15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EYLÜL 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Ertuğrul Günay “Kültür ve Turizm”deki ilk adımını “kimlikli kentler” yürüyüşünde attı 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tarihi Kentler Şanlıurfa’daydı arihi Kentler Birliği’nin (TKB) 31 Ağustos2 Eylül 2007’deki “Şanlıurfa Buluşması”, 60. hükümetin kurulduğu günlere rastladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndaki görev değişimi de aynı gün yapıldığından, toplantının bu kez “bakansız” olacağı kesindi. Ne var ki Ertuğrul Günay, eski Bakan Atilla Koç’u uğurladıktan sonra bakanlıkta kalıp kutlamaları kabul etmek yerine, “TKB buluşmasını kaçırmama”yı yeğlemişti. Hatta Müsteşar Mustafa İsen’le birlikte ertesi sabahki açılışa bile yetişebilmişti. Böylece önceden hazırlanmış kimi konuşmalar “cep”lerde kalırken, daha çok, yeni bakanın bilgilendirilmesi yeğlendi. Günay da bürokratlarınca hazırlanmış metinden vazgeçerek “beklenmedik geliş”ini şöyle açıkladı: “Yıllardır kentlerimizin tarihi dokularını parçalayan o çirkin ve uygunsuz yapılar sanki yüreğime hançer gibi saplanır. Buna müdahale edebilecek bir konumda olamadığım için de üzülmüşümdür. Şimdi ise müdahale de edebileceğim bir makamda göreve başlarken, aynı sorunu dert edinenlerle beraber olmak istedim…” Önceki konuşmacılardan Prof.Dr. Metin Sözen demişti ki: “Yarım yüzyıldır yabancı bir işgal gücüne gerek kalmadan kentlerimizi yok ettik. TKB’de ise elde kalanları yaşatmak için bir aradayız. Bu nedenle Bakan’ın daha koltuğuna oturmadan buradan yola çıkmasını, artık kültürle buluşması gereken yeni anayasada da görmek istiyorum…” Bakan Günay da “Evet, kentlerimiz betonlaşmaya kurban edildi; ama artık bunu terk etmeliyiz” diyerek Sözen’den etkilendiğini belirtip şunları ekliyordu: “Metin Hoca’nın konuşmasını dinlerken kendimi üniversitelerdeki akademik yıl açılışlarında birikimli hocalarca verilen ilk dersteki öğrenciler gibi hissettim…” Azra Erhat’sız Çeyrek Yüzyıl... Düşünce ve bilim insanı, yazar, çevirmen ve bir o kadar da gönül insanı Azra Erhat’ı bundan tam yirmi beş yıl önce bugün yitirmiştik. Böyle insanların arkasından yazmanın bana en ağır geleni, ölümlerinden ötürü duyduğum acı değil; çünkü doğanın bu belki de en kesin yasası yüzünden yakınmak, gerçekten anlamsız. Ama asıl ağır olan, böyle değerlerin ölümlerinin üzerinden on, on beş, yirmi, yirmi beş yıl geçtikten sonra onlar hakkında yazmaya oturduğumda, onları önce ve hâlâ tanıtmak, bugünün insanlarına onların kim olduklarını anlatmak zorunluluğunu duymak. Çünkü böyle bir zorunluluk, ölümden çok daha korkunç bir kaderi, isteseydik eğer ve bu yolda çaba harcasaydık, asla yaşamayacağımız bir kaderi, başka deyişle, o insanlarla bugün arasında gereken köprüleri kurmakta başarısız olmak gibi bir kaderi yaşadığımızı kanıtlıyor. Üstelik o insanlar, yaşamları boyunca, çoğu kez şimdi akıllara sığması güç özveriler pahasına, tüm çabalarını, tüm üretkenliklerini o zamanların yarınları olan şimdinin bugünlerini hep daha aydınlık kılma hedefi üzerinde odaklaştırmışken! Azra Erhat, 1923 yılında, Cumhuriyet’in ilanıyla başlayan ve ellili yılların ortasına kadar süren Türk Aydınlanması seferberliğinin en ön sırada yer alan aydınları arasındadır. Bu seferberliği Sabahattin Eyuboğlu, Halikarnas Balıkçısı, Vedat Günyol, Nusret Hızır, Orhan Burian, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Nurullah Ataç ve daha niceleriyle paylaşan Azra Erhat’ı, söz konusu aydınlanma hareketinin hangi taşını kaldırsak altında bulabiliriz. Adı ister ‘Tercüme Bürosu’, ister ‘Köy Enstitüleri’, ister ‘Halkevleri’ olsun, bu taşların her birinin –o zamanlar– yerine oturtulmasında Azra Erhat’ın da doğrudan veya dolaylı katkıları vardır. Kaynağını doğrudan Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…” söyleminde bulan Türk Aydınlanması, yalnızca kentlerdeki okullar aracılığıyla gerçekleştirilebilecek, sınırlı ve ağır tempolu bir eğitim sürecini değil, fakat Köy Enstitüleri aracılığıyla ülkenin en sapa yerleşim birimlerine kadar uzanacak bir eğitim seferberliğini öngörmüştü. Üstelik bu, salt okumayazma öğretmekle, yöresel ihtiyaçları karşılamakla sınırlı olmayıp, bütün enstitülere ortak hümanist eğitim programları aracılığıyla gerçek anlamda “çağdaş uygarlık düzeyini yakalama” hedefine yönelik bir seferberlikti. 1940 yılında, zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç tarafından başlatılan bu inanılması zor atılımın en büyük desteklerinden biri, aynı yıl yine bakanlık bürosunda oluşturulan Tercüme Bürosu eliyle çevrilecek kitapların Köy Enstitülerinin kitaplıklarına aktarılmasıydı. Üniversiteden hocası Sabahattin Eyuboğlu ve Nurullah Ataç tarafından bu büroya çağrılan Azra Erhat, hem kitap çevirileri yaptı hem de Tercüme Bürosu tarafından hemen yayımlanmasına başlanılan Tercüme Mecmuası’nda çalıştı. Bundan sonrası, Azra Erhat için artık sürekli bir aydınlatma seferberliği yolu olacaktı. Erhat’ın bu yolda giderek artan şevkini ne üniversitedeki görevine son verilmesi, ne de 12 Mart’tan sonra, Sabahattin Eyuboğlu ve Vedat Günyol ile birlikte hapse atılıp, aylar süren bir yargılamanın ardından ‘aklanması’ kırabildi. Bugün, başta A. Kadir ile birlikte çevirdikleri “İliada” ve “Odysseia” olmak üzere, pek çok çeviri eser ve deneme kitabı, Azra Erhat’ın imzasını taşımaktadır. Azra Erhat’ın ölümünden sonra, yeğeni Semra Cemal ile eşi Mehmet Cemal tarafından Anadolu Üniversitesi Kitaplığı’na bağışlanan kitapları, bugün titiz bir düzenlemeyle bu kitaplığın “Azra Erhat Özel Koleksiyonu”nda bulunmaktadır. Asıl acı kaynağı olması gereken, ölüm değil, fakat bu ülkeye bir zamanlar ışık getirmiş insanların ardından ortalığı gittikçe yoğunlaşan bir sessizliğin ve karanlığın kaplamasıdır; çünkü böylesi, o insanlara layık olamamanın yarattığı bir acıdır! Hamuru sevgiyle yoğrulmuş nice kültürlerin ortaklığına dayanan Anadolu’nun insanları günün birinde tüm ayrımcılıklardan içtenlikle arınmak istediklerinde, en değerli rehberlerinden birini de Azra Erhat’ın hep savunuculuğunu yaptığı ‘Sevgi Yönetimi’nde bulacaklardır. [email protected] T 1 2 Bu gibi çabaların 2000 yılında kurulan TKB üyesi diğer belediyelerde de yaygınlaştığını anlatan Birlik ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ise konuşmasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan “beklentiler”i dile getirdi. “Kendi koruma projelerimizi kendi kaynaklarımızla gerçekleştiriyoruz; bu nedenle bakanlıktan para değil, ilgi ve kolaylaştırıcılık bekliyoruz” diyen Özhaseki, kültürel mirasın yaşatılmasında önlerine çıkan “zorlaştırıcı tutumların aşılması” için destek sağlanırsa, en önemli katkının da yapılmış olacağını belirtti. ARİHİN TANIKLIĞI”NDA… TKB Şanlıurfa Buluşması’nın, 1861’de “Yakubi Süryaniler”ce inşa edilmiş ve 2002’de restore edilen “Aziz Paulus Aziz Petrus Kilisesi”nde gerçekleşmesi de çok anlamlıydı. Anıtsal yapı, “Vali Kemalettin Gazezoğlu Kültür Merkezi” olarak hizmete girmesinden bu yana belki de en mutlu olduğu toplantıyı ağırlıyordu. Böylesi “görmüş geçirmiş” bir mekânda daha da etkili hale gelen konuşmaları dinlerken düşündüm. Özellikle Metin Hoca’nın anımsattığı şu “50 yıllık kentsel tahribat”ın başlıca simge isimleri, şimdi Erdoğan’ın “onların devamıyız” dediği Menderes ve Özal değil miydi? Oysa Menderes, Türkiye’yi “küçük Amerika yapma” uğruna kentlerimizin teslim edildiği “tarih düşmanı kimliksiz apartmanlaşma düzeni”nin başbakanıydı; Özal da aynı düşmanlığı “ayrıcalıklı imar rantı yapılaşması”yla doruğa çıkartan, “gecekondulaşmanın kaçak kentleşmeye dönüşmesi”ni başlatan, 1980’lerin “iş bitirici”lik lideri. İşte bu önderlerin “izinde” olduğunu ilan eden bir siyasi kadro içinde bakanlık görevine başlayan Günay, aynı dönemlerin mirası olan “kültürel kıyım”ı durdurmak için bir araya gelenlere “tarihsel yapının tanıklığı”nda diyordu ki: “Eğer kurallara aykırı değilse, beni de aranıza fahri üye olarak almanızdan mutlu olurum…” Bu konuyu haftaya bırakarak sözü yine Şanlıurfa’daki coşkuyla noktalayalım. TKB’nin bu “Anadolu” buluşması da uygarlık birikimlerimize sahiplenmenin her görüşten insanımızda nasıl ortak heyecanlar yarattığını bir kez daha kanıtlamış oldu. “T 4 3 GÖRMÜŞ GEÇİRMİŞ MEKÂNLARDA... 1TKB Şanlıurfa Buluşması’na katılan ÇEKÜL’ün “Kentler Çocuklarındır” kampanyasındaki minik kültür elçileri. 2Toplantının yapıldığı tarihi kilise 2002’de restore edilerek kültür merkezine dönüştürüldü. 3Urfa çarşıları da koruma altında. 4Balıklıgöl’ün 1935 yılına ait kartpostalı. Nitekim ÇEKÜL’ün yürüttüğü “Kentler Çocuklarındır” projesi kapsamında “Şanlıurfa Kültür Elçileri” olarak buluşmaya katılan minikler de Bakan’ın “Peki, büyükelçiniz kim?” sorusunu “Galiba Metin Hoca” diye yanıtlamışlardı. TKB Şanlıurfa Buluşması’nı “Üç semavi dinin kutsal kentine hoş geliniz” diyerek açan Belediye Başkanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba, kentin tarihsel adı olan “Ruha”nın 4 bin yıldır kullanıldığını anımsatarak dedi ki: Kültürel mirası daha önce bu kadar önemsemezdim. Fakat böyle bir kentte belediye başkanlığı ile TKB üyeliğimin sonucunda anladım ki tarihsel değerleri korumak, çağdaşlık bilincini de sağlıyor; geçmişten uygarlık öğrenmek, geleceğe “KORUMA”NIN MÜDÜRLÜĞÜ karşı sorumluluk duygusunu artırıyor…” Fakıbaba’nın başlattığı “tarihi kent dokusunu yaşatma projeleri”ni anlatan Başkan Yardımcısı İbrahim Güllüoğlu da şu bilgileri verdi:“Eski kent bölgesinde briket ve tuğla gibi dokuyu bozan yapı malzemelerini yasakladık. Sadece bu bölgelerden sorumlu bir de müdürlük kurduk...” Güllüoğlu’nun sözünü ettiği belediye birimi, ülkemizde bir “ilk” olan ve her tarihi kentte örnek alınabilecek “Koruma Amaçlı İmar Müdürlüğü”… Belediyenin ilk gün akşamı ‘hoş geldiniz yemeği’ni düzenlediği Haleplibahçe’nin yanındaki tarihi “Urfa konağı”nda hizmet veren müdürlük, sit alanındaki imar, inşaat ve altyapı uygulamalarının “Koruma Amaçlı İmar Planı”na göre gerçekleşmesi için çalışıyor. KOOP C KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ 5 9 EYLÜL 1922’DEN 9 EYLÜL 2007’YE SAVAŞ VE BARIŞ Sunuş SÖNMEZ TARGAN 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Konuşmacı Dr. ERDAL ATABEK Cumhuriyet Gazetesi Yazarı ve KOOPC II. Başkanı 09 Eylül 2007, Pazar Saat 14.00 SilivriÇanta Cumhuriyet Mahallesi Kır Kahvesi Not: Etkinlik günü saat 11.00’de Taksim AKM önünden araç kaldırılacaktır. İletişim Tel: 0212 291 89 82 / 83 TÜRK KALP VAKFI ‘Bir Yürek de, Sizin Katkılarınızla Çarpsın’ TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: 0212.212 07 07 Pbx http://www.tkv.org.tr Ü CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle