02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2008 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Yaya geçidi deyip geçmeyin elçika’nın Limburg eyaletinin başkenti Hasselt’te yaya geçitlerinden karşıya geçmek isteyenler bugünlerde sadece soluna ve sağına değil, yere de bakmak zorunda. Aralarında Bram Boo, Steven Brouns, Geoffrey Brusatto, Stijn Helsen, Christophe Coppens, Piet Stockmans, Koen Vanmechelen ve Willo Gonissen’in de bulunduğu Limburglu sanatçılar ve tasarımcılar “Crossover Crosswalk” projesi kapsamında kentin alışveriş caddeleri ve Yeşil Bulvar üzerindeki 19 yaya geçidini sanat ürünlerine çevirdiler. Yazar Saskia De Coster ve fikrin sahibi mimar Vittorio Simoni de çalışmalarıyla projeye katıldı. Sıkıcı beyaz düz çizgiler, elbise patronu; yaya geçidi çizgilerini yiyerek beslenen acayipucubik yaya geçidi parazitleri; altında “Ses yolunun ritmidir” yazan ses B dalgalarından oluşan yaya geçidi; Roma rakamlarını andıran mavi figürlerin bulunduğu, altında “Bunu duygularınla oku” diye küçük bir not düşülmüş olan porselen yaya geçidi; 10 tane horoz başı fotosundan oluşan Kozmopolit Tavuk Projesi ve metinlerden oluşan yaya geçidi gibi çalışmalarla süslendiler. Blink Atölyesi’nin “RendezVous” adlı çalışması çok dikkat çekiyor ve konuşuluyor. Sanatçılar Emilie Lecouturier ve Céline Poncelet erotik figürler ve sevişme pozisyonları ile süslemişler yaya geçidini. Bu desenleri içeren duvar kâğıtları zaten Belçika’da piyasada satılıyormuş. Farklı projeye yoğun bir ilgi gösterildi, ancak çalışmaya karşı çıkanlar da var. “Cumartesi günü gibi kalabalık günlerde bu yaya geçitleri kuyruk ve kazalara neden olabilir. Bu yaya geçitleri geceleri özel olarak ışıklandırılmalı, böylece görünür ve dikkat çeker hale getirilmeli” diyenler oluyor. Hatta avukat ERDİNÇ UTKU Jeroen De Bruyn çocuklarımın dikkatini dağıtıyor diye yaya geçitlerinin eski haline çevrilmesi için dava açtı, ama yargıç takipsizlik kararı verdi. Konunun trafik polislerini ilgilendirdiğini belirtti. Yaya geçitleri, resmi trafik işaretleri ve şekilleri trafik yasası ile belirlenmiş durumda. Aslında yapılan yasaya aykırı. Yaya geçitleri “standart”ın dışına çıkarılıyor. Bu nedenle bir kaza olması durumunda sorumluluk Hasselt Belediyesi’ne yüklenecek. BRÜKSEL Hasselt Belediye Başkanı Herman Reynders, “Bu orijinal proje ile yayaların güvenliğini ön plana çıkarmak istedik” diyor. Hasselt kenti bu proje ile kent sakinlerini hiç beklemedikleri mekânlarda sanatla buluşturuyor. Hasselt sadece ilham ve yaratıcılığa önem veren bir kent olduğunu vurgulamakla kalmıyor, aynı zamanda trafik ve ulaşım sorunlarına da dikkat çekiyor. Proje sanatçıların topluma duyarlılığını ve dinamik yaşayan çevreye katkılarını yaratıcı bir şekilde gösteriyor. Yaya geçitlerinde açılan sergi, meraklılar, yayalar, bisikletliler ve sürücüleri bireyin etrafındaki çevrenin önemi konusunda daha duyarlı hale getirmeyi amaçlıyor. Renk, çizgiler, hacim, metin, boyut, oran, şekil… Kültürel ağırlıklı görsel iletişimin öğeleri, ancak bunu çok azımız fark edebiliyoruz. Yaya geçitleri 1 Temmuz 2008’e kadar sergilenmeye devam edecek. Hatta 19 sanat çalışmasını içeren “yaratıcı” yürüyüş parkurunun yer aldığı bir de broşür hazırlandı. Yaya geçitlerindeki sanat çalışmaları yıpranarak kaybolacak, silinecek. Yalnız 2 tanesi (Grote Markt’taki Piet Stockmans’ın porselen yaya geçidi ve Demer Sokağı’ndaki Koen Vanmechelen’in “Kozmopolit Tavuk”u) sürekli olarak Hasselt’te kalacak. “Bu sanat değil, sanat dekorasyon malzemesine çevrilmiş” diye küçümseyenler olsa da ben geçen pazar gezdiğim Hasselt kentinin sıra dışı yaklaşımını sevdim. Stres dolu tekdüze “modern ve standart” kent yaşamını biraz olsun renklendirmişler. Sanat da zaten biraz olsun “standartların dışına çıkmak”, “sürüden ayrılmak” değil mi? [email protected] ‘Tanrı havana purosu içer’ N e zaman keyiflenip kendini. Ayıplayan bir puro yaksam, bakışlar yok, asli çakmağın aleviyle görevlerini unutup, birlikte kulaklarım da tütünsavar gibi çalışan Serge Gainsbourg’un işgüzâr belediyeler yok, genizden gelen sesiyle, istediğiniz her yerde “Tanrı Havana purosu özgürce içer” deyişiyle yanar. tütebiliyorsunuz. Bence Sonra Catherine bu haliyle, tütün keyfini Deneuve yanına gelir ve sürmede bir zamanların nefesini kulağına doğru Paris’inin yerini alacak üfleyerek, tıpkı yaramaz gibi gözüküyor. Çünkü 1 bir çocuğu azarlar gibi, Ocak itibarıyla Fransız “Sense Gitanes içersin” brasserie’lerinde sigara der. Ancak âşıksam ve içmek yasaklandı ve kimin tanrı kimin ölümlü tütünün en kuvvetli olduğunu şaşırdığım bir kalesi de steril aşk yaşıyorsam işler manyaklar tarafından iyice sarpa sarar; puro ele geçirildi. Serge ile sigaranın dumanı Gainsbourg’un birbirine karışır gider. şarkısında Gitanes olarak Tütün yoksa, aşk da geçen sigara Zagreb’de yoktur; tütün yoksa Avangard’a dönüşüyor. içinize çekmemişsinizdir Kiosktaki Hırvat satıcı sevdanızı, iliklerinize kadından bir paket işlememiştir, Avangard istiyorum. damarlarınızda “Kaç numara?” diye dolaşmamıştır, alıp soruyor, “No 7” ciğerinize diyorum, tıpkı bir sokmamışsınızdır onu. çellistten prelüd ister Aşkı hücrelerinize, gibi. Hırvat kadın vücudunuzun en ücra kırmızı ojeli tırnaklarıyla köşelerine tütün götürür. kahverengi paketi Tütün yaprağının üzerine uzatıyor kioskun bindirdiğiniz sevdanızı penceresinden. Evet, az dudaklarınızdan içeri sonra meydandaki alır, dil altınızdan hafifçe görkemli Zagreb emer, sonra şah Katedrali’ne bakan damarınızdan aşağı kafelerden birine yollar, oturacağım, bir kasıklarınıza kahve ZAGREB geldiğinde mat söyleyeceğim olursunuz. ve Sevda da dudaklarımla hoşlanır bu Avangard No 7 başdöndürücü prelüdünü yolculuktan; çalacağım, ŞANSIN TÜZÜN dönmedolaba sonra binmiş çocuk Gainsbourg gibi sevinir, içinizde kulağıma eğilerek savrulup durmaktan... yavaşça fısıldayacak, Zagreb’te Avangard “Tanrı Havana purosu sigaraları ile tanışmak içer, sense Avangard işte böyle bir şeydi; yani içersin”, ben de “Tanrı tam da banal sigarayı kendi bildiğini unutup ne de olsa doğal yapsın!,” diyeceğim, olan ve en azından kâğıt “Ben de kendi bildiğimi...” içmekten beni kurtaran Bir sigara böyle mi içilir? puroları içmekle Bir kafe bulana kadar kendimce akılcı bir şey bile sabredemeden, yaptığımı paketin jelatinini düşünüyordum; gel gör ellerimle yırtıp öylece ki Hırvat sigaralarının ayakta yakıyorum bir tadını aldığımdan beri, tane. Çakmağı çakar Tanrı’nın Havana çakmaz şöminede alev puroları da tıpkı alan bir odun gibi çıtır komünizminkine benzer hazin bir çöküş yaşamıştı çıtır yanıyor. Ey Avangard, seni sonsuza nazarımda; en azından kadar içebilirim, panflüt Zagreb’de durum gibi çalarım böyleydi. Onun için bu dudaklarımda... İsli bir şehirde her sigara akşamüstü, Zagreb’in yakışımda Serge yüreğini orta yerinden Gainsbourg’un bana ikiye bölen Sava nehrine yukardan bakarak, karşı, iliklerime kadar “Tanrı Havana purosu çekiyorum seni içime, içer, sense Avangard içersin!” diye bu gerçeği sonra üflüyorum dumanını: Akşamı yüzüme vurmasından isliyorum; geceleniyor, korkar olmuştum. Ne geceyi isliyorum; yani, Tanrıların da ara şenleniyor, seni sıra kaçamak yapmaya isliyorum; sönüyor. hakları yok muydu? (Şarkı: Dieu fumeur de Hırvatistan bir tütün havanes; Serge cenneti; hem farklı bir GainsbourgCatherine lezzeti var, hem de Deneuve) cömertçe sunuyor Çinli akrobatların hüneri Komplo teorisi arihin akışını değiştiren ya da nedenlerinin tam olarak açıklanamadığı kimi olaylar için komplo teorilerinin geliştirilmesi küresel kamuoyu için neredeyse sıradan bir durum. Kabul edilmiş gerçekleri farklı teorilerle sarsma, değiştirme ya da yok etme çabasına girenler genellikle deli, paranoyak ya da çıkarcı olmakla eleştirilir. Oysa bu tür teorilere saplanmanın temelinde sisteme güvensizliğin yanı sıra perde arkasında farklı bir mekanizmanın işlediği inancının yattığı yadsınamaz. Kimileri bunu ciddiye alır, kimileriyse gülüp geçer. ABD’de artık neredeyse sıradanlaşmış hatta, efsanelere dönüşmüş komplo teorileri olduğundan haberim vardı. Ama bir mağazanın içinde bir komplo teorisyeni ile beklenmedik bir şekilde karşılaşmak aklımın ucundan geçmiyordu. Washington’da bir mobilya mağazasında eşyalara bakıyordum. Çok geçmeden yaşlı bir görevli yanıma geldi. Kendini tanıttı ve bana nasıl yardım edebileceğini sordu. Benim eşyalara yönelik bir dizi detaylı sorum karşısında yetersiz kalan adam “işe yeni başladığını ve beni başka bir görevliye yönlendireceğini” söyledi. Kısa bir an için kaybolduktan sonra “iş arkadaşının bir müşteriyle ilgilendiğini, birazdan benimle olacağını ama gelene kadar sohbet edebileceğimizi” söyledi. Önce mesleğimi sordu. Gazeteci olduğumu söyleyince gözlerindeki parıltıyı fark ettim. Bir süre kendinden söz etti. Nerede çalıştığını, hangi ülkeleri gezdiğini, nerede yaşadığını tek tek WASHINGTON saydı. Sonra hiç beklemediğim bir şey yaptı. Hafifçe kulağıma eğilerek “ABD ELÇİN eski başkanı POYRAZLAR John F. Kennedy’nin CIA tarafından öldürüldüğüne ilişkin elimde belgeler var. Size vermek istiyorum” dedi. Ben irkilerek “Acaba deli mi?” diye düşünmekten alamadım kendimi. O ise hiç tereddüt etmeden konuşmasını sürdürdü: “CIA ‘Fermuar Operasyonu’ planıyla Başkan Kennedy’nin öldürülmesini sağladı. Elimde eski bir CIA görevlisinin sakladığı belgeler var. Hatta New York Times ve Washington Post gibi büyük gazeteler de bu gerçeği saklayarak suikasta ortak oldular”. Söyleyecek söz bulamamıştım. Bu tür bir haberin Türk basınında çıkması onun işine ne kadar yarayabilirdi? Adam ona kuşkuyla baktığımı görmüş olmalı ki “Bakın bu çok önemli. Yabancı basından pek çok kişi benimle görüştü. Kennedy suikastı tarihin akışını değiştirdi. Bu suikast olmasaydı Vietnam Savaşı olmazdı. Nixon başkan olamazdı. Hatta Bush ailesi başa geçmez ve Irak savaşı çıkmazdı. ABD bugün farklı bir ülke olurdu” dedi. Ben tam yanıt vermeye hazırlanırken öteki görevlinin bize doğru geldiğini fark ettim. Kısa toplantımız anında kesildi. Bu yaşlı adam gerçekten inandığı ve sevdiği Başkan Kennedy’nin suikasta kurban gitmesiyle farklı bir Amerika düşünün kaçtığını düşünüyordu. Kim bilir, belki de Amerika’nın bugünkü durumunun onda yarattığı utancı, suçlularını bulmayı umduğu bir komplo teorisiyle kapatmaya çabalıyordu. P ekin Akrobasi Kumpanyası, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de 7.’si düzenlenen Uluslararası Sirk Festivali’nde büyük beğeni topladı. Festivalde, ödül için yarışan 11 ülkeden yüzlerce akrobat, Macar izleyicilerle buluştu. (Fotoğraf: AP) T Kırgızistan’da sürücü olmak O rta Asya’nın küçük ve şirin ülkesi Kırgızistan kış mevsiminde beyaz örtü ile örtülü çoğunlukla. Hava sıcaklığı da eksi 26’ları buldu halihazırda. İklim olarak ülkenin en büyük özelliği 4 mevsimi doya doya yaşama ayrıcalığına sahip olmanız. Zaten yeşil alanların bolluğu ve parkalarda yaban çilekleri ile sincapların “hâlâ” var oluşu da başka bir ayrıcalık. Ancak bu şirin ülke birçok sorunla savaşmak zorunda günümüzde. En önemli sorunlardan birisi rüşvet. Dünya rüşvet sıralamasında en üst sıralarda yer alıyor. Yönetimin bu konuda büyük mücadelesi sonuç vermiyor ne yazık ki. Toplantılar, eğitimler, dış destekler ve baskınlar bile kangren olmuş bu yarayı iyileştirmeye yetmiyor. En önemli nedeni ise ücretlerin yetersizliği. Rüşvetten en çok mağdur olanlar ise otomobil sürücüleri. Adım başı durdurulup çeşitli gerekçelerle para istenmesi sürücüleri bıktırmış durumda. Geçen günlerde bir gazeteciden ceza adı altında para istenmesi bile mümkün değil. İtiraz İçişleri Bakanı’na kadar ettiğinizde evrakınıza el ulaştı ve basında yer aldı. konuluyor. Ondan sonra “Gayı” olarak adlandırılan, uğraşın... bildiğimiz trafik polisleri Şerit ihlalinden sonra en çok da Manas dinlenmek için bir Türk Üniversitesi güzergâhında kafesine gidip, kahve içip, kontrol yapıyorlar. Onca eve gitmek üzere yola büyük ve yoğun cadde var koyulduk ve birkaç yüz iken yaklaşık 700 metrelik metre sonra yine kampus yolunda bazen 3 durdurulduk. Bizden ceza ekibin “kamp” kurması alan aynı ekip karşımızda! Türk sürücüleri çileden Yine evrakımız kontrol çıkarıyor. Zaman zaman edildi ve suçlama başladı: sert tartışmalar bile “Emniyet kemerleriniz yaşanıyor. takılı değil!” Benzer olayları Bunun doğru BİŞKEK ve tartışmaları olmadığını ve her sayısız defa ben zaman kemer de yaşadım. taktığımızı ve o Saatte 44 km. hız anda da takılı ile hayatımda ilk olduğunu OSMAN kez ceza yedim. söyledik. Israr KARAKAŞ Şehiriçi hız limiti üzerine bu 40 km. hâlâ. iddiadan Geçen günlerde eşimle vazgeçildi ve ikinci alışveriş yaptıktan sonra suçlama başladı: “Kırmızı seyir halinde iken yine ışıkta geçtiniz!” Yine itiraz durdurulduk. Gerekçe ise ve tartışma başladı. Bu yolu ortadan bölen çift sırada araç içinde oturan şeridi ihlal etmemiz. Oysa diğer trafik görevlisinin kar ve buzla kaplı olan evrakı incelerken ehliyetimi yolda şerit filan baldırının altına gizlediğini görünmüyor. Ancak polis gördüm. Sesimi bunu dinlemek bile çıkarmadım. Araç içindeki istemiyor. Kırgızcada memur yeni bir iddia ortaya rüşvetin adı “para”. Para atmaz mı: “Ehliyetiniz vermeden geçmeniz yok!” Camdan uzanıp baldırının altındaki ehliyeti almaya çalışınca büyük bir pişkinlikle gülüp evrakı geri verdi. Uzun tartışmalardan sonra sinir depolayarak (!) ayrıldık. Bunların ve önceki ekibin plaka numaraları mevcut. Zaten kendi özel araçları ile “işe” çıkıyorlar. Çoğunun aracı Mercedes. Araçların arkasına gizlenerek hareket halindeki sürücülerin basit de olsa bir hata yapmasını bekleyip “cezayı” basıyorlar. Tabii bu ceza, yabancılar için katlamalı bir şekilde işliyor. Burada sürücü olmak gerçekten zor iş. Zaten karlı ve buzlu yollar temizlenmiyor, tuzlanmıyor. Yollardaki çukurlar, yayalar ve bazı acemi sürücüler derken diğer taraftan aralıklara gizlenen gayıları tespit etmek zorundasınız. 15 dakikalık bir araç sürme, Türkiye’deki 2 saate denk bir yorgunluk ve gerginlik yaratıyor. Bu güzel ülke için çok kötü bir reklam olan karayollarındaki uygulamalar, umarız düzelir. CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle