22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2008 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB 7 PB 5 S 6 PB 7 PB 11 PB 10 PB 12 PB 9 PB 9 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y 7 Y 7 Y 5 Y 4 PB 2 PB 0 PB 1 K 9 PB 16 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB PB PB PB PB PB K 13 17 8 13 7 9 2 0 10 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yurdun kuzey, iç ve doğu bölgeleri parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyi ile iç Anadolu’nun kuzeydoğusu yağışlı diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı güney, iç ve doğu bölgelerde 46 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K 1 K 2 PB 4 B 11 PB 10 PB 9 PB 9 Y 4 K 3 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB 7 PB 8 PB 16 Y 8 PB 6 PB 5 B 13 PB 12 K 8 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 0 B 5 PB 12 PB 6 K 5 B 8 K 6 Y 18 Y 13 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada minde serbest bırakmak. Bu amacını genç kızların üniversiteye devam etmelerini savunarak örttü. Bu isteğe kimi saftirik aydınlar, medyanın önemli bir bölümü, ilim bilim adamları da katıldı. Öyle ya; yükseköğrenim görmesini engellemek insan haklarından tutun da düşünce özgürlüğüne kadar bir yığın çağdaş kurallara aykırı. RTE’nin sürüklediği bu iddia toplumda giderek yerleşti. Kabul gördü. Sadece üniversitelerde türbana olanak tanımayı savunan RTE’nin asıl hedefi üzerinde durulmadı. Üniversite örtüsü altında asıl amacın türbanı kamuya yaymak, böylece türbanı ulusallığa taşımak olduğunu son günlerde nihayet saftirik aydınlar, medyanın önemli bir bölümü, anlı şanlı kimi ilim ve bilim adamları görmeye başladılar. Bu hedefe varmayı amaç edinen RTE’ye; MHP ve onun yükseklerde dolaşan, ne ki, öngörü gerektiren siyasal stratejiden yoksun olduğunu örnek olaylarla kanıtlayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli payanda oldu. İkinci kez RTE’nin kuyruğuna takıldı. AKP’ye ortak oldu. ??? Evet maske düştü, gerçek göründü. Bahçeli, ne yazık ki, RTE’nin asıl amacını anlayamadı. İkinci kezdir AKP’nin önündeki engelleri kaldırıyor. “Siyasal istikrara hizmet” sloganı altında 11’incinin Çankaya’ya çıkmasını sağladı. Şayet RTE amacına ulaşmakta başarılı olursa; Bahçeli, yeşil ışık yakarak laik Cumhuriyetin temellerine ikinci kez dinamit koymasını sağlayacak. ??? Bahçeli, anayasanın 10. maddesinde yapılacak değişiklikle yıllardır toplumu sarsan sorunun çözümleneceğini sandı. RTE’yi tanımamak, hâlâ değiştiğini sanmak tam bir gaflet! Değişmedi. Dinci saplantılarından asla vazgeçmedi. Ustaca sakladı. Saftirik aydınlara, medyanın önemli bir bölümüne, anlı şanlı kimi ilim ve bilim adamlarına “değiştiğini” yutturdu. Şimdi olan nedir? RTE, anayasanın 10. maddesiyle yetinmiyor. Kırk dereden su getirerek, anayasanın 2. maddesindeki laiklik saptamasını bahane ederek, diğer bir maddeye hiçbir kayıt konulmadan üniversitelere tanınmak istenilen kılık kıyafet “özgürlüğünü” devletin hemen her kademesine yaymak istiyor. AKP anayasasının mimarı Prof. Ergun Özbudun bile isyan ediyor. Maddeye “inkılap kanunları, kamu düzeni, genel ahlak gibi, başkalarının hürriyetlerini ihlal etmek şartı gibi birtakım sınırlamalar getirmek” gerektiğini söylüyor. Fakat RTE’nin kafası bu kısıtlamalara basmıyor. Ona göre, “Her insan giyiminde kuşamında özgür olmalıdır”. Bu sözün içeriğinde yatan anlam çok açık: İsteyen çarşaf da, cüppe de, poşu da giyebilir! İnsan hak ve özgürlüklerini din uğruna kullanıyor. ??? Çankaya’daki AKP’li de gerçek niyetini Kayseri’de sergiledi. Türban konusundaki tartışmalara katılmak, siyaset yapma anlamına geleceği için, girmek istemediğini söyleyen Çankaya’daki 11’inci; “üniversitelerde inançların serbestçe yaşanmasını” istiyor. Bu, şu demeye geliyor: Üniversitelerde türban yasağını kaldıran anayasa değişikliğini derhal onaylayacak. İkinci olasılık; pazartesi günü aydınlanacak. RTE, türbana her alanda kısıtlama getirmeyecek anayasa değişikliklerinde Bahçeli’yi “ikna edebilirse”… veya ileride türbanı üniversite sınırları içinden çıkarıp yayacak bir manevra olanağı sağlayacak bir formül bulursa… Çankaya’daki türbanın bütün devlet dairelerine yayılmasını da onaylayacak demektir. Pazartesi… laik rejimin yüzü ak mı kara mı... Göreceğiz. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, derneğin genel kurulunda tarihsel önemde bir konuşma yaptı. “Türbanı bırak, krize bak” biçiminde özetlenebilecek bu konuşmanın bir yerinde kadının ‘vahim’ sorunlarını sıraladı: Toplumsal hayatta eşitsizlik. Eğitimsizlik. İstihdama katılma zorluğu. Aile içi şiddet. Belirli yörelerdeki ağır töre baskısı. Yalçındağ’ın uyarısı da tarihsel önemdeydi: “İşte tam da bu nedenle Türkiye’yi bir refah toplumuna dönüştürmek ve çocuklarımıza daha iyi bir gelecek verebilmek için temel ekonomik ve sosyal sorunlarımızı öne almalı, gündemimizi dünyadaki gelişmelere uygun hale getirmeliyiz. Aksi halde küresel dalga, yaşam biçimimize bakmaksızın hepimizi önüne katıp sürükleyebilir.” TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç’un uya GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Mızrak ve Çuval rısı da Yalçındağ’ın sözleri kadar önemliydi: “Gün, suni kutuplaşma ve gerginlikler yaratmak yerine, ülkemizin ve bireylerin refahını arttıracak ekonomik, sosyal politikalar çevresinde kenetlenme günüdür.” Yalçındağ ve Koç’un sözleri, TÜSİAD’ın ‘küresel dalga’ ve ‘kutuplaşma’nın yıkıcılığı konusundaki tehlikeyi gördüğünü ortaya koyuyor. Küresel dalgayla dalga geçerek kutuplaşmanın temellerini atanlar da görüyor mu acaba? ??? İktidarın yeni anayasayı hazırlamakla görevlendirdiği bir ‘bilim kurulu’ vardı. Ismarlama anayasayı yapmak için yaklaşık bir yıldır kapalı kapılar ardında çalışıyorlardı. Parça parça kamuoyuna tepki ölçmek için sızdırılan bilgi ve niyetlerin dışında ne yaptıkları ne ettikleri meçhul olan bu kurul bile türban konusunda bir ‘çare’ bulamadı. AKP ve MHP’li siyasetçilerin bir çalımıyla ofsayta düştüğünü anlayan ‘bilim kurulu’nun başkanı profesör şimdi işin içinden nasıl sıyrılacağını bilmiyor. Biliyor ki türbanla birlikte üniversiteye Nazi üniforması da girecek, burka da, mayo da... (İnsanın içinden, “Girsiiin, özgürlük demiyor muydunuz” diye sormak geliyor, ama neyse, zaten sıkışmış durumdalar.) Seyreyle o zaman gümbürtüyü… Birtakım ince kelime oyunlarıyla sadece türbanın önünün açılmasını öneriyor, ama görüyor ki mızrak çuvala sığmıyor. Görüyor ki kazın ayağı öyle değil. Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne meydan okumanın tehlikeleri bir yana, üniversiteleri ve ülkeyi nasıl bir kargaşaya sürükleyeceklerini görmeye mi başladılar dersiniz? ??? Radikal gazetesinde: “AKP ve MHP başörtüsünde uzlaştı.” Radikal’e soru: Emin misiniz? ‘Başörtüsü’nde mi? Aynı haberin altbaşlığı da şöyle: “İki partinin kurmayları türbanı serbest bırakmak için anayasanın 10. ve 42. maddelerinde değişiklik yapılması konusunda uzlaştı. Nihai kararı Erdoğan ve Bahçeli verecek.” Başlıkta ‘başörtüsü’. Altbaşlıkta ‘türban’. Sadece Radikal’de değil, birçoğunda bu böyle. Basının kafası çok karışık, çok. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY hikmet.bila@ntv.com.tr Kerinçsiz, Hoştan ve Erenerol’un da aralarında olduğu 8 kişi cezaevine konuldu Veli Küçük tutuklandı İstanbul Haber Servisi Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, “Ergenekon terör örgütü” soruşturması kapsamında, “silahlı terör örgütü yönetme”, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek” suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İstanbul’da Ümraniye Çakmak Mahallesi Güngör Sokak’taki bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları, TNT kalıpları ve fünyelere ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüpheliler Veli Küçük, aynı soruşturma kapsamında tutuklu bulunan yüzbaşı Muzaffer Tekin’in avukatı Kemal Kerinçsiz, Susurluk davası hükümlüsü Sami Hoştan, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, emekli Albay Fikri Karadağ’ın da aralarında bulunduğu 8 kişi, “silahlı terör örgütü kurma veya yönetme”, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek”,“silahlı terör örgütünün üyesi olmak”, “ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın almak, taşımak veya bulundurmak” suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Gazeteci Güler Kömürcü ise tutuklanmasını gerektirir delil bulunmadığından serbest bırakıldı. Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz ve Mehmet Ali Pekgüzel tarafından ifadeleri alınan şüphelilerin, 26 Ocak Cuma sabahı 09.00 başlayan savcılık sorguları Cumartesi sabahı 05.00’te bitti. İstanbul Nöbetçi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararı ise dün gece saat 22.00 sıralarında açıklandı. dan anlaşıldı. Cevat vasıtasıyla fotoğraftaki diğer şahıslara da bu şahsın resmini sordum. Kimse bu şahsı tanımadı. O yüzden bunun bir komplo olduğunu düşünüyorum. Hatta fotomontaj olduğunu düşünüyorum” dediği öğrenildi. Arşivleme hastalığı Küçük’ün Albay Mehmet Fikri Karadağ ile iki ay kadar önce Türk Dünyası ve Araştırmalar Vakfı’nın toplantısında karşılaştığını, DTP milletvekilleri ve Fehmi Koru ile ilgili bir şey konuşup konuşmadığını hatırlamadığını söylediği ifade edildi. Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı’nı kurduğunu, bunun halk arasında JİTEM olarak bilindiğini söyleyen Küçük’ün “Kanunda yeri olan bir birimdir. Arşivleme alışkanlığından dolayı görev sırasında gelen belgeleri dosyalayarak muhafaza ettim. Emekli olduktan sonra da bu şekilde gelen belgelere yer verdim. Beni sevenler de bu tür belge akışını bana sağlarlar” dediği ifade edildi. Kü ‘Fotoğraf komplo’ Tuğgeneral Veli Küçük’ün, Dünya Azerbaycanlılar Kongresi (DAK) üyesi olduğunu, Danıştay saldırısı sonrası Zaman gazetesinde çıkan fotoğrafında görünen, sonradan Alpaslan Arslan olduğunu öğrendiği kişiyi tanımadığını ifade ettiği belirtildi. “Alpaslan Arslan diye birisinin bizim Dünya Azerbaycanlılar Kongresi’ne gelmediği, Stockholm’deki tüm otel kayıtların Sahte reçete operasyonu ? MERSİN (AA) Mersin Emniyet Müdürlüğü, menfaat karşılığı usulsüz olarak rapor ve reçete yazdırıldığı, yazılan bu rapor ve reçetelerin eczane sahipleri ya da çalışanlarınca komisyon karşılığında temin edildiği ve bunlarda yazılı bulunan ilaç bedellerinin faturalandırıldığının tespit edilmesi üzerine, Mersin, İzmir, İstanbul, Hatay, Diyarbakır ile Anamur ilçesinde operasyon başlatıldı. Operasyonda gözaltına alınan ve aralarında doktor, sağlık çalışanı, eczacı ve tıbbi ilaç mümessillerinin de bulunduğu 47 kişi adliyeye sevk edildi. Ümraniye’de bir gecekonduda bulunan el bombaları ile ilgili yürütülen operasyon kapsamında gözaltına alınan zanlıların sevk edildiği adliye önünde geniş güvenlik önlemi alındı. (Fotoğraf: AA) Çolakoğlu ölü bulundu ? İstanbul Haber Servisi Çolakoğlu Metalurji AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nuri Çolakoğlu (56) dün saat 15.00 sıralarında Kandilli’de bulunan evinin yakınındaki boş alanda ölü bulundu. Olay yerinde bir adet silah bulunurken yetkililer, intihar olasılığı üzerinde durulduğunu açıkladı. Dink davasında ‘kayıt’skandalı ? Baştarafı 1. Sayfada çük’ün evinde “ergenekon, lobi” gibi belgelerin orijinal nüshalarının çıkmasını da ‘arşivleme hastalığı’ ile açıkladığı kaydedilerek, “Bana Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi olayı ile ilgili bilgi gelmedi. Nasıl öldürüldüğünü bilmiyorum” dediği belirtildi. Avukat Kemal Kerinçsiz’in de evinde bulunan belgelerin Muzaffer Tekin ve Ergun Poyraz’ın müdafiliğini yapması nedeniyle bulunan belgeler olduğunu söylediği ifade edildi. Kerinçsiz’in “Aramalarda ele geçirilen CD’de gizlilik dereceli bilgi görmedim. Bu CD bana Tekin dosyasının aramalı şüphelisi olan Aydın Yüksek tarafından getirilmiştir” dediği dile getirildi. Mehmet Fikri Karadağ’ın ise “Basında hain listesi olarak geçen liste tamamen uydurmadır” dediği belirtildi. Muvazzaf olarak çalıştığı dönemde özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bazı kişilerle ilgili olarak gelen bilgi notlarını ajandasına yazdığını kabul eden Karadağ’ın, ifadesine şöyle devam ettiği belirtildi: “Veli Küçük ile yakın zamanda görüşmüşlüğüm vardır ama bir eyleme yönlendirilmem kesinlikle olmamıştır.” Sami Hoştan’ın da Veli Küçük ile bir iki telefon görüşmesi yaptığını söylediği belirtilerek, “Kumar oynadığımdan dolayı işlerim yolunda gitmediğinden bana ‘takma kafana’ diye karşılık verdi. Görüşmelerde ‘teşkilat’ diye geçen kelime kumar ile ilgili bir konudur. İbrahim Çiftçi ile de kumar oynadığım olmuştur. Hablemitoğlu ile ilgili yaptığı başvuru ve cinayet konusunda bilgi sahibi değilim” dediği kaydedildi. Hoştan’ın kendisine ait olduğu iddia edilen uyuşturucu konusunda Veli Küçük’ün araya girdiği yönündeki iddiaları da kabul etmediği öğrenildi. Sevgi Erenerol’un ise Ayasofya Derneği’nin kurucuları arasında olan Ergun Poyraz’ı Necip Hablemitoğlu aracılığıyla, Hablemitoğlu’nu ise İstanbul’daki bir etkinlik vasıtasıyla tanıdığını anlattığı belirtildi. “Eğitim hakkı tamam da, nerede çalışma hakkı?” AKP’nin içinde bir başka ses yükseliyordu: “Asıl amacımız tüm devlet dairelerinde türbanı serbest bırakmak. Bu başlangıç!” Sosyolojik gelenektir: Kesimler arasında radikalizme selam veren bir yarış başladı mı, gidiş en radikale doğrudur! Söylemek istediğimiz şu: Eğer, türban olayının önünü açarlarsa, bu süreç AKP ve MHP’yi aşar. Daha iki günlük tartışma AKP’nin bürokrat ve akademisyenlerini bile telaşlandırdı, “Bu kadar ucu açık olmasın, çerçevesini çizin” demek durumunda kaldılar. Onlar da çok iyi biliyor ki; radikalizm yarışı başladığında AKP’lileri kâfir ilan eden “dinciler” çıkabilir! ??? Siyasi kültürümüz öylesine kısıtlı ki; özellikle AKP iktidarıyla birlikte iki kavram birbirine karışır hale geldi: Yasak ve kural! Aslında her iki sözcük de yerine göre birbirini tamamlıyor, biri ötekinin yerine kullanılabiliyor. Ancak AKP’nin profesyonel psikolojik savaşçıları “tüm yasaklar kalksın”, “yasaksız bir Türkiye” sloganları etrafında türbanı tartıştırıyorlar. Tarafsız yığınların kafasına, “Bir yasak varmış, AKP de onu kaldıracakmış” iklimi yerleştiriyorlar. Örneğin; trafikte kırmızı ışıkta geçmek yasaktır. Kırmızı ışıkta durmak gerekir. Bu bir kuraldır. İnşaatta başı açık çalışmak yasaktır. Baret takmak gerekir, kuraldır. Bir öğrencinin sınıfı geçmesi için sınava girmesi kuraldır. Öğretim üyesinin sınava girmeyen öğrenciye not vermesi yasaktır. Böylesine basit örnekler verdiğimiz için özür dileriz ama, yukarıdaki durumlara bakıp “tüm yasaklara karşıyım” diyebilir misiniz? İşte bir bilim yuvasında dini simgelerin olmaması kuralı, bu örnekler kadar basit ve yalın. Anlamak istemeyene gel de anlat! ??? Anadolu insanı yüzyılların birikimiyle ne güzel özetlemiş: Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz! Bugün öyle mi ya; dini, tam bir şekilciliğe çeviriyoruz. MHP’nin öncülüğünde açılacak olası yeni dönemde bunun daha ilginç ayrıntılarını göreceğiz. Bugün hemen her tarikatın, cemaatin ayrı baş bağlama yöntemi var. Kimi renkli, kimi sadece siyah, kimi yandan topluiğne ile tutturuyor, kiminde yüz üçgen biçiminde görünüyor, kiminde oval... Yol açıldığında elbet yüzün hiç görünmediği bağlama biçimleri de kendisini gösterecek. Bütün bunlar bizim ürettiğimiz “felaket senaryoları” değil, İslam coğrafyasında yaşanmış olaylar... Sayın milletvekilleri; Önümüzdeki seçimleri değil, önümüzdeki nesilleri düşünün... İç barışı kaybetmek kolay, kazanmak zordur... ankcum?cumhuriyet.com.tr IŞIL ÖZGENTÜRK Kadınlar çoktan aşmış... ? Baştarafı Arka Sayfada Schröder’den Erdoğan’a ziyaret ? İstanbul Haber Servisi Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etti. Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’ne dün saat 18.15’te gelen Schröder ile Erdoğan’ın görüşmesi yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Başbakanlık kaynakları görüşme talebinin Schröder’den geldiğini ileri sürdü. Polis kendini vurdu ? İstanbul Haber Servisi AKP Üsküdar Kadın Kolları 2. Olağan Kongresi’nin düzenlendiği Bağlarbaşı Kültür Merkezi çevresinde güvenlik önlemi alan polis memurlarından F.C, beylik tabancasının kazayla ateş alması sonucu yaralandı. Kurşunun sol bacağına isabet ettiği belirlenen F.C, hastaneye kaldırıldı. Osman Hayal’in yanında kalacağı, ayrıca Yasin Hayal’in Mc Donalds’a yapmış olduğu eylem öncesinde de yine benzer söylemlerde bulunduğu, söz konusu eylemi yapabilecek bir yapıya sahip olduğunun bildirildiği, İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün ilgili yazıda adı geçen Osman Hayal’e ait adres üzerinde bir çalışma yaptığı, bu çalışmada, Osman Hayal’in bu adreste bulunmadığını, yazının geldiği tarihlerde Osman Hayal’in İstanbul’da değil, Trabzon’da bulunduğunu tespit ettiği, bu tespitlerini hem Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü hem de İstihbarat Daire Başkanlığı ile paylaşmadığı ve başka bir işlem de yapılmadığı, (....) Söz konusu adreste Osman Hayal’in tespit edilemediği, tespitinin eksik yapıldığı, buna rağmen Osman Hayal’in Tüylüoğlu Ekmek Fırını’nda 2004 yı lının 9. ayından 2005 yılının 11. ayına kadar çalıştığının tespit edildiği (...) anlaşılmıştır. Ek bilgi istenmedi İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nce eksik bir adres tespiti çalışması yapılarak personel tahkimat raporu düzenlendiği, başk işlem yapılmadığı anlaşılmaktadır. Çalışmanın Trabzon’dan gelen yazının karşılığı olarak bilgisayara işlenmediği görülmektedir. Çalışmanın bilgisayara neden işlenmediği anlaşılamamaktadır. Bu durum İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün yaptığı çalışmaların Dink öldürüldükten sonra yapıldığı şüphesini doğurmaktadır. Raporun sıralı amirlere arz edildiği ve şube müdürü A. İlhan Güler’in onayı ile beklemeye alındığı anlaşılmaktadır. Yazının beklemeye alınması yerine Trabzon’dan ilave bilgi istenmesi gerekirdi. İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nce yapılan çalışmada Trabzon’dan ilave bilgi istenmediği gibi Trabzon’a cevap da verilmediği görülmektedir. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, ifadesinde, “MİT ve istihbarat birimleri tarafından Dink ile ilgili acil koruma kararı gerektirecek bir istihbari bilgi, belge ve teklif müdürlüğümüze ulaşmamıştır. Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nün İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne yazmış olduğu bilgi ve ishitbarat paylaşımına ilişkin ilgili yazısı mevcuttur” diyor. Devamında ise, “Şahsım, söz konusu istihbari yazıdan, elim cinayet sonrası yürütülen soruşturma aşamasında haberdar olmuştur” ifadesine yer veriyor. Dolayısıyla aynı ifade de aynı konuda verilmiş olan iki bilginin birbiri ile çeliştiği görülmektedir. Yasak tokatladı Tutuklanan şüphelilerden, Kuvayı Milliye Derneği çaycısı Erol Ölmez’in dernek kartında “özel kuvvetler” yazdığı iddia edildi. Ölmez’in ise bu durumu savcılık ifadesinde “Ben afet kurtarma olarak biliyordum. Ne olduğunu bilmiyordum” diye açıkladığı öğrenildi. Ölmez’in, telefon konuşmalarındaki “çiftçi, tetik çeken, kelle alan” kelimelerinin ne anlama geldiğini bilmediğini ifade ettiği kaydedildi. Şüphelilerden Kahraman Şahin’in bir telefon görüşmesinde Ölmez’e “Sen kendi ekibini kur, hazır adam tut” dediği ileri sürüldü. Bu arada önceki gün serbest bırakılan Ali Yasak’ın kuvva nikâhı ve kendisini İsa Mesih ilan eden Hüseyin Görüm’ü nezarette “Sizi esrarcılar, kuvvayı milliyetçilik sizin neyinize” diyerek tokatladığı ileri sürüldü. Hali vakti yerinde, yaşlıca olan mağdurun hikâyesi daha da dramatik.. 28 yıllık karısı, dört ay önce internette tanıdığı bir adama kaçmış. Mağdur neredeyse ağlayacak, “28 yıl sonra bana bunu nasıl yaptı?” diye ağlamaklı gözlerle salonu dolduran kadınlara bakıyor. “İki tane kocaman oğlumuz var.. vallahi yüzleri yerde geziyorlar” diye kaçan karısına yalvarıyor: “Ne olursun geri dön. Seni affedeceğim.” Mağdurlardan biri adeta aklını kaçırmış, hiç durmadan kendi kendine mırıldanıyor: “Yanarım yanarım, beni internetten bulduğu biri için terk etmesine yanarım. Bari sahici biri olsaydı.” Vallahi mağdurların haline bakıp gülsem mi, ağlasam mı şaşırdım. Ama bir şey hoşuma gitti, bazı kadınlar para için, çocukları için bitmiş bir evliliği sürdürürken, bir kısmı meslek sahibi olduğu ve kendi kendine bakabilecek durumdayken sırf çevre baskısı nedeniyle şiddeti sineye çekerken, internet âşıklarına kaçan kadınları çok cesur buldum. Helal olsun... Hey internet sen nelere kadirsin! Son dakika notu: AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna, Konya Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyareti sırasında, “Üniversitelerde kılık kıyafet serbest olursa, kamu hizmetinde yasak devam eder mi? İnşallah hedefimiz kamu hizmeti veren personelde de böyle bir yasağın olmamasıdır. Zamanı gelince bunlar da gündeme gelecektir” demiş. Neyse samimi bir adam çıktı ve gerçek niyetlerini söyledi. Tebrikler! Arkadaşlar size bir önerim var, biz kara çarşafı destekleyelim. Çünkü daha samimi.. kapanacaksak tam kapanalım. Bu arada hey zenginler kulübü TÜSİAD, bu iktidar, bir zamanlar metnini, hadi adını vermeyelim, ünlü bir yazara yazdırdığınız çarşaf çarşaf aleyhte ilanlar ve ansızın yarattığınız kıtlıkla bir güzel düşürdüğünüz Ecevit iktidarına benzemiyor. İhaleler ve medya yeşil sermayenin eline geçiyor ve size de sadece yakınmak düşüyor, aynen benim gibi... Neyse eşitlendik. isilozgenturk@gmail.com 2 kişiye 1 milyon 706’şar bin YTL ? ANKARA (AA) Sayısal Loto’nun bu haftaki çekilişinde kazanan numaralar, “12, 13, 18, 32, 41, 49” olarak belirlenirken 6 bilen 2 kişi, 1 milyon 706 bin 207 YTL 10’ar YKr ikramiye kazandı. Çekilişte, 5 bilenler 1746 YTL 85’er YKr, 4 bilenler 17 YTL 75’er YKr, 3 bilenler ise 3.5 YTL alacak. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle