02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 OCAK 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Deyim A. Tarık Emre: “Ben değiştim diyen RTE sayesinde, deyimlerimiz de değişiyor: Yavuz başbakan, başsavcıyı bastırır.” Ya ğ m u r E k i m MHP, iktidarın koltuk değneği değilmiş... “Protez bacağı!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU MHP ipi uzattı, AKP ile birlikte ip atlıyor! Duyuru M. Alpaslan Yener: “ABD’nin Genişletilmiş Karadeniz Projesi’nde eşbaşkan olarak görevlendirilmek üzere, vücut diliyle konuşmasını bilen kabadayı aranmaktadır. İlgilenenlere duyurulur.” EMEKLİ öğretmen Feyzullah Dindar, tüm yurtseverlere “Daha ne bekliyoruz” diye soruyor fakat daha önce bazı saptamalar yapıyor: “Güzel yurdum, 12 Eylül darbesinden bu yana nereden nereye geldi bir düşünün. Özellikle son beş yıldır neler oluyor, bir anımsayın. Mustafa Kemal’imin tam bağımsızlık ilkesi nerede? Vatanımın bölünmezliği ne durumda? Ülkemin birliği yerinde mi? Benim ülkem dünya siyasetinde saygınlığını koruyor mu? Ulusal birlik nerede kaldı? Ulusal çıkarlar gözetiliyor mu? Devlet örgütlenmesi ne durumda? Siyasi partiler siyaset mi yapıyor yoksa tarikatlar gibi mi örgütleniyor? Ve son olarak ‘Başka Türkiye yok’ diyenler; bunun dışında ne diyor, ne düşünüyor! Bir şeyler Şimdi soru şu: Sıralamaya çalıştığım sorunları çözmek için kimin ne gibi sorumluluğu var ve sorunların çözümüne kimler nasıl katkı sağlayabilir? ‘Başka Türkiye yok’ diyenler; yargı kurumları, üniversiteler, sendikalar, iş çevreleri, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine sahip çıkıyorum diyen tüm yurttaşlar! Yarın çok geç olabilir. Lütfen söyleyecek sözü, yapacağı bir işi olan herkes, her kurum, ne yapacak ya da söyleyecekse şimdi yapmalı, şimdi söylemeli. Çünkü yarın bunları söyleyecek ya da yapacak zamanları ve olanakları olmayabilir. Artık daha geç olmadan hep birlikte; mutlaka ama mutlaka bir şeyler yapmalıyız. Prof. Dr. Muammer Aksoy’un şu sözlerini lütfen unutmayalım: Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş ve uygar bir devlet olarak kalabilmesinin, hatta bağımsızlığını ve varlığını koruyabilmesinin temelini ve güvencesini laiklik ilkesi oluşturur. Laiklik ilkesinin yok olmasını, bir başka deyişle Türkiye’nin 1400 yıl önceki koşullara göre öngörülmüş kurallar çerçevesi ve cenderesi içinde yönetilerek çağdışılığa mahkum edilmesi sonucuna ulaştıracak şeriat düzeninin getirilmesini gerçekleştirecek örgütlü çabalara izin verilemez. Bu çabaları yasal saymak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılmasına izin vermek anlamına gelir.” İşsizler ve İşçiler – Umut (17) Bu köşede epeyce bir süredir saydam bir Türkiye fotoğrafı çıkarmaya çalışıyorum. “Umut’’ başlıklı yazılarımda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 22 Temmuz genel seçimlerinde elde ettiği başarının nedenlerinden yola çıkarak İmam Hatip Okulları, dincileşme eğilimleri karşısında siyasal partiler, dinci sermaye ve Nakşibendilik, Anadolu’da AKP kadrolaşması, dincileşme ve aydınlar, ekonominin ve eğitimin durumu, otoriter yapılanmalar, bireyselleşme ve demokrasi, yurttaşlık bilinci, devrim yasaları, Cumhuriyet devrimleri karşısında muhalefet, Türkiye’de ilk partileşmeler, Demokrat Parti serüveni, ordu ve siyaset, köylülük ve milli burjuvazi konularının üzerinde durdum. ‘İnsan belleği unutkanlıkla sakattır’ saptaması, içinde bulunduğumuz bu sıkışık dönemde bizler için de geçerli olmasın istiyorum. Türkiye’de hava günbegün kararıyor. Bir ayağı dışarıda olan işbirlikçi burjuvazinin ve ondan beslenen dar bir kesimin umursamazlığını anlayabiliyorum; onlar toplumumuzun çok büyük bir bölümünün, ezici çoğunluğun yabancısı olduğu şatafatlı, renkli, debdebeli hayatlar yaşıyorlar. Toplum ise yoksul evlerine dağıtılan kömürle, erzakla, ianeyle sadakaya muhtaç dilenci derekesine düşürülüyor. Siyasal iktidara yaranmak isteyen büyük medya, gazeteleriyle, televizyonlarıyla bir yandan yaşanan o debdebeli hayatlara ‘magazin’ adı altında sayfalar, saatler ayırırken iktidarın sadaka operasyonlarını da övgüler düzerek kamuoyuna sunuyor. Nicedir yalanlarla yatıyor, yalanlarla kalkıyoruz. İşsizlik istatistikleri açıklanıyor. Resmi sayılara göre ülkemizdeki genel işsizlik oranı 2007 yılında yüzde 9.2. Aynı yılda Almanya’daki genel işsizlik oranı ise yüzde 9.9, yani Avrupa’nın en gelişmiş ekonomisindeki işsizlik oranı Türkiye’dekinden yüzde 0.7 daha fazla! Bizi salak yerine koyuyorlar, elmalarla armutları karşılaştırıp ortaya çıkan sayıyı önümüze sürüyorlar. Oysa biz, 70 milyon olan nüfusumuzun çalışabilir durumda olan 15 yaş üzeri bölümünün 52.5 milyon kişi yaptığını biliyoruz. Fakat istatistiklerde bu 52.5 milyon kişinin yalnızca 25 milyonu ‘çalışabilir nüfus’ olarak, yarıdan fazlası ise (27.5 milyon kişi) yaşlıdır, emeklidir, ev kadınıdır, engellidir, öğrencidir denerek değerlendirmeye sokulmuyor. Dolayısıyla işsiz sayısı 2 milyon 300 bin düzeyine indirilerek bizimle birlikte Avrupa Birliği’nin de gözü boyanmaya çalışılıyor. Gören gözlere, iş günlerinde ve mesai saatleri içinde yalnızca İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in, Bursa’nın, Eskişehir’in ya da Diyarbakır’ın sokaklarında değil irili ufaklı kasabalarda da bir süre dolaşmak, ülkemizde yaşanan işsizlik felaketinin gerçek boyutları hakkında bir izlenim edinebilmek için yeterli oluyor. Biliyorum, bu sayılar insanın geleceğe ilişkin umutlarını kırıyor. Öyle koşullarda yaşıyoruz ki umudu korumak kolay değil. Yineleyelim: Nüfusumuz 70 milyon 500 bin, çalışır durumdaki kesim 21 milyon 200 bin. Çalışan bu kesim toplam nüfus içindeki çocuk, genç, yaşlı, emekli, engelli, öğrenci 49 milyon 300 bin kişiyi besleyecek! Doğal ki besleyemiyor, toplumda açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayanlar milyonlarla ifade ediliyor. İnsanlarımız çöplerden yiyecek ayıklıyor. Resmi verilere göre toplam sendikalı sayısı 3 milyon 274 bin, bu sayı toplam çalışabilir nüfusun ancak yüzde 13’ünü oluşturuyor. Yüzde 87’ye karşı yüzde 13! İşçilerimizin örgütlenme bilinci ne yazık ki 2008 yılında bu düzeyde, köylülüğün gelişmişlik düzeyi ise henüz yarıkölelikten ücretli işçiliğe geçiş aşamasında. Metropol burjuvazimiz de, Anadolu burjuvazimiz de emperyalizme bağımlı, her ikisi de küresel sermayenin işbirlikçisi; biri ‘sözde laik’, öbürü ‘özde dinci’ ama her ikisi de siyasal iktidardan hoşnut. Dış ticaret dengemiz bozulmuş, dışalımımız dışsatımımıza fark atıyor. Küreselleşme adına Batı’dan çikolata fabrikası satın alıyor, karşılığında sanayi tesisi veriyoruz. Borsamızın yüzde 70’i, bankalarımızın yüzde 45’i yabancıların elinde. Devlet, elinde nesi var nesi yoksa yabancılara devretmek için can atıyor. Madenlerimizi, enerji kaynaklarımızı, iletişim ağlarımızı çoktan beri yabancılar denetliyor. Rakımızdan deterjanımıza kadar her şeyi yabancılardan alıyoruz. Limanlarımızı, büyük alışveriş merkezlerimizi yabancılar işletiyor. Kendi ülkemizde bize düşen yalnızca yabancıların taşeronluğu. Medyamız tekelleşiyor, haber alma özgürlüğümüz kısıtlanıyor. Siyasal İslam hızla kadrolaşıyor, bir süre sonra Cumhuriyeti Cumhuriyet yapan güçler ayrılığının sözünü etmek bile gülünç kaçacak. Eğitim sistemimiz çökmüş, okulluluk ortalamamız dört yılın altında, 115 üniversitemizden hiçbiri dünya sıralamasında ilk 400’ün arasına giremiyor. Tüm bunlara rağmen “umut’’tan söz edeceğiz, söz etmeye, sözünü ettiğimize de yürekten inanmaya zorunluyuz. Yoksa nasıl onurlu bireyler olabiliriz ki? SESSİZ SEDASIZ (!) Adam gibi bir adam gören var mı? ERKEK cinsinin “adamlık” yapısını halkın çeşitli söylemlerle sınıflandırdığını anlatıyor Kamil Acar ve yöresine göre değişik anlamlar taşıyan “adam” sınıflarını bir çırpıda şöyle sıralıyor: “Göbeğini kaşıyan adam, poposunu kaşıyan adam, pişmiş kelle gibi sırıtan adam, pis pis sırıtan adam, sinsi sinsi bakan adam, yan gözle bakan adam, gözlük tepesinden bakan adam, ensesi kalın adam, götü göbeği yerinde adam, yüzsüz adam, vurdumduymaz adam, pişkin adam, gerdan kıran adam, utanmaz adam, arsız adam, yılışık adam, aklı Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Danışma Erol İşisağ: “Evlenmek isteyen AKP’liler RTE’ye danışıyorlarmış. Haklılar, İslamda seçmek zor, boşanmak kolay!” Vuruş Ahmet Önen: “Bir ülkede ayaklar baş, başlar ayak olunca, polis de havaya ateş ederek bir yurttaşı ayağından vurur!” uçkurunda adam, sapık adam, karanlık adam, tabansız adam, düztaban adam, dengesiz adam, karaktersiz adam, beş para etmez adam, her işi eline yüzüne bulaştıran adam, pinpirik adam, işkilli adam, sünepe adam, tepe göz adam, cin gibi adam, kurnaz adam, kaypak adam, tuzu kuru adam, zirzop adam, fırıldak adam, yanardöner adam, hayırsız adam, sümsük adam, kendini adamdan sayan adam, kendini bir bok sanan adam... Adam için bu kadar benzetmenin yapıldığı ülkemizde ihtiyacımız olan ise ‘adam gibi adam’ ama bulmak ne mümkün!” RTE, gazetecilerin “yıpranma payı hakkı”nı ortadan kaldırmak istiyor: Yıpratma payı hakkı! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Oyum ‘Saygın’ Mimarlığa... TMMOB’ye bağlı meslek odalarında genel kurullar sürüyor... Her 2 yılda bir yaşanan bu “demokratik” süreç, yıllardır “medya”nın ilgisini pek çekmezdi... Şimdi ise özellikle İstanbul’da, bugün yapılan Mimarlar Odası seçimleri günlerdir sayfalarda ve ekranlarda.. ancak oda çalışmalarını değil, odaya muhalif bir grubu tanıtan yayınlarla... Bu görülmemiş “kayırma” dikkat çekmiş olmalı ki okurlarımız soruyorlar: “Bu işbirliği ne anlama geliyor; yoksa odanın eleştirdiği, şu kente saygısız projeleri mi savunuyorlar?...” Aralarında “evet” yanıtını verebileceklerimiz olduğu gibi; “hayır, onlar da İstanbul’un tahrip edilmesine karşılar..” diyebileceğimiz mimarlar da bulunduğundan, ancak şunu de... Çünkü, Mimarlar Odası’nın “saygın mimarlığın kutsanarak özendirilmesi” için yıllardır düzenlediği “Ulusal Mimarlık Ödülleri” seçkisinin bu seneki jürisinde Atilla Yücel de var... Yani, yağmayı değil “toplumu gözeten mimarlığın önünü açması” için, bağlı olduğu meslek odası tarafından görevlendirilmiş... Buna rağmen “artık sadece mimarlık istiyoruz” diyen grubun “lider”i olabiliyorsa, sakın o ödüllerin “küresel şımarıklık örnekleri”ne değil de “kente ve insana duyarlı mimarlık” ürünlerine verildiğini “unutmuş” olmasın? Nitekim yaşamı boyunca “sadece mimarlık” yapanlardan Mehmet Konuralp, önceki gün teknik kongrede özetle dedi ki: “Tam tersine, mimarlığın önü haddinden fazla açık. Bu kent düşmanı mimarlığın önünü kapatmak için daha fazla gayret göstermeliyiz...” Ancak, taraftarlarını seçim öncesindeki “tartışma forumları”na da katılmak yerine, sadece bugün oy Özgür rantın özgür mimarlığı.. kullanmaya çağıran “özgür misöyleyebiliyoruz: “Odanın marlık”(!)çılar, bu sözleri yakenti koruma çabasına ‘isyan nıtlamak bir yana, dinlemediler yerine teşekkür’ etmeleri ge bile... rek.. çünkü mimarlığın da ‘Görmüş geçirmiş’lerden kente karşı ‘suç ortağı’ olmaAynı tartışmada, “görmüş geması için, sadece çevre ve toplum yararına aykırı yapılaşma çirmiş mimarlar” ise sessiz kalmadılar. Örneğin kültürel kararlarına dava açılıyor...” Yine okurlardan “Peki.. ya kimliğimizle uyumlu mimarinin medyanın desteği” diye soran duayeni Turgut Cansever, aynı lara da şunu anımsatıyoruz: listedeki bazı isimler üzerine şu “Önderleri arasında İstan açıklamayı yaptı; “Çağın vebası ‘marka merabul’u pazarlama projelerine kı’ yla başvurulan Batılı tasadanışmanlık yapanlar da var. Bu nedenle medyanın ilgisi de rımcıların elinde oyuncak olkültürel değil, ekonomik madan; onların önerme ve ürünlerine gözü kapalı öykünamaçlı olmalı...” Öyle ya, örneğin yine bugün me kolaycılığına kaçmadan; İzmir, Kocaeli, Diyarbakır ve asli değerlerimizi yorumlayan Konya’daki Mimarlar Odası şu şahsiyetli ve çağdaş yeni bir belerinde, ayrıca plancıların ve mimari dil oluşturmalıyız...” Mimarlığımızın emektarlarınmühendislerin de yurt düzeyinde oda seçimleri var... “Ulu dan Behruz Çinici de oy veresal”(!) medyanın “sadece İs cek meslektaşlarına “gazete ilatanbul”daki “muhalif mimar nı”yla bakın nasıl seslendi: “Ulusal mimarlık onurular”a kucak açması, başka ne muzu rencide edenlere; İstananlam taşıyabilir ki? bulumuzu yabancı mimarlara ‘Unutkan’ muhalif! peşkeş çekenlere; yerel yönePeki, işte böylesine “taraflı” timler ve bazı iş çevreleriyle, bir medya desteğiyle oy isteyen sözde, kentin dönüşüm planla“mimarlık için mimarlar” maları üzerinde kurgulanan grubu, ana sloganları olarak sömürülere.. lütfen dikkat edi“Mimarlığın önünü açın” der niz...” ken gerçekten “talana engel olBen de oyumu bu “bilge”lemayın” mı demek istiyorlar? rin uyarılarına göre vereceğim. Bu soruya da tümü için “evet” İstanbullu mimarlarla sandık bademek elbette ki mümkün de şında buluşmak üzere... ğil; hatta muhalefetin başkan adayı Prof. Dr. Atilla Yücel için ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY eposta: [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Arnavut mutfağına özgü, süt ve 1 yumurtayla yapı 2 lan bir tatlı. 2/ Başında ok biçimin 3 de bir tel demeti 4 bulunan balıkçıl 5 kuşu... Mezopotamya’da kurul 6 muş eski bir kral 7 lık. 3/ İsrail ile Ür 8 dün arasında, “Ölüdeniz” de de 9 nilen göl... Bir ilimiz. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Eski dilde su... İşbırakımı. 1 K A R A B A Ş S 5/ En gelişmiş konuşma 2 A Z A P S E K İ yeteneğine sahip papağan 3 R A İ N İ K A S cinsi... Türk müziğinde E L bir makam. 6/ Çam, ardıç, 4 A P İ K O NO A R P A sedir gibi ağaçların yapra 5 B A L P H ğı... Parola. 7/ Süpürge 6 A S İ otu... Tanrıtanımaz. 8/ Döl 7 Ş E K E R P A R E verme yetkinliğine gelmiş 8 K A L P R A N olan... Kır ya da köy yaşa 9 S İ S A H E N K mını anlatan kısa şiir. 9/ Bir tür hamur tatlısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çeşitli malzemelerin sanatsal amaçla bir araya getirildiği ürünlere verilen ad... Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası. 2/ Bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen, hep yeşil yapraklı bir çalı... Tarımda kullanılan azotlu gübre. 3/ Özel gezinti gemisi... Ördek yavrusu. 4/ Tıpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kısa yazılışı... “Tombil” de denilen bir balık. 5/ Utanç duyma... Radon elementinin simgesi. 6/ Buğday kavurgası... Kalın bükülmüş sicim. 7/ Ek... Her yanı suyla çevrili kara parçası. 8/ Eski dilde ekmek... Yatsı namazından sonra kılınan üç rekât namaz. 9/ Gözleri görmeyen... İşçi. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle