24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER Slovenya: Müzakereler sürecek ? STRASBOURG (AA) Avrupa Birliği Dönem Başkanı Slovenya’nın Başbakanı Janez Jansa, “ülkesinin altı aylık dönem başkanlığı boyunca, Türkiye ve Hırvatistan ile tam üyelik müzakerelerinin devam etmesi için gerekli bütün çabayı göstereceğini” söyledi. Jansa, “AB’nin 2004 yılındaki son büyük genişleme dalgasının, birliğin hem eski hem de yeni ülkelerine önemli yararlar getirdiğini” söyledi. Genişlemeyi “bitmemiş bir süreç” olarak niteleyen Slovenya Başbakanı, “Bu sürecin kesintisiz devam etmesi için çalışacağız” dedi. dishab?cumhuriyet.com.tr 11 La Sapienza’nın öğrencileri Vatikan’a geçit vermeyerek dincilik dayatmasından zaferle çıktı Laikler Papa’yı üniversiteden kovdu NİLGÜN CERRAHOĞLU Fotoğraflar: (AFP/AP) ROMA Avrupa’nın en büyük üniversitesi “La Sapienza” nın öğrencileri (145 bin öğrenci); köktenci Papa XVI. Benediktus’u tiye alan kartondan yapılmış Papa’lık külahları üzerine yazdıkları bu sloganlarla Vatikan’a geçit vermedi! Üniversite rektörlük binasını işgal eden öğrenciler; günler öncesinden başlattıkları “dincilik dayatması başkaldırısından” beklenmedik bir zaferle çıkarak Papa Ratzinger’in üniversiteye adım atmasını engellediler. Üniversitede “Papalığa karşı açılan laiklik bayrağı”, İtalya’da ’70’li yıllardan bu yana kaydedilen en büyük öğrenci hareketi. İtalyan toprakları üzerinde Papa’nın “konuşma yapmak istediği bir mekândan dışlanması” da Çizme’nin 150 yıllık tarihinde gerçek bir “ilk”! zinger’in gerçekte Türkiye’de de istenmediğini; Papa’nın ilk teşebbüsünün Sezer tarafından geri çevrildiğini, dayatmacı ısrarlar üzerine sonunda “protokol icabı” eli mahkum kabul edilen ziyaretin eşi benzeri görülmemiş “ağır güvenlik önlemleri” altında geçtiğini göz ardı ediyorlar... Bilimdin çatışması Papa’nın Sapienza’da yapmak isteyip yapamadığı konuşma “bilim ve din”, “dinin seküler yaşama artan müdahaleleri ile laiklik” arasındaki çekişmenin örneği olarak gösteriliyor. Olayı “Papa’ya tokat” diye görenler, “Laikler işte böyle Jakoben ve tahammülsüzdür! Demokrasilerin en temel kuralı olan özgür düşünce ve ifade özgürlüğünü kale almıyorlar!” diyorlar... Son yıllarda gitgide “marjinalleşen” laiklik kalelerine sahip çıkmaya çalışanlar ise “Bunun ifade özgürlüğü ile ne alakası var!” diyerek yanıt veriyor: “Papa geliyor ve din adına savunduğu konuları bizlere ‘tartışılmaz, mutlak gerçekler’ olarak sunuyor. Bilimde mutlak gerçeğe yer olamaz. Bilim, tartışmaya açıktır. Papa, bizimle diyalog değil monolog yapmaya kalkışıyor. Monolog, demokrasi adına kabul edilemez...” ‘Papa’ya tokat!’ manşetleri Bazı yayın organlarında “Papa’ya tokat!” manşetleriyle verilen olay, ülkede “şok” yarattı. Sağ eğilimli gazeteler “Jakoben laikliğin, laikçiliğin geldiği nokta işte budur!” diye veryansın ederken; “devlet içinde devlet” sayılan Vatikan’a bindirmekten çekinen İtalyan merkezbasını, gelişmeyi etliye sütlüye dokunmamak hesabına birinci sayfalarında “Papa, Sapienza’da konuşmaktan vazgeçti!” şeklinde orta yollu manşetlerle geçiştirmeye çalıştı. Her şey “Sapienza Üniversitesi” Rektörü’nün geçen kasımda, yılın ilk konuşmasını yapmak üzere Papa’ya çıkardığı davetle başladı. İtalya’da büyük mücadelelerin ardından ancak çeyrek yüzyıl önce legalleşen “kürtaj özgürlüğü”nün yanı sıra, “kök hücre denemeleri”, “suni döllenme”, “eşcinsel evlilikleri” gibi “siyasi alanla tanımlanan” tüm konulara giderek müdahil olan ve parlamento dahil tüm ülke kurumlarında “boy göstermeye” çalışan Papa’nın müdahalelerinden daralan üniversite camiasında bir grup öğretim üyesi ve öğrenciler, bu davetten duydukları sıkıntıyı ilk günden beyan ettiler. Bilim dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan Marcello Cini adında bir “fizik profesörü”, Papa’yı davet eden rektöre derhal bir açık mektup göndererek “üniversitede yapılacak ‘akademik yıl konuşmasının’ hiç uygun olmadığını” belirtti. Soğuktan 101 kişi öldü ? Dış Haberler Servisi Afganistan’da geçen hafta soğuk hava ve yoğun kar yüzünden 101 kişi öldü. Afgan Kızılayı yetkilisi Gulam Muhammed Mücahit, bazı anayolların çığ yüzünden kapandığı ülkede 35 bin büyükbaş hayvanın telef olduğunu bildirdi. Ağır kış şartlarıyla boğuşan Afganistan, İran’dan, Afgan mültecileri ülkeye göndermeye derhal son vermesini istedi. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, son 2 hafta içinde İran’ın 9 bin civarında Afgan mülteciyi İran’dan zorla Afganistan’a gönderdiğini rapor etmişti. 6. Benediktus’u tiye alan kartondan yapılmış Papalık külahları üzerine “Üniversite laiktir”, “Papalığa hayır” sloganları yazan öğrencilerin Papa’nın üniversitede konuşmasını engellemesi ülkede şok yarattı. 145 bin öğrencisi bulunan üniversitede “Papalığa karşı açılan laiklik bayrağı”, İtalya’da ’70’li yıllardan bu yana kaydedilen en büyük öğrenci hareketi. Papa’nın “konuşma yapmak istediği bir mekândan dışlanması” da Çizme’nin 150 yıllık tarihinde bir “ilk”! Bir grup doçent ve öğretim üyesi, Cini’nin itirazına topladıkları imzalarla arka çıktı ve üniversitede “Papa karşıtı kampanya” başlattılar. Sarkozy gibi devlet başkanlarının Papa’nın ayağına gidip neredeyse icazet aldığı, eski İngitere Başbakanı Tony Blair’in “AB Başkanlığı”nı elde etmek uğruna, âlâ ve vâlâyla bunca yıl sonra mezhep değiştirip Katolikliği kucakladığı bir devirde, Vatikan bir bilim yuvasından böyle bir “tokat” beklemiyordu! Yerleşik düzen öyle sarsıldı ve şaşırdı ki şöyle yorumlar bile yapıldı: “Nasıl yani? Papa Türkiye’de bile gidip konuşmuştu, Sapienza’da mı konuşamıyor?” Telaşla yapılan bu “Papacı yorumlar”, tabii Rat 1 ‘Gençleri eğitmek sorumluluk ister!’ Papa’nın Sapienza konuşmasına ilk günden karşı çıkan Marcello Cini, İtalya’nın gerçek anlamda “laik kalan” tek gazetesi “Manifesto”ya yolladığı “Gelmesin!” mektubunda bu görüşü özetle şu cümlelerle ifade ediyor: “Gençleri eğitmek, dini ve ideolojik inançlardan arınmayı gerektiren çok büyük sorumluluk ister... Papa’nın yapacağı herhangi bir konuşma, oysa ki ‘dini inancı’ her türlü vicdan özgürlüğünün önünde tutacaktır. ‘Özgür bilim’ adına bizim bunu kabul etmemiz ve savunmamız mümkün değildir... Arzumuz, medyanın ‘araçsallaştırdığı’ ve (gereksiz) polemiğe dönüştürdüğü bu tartışmanın sonunda, ‘laik düşüncenin özgürlüğüne’ hizmet etmesidir...” ‘Papa Türkiye’de bile konuşmuştu...’ Üniversitede baş gösteren rahatsızlığı son güne dek görmezden gelen ve göz ardı eden Vatikan, konu isyana dönüşene dek savsakladı. ABD’li Bakan Afganistan’daki güçleri yeterli bulmuyor Kadın intihar bombacısı ? Dış Haberler Servisi Irak’ta bir kadının düzenlediği intihar saldırısında 8 kişi öldü, 7 kişi de yaralandı. Polisin açıklamasına göre saldırı, Diyala vilayetinin başkenti Bakuba’nın yakınındaki, Şiilerin çoğunlukta olduğu Han Beni Saad kasabasında kalabalık bir pazaryerine düzenlendi. Yaralıların güvenlikle ilgili kaygılar nedeniyle yakındaki Bakuba’ya değil başkent Bağdat’taki bir hastaneye kaldırıldığı bildirildi. Gates müttefikleri eleştirdi Dış Haberler Servisi ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Afganistan’ın güneyindeki NATO güçlerine bağlı Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’nün (ISAF) Taliban’la gerilla savaşına girmeye hazır olmadığı eleştirisinde bulundu. Gates, Amerikan Los Angeles Times gazetesine verdiği demeçte “Ne yazık ki çoğu Avrupalılardan oluşan NATO askerlerinin büyük bölümü, gerillalara karşı mücadelede yeterli eğitime sahip değil” dedi. Ülkenin doğusunda Taliban’la mücadele eden Amerikan askerlerinin başarısını öven Gates, “Ancak müttefiklerimiz bu konuda yeterli deneyime sahip değil” şeklinde konuştu. Ülkedeki NATO güçlerinin büyük bölümü İngiliz, Kanada ve Hollanda askerlerinden oluşuyor. Afganistan’da halen 27 bin askeri bulunan ABD, son olarak Afganistan’a 3 bin 200 ek asker gönderme kararı almıştı. NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer ise Gates’in eleştirilerinin ardından Afganistan’daki NATO güçlerini savunarak “ülkenin dört bir yanında mücadele eden koalisyon güçlerine büyük saygı duyduğunu” söyledi. Scheffer, ülkenin güneyindeki NATO güçlerinin tüm zorluklara rağmen mükemmel bir iş çıkardıklarını ifade etti. Bir NATO yetkilisi de Gates’in açıklamalarını şaşkınlıkla karşıladıklarını bildirdi. Romney’ye hemşeri desteği Başkanlık yarışında Michigan’daki önseçimleri Mormon tarikatı üyesi Cumhuriyetçi Mitt Romney aldı... ELÇİN POYRAZLAR BRITISH COUNCIL KAVGASI BÜYÜYOR Dış Haberler Servisi İngiltere bu kez de St. Petersburg’daki British Council’ı, Rus çalışanlarının, Rus gizli servisi (FSB) tarafından gözaltına alınıp sorgulanması üzerine kapattı. Böylece Rusya’da faaliyet gösteren, sadece başkent Moskova’daki British Council kaldı. Kuruluşun St. Petersburg’daki İngiliz şefi Stephen Kinnock da önceki gün kısa bir süre gözaltına alındı. Stephen Kinnock, eski İngiltere İşçi Partisi liderlerinden ve British Council’ın Başkanı Neil Kinnock’ın oğlu. İngiltere’nin St. Petersburg Konsolosluğu sözcüsü, Rus çalışanların, Rusya İçişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından evlerinde ziyaret edildiklerini de bildirdi. WASHINGTON ABD başkanlık seçim yarışında Michigan eyaletinde yapılan önseçimleri Cumhuriyetçi Parti’den eski Massachusetts Valisi Mitt Romney kazandı. Kendi eyaleti Michigan’da seçmenlerden yüzde 39 puan toplayan Romney’yi yüzde 30 puanla senatör John McCain izledi. Eski Arkansas Valisi Baptist vaiz Mike Huckabee ise yüzde 16 oyla üçüncü sıraya yerleşti. Demokrat Parti’den katılan adaylar arasındaki senatör Hillary Clinton ise önseçimlerde yüzde 56 oy alarak ilk sırada yer aldı. Senatör Barack Obama ve senatör John Edwards Michigan eyaletinin belirlenen seçim tarihini öne almasını protesto amacıyla seçimlere katıl mama kararı almışlardı. Buna karşın Michigan önseçimlerinde Clinton’ın ardından yüzde 39 oyla “bağımsızların” geldiği gözlendi. Iowa ve New Hampshire önseçimlerini ikinci sırada bitiren Mormon tarikatı üyesi Romney, Michigan önseçimlerindeki zaferinin ardından “bu gecenin geri dönüşünün başlangıcı olacağını” söyledi. Yalnızca televizyon reklamları için 2 milyon dolar harcayan Romney’nin kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Yanlış kişi kutlandı Michigan’daki Cumhuriyetçi Parti merkezi ise seçim sonuçlarının duyurulmasının hemen ardından yayımladığı açıklamayla Romney yerine McCaine’i kutlayarak büyük bir gafa imza attı. Parti sözcüsü başa baş giden seçimler için iki ayrı basın bülteni hazırladıklarını ve sonuçların duyurulmasının ardından da yanlışlıkla McCain’i kutlamaya yönelik olan metnin dağıtıldığını söyledi. McCain’in kutlandığı açıklamadan yaklaşık 5 dakika sonra ise Romney’nin kutlandığı bir metin duyuruldu. ABD’de yapılan bir kamuoyu yoklaması, Amerikan vatandaşlarının siyahi bir başkan yerine bir kadın başkanı seçmeye daha hazır olduğunu ortaya koydu. New York Times ve CBS’nin ülke genelinde ortaklaşa yaptığı son yoklamada, demokrat seçmenlerin yüzde 65’inin kadın başkana daha hazır olduğunu belirtti. PERŞEMBENİN GELİŞİ HAKAN AKSAY azı inB sanları yılda bir kez görürüm. Sonra kaybolurlar. Bir yıl geçer ve tekrar ortaya çıkarlar. Her yıl aynı günde, aynı yerde... 3 Haziranlarda Moskova’da bir mezarlıktır buluşma yerimiz. Orada şiirlerinin tutkunu olduğumuz bir adam yatar. O memleketten uzakta öldüğü, biz de memleketten uzakta yaşadığımız için mezarın sanki bize emanet edildiği gibi bir his taşırız. Şairin ölüm yıldönümü olan 3 Haziran’da bu his, bir yürek sancısı gibi derinleşerek bizi oraya sürükler. Bir aksay@rusya.ru Nâzım’ı Tanımak İçin Bir Adım Daha İradene hâkim ol, fakat vicdanına esir ol. Aristoteles arayışındaydı. Bu iki dostun ortak çalışmaları sonucu ortaya çıkan “Bahtiyar Ol Nâzım” adlı kitap yakında okurlarla buluşacak. Ayrıca Melih, “Saman Sarısı” adlı kitabı yayımladı, “Hasretle” adını taşıyan kitap da basılmak üzere. Anna dün İstanbul’a geldi. Yarın akşam Melih’le beraber Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Salonu’nda 22 Mart’a kadar sürecek olan “Şehrime Ulaşamadan Bitirirken Yolumu...” adlı serginin resmi açılışına katılacak. Sergide, daktilosundan cüzdanına, elyazmalarından oyuncaklarına kadar Nâzım’a ait birçok özel eşya yer alacak. Nâzım’ın evini ölene kadar özenle koruyan Vera’ya, bu özeni annesinden sonra da sürdüren Anna’ya ve Nâzım’ı daha iyi tanımamız için yaptığı çalışmalarından dolayı Melih’e teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Mona Lisa İtirafım eonardo da Vinci ’nin L ünlü eseri “Mona Lisa”daki kadının kimliği belirlenmiş. Alman Heidelberg Üniversitesi’nden Veit Probst, Mona Lisa’nın Floransalı bir tüccarın eşi Lisa del Gioconda olduğunu açıklamış. Aman ne iyi! Ben de bu fırsatla Mona Lisa’yla ilgili yıllardır gizlediğim duygularımı açıklayayım. Bugüne kadar başkalarının beni sanattan anlamayan biri sanmalarından korkarak “güzellik abidesi” Mona Lisa’yı pek de güzel bulmadığımı herkesten saklamıştım. Dahası, yanımda geçen konuşmalarda “Mona Lisa gerçekten de ne kadar güzel, değil mi?” türü sorularla beni rahatsız ettiklerinde başımı sallayarak kabullenir görünmüştüm. (Ben de konuşmadan söylenen yalanların daha hafif olduğu kanısındayım.) Ama “güzel kadın” deyince aklımda başka görüntüler olduğunu düşünmüştüm içimden. Benim güzellerim Mona Lisa’ya hiç benzemiyordu ve “sanat kültür aşkına” Mona Lisa’yı güzel ilan edenlerin de benim güzellerimden çok daha fazla etkilendiklerini bildiğim için, hem bu ikiyüzlülere kızıyordum hem de düşündüğümü ortaya koyma cesareti bulamadığım için kendime. Ama artık Mona Lisa tartışmalarında fikrimi çekinmeden açıklayacağım. Hatta onu güzel bulan sözüm ona sanatseverleri zor duruma düşürecek yıllanmış sorularımı sormaktan kaçınmayacağım. (Burada sözünü ettiğim erkek sanatseverler; kadınların bir başka kadını güzel bulmasının altında genellikle bir art niyet aradığım için onlarla bu konuda tartışmaya girmeyeceğim.) Doğrusunu söylemek gerekirse bu cesaretimi bir başkasına borçluyum: Bir İspanyol pratisyen hekime. Hulio Ermida adlı jinekolog, Mona Lisa’nın çirkin ve hasta olduğunu, kendini beğenmiş sanatseverlerin reddetmekte zorlanacağı bilimsel bir yaklaşımla açıklamış. Leonardo da Vinci resmini yaptığında Mona Lisa 24 yaşındaymış. O dönemlerde bu yaş grubunda pek çok önemli hastalık görülürmüş. Bir kere bu “güzellik abidesi”nin kaşları ve kirpiklerinin olmamasını, Ermida, sinirsel bir şokla açıklama eğiliminde. Gioconda’nın küçük kızını kaybetmesi bunun nedeni olabilir. Hatta saçının olmaması ve resmi yapıldığı sürece peruk takmış olması da bir ihtimalmiş… Mona Lisa sağ eliyle sol elini sıkıca tutuyor. Burada Ermida’nın burnuna Parkinson kokusu geliyor. Dahası kadının sağ elinde iyi huylu bir ur olduğunu açıklıyor. Mona Lisa’nın “gizem dolu” bakışında ise şaşılık ve katarakt belirtileri saptıyor İspanyol hekim. O garip gülümsemenin gerisinde kısmi yüz felci olduğunu söylüyor. Hatta bazı hekimler, Mona Lisa’nın “ifadesiz yüz hatları”nda zekâ geriliğinin işaretlerini bulmuşlar. (Doğrusu ben Mona Lisa’yı çirkin bulurken bu kadar acımasız değildim.) Leonardo da Vinci’nin yaptığı tabloyu “Tanrısal” bulmasını ve onun özelliğinin “eserin ruhunda gizlendiğini” belirtmesini polemik konusu yapmayacağım. Bütün bu hastalıklara karşın Mona Lisa’nın, Ermida’nın hastalarından daha uzun yaşadığı da bir gerçek. Ama yine de yıllardır gizlediğim duygularımı bugün açıkladığım için mutluyum. 1962’de Polonya’da çekilmiş olan bu fotoğrafları, Vera, son günlerinde başucundan ayırmamıştı. borçtur bu sanki; ama alacaklısının yakamıza yapıştığı değil, ödedikçe bize kendimizi biraz da olsa yücelmiş hissettiren bir borç... Yılda bir kez gördüklerimden biri de Melih Güneş’ti. Önceleri fazla tanışmazdık. Sözü ve tavrıyla özenli biri olduğu izlenimini veriyordu. Nâzım Hikmet ’in son eşi Vera Tulyakova ’nın evine rahatça gidip gelmekle, onunla içten bir dostluk kurmakla övünmenin sınırında mütevazı tutumumu zorlukla koruyabildiğim günlerden birinde aniden anladım ki, Melih benden çok daha ilerdeydi. O, çoktan Vera’nın en iyi dostlarından biri, hatta “Türk oğlu” olmuştu. Vera’ya, o evi türbe gibi ziyaret eden ve aynı soruları soran hiçbir Türk’ün veremediği güveni vermişti. Vera ile dostluğa kimsenin harcamadığı emeği harcamıştı. Zamanla bu emeği, Nâzım’ın mirasının araştırılmasına da harcamasını öğrendi Melih. Hem de onca “yüksek sesli Nâzım uzmanının” olduğu ülkemizde, hep sessizce, iddiasız, ama ciddi bir çaba harcadı. Bence “Nâzım’ı en iyi bilen kişi” oldu. Araştırdıklarıyla yeni şeyler ortaya çıkardı. Bunları kitap olarak yayımlaması konusunda benim ve başkalarının önerilerine başlangıçta ürkek cevaplar verdi. Ama sonunda Nâzım’a ve Vera’ya karşı sorumluluğu ağır bastı. Yıllarca arşivlerde çalıştı. En büyük yardımı Anna Stepanova ’dan aldı. Vera’nın ilk eşinden olma kızı Anna (“Nâzım’ın Anyuta’sı”) da, annesine karşı sorumluluğunu yerine getirme Fıkra Merakı Stalin’e sormuşlar: Hobiniz var mı? Fıkra biriktiririm. Ne kadar biriktirdiniz? İki Sibirya kampı kadar... CUMHURİYET 11 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle