25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 OCAK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Kayalık Hasan Baş: “Uzak kayalıkları gözetleyenler, burnunun ucunu görmez oldu!” BENDENİZ günde dört paket olmak üzere 38 yıldır içtiğim sigaraya; 38 yıl sonra 93 yaşıma geldiğimde yeniden başlamak üzere yaklaşık iki ay kadar önce ara verdim. 36 yıllık aziz dostum “Birinci”ye ve Birinci’nin üretimi durdurulduktan sonra son iki yılımı paylaştığım “Maltepe”ye bir anda veda ettim. Sigarayı bırakmayı, arkadaşım Ümit Zileli’de gördüğüm elektronik sigara ile düşündüm. Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu’nun önerisi ve kontrolü ile elektronik sigara “Ruyan”a başlayıp hemen o gün tütünü bıraktım. Anjiyo ile kalp damarlarımın tümüyle açık, bilgisayarlı fonksiyon testi ile de akciğerlerimin temiz olduğunu kanıtlamama karşın kendimi “yorgun” hissettiğim için tütüne ara verdim. Ancak yorgunluğum fizyolojik değil, psikolojik! RTE, yeni yıl mesajı yayımlamamış... “Hicri yılbaşına daha var da ondan!” DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Kapsamlı bir eve dönüş yasası çıkarsa PKK bölünürmüş... Doğru; dönenlerdönmeyenler! Ya ğ m u r E k i m Kalkınma Yavuz Kırkalı: “RTE’nin elinde millet parası, vali beyin elinde kömür karası, yoksulun elinde onur yarası ve Türkiye kalkınıyor masalı!” Türkiye’yi tanımadan Amerikalı olmaya özenmiş abuk sabuk insanların abuk sabuk yasakları ile sonuna kadar mücadele edip sinirlerimi bozmak istemediğimden. Sigarayı bıraktıktan sonra başkalarına sigara içme hakkı tanımayan ve tipik dönek davranışları gösteren gizliaçık faşistlerle fazla muhatap olmak istemediğimden. Ne halleri varsa görsünler. Ancak, bilsinler ki getirmeye çalıştıkları abuk sabuk yasaklarla kendilerini kandıracaklar. Yasaklarını uygulayamayacaklar. Bu işin sonu maskaralık olacak. Aynen Sağlık Bakanlığı’nın önceki gün elektronik sigarayı yasaklaması gibi! Niye yasakmış; bağımlılık yapma riski Sigara fazlaymış ve sigarayı bıraktırıcı çalışmaları engelleyebilirmiş. Eldeki veriler ne? Veri falan yok! O zaman adama sorarlar; sigarayı bıraktırıcı çalışmalarınız nelerdir, hangi aşamadadır veya siz hangi lobi adına çalışıyorsunuz? Hani, elektronik sigara orucu bozar, kadınlar için tesettüre uygun değildir türünden açıklama yapsalar yakışır ama iş dünyada kabul görmüş bilimsel bir çalışmaya gelince o zaman birilerinin haddini bilmesi gerekir. Bu iş hacıları, imamları aşar! Ben bir uzman doktorun önerisiyle tütüne ara verdim ve hayatımdan memnunum. Benim hayatımı düşünüp elektronik sigarayı yasaklayan “uzman” kimse çıksın ortaya da bilimsel gerekçelerini dünyaya anlatsın, bir görelim! Ayağa Kalk Ey Halkım!.. Tabloyu bıçakladılar!.. Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nün beş öğretim üyesi ile öğrencilerin eserlerinin sergilendiği bir Yeni Yıl Karma Sergisi açıldı. Sergilenen onlarca tablo içinde yer alan bir “nü” resim, kimliği belirsiz kişiler tarafından bıçakla delik deşik edildi... Buraya kadar normal!.. Normal, çünkü biz bu ülkede heykellerin kırılmasına, resimlerin paramparça edilmesine, aşağılanmasına alışkınız... Diktatörün emriyle çıplak kadın tablosunun sergiden kaldırıldığını da gördük... Sanatın içine tükürdüğünü göğsünü gere gere söyleyen belediye başkanı ise hem de bu ülkenin başkentinde beyliğini paşalar gibi sürdürüyor!.. Yani, demem o ki; olayın kendisi gayet sıradan, tamamıyla bu ülkede yaşanabilecek cinsten... Normal olmayan, insanın içini acıtan, bu alçakça eylem karşısında gösterilen tepki!.. Siz bakmayın benim “tepki” dediğime, aslında ortada tepki filan da yok... Korku var!.. Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Berika İpekbayrak, bıçaklanan tablonun sahibi olan öğretim görevlisinin adını bile açıklamaktan kaçınmış. Niçin? Öğretim üyesi “nü tablo” yaparak yüz kızartıcı bir suç mu işlemiş?.. Dekan bununla da kalmamış, şu acınılası açıklamayı yapmış: “Tahrip edilen eser, pornografik öğeler içermiyor...” Türkçesi şöyle oluyor: “vallahi de billahi de düşündüğünüz anlamda açık saçık değil...” Vah ki vah!.. Zaten bıçaklanan tablo apar topar göz önünden kaldırılmış... Sayın dekan, bu konunun basında çok tartışılmasını istemediklerini de söylemiş!. Bir bilim insanının neredeyse elle tutulur ürkmüşlüğüne bakar mısınız?.. Ne bir kınama, ne bir sanatı korumaya, yüceltmeye yönelik çıkış... İşte teslimiyet budur!.. ??? İstanbul’da da insanlık değerleri paramparça edildi!.. İstanbul Beylikdüzü Fatih Sultan Mehmet Camii İmamı Hasan Hakyemez, cuma namazının ardından verdiği vaazda, cemaatin gözünün içine baka baka aynen şunları söyledi: “Çalışan kadın kocasını aldatır, nefsine hâkim olamaz. Ey cemaat, eşlerinizi çalıştırmayın...” İmam efendinin hesabına göre, çalışan, evinin bütçesine katkıda bulunan milyonlarca kadın “potansiyel o...” sınıfına dahil oluveriyor... Peki sonra ne oluyor?.. Bu yaratık birkaç kişinin tepkisiyle karşılaşıyor, tınmıyor... Ne zaman ki, ancak hastalıklı bir yaratığın sarf edebileceği bu iğrenç sözler bir yerel gazetede yer alıyor, Büyükçekmece Müftüsü de harekete geçiyor. İmam efendiden yazılı savunma istiyor... Herhalde ayıp olmasın diye bir de vaaz yasağı koyuyor, işlem tamam!.. O imam, o camide, o cemaate namaz kıldırmaya devam ediyor!.. Bu da gayet normal!.. Daha üç gün önce bu imamın bağlı olduğu İstanbul Müftülüğü yılbaşı kutlamalarının, piyango bileti almanın günah olduğunu söylemedi mi?. Diyanet İşleri Başkanı tepkiler karşısında “yılbaşının, İsa’nın doğumu demek olan noel ile hiçbir ilgisi olmadığını, evrensel bir kutlama olduğunu” açıklamak zorunda kalmadı mı?.. Biz şu son beş yıl içinde buna benzer bir yığın kepazelik yaşamadık mı?.. İlahiyat profesörü sıfatını kazanmış karanlık kafanın “Kızınızı dokuz yaşında evlendirebilirsiniz” fetvasını yaşamadık mı?.. Dört yaşındaki kız çocuklarının sıkmabaşa sokulduğuna tanık olmadık mı?.. Normal olmayan, bu bilinçli, bu yaşam tarzımızı hoyratça elimizden almaya yönelik karanlık gidişe dur dememek, tepki göstermemek... Sevgili Mustafa Balbay, dün Radyo Tatlıses’te yaptığımız “Sesli Gazete” programında bu ülkenin aydınlık insanlarını şöyle uyardı: “Öyle bir zamandayız ki, yalnızca yaşam tarzını korumak için çabalamak bile, karanlığa karşı direnmek anlamına geliyor...” Çok doğru ama yetersiz!.. Kadınıyla, erkeğiyle Cumhuriyetin aydınlık yurttaşlarının kol kola girmesi, ayağa kalkması, karanlığı ezmesi şart!.. 2008 bu savaşımın yılı olmalı... Çok geç olmadan ayağa kalk ey halkım!.. e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Türbanlıları da Atatürkçüler kurtaracak! “NEDEN dün değil de, AKP’nin planlı ve kapsamlı revizyon başlangıcından sonra başını örttü, türbana büründü bu kadınlar” diye soruyor Ahmet Önen ve “Daha önce yasaktı diyorlarsa eğer, yuh derim ben onlara” diyerek devam ediyor: “Çünkü benim ninem yüz yıldır çarşaf giyer, annem elli yıldır başını örterdi. Aksini yapması için ne aile baskısı görmüşlerdi, ne de günümüzün modası olan toplum baskısı. Örtünme biçimleri ne kamusal alanda sorun yaratmıştı, ne de resmiyette. Sahi, bugünkü türbanlılar o gün neredeydi? Kim ve ne engelliyordu onların örtünmelerini? Daha önemlisi, yarın oluşacak yeni sistemde karımın ve kızımın başını örtmek zorunda bırakılmayacağı garantisini kim verebilir? Yok, eğer bir rüzgarın peşine kapıldıklarını itiraf edecek kadar cesurlarsa, onlara bir çift sözüm olacak. Bu rüzgar onları öylesine bir bilinmeze sürükleyecek ki, bırakın geri dönmeyi, başlarını çevirmeye bile güçleri kalmayacak. Çünkü o rüzgar, Avrupa’nın ünlü mağazalarından alınmış markalı, rengarenk ipek türbanları bir çırpıda çıkarıp, kara çarşafa sokacak onları. Örtünmenin yasak olmadığı günlerin kıymetini, çarşafsız, peçesiz, burkasız gezmenin cezayı gerektiren bir suç olacağı günleri yaşadıkları zaman anlayacaklar. Kim bilir, o kaostan onları yine Atatürkçü ve laik anlayış kurtaracak. İyi de, Türkiye’ye yazık olmayacak mı?” behicak?yahoo.com.tr Marifet Hüseyin Ünsal: “Deniz Baykal, yeni yıl mesajında Türkiye’nin önündeki tehlikeye ‘dikkat’ çekmiş. Marifet ‘set’ çekmek!” Kundak Akif Kökçe: “Acayip bir toplum olduk. Ülkemiz kundaklanırken sesimiz çıkmıyor ama arabamız kundaklanınca ortalığı yıkıyoruz...” Bir Sinsilik Öyküsü: Sızıntı Prof. Dr. NECLA ARAT Fethullah Gülen ve yandaşları, 1978 yılının Şubat ayında Sızıntı adlı bir dergi çıkarmaya başladılar. Nurcu çizgide olan bu derginin ilk sayısının kapağında “ağlayan bir erkek çocuk” resmi vardı. Fethullah Gülen, dergi için kaleme aldığı başyazıda “Bu Ağlamayı Dindirmek için Yavru” başlığını kullandı ve Sızıntı dergisini Kürt Said’in yaydığı (sözde) ışığa tercüman olmak amacıyla çıkardıklarını şöyle dile getirdi: “...Bu mevkute, neşrettiğin ışığa tercüman olma mülahazasıyla yola çıktı. Varılacak yer uzak, yollar da tekin değildi. Cinler, ifritlerle beraber taarruza geçti...” Gülen ve talebesi Şemsettin Nuri’ye göre: “Sızıntı, İslam devletinin yeniden kuruluşunun destanıdır. Birinci Cihan Harbi ile batıp giden İslam devleti, zamanın ana rahminde yepyeni bir tarihi doğuşa hazırlanmaktadır. Ne muhteşem bir doğuştur bu... Nefsin ve şeytanın radyasyon sızıntılarına mukabil ruhun ışık sızıntıları, kutlu tayflar halinde toplanıp kalplerde yoğunlaşarak hidayet lazerleri halinde küfrün, karanlığın urlarını, kanserlerini kuruta kuruta gelmektedir. Nefs kışının inkâr kefenlerini yırtıp ruhun bahar filizlerini vere vere ilerlemektedir. İşte Sızıntı’da böyle bir gelişin destanı sunulmaktadır.” Sızıntı ailesinden bir başka yazar da küfür ve inkârla, karanlığın urları ile neyi kastettiklerini bize açıklayan şu görüşü savunmaktaydı: “Halifeliğin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Harf Devrimi’nin yapılması, geçmişle bağın kopartılması, Osmanlı’nın şahsında ‘İslama hayır’ın ifadesi idi.” İşte Sızıntı, yıllar yılı bu ve benzeri düşünceleri Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yaygınlaştırmayı, din eğitimi alan öğrencilerin ve din dersi öğretmenlerinin çoğunun başucu dergisi olmayı başardı. Gülen cemaatinin “aylık ilim ve kültür dergisi” olarak yaşamını her iktidar döneminde sürdürdüğü gibi “cinlerle ifritlerin taarruzuna” da uğramadı. Çünkü gelip geçen iktidarlar ya bir türlü gaflet uykularından uyanamadılar ya da cemaatten gelecek oyların cazibesi ile uyuklama pozunu gönüllü olarak benimsediler. Sızıntı’nın yayımlanmaya başlamasından 29 yıl sonra günümüzde ise Fethullahçılığın TBMM dahil her yerde (kendi sözcükleri ile) “bahar filizlerini”! vere vere ilerlediklerini ve bu durumdan duydukları memnuniyeti ilanlarla açıkladıklarını gözlemliyoruz. Eğer elinizdeki örneklere bir taze örnek daha eklemek istiyorsanız iktidarın henüz satış işlemlerini tamamlamamış olması nedeniyle hâlâ kamu kuruluşu olma özelliğini taşıyan Türk Hava Yolları’nın aylık dergisi Skylife’ın Aralık 2007 sayısına bakınız. Orada bütün bir sayfanın Sızıntı dergisinin renkli reklamına ayrıldığını ve reklamda da şu dizelerin yer aldığını göreceksiniz: “Ay yıldız bir kez daha ikbalime gülüyor, Ve planı öteden bir dünya kuruluyor; Gayrı artık karanlığın miadı doluyor, Millet, yıllanmış o meskenetten kurtuluyor...” Gülen cemaati galiba Türk Hava Yolları’nın resmi dergisi aracılığıyla “batıp giden İslam devletinin yepyeni bir tarihi doğuşunun”, yani yeniden kuruluşunun müjdesini veriyor. Acaba ay yıldız, bu yüzden mi onların ikbaline (baht açıklığına) gülüyor? Planı öteden kurulan bir dünya, nasıl bir dünya? Miadı dolan karanlık, laik Cumhuriyet dönemini mi simgeliyor? Yıllanmış meskenet (miskinlikler) AKP’den önceki iktidarların nitemi mi? Laik Cumhuriyetin yeminli ulaştırma bakanının, kendi sorumluluğu altındaki bir yayın organının bu sinsi küstahlığı konusunda ne yapacağını merak ediyoruz doğrusu. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Terlikçiçeği” 1 de denilen bir süs bitkisi. 2/ 2 Yunan mitolojisinde tutku tan 3 rıçası... Bir şey 4 den kalan kötü 5 iz. 3/ Kimi çiçeklerin içinde 6 bulunan, arıların 7 bal yapmak için 8 emdikleri tatlı sıvı... Satrançta 9 bir taş. 4/ Jokeylerin giy1 2 3 4 5 6 7 8 9 diği kenarsız başlık... 1 K A R A G Ö L E Serbest meslek adamla2 I I L C A İ O C rını içinde toplayan resD I M I Ş K İ mi birlik. 5/ Bir ilimiz... 3 R A L E N Renk renk parlak tüyle 4 D A V ri olan, iri gövdeli bir 5 E L A M G R O N papağan. 6/ Taşıtların ön 6 N İ N O V A M İ bölümünde bulunan ve 7 İ Ş K A R T E L uzağı aydınlatan lam 8 Z A M A N E G E ba... Ödemelerin bir bö 9 R E AMB A R lümünün süresinden önce yapılması. 7/ Lityum elementinin simgesi... Cezayir’de bir liman kenti. 8/ Yünlü ya da pamuklu bir dokuma... Atasözlerine dayanan didaktik Çin şiiri. 9/ İspanya’da Bask bölgesinin bağımsızlığı için savaşım veren gizli örgüt... İç çamaşırı ya da mayo olarak kullanılan külot. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Çalma, hırsızlık etme” anlamında argo sözcük. 2/ Tanrıtanımaz... Eksiklik, noksanlık. 3/ Yunan mitolojisinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tanrı içkisi... Beygir. 4/ Açlığını gidermiş olan... Yeniçeri kışlası. 5/ Erkek hizmetçi... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre.. 6/ Gözkapaklarına sürülen boya... Motorda ateşleme, püskürtme ve supap açılmalarının erken olması. 7/ Adları sıfat yapan bir yapım eki... İki nicelik arasındaki bağıntı. 8/ İran’da bir liman kenti... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 9/ Yunan abecesinde bir harf... Kredi kartıyla yapılan alışverişlerde, kullanıcıya verilen fiş. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle