23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EYLÜL 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP’li üyeler, Cumhurbaşkanı’nın katıldığı Başkanlık Divanı toplantısını terk etti 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA TBMM’de Gül’e protesto ? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün TBMM Başkanı Köksal Toptan’ı ziyaret etti. Başkanlık Divanı toplantısı sırasında Gül’ün de toplantıya katılacağını öğrenen CHP’li üyeler Güldal Mumcu, Ahmet Küçük ve Yaşar Tüzün, verilen aradan sonra toplantıya girmedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün TBMM Başkanı Köksal Toptan’a yaptığı iadei ziyaret sırasında Başkanlık Divanı’nın CHP’li üyelerinin protestosuyla karşılaştı. Toptan bu ziyaret öncesinde başlayan Başkanlık Divanı toplantısına Cumhurbaşkanı Gül’le birlikte geçerken CHP’li üyeler toplantıyı terk etti. TBMM Başkanlık Divanı, dün saat 9.30’da toplandı. Cumhurbaşkanı Gül ise saat 10.30’da TBMM’ye geldi. Cumhurbaşkanı Gül, TBMM’ye gelişi sırasında Meclis Başkanı Köksal Toptan tarafından askeri törenle karşılandı. Gül, daha sonra TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın makamına geçerek bir süre baş başa görüştü. Cumhurbaşkanı Gül ve Meclis Başkanı Toptan, daha sonra Başkanlık Divanı’na geçti. Başkanlık Divanı’nın CHP’li üyeleri, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, TBMM İdari Amiri Ahmet Küçük ve TBMM Kâtip Üyesi Yaşar Tüzün, Cumhurbaşkanı Gül gelmeden önce toplantıdan ayrıldı. CHP’li Tüzün, “Başkanlık Divanı toplantısı sırasında, Sayın Toptan, ‘Sayın Cumhurbaşkanı Gül geliyor, onu karşılayacağım, bize katılacak’ diyerek toplantıya ara verdi. Biz de o sırada ayrıldık” dedi. CHP’li üyelerin katılmadığı ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Gül AKP, MHP ve DTP’li üyelerle tek tek tokalaştı. Meclis’i ziyaret etmekten büyük mutluluk duyduğunu vurgulayan Gül, “Sizin aranızdan çıkıp sizin aranızda Cumhurbaşkanı olarak bulunmak bana büyük heyecan ve mutluluk veriyor’’ dedi. Gül, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmaya da dikkat çekerek “Söylediklerimi inanarak söyledim. Konuşma metnini kendim hazırladım. İnandığım şeyleri söyledim. Hepimizin hedefi belli; Türk halkını mutlu etmek, Türkiye’yi çağdaş demokratik ülke haline getirmek ve zenginliklerden herkese düşen payı artırmaktır” diye konuştu. Gül, Başkanlık Divanı üyelerine “Cumhurbaşkanlığı’nın protokoler kuralları var. Ben sık sık sizi ziyaret edemem. Ama hepinizi bekliyorum. Burada kurulan dostluklar kolay unutulmuyor. 16 yıl milletvekilliği yaptım” diye seslendi. Gül, bu yıl ABD’yi ziyaret edeceği haberlerini yalanlarken “Bu yıl değil, önümüzdeki sene Türkiye’nin Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için yapılacak toplantıya gideceğim” açıklamasını yaptı. Gül’ün ayrıca dış ilişkilerle ilgili komisyonlarda görev yapacak milletvekillerinin iyi yabancı dil bilmesi gereği üzerinde durduğu öğrenildi. Bizim Kadınlarımız... Güneydoğu’da büyük kentlerin varoşlarında kız çocukları neden gönderilmez okula? Kız çocukları niçin evlendirilir 1516 yaşlarında? Töre adı verilen cinayetlerde neden hep kadınlar seçilir kurban olarak? Baba baskısıyla evlendirilen çocuk yaştaki kızların yaşamını, umutlarını, hüzünlerini yazmak için oturdum masaya... Bir DTP milletvekili (üstelik kadın) televizyonda Güneydoğu sorununu tartışırken “töre” diye adlandırılan cinayetleri “namus” cinayeti olarak dile getirmiş “Sadece Kürtlerde değil, dünyanın her yerinde kadınlar öldürülüyor” diye geçiştirmişti... Acaba hangi demokratik toplumda işleniyordu bu cinayetler? Kara Afrika ülkelerinde bile ortaçağı anımsatan “namus cinayetleri”ne tanık olmamıştım bugüne dek!.. Güneşli bir İstanbul sabahında “bizim kadınlarımızı” düşünüyordum... Benim ülkemde okumayazma bilmeyen kız çocuklarının oranı yüzde 21.6, erkek çocuklarda ise bu oran yüzde 5.6 değil miydi? Kadına karşı yapılan ayrımcılık güzel yurdumda okul çağında başlıyor, daha sonraki yıllarda cinsel şiddete dönüşüyordu... Kız çocukları baba ve erkek kardeş baskısıyla kapatılıyor, ancak “tesettür” giysilerle sokağa çıkmasına izin veriliyordu... Kızlarımızın eş seçiminde yüzde 58 babanın etkisi oluyordu. Kızlarda evlendirme yaşı 10’a dek düşüyordu. Aileleri yasalara uymuyordu. Kadınlarımız kürtaj olamıyor, boşanamıyordu... ??? Berdel, beşik kertmesi, başlık parası, kan bedeli... Kuma, kayın, akraba evliliği... Sıkmabaş, tesettür... ??? Mavilerle yıkanmış bir sabahın aydınlığında nedense “karanlığı” düşündüm... Eylül İstanbul’a yakışıyordu... Mektuplarıma baktım sonra. Bir kadın okurumun o bilinen trajediyi anlatan yazısını elime alıp okumaya başladım: “Son günlerde bir akıl tutulması yaşanıyor ülkemde. Düşünsenize medyadaki bazı hemcinslerimiz başörtüsü özgürlüğünü savunurken canla başla, öyle önemli ayrıntıları gözden kaçırıyorlar ki! Mesela neden bir kadın başını örtmeye zorlanırken, eşi rahatça şortla dolaşabiliyor sahilde. Neden eşit koşullarla yaşamıyor iki cins? İslam, erkeğe bazı özgürlükleri tanırken kadından esirgemiş çünkü. Kadına örtüneceksin denmiş (her ne kadar bu örtünmenin sınırları yine erkekler tarafından belirleniyor olsa da) ve gayet tahrik edici bulunan kadın bedeni, örtülerin altına sokulmuş. O zaman bir kadının saç telinden tahrik olan erkek zihniyetini neden tartışmıyoruz. En hafif tanımlamayla sapık denilebilir herhalde bir kadının saçından tahrik olan zihniyete. O zaman erkeklerin bu sapıklığını neden konuşmuyoruz hiç? Yani bu neye benziyor biliyor musunuz? Tecavüz edileni içeriye tıkıp, tecavüzcüyü dışarıya salmaya benziyor tıpkı. Cezalandırılan kadın burada...” Kadın okurum, Türkiye’nin “Ilımlı İslam” değil, Malezya, Endonezya modeli “İslami yapılanmaya” hızla kaydığını anlattıktan sonra ekliyor: “Ayrıca nasıl bir erkek kadının saçından ya da başka bir yerinden kolayca tahrik olabiliyorsa, aynı şekilde bir kadın da şort giymiş bir erkekten tahrik olabilir o zaman değil mi? Eğer bu mantıkla gidersek tabii... ne yapalım o zaman, erkekler de şort giymesin, göğsünün kıllarını göstermesin diyelim olur mu? Bir de şu var, sıkmabaş kadınlar ayaklarını açıkta bırakıyorlar genelde. Kadın ayağı da pek çok erkek için tahrik edici değil midir sizce? Öyleyse sıkmabaş olup sandalet giymenin mantığını nasıl açıklayacaklar acaba? Kuran’da bununla ilgili bilmediğimiz bir sure mi var yoksa? Eğer bir araştırma yaparsanız görürsünüz ki, kemik erimesi (osteoporoz) teşhisi konmuş pek çok kadın var Türkiye’de... Ve bu kadınların ortak özelliği çoğunun sıkmabaş oluşu. Çünkü güneş ışınlarından yararlanamıyorlar ve erken yaşta (çoğunlukla 40’lı yaşlarda) kemik erimesi görülmeye başlıyor. Ayaklarını açıp, başlarını örten kadınları bekleyen kaçınılmaz son bu işte (oysa ki sağlık açısından tam tersini yapmak gerekiyor).” ??? Merkezi İsviçre’de bulunan Dünya Ekonomik Forumu, 58 ülkede kadınerkek eşitliğini inceledi iki yıl önce... Çıkan sonuçta Türkiye 57., Pakistan 56., Ürdün 55. oldu... Acı ama gerçek bu!.. Türkiye’de kadın horlanıyor, eziliyor, kapatılıyor ve cinsel tacize uğruyor... Türkiye’de kız çocukları okula gönderilmiyor, çocuk yaşta evlendiriliyor... Çocuk yaşta evlendirilen kızlar Abdullah Bey’in eşi Hayrünnisa Hanım gibi “leydi” olamıyorlar!.. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART musakart@yahoo.com Belediye Gülen’e araziyi doğruladı İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, gazetemizde 4 Eylül’de yayımlanan “Gülen’e arazi kıyağı” başlıklı haberle ilgili bir açıklama yaptı. Araziye inşaat yapma hakkını, Fethullah Gülen’in kurucusu olduğu Özel Fatih Koleji’nin kiraladığını isim vermeden doğrulayan açıklamada, “Haberde adı geçen kuruluş, söz konusu arazinin tamamını değil, 30 dönümünün üst hakkını Hazine’den kiralamıştır” denildi. Haberimizde “Fatih Koleji’nin sahibi Çağ Öğretim İşletmeleri’nin araziyi Hazine’den 49 yıllığına kiraladığı” bilgisinin yer almasına karşın arazinin mülkiyetiyle İBB’nin hiçbir ilgisinin bulunmadığını yineledi. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 CUMHURİYET 05 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle