05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Arşivci Hasan Baş: “Güvenilir kurumumuz, Sevgili Mustafa Ekmekçi’nin söyleyişiyle, arşiv müdürlüğüne mi dönüştü ne?” Ya ğ m u r E k i m Dışişleri Bakanı’nı tercüman sanmışlar... “Mütercim değil mütemmim tercüman!” GENELKURMAY Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a gönderilen anlamlı bir mektup” başlığı ile bir haber yer alıyor: Bursa’da ilköğretim üçüncü sınıf öğrencisi bir çocuk şehitlere yardım amacıyla okulda para toplamış, Mehmetçik Vakfı’nın hesabına yatırmış. Duygusallığın boyutu giderek artıyor. Geçenlerde Kırşehir’de bir grup lise öğrencisi de, parmak uçlarını topluiğne ile delerek akıttıkları kandan yaptıkları bayrağı Büyükanıt’a göndermişti. Türkiye’de çocuklar kan akıtıyor, siyasetin büyükleri ise akan kanı seyredip kendi çarklarına un akıtıyor! Tam da bu sırada İslamcı iktidarın başı RTE kestirip atıyor: “Türbanı velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Sembollere bir yasak getirebilir misiniz?” DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ CHP aşure dağıtacakmış. Yaparlar, en iyi aşure tarifi onlarda var! Alevli Kaya Çetin: “Gelin canlar bir olalım. Pilava kaşık çalalım. Oğlana gemi alalım. Tevekkel tü taalallah!” Gözler hemen AKP’nin Cumhurbaşkanı seçtiği Abdullah Gül’e çevriliyor: “Bu konu siyasi bir konudur. Ben karışmam!” Vay be! Cumhurbaşkanı siyaset dışı ya! Aynı zamanda, cumhuriyetin temel ilkelerini oluşturan siyasetin de dışında görüyor kendini. Türban, bir dini motif olarak siyasetin içinde yoğrulurken türbanın siyasi bir simge olduğunu inkâr edenler, şimdi “siyasi simge olsa ne yazar, olmasa ne yazar” diye fütursuzca meydan okuyor. Bağlı kalacağına tarih önünde namusu ve şerefi üzerine yemin ettiği laiklik ilkesi karşısında Cumhurbaşkanı’nın bırakın özde olmasını sözde bir duyarlılık bile göstermemesi akla Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın Nisan 2007’de düzenlediği Duygusal basın toplantısında büyük yankı uyandıran sözlerini getiriyor: “Cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil, özde bağlı bir cumhurbaşkanı seçileceğini umut ediyorum.” Umulan dağlara kar yağmış. Cumhurbaşkanı’nın karısı türbanlı. Hem de altta ve üstte birer olmak üzere bohça gibi iki bezle bağlanmış. Sözde değil özde sıkma başlı. Kadın sıkma başı ile uçaktan indiği zaman karşısında generaller selam duruyor. Artık daha ne olsun? Kemal Atatürk’ün tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik ilkeleri çoktan gömülmüş, laikliğin cenaze namazı kılınıyor! Bir de “stratejik ortak”, başımızdaki terör belasını siyasallaştırarak bitirdi mi hoş geldin Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti! Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz olunca daha ne duygusal sahneler yaşanacaktır kim bilir! ‘Karanlık İttifak Düğmeye Bastı!..’ Şimdi siz şu sözler karşısında dehşete düşmüşsünüzdür: Başını örtenler bunu siyasi simge olarak kabul etmiyor. Ama farz edin ki öyle. Türbanın siyasi simge olarak takıldığını düşünün. Bunu suç olarak kabul edebilir misiniz? Simgelere yasak getirebilir misiniz?.. Dünyanın neresinde böyle bir yasak var?.. Kim söylüyor bu sözleri? Tayyip Bey.. Peki, söyledikleri yanlış mı?. Kesinlikle değil!. Türban siyasi simge değil mi?.. Böyle bir iktidar düzeninde bırakın suç saymayı, bu giyim tarzı, ranttan pay almak için temel kıstas, öncelikli özellik değil mi? Haa, Tayyip Bey, “Dünyanın neresinde böyle yasak var” demiş, “dünyadan haberi yok” der, güler geçersiniz!.. Asıl dehşete düşülecek, gülünüp geçilemeyecek olan, bu sözler değil, bu sözlerle basılmış olan düğmedir!.. “Karanlık ittifak” tarafından topluma karşı yeni bir taarruzun başlama düdüğüdür!. Yoksa Tayyip Bey, ne düşündüklerini, ne tasarladıklarını 14 yıl önce gayet açık biçimde ortaya koymuştu: Tutturmuşlar, laiklik elden gidiyor, laiklik elden gidiyor. Bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek yahu!.. Tayyip Bey, İstanbul’a belediye başkanı olmanın eşiğindeyken söylediği bu sözlere sonuna dek sadık kaldı. Taktik gereği geri adımlar attığı da oldu, sıçrama yaptığı da... Pazartesi günü Madrid’de söylediği yukarıdaki sözler, uzun soluklu “takıyye”nin sonuna gelindiğini gösteriyor. Yüzde 47 oyun verdiği “biz olduk” havasının AKP’yi tepeden tırnağa sardığını anlatıyor!.. Tayyip Bey bu sözleri son derece bilinçli, neler olacağının hesabını önceden yapmış olarak söyledi.. Böylece yeni anayasa taslağı tartışmalarını türbanın içine hapsetme hamlesini yapmış oldu!. Gün, dehşete düşmek değil, var gücümüzle “karanlık oyunu” boşa çıkarma savaşı vermek günüdür!.. Cevap ve Düzeltme Metni “...müvekkilimin ‘Hacettepe Üniversitesi Rektörlük Seçimleri’ nedeniyle herhangi bir kişiyi ya da kurumu ‘aradığı ve hatta ağladığı’ iddiası tamamen gerçek dışı ve kişilik haklarını rencide edici asılsız bir beyandan ibarettir. Prof. Dr. A. Murat Tuncer vekili avukat Sunay Ayyıldız.” SESSİZ SEDASIZ (!) Şehitler kelle, katiller sayın olurken “BUGÜNLER bizim Nâzım’a hasretliğimizin arttığı günlerdir” diyor Uğur Seten: “Türkiye satılıyor, yıkılıyor, yakılıyor ve Araplaştırılıyor. Şehitler kelle, katiller sayın olurken bunları söyleyen başbakan oluyor. Tam bağımsız Türkiye aşığı Nâzım Hikmet’in düşmana inat direnen dizeleri bugün çok daha anlam ve önem kazanıyor. Hasretlikten burnunda tüten memleketinin ulu çınarlarına hâlâ ulaşamamış olan büyük şairimizi sevgi ve özlemle anarken 106. doğum yıldönümünü ‘Şehitler’ şiiriyle kutluyoruz: Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Şehitler, Kuvvayı Milliye şehitleri,/ mezardan çıkmanın vaktidir!/ Şehitler, Kuvvayı Milliye şehitleri,/ Sakaryada, İnönünde, Afyondakiler/ Dumlupınardakiler de elbet/ ve de Aydında, Antepte vurulup düşenler,/ siz toprak altında ulu köklerimizsiniz/ yatarsınız al kanlar içinde./ Şehitler, Kuvvayı Milliye şehitleri,/ siz toprak altında derin uykudayken/ düşmanı çağırdılar,/ satıldık, uyanın!/ Biz toprak üstünde derin uykulardayız,/ kalkıp uyandırın bizi!/ Şehitler, Kuvvayı Milliye şehitleri,/ mezardan çıkmanın vaktidir!” AKP’ye Alevilerden “Alevi iftarı” değil “Alevi ihtarı” düzenlenmeli canlar! Kan parası! Karanlık düzen, bağıra bağıra “geliyorum” diyor... Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Fevzi Gümrükçüoğlu, makam aracına aldığı Personel Genel Müdürü Ali Yerlikaya ve Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Haydar Mezarcı ile birlikte Konya’ya, bir arkadaşlarının annesinin cenaze törenine gidiyorlar. O arkadaş kim? Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Muhammed Gedik!.. Bu durumda, devletin aracı ve devletin benzinini özel işinde kullanmak, sonra bunu sanki teftişe gidilmiş gibi göstererek bir de devletten harç almak gibi sahteciliklerin tümünü geçiyorum. Çünkü soruşturma açılsa dosya kime gidecek? Teftiş Kurulu Başkanı’na!!! Şoförün kullandığı makam aracı, Kula ilçesini geçerken 160 km. süratle on yaşındaki Emine Çetin’e çarpıyor ve kızcağız feci şekilde can veriyor.. Şoför tutuklanıyor. Sonra ne oluyor? Vatan gazetesinden okuyalım; kızın babasına şikâyetçi olmadığına dair bir kâğıt imzalatılıyor ve 50 bin lira “kan parası” ödeniyor!.. Araya AKP Konya Milletvekili Özkan Öksüz giriyor, kendi deyişiyle “aşiret bağlarını” kullanıyor ve iş hallediliyor!.. Kan parası nedir? İslam hukukundaki diyet kavramını çağrıştıran bir uygulama.. Ya da aşiret düzeninde bir özür mahiyetinde katilin ölenin ailesine ödediği bedel.. Şimdi, milletvekili Öksüz’ün Vatan muhabirine söylediklerine bakalım: Biz burada aşiretiz, kimse şikâyetçi olmaz!.. Muhabirin, “Ne demek aşiret efendim, ne aşireti” sorusuna milletvekilinin yanıtı ise şöyle: Kürt aşireti... Var mı bir diyeceğin? Seni ilgilendirmez... Siz hangi demokrasiden bahsediyorsunuz, Allah aşkına?! Bu düzenin adı, Türkiye Cumhuriyeti milletvekili tarafından açıkça konmuştur: Aşiret düzeni!!! Muharrem Orucu ile Aşure Gerçeği PERİHAN ERGUN Alevilerin 12 günlük muharrem ayındaki orucu matem orucudur. Kerbela’da İslama saltanatı getiren Emevi’nin temsilcisi, Muaviye’nin oğlu Yezit’in adamlarınca Hz. Muhammed’in torunu İmam Hüseyin’in katledilişinin acılarının getirdiği yas günlerinin yaşanmasıdır. Kerbela’nın acıları sadece Ali muhiplerinin değil, tüm İslamın ve hatta insanlığın yüz karasıdır. Yezit’in açtığı iktidar savaşının saldırganları kırk gün kırk gece İmam Hüseyin’in ve muhiplerinin etrafını sararak, onları aç ve susuz bırakarak güçsüzleştirmek yoluyla kazanım sağlamışlar, hatta içecekleri suları bile zehirlemişlerdir. Bu koşullarda doğal olan yenilgiden sonra da Hüseyin’in başını hain Şimr, ensesinden kesip şehit ettikten sonra da rivayete göre bedensiz başını sürükleyerek Şam’da sonucu bekleyen Yezit’e sunmuştur. Bu insanlığa ve İslama sığmayan hainliğe tepki olarak acıları belirtmek, onların aç susuz öldürülüşlerini unutmadıklarını Aleviler muharrem orucuyla simgelerler. Onların ramazan iftarlarının coşkusuyla hiçbir benzeşmesi yoktur. Bu nedenle Alevi açılımını sağlama amacıyla Başbakan’ın istemine uyarak, Alevi erkânını bilmesi gereken AKP milletvekili Çamuroğlu’nun bu densizliğe düşmesi kınanası bir davranıştır. Çünkü bir ibadet olan muharrem orucunda, tekrar söylüyorum “toplu iftar yemeği” diye bir gelenek yoktur. Bu yas günlerinde çocukluğumdan öğrenip anımsadıklarımla matbaa kurucusu Hacı Resul’ün kızı büyükannem o günlerde muharremle sefer aylarının kırk günlük acılı sürelerinde, mutfağın alışılmış ağır yemeklerini pişirmez, cam bardakta su içmez, toprak kupada hem de az miktarda suyla ihtiyacını giderirken de İmam Hüseyin’i anarak “O aç susuz şehit oldu” derdi. Şimdi Karacaahmet Mezarlığı’nın alt yanındaki Seyid Ahmet Kabristanı’nda, sohbet ve bilim dostu Abdülbaki Gölpınarlı hocamla yan yana yatmakta olan babacığım da matem süresince sakal tıraşı olmaz, her akşam onların ruhuna mersiyeler okurdu. ??? Yetişip de toplumsal konulara yöneldiğimde İslam tarihi ve fakültede eğitimim gereği önce lirik divan şairi Kufeli Fuzuli’nin divanındaki dizelerle tasavvufu öğrenirken Alevi ve Bektaşilik felsefesinin özünde, tasavvuf konularında insan sevgisi, kardeşlik barış yaradanın en yüce örneği olan insanın sanat ve fikirleriyle O’nu simgelediğini öğrendim. Orta Asya’ya gittiğimde Semerkant’taki öğreti yerlerini incelerken daha önce “Divanı Hikmet” yapıtıyla tanımaya çalıştığım Ahmet Yesevi’nin etki ve izlerini heyecanla gözledim. Ona daha yakın olmak için Türkistan’la Özbekistan sınırı üstündeki içi sade, dışı bulunmaz çinilerle süslenmiş olan türbesiyle hemen yanında toprak altındaki tahta oymaları ürettiği işliğini görünce divanının değerini daha iyi kavradım. Ahmet Yesevi’den Hacı Bektaş Veli’ye bir asır sonra XII. asır güvercin kanadıyla ulaşan, Mevlana’ya Horasan erenleriyle ışık tutan, kainatı sevme, iyilik ve güzelliği anlamaya çalıştım. Bu imgeler Hacı Bektaş’ın “Dervişlik Hırka’da tac’da değildir / Hararet nar’dadır sac’da değildir / Her ne arar isen kendinde ara / Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir” öğüdüyle Mevlana’nın “Her ne olursan ol gel,” çağrısının insanlara birçok şeyler öğretmesi gereğine inandım. Onların izleyicisi olan Yunus Emre, Pir Sultan giderek tüm Alevi ozanları hep bunları demediler mi? ??? Gelin görün ki insanlık onların söylemi olan “Eline, beline, diline sahip ol (!)” öğüdüne kulak asmıyor, alçakgönüllü ve diğerbinliği benimseyemiyor. Hırsla mevki ve maddi güç peşinde koşuyor. Bu aymazlıklarla Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, özgür bağımsızlığını bitirme yarışına soyunuyor. Buna kendini bilenlerin izin vermeyeceğini de anlamazlıktan geliyor... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Devrimler depoya!.. Ressam Yaşar Çallı önceki gün, 10. Cumhurbaşkanı Sezer’in isteği üzerine yaptığı “Atatürk ve Devrimleri” konulu tablolarının Çankaya Köşkü’nün duvarlarından indirildiği duyumları aldığını açıkladı. Çallı, Köşk’ü arayıp “Tablolarıma ne oldu” diye sormuş. Yetkililerden aldığı yanıt çok çarpıcı: “Depoya kaldırıldı!..” Pardon, duyamadım, nereye mi gidiyoruz?!. e posta: umitzileli?gmail.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com İZMİR 7. SULH HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2005/467 KARAR NO: 2006/1748 İLANEN TEBLİGAT Davacı Milli Savunma Bakanlığı vekili tarafından, davalı Cem KARAKAYA aleyhine açılan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda; 1107 Sk. No: 26/9 Evka1 BucaİZMİR ve 904 Sk. No: 14 İzmir 3229 Sk. NO.2/3 Bozyaka İzmir adreslerinde yapılan zabıta araştırmalarına rağmen, adresinde bulunamadığından, davalı Cem KARAKAYA’nın ordudan ayrılış tarihi olan 30.10.2001 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte 2.68. 10 YTL. Hazine alacağına ilişkin davanın kabulüne; 2.681.10 YTL. alacağın, 30.10.2001 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınıp, davacıya verilmesine dair 12.12.2006 tarihinde verilen karar, temyiz yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda verilen karar tebligat yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 1768 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çin’den ve 1 Çin mallarından korkma. 2/ 2 Din adamlarının simgesi sa 3 yılan başlık... 4 Soyundan geli 5 nen kimse. 3/ Bir meyve... 6 Yufka yürekli, 7 ince duygulu. 8 4/ Bütün kutsal Hint metinleri 9 nin başında ve sonun1 2 3 4 5 6 7 8 9 da yinelenen mistik 1 O R T A K E N T hece... Osmanlı devle2 R E OMÜ R R İ tinde iki alaydan olu3 H P E R E M E Ç şan askeri birlik. 5/ Kümes hayvanları ile 4 A B İ R M A V İ Ç İ R bıldırcın, keklik gibi 5 N E K İ R K O L O İ kuşların civcivlikten 6 İ D O K çıkmış yavruları... Ev 7 Y A L A K A cil bir geyik. 6/ Tuzağa 8 E V İ N V A H düşürülen şey... Ri 9 A F O R İ ZMA ze’nin Çamlıhemşin ilçesinde bir yayla. 7/ İskambil kâğıtlarıyla oynanan bir kumar... Mısır’ın plaka imi. 8/ İtici neden, güdü... Eski Yunan ve Roma’da altılı ve beşli bentlerden oluşan şiir türü. 9/ Kazak ve Kırgızlarda saz şairlerine verilen ad... İstem dışı yapılan hareket. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Köpekten aşırı derecede korkma. 2/ Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca parça... Hediye, bağış. 3/ Ateş... Cariye ya da köle. 4/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Sancak, bayrak. 5/ Gevrek ve lezzetli bir elma cinsi... Batı Avrupa’da bir ırmak. 6/ Evcil olmayan hayvanları vurma ya da yakalama işi... Tabut. 7/ Kuran’ın en uzun suresi... Bir gıda maddesi. 8/ Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün simgesi... Genellikle sevecen ve hüzünlü bir konu işleyen küçük lirik şiir. 9/ Kalabalık bir insan ya da hayvan kümesinin birbiri ardınca gelmesi... Sıcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle