14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2007 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y B Y B B B B B Y 29 26 29 28 28 30 32 32 27 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B B B PB Y B B B 28 29 29 29 33 29 32 33 33 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B A A A A B B PB 33 33 39 39 36 37 32 28 29 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Batı Karadeniz’in batısı, Eskişehir ve Kütahya çevreleri ile sabah saatlerinde Marmara’nın batısı ile Kuzey Ege kıyıları kısa süreli sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı; batı bölgelerimizde 2 ila 4 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y Y Y B B B B Y Y 19 17 17 23 20 19 19 19 14 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y Y B Y B B B B B 17 15 32 14 15 18 24 30 21 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı B B B B A A A B B 23 34 25 34 31 32 32 35 37 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ca’sından devraldığı bayrağı Çankaya burcuna dikene kadar geçen beş yılın başlarında “değiştim” dedi, deyiş o deyiş. Her şey değişti. Toplum, insanlar, insan ilişkileri... her şey değişti. Bir zamanlar etik değerlerin başında gelen özü de sözü de bir kavramı öylesine kabuk değiştirdi ki; değişmek sınırları çoktan aştı, topluma, insan ilişkilerine kadar gelişti, genişledi. Değişmenin topluma sağladığı gerçek, sadece tam bir yüzsüzlükle geçmişi, üstelik daha önceki günleri yadsımak değil artık. Bir yıl önceki bir insan, bir kurum, hatta bir gazete veya sahibi hakkında söylemediğini bırakmayanlar; o insanların, o kurum ve gazete veya sahibiyle birden bir araya gelip birlikte derin iş tutmalarına kadar genişledi, benimsendi. ??? RTE’nin geçmişteki davranışlarıyla söylemlerini bugün anımsatmanın yararı olmayacak, bir yana bırakalım. Daha dün gibi. 22 Temmuz’dan önce söyledikleriyle bugün savundukları arasındaki farkı bile anımsamıyor adam. Geçen salı RTE, AKP grubunda, Diyarbakır Belediye Başkanı’na söz yetiştirmeye çalışırken önce bağımsız seçilen ve sonradan TBMM’de parti bayrağı altında ve tabii aynı ideal, amaç doğrultusunda gruplaşan Demokratik Toplum Partisi’ne “neden seçimlere parti olarak girmediklerini” soruyordu. 22 Temmuz öncesi bugün DTP grubunu oluşturanlar yine DTP’li idi ve lakin onca çabaya karşın seçim yasasındaki yüzde 10 barajını parti olarak aşamayacaklarını bildikleri için her biri parti olarak güçlü olduklarına inandıkları Güneydoğu’dan ve Doğu illerinden bağımsız olarak seçilme, ne ki son tahlilde bu yoldan TBMM’de temsil edilme olanağını yakalama yolunu seçtiler. Elbette kendi açılarından, partiyi parlamentoda temsil edebilme olanağını yakalama açısından doğru yaptılar. Partiden istifa edip bağımsızlaşarak aday olanları engellemek için seçmen kâğıtlarında adları oy listelerine alındı… Özellikle “cahil seçmenin” DTP’den gelenlerin adlarını seçmen listesinde bulamaması için… ??? Boşa çaba… DTP’liler bağımsız seçildi, parlamentoya girdi ve yeniden partileşti. RTE, şimdi onca çabaya karşı DTP’lilerin, karşısına çıkıp hesap sormaya başladıklarını görünce neden seçime parti olarak giremediklerini soruyor, DTP’lileri sorguluyor. Pes doğrusu! Toplumun her kesiminde görüldüğü gibi, değişen insanlar utanmazlık sözcüğünü de unutmuşlar. Bu RTE, seçimden önce RTE’nin söylediklerinden sanki habersiz, sanki belleği unutkan!.. Seçimden önce bir değil, birkaç kez yüzde 10 barajının aşağılara, hatta yüzde 5’lere neden çekilmediğini soranları, “…barajın ülkede istikrarın korunması için konulduğunu…” anlatarak yanıtlıyor ve örneğin 15 Mart 2004’te “muhibbi” Yeni Şafak gazetesinde “…Türkiye’nin istikrarı yakalaması için bu baraja ihtiyacı var. AKP ise o istikrarı yakalamanın mücadelesini veriyor…” diyordu. Oysa, şimdi ortaya çıkan gerçek şu: Şayet RTE, barajı yüzde 10’un altına, örneğin yüzde 5’lere çeken yasada değişiklik yapsaydı… DTP’liler bağımsızlık gibi dolambaçlı yollardan geçerek TBMM’ye gelmeyi yeğlemez, parti olarak seçime katılır ve Türkiye düzeyinde yüzde 6 kadar olduğu bilinen oy potansiyelleri ile seçime girer, parlamentoya gelirlerdi. Hem adamların (örneğin bağımsızları seçmen listesine alıp) yolunu kesecek önlemleri alacaksın.. seçime girme koşullarını sağlamayacaksın.. hem de karşılarına geçip “neden parti olarak seçime giremeyeceksin…” diye hesap soracaksın? Toplumun hemen her kesimine, günümüzde insanlara örnek olan “değişim” bu ise, kusura bakmayın dostlar.. böylesine değişim bizden ırak olsun! ??? Fakat RTE, böylece toplumu “terbiye” etmiş oluyor. Günün koşullarına uymak için kişiliğini “değiştireceksin”; örneğin ağzına geleni söylediğin, meydanlarda hırsız, sahtekâr diye bangır bangır bağırdığın adamlar yine kudret sahibi olunca.. ilk iş olarak bir töreni vesile ederek “bu iktidarın bir iri başlısının” önünde eğilecek, kutlayacak kutsayacak, o kişi aracılıyla “öteki kudretlinin” üçkâğıda bağlı işletmenin üzerine gitmemesini sağlamaya çalışacaksın... İnsanlar, kurumlar, kuruluşlar arasında istikrar böylece sağlanmış oluyor. Dün söylediklerini “değiştim” namı altına yutan ve unutan RTE’nin yeni Türkiye’ye armağanıdır bu! Her toplum layık olduğu yöneticileri buluyor temel kuralında ufak bir değişiklik gerekiyor: Her toplum gibi, her insan da layık olduğu yöneticileri, insanları buluyor! Laikliği silahsızlandırmayın Amerikan ‘New Perspectives Quarterly’dergisinin başyazısında AB sürecinde TSK’nin etkisinin azaltılmasının, Türkiye’nin İslamileşmesini artırdığı görüşü dile getirildi Dış Haberler Servisi ABD’de yayınlanan ve dünyanın önde gelen siyasi yorum dergileri arasında gösterilen “New Perspectives Quarterly”, geçen sayısını “Türkiye’nin İki Ruhu” başlığıyla Ankara’daki gelişmelere ayırdı. Başyazısında, Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi krizini, “11 Eylül saldırılarından beri İslam dünyası ve Batı arasındaki ilişkilerin en büyük testi” olarak sunan dergi, Başbakan Tayyip Erdoğan ile 2004’te yapılan bir röportaja ve Ali Bayramoğlu, Orhan Pamuk, Yusuf Müftüoğlu, Joschka Fischer, Bernard Lewis gibi isimlerin yorumlarına yer verdi. Somali kökenli, eski Hollanda milletvekili Ayaan Hirsi Ali ise dergide, “Laikliği Silahsızlandırmayın” başlıklı yazısında, Avrupa Birliği (AB) sürecinde Türk ordusunun etkisinin azaltılmasının, Türkiye’nin İslamileşmesini artırdığı görüşünü dile getirdi. Hollanda’ya iltica ederken yanlış beyanda bulunduğu gerekçesiyle milletvekilliği ve vatandaşlık hakkını kaybetmesiyle tanınan Ali, aynı zamanda görüşleri nedeniyle İslamcıların şimşeklerini üzerine çekmişti. dönemlerindeki “tebliğ” yöntemini kullanarak yükseldiği belirtilen makalede, Türkiye’deki laik partilerin ise bu gerçeği görmeyerek seçmenlerin kalbini ve aklını kazanmayı ihmal ettiğine dikkat çekildi. Yazar, laik partilerin iktidarı döneminde ekonomik sorunların ağırlaşmasını ve medya, eğitim, polis ve yargıda İslamcıların kontrolü ele geçirmesini, AKP’nin yükselişindeki diğer etkenler olarak sıraladı. “Türkiye’ye gerçek laikliği getirmek, herhangi bir laiklik anlamına gelmez” denilen makalede, Türkiye’deki aşırı milliyetçi ortam da eleştirilerek, Batı’daki liberal demokrasilerin bu zor zamanda Türkiye’deki demokrasi yanlılarına destek olması istendi. Ayaan Hirsi Ali sözlerini, “Görünen paradoks şu ki bu destek, Türk ordusunun diğerlerine benzemediğini kabul etmekle başlamalıdır. Ordu, eşsiz biçimde, Türkiye’nin laik karakterinin bekçiliğini yapma görevine sahiptir” ifadeleriyle noktaladı. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Demokrasiyi suiistimal ettiler’ Hollanda’yı terk ettikten sonra, ABD’ye taşınarak, Beyaz Saray’a yakınlığıyla bilinen “American Enterprise Institute” (Amerikan Girişimcilik Enstitüsü) için çalışmaya başlayan feminist yazar, Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk döneminden beri devlet işlerinin İslami ilkelere göre yürütülmesini isteyenlerle, din inancının kamu alanı dışında tutulmasını isteyenler arasında bir bölünme olduğuna dikkat çekti. Ali, “İslami yönetim isteyen Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün AKP’si dikkat çekici biçimde başarılı oldu. Demokratik yolların, demokrasiyi aşındırmak için kullanılabileceği gerçeğini anladılar ve bunu suistimal ettiler” ifadelerini kullandı. Ali, AKP’nin örgütlenmede, İslam’ın ilk Teziç, hükümetin yeni üniversite kurarken YÖK ile görüşmemesine tepki gösterdi ‘1 yılda 36 üniversite açılmaz’ Haber Merkezi Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, hükümetin yeni üniversiteler kurarken YÖK ile görüşmemesini eleştirerek “Hiçbir ülkede 1 yıl gibi kısa sürede 36 üniversite açılmaz. Biz siyasi iradenin sürpriz kararlarıyla karşı karşıya kalmamalıydık” dedi. Bolu’da Abant İzzet Baysal Üniversitesi’ni ziyaret eden Prof. Teziç, rektörlük binasında AİBÜ Rektörü Prof. Dr. Atilla Kılıç ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mahir Ulusoy ile bir araya geldi. Görüşmenin sonunda ayrılırken gazetecilerin sorularını yanıtlayan Prof. Teziç, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi ile ilgili soruya, “Seçildi bitti, tamam” karşılığını verdi. ‘Kadrolardan mahrumuz’ 20072008 Akademik Yılı öncesinde öğretim üyesi açığını değerlendiren Prof. Teziç, son 4 yılda eksilen sayılarda kadrolar verildiğini buna bağlı olarak 78 bin civarında yardımcı doçent olabilecek kadrolardan mahrum kaldıklarını anlattı. Üniversitelerin bölünerek çoğaldığına işaret eden Prof. Teziç, hükümetin tutumunu eleştirdi. Prof. Teziç, “Hiçbir ülkede bir yıl gibi kısa sürede 36 üniversite açılmaz. Türkiye’nin üniversitelere ihtiyacı var. Var ama, üniversiteler açılmadan önce bizle,YÖK’le sürekli temas kurulup, nerelerde, nasıl, ne miktarda açılabileceği önceden tespit edilmeliydi. Biz siyasi iradenin sürpriz kararlarıyla karşı karşıya kalmamalıydık. Bizim sıkıntımız odur. Yetiştirmek istediğimiz bizim çocuklarımız. Türk çocukları herhangi bir eksiklik duymadan, üniversite alanında kendilerini daha üst mertebelere getirecek sağlam zeminden gelmeli ” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İngiltere Dışişleri Bakanı Miliband’ı kabul etti. (Fotoğraf: AA) İngiltere’den PKK desteği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, “PKK’nin terör faaliyetlerini kesinlikle kınadıklarını ve Türk hükümetinin Irak hükümetiyle çalışarak bu sorunla mücadelesini alkışladıklarını” belirterek “Bu bağlamda, her iki hükümete de elimizden gelen desteği vereceğiz” dedi. Miliband, Kıbrıs ve AB konularında da Türkiye’ye ellerinden geldiğince destek olacaklarını söyledi. Başmüzakereci Ali Babacan’ın Dışişleri bakanı olmasının ardından ilk konuğu İngiliz meslektaşı Miliband oldu. Dışişleri Bakanlığı’nda bir araya gelen Ali Babacan ile İngiltere Dışişleri Bakanı Miliband, başta AB, Irak, PKK ve Kıbrıs olmak üzere, bölgesel politikaları masaya yatırdı. Edinilen bilgilere göre, bakanlıktaki görüşmede Miliband, Tony Blair hükümetinin AB ve Kıbrıs konusunda Türkiye’ye sağladığı desteğin Gordon Brown döneminde de devam edeceğini vurguladı. Ali Babacan ise Miliband’dan PKK ve Kerkük referandumu konularında destek istedi. İngiliz bakanın PKK ile mücadele konusunda Türkiye’yi desteklediğini ve teröre karşı ortak mücadeleden taraf olduklarını ilettikleri öğrenildi. Görüşmelerinin ardından ise ortak basın toplantısı düzenledi. Miliband Babacan’la “yoğun ve verimli” bir görüşme yaptıklarını belirterek iki ülke dışişleri bakanlarının yılda en az bir kere bir araya gelmeleri konusunda da karar verdiklerini söyledi. vurguladıktan sonra şöyle demiştik: Bütün Meclisler tatlı başlar! Tatlı başlangıcın yerini ağustos sonundan bu yana gerilim almış görünüyor. Gerilimin elbet değişik nedenleri var ama, bugünü DTP içindeki yarışa ayıralım. Önce partinin genel merkezinden Güneydoğu’da kimyasal silah kullanıldığına ilişkin ağır bir açıklama yapıldı. Bunu partinin Meclis’teki temsilcilerinin “bölücülük” açıklaması izledi. Ardından DTP’li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in “savaş” çığlıkları işitildi. Koroya DTP Şanlıurfa İl Başkanı Mustafa Demir’in öldürülen teröristleri “şehit” ilan eden açıklaması eklendi. İlk bakışta, partinin koro halinde radikal eğilimlere doğru yöneldiği havası esse de, bu tablo daha çok “kim en radikal söylemi geliştirebilir” yarışını gösteriyor! Kendi yaptıkları her açıklamayı “demokratik açılım”, kendilerine yönelik her eleştiriyi “antidemokratik baskı” ilan eden DTP’lilerin bu gidişi, Meclis’in ve devamında siyasetin daha gerilimli günlere gebe olduğunu gösteriyor. ??? DTP’nin terörle mücadelenin neresinde yer alacağı, yeni Meclis’in tüm organlarıyla birlikte oluşmasının ardından net olarak yanıtlanması gereken bir soru. DTP genel anlamda dışa kapalı bir parti. Kamuoyu önünde “çok yetkin” diye bilinen bir isim, partinin içinde “hiç hükmü olmayan” bir görevli olabilir! Bu durum ister istemez şu soruyu da gündeme getiriyor: DTP’nin politikaları nerede, kimler tarafından saptanıyor? Bu soruya verilen yanıtlar arasında; İmralı’dan Brüksel’e, Diyarbakır’dan Süleymaniye’ye kadar geniş bir yelpaze var. Belki bir “e” şıkkı koyup “hepsi” de denebilir! Politika üretmedeki dağınıklık DTP’lilerin basın toplantılarına da yansıyor, kafalarındaki gündemin dışında sorulan sorulara yanıt vermekte zorlanıyorlar! ??? Meclis çatısı altındaki öteki partiler de DTP’nin politikasını kendi siyasi çıkarlarını da gözeterek, dikkatle izliyorlar. AKP, Güneydoğu’dan ve büyük kentlerin varoşlarından iyi oy almanın getirdiği güvenle, DTP’nin tabanına “talip olduğunu” ilan ediyor. Başbakan’ın, doğrudan hedef alarak açıklamalar yapmasının altında öncelikle bu yatıyor olmalı. Önümüzde yerel seçimler var; belki de AKP, Diyarbakır Belediyesi’ni DTP’nin elinden almak istiyor! Bu bağlamda AKP’nin DTP’ye yönelik politikasının “iç barışı koruma” öncelikli olmadığını söyleyebiliriz! MHP, “DTP nasıl olsa ortamı gerecek, gerilimi artıran taraf ben olmayayım” politikası izliyor gibi. Gerilimde hem AKP’yi hem DTP’yi suçluyor. Bu yaklaşım uzun erimli bir stratejinin ürünü mü, yakın gelecekte göreceğiz. Bütün bunlar bir yana; Türkiye’nin iç barışının korunmasında herkese büyük sorumluluk düşüyor. Dibimiz Irak’ta önemli bir gelişme oldu; İngiltere Basra’dan çekiliyor. Bu, Irak’ın güneyinde İran’ın daha etkin olacağı anlamına geliyor. İngiltere’nin çekilmesi doğal olarak Irak’ın bütün iç dengelerini de etkileyecek. Kuzeyini de... Diyeceğimiz o ki; bu coğrafyanın uzağından gelip kimilerine “kurtarıcı” gibi görünenler; gün gelir, çıkarlarını düşünüp bir gecede geri çekilebilir. Bugün ne görünürse görünsün; Amerikalılar, İngilizler bu toprakların yolcusudur... Biz, hepimiz... Hancısıyız... ankcum?cumhuriyet.com.tr Kaçak Rus Türkiye’de MOSKOVA (ANKA) Rusya Federasyonu’nda dolandırıcılık ve vergi kaçakçılığı suçlarından aranan milyarder işadamı, RussNeft eski Başkanı Mihail Gutseriyev’in Türkiye’de gizlendiği öne sürüldü. Rus Başsavcılık Bürosu Sözcüsü Viktor Gvozdev, “Gutseriyev, 30 Temmuz’da ortadan kayboldu ve soruşturma yürütenler, onu aranan kişiler listesine koydular” dedi. Gvoznev, “Minsk (Beyaz Rusya başkenti) Havaalanı’ndan Türkiye’ye uçtuğunu belirledik” şeklinde konuştu. Ancak Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği, kayıp işadamının Türkiye’de olduğu konusunda bilgilerinin olmadığını belirtti. Forbes dergisince 2007 yılında Rusya’nın en zengin 31’inci kişisi ilan edilen Gutseriyev’in 3 milyar dolarlık kişisel mal varlığının olduğu tahmin ediliyor. AİHM’YE DİLEKÇE GÖNDERİLDİ 78’LİLERDEN 12 EYLÜL ETKİNLİKLERİ Sanata tahammülsüzlük ? Baştarafı 1. Sayfada 12 Eylül mahkemelik ANKARA (AA) “Darbe Karşıtı Platform’’ üyeleri, 12 Eylül Askeri Harekâtı’nı gerçekleştirenlerin yargılanması talebinin yer aldığı dilekçeyi posta yoluyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gönderdi. “Darbe Karşıtı Platform üyeleri’’, TBMM’nin Dikmen kapısında “12 Eylül Darbecileri Yargılansın’’ başlıklı bir basın açıklaması yaptı. DTP Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş, Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ve Şanlıurfa milletvekili İbrahim Binici’nin de katıldığı basın açıklamasını, Platform’un sözcüsü Ruşen Sümbüloğlu yaptı. AKP hükümeti de dahil hiçbir hükümetin, “darbecilerden hesap sormaya yanaşmadığını’’ ileri süren Sümbüloğlu, “İnsanlık suçu işlemiş darbecileri korumayın. Darbecilerle hesaplaşmış diğer ülkelerde olduğu gibi, ülkemiz darbecilerinin yargı önüne çıkmasını ‘Anayasanın geçici 15. maddesi’ gibi maddelerle engellemeyin.Anayasanın geçici 15. maddesi kaldırılsın’’ dedi. Sümbüloğlu, konuyla ilgili iç hukuk yollarının tükendiğini, bu nedenle AİHM’ye başvurma kararı aldıklarını bildirdi. Konuya ilişkin dosyayı milletvekillerine de veren Sümbüloğlu ve beraberindekiler, daha sonra dilekçeyi, posta yoluyla AİHM’ye gönderdi. ‘Türkiye yüzleşmeli’ İstanbul Haber Servisi 78’liler Federasyonu ve 78’liler Vakıf Girişimi, 12 Eylül askeri darbesinin yıldönümünde bazı siyasi partiler ile sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle “12 Eylül Karanlığı Yırtılsın” sloganıyla bir dizi etkinlik düzenleyecek. “Türkiye’nin 12 Eylül gerçeğiyle yüzleşmesi” ve “Daha demokratik bir anayasa oluşturulması” olarak belirlenen yıldönümü etkinlikleri kapsamında bir grup aydın ve sivil toplum temsilcisi Diyarbakır’a giderek basın toplantısı yapacak. Taksim’deki Makine Mühendisleri Odasında dün düzenlenen basın toplantısında konuşan 78’liler Vakfı Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, “Ülkenin kararan ufkunun açılması, barışçı, demokratik, özgürlükçü bir düzene kavuşulması için tarihle yüzleşmek zorundayız. Türkiye, var olan ‘sürekli darbecilik’ haliyle hesaplaşmak zorundadır.” dedi. 12 Eylül’ün 27’ nci yıldönümü etkinlik programını açıklayan Can, “10 Eylül’de İstanbul Harbiye Orduevi önünde basın açıklaması ile etkinliklerimiz başlayacak. 11 Eylül’de Taksim tramvay durağında meşaleli yürüyüş yapılacak. 12 Eylül’de ise Taksim Postanesinden milletvekillerine demokratik anayasa taleplerimizi içeren mektupları göndereceğiz” dedi. Heykelin, “genç kızların ahlakını ve ailelerin huzurunu bozduğunu’’ ileri süren Gül, yaklaşık 40 kişilik grubun kendisine gelerek şikâyetlerini dile getirdiklerini söyledi. Gül, turistlerin heykele ilişkin şikâyette bulunduğunu ileri sürdü. Heykele tepki gösteren AKP İlçe Başkanı Zafer Yaman da bir basın toplantısı düzenleyerek kadın derneklerine “tepki göstermeleri’’ çağrısında bulundu. Başkan Şeker’in “Kemer’e heykel yapmaya devam edeceğiz” açıklamasını anımsatan Yaman, “Bundan sonraki heykelleri pozisyonu değiştirerek mi yapacaklar?” dedi. Tepkileri değerlendiren belediye başkanı Şeker, “Heykel, sanatçının ortaya koyduğu bir yapıttır. Sonuçta bu, bir metal’’ dedi. Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, ilk seçildiği 1994 seçimleri sonrası Altınpark’ta kendisinden önceki belediye başkanlığı zamanında heykeltraş Mehmet Aksoy tarafından yapılan bir heykeli müstehcen bularak “Tükürürüm böyle sanatın içine” demiş ve heykeli kaldırtmıştı. Fatura Fincan’a kesildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da yaşanan su sıkıntısının faturası ASKİ Genel Müdürü İhsan Fincan’a kesildi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek başkentte yaşanan su kesintileri ve buna bağlı yaşanan sıkıntıların ardından, yaklaşık 14 yıldır birlikte çalıştığı ASKİ Genel Müdürü İhsan Fincan’ı görevden aldı. Daha önce 4 günlük rapor alan Fincan’ın istifa edeceği söylenmiş ancak, Fincan istifa etmemişti. Gökçek, daha önce de ASKİ’nin iki genel müdür yardımcısını da su sıkıntısına bağlı olarak görevden almıştı.Öte yandan, ASKİ Genel Müdürlüğü’ne Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Kamil Kılıç atandı. Kılıç, Ankara Büyükşehir Belediyesinde Satın Alma Müdürlüğü, İşletme ve İştirakler Daire Başkanlığı görevlerinde de bulunmuştu. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle