’in haberine göre, Finansal Kiralama Derneği (FİDER) İdari Ge ? Finansal kiralamada KDV oranının sürpriz şekilde arttırılmasının ardından yükselen tepkiler üzerine hükümetin bir çalışma grubu oluşturarak çözüm aramaya başlaması sektörü ümitlendirdi. TÜSİAD Başkanı, “Yatırımlar ciddi şekilde duracak. Kararı geri alın” dedi. nel Sekreteri Hakan Gülelçe, “Biz yüzde 1’lik orana dönüş istiyoruz. Yarın (bugün) Ankara’da bakan düzeyinde de görüşmelerimiz olacak. Sorunumuzu anlattığımızı düşünüyoruz ve bu oranın yüzde 1’e dönüşü konusunda ümidimiz var” dedi. Garanti Leasing Genel Müdür Yardımcısı Altuğ Toksöz ise kamuoyundaki beklentinin vergi oranının yüzde 8’e çekilmesi yönünde olduğunu ancak hedeflerinin yüzde 1’e geri dönüş olduğunu söyledi. Toksöz, vergi avantajının kalkmasının tamamıyla KOBİ’leri finanse eden leasing şirketlerini değil, bu ürünü kullanan mevcut 56 bin, 2008’de tahmini 64 bin civarını bulacak olan KOBİ’leri etkilediğini söyledi. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ da yaptığı yazılı açıklamada, sektörün talebini haklı bularak “Yatırımlara ciddi sekte vuracak olan finansal kiralama işlemlerine getirilmiş olan KDV artışı kararı geri alınmalıdır” dedi. Borusan Holding Üst Yöneticisi Agah Uğur da dün düzenledikleri top lantıda soru üzerine “20 yıldır yapılan bir uygulama bir anda değişiyor. Kısa vadeli bir hacim daralmasına sebep olabilecek riski göz ardı etmeye karar verdik” dedi. Aynı toplantıda soruları yanıtlayan Manheim Uluslararası Operasyonlardan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Mike Langhorne ise KDV artışına ilişkin olarak “Tabii ki talihsiz. İş modelimiz üzerinde değişikliklere neden oldu. Bu tür uygulamaları başka pazarlarda da yaşıyoruz. Hiç kaygılanmıyoruz desek yanlış olur’’ diye konuştu. Amerika’da İktisatçılar Durgunluğu Aşmak İçin Çareler Ararken Amerikan ekonomisinin 2008 yılında, daha önceleri öngörülenden daha şiddetli bir biçimde krize sürükleneceği artık tüm iktisat kamuoyu tarafından kabul edilmiş durumda. 2007’nin güz aylarında Amerikan ekonomisinin geleceğine ilişkin tahminler yürüten çoğu piyasa uzmanı, konut piyasasındaki durgunluğun ve kredi piyasalarındaki çalkantıların çabuk aşılacağına, zira Amerikan Merkez Bankası FED’in gerekli önlemleri almış olduğuna inanmaktaydı. Ancak 2007’nin son çeyreğine ilişkin ikitsadi veriler, Amerika’nın 2008’de durgunluğunun şiddetlenerek süreceği gerçeğini artık bir olasılık hesabından çıkartarak tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş gözüküyor. ABD’de sorun artık “Amerikan ekonomisi durgunluğa sürüklenir mi” sorusunu çoktan aşarak, “ekonomiye nasıl müdahale edilmeli” konusuna gelip dayanmış durumda. Bu doğrultuda sunulan önermelerin kanımca en ilginç ve cesur olanı bu hafta başında Harvard Üniversitesi İktisat Profesörü ve Financial Times yazarı Lawrence Summers’dan geldi. Profesör Summers, Amerikan ekonomisini canlandırmak için sadece FED’in uygulamakta olduğu para ve faiz politikalarına dayanmanın eksik olacağını savunmaktaydı. Summers’a göre, artan kriz tehdidine karşı FED faiz oranlarını toplam 1.25 puan daha aşağıya indirmeye hazırlanmaktaydı. Böylece Amerikan faizleri yüzde 3 civarına değin gerilemiş olacaktı. Ancak Summers’a göre “piyasalar bu politikayı çoktan değerlendirmiş ve kararlarını ona göre ayarlamış” durumdaydılar. Dolayısıyla, FED’in politikalarının ekonomiye reel herhangi bir etkisinin olması beklenemezdi. Profesör Summers bu tespit sonrasında şu öneriyi yapıyordu: Amerika’da yeniden genişleyici bir maliye politikasına gerek vardır. Söz konusu genişleyici maliye politikası kısa dönemli vergi indirimleri şeklinde uygulanabileceği gibi, işsizlik fonu ya da gıda yardımı türü projeleri hedefleyen bir kamusal harcama programı şeklinde de uygulanabilir. Ancak yöntemi ne olursa olsun 5075 milyar dolar tutarında (ABD ulusal gelirinin yaklaşık yüzde 0.5’i) bir mali genişleme politikasının geciktirilmeden uygulanması gerekmektedir. Aksi takdirde sadece para politikasına dayalı bir müdahale biçimi, krizi aşmakta tek başına yeterli olamayacaktır. Profesör Summers, bu tür bir müdahalenin geciktirilmesi durumunda Amerika’nın, Japonya’da kredi piyasalarının 1990’lar başında uğramış olduğu krize benzer bir çöküntüye sürüklenebileceği ve bunun aşılmasının yıllar alabileceği uyarılarıyla yazısını tamamlamaktadır. ??? Amerika’da iktisat kamuoyu bir ekonomik krize karşı ne tür müdahalelerde bulunulabileceğini tartışırken acaba aynı gerçeklerle karşı karşıya olan Türkiyemizde durum nasıldır? Gerçek şu ki, Türkiye’de para ve maliye otoritelerinin ulusal ekonominin uğrayabileceği kriz tehdidi karşısında uygulayabilecekleri tüm iktisadi müdahale araçları elinden alınmıştır. Ulusal ekonomimiz özellikle 2001 krizi sonrasında “küresel ekonomiyle bütünleşme”, “beklentilerin idaresi”, “kredibilite ve yönetişim”, “AB ve IMF kurumsal çıpası” vs.. vs.. türü cilalı sözler ardında birbiri ardına uygulamaya koşullandırıldığı kurumsal düzenlemeler sonucunda daha kırılgan bir yapıya bürünmüş ve uluslararası piyasalardaki çalkantılardan en şiddetli olarak etkilenen bir ekonomi durumuna sürüklenmiştir. Türkiye’nin maliye “politikası” sadece ve sadece borç idaresine indirgenmiş ve biricik hedefi ulusal gelire oran olarak yüzde 6.5’lik bir faiz dışı fazla elde etmekten ibaret bir fetişle koşullandırılmıştır. Merkez Bankası’nın para piyasalarına müdahale araçları sadece ve sadece faiz politikasına indirgenmiş; o da yalnızca “fiyat istikrarı” ve bir fobiye dönüştürülmüş olan enflasyonun hedeflenmesiyle sınırlandırılmıştır. (Enflasyon fobisi deyimi bana ait değil; Columbia Üniversitesi’nin Nobel ödüllü İktisat Profesörü Joseph Stiglitz tarafından dile getirilen bir kavramdır). Bu gerçekler 2001 krizinin çok öncesinde, Türkiye daha IMF misyonlarının gelgitleri arasında “güçlü ekonomiye geçiş” arayışlarına sürüklenmezden önceleri, Bağımsız Sosyal Bilimciler grubuna yakınlık duyan birçok akademisyen tarafından defalarca dile getirilmişti. Bu tür uyarıların Türkiye’de konumlu “yerli” akademisyenler tarafından dile getirildiğinde göz ardı edilmekte olduğunu üzüntüyle görüyoruz. Benzer uyarıların Amerikan iktisatçıları tarafından da yapılmakta oluşu, ulusal iktisat çevrelerinde belki daha etkin sonuçlar yaratabilecektir... Durgunluk korkusu dünya piyasalarını sardı, değerli metaller rekor üstüne rekor kırıyor Altın aldı başını gidiyor Borusan, 2. el otoda ortak aldı Ekonomi Servisi Borusan ve ABD kökenli ikinci el otomobil pazarlama şirketi Manheim, bir Borusan şirketi olan ve Türkiye’de ikinci el otomobil pazarı alanında faaliyet gösteren Otomax’ta yüzde 50/50 oranında ortaklık kurdu. Toplantıda konuşan Borusan Holding Üst Yöneticisi (CEO) Agah Uğur, Manheim’in 5 kıtada 15 ülkede faaliyet gösterdiğini, şirketin 2006 yılı satış cirosunun 2.8 milyar dolar olduğunu, aracılık ettiği toplam işlem değerinin ise 58 milyar doların üzerinde gerçekleştiğini bildirdi. Uğur, 2008 hedeflerinin ise 11 bin araç olduğunu bildirdi. ? Dolardaki düşüş ve 100 doları bulan petrol, piyasalarda yeni bir “altına hücum” dönemi yaşattı. Altının ons fiyatı 876 dolara çıktı. Ekonomi Servisi ABD merkezli küresel durgunluk sinyallerinin artması, piyasalarda güvenli yatırım araçlarına yönelmeyi hızlandırmasıyla altın bir rekor daha kırdı. Altının ons fiyatı spot piyasada 876.20 dolara çıkarak tüm zamanların en yüksek seviyesine kadar çıktı. 2007’nin başında 650 dolar olan altın bir yılda yüzde 35 artmış oldu. Altın 2000 yılından bu yana ise yüzde 200 arttı. Altının yükselmesinde, petrol fiyatlarındaki artış ve dolar için öngörülen uzun vadeli düşüş süreci etkili. ABD Merkez Bankası’nın (FED) 30 Ocak’ta yapacağı toplantısından yeni bir faiz indirimi çıkma beklentisinin artması da altın fiyatlarını tetikliyor. Öte yandan Merrill Lynch analistleri, bu yıl altının ortalama fiyatının 2007’ye göre yüzde 7.6 artarak 750 dolar/ons olmasını bekliyorlar. Bunu yatırımcıların ABD ekonomisindeki zayıflığa karşı kendilerini korumak için değerli metallere yönelmesine bağlıyor. CARİ AÇIK 3.2 MİLYAR DOLAR Cari işlemler açığı kasımda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9.1 artarak 3 milyar 270 milyon dolar oldu. Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi istatistiklerine göre 2007’nin ilk 11 ayında yüzde 11.6 artışla 29 milyar 347 milyon dolara ulaşan cari açık, kasım sonu itibarıyla son bir yılda 35 milyar 742 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Öte yandan sanayi üretimi kasımda önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7.7 artış gösterdi. TÜİK’e göre sanayi üretiminde 11 aylık artış ise yüzde 5.5 düzeyinde oldu. Dünya borsaları ABD’den gelen verilerle dalgalı seyrine devam ederken durgunluk endişelerinin artması, Tokyo Borsası’nda Nikkei Endeksi’ni son 1.5 yılın en düşük seviyesine geriletti. Riskten kaçma eğilimlerinin nispeten azaldığı Avrupa borsaları ise yüzde 1’e yakın değer kazandı. TV üretip kâr eden kalmadı Vestel İcra Kurulu Üyesi Hatay’a göre Avrupa’ya TV satanlar için her şey tersine döndü. 3 yıl önce satılan her 100 TV’nin 90’ı tüplü idi, şimdi LCD gözde. Bunu kestiremeyen Türk firmaları zararda Beko LCD TV’ye ABD’den ödül Ekonomi Servisi BEKO, Piano Serisi 100 Hz LCD televizyonları ile “video display ürün” kategorisinde “2008 Tasarım ve Yenilik Ödülü”nün sahibi oldu. Yapılan açıklamada CES’in en büyük tüketici elektroniği sergisi olduğu belirtildi. En prestijli ödüllerden biri olan “2008 CES Tasarım ve Yenilik Ödülü”, bu ürünlerde hem kaliteyi hem de üstün teknolojiyi simgeliyor. Demet’i dinle ‘Kalbini sev’ Becel, kalp hastalıklarıyla mücadele konusunda yurttaşları bilinçlendirmek amacıyla “Kalbini Sev” kampanyası oyuncu Demet Akbağ’ın da katıldığı tanıtımla başladı. Ortaköy’deki Feriye Lokantası’nda dün gerçekleştirilen basın toplantısında “Kalbini Sev” projesini tanıtan Becel Ürün Müdürü Banu Salor Duyuldu, dünyadaki kalp sağlığı sorunlarına çözümler üretmek istediklerini belirtti. Kampanya’dan yararlanmak isteyen yurttaşların www.kalpyasi.com adresinden bilgi edinebileceklerini de kaydeden Duyuldu, hazırlanan broşürlerin de şehrin çeşitli noktalarında tüketicilere ulaştırılacağını söyledi. (Fotoğraf: DENİZ UZUNKALE) Ekonomi Servisi Türk elektronik sektörünün zor günler yaşadığı 2007 yılının ilk yarısında zarar açıklayan Vestel Elektronik, yeni yılda hem iç hem dış pazarda yüzde 60 büyüme hedefi belirledi. 2008’de biri Kazakistan olmak üzere yurtdışında 2 üretim fabrikasını hayata geçireceklerini söyleyen Vestel Pazarlama CIS ve Ortadoğu Bölgesi Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Levent Hatay, dünyada hiçbir firmanın LCD pazarında gerçekleşen büyümeyi öngöremediğini belirterek, “Yapılanma yılıydı. Tüm üreticiler için bir devrim oldu. Hiçbir televizyon üreticisinin kâr ettiğini düşünmüyorum” dedi. Hatay, “Kazakis tan’daki fabrikanın temmuzda üretime geçmesini planlıyoruz. Burada hem tüplü, hem de LCD televizyon üreteceğiz” diye konuştu. Vestel başta olmak üzere Türk firmalarının Avrupa’da pazar kaybediyor gibi görülmelerinin nedeninin tüplü televizyon pazarında yaşanan daralma olduğunu ifade eden Hatay, “2004’te Türkiye’de 20.5 milyon adet televizyon üretilirken 2007’de bu sayı 13 milyona düştü. Ancak 2004’te 100 bin olan LCD üretimi 5.5 milyona çıktı. Bir LCD televizyonun birim fiyatı tüplüye göre 44.5 kat fazla. Yani üretim adedi düşmüş olsa bile, elde ettiğimiz ciro aynı” diye konuştu. Türkiye’de pişen Domino’s Kudüs, Paris ve Londra’da tüketiliyor MURAT GÜLDEREN Aslan Saranga ANTALYA 2007 yılı içerisinde 200 milyon dolarlık pazar büyüklüğüne ulaşan pizza sektörünün özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde etkin olduğunu belirten Domino’s Pizza Türkiye Genel Müdürü Aslan Saranga, Türkiye üzerinden İsrail, İngiltere ve Fransa’ya pizza ihracatı yaptıklarını da belirterek Saranga, dükkan başı günlük 3 bin sipariş aldıklarını söyledi. Yeni oyuncuların da girmesiyle sektörün 3 yıl içerisinde 600 milyon dolara ulaşacağını ifade eden Saranga, ucuzluk ve yerel tatlar açısından tek rakiplerinin Türk kebabı olduğunu söyledi. Genel Müdür Aslan Saranga, “Bizim farkımız ürünlerde lokal tatları kullanmamız. Peynir ve etlerimiz tamamen Türk ürünleri. İkinci özelliğimiz ise fabrikalarımızı restoranlarımızın bulunduğu bölgelerde kuruyoruz” dedi. TP Petrol’de hedef büyük ? Ekonomi Servisi Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) bünyesinde faaliyet gösteren Turkish Petroeum International Company’e (TIPC) bağlı olarak kurulan dağıtım şirketi TP Petrol, büyümeye devam edecek. Şirket yöneticileri ve personeli, geride bıraktığı bir yılı değerlendirmek üzere Kızılcahamam Asya Termal Tatil Köyü’nde düzenlenen “TP Petrol Dağıtım 1. Oryantasyon Programı”nda bir araya gelirken 2015 yılına kadar yüzde 9 pazar payına ulaşılacağı kaydedildi. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ğalgazı kesmesi, ABD’nin İran’ın nükleer programına karşı yürüttüğü ambargonun ve baskı politikasının doğal bir sonucu. Bugün İran zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olmasına karşın bunları çıkaracak yabancı petrol ve doğalgaz şirketleriyle anlaşma yapmakta ciddi biçimde zorlanıyor. Geçen yıl İran’ın en büyük petrol yataklarının bulunduğu Azadegan bölgesinde yatırım yapmak isteyen Japon Inpex şirketi, son anda Washington yönetiminin baskısı yüzünden anlaşmadan vazgeçmişti. Nisan ayında da Avusturya petrol devi OMV’nin Tahran yönetimi ile başlattığı görüşmeler yine ABD’nin yoğun protestoları sonucunda tamamlanmadan bitmişti. Bir tek Çin, baskıları umursamadan geçen ayın ortalarında Sinopec petrol şirketini Tahran yönetimi ile masaya oturttu ve ülkenin ÖZLEM YÜZAK devleri”ni oluşturma ya da olanları güçlendirme yönünde çabalara giriyorlar. Bu noktada OECD’nin eski üst düzey yöneticilerinden enerji uzmanı Mehmet Öğütçü’nün şu sözlerine kulak verelim: “Bu durumun en somut örneğini Fransa’daki Gaz de France ile Suez’in birleştirilmesi operasyonu teşkil ediyor. İspanyollar, İtalyan ve Almanlar da aynı frekans dalgasında düşünüyorlar her ne kadar Avrupa Komisyonu ‘unbundling’ yoluyla tekelci enerji piyasasını kırmaya çalışsa, bu yönde onlarca yeni karar ve mevzuat çıkarsa da kaynak milliyetçiliğinin yükselişe geçtiği petrol/doğalgaz üreticisi ülkelerde bu süreç zaten çoktan başladı. Bugün Gazprom, Petrobras, PetroChina, Petronas, Aramco, KMG gibi ulusal şirketler artık geçmişin ‘Seven Sisters’ olarak [email protected] bilinen dev çokuluslu şirketlerin konumlarına göz dikmiş durumdalar. Bu tür ulusal şirketler dünya petrol rezervlerin yüzde 90’ını, doğalgazın ise yarıdan fazlasını kontrol ediyorlar. Çokuluslu devlere fazla hareket serbestisi ve yeni yatırım imkânı sağlamada cimri davranıyor, üretim paylaşım anlaşmaları yerine servis sözleşmeleri tercih ediyorlar. Teknoloji, finans, yönetim becerisi artık kimsenin tekelinde değil eskiden olduğu gibi. Parayı bastıran bu faktörleri uluslararası piyasadan temin edebiliyor. Çokuluslu firmalarla ulusal şirketler arasındaki geleneksel ortaklık köklü bir değişime uğramak üzere...” Tüm bu gelişmeler yaşanırken coğrafi konumu nedeniyle enerji koridoru üzerinde yer alan Türkiye’nin kendi ulusal enerji devini yaratması ne kadar mümkün? Bu sorunun yanıtını haftaya vermeye çalışalım… Starbucks’ın CEO’su Geçen yıl hisseleri değer kaybeden Amerikan kahve firması Starbucks’ın CEO’su Jim Donald görevden alındı. Donald’ın yerine 19872000 yıllarında CEO, 2000’den beri başkan koltuğunda oturan, şirketin kurucusu Howard Schultz getirildi. Beklenen oldu ve son birkaç yılda olduğu gibi bu kez de kış ortasında İran Türkiye’ye verdiği doğalgazı tamamen kesti. Daha ne olduğunu tam anlamadan Rusya’nın gönderdiği gazda da azalma olduğunu öğrendik. Ve Türkiye’nin elektriğin büyük bölümünü doğalgazdan üretmesi nedeniyle bu kez elektrikte de sıkıntı baş gösterdi. Bu gelişmeler Türkiye için sürpriz değil... Ne yazık ki hükümetin bunları bile bile yeni doğalgaz depolama tesisi kurma yoluna gitmemesi ve/ya da enerji kaynaklarını çeşitlendirme çabasına girmemesi de artık kanıksadığımız konular. Göz ardı ettiğimiz gerçek ise dünya enerji savaşlarının kızıştığı bir dönemin tam göbeğinde olduğumuz ve ülkelerin ulusal enerji politikalarının hiç olmadığı kadar önemli hale geldiği... Öncelikle şunu vurgulamak lazım. İran’ın Türkiye’ye verdiği do İran Gazı Bir Uyarı, Ya Ötesi! güneydoğusundaki Yadavaran petrol yatakları bölgesinde 2 milyar dolar tutarında bir petrol anlaşması imzaladı. Sonuçta şurası bir gerçek ki, bugün gelinen noktada İran Türkiye’de sattığı kadar gazı Türkmenistan’dan kendi ihtiyaçları için ithal etmek zorunda kalıyor... Ya bundan sonrası?.. İran’ı bir kenara bırakırsak; tüm dünyada petrol ve doğalgaz fiyatlarının giderek yükselmesi, arztalep arasındaki uçurumun büyümesi, yeterince yeni üretim sahalarına yatırım yapılmaması gibi nedenlerden dolayı ülkeler kendi enerji politikalarını bir yandan çeşitlendirirken bir yandan da yeni arayışlara giriyorlar. Daha da ötesinde, ülkeler kendi “ulusal enerji Xerox'un yeni logosu Xerox, 40 yıllık logosunu değiştirdi. Yeni logo, kırmızı renkle küçük harflerle yazılmış Xerox kelimesi ve üzerinde yatık X harfi olan bir küreden oluşuyor. İhale ertelenecek mi? AA, Tekel Sigara’nın özelleştirme ihalesinde, bazı yatırımcıların isteği ve Özelleştirme İdaresi’nde yaşanan görev değişikliği nedeniyle erteleme beklendiğine ilişkin bir habere yer verdi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle